zeka ve kurnazlık aynımı? farklımı?

Yeşilce – Yeşilyurt Kültür ve Dayanışma Derneği Forumlar Şiir & Düz Yazı zeka ve kurnazlık aynımı? farklımı?

10 yanıt dizini görüntüleniyor
  • Yazar
    Yazılar
    • #43870
      sirius
      Katılımcı

      0″ZEKA” ve “KIVRAK ZEKA” (1), Talat Turgay
      Etiketler: zeka, akıl, kıvrak zeka, salak, deli
      14 Eylül 2006 08:24
                  Bizde çok yaygın olan bir inanış vardır. Kurnazlık daima zeka ile karıştırılır. Oysa ikisi çok farklıdır. Bu bakımdan da her ikisinin gelişim yönleri de farklıdır. Kurnazlık “Üç Kağıtcılık” ile yarenlik ederken kıvrak zeka “Pratik Çözüm” ile kol kola gezerek flört eder. “Kurnazlık”ın gen’lerle, dna’larla falan alakası yoktur. Tamamen görsel ve sonradan edinilen bir yetenektir. Biz şimdi ekolümüze uygun olmayan “Kurnazlık”ı bir kenara bırakıp “Zeka” ile ilgilenelim.

              “Zeka”nın bir de “Kıvrak” versiyonu vardır. Yani zeki olmak başka bir şey, kıvrak zekaya sahip olmak başka bir şeydir. Bu konu, Avrupa ülkelerinde yetişme tarzından dolayı çok şaşırtıcı örnekler yaratmıştır. Zeka, Avrupa’da bulunamayan bir nimet değil. Milyonlarca Avrupalıda mevcut. Ancak ne hikmetse “Kıvrak Zeka” için pek o kadar yüksek rakam veremiyoruz. Hatta “Zeka” bile Avrupa’nın batısına doğru gittikçe azalıyor, güneyine doğru indikçe artıyor ve güney Avrupada en doruğa ulaşıyor. Ama yine de Türkiye’deki “Kıvrak Zeka” ile yarışması olanaksız. Daha da iddialı konuşursak yan kulvarda bile koşamaz, ancak tribünden seyredebilir.

                  Sözünü ettiğimiz kıtada zeki insanlar biraz mekanik düşünüyor gibi geliyor bana… Bizi şaşırtmakta güçlük bile çekiyorlar ve yaratıcılıkları da o derece sınırlı oluyor. Neden Avrupalılar zeka gerektiren işlerde başarılı oluyor da kıvrak zeka gerektiren basit işlerde çuvallıyorlar? Elbette bütün bunların bir açıklaması var ama önce şu “Kıvrak Zeka” dediğimiz her neysenin nasıl bir şey olduğuna bakalım.

              Anlatması çok zor. Örneklerle yola çıkalım. Diyelim ki; arabanıza doluşmuş, ailecek ve hatta sülalecek kent çevresinde tura çıktınız. Aslında sülaleyi woswos'a sığdırmak da bize mahsus bir “Kıvrak Zeka” dır. Neden olmasın? Elin adamı 4 fili woswos'a sığdırıyor, “Nasıl sığdırdın?” diye sorunca “İkisini öne, diğer ikisini arkaya oturttum” diyor da biz “Büyükleri öne, çocukları arkaya oturttum” mu diyemeyeceğiz? Neyse, konuyu dağıtmayalım, trafiğin 3-5/gün olduğu bir yola girdikten az sonra lastiğiniz patladı. Sülaleyi arabadan indirdiniz, bagajı açtınız, stepne ve krikoyu aldınız, aracınızı kriko ile kaldırdınız ve 4 adet bijonu söktünüz, patlak lastiği çıkardınız. Ama bir aksilik oldu, stepneyi alırken lastik bijonlara çarptı ve 4 bijon da hemen yanınızdaki yağmur suyu rögarına düştü. İşte kıvrak bir zekaya sahipseniz sorunu hemen çözersiniz. Ama değilseniz, bijonları atık su deşarj kanalının ucunda yakalamak düşüncesine bile girmeye başlar ve bunun da olanaksızlığını farkedersiniz. O zaman olduğunuz yere çöker, bir sağınıza bir solunuza bakmaya başlarsınız. Böylece tam da tımarhanenin önünde olduğunuzu ve bir pencerenin demir parmaklıkları arasından birinin sizi izlediğini farkeder, onunla göz göze gelirsiniz. Yatan hastalardan birisidir ve halinize dayanamaz seslenir.
      – Ulan salak! Ne oturuyorsun orda öyle?
      – Bijonlar rögara düştü stepneyi takamıyorum.
      – Aptal! Sök öbür lastiklerden birer tane hepsi 3 bijonlu olsun, seni lastikciye kadar idare eder.

