çanakkale savaşından göz yaşartan bir mektup

Yeşilce – Yeşilyurt Kültür ve Dayanışma Derneği Forumlar Yeşilyurt Serbest Kürsü çanakkale savaşından göz yaşartan bir mektup

0 yanıt dizini görüntüleniyor
  • Yazar
    Yazılar
    • #43876
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Üsteğmen Faruk, cepheye yeni gelen askerleri denetlerken, bir yandan da
      onlarla Sohbet ediyor, ' Nerelisin?' gibi sorular soruyordu.
      Gözleri bir ara, saçının ortası sararmış bir delikanlıya takıldı Yanına
      çağırdı ve merakla sordu:
      ” Adın ne senin evladım?” dedi.
      ” Ali, komutanım” dedi.
      ” Nerelisin?”
      ” Tokatlıyım, komutanım, Tokat'ın Zile kazasındanım…”
      ” Peki evladım,bu kafanın hali ne?
      Saçlarının ortası neden kırmızı boyalı böyle?”
      ” Cepheye gelmeden önce anam saçıma kına yaktı komutanım. Neden yaktığını
      da bilmiyorum.”
      ” Peki dedi üsteğmen. “Gidebilirisin Kınalı Ali.”
      O günden sonra Ali'nin adı Kınalı Ali oldu.
      Cephede tüm arkadaşları Kınalı Ali demekle yetinmiyor, saçındaki kınayı da
      alay konusu yapıyorlardı. Kınalı Ali, arkadaşlarına karşı sevecen ve dürüst
      tutumu sayesinde, kısa sürede hepsinin sevgisini kazandı.
      Bir gün memleketine mektup göndermek için arkadaşlarından yardım istedi.
      ” Anama, babama burada iyi olduğumu bildirmek istiyorum.
      Ama okumam yazmam yok. Biriniz yardım edebilir misiniz?”
      Biri değil, birçok arkadaşı yardıma geldi.
      ” Sen söyle biz yazalım” dediler.
      Kınalı Ali söylüyor, bir arkadaşı yazıyor, diğeri de Söylenenlerin doğru
      yazılıp yazılmadığını denetliyordu.
      ” Sevgili anacığım, babacığım hasretle ellerinizden öperim. Ben burada çok
      iyiyim, beni sakın merak etmeyin.”
      Kız kardeşini, kendinden küçük erkek kardeşinin sağlığını ve hatırını
      sorduktan sonra, köydeki herkesin burnunda tüttüğünü ve kimsenin kendisini
      merak etmemesini söyledikten sonra, Biz burada var oldukça bilesiniz ki
      düşman bir adım bile ilerleyemeyecektir tümcesi ile bitiriyordu.
      Tam zarf kapatılırken Ali ” iki üç satır daha ekleteceğini” söyleyerek
      Mektubun sonuna şunları yazdırdı.
      ” Anacığım, beni buraya gönderirken kafama kına yaktın ama, Burada
      komutanlarım da, arkadaşlarımda benle hep dalga geçiyorlar. Cepheye gitmek
      sırası yakında inşallah kardeşim Ahmet'e gelecek, Onu gönderirken sakın
      kına yakma saçına. Burda onunla da dalga geçmesinler. Tekrar ellerinden
      öperim anacığım.”
      Gelibolu'da savaş giderek şiddetleniyordu. ingilizler kesin sonuç almak
      için tüm güçleriyle yükleniyorlardı. Cephede savaşan askerlerimiz önceleri
      birer, birer, sonraları beşer,beşer,
      Onar, onar şehit oluyorlardı. Gelen destek güçleri de yeterli olmuyor,
      onlarında sayıları giderek azalıyordu.
      Gelibolu düşmek üzereydi. Kınalı Ali'nin komutanı bu durum karşısında
      çaresizdi. Kendi bölüğü henüz sıcak temasa hazır değildi. Genç erlerine
      insan bedeninin süngü ve mermilerle orak gibi biçildiği bu cepheye
      göndermek zorunda kalmaması için Allah'a dua ediyordu.
      Komutanlarını düşünceli ve sıkıntılı gören Kınalı Ali ve arkadaşları,
      komutanlarına gidip, ondan kendilerini cepheye göndermesini
      istediler.Askerlerinin ısrarları üzerine komutanları daha fazla direnemedi
      ve ölüme gönderdiğini bile, bile bu isteklerini kabul etmek zorunda kaldı.
      Kınalı Ali ve arkadaşları, sevinç çığlıkları atarak cepheye hayır,
      bile,bile ölüme gidiyorlardı.
      O gün güle oynaya Gelibolu cephesinde ölümle buluşacakları yere koşan
      Kınalı Ali'nin bölüğünden tek kişi geri dönmedi. Gidenlerin tümü şehit
      olmuştu. Bu olaydan kısa bir süre sonra Kınalı Ali'ye anne, babasından
      mektup geldi. Onun yerine komutanı aldı mektubu ve buruk bir ifade ile
      okumaya başladı. Cepheye gitmeden önce arkadaşlarına yazdırdığı mektubuna
      aile adına babası yanıt veriyordu.
      ” Oğlum Ali, nasılsın, iyi misin? Gözlerinden öperim, selam ederim. Öküzü
      sattık, parasının yarısını sana gönderiyoruz, yarısını da yakında cepheye
      gidecek küçük kardeşine veriyoruz. şimdi öküzün yerine tarlayı ben
      sürüyorum. Fazla yorulmuyorum da. Sen sakın bizi düşünme.”
      Babası mektupta köydeki herkesten akrabalarından haberler verdikten sonra
      “şimdi * sana diyeceği var” diyerek sözü ona bırakıyordu.
      Mektubun bundan sonraki bölümü Kınalı Ali'nin anasının ağzından yazılmıştı
      şöyle diyordu anası:
      ” Oğlum Ali, yazmışsın ki kafamdaki kınayla dalga geçtiler. Kardeşime de
      yakma demişsin.
      Kardeşine de yaktım. Komutanlarına ve arkadaşlarına söyle senle dalga
      geçmesinler.

      Bizde üç işe kına yakarlar;

      1 – GELINLIK KIZA, GITSIN AILESINE, ÇOCUKLARINA KURBAN OLSUN DIYE
      2 – KURBANLIK KOÇA, ALLAH'A KURBAN OLSUN DIYE
      3 – ASKERE GIDEN YIĞITLERIMIZE, VATANA KURBAN OLSUN DIYE…

      Gözlerinden öper, selam ederim. Allah'a emanet olun
      ” Ali'nin mektubu okunurken ve çevresindeki herkes onu dinlerken, hıçkıra,
      hıçkıra ağlıyordu… “

      (Bu mektubun aslı Çanakkale Müzesindedir.)

      alıntıdır..

0 yanıt dizini görüntüleniyor
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.