Perinçek ve Apo’nun “gül kardeşliği”
Perinçek’in mitingi seçim mitingi değil, PKK terörünü aklama mitingiydi
Doğu Perinçek, bu sene seçim mitinglerini Diyarbakır’da başlattı. 9 Haziran’da kendi deyimleriyle “Birlik ve Kardeşlik” mitingi düzenlediler. Gerçi miting, klasik bir Doğu Perinçek mitingiydi. Yaklaşık 500 (yazıyla beşyüz) kişiyle cılızdı; ancak yarattığı tartışma ve Türkiye’ye verdiği zarar yine katılan kalabalığın kat kat üstündeydi.
Bu miting hakkında çok şeyler yazıldı, çizildi; ama açıkçası hiçbiri Perinçek’in siyasi misyonunu tam olarak ortaya koyamadığı için tüm gerçeklere ulaşamadı. Tabii biz Perinçek’i de misyonunu da yakından bildiğimiz için biraz daha farklı bir değerlendirme yapacağız.
Öncelikle Perinçek’in Diyarbakır’da düzenlediği mitingin bir seçim mitingi olduğu yanılsamasından kurtulmak gerekiyor. PKK terörünün azdığı, DTP’nin bağımsız adaylarla atak yaptığı, tüm Türkiye’nin Kuzey Irak harekâtını tartıştığı bir dönemde kimse Diyarbakır’da seçim için miting yapıldığını sanmasın.
Peki, Perinçek neden Diyarbakır’da başlattı seçim mitinglerini? Bu sorunun yanıtı mitingin isminde saklı:
“Birlik ve Kardeşlik Mitingi”
Perinçek’in konuşmasına baktığımız zaman şu soruları sormaktan kendimizi alamıyoruz: Kimle kimin kardeşliği peki?
Türklerle Kürtlerin…
Peki kim bozuyor bu kardeşliği?
ABD…
Ya PKK?
Perinçek’in konuşmasında tek bir PKK kelimesi geçmiyor.
Tunceli’de 7 askerimiz şehit düşmüş, Perinçek PKK’dan bahsetmiyor… Bu sene ilk 4 ayda 4 şehit verirken, son iki ayda 50 şehit vermişiz. PKK’nın bu artan terörü Perinçek’in konuşmasında yok…
Peki Türkiye’de Türk-Kürt kardeşliğinden bahsetmenin ama PKK teröründen bahsetmemenin nasıl bir açıklaması olabilir?
Konuşmada Kürt devleti tehlikesinden de bahsedilmiyor. Bugün tüm dünya Ortadoğu’da kurulmak istenen Kürt devletini tartışırken, tüm Türk Milleti Ordu’nun Kuzey Irak’a girerek sözde Kürdistan’ı yerle bir etmesini isterken, Perinçek Kürt devleti tehlikesinden değil, “İkinci İsrail” diye başka bir soyut tehlikeden bahsediyor:
“ABD, Büyük Ortadoğu Projesi diye bir proje yapmış. O projenin mürekkep fiyatına haritasını da yapmış. O haritada da bizim Diyarbakırımızı, Rize’ye ve Artvin’e kadar İkinci İsrail sınırlarına katmış.”
Peki neden Kürt Devleti demiyor sizce?
Niye PKK’dan bahsetmiyorsa o yüzden. Amaç, PKK terörünü ve Kürt Devleti tehlikesini gözlerden kaçırmak ve Türk Milleti’nin PKK ve Kürt Devleti ile mücadele etme kararlılığını zayıflatmak.
Perinçek, PKK’yı Ordu’ya katılmaya çağırıyor!
Perinçek’in tüm konuşmasındaki temel vurgu, Türk-Kürt kardeşliğinin ABD ve AB başta olmak üzere birtakım güçler tarafından bozulmak istendiği.
Böylece PKK bu noktada önemsizleşiyor. Zaten Perinçek’in gözünde PKK ve Apo ABD’nin oyununa gelmiş unsurlar. İkna edilseler Türkiye düşmanı olmayacaklar. Hatta Türk Ordusu’na katılacaklar!
