AŞK&SEVGİ İLE YAZILAR

195 yanıt dizini görüntüleniyor
  • Yazar
    Yazılar
    • #43639
      taner_karakaya
      Katılımcı

             Başka gözleri de gördüm

      Kal ” desem kalacak mısın sanki?tanırım seni, gitmeyi göze alınca hangi yangın vazgeçmeni sağlayabilir ki…gideceksin, bırak git , yolun açık olsun…
      omzunda ağlayacağın birini ararsan ben hep buradayım, vazgeçmedim, senden kalan olacağım…başka omuzda ağladığını gördüğümde işte o yakar canımı,gidişinle bin parça olmuş yüreğim, yine parçalanır…
      ama git!
      durma!
      gözyaşım akmayacak ardından,göremezsin ağladığımı
      göz ıslanmadan da ağlar yürek, bilme!…”

      bunları demiştim sana önceleri…

      şimdi ise;

      Muzur prensin masalı sona erdi,hüzünlü son…prenses,prensi bırakıp gider, prens günlerce yas tutar,bekler,bekler de hiç bir zaman geri dön demez, beklemeye mecali kalmadığında oyunlarından vazgeçer, unutma hayat da bir oyundur…

      Vazgeçtim…senden,bekleyişimden,gelmeyişin den…
      Başka gözleri de gördüm sana adanmış,başka yürekleri de bildim sen onlara yanmış…ama demedim, görmedin,gelmedim,gel de diyemedim…

      Yoruldum,tükendim…son bir nefesim kaldı, ölsem bi türlü, kalsam bi türlü…

    • #50076
      taner_karakaya
      Katılımcı

          Ve Sadece Susmalıydım

      Yüreğimin hecelerini susturmaya çalıştım gece boyunca, ancak hükmedebildim. (ya da öyle sandım)

      Kendimle başbaşa kalmaya çalıştıkça, yüzüme vurdu yüzsüzlüğünü hayat. Bir sahnede rol yapmaktan daha zordu sahnesi. Perdeler hesapsız açılır kapanırdı. Dublör yoktu. Prova yoktu. Yaşardın olabildiğince.

      Nereye olduğunu bilmediğim yollara girmekten korkarak, çaresizliğime yenisini ekledi yeni bir yol!Hayat(mış)! hadi ya!

      Acıya alışmış bir bedenin yüzüne mi vurmak gerek sancılarını tüm kök hücreleriyle!

      Bu yolun ortasında yer almalı ve işime gelmediğinde geri dönmeliyim belki de…

      Yorgunlukların, düne benzemesini istemiyorum. Soğuk odalarda yankılanan isyan sözcüklerini duymak istemiyorum. Acı istemiyorum… Kendim için istiyorsam, namerdim!!!

      Yine mi?

      Kendimi ne kadar arasam, o kadar uzağıma düşü(rülü)yor suretim…

      Sonsuz kelimeler biriktirmeye çalışıyordum ve son kelimelerini duyduğumu hissettim. “Geceydi ay vardı, bütün hayatımız, Uzak bir yıldızdan düşmüş gibiydi, Dilimde bir gençlik şarkısıyla aradım eski hayalleri, Vakitsiz gelip geçen trenlerde sevgili arkadaş yüzleri” S(b)ana birileri lazımdı. S(b)enden daha çok biri olmalıydı bu. S(b)ana güç vermeliydi, dualar etmeliydi, sabır dilemeliydi…İnatla karaya bulayanlara, beyazdan bahsetmeliydi!

      Ağlatmamalıydı… İncitmemeliydi…

      Yazacağım son hecelerin anlamı ağır olmalı…

      Kan…
      Can…
      Çare(sizlik)…
      Hesap…
      Ömür… (ölüm)
      zaman…

      Zamandan bahsedebiliyorsam hala, demek ki yarın güneş doğacaktı… Güneşe leke sürülmemeliydi… Demek ki ellerimiz temiz olmalıydı. Güzel bir düş olacaksa eğer uyanacağım, kinimi akıtmamalıydım hayata daha çok…

      ve sadece susmalıydım..

    • #50077
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Hüzünlerinde Sevin

      Dolanın..Çevrenizi keşfedin..Dili olmayan, konuşamayan, ama ıslık çalan ağaçlara gidin. Yaprakların uğuldayışını dinleyin.. Hüzünleri sevin. Hüzünleri sevmeyerek onları hüzünlendirmeyin. Yoksa; onlar, hüznün anlamını bilmediğinizi fark edip başka bir anlamda hüzünlenecek. Ağlayın. Hüzünleri güldürün böylece. Hüznü anlamına ulaştırın. Göz yaşlarınızın sıcaklığını ölçün. Hayallerinizin sınırını zorlayın. Her iyiliğin bir gün elbet biteceğini bilin. Sevgiyi kaybettiğinizde onu bulmak için uğraşın. Bunu yapın.

      Hadi gidelim. Peki, gidelim gitmesine de, vapur bizsiz de gidebilir, biz vapursuzda. Yollarda yaşayabiliriz mesela. Ya da yalnızlık kokan kaldırımlarda. Bizler yolların insanlarıyız, savaşçıyız aslında. Yalnızlığın savaşçısı. Yalnızlığı korumuyoruz savaşırken çoğullukla.. Yalnızlığı muhafaza etme çabasında kalbimiz.

      Evet, seviyoruz. Seviyorum yalnızlığımı. Bakınca boy aynasına, yalnızlık kokan kahve gözlerimi görüyorum. Görüyorum gözümün kıyısındaki yalnız çizgiyi. Yanımdaki boş sandalyeyi. Ama içimi..? Onu göremiyorum. Hissedebiliyorum sadece beynimi. Ne kadar da karışık, çoğul bir beyin, dopdolu bir yürek!

      Yalnızım belki ilk bakışta. Fakat çok insanlar geziniyor kanlı kalbimde. Ama sadece geziniyor.. Dışarı çıkamıyorlar. Onlar hapiste. Hapsettim hepsini!, kalbim yalnız kalmasın diye. Gecelerin mürekkep kokan saatlerinde, dolu bir yaprak koparabilmek umuduyla, ben acımışlığını seviyorum gecelerin. Çürümüşlüğünü seviyorum yaprakların. Gezintiye çıkan güneşin, bekçisi olan sarı yaprakların hışırtısını. Kış böceklerini seviyorum. Sonbaharda çıkıp ilkbaharı yaşayamadan tortu olan yaprakların ezilmişliğini. Ve ağaçların yalnızlığımı depreştirdiği o sesimi.

      Kavakların ıslıklarını. Yağmur kokan meşe ağaçlarını. Kahveyi, kahverengiyi.. Kumralı, solgunluğu seviyorum. Solmayacak gibi görünen ama solan her şeyin umudunu tüketirken, geride kalan polenlerin dirilişini. Hüzünlü bir aşkı seviyorum. Çünkü o hüznün altında gizli o aşk, o fırtına, o güneş ve kurumuşluk. Yanaklarımın donup donup birden ısınmasını. Sobada yanan odunun melodisini.

      Geçmiş gelecek ve son vardır kahvenin acı tadında. Salına salına yere düşen nemli bir yaprakta ararım sevgiyi. Soğuktan sevimleşen yüzleri severim. Kızaran burunları. Ayazı severim bir de en çok, ağlayamayışımı örten bir gizlilikle gözlerimden çıkarttığı o yaşları. Biraz da gülmeyi. Kahkahayı değil ama.

      Belki biraz tebessüm. Artık göstergelere bakmalısın. Göstergenin bir kolu insanlıkta, diğeri romantizmde. İkisinin arasında hızla çarpıyor aşk. Aşk çığrığından çıkıyor. Öyle bir an ki, aşk! çalıyor aşk! uyandırıyor. Aşk! çığırıyor. Aşka basıyorsun, susturuyorsun. Artık sustu derken, bazen birden tekrar bağırıyor bas bas. Boşveer!! deyip aldırmıyorsun. Bu seferde anılar kalıyor aklında. Bir ondan bir bundan.

      Hayır. Geriye bu kalmamalı. Bir düş kurmalı. Düşte oynamalı. dansetmeli, sevmeli ama çılgınca. Dokunmalı, ağlamalı, burun çekmeli, iç çekmeli ve ölmeli hatta, geride ne kaldığını görmek için.. Gecenin buğusu..

    • #50078
      taner_karakaya
      Katılımcı

            Gözlerine Sakladım Cenneti

      Yağmurların sesiyle uyandığım bir sabahtan yazıyorum bu satırları. Dün, zamanı durdurup mevsimlerin koynunda seni andık gül kokulu Melek lerle. Yüreğinin güzelliğini kazıdık bakır renkli bulutların gözlerine…Geceyi mumla aydınlattığımız vakitlerde gül yüzünü işledik yeni filizlenecek tomurcukların göğsüne..Karanlık gökyüzüne ince ince motifledik yüreğindeki sevda kelimelerini.. Yağmurların avuçlarında yıkadık güneşli sabahlarını.Ve sabah olmadan kangren geceyi ve yıldızları deniz kenarında bırakıp usulca gözlerindeki birikmiş yaşlarını içmek için kirpiklerine uzandım. Gizlice geçeceğin yolları senden önce gözyaşlarımla silip üşüyen parmak uçlarına tenimin sıcaklığını serdim…

      Gözlerini ilk kez uzaklardan gördüğümde yıldızlar dargındı geceye. Yüreğine usulca dokunduğumda güneş küskündü bulutlara. Hatırlar mısın kalbimizde büyüyen kelimelerin vuslatla öpüştüğünde umuda gülümsemişti yetim çocuklar ? Ay, yaralı dudaklarıyla karanlığı emerken, imkânsız sevdamız gecenin ardındaki şebnem şafağına serildi boylu boyuna. Gözlerimiz gözlerimize değmeden çiğ tanelerinde yıkandı güneşimiz. Güllerin kokularıyla bezendi ıslak tenimiz. Sınır boylarına çekili dikenli tellerin gölge boylarında imkansızlığa inat büyüdü sevgimiz..Büyüdükçe adımız yazıldı bir yaralı ceylanın gözbebeğine. Bu imkânsız sevdaya gökyüzünde yıldızlar, toprakta çiçekler ve satırlarda ıslak cümleler şahit…

      Ne vakit seni düşünsem, sıvası dökülmüş odama düşüyordu ılık nefesin. Ayazların ortasında tenim üşüse yüreğinin sıcaklığına sığınıyordum.. Ne vakit gülüşlerini çizsem gökyüzüne, gelincikler raks ediyordu yakamozlarda. Ne zaman gözlerimi kapatsam geceye, düşlerinin peçesini kaldırıp dudaklarından yüreğine yuvarlanıyordum. Yağmurlar düşerken avuçlarına, ılık nefesimle gözlerindeki saklı Cenneti soluyordum. Her soluğunda ben Ay sız geceye sevda yıldızlarını diziyordum. Çünkü sevdanın huzurunda yaşıyordum.

      Her şeyi unutup varlığını soluyorum kuytu köşelerde. Vakitli vakitsiz seni özlüyorum.. Sıcak yüreğin diye güneşe sarılıyor, senin gözyaşların diye yağmuru öpüyorum. Zamanı durdurup yağmur misali sana yağmak istiyorum.. Hasret cümlelerini gözlerimdeki ateşle küllendirip saçlarına bir cemre ıslaklığında düşmeyi istiyorum. Saçlarından yuvarlanıp yanaklarında soluklanmak..Varlığımın son nefesini senin gamzelerinde yitirmek. Senin yüreğinde hayata son kez bakıp sonsuzluğa senin avuçlarından kanatlanmak. Ruhumu yüreğine yaslayıp ılık nefesinde baharları solumak. Sevdalı iki serçenin birbirlerinin omuzlarına dayandığı gibi senin varlığına dayanıp yokluğunu alevlendirmek. Anlatılacak o kadar çok cümle var ki içinden “ Varlığın en büyük mutluluğum “ cümlesini alıp imkansızlığın içinde bile gözlerinle bahar sabahlarına uyanmak. Bir ırmağın başında ayaklarımı suya değdirip gökkuşağından yağan umut taneciklerinde seni aramak . Ve her an yanımdaymışsın gibi ılık nefesinde üşüyen tenimi ısıtmak.

      Şehrimin ıslak toprak kokusunda sevdanı solurken satırlara düşüyor yavan kelimelerim. Hasretinin terli sırtını siliyor soğuk rüzgarlar. Duvarlarda asılı duran yoksul kelimelerim sevdanla bereketleniyor. Yüreğine anlamsızca dalıp dalıp giderken bilinmezliklerde susuyor gözlerim. Her şey susuyor sen konuşurken..Rüzgar bile senin kelimelerinde suskunluğa bürünüyor. Dilim sussa da, yüreğimin nabzı, nefesimin sıcaklığı konuşuyordur belki de … Sustuğuma aldırma sen. Delicesine soluduğum ve avuçlarıma umutları doldurduğum sendin cünkü…

      “ Her nefes alışımda,
      Sana kanatlandırdım cümlelerimi.
      Gülüşlerinde yaşlarımı kurutup
      Gözlerine sakladım sevda Cennetini.”

    • #50079
      taner_karakaya
      Katılımcı

            Günahım Ol

      Günahıma yazsınlar gerekirse…

      Sayılı günler istemem derim,yine. Yetmez bana bitecek olan güneşler.

      Dalgalar götürsün şiirlerimi, şair olamadım ki hiç. Rüzgarın uçurduğu kum harflerimi karışıtırsın. Kağıttaki kelimelerim belli olmasın. Oynasınlar, yerini değiştirsinler, yeni şiirler kursunlar. Benim kuramadığım. Kalemim yazmasın, gönül yolum yazsın. Günümü benimsedi bu gök. Onun yaptı. Beni benliğimden çıkarttı sahibim oldu.

      Günahıma yazsınlar gerekirse…

      Hep sende kalmak isterim derim,yine. Lazım değil başka nefesler bana.

      Yağmur yağsın kağıtlarıma. Tekrar şiirlerime. Bu sefer harflerimi silsin. Tamamen. Takip etsin gölgemi yağmurlar, saklanmama izin vermesinler. Islanayım bu gökler altında, mutluluğum yağsın. Yüreğim gelsin yükseklerden, bana dönsün.

      Günahıma yazsınlar gerekirse…

      Seni bana bağışlasınlar derim,yine. Çare yoktur bu çarpmaya çalışan kalbe.

      Bende olan tüm şiirlerim senin olsun, senin için yazıldılar zaten. Harflerimin sahibine veriyorum. Hediyem olsun sana. Bilirim, aşkımı duyar güneşi gönderirsin. Bilirim, yüreğimi dinler yıldızları kaydırırsın geceleri.

      Ey, gök, dilek tuttum yıldızlardan !

      Günahıma yazsınlar gerekirse, sana aşkım en büyük sevabım olsun !

         

    • #50080
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Sensiz Sabaha Uyanmak Bu Şehirde

      Nerdesin hiç bilmedim, ne teninde battı, ne gözlerinde doğdu güneş. Oysa hep göğsünün sıcaklığı vardı yanağımda. Ellerimi hiç başı boş bırakmadın. Yalnızlığıma ortak oldun saatlerce, bilmedin.
      Benim, seni bilmediğim gibi! Kimdin?

      Kalabalık ve şarap kokusunda, tokuşan kahkahalara şimşek gibi çaktın – bir andı – tok sesinin bir yumrukla boğazıma dayanması. Şaşkındım…hem de çok, ismin nasıl estiyse kulağıma, o gün bu gündür hala üşür yüzüme bıraktığın alevler, göğsümdeki kıvılcımlar hala uçuşur. Hiç gelmedi mi soluğuna seni sardığım tütün kokusu?
      Dumanımda kimimdin?

      Sensiz ama sen dolu bir sabah daha yayılıyor şehirde.

      Adımlar dökülürken caddelere, seni kovaladığım düşlerim çekiliyor ayak izlerinde. Hangi kıyıda sus pussun şimdi?
      Hangi balıkların izinde, yıldızlarla kalaylarsın yakamozları?

