VERMEYİNCE MABUD,
> >> >> NEYLESİN SULTAN MAHMUT
Sultan Mahmut kılık kıyafetini değiştirip dolaşmaya başlamış. Dolaşırken bir kahvehaneye girmiş oturmuş. Herkes bir şeyler istiyor. Tıkandı baba, çay getir. Tıkandı baba, oralet getir. Vb Bu durum Sultan Mahmut un dikkatini çekmiş. Hele baba anlat bakalım, nedir bu Tıkandı baba meselesi?
Uzun mesele evlat demiş Tıkandı baba Anlat baba anlat merak ettim deyip çekmiş sandalyeyi. Tıkandı baba da peki deyip başlamış anlatmaya;
Bir gece rüyamda birçok insan gördüm ve herbirinin bir çeşmesi vardı ve hepsi de akıyordu. Benimki de akıyordu ama az akıyordu. “Benimki de onlarınki kadar aksın” diye içimden geçirdim.Bir çomak aldım ve oluğu
açmaya çalıştım. Ben uğraşırken çomak kırıldı ve akan su damlamaya başladı.
Bu sefer içimden ” Onlarınki kadar akmasa da olur, yeter ki eskisi kadar
aksın” dedim ve uğraşırken oluk tamamen tıkandı ve hiç akmamaya başladı. Ben yine açmak için uğraşırken Cebrail göründü ve Tıkandı baba, tıkandı. Uğraşma artık, dedi. O gün bu gün adım “Tıkandı baba” ya çıktı ve hangi işe elimi attıysam olmadı. Şimdi de burada çaycılık yapıp geçinmeye çalışıyoruz. Tıkandı baba nın anlattıkları Sultan Mahmut un dikkatini çekmiş. Çayını içtikten sonra dışarı çıkmış ve adamlarına ; Hergün bu adama bir tepsi baklava getireceksiniz. Her dilimin altında bir altın koyacaksınız ve bir ay boyunca buna devam edeceksiniz. Sultan Mahmut un adamları peki demişler ve ertesi akşam bir tepsi baklavayı getirmişler. Tıkandı baba ya baklavaları vermişler.
Tıkandı baba baklavayı almış , bakmış baklava nefis. ” Uzun zamandır tatlı da yiyememiştik. Şöyle ağız tadıyla bir güzel yiyelim” diye içinden geçirmiş. Baklava tepsisini almış evin yolunu tutmuş. Yolda giderken “Ben en iyisi bu baklavayı satayım evin ihtiyaçlarını gidereyim” demiş ve işlek bir yol kenarına geçip başlamış bağırmaya:
Taze baklava, güzel baklava ! Bu esnada oradan geçen bir Yahudi baklavaları
beğenmiş. Üç aşağı beş yukarı anlaşmışlar ve Tıkandı baba baklavayı satıp
elde ettiği para ile evin ihtiyaçlarının bir kısmını karşılamış. Yahudi
baklavayı alıp evine gitmiş. Bir dilim baklava almış yerken ağzına bir şey
gelmiş. Bir bakmış ki altın. Şaşırmış, diğer dilim diğer dilim derken bir
bakmış her dilimin altında altın. Ertesi akşam Yahudi acaba yine gelirmi
diye aynı yere geçip başlamış beklemeye. Sultanın adamları ertesi akşam yine bir tepsi baklavayı getirmişler. Tıkandı baba yine baklavayı satıp
evin diğer ihtiyaçlarını karşılamak için aynı yere gitmiş. Yahudi hiçbir şey olmamış gibi Baba baklavan güzeldi. Biraz indirim yaparsan her akşam senden alırım, demiş. Tıkandı baba da Peki, demiş ve anlaşmışlar. Tıkandı babaya her akşam baklavalar gelmiş ve Yahudi de her akşam Tıkandı baba dan
baklavaları satın almış. Aradan bir ay geçince Sultan Mahmut ; Bizim Tıkandı baba ya bir bakalım, deyip Tıkandı baba nın yanına gitmiş. Bu sefer padişah kıyafetleri ile içeri girmiş. Girmiş girmesine ama birde ne görsün bizim tıkandı baba eskisi gibi darmadağın.
Sultan; Tıkandı baba sana baklavalar gelmedi? mi, demiş Geldi sultanım
Peki ne yaptın sen o kadar baklavayı? Efendim satıp evin ihtiyaçlarını giderdim, sağolasınız, duacınızım. Sultan şöyle bir tebessüm etmiş. Anlaşıldı Tıkandı baba anlaşıldı, hadi benle gel, deyip almış ve Devletin
hazine odasına götürmüş. Baba şuradan küreği al ve hazinenin içine daldır
küreğine ne kadar gelirse hepsi senindir, demiş. Tıkandı baba o heyecanla küreği tersten hazinenin içine bir daldırıp çıkarmış ama bir tane altın
küreğin ucunda düştü düşecek. Sultan demiş;
Baba senin buradan da nasibin yok. Sen bizim şu askerlerle beraber git onlar sana ne yapacağını anlatırlar demiş ve askerlerden birini çağırmış Alın bu adamı Üsküdar ın en güzel yerine götürün ve bir tane taş beğensin. O taşı ne kadar uzağa atarsa o mesafe arasını ona verin demiş. Padişahın
adamları “peki” deyip adamı alıp Üsküdar a götürmüşler.
Baba hele şuradan bir taş beğen bakalım, demişler.
Baba,
Niçin, demiş. Askerler
Hele sen bir beğen bakalım demişler. Baba şu yamuk, bu küçük, derken kocaman bir kayayı beğenip almış eline Ne olacak şimdi, demiş Baba sen bu taşı atacaksın ne kadar uzağa giderse o mesafe arasını padişahımız sana bağışladı.demiş. adam taşı kaldırmış tam atacakken taş elinden kayıp başına düşmüş. Adamcağız oracıkta ölmüş. Askerler bu durumu Padişaha haber vermişler.
İşte o zaman Sultan Mahmut o meşhur sözünü söylemiş;
“VERMEYİNCE MABUD,
NEYLESİN SULTAN MAHMUT”
bir insan bahtsız olmaya görsün…