      İşte kıvrak zeka!
      Hemen oturduğunuz yerden kalkar, işi tamamlayıp bagajı kapatırken keyfinizden bir de size bu aklı veren adama sataşırsınız.
      – Hemşerim! Sen bu kadar akıllısın da neden kapattılar seni o tımarhaneye?
      – Ulan salak! Biz burada delilikten yatıyoruz, salaklıktan değil.

      Bu da sizi dumur etmeye yeter.
      Avrupalı zekasının kıvraklığını daha okul çağına gelmeden köreltiyor. Bildiğimiz gibi birey haklarına, bireylerin özgürlüklerine önem veren, başkasının ne yaptığına hiç karışmayan Avrupalı, genelde bu stratejiyi kendi çocuklarına da uyguluyor. Trende giderken annesiyle oturan bir Avrupalı çocuğun annesi tarafından birey olmaya zorlanması da çok acaip bir olgu değildir. Anne kendi kitabını okurken çocuğun eline de bir resimli kitap verir. Onunla mümkün olduğunca ilgilenmeyerek kendi başının çaresine bakmasını sağlamaya çalışır. Ama çocuk trenin camından bakarken veya elindeki kitabı okur gibi yaparken aklına gelen binlerce şeyi annesine aktarmaktan vazgeçmeyecektir.
      – Anne, ineklerin memeleri var değil mi?
      – Evet
      – Anne, ineklerde bizim gibi süt içiyor değil mi?
      – Evet
      – Onlar da bizim gibi inek sütü mü içiyor?
      – Evet
      – Biz onların sütünü neden içiyoruz. Onların sütü bitmez mi?
      – Hayır
      – İnekler bizim sütümüzü içseler yaşayabilirler mi?
      – Evet
      – Anne, bu kitaptaki leylek gagasında bir bebek taşıyor. Ben de böyle mi geldim?
      – Hayır
      … (Böyle devam eder gider)

      Konuşmaya kulak misafiri olduk. Anne çocuğun zeki ve kıvrak sorularını “Evet” ve “Hayır” ile bertaraf etmiş. İnekler ve leylekler konusunda cocuğu biraz daha uyarayım, eğlenceli bir şekilde öğretici olayım düşüncesini aklından bile geçirmiyor. Ama bu onun da suçu değil ki… O da öyle yetişmiş. İşte yılların Avrupalılar üzerine yüklediği yük. Sadece bireyci ve kuralcı olmayı öğreniyorlar. Kuralların ve toplumun işlemediği durumları yöneticilerine bırakmayı tercih etmişler. Oysa uyarılmayan bir çocuğun zekası kıvrak olmaz, beklenmedik durumlarda ne yapacağını bilemez, çuvallar. Sadece verileni öğrenir, söyleneni yapar, kurallara uymayan işlerle uğraşmaz. Batı Avrupalının “Kıvrak Zeka” eksikliğinin önemli bir bölümü işte bu anne/baba davranışı ile açıklanabilir. (Devam edecek)

      Talat Turgay

    • #51409
      Levent KIYAN
      Katılımcı

      Bu tren masali pek dogru degil, hayal ürünü, cünkü o avrupalilarin icinde yasiyorum ve durum da öyle anlatilan gibi degil (bunu geyik olsun diye söylemiyorum, cünkü hergün bire bir onlarla ic ice yasiyoruz, gözlemliyoruz, olay tam tersi seklinde olmakta !)
      Birisinin böyle bir seyi anlatmasi icin, önce iyi derecede yabanci dil bilecek, o ortamda defalarca olacak ve gözlemliyecek. Ha, biri ikisi dedigi gibi yapabilir belki, ama umumiyetle nasil yapilir? buna bakmak lazim.