Miting hakkında Renkli dergisiyle yaptığı söyleşisinde Perinçek, Apo ile görüşmesi için şöyle diyor:
“Ben Öcalan’la görüşürken doğru yaptım. Onun kıymetini herkes anlamaya başladı ve daha da anlayacaktır. Biz Öcalan’a, o dönem, ‘Amerika ve İsrail ile işbirliği yapmayın, Amerika bölgeye geliyor, ondan uzak durun ve Türkiye’ye gidin, silahlarınızı bırakın, vatan savunmasına katılın.’ dedik.”
Bugüne kadar 5 bin Mehmetçiğimizi şehit eden, 10 bin vatandaşımızın ölümüne neden olan PKK’ya yapılan çağrıya bakın: Silahlarınızı bırakın, vatan savunmasına katılın.
Tayyip’le Ağar’ın PKK’ya af çağrısından ne farkı var? Üstelik Perinçek daha da ileri gidip PKK’yı affedip PKK’lıları Ordu’ya dahil ediveriyor!
Bu inanılmaz çağrıyı Perinçek mitingdeki konuşmasında da tekrarlıyor:
“Bugünden itibaren hepimiz Mehmetçiğiz. Memomuz da Mehmetçik, Hassomuz da Mehmetçik, Ayşemiz de Mehmetçiktir.”
Tabii burada Memomuz derken Perinçek’in PKK’lıları kastettiğini hatırlatalım.
Bu kadarla sınırlı değil. Perinçek, Apo için şöyle diyor:
“Öcalan ilk geldiği zaman çok kısa bir süre Türk Ordusu ile belirli bir süre işbirliği içerisindeydi; ama iktidarlar onu Amerika ve Avrupa’nın kucağına bıraktılar ve sürekli bir bocalama içerisine girdi. (…) Abdullah Öcalan güven vermiyor; çünkü bombalar patlıyor, mayınlar patlıyor, bu söylemlerle uyuşmuyor.”
Perinçek 1991’deki Bekaa kampını ziyaretinde Apo’yla birlikte
“Memoları ve Hasoları” teftiş ediyor. Perinçek Apo’yla görüşmesini gazeteci kimliğimle görüştüm diye aklamaya çalışmaktadır ama Apo’yla çok gazeteci görüşmüştür de bir tek Perinçek PKK’lı teröristlerin elini sıkmış, teftiş etmiş, konferans vermiş ve Apo’dan gül alabilmiştir! Perinçek etrafına topladığı bazı safları kandırabilir, hatta Doğan grubunun himayesi altına girip bugün milliyetçi pozlarına bürünebilir. Ama Diyarbakır mitinginde de görüldüğü gibi Perinçek’in çağrılarına uyacak bir Türk milleti yoktur! Çünkü Türk milleti zekidir.
Perinçek’in ipiyle kuyuya inmez. O nedenle Perinçek’in mitingleri hep böyle 300-500 kişiyle sınırlı kalır. Perinçek siyaset sahnesine marjinal gelmiştir marjinal gidecektir!
Denilecek çok fazla bir şey yok. Perinçek’in Apo’ya gül vermesini hâlâ neden savunduğu da buradan ortaya çıkıyor. Perinçek’e göre Apo, ABD ve AB tarafından kandırılmış, mevcut iktidarlar tarafından da onların kucağına bırakılmış herhangi bir siyasetçidir. Hatta bir süre Ordu’yla işbirliği bile yapmıştır. Ancak şu an bir bocalama içindedir.
Şehitlerimizin kemikleri sızlıyor…
Perinçek ile Apo aynı dili konuşuyor
Perinçek’in mitingdeki tüm konuşması da, sloganlar da hep Türk-Kürt kardeşliği vurgusu taşıyordu. Bu vurgu başta zararsız gibi görünüyor; ama şu sözlerle birlikte anlam kazanmaya başlıyor:
“Artık terörü ve şiddeti besleyenler değil, yurda barış getirenler iktidar olacaktır.”
“Terör ve şiddeti besleyenler” söylemi yıllardır PKK’yla mücadele azmini kırmak için kullanılan “devlet terörü” kavramının bir başka versiyonudur. PKK tarafından kullanılan bir terminolojidir. Miting konuşmasında PKK’yı kınamayan Perinçek “terör ve şiddeti besleyenler” diyerek Silahlı Kuvvetler’e de dil uzatmaktadır.