      Deniz kenarından ne zaman geçsem, dalar giderim sebepsizce. Kıvrımlarında derinleşir ya rengi, yutar ya şehri tepe taklak… boğulur sanki yalnızlığım. Sen denizleri seversin, ben küçük balıkları. Ne ben balık oldum oltanda, ne sen deniz, ayaklarımda…. yok yok yine de sen denizsin, tenine kulaç attığım…

       

    • #50081
      taner_karakaya
      Katılımcı

            Geceler Sensiz

      Geceleri üşürdüm ama soğuktan değil…
      Tutamamaktan sıcağı, tutunamamaktan sıcaklığa… Geceler sensiz..
      Geceler soğuk..
      Sabahlara kadar ayaz geceler..
      Gülümseyerek bakıyorum geçmişe. Yaşadığımız o güzel günlerin ardından sadece bunu yapabiliyorum. Gülerken ağlıyorum…. Nasıl diye sakın sorma; resimlerimize bakıyorum önce… Yaşadığımız güzel anlar geliyor aklıma gülüyorum. Ama sonra, evet sonra, şimdiki halimize dönüyorum ve gözlerimden yaşlar akıyor… İçimdeki sevgin canlanıyor….
      Ne yaptıysam yok edemedim bu sevgiyi… Kurtulamıyorum bir türlü. Gün geceye dönüyor bense resimlerimize bakıp, o anları tekrar yaşıyorum… Acı çekiyor ama kurtulamıyorum işte.. Vazgeçemiyorum Senden Birtanem…
      Oysa ne çok demiştim kapılmayacağım, her şeye hazırlıklı olacağım diye. Meğer benimki sadece kendimi kandırmakmış. Ben kendimi sana ilk anda teslim etmişim meğerse. Şimdi ne yapacaksın diye sorma bana sakın, inan bende bilmiyorum çünkü. Yüreğimde sen varken başkasıyla olamam. Başkalarında seni arayıp onları mutsuz edemem.
      Ve Senden Son İsteğim…
      Unut beni… Yeniden doğ bensiz.. Sakın kaybetme yaşama sevincini… Yaptıklarımın acısını belleğinden silerek büyü. Yaralı kalbini sar yarınlarla, yeni umutlarla, yeni sevinçlerle. ilerde seni bekleyen mutluluğa koş, sana hiçbir zaman vermeyi başaramadığım mutluluğa koş.. Yoktur seni benim kadar seven ve sevecek olan, bir o kadarda sana layık olamayan, seni anlayamayan… Ben yaşarım acını, gözlerini hayal eder, biraz daha içer vururum kendimi kelimelere.. Dudaklarına dokunup seni sevdiğimi söylemeyi özlerim ama yaşarım, yaşarım farkında olmadan… Mutlu ol, eksik olmasın yüzünden gülücükler, acılar bulmasın seni. Mutsuzluğumla, bu hayat üzerinde bundan sonra hiç olamayacak olmamla, sensizliğimle yargılayıp affet beni. Cezamı çekiyorum ben.
      Her şeyden vazgeçerken tek vazgeçemediğim sana bir çift sözüm var. Seni Hala Seviyorum, Seni Seviyorum…
      Mutlu ol.. Mutlu ol… Benim içinde mutlu ol sevdiğim…

    • #50082
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Gözlerine Bakmayacaktım

      Gözlerine bakmayacaktım.. Hayır, bakacaktım.. Son buluşmamızdı ve doya doya sevecektim seni sanki hiç sevmemişim gibi.. Ellerini tutmayacağımı söylüyordum ama biliyordum, tutacaktım.. İlk defa, hiç bırakmamacasına tutacaktım ellerini… Sana sarılacaktım, doya doya sana sarılacak, kokunu unutmamacasına içime çekecektim…
      Plan değildi.. Hayaldi…

      Yanına geldiğimde tüm ağırbaşlılığımla kuruldum yanına.. Ardına sevgimi gizlediğim bir soğukluk koydum aramıza.. Sana birazcık meyledecek olsam, tavırlarından yaralanacağımı düşünüyordum… Soğuktum ben, seni düşünmüyordum, BEN DE istemiyordum… İstiyordum, kahretsin ki istiyordum ve sen bunu biliyordun.. Biliyordum…”Kocaman”.. Hep öyle derdin ya, hep “kocaman bir sarılsana bana” derdin ya.. Aynen oyle sarıldın bana işte..Hayır sarılmadın… Ben “kocaman”ın bu denli “kocaman” olduğunu bilememiştim hiç.. Oysa ki hep böyle sarılrıdın bana… Aslında… Biliyordum belki de hep..

      Gözlerim dolmuyordu. Sana baktıkça ağlamamak, “Seni kaybetmek istemiyorum.” dememek için öylesine sıkıyordum ki kendimi, gözlerim hiç dolmuyordu.. Sonra sana baktım.. Yine sarıldın bana sadece ve ben, hiç değilse bir gün, seni kendimce sevebilmek istedim.. Sarıldım sana “kocaman”… Konuşuyorduk.. Havadan sudandı, sana dokunmak gibi bir amacım yoktu …İyi niyetliydi, bakışında öyle bir sevgi vardi ki, sanki hiç sahip olamadığımı düşündüğüm bir şeyi kaybetmediğimi gosteriyordun bana.. Sorgulamadım.. Nedenini, nedensizliğini, anlamını, saçmalığını.. “Bir yerlerde”, sevginin “bir noktasında” ulaşabilmiştik iste yine birbirimize.. Yüreğim yine seninle, sende çarpıyordu, yüreğini içimde hissediyordum, “biz” olduğumuzu hissediyordum… Sorgulamadım ayrılığımızı…

      Garip bir sevgi sarmıştı sanki her yanımızı.. Sıcaktı, iyi niyetliydi, bizdendi, bize aittti… Sonra uyandın ve yüzümü göğsüne gömdüm ya… İşte o an dayanamadım.. Boşanıverdi gözyaşlarım kollarından aşağıya.. Denedim, engellemeyi denedim ama.. Kollarının arasında olmanın, yine seninle olmanın verdiği bir rahatlık, bir huzur vardı ya.. Tüm samimiyeti ve mahremiyetiyle boşalıveriyordu gözyaşlarım.. Yalnız senin yanında.. Ve yine, yeniden…
      Ben senden başkasıyla paylaşmamıştım ki hiç dertlerimi, başka kimse görmemişti ki yureğimi hiç.. Kimse anlamamıştı ki beni.. Ve ben şimdi, kollarında özlemimin tesellisini arıyordum… Özlemini teselli etmen için sana ağlıyordum… Garipti, saçmaydı.. ama gerçekti…

      Bu hayatta beni bir sensizlik yıkabilirdi…
      Henüz değildi, vakti değildi; ama bir gün dönmeliydin bana…

      Bir gün, dönmelisin bana…

    • #50083
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Yüregime Yagmurlar Yagıyor

      Yüreğime Yağmurlar Yağıyor…

      Kocaman bir sessizlikti yaşamlarımız, çoğu zaman kimse birbirinin sesini duymadı, aslında duyuyor dediklerimiz bile çok uzaktaydı…

      Ben, bir tek sana sesleniyorum tüm gücümle ve şimdi duymanı istiyorum ne olur dur dinle…

      Kaç mevsim sığar bir ömre yada bir ömür kaç mevsimliktir.?
      Sen, yaşadığım en güzel dört mevsim, yüreğime ekip, göz yaşlarımla beslediğim en büyük sevdasın.

      Bazen kilometrelerce uzak, bazen aldığım nefes kadar yakınsın…

      Uzak diyarlardan gelen sesinin merhabasıyla gelir konar yüreğime yaz mevsimi…

      Engin denizlerin ortasında, yunuslarla yarışır, deniz kızlarıyla dertleşir bulurum kendimi.
      Korkutmaz suların rengi ve derinliği, tıpkı sana duyduğum sevgi gibi..
      Nice bir zaman sonra, dans ettiğim beyaz köpüklü dalgalar, bilmediğim bir çölün kızgın kumlarına bırakır beni.. Kervanlarla yolculuk ederken bulurum kendimi.. Sen uçsuz bucaksız çöllerin ateş’ den prensi ben gölgene ve sana muhtaç bir kum tanesi….
      Bir an, bir Dua sesi getirir kendime beni… Kurduğum hayal sona erer, gerçeğe dönüşür duygular, sen yoksun , yaşadığım hayal kırıklığıyla, hüzün yine kapımı çalar… Gözlerimde dolu misali birikir yaşlar ve sen bilmezsin,
      Yüreğime yağmurlar yağar…

      Yağan yağmurlarla gelen sonbaharda , daracık bir patika yolunda yürür bulurum kendimi.. Ağaçlar yapraksız kalmış yine, sensiz ben gibi.. Üzerine basmaya kıyamadığım sarı, kırmızı yaprakların sesleri, alır götürür geçmiş zamanlara beni… Yeşile bürünmüş dallar, Alnina kondurduğum buseler, heyecanla elime tutuşturduğum gül goncaları gelir aklıma… Düşen bir dal parçasıyla boğazımda düğümlenir tarifsiz duygular ve gözlerimde birikir yaşlar , Yüreğime yeniden yağmurlar yağar…

      Eteklerine kardelenler serpilmiş beyaz gelinliğiyle, dört başı mağrur gelinlere benzeyen bir dağın zirvesindeyim şimdi..
      Bir dağ başı yalnızlığı yaşıyor yüreğim… Dağ başı yalnızlığı ölümden beter…Yumruklarımı sıkıyor, avazım çıktığı kadar bağırıyorum.. “SENİ ÇOK SEVİYORUM”
      Sesimin yankısıyla çığlar düşüyor eteklerime… Yollarımda karlar, yollarımda kara yazım var.
      Gel desem, gelemezsin…. Gel desen ayaklarımda buzdan prangalar….
      Gözlerime hapsettiğim yaşlar,
      Ve yüreğime yeniden yağmurlar yağar…

      Tüm cömertliğiyle gelen bahar.. çağıldayan dereler, el ele dolaşan sevgililer, bir yanda uçurtma kuyruğuna asılı kalmış çocuk sesleri, Taze bahar çiçekleri, çiğ taneleri, başımda eser kavak yelleri ve dilimde uzak diyarların sevda türküleri…

      Mevsimler geliyor ve geçiyor hayatımdan…
      Bir yarım hep eksik..Bir yanım hep sensiz kalıyor…
      Görmüyorsun..!
      Duymuyorsun..!
      Yüreğime yağmurlar yağıyor…
      Yağmurlar yüreğime ağlıyor,

      SEN, BİLMİYORSUN…

    • #50084
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Elimde Kaldı Umutlarım

      Her sabah hüzünle karışık bir umut var içimde. Sensizlğin hüznünü, yeni bir günün seni getireceği umuduyla bastırıyorum. Her doğan gün yeni bir umut, yeni bir arayış benim için. Belki sana kavuşacağım zamana bir gün daha yaklaşıyorum, bugün değilse yarın… Kimbilir belkide yalnızca kendimi avutuyorum. Gittiğinden beri hep yalnızlık şiirlerine takılıyor gözüm. Bir başıma değilim sensizlikten yalnızım. Terk edilip gitmek en çok nasıl koyar insanı bir ben bilirim. Gitmelerin gidenlerin arkalarında bıraktığı çaresizlikleri, en koyu özlemleri… Senin gidişin bir ateş gibi çöktü yüreğime. Hiç bir yağmur yetmedi içimdeki hasret ateşini küllendirmeyi. Hiç bir sevgi yetmedi senin özlemini gidermeyi. Ben her sabah beni sana götürecek yollarda yürüdüm, senin duyacağın şarkıları söyledim yalnızca. Ve gelmeyişinin her akşamında aslında doğduğunu hiç anlamadığım güneşle beraber ben de battım bir kez daha… Geceleri hep uyudum, uyudum; gün boyu çekdiğim hasreti rüyalarımda biraz olsun giderebilemek için. Her şeye iyi gelen yaraları iyileştiren zaman hiç bu kadar açıtmamıştı yüreğimi. Bin bir umutla sarıldığım sabahlar artık hiç doğmaz oldu. Benim günümde gecemde karanlık şimdi. Ne ay ugurluyor gecelerimi ne sana benzettiğim yıldızlar parlıyor. Elimde kaldı umutlarım. Sensizlik öyle kötü bir yara oldu ki artık., içimde öyle büyük bir boşluk açtın ki, bir gün olurda geri dönersen kendi yaptığın boşlugu sen bile yetmeyeceksin. Orası hep bomboş paramparça kalacak. Büsbütün çam kırıklarıyla kaplı kalbim. Ne zaman seni düşünsem, seni hatırlatacak en ufak bir şey görsem o kırıklarla dolu yeri batmaya başlıyor yüreğime. Artık sabahları yalnızca hüzünle uyanıyorum. Hiç bir şey beklemiyorum günden. Seni bile. Varlığında sensizliği yaşamaktansa içimdeki boşluklarla, kırıklarla, boş umutlarımla sensizken alışırım, alışmaya çalışırım yokluğuna…

    • #50085
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Vazgeçtim

      Şimdi vazgeçtim senden..

      Bütün hücrelerime yerleşen sevgini büyük bir azimle attım içimden..

      Artık ne sevgim var ne nefretim sana..!Sevin..!

      Yolunun ıraklığı değildi sebep, kilometrelerinde üzerine hiç birşey atma.!Kabullenmesi zor oldu ama sonunda idrak ettim Sevmiyosun beni.!Sevme..!hiçkimseye yapmadığım şeyi yaptım sana..Yalvardım..!
      Ama gururunun çoğu değerinden büyük olduğunu bugün anladım..Izdırap dolu gecelerime son veriyorum işte..Sevin..!
      Evet Vazgeçtim Senden..! doğru anladın..!

      O kadar tarumar ki şimdi hücrelerim, öylesine çökük gözlerle bakıyorum ki hayata… tarifini bile anlatamam sanırım.
      şimdi unutacağımı bilsem çoktan gömerdim seni bir kaç heceye,
      ya da bilsem acı çekmeyeceğimi nice yerlerde aldatır, nice geceler gülümserdim alabildiğine…

      Dedim ya; yolunun ıraklığı değildi sebep…senin uzaklığındı her seferde,gelişlerime gidişlerinle karşılık vermendi.
      Sıcaktaydı herkes ben üşüyordum oysa, tutmuyordun ellerimden.
      Her çalan telefonda umutluydum, çarpıyordu yüreğim…
      Her kapattığın telefonda yıkılıyordum, dizlerim tutmuyordu. döküyordum acımı ağır sancılarla hecelere…
      yapma diyordun sadece… yapma…. yaptırma diyordum o zaman…

      Şimdi yine karşı karşıyayız.. beni hep sen terk ederdin geceleri…
      yatağa girdiğinde bambaşka bir dünya olurdu ve Himmet yoktu o dünyada… geceleri terk ederdin beni… sonra geri dönerdim sabahları.
      şimdi ben gidiyorum senden… suç atma hiç birşeye, suç atma hiç kimseye…

      ve

      Şimdi vazgeçtim ben senden…

      durma git…

      git değer verdiğin gururuna dilerim mutlu eder seni…

    • #50086
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Gurursuzsun

      Biliyorum konuşacak birşeyimiz kalmadı, paylaşacak hiç bir şeyimiz yok. Yine de yüreğimden gücümün yettiği yere kadar sana sesleniyorum, seninle konuşuyorum. Bugün sana olan kırgınlığımı rafa kaldırdım, sevgimi aldım avuçlarımın arasına, ona sığınıyorum… Cümlelerimi kısalttım, kelimelerim buruk, gülüşlerim istenmeyen dudaklarımda.

      Bir ihtimal gelişine sığındığımı farkettiysem de, engel olamadım gurursuz ama umutlu hasretine… Bugün gönlümü hoş tutmak istiyorum, imkansız olan her rüyaya inanasım geliyor. Bir çocuk gibi isteklerimi bastıramıyorum. Çalmayan telefonuma elim gidiyor, sana halen bende olduğunu ısrarla yazmaya çalışıyorum. Bende olan seni, hiç kırmadım, değiştirmedim ve hep korudum desem de, sendeki benin nasıl olduğunu, gülüp gülmediğini anlamsız bir sıkıntıyla merak ediyorum…

      İçimdeki güzelliğine inanıp inanmamanı artık umursamıyorum! Üşüyorum, bu üşüme yalnızlığımdan geliyor ve sarıyor her tarafımı. Tutunabileceğim hiçbir güzellik yok, hatırlamaktan usanmayacağım anılarım dışında… Isınabilmek için onlara sarılıyorum. Anlamsız ve cevapsız sorular hınzırca sırıtıyor, ben görmemeye çalışıyorum. Düşler uzak gibi görünüyordu ama yakındı… Belki de görmeyi istemek gerekiyordu. Gözlerini aç desem kapatacaksın ama kapatma gözlerini! Kendime bir demet papatya aldım ama bakmadım falıma… Gözlerimi gelişlere verdim, gözlerimdeki hüzün bile seni özlemiş itiraf etti sonunda. Düşüncelerim gururlu, hayallerim ve sevdam değil. Gelseydin, kendimi unutup sana koşacaktım, susturacaktım içimdeki isyanı, kavgaların ortasında bir güneş gibi doğup ısıtacaktım yüreğini, sevinçten ağlayacaktım bu defa, mutluyken hemen sarhoş olmuşum gibi, dokunacaktım, sarılacaktım. Ama gelmedin, gelemezdin belki de gelmeye de hiç niyetin yoktu aslında… Kendimi kandırdığımı anladığımda ağlıyordum.

