ve satılmış Türk Basınının ağlanacak halidir ;
Tespih…
Türkiye'nin en zengin insanı kim?
Satan.
Evet, Türkiye'nin en zengin insanı, malını mülkünü yabancıya satan bir işadamı.
Halbuki, dünyanın hangi gelişmiş ülkesine giderseniz gidin, o ülkenin en zengin insanı, mutlaka “üreten” işadamıdır.
Bizde, satan.
O yüzden, kamuya ait arazi elin Arap'ına satılınca bütün gazetelerimize mutluluk verici, müjde dolu kelimelerle manşet oldu…
“Türkiye kazandı…”
“Burma bilezik…”
“Şeyh bereketi…”
Neden mutluyuz? Sattık çünkü.
Milletin malını mülkünü sattıkları zaman, seviniyor bu ülkenin basını… Hele yabancıya satıldıysa, ayakta alkışlıyor. Alkışlamayana da kızıyorlar… İlla sevineceksin.
Hatırlarsınız… Bizim şakşakçı gazeteciler, Türk Bankası'nı satın alan Yunan Bankası'nı gezmeye gitmişlerdi… Adamlar da, duvarlarındaki “Türk kafasını ezen Yunanlı” tablolarını göstermişti bunlara… Gık dememişlerdi… Ben de “aferin” demiştim.
Kızdılar… Ahlaksız falan dediler bana.
Meslekten atılmamı isteyen bile oldu.
Şimdi aynı tayfanın yeni bir marifeti ortaya çıktı… Gene “tablo” ile alakalı.
Bizim Merkez Bankası'nın kasasında 800 adet tablo var. Kuruluş yıldönümü vesilesiyle bir sergi açıldı. Bu tablolar sergileniyor.
E gazeteciler gitmiş tabii.
Bakmışlar bakmışlar tablolara… Sonra da, Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz'a ne demişler biliyor musunuz?
“Bunları satsak, kaç dolar eder?”
Basına bak!
Gezdir Topkapı'yı…
Kaşıkçı'ya müşteri getirsinler.
Ama böyle bitmiyor hadise…
Gazeteciler pişmiş kelle gibi sırıtırken, Merkez Bankası Başkanı lafı ağızlarına sokmuş… Demiş ki:
“Sanatın değeri, parayla ölçülmez. Üstelik, bu tablolar çocuklarımıza kalacak. Babadan kalma tespihi sat, döner ye, olmaz! Çalış, kazan, öyle ye.”
Tekrar yazayım…
“Sanatın değeri, parayla ölçülmez. Üstelik, bu tablolar çocuklarımıza kalacak. Babadan kalma tespihi sat, döner ye, olmaz! Çalış, kazan, öyle ye.”
Kendisine teşekkür ediyorum.
Ve…
Gazete yöneticilerine bir önerim var. Merkez Bankası Başkanı'nın bu lafını alın, çerçeveletip, ekonomi servislerine asın!
Memleketin içine düştüğü “tablo” yu anlamıyorlar… Belki bu lafı göre göre, ne demek istediğini anlarlar.
yılmaz özdil