DÜNÜMÜZ,BU GÜNÜMÜZ,YARINIMIZ

3 yanıt dizini görüntüleniyor
  • Yazar
    Yazılar
    • #43888
      kadir aksu
      Katılımcı

                                        DÜNÜMÜZ    BUGÜNÜMÜZ    VE  YARINIMIZ
              Bizler, bizlerin büyükleri, büyüklerimizin de büyükleri, orta kuşak üstünün bir kısmının çocukluk ve gençlik yıllarını köyümüzde geçti.. Köy çocuğu idik.
              Kara sabanla toprağı çizdik. Arpa, buğday, çavdar tohumu saçar, büyüsünde ürün versin, ailenin karnı doysun diye .
              Ekin zamanı gelince, saman çok olsun diye ekini kökünden yolardık. Deste toplarken düşen kelleleri toplardık ziyan olmasın diye. Yığınlar yığılır, dövenler sürülür, sabaha kadar tığ savururduk.
              Sevgili Gençler.! Bir tohumun toprağa atılıp, büyüdüğünü, başak verdiğini, biçildiğini, alın teri ile karışıp ekmek olduğunu gördünüz mü?
              Ekmeğin hasını yiyormuşuz da haberimiz yokmuş, yerli un kepekli ekmek. Yeni yeni anlıyoruz.
      Bizler o zaman hasrettik beyaz pazar ekmeğine. Yollara düşer, çarşıya gidenleri beklerdik heyecanla!
              Sizler, siz gençler böyle bir heyecanı yaşadınız mı ? Babanız şeker getirecek, pazar ekmeği getirecek, meyve getirecek diye pazar yollarını gözlüyor musunuz?
              Bu duyguları bilemezsiniz. Şartlarımızla şartlarınız çok farklı. Bizler istesek de istemesek de birer üretici idik Ya sizler?
                İlkbahar geldi mi yaylaya göçerdik. Hele o yayla göçleri  kağnı arabaları, çanlı kelekli koyun ve hayvan sürüleri ile  bir ihtişamdı. Akşamdan göç sarması sarılır ,yolda azıklar açılırdı. Sizler hayatın bu güzelliklerini yaşayamadınız.! Şehrin stresi, acımasız hayat şartları bu tatları yaşatamaz oldu.
              Artık yaylada ormanla mücadele başlar. Çoğumuz orman işçisidir. Ağaçları kesmek için gün boyu hızar çekilir, ağaç kabuğu soyulur. Kütükler çekilir, akşam olunca tekrar yayla yolu tutulurdu. Akşama kadar dökülen alın terinin enerji kaynağı, öğle zamanı yenilen çörek, yoğurt, çay, kuru ekmektir.
                Sevgili gençler sizler hiç ormancı korkusu yaşadınız mı? Ormancılar kâbusumuzdu. Kaçak kestiğimiz tomrukları gecenin karanlığından yararlanarak, ormancılara yakalanma korkusuyla 4–5 saat yolculuk sonucu sabaha karşı köye getirirdik. Ayıdan, kurttan korkmazdık. Ormancı yakalasa bile çocuktuk, ceza almazdık.
                  Ya sizler bedenen ezilmediniz, iyi giyindiniz, iyi şeyler yediniz. Bizler ezildik, büzüldük, Öğretmen korkusu, ormancı korkusu, jandarma korkusu, ana baba korkusu ile büyüdük. Sizlerde bu korkular var mı?
                    Düğün oldu mu  en iyi yemekler pişerdi. Keşkekler gödellenir, börekler açılır, sütlaçlar, tatar böreği, patates yahnisi ,pezik boranısı pişirilirdi; sarmalar sarılırdı. Yemeğin söz keseni sütlaç, en kralı börekti.
                    Börek tepsilerinin nasıl paylaşıldığını gördünüz mü? Şimdi yüzüne bakılmıyor. Ahlât, erik, yabani elmadan başka meyve görmedik Çoğunu İstanbul’da gördük. Armut kurusundan dövme yapılır ,kış çerezi olurdu. Küpler dolusu turşular vurulurdu. Hayvanların samanı yetmediğinde, purç getirilirdi. Helede yılbaşı oldu mu çocuklar kendi. aralarında gruplar kurar, dömbelek yapardık. Kimimiz gelin, kimimiz damat olurduk.Kimimiz un, kimimiz yağ, kimimiz bulgur toplardık. Toplarken de aşağıdaki manileri söylerdik:
                Eski cami direk ister                  İşte geldim kapınıza
                Söylemeye yürek ister                Selam verdim yapınıza
                Benim karnım toktur ama            Selamımı almazsanız
                Arkadaşım börek ister                  Daha gelmem kapınıza
            Ertesi gün köy meydanında topladıklarımızı satar ,parayı da  paylaşırdık. En çok parayı o gün görürdük. O gün en büyük bayramımızdı.
              Ya şimdi. yemeğin, meyvenin, sebzenin her çeşidini biliyorsunuz, yiyorsunuz. parayla bebeklikte tanışıyorsunuz. Ama bizim gibi salıncaklar kurarak, şeker toplayarak, büyükleri ziyaret ederek  bayramlar kutlamıyorsunuz ! Özel yılbaşı geceleri yaşamıyorsunuz.
                Çocukluk yıllarında seçeğe gitmek, secek seçmek en güzel günlerdi. Sevdiklerimizle buluşup top oynardık. Hiç koyunla kuzunun buluşmasını izlediniz mi? Kuzuların binlerce koyun .içinde anasını nasıl bulduğu, gördünüz mü? Bir başka duygudur ana ile oğlun , koyun ile kuzunun buluşması.