      Eskiden kimi şarkıların ne kadar anlamlı olduğunu düşünürken, şimdi ayrılığın ardından çalınan her şarkı umutsuzluğumu ve sevgimi anlatıyormuş gibi geliyor. Sevdiğim ne çok şarkı varmış, bunu senin gidişin gösterdi bana. Her şarkıda sen varsın, her yerde, her gördüğüm insanda, denizde, gecede, uykumda. Nasıl beceriyorsun her yerde olabilmeyi… Bu bir marifetse eğer, neden benim yanımda degilsin ki? Gözyaşlarım asilliğini yitiriyor ve yenik düşüyorum sevdana… Gittin! Belki de hiç gelmemiştin ben, geldiğini sandım. Ayak uyduramadım yorgunluğuna. Dudaklarına düşlerindeki öpüşü konduramadım.

      Kimi zaman bir çocuk oldum gülüşlerinde şımaran, kimi zaman bir kadın; dokunuşlarında kendini bulan… Ama! En çok da imkânsızın oldum. Her gelişimde bir kez daha gönderdiğin oldum. İnanamadığın, Yenemediğin, üzerinden atlayamadığın korkuların oldum. Ağladığın, bağırdığın ya da sustuğun isyanın oldum, sessizce boşalan gözyaşların, birikmişliğin oldum. Yüreğindeki kadın ben olmak isterken yüreğine sığınan ve tozlanacak olan bir anı oldum. Haketmediklerin, artık yeter dediklerin ve herşeyin olmak isterken belki de hiçbir şeyin oldum. Söylesene ben gerçekten senin neyin oldum? Sesin hep uzakları çağırıyordu, ben üstüme alındım, sana geldim. Bilseydim, bana ait olmayan bir seslenişi sahiplenir miydim?

      Şimdi bir mevsimlik aşk kaldı avuçlarımda sadece bir mevsim yaşanan ama bir ömür gibi gelen aşk. Kalbime henüz söyleyemedim gittiğini öğrenirse onun da acı çekmesinden korkuyorum. Seni halen benimle biliyor ve seviyor ama ben kalbime ilk defa yalan söylüyorum.

      Gittin! Sevdamın yokluğuna alışabilirim belki ama sesinin uzak yolların sonunda olması acıtıyor içimi. Suskunluğun en büyük silahındı, suskunluğunla vurdun beni asıl acı olan, canımı acıtan unutulmak.

      Söylesene unutulmak kime yakışıyor? Unutan sen olsan da sana bile yakışmıyor.

      Merak etme, üstüne giydirmedim bu duyguyu, unutulmayan olmak sende daha güzel duruyor. Görüyorsun işte, aşk'a ve sana ihanet etmiyorum benim kırgınlığım aşk'a… Sen üstüne alındın…

    • #50087
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Kaybettim Seni Bu Gece

      Kaybettim “SeN”i Bu Gece Farkındayım..

      Sıradanlıkların içinden kurtulmuştum oysa seninle. Şimdi bakıyorum da sıradanlıklar esir almış bizi. Çarçabuk bitip tükenen heyecanların içinde…”

      Zordur severken ayrılmak. Herhangi bir şeyden, yaşadığınız şehirden, oturduğumuz evden, eşinizden, işinizden…

      Bir ağaç düşünün; budadınız, suladınız, ilaçladınız; yaprak döküşünü, çiçek açışını izlediniz. Sonra, o ağacın artık sizin olmadığını söyledi birileri. İçiniz yanar. Kimselere emanet edemezsiniz. Çünkü, bu “sevgi”dir, “aşk”tır. Ağaç siz, siz ağaç olmuşsunuzdur.

      Ayrılık zordur. Artık size ihtiyaç duyulmayacak olması ise en ağırıdır. Bunu sindirmek ise hiç kolay değildir. ”Aşkım, Bir tanem, Canım, Hayatım, Sevgilim” her ne iseniz, artık değilsinizdir.

      Dün yanı başınızdayken, bugün artık yoktur. Sizden kimsenin beklediği bir şey kalmamıştır. Neyi ne kadar bildiğiniz, neler becerebildiğiniz kimsenin umurunda değildir. Bu dünyada yalnız bedeniniz kalmıştır, ruhunuz ise kimselerin bilmediği yerlerde…

      Unutmak için akşamları erkenden yatarsınız. Yatakta uyumak için verdiğiniz savaş onu unutmak için verdiğiniz savaşa yenik düşer. Unutamazsınız. Aklınızı yitirme noktasına da gelseniz, unutamazsınız…

      Derken eliniz telefona gider; isimler arasında dolaşırken tuşlarsınız numaraları… İçinizde bir ses yankılanır; “Neye inanıyorsan öyle davran..”

      Sonra anında wazgeçersiniz, paketteki son sigarayı da içip düşünürsünüz; “Severken ayrılmak hakikaten ne kadar da zormuş”…

    • #50088
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Hiç Geçmedi Seni Seven Halim

      Hiç geçmedi seni seven halim…

      Gülümsedim,ağladım,konuştum,sustum ama beceremedim unutmayı..Yapamadım susturamadım seni özleyen yanımı..Ben,ben seni çok sevdim..
      Susarak,gülerek,yaşayarak sevdim seni..Kıskanarak sevdim..Böldün parça parça,parçalanarak sevdim seni!! Kırılmadan,yıpratmadan sevdim..
      Ve kaldı sevdan üzerimde..Bir daha ayrılmamak üzere ruhuma yapıştı..Gitmedin benden..Bir daha hiç gitmedin..

      Teninin beyazı kaldı bende,gözlerinin mavisi..Ruhunun asiliği kaldı ruhumda..Ve sevgin..Hiç inanamadığım yalan sevgin kaldı bana..
      Bense iyileşmek istedim,atmak istedim bu sevda maskesini üzerimden..Yalan da olsa,sevmiyorum diyebilmek istedim..Ama olmadı..Gitmedi,geçmedi sevdan..Ve benim seni seven halim,aşkın her haline örnek oldu..Binlerce kez sevgi yumağı yapıp ne sevdalar çıkardılar aşkımdan..Ne mutluluklar..Bana kalansa hüzün mavileri oldu..

      Rüyalarımı süsleyen, o parlak mavi,bana hüznünü bırakıp gitti..

      Benim sevdalarım mavi olacak,hiç geçmeyecek seni seven halim biliyorum..Amansız bir sevda bu..
      Bir daha sevene dek,mavi kalacak yüreğim..
      Rengini kaybeden ruhum,maviye boyanacak..
      Mavi sevdam olacak,mavi ruhum..
      Sevda benim olacak,size mutluluklar kalacak..

      Mavim,
      Bırakıp giderim
      Mutlu ol diye..
      Susarım,gülümserim
      Ve son bir şey söylerim,
      Hiç geçmedi seni seven halim..!!!

    • #50089
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Hiç Geçmedi Seni Seven Halim

      Hiç geçmedi seni seven halim…

      Gülümsedim,ağladım,konuştum,sustum ama beceremedim unutmayı..Yapamadım susturamadım seni özleyen yanımı..Ben,ben seni çok sevdim..
      Susarak,gülerek,yaşayarak sevdim seni..Kıskanarak sevdim..Böldün parça parça,parçalanarak sevdim seni!! Kırılmadan,yıpratmadan sevdim..
      Ve kaldı sevdan üzerimde..Bir daha ayrılmamak üzere ruhuma yapıştı..Gitmedin benden..Bir daha hiç gitmedin..

      Teninin beyazı kaldı bende,gözlerinin mavisi..Ruhunun asiliği kaldı ruhumda..Ve sevgin..Hiç inanamadığım yalan sevgin kaldı bana..
      Bense iyileşmek istedim,atmak istedim bu sevda maskesini üzerimden..Yalan da olsa,sevmiyorum diyebilmek istedim..Ama olmadı..Gitmedi,geçmedi sevdan..Ve benim seni seven halim,aşkın her haline örnek oldu..Binlerce kez sevgi yumağı yapıp ne sevdalar çıkardılar aşkımdan..Ne mutluluklar..Bana kalansa hüzün mavileri oldu..

      Rüyalarımı süsleyen, o parlak mavi,bana hüznünü bırakıp gitti..

      Benim sevdalarım mavi olacak,hiç geçmeyecek seni seven halim biliyorum..Amansız bir sevda bu..
      Bir daha sevene dek,mavi kalacak yüreğim..
      Rengini kaybeden ruhum,maviye boyanacak..
      Mavi sevdam olacak,mavi ruhum..
      Sevda benim olacak,size mutluluklar kalacak..

      Mavim,
      Bırakıp giderim
      Mutlu ol diye..
      Susarım,gülümserim
      Ve son bir şey söylerim,
      Hiç geçmedi seni seven halim..!!!

    • #50090
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Yine Severdim Seni

      Şimdi daha iyi anlıyorum ruhunun derinliklerinde yüzüme vuran öksüzlüğünü… İçimizdeki karanlıkta ellerimizle yoklaya yoklaya tanıdığımız hayatın bizi yeniden var edişini, her geçen gün anlam kazanan ruhumuzun hoyratlığımızla körelişini..

      Görüyorum ayrılık pusuya yatmış sevgili.. İçimde açılan boşluğun bana verdiği acıyı, yabancılaşan bakışlarında tükenen beni anlatabilseydim sana, gitmemen adına bu denli yalvarır mıydım sevgili? Kararlılığında ezilir yüreğim, intiharın eşiğinde kendinden geçmiş ruhumun içimi gıcıklayan cığlığıyla belki yeniden seversin umuduna sımsıkı bağlanışım bundandır sevgili.

      İlk defa bakamıyorum gözlerine. İçimde korkak bir çocuğun tecrübesiz yaklaşımıyla dudaklarını okuyorum yalnızca. Her kelimende bin defa ölup, suskunluğunda avuntular yaratıyorum kendime. Uzaklaşıyor sesin sevgili. Karşımda duran bedenine inatla uzaklaşıyor. Bir kez daha yüzümde patlıyor bu aşkın hazin kaderi. Silkelenip uyanmak istedikçe bu kâbustan, gerçeğin kucağında buluyorum kendimi.

      Nasıl başlamıştı bu hikaye. Ya da nasıl kaptırmıştık kendimizi habersizce. Umarsızca yaşıyorken birbirimizi, neydi bir anda birbirimizi tanınmaz kılan?

      Hatırlıyorum bana ilk `merhaba` deyişini ve o merhabanın ardında değişen kaderimizi. Soluğunu duyuyorum sevgili, beni ilk öptüğünde hızlanan soluğunu. Teninde kaybolan gençliğimin yeniden varoluşunu. Utançla karışık bir gururun ruhumu okşayışını anımsıyorum, ne kadar coşkuluyduk hayata. Başıboş düşler kurar, sabırsızca gerçekleştirmeye çabalardık. Günleri kovalardık yeni umutlarla. Sensiz geçmek bilmeyen zaman, seninle nasılda tükenirdi.

      Aldığın çiçekler çoktan soldu sevgili. Yüzümde çizgilerin var, saçlarımda da gölgen. Ne zaman aynaya baksam yorgun yüzümde seni buluyorum. Kalbimde bir sizi boğazımı düğümluyor. Parmağımdaki halkanda olmasa bir hayale adanmış sayarım ömrümü.

      Yanımdasın sevgili, bana uzak düşen yakınımda… Bilmediğim kararsızlıklar içinde pişmanlıklardasın. Bana ait olmayan başka bir hayatta kavgalardasın. İzmariti dudağını yakan sigaranın o son dumanındasın. Kulağımı çınlatan sessizliğinde kaderimizin bizi nereye sürüklediğini düsünüyorum. İçinde bulunduğumuz bu sonun ne zaman son bulacağını anlamaya çalışmak, bizi bekleyen ayrılığa daha bir düşman ediyor beni.

      Ellerimi tutuyorsun sevgili
      Ellerin titriyor
      Sarıyorsun beni, kalbin çok hızlı atıyor sevgili
      Gözlerin gözlerimde

      “Yeniden gelseydim hayata, en başa dönebilseydim bir kez daha yaşamak için tüm ömrümü….”

      Gözlerin doluyor sevgili… Sesin çatlıyor… İçim acıyor sevgili.. Ruhum namluya o son kurşunu takıyor….

      “Yine severdim seni… Sonunu bile bile severdim… Müebbet bir acıya mahkum kalacağımı bile bile severdim.”

      Ve ruhum tetiği çekiyor.
      Peki neden kan akmıyor! Neden hâlâ kalbim çarpıyor, soluk alıyor!

      Ellerini tutuyorum
      Ellerim titriyor
      Sarılıyorum, kalbim yavaşlıyor
      Gözlerim acıyla gözlerinde

      “Gözlerine baktığım o ilk an anlamıştım yazgımı. Tüm ömrümün senin yoluna adandığını. Seninle ikinci kez doğduğumu, seninle yaşlanacağımı ve sen gidince…”

      Gözlerim doluyor… Sesim çatlıyor… Ruhum kanamaya başlıyor…

      “Ve sen gidince bu hayatta zamanımı dolduracağımı. Zamanım dolmak üzere hissediyorum. Bir masalın sonundayız şimdi. Bir kaderin sonunda. Seninle paylaşmaksa bir ömrü, bu masalın dilden dile anlatılacak tek hatırasıdır sevgili. Seni ne kadar sevdiğimi anlaman için harcamalıydın tüm ömrünü sevgime. Oysa sen hâlâ hayattasın bak sevgili…”

      Gözlerim kararıyor
      Gözlerimdeki karanlıkta kaybolmaya başlıyorsun sevgili
      Son defa sesleniyorum sana:

      “Tenimde bırak izlerini giderken. İzlerinle dağılsın bedenim.”

      “Tenin ateşten bir kor, küllenir dokunuşum. Pişmanlığına hüküm giydim. Bilmedi kalbim zindanını. Bilemedi hâlâ seni sevdiğini.. .”

    • #50091
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Dönmeyeceğini Bile Bile

      …bekler buldum kendimi bağışla dönmeyeceğini bile bile gözlerim dalmış yollarına…

      …şimdi sana söylenecek onca güzel söz varken neden acılı aşk şarkıları mırıldanıyorum senden sonra???melekler gibi hissetmek varken yanı başında uzaklardasın ve ben içimi ezen bir yoklukla sana dalıyorum sensizliğin her anında…

      ..sen varken gözlerim gülerdi yüzümde içten gülümsemeler vardı demli çayımın tadı gibi içime çekiyordum seni yüreğim sıcacıktı sen varken….

      …son aylışımız vardı hani yanyana iki beden yürekleri aynı ama sözleri can yakan iki beden,bir sigara yaktık aylığı içimize çekmek ister gibi kimbilir ben kaç aydı ben nasıl içime çekiyordum seni….

      ……yoksun canımdan can yok …

    • #50092
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Söylediğim Tek Yalan

      Bilmiyorum ne kadar doğru düşünüyor ve inanıyorum ama,birşeyleri beni üzmemek için yaptığına inanmak bile canımı çok acıtıyor.Yanımda değilsin de olmaya çalışıyorsun gibi… Sana karşı ne hissettiğimi biliyorsun, tek bilmediğin ne kadar hissettiğim, neresinde olduğum sensizliğin… İnan, o kadar istiyorum ki uzaklaşmayı senden; tabi bunu bir de yapmak, yapabilmek var. Senin için yapabileceklerimi sorguluyorum da, yanımda olman, kalman, kalabilmen ya da bir saniye fazla görmek için seni; bunlar için feda edebileceklerimi. Keşke içimdeki karşılığını sözcüklerde bulabilseydim.