      Gelelim kivrak zekaya;
      kivrak zeka bir nevi YOKSULLUGUN türevidir! yoksulsunuz, elinizde avucunuzda yok, basinizin caresine bakmak zorundasiniz! e… istersen care bulma keyfin bilir !
      Verilen örnek üzerinden gidersek, adamin lastigi patladiginda otobanda belli araliklarla yürüyerek gidilecek sekilde dikilmis özel Telefon cihazina gider Acil Araba yardim servisini bedavaya arar(cep telefonu yoksa) , onlar gelir lastigini degistirir, vatandas elini bile kirletmez, adam bu sistemi 50 sene önce düsünmüs kurmus, birey olarak tabiiki kava yormana ( hani o dediginiz KIVRAK ZEKA cesidi) gerek yok, sizin tabirinizle avrupali bireyler kivrak zekali olmuyor  :P cünkü Zekasini KIVIRACAK durum yasanmiyor !

      Zamanim oldugunda konuya daha genis bir katilim sagliyacagim

    • #51410
      sirius
      Katılımcı

      levent bey bu konuda size katılıyorum zor şartlar altında , imkansızlıklar içinde yaşayınca tabi beyin bir şekilde çalışmak bişeyler yapmak zorunda kalıyor tabiki mevcut durumun içinden kıvrak zeka olarak nitelendirilen sonuçlar çıkıyor
      birde kurnazlar var; çıkarları doğrultusunda bişeyler için çabalayan bu bencil insanlar kısayoldan köşeyi dönmek isterler yani dalavere bir şekilde bir oyun bir düzenle ve sonucunda kendilerini zeki olarak görürler
      bak gördümmü nasıl yaptımm adamı nasıl kullandım haberi bile yok hahha hahah aptal anlamadı bile hahhaa… gibi nidalar içinde bulunurlar bu cins insan tipinide unutmayalım
      aslında benim şahsi kanaatim en kıtl insan ön yargılı insan örnek vermek gerekirse ilk gördükleri bir insan hakkında daha tanımadan yorum yapan sığ insanlar
      – yeni geln çocuğu gördünmü nalan
      evet çok sessiz
      -algılayabiliyormu acaba söylenenleri hiç sesi çıkmıyor
      bilmem
      -yani aptal biri bide bunula uğraşıcaz daha aklıllı brini bulammaışlarmı
      — gibi —-kendini akıllı zanneden önyargılı insanlar benim için en kıt insanlardır,
      derlerki zeka arabanın motoru gibidir akıl arabanın direksiyonu eğer akıl dediğimiz bizi sonuca götüren zihinsel faliyetimizi iyi kullanmaksak yani direksiyonu iyi kullanmassak uçurumada araba düşer, yada istedğimiz düzgün yoldan da gider …

    • #51411
      lubimaya
      Anahtar yönetici

      Zeka ve Kurnazlık farklı şeyler elbetteki.
      Zeka pratik ve hızlı çözümlerle sonuca direk gidebilen,
      kurnazlık ise işin hep hileli yanını gören yaklaşımdır.
      Zekalı insan kurnaz olucak die bişey düşünülemez elbetteki.
      Ama işinde kurnazlığına gidenlerden uzak durmak lazım.
      :)

    • #51412
      ERTEKİN
      Katılımcı

         Sevgili Arkadaşım Sirius'yazdığı ve paylaştığı ilginç konular münasebetiyle teşekkür ederim.
      Zeka ve kurnazlık konusu ile ilgili bende benim için önemli bir detayı belirtmek isterim
      Yazıda Avrupalılar ile Türkler karşılaştırılmış ancak önemli bir nokta atlanmış.o da kanatimce şu dur
      Avrupa da insanlar öncelikle evreni sonrada yaşadıkları ortamı sahiplenmiş toplumsal çıkarların ve toplumsal kuralların bireysel kazanımlardan önce geldiğini bilen bireyler yetiştiriyorlar.İster fakirlikten ister doğal şartların zorluğundan olsun kurnazlık sonucu elde edilen menfi başarıların sonucunda toplumsal menfaat yok ise eninde sonunda kurnazlık gösterip kazanım elde  eden  birey de kaybetmeye mahkum oluyor.Kısaca zeka ve kurnazlığın farklılığını belgeleyen bir diğer unsur da budur.Tam da bu nokta kurnazlığın aptallığa döndüğü yerdir.