                      Çıra ışığı altında, gaz lambası, idare lambası altında hiç ders çalıştınız mı? 100 öğrenci  bir öğretmenle tüm sınıfları bir arada okudunuz mu?
                      Çalışma masası nedir bilmedik.  Televizyon görmedik. Radyo ise birkaç evde vardı., Çalışma odamız olmadı. Ama acımazsız hayat şartları, yoksulluk bizleri,  yıldırmadı  pek çoğumuz okuduk.
                      Dergi gazete nedir görmedik tek öğrenme kaynağımız bizleri yetiştirmek için çabalayan emeğı unutulmayan, vefakâr öğretmenlerimizdi  onlara milyonlarca teşekkürler….
                    Ya sizlerin çocuklar! özel odanız var. Çalışma masanız,kitaplığınız,gazeteniz,derginiz,
      yardımcı kaynak kitaplarınız, bilgisayarınız, dershaneniz, okuryazar  ,babanız ve anneniz var.
                    Çile çekmiş, okumuş veya okuyamamış  büyüklerinizin kendi yapamadıklarını, sizlerden istemesi sizleri  karşılarında, tahsilli ,kültürlü olarak görmek istemeleri  doğal hakları değil mi ? 
                    Çağımız bilgi ve teknoloji çağı  ,kas gücünün yerini  makine gücü aldı. Dünya küçüldü . Bilgisayarla her şeyi  öğrenme imkânı doğdu .Çalısın , Araştırın. Kültürlü olun.!
                    Çocukluk yıllarında Erik reçinesinden tutkal, çimento kâğıdından çiltlik, kara lastikten silgi, kurum ve yumurtadan  kara tahta boyası  yapardık. Yamalı pantolondan utanırdık ,  yamalı pantolon bu gün moda oldu.
                    Kalemin, silginin, çantanın, binbir çeşidine sahipsiniz, Sabah kahvaltınızda  her çeşit gıda yiyorsunuz, her çeşit oyuncağa sahipsiniz,  Ya  Bizler ! Kesilen ağaçlardan  tekerlek çıkarıp yürütmeç yapardık, topaç yapardık, kızak yapar oynardık.  Bunları kendi emeğimizle kendimiz yapardık, üreticiydik her şeyimiz değerli idi.
                Ya şimdi  ! Her şey hazır alınır,. değeri kıymeti bilinmez. Giyecekte markaya bakılır  modası geçti  diye yeni  elbise ve ayakkabılar atılır. Ekmeğin çoğu çöpe gider.
                İşte gençler , yıllar böyle geçerken  gün  geldi, artan nüfus,  doyamayan  mideler, nedeniyle ,1950–1960 yıllarda  köyden İstanbul göçler başladı. Pek çoğumuz isçi  memur olduk. Önceleri başımızı  sokacak bir yuva kurduk. Zamanı geldi ,apartmanlar diktik ,otomobiller aldık .Geçmişimizi, çektiklerimizi  unutur olduk,  evlatlarımızı yetiştirmeye gereken önemi veremedik  Çocukların eğitimine  gerekli parayı ayırmadık, çocuklarımızın  pek  çoğunu ,vasıfsız olarak ekonominin acımasız dişlileri  arasına  savunmasız  olarak  bıraktık.
                Çoğumuz emekli olduk, yazın köylere döndük. Artık İstanbul’un  çilesinin ,eski çilelerden büyük olduğunu gördük.
                Bizleri yaşadığımız  şartlar altında değerlendirin , yargılamayın !Şunu  bilin ki  her anne babanın gönlünde yatan duygu, sizlerin iyi insan olmasıdır.
                İşte yetiştiğimiz şartlar !  yetiştiğiniz  şartlar.!  Düşünün tartışın . Elbet  bugünkü  şartlar iyi olacak, fakat yarınki şartları  bilmiyoruz . Şüphesiz gelecek zaman daha da zor olacak.
                Hayat şartlar içersinde sizleri ne şehirli  ne  köylü  yapabildik. İki  kültür arasında  kaldınız. Gelenekleri, görenekleri  ,örf, adetleri, akrabalık dereceleri, unuttunuz .Geçmişi  yaşatmak kültürümüzü yeni nesillere aktarmak için  biz  büyüklere bir görev daha düşüyor.
              Gelin birlik olalım. Yeşilce-Yeşilyurt İlkokulunu ,kültür merkezine dönüştürelim. Belediye başkanlarının, mahalle muhtarlarımızın,okulumuzda görev yapmış öğretmenlerimizin,dernek başkanlarımızın,fani dünyaya göçmüş insanlarımızın,yaşayan insanlarımızın,çeşitli etkinliklerin sergilendiği fotoğraf galerisi,soy ağacımız, köy için yazılan şiirler,maniler,fıkralar,efsaneler,gelenek,görenek, örf ve adetlerin yazılı olduğu dökümanlar,kıyafetlerin,tarım aletlerinin ,el sanatlarının ,ev aletlerinin sergilendiği sergiden oluşan bir kültür evi oluşturalım.
            Hem okulumuzu korumuş, hem köye gelen gençlere kültürümüzü geçmişimizi tanıtmış oluruz.
        Bu konunun gündeme alınıp geç kalınmaması dileğimle hepinize saygı ve sevgilerimi sunar;gençlerimize ve çocuklarımıza başarılar dilerim.
                                                                                                            KADİR AKSU
                                   