      Gerçekten çok şanslı… Seni bulduğu ve yaptığı herşeye rağmen kaybedemediği için, onu bu kadar sevebildiğin için. Yalan söylemeyeceğim, hoş, söyledikerimi de isteyerek söylemedim ama neyse. Evet, doğru, benimle olmanı, benden hoşlanmanı, aşık olmanı, sevmeni, bana besleyebileceğin tüm duyguları bir anlık bile olsa hissetmeni istiyordum ama, sana yemin ederim bir an bile geçirmedim aklımdan, aranıza girmeyi. Dedim ya, eğer biri, diğerine karşı birşeyler hissediyorsa, onun için en iyi olanı ister, istemek de zorunda. Diğer türlü; kendini düşünmekten,bencillikten farkı ne…

      Hayatımda bir kez,senden bana karşı dürüst olmanı istesem, üzmemek için yalan söylememeni… Tek bilmek istediğim, yanlış olan tek şey zaman mıydı, yani onun hayatında olması mıydı, yoksa o olmasa da… Nerede yanlış yaptığım aslında. Çünkü eğer yanlış olan tek şey zamansa; başka bir zamanda seni bulmak o kadar da zor olmayacaktı. Ama eksiklik, sende birşeylerin esrikliğini, kalıntılarını biraz olsun bırakamamam, seni biraz olsun etkileyemememse… İnsanın içinde sürekli bir umut kalıyor ya… Aslında, yanımda olmandan başka birşey istemiyordum, küçük birşeymiş, hatta hiçbirşeymiş gibi söylüyorum ama, senden isteyebileceğim en büyük şey bu belki de.

      Yazmak, söylemekten ne kadar da kolay değil mi? Ama dile getirmek gibisi de yok. Hep dile getirmeyi istedim sana ama. İşte böyle boğulmak yoruyor beni. Hayatımda hiçbir zaman yorulmadım kendimi ifade ederken, ama diyorum ya; sen farklısın. Sözcüklere sığdıramazsın ya bazen yaşadığın anları; her karşıma çıkışın, duruşun, bakışın, gülüşün, susuşun, konuşuşun, kısacası, yanımdayken ya da değil, yaptığını hissettiğim herşey düğümlüyor sensizliğimi dilimde.

      Sensiz olmuyordu. Belki de sana söylediğim en büyük yalan buydu. Söylediğim tek yalan…

    • #50093
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Anlatmak Zoru Başarmaktı…

      Anlatmak zor sayfalarca,anlamak zoru başarmaktı belki de…

      “Benden uzak dur” dediğinden beri, seni sorgulamaktan kaçıyorum…
      Geçmişe dair yüreğinde taşıdığın izlere bir yenisini eklemekten korkuyorum..
      Bir de Hayallerimin şehri İSTANBUL’DA seni hayal etmekten…

      “Büyük ve kalabalık mahallelere,geldiğin şehrin yanık ve hüzün dolu caddelerini sığdırmak zor olsa gerek…”

      Yüreğinin sıcaklığı yanında erimeliydi…
      Yüreklerin buz tutan duyguları…
      Ağlamayı unutan gözler bu duygulara tercüman olmalıydı…
      Denizin mavi kokusuna,memleketinin dağ rüzgarları eşlik etmeliydi.
      GURBETLİK KENDİNİ HİSSETTİRMESİN DİYE….

      Uzat ellerini ulaşamadığın hayallerine…
      Tut sıkıca ve hiç bırakma…
      Kalbinin temizliği,yüreğinin sıcaklığı miras kalsın…
      Doyduğun kentin soğuk havasına…
      Ya da kalplerin yüzlere vuran kirine…
      Ayırma yanından..
      Unutmadan ve utanmadan..
      Sende miras bırak ardından gelecek olan gurbet meraklılarına…

      Gönlün de aşkın resmini çizenleri düşün…
      Sonra da silgilerin en büyüğünü kullanıp,
      Seni aşksızlığa terk edenlerin arkalarına bakmadan gidişini…

      Düşün ki;
      Yaktığın gönüllerde kullandığın silgi büyük olmasın…
      SEN DE YAKMA YANDIĞIN KADAR…

    • #50094
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Bugün Seni Hiç Düşünmedim

      Bugün seni hiç özlemedim…Neden bir anda aklıma geldin bilmiyorum kirpiklerinin ucuna sevdamı astığım; neden seni sevdiğimi bilmediğim gibi. Bildiğim tek şey varsa seni unutmaya başladım içimin acısı…

      Elimde telefon saatlerce aramanı beklemiyorum. Çalan her telefona sen diye koşturmuyorum. Gelen her mesajın başında adın varmı diye bakmıyorum. Seni yani bende hiç tükenmeyecek sandığım şeyi aslında kendimi unutuyorum.

      İçimde, yüreğimin derinliklerinde hala yaşamın damlaları var; hissedebiliyorum… Yollarımı giderken beraberinde götürsende, beni bir başıma bu paslı gönlümle yapayalnız bıraksanda, damlalardan umman yaratmayı sana rağmen başarıcağım. İnan bugün seni hiç özlemedim…

      Kaçıyorsa kaçsın bırak, yakında o senin ardına düşecek, bugün almıyorsa verdiklerini yarın o sana sunacak herşeyini, seni sevmiyorsa istemesede ergeç sevecek dedim günlerce kendime. Ama olmadı hazan gülüşlüm dayanamadım…Geleceğin varsa şimdi gel kurtar beni, kuşkudan ne diliyorsa gönlüm yerine getir, sende katıl benimle savaşa…

      Sense kaçmayı seçtin yağmur öpüşlüm, kalıp savaşmadın sevgi uğruna ne varsa, benim uğruma…Yüreğime diken batırmadan, vurulmadan sevemedim seni.Ah şu ayrılık denen gece nasıl bir acı, nasıl derin bir uçurum.Evet neşelerimin, gülüşümün katili düşününce geçmiş acıları ürperiyorum ve hala yanımda hissediyorum sıcaklığını, üşüyorum…

      Oysa sevgi istemiyor senin ruhun, bir put gibi dayanıyor aşka, ürkek bir bakışa, usul bir iç çekişe… İster zorlandığında ister özgürken sevecen bir bakış, dilsiz gözyaşı etkisiz kalıyor ruhunun üzerinde. Artık güven duyma bunlara, çünkü bugün seni hiç özlemedim…

      Bilmek isterdim gözlerinde yüzen o ıslak sislerde yüreğin içten bir alev saklarmıydı? Birgün olsun sorgulamadın yüreğimdekileri, paylaşmadın hayatımı benimle, merak etmedin bendeki bir ayrıntıyı, ilgilenmedin, seni sevdiğim gibi sevemedin beni…

      Oysa tüm önceliğim sen olmuştun, hayatımın merkezi olmuştun, sen herşeyim olmuştun… Şimdi ise gönlüm üzülüyor bir başına yiten günlerin ardından titreyerek. Dön artık köşene ey kalbim, dön ve gömül tasalarına yeniden…

      Öyle çok düşündüm, öylesine düşledim ki seni seninle dolu hayalim , hiç benim olmadın, olacağında yok sevdalım…Ne çok armağan bırakmışsın bana beni bir anda tutup geçmişin acılarına boğan, sana dair ne çok şey saklamışım içimde… Silemiyorum seni, içimden söküp atmayı başaramıyorum. Bunu yapamıyorum gülümsemesiyle öldürenim. Biliyorum tükeneceksin yavaş yavaş geri dönüşün olmadan… Bunun kolay yolu var mı bilmiyorum ! Kim acılarımı dindirebilir ve bana kim yardım edebilir?

      Nefret ya da aşk, bilirmiyim bunu kara sevdamın bitmez tükenmez ışığında…Sen neydin benim için? Bunu kelimelerle anlatmak çok zor inan bana sevdalım inan…

      Boşunadır ağlayıp haykırmam, boşunadır ummak tükenmemeyi biliyorum. Yine de ağlıyorum, ağlatıyorsun o taş yüreğinle, kaygısızlığınla…

      Veda et, hadi durma veda et yarına kalmadan unut yüreğine verdiğim tazeliği ve aşkınla besleyip yaktığım o çiçek açmış ruhu da. Bilki nerede olursan ol, nereye gidersen git bir demir yığını kadar ağır çeker senin için aşkım kaldıramazsın…

      Bilmiyorum bile nerdesin şimdi, kiminlesin? Gözlerin kime bakar, ellerin kimi tutar? Şu ahımı, yüreğinin yanında fısıldayan sesi duyarmasın?

      Anlayamadın sen vardın gecelerim de, gözlerimi kapasam aydınlığıyla gülüşün ortaya çıkar sonra solardı. Sen ki ele geçirilmiyorsun gerçekte de düşte de…

      İşte sen: zırhlı yürek, anlayamadın anlamada artık! Azalıyorsun içimde, yitip gidiyorsun bilmediğim diyarlara. Seni istemiyorum, seni aramıyorum, derinliğine inmek, yüreğinin dehlizlerine hükmetmek istemiyorum artık. Yalnızca git…

      Sonrasızlığa karşı çıkan, terkedilmişliğe karşı bir avunma da istemiyorum senden, senden hiçbirşey istemiyorum…Söyle bana acımasızım; kelimelerimin kurumuş yaprakları yolumu kesip de durdurabilir mi beni?

      Nice geceler boyunca aradığım, gelip çalma kapımı sakın! Ne özlem, ne aşk, ne incinme kaldı. Söndü, geçti, uzaklaştı herşey. İnan bana bugün seni hiç özlemedim… Bundan sonra ise asla özlenmeyeceksin…

      Geri dönme sakın, bunu yapma!..

    • #50095
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Gözlerine Denizi Sığdırdım

      Bugün yağmur yağıyordu bu şehre yeşil gözlerinden.. Hasret kokuyordu bütün sokaklar
      Bütün caddelere kokun sinmişti..Parke taşlarında duruyordu ayak izlerin…

      Bugün yağmur yağıyordu bu şehre yeşil gözlerinden.. Bir nehir akıyordu yüzünün deltasında.. Ve ben bütün caddelere kokun sinmişken.. Parke taşlarında dururken ayak izlerin.. Hasret kokarken bütün sokaklar.. Seni düşündüm yine…
      Pamuk dedim, ellerimi tuttu ellerin…
      Buğday dedim, tel tel döküldü saçların omuzlarına…
      Güneş dedim, ışık ışık yüzüme vurdu güzelliğin….
      Hayat dedim, karşımda belirdi tabiat kadar gerçekligin….
      Sevda dedim, kalbini açtın bana…
      Aşk dedim, alevinde yaktin beni…
      Deniz dedim, gözlerime baktı gözlerin….
      Ve ben!
      Gözlerine denizleri sığdırdım…

      Yine yağmur yağmakta bu şehre deniz gözlerinden.. Yine tuzlu sular akmakta yüzünün deltasında.. Yine dalga dalga kabarmakta gözlerin.. Ve gözlerim bir dalgakıran gibi
      Gözlerim hala gözlerine bakmakta.. Ellerim ellerini tutmakta hala.. Ve ben seni sevmekteyim.. Sevda açmakta bütün sokaklarda.. Sevda satılmakta bütün çiçekçilerde.. Sevda kokmakta bütün güller.. Ve adın, adın sevdayla anılmakta..Yine yağmur yağmakta bu şehre yeşil gözlerinden…

      Bugün yağmur yağıyordu bu şehre yeşil gözlerinden.. Ve sen yeşil yeşil bakıyordun buğulu pencerenden.. Dalgalar adını yazıyordu sahilde rıhtım taşlarına..Deniz gözlerin kumsalları yıkıyordu…

      Bugün yağmur yağıyordu bu şehre yeşil gözlerinden .. Bir çocuk “yağdır mevlam su” şarkısını söylüyordu.. Ve sen.. Yeşil yeşil bakarken bugulu pencerenden.. Dalgalar adını yazarken sahilde rıhtım taşlarına.. Deniz gözlerin kumsalları yıkarken.. Seni düşündüm yine…
      Güneş dedim, ışık ışık yüzüme vurdu güzelligin.. Sevda dedim, kalbini açtın bana.. Aşk dedim, alevinde yaktın beni..Gül dedim, içi güldü gözlerinin.. Ve ben
      Gözlerine denizleri sığdırdım…

      İşte bak!… .. Yine yağmur yağıyor bu şehre deniz gözlerinden.. Deniz gözlerin dolduruyor yaşamın her köşesini.. Deniz gözlerin can veriyor doğaya.. Ağaçlar gözlerinden alıyor yeşilliğini… Yine yağmur yağıyor bu şehre deniz gözlerinden.. Ve ben…. Deniz gözlerin. doldururken yaşamin her köşesini.. Doğaya can verirken.. Ve ağaçlar gözlerinden alırken yeşilliğini…..

      Seni düşündüm yine…
      Bahar dedim, hayalin doldu gözlerime
      Sarı dedim, döküldü saçların omuzlarına
      Yeşil dedim, yeşil yeşil baktı gözlerin
      Ve ben
      Gözlerine denizleri sığdırdım…
      Gözlerine denizleri sığdırdım…

    • #50096
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Gün Batımında Başlar Özlem

      Günbatımında başlar özlemler. El ayak çekilmeye başlayınca bu
      yalancı kentten, kalırsın baş başa bir sen, bir yalnızlığın, birde özlemlerin.
      Ellerin üşümeye başlar yoksa sevgilin yanında. En büyük özlem de onadır
      ya Kendini hep yarım hep eksik hissedersin. Duvarlar üstüne gelir Onun
      yokluğunda. Yaktığın sigara bile senin gibidir biraz acı biraz kederli yanar.

      Sonra bir şarkı tutturursun yada geliverir aklına. Söylersin ama O duymaz, istersin gelmez. Özlersin onu. Sonra bir bakmışsın iki damla yaş akmış yanaklarından ona doğru. Süzülürken yaşlar yanağından dudaklarına, öper de yollarsın o yaşları Ona. Özlemişsindir.

      Sonra ardından bir sigara daha yakarsın sonra bir tane daha bir tane daha… Baktın olmuyor, bulamıyorsun bir çare atarsın kendini yatağa uyuyup kurtulmak için bu özlem acısından. Önceleri acı zannedersin ama, sonra anlarsın ki o senin sevginin ateşi, sevginde onun oksijeni. Ama bilemezsin ki her şey daha ağır daha acı olacaktır şimdi.

      Kapatırsın ışığı girersin yatağa. Bir de bakmışsın bedenin yalnız, bedenin buz gibi. Ararsın beklersin bir dokunuş, bir sarılış. Uyurken duymak istersin o sıcak nefesin verdiği huzuru ama, sende bilirsin ki sağın karanlık solun karanlık. Hani alışmıştır kulakların duymak ister iyi geceler sözünü, küçücük masum bir öpücük istersin. Yalnızsın ne duyarsın ne hissedersin.

      Bir serseri mayınsındır artık. İçin özlem yüklü yüreğinde bir derin yara beklersin uykuyu bir sağa bir sola dönüp. Dedim ya yalnızsın ne uykun gelir ne sızısı diner gönlünün. Uyumak için kapatırsın gözlerini gözünün önüne mutlu anlar gelir, gülümser sana. O tebessüm ettikçe senin yüzün asılır. Sonra haykırmak istersin içinden ama, olmaz. Sonra bir küfür sallarsın yalnızlığına bir isyan edersin özlemine. Kızıp durursun sonra uyuya kalırsın. Sabah kalktığında geceden kalma hüznün hala damarlarında dolaştığını hissedersin. Sonra iş güç derken uzaklaşıverir damarlarında dolaşan bu serseri hüzün. Rahatlarsın.