Peki ya şu söylem:
“Bugün Diyarbakır’daki bu kucaklaşma, bizlere eşitliğin, kardeşliğin, özgürlüğün, zenginliğin ve yurtta barışın yolunu açan büyük gücü ortaya çıkarmaktadır. (…) Yurdumuza barış ve kardeşlik getireceğiz”
Eşitlik, özgürlük, kardeşlik… Bunlar da PKK’nın söylemi.
Ve daha da tehlikeli o sözcük: Barış…
Atatürk’ün “Yurtta Barış Dünyada Barış!” sözünün bugün Kürtçü bir slogan olan “Barış istiyoruz!” sloganına nasıl benzetilmeye çalışıldığını hayretle görüyoruz. Barış söylemini kullanmak PKK’nın yıllardır sürdürdüğü bir politika. Bir yandan askere kurşun sıkar, bomba patlatır, binlerce insan öldürürler, bir yandan da “barış” diye miting düzenlerler.
Yalnız Perinçek’in söylemlerinde Apo’yu değil, Apo’nun söylemlerinde de Perinçek’i bulabiliyoruz.
Apo, Özgür Gündem’de yayımlanan en son açıklamasında şunları söylüyor:
“Kürtler Şerefhan’ın Şerefname’sinde de geçiyor. 1500’lü yıllarda Yavuz döneminde İran ile Osmanlı arasındaki ikilemde Osmanlı’dan yana tercihini koymuşlardır. (…) O günden bugüne devam eden Türk-Kürt ittifakının yerini yavaş yavaş Kürt-Şii ittifakının aldığının farkında değiller. 500 yıllık ittifak çatırdıyor. Mustafa Kemal’in de Kurtuluş Savaşı sırasında işe ilk önce Erzurum’dan başlaması boşuna değildi. Kürtlerden almış olduğu güçle hareket etmiştir.”
Apo’nun bu sözlerini okuduktan sonra Perinçek’in konuşmasının şu bölümünün hangi siyasete hizmet ettiği ortaya çıkıyor:
“Hepimiz bu toprakların çocuklarıyız. Türküyle Kürdüyle öz kardeşiz. O nedenle Diyarbakır’daki bu kucaklaşma, binlerce yıllık kucaklaşmanın mühürüdür.”
Tüm Türkiye “Ne mutlu Türk’üm diyene!” sloganlarıyla yürürken, şehit cenazelerinde “Hepimiz Türk’üz, Hepimiz Mustafa Kemal’iz!” denilirken “Türk-Kürt kardeşliği”nden bahsetmek tabii ki bir tek PKK’ya yarar sağlıyor.
Perinçek’in mitinginin yaratmak istediği temel çarpıtmanın da bu olduğunu görelim: Türkiye’de yükselen Türk milliyetçiliğinin karşısına PKK’nın Türk-Kürt kardeşliği tezlerini çıkararak engellemek.
Perinçek: Mitinginde Kürtçe konuşan tek parti lideri
Perinçek’in 1991 yılında yayımladığı “Kürt Sorununa Çözüm: Federal Emekçi Cumhuriyet” programının temel maddelerinden birisi, devletin iki resmi dilinin olacağıydı: Türkçe ve Kürtçe.
Perinçek, anlaşılan bu programı hâlâ savunuyor. Diyarbakır’da miting alanında Türkçe ve Kürtçe türküler çalındı. Üstelik bununla da kalınmadı. Perinçek konuşmasını başında miting alanındakileri Türkçe ve Kürtçe selamladı!
Miting alanında iki resmi dil vardı anlayacağınız: Türkçe ve Kürtçe…
İlginç olan ise, Perinçek’in bu tavırları hayret verici görülmesi. Perinçek’in Apo’yla resimleri miting öncesinde yine pek çok gazetede yayımlandı. Dün Apo’yla el eleydi, bugün “Elinde Türk bayrağı, Diyarbakır’a geliyor!” dendi.