      Söylediklerimin havada kalmaması için bir örnek;

      Tapusuz işgal edilen araziler sonucu İstanbul da ki çarpık kentleşme ve yaşanan alt yapı sorunları. iki araba yan yana geçemeyecek mahalle araları ve pek çok ev sahibi insan meydana getirmiştir
      Vatandaşın  biri kurnazlık edip herkes gibi bir arsa işgal etmiş ve gecekondu yapmıştır.
      yine başka bir görme kaybı olan kurnaz bir vatandaş kendi yerine başkasını ehliyet sınavına sokarak ehliyet almıştır.Yine başka bir kurnaz vatandaş belediyeye vergi vermeden kaldırıma koyduğu el arabasında simit satmaktadır.

      Bir gün kurnaz vatandaşların oturduğu dar sokaklı evlerin arasında yine kurnaz bir vatandaşın kurnazlık sonucu aldığı ehliyeti cebinde taşıyarak kullandığı araba hızla kurnaz seyyar satıcı olduğu için kaldırımdan ana caddeye inerek yola devem eden 7 yaşındaki okul çocuğunu geç fark ederek çarpar..biz de akşam haberlerinde seyreder ve kabahatin kimde olduğunu düşünürüz :- ne kadar kurnaz bir milletiz değilmi????????

      Yazı Yazmayı özlemişim  :)
      Saygılarımla

    • #51413
      Eren
      Ziyaretçi

      bu benim fikrim, size yalnış gelebilir ama kurnaz insan aynı zamanda zekidir !!!  çünkü :
      kurnazlık her ne kadar işin hileli yaklaşımı olsada, hile yapman için  zeki ve kurnaz olman lazım !!!

    • #51414
      Levent KIYAN
      Katılımcı

      Kurnazligi Problem, sorun cözmede kullanimina kimse bir sey demez, ama kural ve düzene nanik yapmak, kisisel ve sosyal cikar elde etmek icin yapilirsa o, hasta ruh hali belirtisidir. Gerci onlarda bir onu carpar bir bunu carpar gün gelir kendisi öyle bir TOSLARKI dogduguna pisman olur ! ama gene de anlamaz, buralarda o CINSden BAYAGI var ! Kendilerini akilli (Kurnaz) zanneden ZAVALLI  MAHLUKLAR !

    • #51415
      ERTEKİN
      Katılımcı

      Kurnazlık için Güzel Sözler

      Kurnazlık her işe yarar, ama hiçbir iş için yeterli değildir.

      AMİEL

      Kurnazlık, akıllılık değildir.

      EURİPİDES

      Akıl için Güzel Sözler

      Akıl, yalnız doğrulukta bulunur.

      GOETHE

      Aptallar, akıllılardan pek az şey öğrenirler; ama akıllılar aptallardan çok şey öğrenirler.

      CATO

      Akıl akıldan üstündür.

      TÜRK ATASÖZÜ

       

      Gençlikte, güzellikte akıl arama.

      HOMEROS

      Akıl, kişiye sermayedir.

      TÜRK ATASÖZÜ

      Aklınla gör, kalbinle işit.

      TÜRK ATASÖZÜ

      Ancak, kendi kendini idare edebilen akıllı insanlar hürdür.

      HORACE

    • #51416
      ERTEKİN
      Katılımcı

      6 Ocak 2007,Cumartesi

           
         

      BAŞYAZI 
        BAŞYAZI / Aşırı Kurnazlık, Zekanın Engelidir!

         

      BAŞYAZI

      Aşırı Kurnazlık, Zekanın Engelidir!