      Ama unutmuşsundur ki, gün batımında başlar özlemler…

    • #50097
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Susma Vakti Şu An

      Soğuk ve yağmurlu bir gecede kente inen yağmur damlaları saydam olur. Her bir yağmur damlası hasrete inat acemi bir intihar şeklinde atar kendini boşluğa. Oysa yalnızlığın çığlığı her zaman sessiz ve derinden gelir.
      Bugünlerden sert bir aşktan sonra yaşanan toprak kokusu yok. Belliki kaldırdı baharlar isyanını topraktan. İsyan artık damarlarda akıyor kırmızı renkte.
      Ve yok artık her yola çıkma sırasında yaşanılan kaybetme korkusu.Zaten kaybedecek birşeyde yok.Soğuk ve yağmurlu bir gecede kente inen yağmur damlaları saydam olur…
      Şehir boğar aslında insanı eski olanı daha bir boğar. ve söylenen her söz bir yalan olur. Ya ölü bir sevdadan bahseder insanlar ya da tuhaf bir televizyon olayından. Oysa kimse görmez ve duymaz kaldırımlarda yankılanan çığlıkları.Çünkü akşamdır çünkü yağmur yağmaktadır.Bu yüzden kaldırımlar eve yetişme çabasıyla koşuşturan insanlarca yağmalanmaktadır.
      İki saat sonra:
      Susma vakti şu an. Çözüm yollarına giden amaçlar belirsiz. Yıldızlar fersiz.Dalgınlık yayılmış bütün geceye, çekmiş beyaz bayrağını ruh teslim olmuş kadere ve şehre hala yağmurlar yağmaktadır. Kaldırımlar ise bir başınadır koca şehirde.
      Evlerin ışıkları parlasada gökyüzüne doğru karanlık sokaklar daha çok ışık saçar yaralı bir serserinin yüreğine…
      Ellerim kırmızıdır. Batmıştır bahçemden derlediğim güllerin dikenleri. Kan intihar eder yüreğimde isyanı yaşıyamaz. Şehirde yağmur yağar ben de kan…
      Her bir yalanımda bir yalan olsaydı eğer bütün bunlar yazılmazdı. Bir ömre bedel belki bu an,yaşanılan zaman, elbet bişey anlamaz okuyan insan…
      Beklenmiyor zaten anlaşılacak ne tek kelime ne de……..
      Soğuk ve yağmurlu bir gecede kente inen yağmur damlaları saydam olur…

    • #50098
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Biraz Üşüyorum…

      Caddelerde sisli, puslu bir kış ikindisi. Ağaçlarda salkım salkım eski zamanlardan kalma anılar… Yapraklarda yere düşmeye hazırlanan yağmur damlaları… Bir yaprak kıpırdıyor işte, gümüşi bir damla usulca yere düşüyor. Sen sanki, yaprakların arasından bana müzipçe gülüyorsun. Beni her zaman şaşırtırsın zaten. Beni her zaman güldürmeyi bilirsin. Farkına bile varmadan bir şarkı dökülüyor dudaklarımdan “Caddelerde rüzgâr, aklımda aşk var.”

      Rüzgâr keskin ıslığı ile şarkıma eşlik ediyor. İstasyon Caddesi'nin tenhalığı nedense ilk defa içime dokunuyor. Arabaya binsem ve birlikte gezdiğimiz yerlere gitsem, evimde şiirler okuyarak telefonunu beklesem, telefonunun gelmediği zaman seni başka yerlerde arasam. Sonra sen gelsen yanıma, yine “seviyorum” desen, ben yine senin gözlerinde sonsuzluğa mahkum edilen aşkımı görsem. Ayrıca şarkılar gerçek oldu bu kez. Caddelerde rüzgâr, aklımda aşk var.

      Yalnızım, üşüyorum, özlediğimse çok uzaklarda. Bahçeme melekler yağıyor, hepsi de tanıdık. Senden doğan, gözlerinde hayat bulan, bizi koruyan, kollayan ve en önemlisi ikimizi bir araya getiren melekler… Son kez yine seninle gezmiştik oraları. Sen kimbilir belki de, uzak bir kıtanın, uzak bir şehrindesin şimdi.

      Benimse herşeyim aynı. Geceleri bodrum katlarına yağmur daha çok yağıyormuş, bugünlerde bir tek bunu ögrendim. Bir de geceleri daha uzun sanki, bitmek bilmiyor. Bana anlatmak için neler biriktirdin içinde? Benim sana anlatacağım yeni birşeyler yok. Dedim ya, her şey aynı. Ama sanki biraz mahsunluk çöktü üzerime, bir de gülüşlerim sanki biraz azaldı. Sen olsaydın hemen anlardın. Sen benim herşeyimdin. Arkadaşım, dostum, öğretmenim, talebem, sevdiğim.

      Koşulsuz bir sevgiyle sevdim seni, bağlandım. Sen kimbilir belki de, uzak bir kıtanın, Uzak bir şehrindesin şimdi. Benimse içimde kocaman bir boşluk var. Hayır, Üzülmüyorum, içimdeki boşlukta birtek özlemin yankılanıyor. Hayır, sana anlatmak için yeni şeyler biriktirmiyorum içimde, çok istesen hikayeler uydururum. Ama hikayelerimden önce itiraflarım olacak. Kendimden bile gizlediğim duygularımın itirafları. Sana aşık olmaktan delice korktuğumu, sana bakarken içimin titrediğini. Daha pek çok, sırrımı anlatacağım sana.

      Gerçi anlatmama gerek yok, sen zaten hepsinin çoktan farkındasın… Sen kimbilir, belki de uzak bir kıtanın, uzak bir şehrindesin şimdi.

      Bense odamda senden uzak. Hayır beni merak etme, üzülmüyorum. Biliyorum, ikimizde yoktuk bu aşk başladığında ve çok iyi biliyorum, sonsuzluğa mahkum edildi bizim aşkımız. Dedim ya, beni merak etme. Üzülmüyorum. Yalnızca biraz, biraz üşüyorum…

    • #50099
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Gidiyorum Sadece…

      Bu, sana son kez bakışım belki. Gözlerimle son kez okşayışım saçlarını, göz yaşlarını son kez silişim. Bu camın arkasından da olsa, son kez hissedişim ellerini.. Evet, gerçekten hissettim. O an, ellerim otobüsün penceresini yırtmaya çalışırken güçsüzce, sen de ellerini koydun ya hani cama… O an hissettim, ellerindeki göz yaşlarının ıslaklığını kendi ellerimde.

      Hani bir gece, beraber yağmurun yağışını seyretmiştik. Dışarıda buz gibi hava vardı, her bir yağmur damlası tokatlıyordu camı, rüzgar bir o yana bir bu yana çarpıyordu önüne gelen her şeyi acımasızca. Ama ben, pencerenin önünde, seninle güvendeydim.

      Ama şimdi bak, pencerenin arkasındayım artık. O korkunç fırtına burada. O acımasız rüzgar, çok uzaklardaki acıları getirip yüreğime fırlatıp gidiyor. İçime düşen her bir damla ok gibi saplanıyor bulduğu yere ve her saplanışta bir göz yaşı uzayıp kopuyor gözlerimden. Camın arkasında yalnızım, ve sen diğer taraftasın, ve ben güvende değilim.

      Birbirine kenetlenmiş bakışlarımız. Bana söylediğin son söz: “Seni hep bekleyeceğim bıldırcınım…” Ama gözlerinde, yıllar geçse de bekleyeceğin birine değil de, son kez görüyor olduğun birine ait bakışlar var. En ufak bir umut, en zayıf bir ışık yok geleceğimize dair. Olsun bitanem… En azından tesellim şu ki; biten bir güzelliğin süzülerek akıp gitmesine değil içimdeki bu korkunç acı. Senden ayrı düşerken, çaresizliğimize lanet ediyorum, beraber geçirdiğimiz günlere değil.

      Bak bitanem… Yağmur başladı. Belki senin küçük nazlı bıldırcının camın dışındaki yağmurda ıslanmıyor ama, diğer taraftaki fırtınada paramparça oluyor.

      Otobüs hareket ediyor, gidiyorum işte… Sakın el sallama bana. Gözümde kalan son görüntü; yağmurun altında kalmış, diğer yarısı kopartılmış, kanayarak arkamdan el sallayan yarım bir gönül olmasın… Eğer ihtiyacın olduğunda sana yardım edecekse, yüreğimi bırakıp gidiyorum sağ avucunun içine. Ne yaparsan yap; ister unut beni, ister başkasını sev… Ama sakın o küçücük yüreği avuçlarının arasından bırakma bir yerlere. Çünkü biliyorum ki o minik yürek, bir benim göğsümde atar, bir de senin avuçlarının sıcaklığında…

      Hoşçakal umudum…..

    • #50100
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Geceler Sensiz

      Geceleri üşürdüm ama soğuktan değil…
      Tutamamaktan sıcağı, tutunamamaktan sıcaklığa… Geceler sensiz..
      Geceler soğuk..
      Sabahlara kadar ayaz geceler..
      Gülümseyerek bakıyorum geçmişe. Yaşadığımız o güzel günlerin ardından sadece bunu yapabiliyorum. Gülerken ağlıyorum…. Nasıl diye sakın sorma; resimlerimize bakıyorum önce… Yaşadığımız güzel anlar geliyor aklıma gülüyorum. Ama sonra, evet sonra, şimdiki halimize dönüyorum ve gözlerimden yaşlar akıyor… İçimdeki sevgin canlanıyor….
      Ne yaptıysam yok edemedim bu sevgiyi… Kurtulamıyorum bir türlü. Gün geceye dönüyor bense resimlerimize bakıp, o anları tekrar yaşıyorum… Acı çekiyor ama kurtulamıyorum işte.. Vazgeçemiyorum Senden Birtanem…
      Oysa ne çok demiştim kapılmayacağım, her şeye hazırlıklı olacağım diye. Meğer benimki sadece kendimi kandırmakmış. Ben kendimi sana ilk anda teslim etmişim meğerse. Şimdi ne yapacaksın diye sorma bana sakın, inan bende bilmiyorum çünkü. Yüreğimde sen varken başkasıyla olamam. Başkalarında seni arayıp onları mutsuz edemem.
      Ve Senden Son İsteğim…
      Unut beni… Yeniden doğ bensiz.. Sakın kaybetme yaşama sevincini… Yaptıklarımın acısını belleğinden silerek büyü. Yaralı kalbini sar yarınlarla, yeni umutlarla, yeni sevinçlerle. ilerde seni bekleyen mutluluğa koş, sana hiçbir zaman vermeyi başaramadığım mutluluğa koş.. Yoktur seni benim kadar seven ve sevecek olan, bir o kadarda sana layık olamayan, seni anlayamayan… Ben yaşarım acını, gözlerini hayal eder, biraz daha içer vururum kendimi kelimelere.. Dudaklarına dokunup seni sevdiğimi söylemeyi özlerim ama yaşarım, yaşarım farkında olmadan… Mutlu ol, eksik olmasın yüzünden gülücükler, acılar bulmasın seni. Mutsuzluğumla, bu hayat üzerinde bundan sonra hiç olamayacak olmamla, sensizliğimle yargılayıp affet beni. Cezamı çekiyorum ben.
      Her şeyden vazgeçerken tek vazgeçemediğim sana bir çift sözüm var. Seni Hala Seviyorum, Seni Seviyorum…
      Mutlu ol.. Mutlu ol… Benim içinde mutlu ol sevdiğim…

    • #50101
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Sensiz Sabaha Uyanmak Bu Şehirde

      Nerdesin hiç bilmedim, ne teninde battı, ne gözlerinde doğdu güneş. Oysa hep göğsünün sıcaklığı vardı yanağımda. Ellerimi hiç başı boş bırakmadın. Yalnızlığıma ortak oldun saatlerce, bilmedin.
      Benim, seni bilmediğim gibi! Kimdin?

      Kalabalık ve şarap kokusunda, tokuşan kahkahalara şimşek gibi çaktın – bir andı – tok sesinin bir yumrukla boğazıma dayanması. Şaşkındım…hem de çok, ismin nasıl estiyse kulağıma, o gün bu gündür hala üşür yüzüme bıraktığın alevler, göğsümdeki kıvılcımlar hala uçuşur. Hiç gelmedi mi soluğuna seni sardığım tütün kokusu?
      Dumanımda kimimdin?

      Sensiz ama sen dolu bir sabah daha yayılıyor şehirde.

      Adımlar dökülürken caddelere, seni kovaladığım düşlerim çekiliyor ayak izlerinde. Hangi kıyıda sus pussun şimdi?
      Hangi balıkların izinde, yıldızlarla kalaylarsın yakamozları?

      Deniz kenarından ne zaman geçsem, dalar giderim sebepsizce. Kıvrımlarında derinleşir ya rengi, yutar ya şehri tepe taklak… boğulur sanki yalnızlığım. Sen denizleri seversin, ben küçük balıkları. Ne ben balık oldum oltanda, ne sen deniz, ayaklarımda…. yok yok yine de sen denizsin, tenine kulaç attığım.

    • #50102
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Günahım Ol

      Günahıma yazsınlar gerekirse…

      Sayılı günler istemem derim,yine. Yetmez bana bitecek olan güneşler.

      Dalgalar götürsün şiirlerimi, şair olamadım ki hiç. Rüzgarın uçurduğu kum harflerimi karışıtırsın. Kağıttaki kelimelerim belli olmasın. Oynasınlar, yerini değiştirsinler, yeni şiirler kursunlar. Benim kuramadığım. Kalemim yazmasın, gönül yolum yazsın. Günümü benimsedi bu gök. Onun yaptı. Beni benliğimden çıkarttı sahibim oldu.

      Günahıma yazsınlar gerekirse…

      Hep sende kalmak isterim derim,yine. Lazım değil başka nefesler bana.

      Yağmur yağsın kağıtlarıma. Tekrar şiirlerime. Bu sefer harflerimi silsin. Tamamen. Takip etsin gölgemi yağmurlar, saklanmama izin vermesinler. Islanayım bu gökler altında, mutluluğum yağsın. Yüreğim gelsin yükseklerden, bana dönsün.

      Günahıma yazsınlar gerekirse…

      Seni bana bağışlasınlar derim,yine. Çare yoktur bu çarpmaya çalışan kalbe.

      Bende olan tüm şiirlerim senin olsun, senin için yazıldılar zaten. Harflerimin sahibine veriyorum. Hediyem olsun sana. Bilirim, aşkımı duyar güneşi gönderirsin. Bilirim, yüreğimi dinler yıldızları kaydırırsın geceleri.

      Ey, gök, dilek tuttum yıldızlardan !

      Günahıma yazsınlar gerekirse, sana aşkım en büyük sevabım olsun !

    • #50103
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Gözlerine Sakladım Cenneti

      Yağmurların sesiyle uyandığım bir sabahtan yazıyorum bu satırları. Dün, zamanı durdurup mevsimlerin koynunda seni andık gül kokulu Melek lerle. Yüreğinin güzelliğini kazıdık bakır renkli bulutların gözlerine…Geceyi mumla aydınlattığımız vakitlerde gül yüzünü işledik yeni filizlenecek tomurcukların göğsüne..Karanlık gökyüzüne ince ince motifledik yüreğindeki sevda kelimelerini.. Yağmurların avuçlarında yıkadık güneşli sabahlarını.Ve sabah olmadan kangren geceyi ve yıldızları deniz kenarında bırakıp usulca gözlerindeki birikmiş yaşlarını içmek için kirpiklerine uzandım. Gizlice geçeceğin yolları senden önce gözyaşlarımla silip üşüyen parmak uçlarına tenimin sıcaklığını serdim…

      Gözlerini ilk kez uzaklardan gördüğümde yıldızlar dargındı geceye. Yüreğine usulca dokunduğumda güneş küskündü bulutlara. Hatırlar mısın kalbimizde büyüyen kelimelerin vuslatla öpüştüğünde umuda gülümsemişti yetim çocuklar ? Ay, yaralı dudaklarıyla karanlığı emerken, imkânsız sevdamız gecenin ardındaki şebnem şafağına serildi boylu boyuna. Gözlerimiz gözlerimize değmeden çiğ tanelerinde yıkandı güneşimiz. Güllerin kokularıyla bezendi ıslak tenimiz. Sınır boylarına çekili dikenli tellerin gölge boylarında imkansızlığa inat büyüdü sevgimiz..Büyüdükçe adımız yazıldı bir yaralı ceylanın gözbebeğine. Bu imkânsız sevdaya gökyüzünde yıldızlar, toprakta çiçekler ve satırlarda ıslak cümleler şahit…

      Ne vakit seni düşünsem, sıvası dökülmüş odama düşüyordu ılık nefesin. Ayazların ortasında tenim üşüse yüreğinin sıcaklığına sığınıyordum.. Ne vakit gülüşlerini çizsem gökyüzüne, gelincikler raks ediyordu yakamozlarda. Ne zaman gözlerimi kapatsam geceye, düşlerinin peçesini kaldırıp dudaklarından yüreğine yuvarlanıyordum. Yağmurlar düşerken avuçlarına, ılık nefesimle gözlerindeki saklı Cenneti soluyordum. Her soluğunda ben Ay sız geceye sevda yıldızlarını diziyordum. Çünkü sevdanın huzurunda yaşıyordum.

      Her şeyi unutup varlığını soluyorum kuytu köşelerde. Vakitli vakitsiz seni özlüyorum.. Sıcak yüreğin diye güneşe sarılıyor, senin gözyaşların diye yağmuru öpüyorum. Zamanı durdurup yağmur misali sana yağmak istiyorum.. Hasret cümlelerini gözlerimdeki ateşle küllendirip saçlarına bir cemre ıslaklığında düşmeyi istiyorum. Saçlarından yuvarlanıp yanaklarında soluklanmak..Varlığımın son nefesini senin gamzelerinde yitirmek. Senin yüreğinde hayata son kez bakıp sonsuzluğa senin avuçlarından kanatlanmak. Ruhumu yüreğine yaslayıp ılık nefesinde baharları solumak. Sevdalı iki serçenin birbirlerinin omuzlarına dayandığı gibi senin varlığına dayanıp yokluğunu alevlendirmek. Anlatılacak o kadar çok cümle var ki içinden “ Varlığın en büyük mutluluğum “ cümlesini alıp imkansızlığın içinde bile gözlerinle bahar sabahlarına uyanmak. Bir ırmağın başında ayaklarımı suya değdirip gökkuşağından yağan umut taneciklerinde seni aramak . Ve her an yanımdaymışsın gibi ılık nefesinde üşüyen tenimi ısıtmak.