Halbuki Perinçek açısından görüldüğü gibi değişen bir şey yok. Yıllar önce Apo’yu savunurdu, hâlâ aynı kulvardalar. Yıllar önce Kürtçüydü, hâlâ öyle. Yıllar önce Türk-Kürt federasyonunu savunurdu, şimdi bunu kardeşlik olarak savunuyor.
Bakın Renkli’deki söyleşisinde çözüm olarak ne ortaya koyuyor:
“Türkiye-Irak ve Suriye Konfederasyonu şeklinde Irak’ın toprak bütünlüğüne saygı gösterilerek bu denklemin içerisinden çıkılır. Kürt meselesi de bu şekilde çözülür; çünkü bütün sınırları kaldırırsanız bu işbirliği içerisinde Kürtler de yer alır, sorun da halledilir.”
Yani Kürtlere daha fazla “özgürlük” için bir konfederasyon. Dün Türk-Kürt federasyonu diyordu, bugün onu Kürtlerin de içinde yer alacağı Türk-Arap konfederasyonu (yani Türk-Kürt-Arap federasyonu) haline dönüştürmüş. Bu Apo’nun da yıllardır savunduğu “Demokratik Cumhuriyet” tezleriyle ne kadar da örtüşüyor değil mi?
Perinçek, Diyarbakır’da daha önce de Kürtçe konuşmuştu
“Perinçek değişti” diye düşünenlere 1991 seçimleri öncesinde Perinçek’in miting programını hatırlatmak isteriz. Perinçek o sene mitingleri Diyarbakır’dan başlatmamıştı; ama miting yaptığı illerin neredeyse yarısı Güneydoğu’daydı: Tunceli, Diyarbakır, Batman, Nusaybin, Cizre, Silopi.
O dönem Perinçek ile PKK, bir ittifak içindeydi. Her ne kadar PKK’nın yasal partisi HEP, SHP ile seçime girse de, 2000’e Doğru hâlâ PKK’nın yasal organı gibi yayın yapıyordu.
PKK’lı Musa Anter, Perinçek’in Kartal mitingine katılıp Kürtçe konuşma yapıyordu. PKK aynı zamanda Perinçek’in güneydoğu mitinglerine adam taşıyordu.
Batman’da 15 bin, 8 bin nüfuslu Silopi’de 4 bin, Cizre’de ise 10 bin kişi toplandı. Diyarbakır’da ise 25 bin kişi vardı. Cizre mitinginde “Kürdistan faşizme mezar olacak”, “En büyük Apo” ve “En Büyük PKK” sloganlarının atıldığı Perinçek’in kendi yayın organında yazılıdır.
O dönemki mitinglerdeki söylemle bugünkü de aynıdır. Eşitlik, özgürlük, kardeşlik, iki milletin birliği…
Dolayısıyla bugün Diyarbakır’da Türk bayrağı sallayan Perinçek’le 1991’de Bekaa’da Apo’ya gül veren Perinçek arasında bir fark yoktur.
Bayrak sallamasına bakmayın. Tayyip’in mitinglerinde de bayrak sallanıyor. Cumhuriyet mitinglerinde Türk Milleti bayrağa sarılınca, tabii ki Tayyip’ler, Perinçek’ler o bayrağı sulandırmak isteyecektir.
Ancak asıl önemli olan, Perinçek’in yaydığı Türk-Kürt kardeşliği söyleminin “barış, kardeşlik, eşitlik” sloganlarının bugün Apo tarafından da savunulduğunu görmektir.
O yüzden aslında ortada değişmiş bir Perinçek yoktur. Dün sol hareket içine Kürtçülük virüsünü bulaştırmak istiyordu. Bugün de Atatürkçüler arasında yaymaya çalışıyor.
Ama Türk Milleti zekidir.
Bu da Perinçek’in yıllardır binde bilmem kaçı bulmayan oy oranlarıyla ortadadır.
Her seçim öncesi “Barajları aştık, geliyoruz!” deyip sıfır virgül oy alan Perinçek, yine aynı oyu alacaktır; ancak yaptığı çarpıtmalar, provokasyonlar çok daha fazla etkili olmaktadır.