      İktidara “IMF ile halihazırdakiler bittikten sonra yeni anlaşma olmayacak” diyerek gelmiş bir hükümetin 2004 Ağustosu’nda IMF ile yeni bir stand -by anlaşmasına karar verdiği bir dönemden geçiyoruz. Sayın Başbakan bu değişiklik ile ilgili şunları kaydetmiş: “Zaman zaman çeşitli polemikler ortaya çıkıyor. IMF yandaşlığı ya da karşıtlığı gibi tartışmalar yapılıyor. Bunlar içi boş tartışmalardır. Önemli olan dünya gerçeklerine uygun bir politika izlemektir. Bunu yaparken de insanımızın ihtiyaçlarını ve beklentilerini her zaman ön planda tutmaktır ve hükümetimiz de bunu yapmanın en samimi gayreti içindedir.”

      IMF yandaşlığı ya da karşıtlığı tartışmalarının içi boş tartışmalar mı olduğu ve IMF ile devam etmenin ne kadar insanımızın ihtiyaçlarını ve beklentilerini ön planda tutmakla örtüşeceğini birlikte göreceğiz. Ancak insanın aklına şu soru takılıyor: Diyelim ki ağır bir hastanız var; şimdiye dek gördüğü tedaviden derman bulamamış. Bunu, her tedavi ettiği hastayı öldürdüğünü bildiğiniz bir şarlatan doktora götürmek hangi ümitsizliğin, ya da hangi aklın eseridir?

      1995’lerden başlayarak Endonezya, Malezya, Tayvan, Güney Kore, Arjantin, Meksika, Bolivya, Peru ilh. ekonomilerinin çöküşüne IMF politikaları yolaçmış iken, birkaç yıl önce Afrika’yı kasıp kavurmuş Hutu -Tutsi çatışmasında 1 milyon suçsuz insanın ölümüne, IMF’nin, tüm kırsal sübvansiyonları ve köylü desteklerini kaldıran, böylece birçok Afrika ülkesinde merkez ile periferinin arasını açan “liberalleşme” zorlamalarının yolaçtığı iddialarını biryana bırakıyoruz. Hastanızı teslim etmekten çekineceğiniz bir doktora en aziz varlığınızı, ülkenizi teslimin sebebi nedir?

      Diyelim ki, buna zorunluyuz. 300 milyar Dolar dış borç ödenemez bir şey olduğundan, bundan sonra IMF’ye yönelik her politika, ne yapıp edip, bu borcu geciktirmeye yönelik olacaktır. IMF yeni stand -by döneminde 1 küsur milyar Dolar verecekmiş; bu ülkenin kriz halinde bile “resmi” ekonomi cirosu 250 milyar Dolar iken. Yani, Türkiye’de artık kimse IMF’den yeni borç istemiyor, IMF eskisini geri istemesin yeter.

      Ancak eğer bu doğruysa, bilinmeli ki, artık IMF de iki nedenle bize muhtaçtır:

      – Bu kadar ülkenin ekonomisini harap ettikten sonra bir başarı örneğine ihtiyacı var,

      – Bir şekilde 300 milyar Dolar’ı bizden almaya memurdur, o halde bu nedenle de Türkiye ekonomisi çökmemeli.

      Burada kastedilen çok açıktır: Bu bir dostane ilişki değildir, istismarcı IMF istismar edilmeyi hak etmiştir.