      Şehrimin ıslak toprak kokusunda sevdanı solurken satırlara düşüyor yavan kelimelerim. Hasretinin terli sırtını siliyor soğuk rüzgarlar. Duvarlarda asılı duran yoksul kelimelerim sevdanla bereketleniyor. Yüreğine anlamsızca dalıp dalıp giderken bilinmezliklerde susuyor gözlerim. Her şey susuyor sen konuşurken..Rüzgar bile senin kelimelerinde suskunluğa bürünüyor. Dilim sussa da, yüreğimin nabzı, nefesimin sıcaklığı konuşuyordur belki de … Sustuğuma aldırma sen. Delicesine soluduğum ve avuçlarıma umutları doldurduğum sendin cünkü…

      “ Her nefes alışımda,
      Sana kanatlandırdım cümlelerimi.
      Gülüşlerinde yaşlarımı kurutup
      Gözlerine sakladım sevda Cennetini.”

    • #50104
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Bu Sana Son Sözlerim

      Bu dinlediğim son şarkı bizim üstümüze söylenmiş. Kilit vurdum kalbime, umutlarıma. Ne bundan böyle sevdaya dair bir şeyler beklenebilir yüreğimden ne de nefret edebilirim birinden. Ben hamal değilim ki; hep kahrını taşıyım ömrün Alın artık üzerimden hayata dair ne varsa. Alın sevdaya dair acıları, paylaşın aranızda…

      Sen sanıyorsun ki, kolay geliyor gidişin bana.. Arkanı döndüğün ilk andan gözlerim gülecek mi yeniden sanıyorsun? Söylesene! Sen ne sanıyorsun aşkı, sevgiyi, söylesene! Kolay olan, kaçmaksa, yalansa, vazgeçişse; ben zor olanı seçiyorum ve Seni Hala Seviyorum.

      Sen öyle san, farzet ki her şey çok kolay… Gittiğini sandığın sen, giderken bende kalanlarını, yani seni, yani aşkı, yani bizi alamayacaksın benden…. Geri vermeyeceğim onları, benim onlar, bana ait.

      Biliyor musun, acı olan asla gidişin değil.. Belki bir gün sevmeyi öğrendiğin de yanında ben olmayacağım.. Bir sabah gözlerini yeni doğan güne açtığında başkası olacak yatağında.. Benim içinse sadece “sen” var olacak baktığım her yerde… Ve işte ilk defa o gün sebepsiz ağlayacağım, o gün yağan yağmur gizlemeyecek gözyaşlarımı. Kim bilir belki de aynadaki hayalin ilk kez asacak suratını bana ve o sabah sensiz ve üşümüş uyanacağım!

      Her şeyin bir bedeli var biliyorum ve bende bu bedeli ödüyorum. Ödediğim bedel sensizlik, yalnızlık, aşksızlık. Oysa yüreğim her şeye rağmen mutlu olmanı diliyor….

      Seni bulduğum yerden başlıyorum yürümeye.. Seni düşünüyor ve gecenin ayazında üşüyorum..

      Veda bile etmeden gidişin geliyor aklıma, sadece susuyorum…

    • #50105
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Hüzünlerinde Sevin

      Dolanın..Çevrenizi keşfedin..Dili olmayan, konuşamayan, ama ıslık çalan ağaçlara gidin. Yaprakların uğuldayışını dinleyin.. Hüzünleri sevin. Hüzünleri sevmeyerek onları hüzünlendirmeyin. Yoksa; onlar, hüznün anlamını bilmediğinizi fark edip başka bir anlamda hüzünlenecek. Ağlayın. Hüzünleri güldürün böylece. Hüznü anlamına ulaştırın. Göz yaşlarınızın sıcaklığını ölçün. Hayallerinizin sınırını zorlayın. Her iyiliğin bir gün elbet biteceğini bilin. Sevgiyi kaybettiğinizde onu bulmak için uğraşın. Bunu yapın.

      Hadi gidelim. Peki, gidelim gitmesine de, vapur bizsiz de gidebilir, biz vapursuzda. Yollarda yaşayabiliriz mesela. Ya da yalnızlık kokan kaldırımlarda. Bizler yolların insanlarıyız, savaşçıyız aslında. Yalnızlığın savaşçısı. Yalnızlığı korumuyoruz savaşırken çoğullukla.. Yalnızlığı muhafaza etme çabasında kalbimiz.

      Evet, seviyoruz. Seviyorum yalnızlığımı. Bakınca boy aynasına, yalnızlık kokan kahve gözlerimi görüyorum. Görüyorum gözümün kıyısındaki yalnız çizgiyi. Yanımdaki boş sandalyeyi. Ama içimi..? Onu göremiyorum. Hissedebiliyorum sadece beynimi. Ne kadar da karışık, çoğul bir beyin, dopdolu bir yürek!

      Yalnızım belki ilk bakışta. Fakat çok insanlar geziniyor kanlı kalbimde. Ama sadece geziniyor.. Dışarı çıkamıyorlar. Onlar hapiste. Hapsettim hepsini!, kalbim yalnız kalmasın diye. Gecelerin mürekkep kokan saatlerinde, dolu bir yaprak koparabilmek umuduyla, ben acımışlığını seviyorum gecelerin. Çürümüşlüğünü seviyorum yaprakların. Gezintiye çıkan güneşin, bekçisi olan sarı yaprakların hışırtısını. Kış böceklerini seviyorum. Sonbaharda çıkıp ilkbaharı yaşayamadan tortu olan yaprakların ezilmişliğini. Ve ağaçların yalnızlığımı depreştirdiği o sesimi.

      Kavakların ıslıklarını. Yağmur kokan meşe ağaçlarını. Kahveyi, kahverengiyi.. Kumralı, solgunluğu seviyorum. Solmayacak gibi görünen ama solan her şeyin umudunu tüketirken, geride kalan polenlerin dirilişini. Hüzünlü bir aşkı seviyorum. Çünkü o hüznün altında gizli o aşk, o fırtına, o güneş ve kurumuşluk. Yanaklarımın donup donup birden ısınmasını. Sobada yanan odunun melodisini.

      Geçmiş gelecek ve son vardır kahvenin acı tadında. Salına salına yere düşen nemli bir yaprakta ararım sevgiyi. Soğuktan sevimleşen yüzleri severim. Kızaran burunları. Ayazı severim bir de en çok, ağlayamayışımı örten bir gizlilikle gözlerimden çıkarttığı o yaşları. Biraz da gülmeyi. Kahkahayı değil ama.

      Belki biraz tebessüm. Artık göstergelere bakmalısın. Göstergenin bir kolu insanlıkta, diğeri romantizmde. İkisinin arasında hızla çarpıyor aşk. Aşk çığrığından çıkıyor. Öyle bir an ki, aşk! çalıyor aşk! uyandırıyor. Aşk! çığırıyor. Aşka basıyorsun, susturuyorsun. Artık sustu derken, bazen birden tekrar bağırıyor bas bas. Boşveer!! deyip aldırmıyorsun. Bu seferde anılar kalıyor aklında. Bir ondan bir bundan.

      Hayır. Geriye bu kalmamalı. Bir düş kurmalı. Düşte oynamalı. dansetmeli, sevmeli ama çılgınca. Dokunmalı, ağlamalı, burun çekmeli, iç çekmeli ve ölmeli hatta, geride ne kaldığını görmek için.. Gecenin buğusu..

    • #50106
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Kahretsin Yoksun

      Kalabalık, çok kalabalık. Bak herkes gelmiş seni görmeye. Bir de yalnızım derdin, senden başka kimsem yok derdin. Görüyorsun işte, belki de görmüyorsun ama benim sözüme inanırsın, herkes burada diyorum sana. Kimler geldi bilemiyorum, ben bile hepsini tanımıyorum. Belki de buğulu gözlerimden seçemiyorum. Ama inan bana herkes burada,hepsi senin için geldi..

      Çok gürültü var burada, herkes feryat figan. Başını ağrıtmadılar umarım. Ne kadar söyledimse de dinletemedim. Hepsine tek, tek susmalarını aksi halde başının ağrıyacağını söyledim ama nafile. Hepsi aynı ifadeyle ne yaptığımı anlamaya çalışan bakışlar yönelttiler bana. Biraz hak verdim onlara ; seni benim anladığım kadar, seni benim düşündüğüm kadar kim düşünebilirdi ki! Çaresiz sustum.

      Çok karanlık, herkes siyah giyinmiş. Bir ben miyim kıpkırmızı? Doğru ya senin kırmızı rengini ne denli sevdiğini kim bilecek ki! Yine bakışları üzerime çektim işte, ayıp ettim kırmızı giymekle. Önemli olan senin beğenmen, beğendin değil mi doğruyu söyle?

      Çok yağmur var bugün İstanbul’da. iliklerime kadar ıslandım, herkes öyle ama bu kahrolası yağmur en çok benim üzerime yağıyor sanki. Yo, hayır, hayır, şimdi idrak ediyorum, gökyüzü kupkuru. Bu düşen damlalar benden ve seni seven gözlerden akıyor.

      Çok soğuk bugün İstanbul. Ellerim, dudaklarım mosmor oldu. Tıpkı seninkiler gibi. Senin soğuğun buraya kadar geldi. Üşüdün işte biliyorum! Isıtmak istiyorum seni, kahretsin ısıtamıyorum! Ne sarılmam, ne öpmem ne de içini ısıtan sevgi namelerim ısıtmıyor artık seni.
      Kimse dinlemiyor beni! Sen o küçücük yerde yapamazsın! Götürmeyin orada sıkılacak diyorum, deliye bakan gözlerle karşılaşıyorum. Ben deli değilim, seni en iyi ben tanırım. Yine dinlemiyorlar beni. Peki ya sen niye itiraz etmiyorsun. Herkes burada gürültü yaparken, sessiz kalan neden sen oluyorsun, neden!!

      Upuzun bir üç yıla rağmen İstanbul hala çok soğuk. Ben o günden beri kaloriferlerimi yakmıyorum. Senin üşümen belki çoktan geçti ama ben ısınmak istemiyorum. O küçücük yerde çoktan sıkılmıştır canın biliyorum. Yanına gelmek istiyorum, birkaç denemeye rağmen ulaşamıyorum.

      Kısacası senin o gün girdiğin toprağın altına, ben her gün giriyorum.

      Ben bugün, her zamankı yaptığım gibi seni düşünüyorum ; sen şimdi yok musun, yani bir daha hiç olmayacak mısın..?

    • #50107
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Unutamadım İşte

      Ne yazılmalı ki silinip gitmesin, ne söylenmeli ki unutulup bitmesin. Sessizlikle başlayan bir hikaye bu. Eğer başladığı gibi bitecekse sonu, yaşanan her ne varsa sil, gitsin. Hayallerde gerçek gibi yaşarken seni, umutlarda bitti bir zaman, sevgiler de. Seni seviyorum çünkü ne zaman şiir okusam, mısralarından sen akıyorsun, gözlerimden yaşlar süzülüp resmine damlıyor, sessizlik sararıyor içimde, susuyorum.

      Tam buldum dediğin anda kaybetmek nedir bilir misin? Atılmışlığı hissettiğin oldu mu? Hayaliyle yaşamayı ezberledin mi? Delicesine sevdiğin ama onun seni sevmediğini öğrendiğin o anı hiç yaşadın mı? Onun eksik yanlarını bile sevebildin mi ? Terk edilişe ilk defa görüyormuş gibi baktın mı? Elvedasız ayrılıklar acıttı mı içini? Göz kapaklarına inat, uyumadığın oldu mu gecelerce? Sadece mum ışığının aydınlattığı odanda onu düşündüğün oldu mu saatlerce? Ellerin onsuz kaldığında üşüdün mü? Duyuyorum susuyorsun, yine susuyorsun, tıpkı o zamanki gibi söylemiyorsun.

      Seni seviyorum çünkü her gün biraz daha tükenirken her şey, benliğim sesizce inliyor ben susuyorum. Bir an elinden tutuyorum, biran sonra belki de tamamen elimden kayıp gitmiş oluyorsun, anlayamıyorum.Yine sensiz kalıyor kollarım, yine ıslanıyor gözlerim. Yaşamam için tek nedenimdin sen. Fakat binlerce sebep vardı seni sevmem için.

      Seni seviyorum çünkü yaşanacak bütün imkansızlıklarda sen varsın. Bir yerlerim acıyor durmaksızın. Sessizliğin çok şey söylese de bazen susmanda incitir beni. Bilirim, belki de en iyi ben bilirim ki, susmasını bilmek, bildiğini söylemekten daha zor. Bir uçurum gibi derinleşen sessizlik, bizi birbirimizden ayırdı bile. Yenildik dostluğumuza, zamana, yalnızlığa, yenildik işte! Sinsice sardı sessizlik, böyle birdenbire, ansızın… ve ben hala unutmam gerektiğini söyleyenlere inanmıyorum.

      Hissettiklerimi söylemektense dost kalmayı, seni sensiz yaşamaktansa susmayı tercih ederim. Senin beni sevme fikri bile beni mutlu edebilecek kadar güzel ve asil!

      Seni seviyorum çünkü sen benim siyah beyaz dünyamı renklendiren o çok az şeyden birisin. Sensiz her andan korktum, korkuyorum. Alıp gitme ellerini, alıp gitme gülüşlerimi, götürme düşlerimi. Sen benden gittin gideli öyle bıktım ki sensiz kendimden.

      Seni seviyorum çünkü hala bir şeyler var vazgeçemediğim. Ben herkes için şiir yazmazdım, bu hep tuhaf gelmişti. Fakat şimdi senin için şiir yazmamak tuhaf geliyor. Bu yıllarca sürecek ve de hiç dinmeyecekmiş gibi düşünürken görüyorum ki anlamını yitiren bir şeyler var aramızda.

      Seni seviyorum çünkü tam her şeyden vazgeçmiştim ki, karanlığımın perdesini yırttı ellerin. Ama yine direndik sessizliğe, hala konuşulmadan kalan öyle çok şey var ki! “Sustuğun yerde bir şeyler kırılıyor”

      Nasıl söyleyeceğini sende bilmiyorsun besbelli.. Susman gerekiyor diye susuyorsun belki de, dostluğumuz için.. Kalbim sendeyken her adımda, aklım sendeyken her dakika, unutmadım, unutamadım işte!

    • #50108
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Ve Sadece Susmalıydım

      Yüreğimin hecelerini susturmaya çalıştım gece boyunca, ancak hükmedebildim. (ya da öyle sandım)

      Kendimle başbaşa kalmaya çalıştıkça, yüzüme vurdu yüzsüzlüğünü hayat. Bir sahnede rol yapmaktan daha zordu sahnesi. Perdeler hesapsız açılır kapanırdı. Dublör yoktu. Prova yoktu. Yaşardın olabildiğince.

      Nereye olduğunu bilmediğim yollara girmekten korkarak, çaresizliğime yenisini ekledi yeni bir yol!Hayat(mış)! hadi ya!

      Acıya alışmış bir bedenin yüzüne mi vurmak gerek sancılarını tüm kök hücreleriyle!

      Bu yolun ortasında yer almalı ve işime gelmediğinde geri dönmeliyim belki de…

      Yorgunlukların, düne benzemesini istemiyorum. Soğuk odalarda yankılanan isyan sözcüklerini duymak istemiyorum. Acı istemiyorum… Kendim için istiyorsam, namerdim!!!

      Yine mi?

      Kendimi ne kadar arasam, o kadar uzağıma düşü(rülü)yor suretim…

      Sonsuz kelimeler biriktirmeye çalışıyordum ve son kelimelerini duyduğumu hissettim. “Geceydi ay vardı, bütün hayatımız, Uzak bir yıldızdan düşmüş gibiydi, Dilimde bir gençlik şarkısıyla aradım eski hayalleri, Vakitsiz gelip geçen trenlerde sevgili arkadaş yüzleri” S(b)ana birileri lazımdı. S(b)enden daha çok biri olmalıydı bu. S(b)ana güç vermeliydi, dualar etmeliydi, sabır dilemeliydi…İnatla karaya bulayanlara, beyazdan bahsetmeliydi!