    • #51433
      ugur
      Katılımcı

      evet Hocam o  yoksullukları yoklukların bir kısmı  bende yaşadım.Ama o zaman insanlarımızda daha bir tutkunluk saygı sevgi vardı.Dostluklar daha SAMİMİYDİ.Menfaatler daha geri plandaydı. Şu anda insan oglu girmiş bir yarışa para kazanmak mevki sahibi olmak için.İnsanlığın temel vasıflarından olan sevgi saygı dostluk paylaşımlarından gün geçtikçe uzaklaşılıyor.Biz insanlar tekilcilik ve toplumdan uzaklaşmaya başladık. :( :( :( 

    • #51434
      kadir aksu
      Katılımcı

      Uğur teşekkür ederim,sadece senin cevabını aldım. gençlerin bu yazıyı okuyup,koşulların nasıl değiştiğini,görmeleri gerekir. geleceğin şartlarının zor olduğunu bilmeleri gerekir.Teknoloji gelişiyor,nufus artıyor ,işsizlik de artıyor. İlkokulun kültür merkezi olması için bizlerin kampanya başlatıp,muhtarımıza durumu iletip,Milli Eğitim Müdürlüğünden izin almasını istemeliyiz.BİZLERDE Evlerdeki eski fotoğrafları toplamalıyız. Dernek ile bağıntı kurmalıyız.Okulu hem onarıp,hem koruyup,yaşatırız.yazımın sonundaki dökümanları toplamaya başlamalıyız.Bu sorun gençlerin değil,bizlerin onlara bırakacağı mirastır. Gelenekler,görenekleri,yöresel değim ve sözleri,dua ve bedduaları,bazı dökümanları hazırlıyorum. muhtarların,dernek başkanlarının,Belediye başkanlarının, çok eski nostaljik fotoğrafları,etkinlik fotoğrafları,toplayıp,çoğaltıp,kişilere iade etmeliyiz. Çerceveleri yaptırırız,Biltekini ayarlarım. Öneriye sahip çıkalım,zaten uzun bir çalışma içerir. Derneğe bir öneri götürüp,bir toplantı ile halkımıza duyurulması daha iyi olur kanaatindeyim. ayrıca  muhtar ve derneği bilgilendirdikten sonra YESİLYURT ORG da kampanya başlatılsa iyi olur, Çalışmalara başlamalıyız,herkes işin ucundan tutmalı. sevğilerimle            KADİR AKSU

    • #51435
      lubimaya
      Anahtar yönetici

      Kadir Hocam konuyu takip ediyoruz.Bu hafta haftanın yazarı köşesinde yayınlanacak.Umarız konu hakkında duyarlılık artar…

3 yanıt dizini görüntüleniyor
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.