      Tüm dünyada spekülatif amaçlı para piyasaları şişerken ve Dünya ekonomisi giderek bir “kumarhane kapitalizmine” dönerken, modern ekonominin anavatanı olan ülkeleri bile umutsuzluğa sürükleyecek bir iktisadi durgunluk dalgasının “fizik ekonomi – reel ekonomi” alanında her yeri sardığını görüyoruz. Avrupa ve Amerika’da modern sanayi toplumunun temeli altyapı çökmektedir: Fabrikalar hergün kapanmakta, yollar, köprüler, demiryolları onarılamamakta, Türkiye tarihinde bile görülmemiş elektrik kesintileri Amerika, Kanada ve İtalya’da bir çırpıda 50 milyon insanı etkileyebilmektedir. ABD – Kanada kombine elektrik kesintisi “postmodern ekonomiye” örnek bir olaydır: Enterkonnekte şebeke alabildiğine bilgisayarlaştırılmış, ama hatların bakımı maliyetleri artırdığı için 15 yıldır yapılmamıştır. Elektrik sisteminin bilgisayarları “akıllı” makinelerdir: Sistemdeki enerji açıklarını anında hissetmekte ve diğer bölgelerden enerji açığı olan bölgelere enerji kaydırmaktadırlar. Ancak eskiden basit bir “sararma” ile bitebilecek bir enerji açığı 15 Ağustos 2003’te “kararmaya”, bir felakete dönüşür: Sistem bilgisayarları, enerji açığı olan bölgede “çukuru” doldurmak için başka bölgeden enerji çekince, burada da “çukur” oluşur, derken onu doldurmak için başka bölgenin enerjisi çekilir; neticede çukurlar dolacağına genişler ve tüm sistem çöker. Bir Doğu atasözü der ki: “Aşırı kurnazlık, zekanın engelidir.”

      Bir başka yerde bilgisayarlaşmış ve kıtalararası elektronik haberleşme ağlarıyla birbirine bağlanmış para piyasaları, en ufak bir tökezlemede milyarlarca Dolar’ın bir ülke ekonomisinden çekilerek yurtdışına kaçmasına ve kansız kalan ekonominin devrilmesine yol açar. İlk bakışta bunda şaşılacak bir şey yoktur: Kimileri kazanırken kimilerinin kaybetmesi oyunun kuralları gereğidir. Peki o zaman neden bu oyun oynanmalıdır? Cevap: Çünkü sonuçta artı toplumsal fayda sağlar. Yani: Kazananların kazançları ile kaybedenlerin kayıplarını + ve – biçiminde alt alta koyup topladığınızda sonuç net bir + rakamdır da ondan. Buna sosyal bilimlerin “yeni teorik oyuncağı” olan Oyun Teorisi’nde “artı toplamlı oyun” denir.

      Ama ne yazık ki, ne Türkiye’de ne de dünyanın başka yerinde artık artı toplamlı oyunlar yaşamıyoruz. Sonuç sıfır bile değil, eksi toplamdır; yani net bir toplumsal zarar vardır. Evet, “aşırı kurnazlık, zekanın engelidir.”

      İşte bu nedenle “IMF yandaşlık ya da karşıtlığı tartışmaları boş tartışmalar değildir”; bunu er ya da geç, kolay ya da zor yoldan öğreneceğiz. Ümidimiz bu karanlık dönemin az zararla ve tez zamanda kapanmasıdır, tahminimiz ise, ne yazık ki bundan kötüdür.

      http://www.yarindergisi.com/yarindergisi2/index-basyazi.php?id=52

    • #51417
      Levent KIYAN
      Katılımcı

      Yurt disindaki *Kurnaz Vatandas* Cinsleri

      1) Yesil Sermaye Magdurlari ( ne magduru be adam 1 tas ile 10 kus varacakti olmadi kendi vuruldu!)

      2) Cifte Vatandas olanlar ( 1 tasla 2 kus varacakti, vatansiz kaldilar ! )

      3) Merkezzedeler ( Alman Maliyesine vergi bildirimi yapmadan, T.C. Merkez Bankasina güvenip Süper Dövizden faydalanmak istediler, olmadi Foya ortaya cikti simdi Intihar ve Depresyonla debellesiyorlar ! )

      4) Borclanarak Türkiyeden Emekli olmak isteyenler – Cifte Emekli olmak istiyenlar = Cifte Tekmeyi yiyecekler = ( bunlarda tüm bu cinliklerden ders almayip yeni bir cinligin pesinde olanlar, fazla sürmez yakinda onlarin feryadini da duyarsiniz !)

      5) cinslerin devami var ama daha kahvalti yapmadim, sonra devam ederiz ! ( talep olursa )

    • #51418
      esat
      Katılımcı

      Türküm ,doğruyum,kurnazım.çalışkanım.zekiyim,ormanda on kaplan gücündeyim. ;)

10 yanıt dizini görüntüleniyor
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.