      Ağlatmamalıydı… İncitmemeliydi…

      Yazacağım son hecelerin anlamı ağır olmalı…

      Kan…
      Can…
      Çare(sizlik)…
      Hesap…
      Ömür… (ölüm)
      zaman…

      Zamandan bahsedebiliyorsam hala, demek ki yarın güneş doğacaktı… Güneşe leke sürülmemeliydi… Demek ki ellerimiz temiz olmalıydı. Güzel bir düş olacaksa eğer uyanacağım, kinimi akıtmamalıydım hayata daha çok…

      ve sadece susmalıydım..

    • #50109
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Olduğun yerde kal.. Hoşçakal..

      Olduğun yerde kal.. Hoşçakal..
      Sözlerin artık ikna etmediği bu yaşımda, ağlamak da artık zor geliyor, zoruma gidiyor.
      Benden sana, söylemesi zor, yazması kolay bir kelime; Hoşçakal.
      Aldatıldığımı bildiğim bu geceden sana son bir yazı, son bir hatıra.
      Seni her çağırdığımda, artık yüreğime yumruk atamayacaksın. Ben de bir başkasının yasak bahçesine uğramayacağım. Artık ne gelmeni isteyeceğim, ne de kalmanı….
      Bu akşam masamdaki tek bir mumu kendim için yaktım. Senin oturduğun iskemle boş, ev boş… İhanetin resmi boşlukta çizili…
      Şimdi sen bir başka masada başka gözlerlesin. Yüreğindeki pembe yalanlar büyüdükçe büyüyor. Karaya çalan pembeler…
      Kim, kimi kandırıyor bu alemde? Kumdan kalelerimiz her dalgada yıkılıyor.
      Kimseyi yolundan döndürecek gücüm yok artık. Dayanıksızım, dayanaksızım…
      Olduğun yerde kal…
      Hoşçakal…

    • #50110
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Yıldızlar

      Sen Yildizlari Severdİn Aslinda Her Yildiz Sendİn.sana Sarilirdim,bÜtÜn Yildizzlari Kucaklardim..
      YokluĞun Canimi Acitirdi ParÇa ParÇa Olurdu YÜreĞİm.kalbİmİn KÜÇÜk ParÇalarini Toplamaya ÇaliŞirdim Yerden.sessİzleŞİrdİm..saatlerce Ayakta,yalniz BaŞima Öylece Bakar Dururdum Senİ GÖtÜren Yollara.
      En BÜyÜk Korkumdu Sensİzİk.korkuyla YÜzleŞebİlen İnsanlardan Olmadim.ÇÜnkÜ Sensİz Olmayi Yedİremezdİm Kendİme.bİrkez Kabullensem,sankİ O An Çikip Gİdeceksİn Gİbİ Gelİrdİ YÜreĞİmden.oysa Olmasan Bİle Senİ YÜreĞİmde TaŞirdim..
      Gece Uykularim KaÇar,yalnizliĞa Lanet Ederek 4 Duvar Odayi Sabaha Kadar Adimlardim.bakamadiĞim Aynalar Kirilir,bİnlerce Cam ParÇasi Bedenİme Batardi. Bİr Sİgara,bİr Sİgara Daha..dumani SavuŞtururken Tavana Duvarlar Üzerİme Yikilirdi…
      GÜneŞ Pencereden İÇerİ Gİrer,gecenİn Kasvetİnİ Bİtİrİrdİ.yildizlar Bİrsonrakİ Geceye Kadar Çekİlİrdİ GÖkyÜzÜnden;ama,İÇİmdekİ KaranliĞin Tek IŞiĞi Sendİn.sen Olmadan Ben Aydinlanamazdim.gÜneŞ Olsada Olmasada Sensİz YaŞanacakti ÇÜnkÜ….

      Ve Ben SensİzlİĞİ YaŞarken HİÇ AĞlamazdim…
      Sadece “yildizlar DÜŞerdİ GÖzlerİmden…….”

    • #50111
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Bazen

      Parmaklarımda canımı yakan kelimelerin tuhaf acısı, saçlarımı avuçlarımın arasına alıp, sıkıyorum başımı.

      damla damla akıp da kaybolsam diyorum, sessizce, yazmadan, okumadan, duasız, sus payım bile olmadan, damla damla, usulca.
      korkmadan basıyorum toprağa, dağlara doğru kaldırıyorum başımı, uzak, derin,
      dipsiz bir boşluk yok artık gördüğüm yerde, üşümüş parmaklarımı göğsüme gizleyerek, yüreğim düşecekmiş gibi bakıyorum gökyüzüne, yaramı öpüyor rüzgar, sarmalıyor, kucaklıyor, kestirmeden giriyor hep içime.

      kıyısında dursam da yaşamın, olsun, kıyısından da olsa tutunuyorum işte, gittiği yere kadar…

      Ey kapı eşiğinde bekleyen kuru ayaz !

      Tenime bırak avuçlarındaki zemheriyi…

      Ve tavan deliğinden gülümseyen yıldız !

      Kıyılarıma bırak geceye beslediğin öfkeyi ..

      Ey yaşarken yüreğimi solduran sevgili !

      Çile hamurunda yoğrulmuş adama acımayı bırak,

      Çek, yüreğime dayadığın son tetiği…

    • #50112
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Kırmızı Güle Sordum Seni

      Kırmızı güle sordum bugün seni. ‘’Gitti’’ dedi, ‘’gitti’’. Son bir defa görememiştim seni. Hayatımı ‘’son’’ lar yönlendiriyordu artık; son kareler, son oyunlar, son perdeler, son aşk, son sevgili… ve yaşamdan son saniyeler vuruyordu doludizgin, ürkek ve solgun bedenimi. Gülmek, incitiyordu yüz hatlarımı ve tebessüm, takılıyordu ayrılığın ucuna. Nişan alıyordu keder okunun gösterdiği hedefe ve vuruyordu onikiyi gösteren yüreğime. Bir zamanlar ılık dokunuşlarla ellerime bıraktığın ve tek yaprağına kıyamadan yüreğime hapsettiğim beyaz gülüm, ağlıyordu şimdi. Narin bir busenin adı ‘’aşk’’ olan hatırası doluyordu bir taç yaprağın gözeneklerine. Bedenim kaldırmıyordu bu sancıyı ve gülüm içiyordu kan rengi gözyaşlarımı. Beyaz gülüm ağlıyordu, beyaz gülüm kan kusuyordu ve beyaz gülüm soluyordu. Aşkımın tek güneşi, gözlerimin buğusunda kana bulanıyordu. Ben ağlıyordum, o ağlıyordu, soruyordum seni ve kırmızı gülüm ‘’gitti’’ diyordu, ‘’gitti, şimdi gitti’’.

    • #50113
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Gülüşüne Aşığım

      Anlamsızlıklar içinde geçirmiş olduğum hayatımın. O güzel gülüşünle hayatımı bu denli deiştireceğini tahmin bile edemezdim…heran aklımdasın yattığımda kalktığımda yürürken bile yerdeki taşlara dahi bakarken o gülüşün unutulmaz…Ama birbirimize yar oLAmayacağımızı ikimizde biliyoruz…neden die sorma işte, sende bende bunu çok iyi biliyoruz…iHtimaller denizinde nedense küçük bir umut taşıyorum içimde..

      Nedenmi sen, bende bilmiyorum… ama insan sadece bir gülüşe aşık olurmu ben oldum…belki aptal dersin bana De ne yapayım Aşığım sana.
      Hayat neden boyle, neden insan ulaşamayacağı şeylerin peşinden koşar…başkasına ait bir insansın ama aşk işte…sadece umut…

      Yüreğimin burukluğu günden güne artıyo ..dayanılmaz zulumler içindeyim…ben bunları yazarken belki sen sewgiline mesaj atıyor olabilirsin…ona aşk sözcükleri söyleyebilirsin…yanılmayı okadar çok istiyorumki..
      Geçenlerde Seni takip ediyordum..farketmedin bile…sadece gülüşünü görmek için adımlarım okadar yavaştıki…ama görmek için herşeyimi feda ederim !

      Hiç sewmedim kimseyi senin kadar…
      yüreğim yanmadı hiç bukadar çok yanlızım..
      yok söylemeden olmaz ben sana aşığım ben aşığım…
      eğer elindeyse ne olur çal kapımı…
      eğer yüreğindeysem ne olur sil yaşımı….
      Sen bilmezsin alırım haberini…
      Yollara küsmüşsün hissettinmi gittiğimi ,,hissettinmi gittiğimi
      Buralar cehennem oldu inan Bana

      Yanıp kawrulsamda ben sana aşığım ben sana aşığım…
      Ewet beni sana karşı anlatan güzel nakaratlar, benle olmayacağını küçük umutlarla bastırmaya çalışsamda sadece şu sözü sana söylemek istiyorum…

      “Gülüşüne Aşığım Be AMA sen Bilmiyorsun”

    • #50114
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Bugün Sana Üşüyorum

      Bugün sana üşüyorum, içimde sessiz çığlıklar ardı ardına kopuyor, arzularım yoklukla, öpüşüyor.
      Bütün geceleri sabahlara bağlıyorum., senın bana ağlayışını hatırlıyorum, her sevişmemizden sonra
      sen bana sırtına döner ağlardın, ben niye ağladığını her soruşumda sen sadece bilmiyorum derdin ve ben kendimi her soruşumda suçlu hissederdim.

      “Sen kendini suçlu hissetiğin için ağlıordun, sen ağladığın için ben kendimi suçlu hissediyordum.”

      Şimdi yoksun ama ben hala kendimi suçlu hissediyorum, belki de suç seni benden ayıranda ama bunu
      sende bende bilmiyoruz.
      Şimdi yoksun; her telefon çalışında sen olmadığını bile bile telefonu ben açıyorum, ne olursa olsun dönmeni hep istedim, her sevişmemizden sonra ağla, teninde başka tenın kokusunu getir ama dön.

      Her gecemiz gizli bir günahtı kendimizden habersiz, olup biten herşeye rağmen biz günah ağacının birer meyvesıydık ama sen hep ağlıyordun, Ah!Bir bilsem.
      Bıktım, öylesine bıktım ki önünde diz çöküp sana “git eğer başka biri varsa ve seni ağlatmayacaksa ona git, beni terk et, yeter ki ağlama” ama ben bunları söylerken bile sen ağlıyordun.

      “Siz hiç sevdiğinizi başka birine gitmesi gerektiğini söyleyecek kadar sevdiniz mi?”

      Umutsuzum ve bugün sana üşüyorum, uzaksın uzaklığın içimi üşütüyor, yokluğun içimi kanatıyor.
      “Birini unutman gerekiyorsa başka birine sığın” bunu sen söylemiştin bana, senın teninin kokusunda başka hiçbir tenin kokusunu solumadım, hiç kimseyle göz göze gelmedim çünkü seni unutmak istemedim, sen benım vazgeçilmezliğimsin, yüreğimde sana ait bir şeyler var ve yaşadığım sürece var olacak.Bugün sana üşüyorum çırılçıplak bir yürekle.

    • #50115
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Mektup Sende

      Öyle içimdesin ki. Yanağımda dolaşan rüzgardan daha gerçek dokunuşların. Küçük, ürkek, kesik dokunuşlarınla, belki de her zamankinden daha yanımdasın. Yani öylesine, o kadar bensin ki. Ah nasıl anlatsam. Boşuna bu çabalarım, doğru kelimeleri aramalarım. Ne kitaplar yazıyor, ne de sözlüklerde karşılığı var.

      Yalnızca hissediyor insan, yaşıyor. Kelimeler eksik, kelimeler yaralı. Kelimeler cılız.

      Taşımıyor, anlatmıyor, tanımlamıyor bu duyguyu. Ben de. Çok başka bir şey. Sevginin ortasında, derin acılar hisseder mi insan? Aydınlık gülümsemelerin içine, hüznü yerleştirir mi durup dururken? Gözlerine buğu, diline sitem, yüreğine burukluk, çöreklenir kalır mı asırlarca?

      Gelmeyeceğini bildiği mektup için, posta kutusunu hep aynı heyecanla açar mı? Dedim ya, başka bir şey bu. Ne kadar yalnızsam, o kadar seninleyim şu günlerde. Belki de en başta, tutup seni en derinlere koydum diye oldu bunlar. Kimseler ulaşmasın diye, kimselerin bilmediği, bulamayacağı yollara götürdüm seni. En derinlerde tuttum. Bana sakladım. Derine, hep daha derine.

      Seni yapayalnız, bir tek bana bıraktım. Paylaşamadım yanlış yaptım. Sana ulaşan yolları kaybettim diye bütün bu şaşkınlıklar. Kendimi oradan oraya vurmam. Sağımda, solumda, ne zaman dikildiğini bilmediğim duvarlara çarpmam, hiç görmediğim çukurlarla boğuşmam. Denizlerin, gürültüyle gelip vurduğu dehlizlerin, acılı duvarları gibiyim.

      Duvarlarım yosunlu, duvarlarım kaygan, duvarlarımdan hiç tükenmeyen sular sızıyor. Tutunamıyorum. Renklerim, gün içinde değişiyor. Soluyorum, soğuyorum. Güneş ulaşmıyor içerilerime. Küfleniyorum, yaşlanıyorum. Yalnızlıklar peşimde. Dokunduğum her ıslak duvardan, pis kokulu bir yalnızlık bulaşıyor üstüme. Biliyorum, bütün bunlar, hep benim suçum.

      Seni sakladığım yere ulaşamaz oldum. Yollar, gitgide uzadı ve karıştı. Ümidimi ısıtacak, parlatacak, kımıldatacak bir şeylere ihtiyacım var. Ah onun ne olduğunu biliyorum. Sonu sana geliyor her cümlenin. Her şeyin başında içinde ve sonundasın. Bu değişmiyor. Öyle içimdesin ki. Birden aklıma geldi, tuttum sana bir mektup yazdım dün.

      Çok mutluydum. Gün içinde neler yaptığımı, nelere kızıp, nelerle mutlu olduğumu, tek tek anlattım. Mevsimlerin ve insanların nasıl karışık ve beklenmedik olduklarını yazdım.

      “Yine zamansız yağmurlar” dedim, “Daha önce, hiç bu kadar zayıf değildi güneş ışınları” dedim, “Gerçekten buradaki şarkıları hiç öğrenmeyecek, bilmeyecek, söylemeyecek misin?” dedim. Çok uzun bir mektup oldu. Başından sonuna kadar okudum.

      Neler yazmışım diye merakımdan.

      Sonra çekmecemden bir zarf çıkarıp, adını yazdım. Büyük harflerle, yalnızca adını. Adresini bilsem gönderir miydim, bilmiyorum. Mektup cebimde. Cebim yüreğime yakın. Yüreğim sende. Sen yüreğime yakın. Öyleyse mektup sende.

    • #50116
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Gitmiştin beni ''sensiz'' bırakarak

      Gittiğin günden beri tek bir kelime konuşmadık seninle. Giderken seninle gitti taze baharlarım. Yetim kaldım mevsimlerin koynunda. Gözlerindeki sıcaklığı aradım güneşin sınırsız coğrafyasında. Seni sordum memleketimden göçen turnalara. Ama bulamadım seni. Yüreğimin derinliklerinde. kaybetmiştim seni. Aldığım nefeste, hayata bıraktığım her gülüşte seni aradım. Bulamadım işte. Ucube binaların nemli duvarlarına dayanıp sana ağladım. Dudaklarımı kapatıp kelimelerimle yalnızlığına ağladım. Ama hiçbir zaman ne kadere ne de sana isyan ettim. Gittin diye hiçbir zaman suçlamadım seni. Varlığına küfürler edip arkandan beddualar savurmadım hiçbir zaman. Gitmiştin beni “ sensiz “ bırakarak. Gitmiştin aramızda yaşananları bir kibritle zamansız yakarak. Ama gittin diye hiçbir zaman unutmadım seni. Yokluğuna inat yaşattım seni. Gittin diye bir ikindi vakti kefensiz satırlara gömmedim seni. Varlığın bana hiçbir zaman acı vermedi ki ben seni gidişinle suskunluğuna gömeyim sevgili…Seni “ sen “ diye sevdim ben. Varlığına inat yokluğunda bile sevdim seni. Sana duyduğum sevgim bir günlük olsaydı eğer; seni “ sensizlikte “ bile yaşatmazdım sevgili. Seni hiçbir zaman “ acılarımın metresi ” diye sevmedim ki ben. Ben yüreğindeki sıcaklığı, tenindeki saklı baharları ve gözlerindeki ıslak gözyaşları sevdim. Seni hep ” aldığım nefes ” bildim. Yüreğime dokunduğun için, yarım bir adamı sevginle tamamladığın için sevdim seni…

    • #50117
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Ben Seni Unutmak İçin Sevmedim

      Sevmek… Dile kolay, kalbe ağır duygu. Hatırlıyor musun ansızın çıkıp gelerek nasıl da yüreğime taht kurduğunu.

