Rum Ateşi
İstanbul’un kuşatmalarını başarısız kılan iki önemli faktörden biri güçlü surları ise diğeri de Rum ateşi (Grajuva ateşi) adı verilen silahtır. Bu silah 7 yıl süren İslam kuşatması sırasında ortaya çıktı. Özelliği suda da yanabilmesi idi. Bu Bizans’a düşman gemilerini yakma imkanı sağlıyordu. Oysa İstanbul’un fethi için hem denizden hem karadan kuşatılması gerekiyordu. Bu silahı Suriyeli Kallinikos isimli bir kişi bulmuştu ve muhtevası sır gibi saklanıyordu. Hususi tarzda imal edilmiş borulardan fırlatılan ve düşman gemilerine çarpınca patlayan bu patlayıcının muhtevası IX.Yüzyılda yazılmış olan Liber ignium a Marco Greco Descriptus isimli bir mecmuada mahfuzdu. Bu ateşli /patlayıcı silahların atalarındandır denilebilir.
Dünyanın Tam Ortası
Bizans’ta resmi binalar ve Mese (Merkez) denilen cadde Milliarium denilen noktadan başlıyordu ve Romalılar, günümüzde haritalarda sıfır noktasının Grennwitch’ten başlatılması gibi Sıfır noktasını Milliarium’dan başlatılıyordu ve burasını belirlemek için bir taş konulmuştu ve buranın dünyanın ortası olduğunu inanıyorlardı. Milliarium taşı denilen bu taş günümüzde Yerebatan Sarnıcı yakınlarında hala durmaktadır.
İstanbul’un Tam ortası
Evliya Çelebi’ye göre Mimar Sinan İstanbul’un (Sur içi) ortasını bulmak için çalışmalar yapmış ve İstanbul’un tam ortasını bularak oraya bir işaret koymuştur. Bu işaretin bulunduğu yer Şehzadebaşı Camii’nin caddeye bakan yüzünde, Vefa Semtinde dönen köşesinde halen durmaktadır.
Kutsal Haç
Hıristiyanlık açısından en önemli olay Hz. İsa’nın ilk günaha karşı kendisini feda etmesi diğer bir deyişle Romalılar tarafından haça gerilmesi olayıdır. Bu haç Hıristiyanlık açısından kutsaldır.
Peki bu haç nerededir? İşte bu konu tartışmalı bir konu. Bu tartışmaya katılanlardan biri de Tarih-i Devlet-i Rumiye’nin yazarı olan Hüseyin Çelebi. Hüseyin Çelebi, Hz. İsa’nın gerildiği haçın, İstanbul’a getirilerek Çemberlitaş’ın altında konulmuş olduğu söyleniyor. İmparator Konstantinus’un annesi Helena Kudüs’de bulduğu bu haçı İstanbul’a getirmiş ve taştan bir hücrenin içine konulmuş, Çemberlitaş sütunu da bunun üzerine inşa edilmiş. Bazı kaynaklara göre Haçlıların İstanbul’u kuşatma sebeblerinden biri de bu kutsal haçtır. Semavi Eyicenin naklettiklerinden batılıların buna ciddi bir biçimde inandıkları anlaşılır. Semavi Eyice anlatıyor; ‘’Anıtın kaidesinin içinde Hz. İsa’nın bazı kutsal kalıntılarının olduğu yolundaki bir söylenti üzerine, İstanbul’un 1919-1923 arasındaki işgali sırasında, çevredeki bir kahvehaneden anıtın içine girmek için kaçak bir kazı yapılmıştır. Benzer bir girişimde 1929’da Danimarkalı Teosof C. Vett tarafından E. Mamboury’nin yardımı ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmacılar kaidenin içine ulaşamamışlarsa da önceki kaçak kazının izlerine rastlanmıştır.
İlk Kadı
Fetihten sonra Fatih’in İstanbul’a atadığı ilk kadı Hızır bey idi. Fatih, fethin hemen ertesi günü 30 Mayıs Çarşamba sabahı bu atamayı yaparak şehre verdiği önemi titiz kişiliğini ortaya koymuştur. İşlin ilginç tarafı Hızır bey anne tarafından Nasredddin Hoca’nın soyundan geliyordu. Kadı efendi İstanbul’un karşısında bir semtte oturuyordu ve ondan dolayı oturduğu köy ondan sonra Kadıköy olarak anılmaya başlanmıştı.