      Ayrılıklar… Hüzünler… Gözyaşları… Hepsi zalimce birer birer gelip yüreğimin başköşesine oturmuşlardı. Hayat, simsiyah bir tüle sarılmış açılmayı bekleyen bir hediye paketi gibi önümde durmaktaydı.

      Hüzün yüklü karabulutların hızla yüreğimi kaplamaya çalıştığı bir zamanda, inatla girdin kararmaya yüz tutmuş dünyama…
      Kilometrelerce uzaktan, bambaşka bir şehrin, değişik havasıyla, taşıyla, toprağıyla… Umutlarıyla… Şiirleriyle… Farklı yaşamı ve sevdalarıyla her şeyden önemlisi sevgi yüklü, sıcacık yüreğiyle geldin.

      Karanlık bir girdabın içinde sürüklenmekteyken, tüm sevginle ve gücünle çekip çıkardın. Yaşamı yeniden sevmeme, hayata yeniden bağlanmama sebep oldun. Bu yüzden sevdim seni.

      Öyle farklıydın ki, yüzyıllardır kapağının aralanmasını, içindeki gizemin keşfedilmesini bekleyen kara kaplı bir defter gibi görmekteydim seni.

      Ben bu defterin kapağını ilk açtığımda, dokunmakta olduğum simsiyah ve sert yüzünün aksine, bembeyaz sayfalara yumuşacık bir yazıyla yazılmaya çalışılmış kocaman bir ömür gördüm.

      Neler yoktu ki içinde, ayrılıklar, ümitsiz bekleyişler, kederler… Mutluluk getiren sevinçler, gözyaşları… Yarınlara gülümseyerek bakan sevmeler… Daha neler… Neler…

      Kara kaplı deftere yazılmış, her bir cümle, yüreğime gemici düğümleri misali açılmamacasına, düğümlüyordu seni.

      Günüm seninle başlıyor, gecem seninle bitiyordu… Sesini duyduğum zaman yüzümdeki goncalar gül misali açılıyor, dünyam seninle dönmeye başlıyordu…

      Yolda yürürken, otobüse binerken, yemek yerken, insanlarla konuşurken, kısacası nefes aldığım her an, konuştuğumuz her cümle, anlattığın her hikâye, okuduğun her şiir beyimde yankılanıyordu.

      Ben sensizliği bile seninle yaşıyordum… Bu yüzden seviyordum seni.

      Hatırlar mısın? Gökyüzünden aynı beyazlığın yeryüzünde iki farklı şehre yağdığı bir kış günü, gece yarısına doğru aramıştın beni… Eve gidiyorum, bu soğuk havada sesin içimi ısıtsın istedim demiştin. Biz birbirinden kilometrelerce uzakta, iki candık… Konuşmaya başladık, konuşma uzadıkça, dışarıda olanca hızıyla yağmakta olan kara aldırmadan, sen park ettiğin arabanın içinde, ayaklarını hissetmekte zorlanana dek, bense soba yanmayan buz gibi bir odada soğuktan parmaklarım buz tutana kadar konuşmuştuk. Yaşamın her hali gelip geçmişti telefon tellerinden…

      Hiç kimse, yağan kar altında kulağıma senin gibi şiirler okumadı.
      Hiç kimse bana senin baktığın gibi bakmadı…
      Hiç kimse beni, senin sevdiğin gibi sevmedi…
      Ve hiç kimse ama hiç kimse yüreğinin sıcaklığı bana senin kadar hissettiremedi.

      İşte, O gecede, ne dışarıda yağan kar, ne de aradaki mesafeler bana şiirler okumana, beni sevdiğini söylemene engel olamamış, o ana kadar hiç kimse beni senin kadar mutlu edememişti.

      Sevdan bana yakıştığı için, sevdam sana yaraştığı için seviyordum seni…

      Sana kavuşmak, seni sevmek kadar yasak ve imkânsızdı… Ben sadece olabilme ihtimallerini sevdim.

      Ben kara kaplı bir defterin, bembeyaz sayfalarını sevdim… Beyaz sayfalarsa kendisine dokunan her eli…

      Ben sana aşıktım… Sense aşk’a… Ben seni seviyordum… Sense mevsimleri…
      Gelen her mevsimin kendine özgü bir güzelliği vardı, bu yüzden sen, sevemedin sadece beni…

      Sen, baharda açan her bir gül tanesini sever gibi sevdin, yeni gelen her sevgiliyi…
      Baharla her gelen sevgili için, unutup, sildin beni…
      Bil ki! bir ben silemedim yüreğimden seni…
      Çünkü ben seni ben seni unutmak için sevmedim…

    • #50118
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Özleminle Boğulup Ölmek

      Simdi öyle umutsuzca yazıyorum sana. Ben sende kaybolmuşum, sen bende. Belki bu kaybolmuslukta birşekilde duyarsın sesimi diye…
      Hiç şimdiye kadar gerçekten düşündün mü seni anlayamadığımı? Ben de aynı senin gibi bir maske taktım yüzüme. Sırf bu kadar olaydan canlı çıkabilmek için. Sırf mümkün oldugu kadar yara almadan kurtulmak için. Ama beceremedim işte. Buraya kadarmış…
      Ben aşkımı sadece satır aralarında kaybolmuş bir yazar olarak yaşamak istemiyorum. Seni şu anki şekilde anmak istemiyorum. Seni her hatırladığımda çaresizce gökyüzüne bakmak istemiyorum. Gözyaşlarım ve aşkımla büyüttüğüm kalbimi söküp atmak istemiyorum. Çünkü benim yüzüm ilk defa gerçekten seninle güldü, senin gözlerinden aldığım ışıltıyla biraz daha baglandım hayata. Ben o şımarık ve tatlı kızı istiyorum hayatımda. Onu tanıyınca bana tekrardan doğduğumu hissetiren kızı…
      Nolurdu ellerimi hiç bırakmasaydın? Bu kadar üzülmeme izin vermeseydin? Ama bunların bir şekilde yaşanması gerekiyordu. Çünkü yanlış başlamıştı herşey. Yanlış yer, yanlış zaman. Konuşmalarından da belliydi zaten birgün bırakıp gideceğin. Elinden geldiğince acıtmadan gitmeye çalıştın ama seni gerçekten kaybetme korkusu neler neler yaptırdı bana. Neyse o günler bir şekilde geride kaldı. Biliyordun birbirimizi çok üzeceğimizi, bilmiyordun birbirimizi yaralayacağımızı, acıtacağımızı ve birçok şeye zarar vereceğimizi. Bundan sonra birşeyler kazanmıyoruz tam aksine artık geçen vakit bizden birşeyleri götürüyor…
      Görmüyor musun sana ulaşmak için birçok şeyimi feda ettiğimi? Başka asla hiç kimselere yapmayacağım şeyleri yaptığımı? Kendimden ne kadar fedakarlık ettiğimi? Sana ulaşmak için kendimle nasıl savaştığımı? Sanmıyor musun benim de gururum olmadığını. Her sözünde biraz daha canımı yaktığını, Her sözünle kalbimde yeni bir yara açıldığını. Bu seferki kendi kendine kapanacağa benzemiyor. Görmüyor musun her sözünle seninle buluşmamızın daha da imkansızlığa doğru sürüklendiğini? Gerçekten istediğin bu mu güzelim… Gerçekten de bu ilişkiden istediğin sonuç bu mu…
      Hani bazı sözler vardır insanı derinden yaralarlar. Hem de en beklemediği anda söylenmişlerdir. En zayıf anında, en beklemediğin kişiden. Benim kalan tüm gücümü de alan bu oldu…
      Şu anda sen belki de hala beni beklerken ne haldeyim biliyor musun? İnsanlarda tüm duygular zıt şekilde verilir. Tabi ki aşk için de bu geçerlidir. Hatta en kötüsüdür. Nefret ve aşk aynı anda verilir tüm kalplere. Aralarında çok ince bir çizgi vardır. Ben bu çizgide yürüyorum şu an. Kalbimin en ağır mahkemelerinde yargılanıyorsun. Ve durum bu sefer hiç de iyiye doğru gitmiyor. Birilerinin artık buna çıkıp dur demesi lazım. Ve bu kişi sensin…
      Sanki bir bataklıkta gibiyim. Yavaş yavaş çekiyor toprak beni kendine doğru. Artık elimden tutmanı istiyorum. Elimden tutup beni buradan çıkarmanı. Ben sana ulaşmaya bu kadar çabalamışken bir fedakarlık bekliyorum senden. Sadece aramanı. Ve bu kabusun sona ermesini…
      Bu gidişin sonu kötü görünüyor. Ben bu şekilde bitmesini istemiyorum bu hikayenin. Hem de kavuşmaya bu kadar yaklaşmışken özleminle boğulup ölmek istemiyorum…

    • #50119
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Senden Neler Ögrendim

      SaatLer geceyarisini gectigi zamanLarda akLina gözLerim geLiyorsa Ayaz gecen geceLeride icinden ben geciyorsam biLki sende beni seviyorsun benim seni sevgim gibi aLev aLev..KaranLigin ortasinda gözLerinde büyüyorsa sana oLan sevdam ;gözLerinden tüm bedenine adim adim yürüyorsam demek ki sende beni istiyorsun benim seni istedigim gibi..

      ÖzLedigin aydinLik sabahLarda koLLarinda beni düsLüyorsan, en güzeL mutLuLukLari benimLe kuruyorsan sende beni diLiyorsun ask meLekLerinden.“GÖZLERIN“ ufukLara daLip gözyasLarin gözLerinden issiz topraga düsüyorsa bensiz basLayan günLerde yaLnizLigina haykiriyorsan sende beni SEVIYORSUN benim seni sevdigim gibi..

      AhimLa inLeyen kemanim oLdun, günLümde ümütsiz romanim oLdun özLemLe yanip tutusan atesim oLdun sen.Ama simdi uzakLardasin.Seni ariyorum ömürümün kayboLmus neselerinde ; seni bekLiyorum bu sehrin en son duraginda .Seni ariyor gözLerim en agLamakLi siirLerimin isLak misra araLarinda.

      senden neLer ögrendim biLmek istermisin..? BinLerce renk varmis siyahtan baska, binLerce arzu varmis günahtan baska , buLutLardan sadece hüzün damLaLari degiL; mutLuLuk damLacikLari da süzüLürmüs , toprakta sadece kaktüs cicegi degiL de sevda tomurcuklari da yeserirmis.Bana bu güzeLLikLeri ögrettin.sana bir tesekkür borcLuyum.Sana borcumu ödemek icin sana kaLbimi armagan ediyorum kabuL edermisin..?

      Sokagima geLirsen bir gece yarisi.Penceresinde bir mum isigi düsen bir ev görürrsen ben varimdir o evde.Gece yarisi mum isiginda sana oLan hasretimi karaLiyorum satirLara .Senden kaLan ask romaninin hüzünLü sayfaLarini okuyorum ve de her sayfanin arasina isLak gözyasLarimi birakiyorum

    • #50120
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Boşluğuna Sarılıyorum Her Gece

      Bosluguna sariliyorum her gece…üsüyorum.yoklugun buz gibi vurmus evime ve yürek odalarimin duvarlarina.duvarda asili resmin bile bakmiyor gözlerime…her gece sensizligime içiyorum buz kesen evde.

      Kalbim hala beklemeli aslinda.geleceginin ihtimaliyle beklemek esas duruslarda…yorgunluk veren bir sey bu.”çik gel istersen.”diyorum sensizligimde,bana bakmayan resmine…

      Acilarla vurusuyorum ve yalanci acilarla avuturcasina geçistirmeye çalisiyorum kalbimi.her seyi sadece senin için yapmaya çalisiyorum sevgili…

      Bu sana kirk birinci mektupsal bir sey sevgili…her birinde ayri bir sensizlik ve ayri bir sensizlik acisi var aslinda.artik tükeniyorum her bosluguna sarilmalarda.ve ölüyorum her an üsümelerde…

      Hiç bir sey olmayisin kadar yikici olamaz sevgili…kapilarim hala aralik ve yolu hala aydinlik.sen geleceksin ümidi ve ihtimaliyle yirmi dört saat beklemeliyim sevgili…

      Bir sey hala kopmadi içimde…en basta sen canim,en basta sen bas tacim…anlamsizliga susmalar var içimde.sadece sana konusuyorum sevgili…sana yaziyorum tüm güzel kelimeleri…

      Vakti dolmadan ömrüm,gel sevgili…bilki ben çok acilar yasadim sevgili…ama bu baska,sensizlik bir baska.

      Gel yürek odalarima canim…
      Gel…çünkü beklemeliyim.
      Gel…çünkü bosluguna sariliyorum.
      Gel…çünküler bitti.
      Üsüyorum..

    • #50121
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Korkularına Yenildin, Bekleme Beni

      Korkularına yenildin, bekleme beni…Hadi şimdi dön geriye; güvenli ama bensiz geleceğine yürü sarsak adımlarınla. Bir yangının en kor yerinde misin, yoksa o yangını söndüreceğin inancınla rahatlamış eğri büğrü bir huzurun içinde misin bilmiyorum. Bilmek de istemiyorum. Çünkü sen korkularına yenildin, bekleme beni…

      Aşkın belki de en elle tutulabilir yanıdır korkuların karşısında dimdik durabilmek. Karşına çıkan ilk korkuluğa çarparsan yolunu şaşırmış bir karga gibi, ulaşmaya çalıştığın aşka en büyük engel olur o dipsiz kuyu gibi korku, tam gözbebeğindeki. Aşk cesaret ister, korkak yürekleri birleştirmez Eros’un ateşli oku. Tünelin ucunda hiçbir ışık görünmediği zaman bile, o ışığı hayal edebilmektir aşk. Tutunmaktır kimi zaman imkansıza, imkansızla savaşacak cesaretin yoksa asla çıkmamalısın aşk yoluna.

      Korku aşkın en büyük düşmanıdır sevgili. Bir kez girdi mi tutku dolu damarlara, kızıl bir alev gibi dolaşan aşkı kurutur tüm vücudunda. Aşkın da bir kimyası vardır unutma. Bulaştı mı korku mikrobu aşkın hayallerle dolu saflığına, iflah olmaz o aşk bir daha..Aşk susabilmektir kimi zaman çığlık çığlığa. En dolu dolu taştığın zamanlarda kilit vurabilmektir dilindeki silaha. Ama korkudan değil sevgili, korkudan asla değil. Tam tersine korkudan korkmamak adına kelimelerin diken dolu zırhlarını hapsedebilmektir ağız dolusu öfkenin kucağında. Ama onurluca, ama yüreklice…Asla korkakça değil…

      Karşısına çıkan ilk engebede ayağı takılınca yere düşüp kalkamayan bir sevgili hangi sevgiliye güven telkin edebilir ki? Parçalanan bir diz de olabilir yola devam etmenin bedeli, buz gibi yüreklerin karşısında dikilmekte olabilir alevden bir kalkan gibi…Kim bilebilir ki? Her aşkın farklıdır engelleri. Tıpkı her aşkın birbirinden farklı olması gibi. Belki de ortak paydalarındaki tek şey korkusuzluktur tüm sevgilerin. Aşk meydan okumaktır aslında başlı başına. Kimi zaman kurallara, kimi zaman zamana hatta kimi zaman aşık olduğun insana. Güç ister aşk. Mücadeledir çünkü o kimi zaman aşkı tanımayan koskoca bir evrenle, kimi zaman da daha zoru olan kendinle…

      Eğer dimdik duracak cesaretin yoksa aynanın karşısında bir başına, hiç niyetlenmemelisin bir aşkta aşkı paylaşan olmaya. Aşk kolay görünse de zor olandır. Hayatımızdaki en keskin virajlarda hiç beklenmedik bir dönemeçte karşımıza çıkan trafik ışıklarındaki kırmızıdır. Frene basabilmenin en zor olduğu yerde durabilmek; duramayacaksan uçurumun dibindekini de göze alıp gaza yeniden basabilecek gücü bulabilmektir. Yeşil kolaydır unutma sevgili sana düşünmen için bir seçenek sunmaz çünkü. Dingin, aynı hızda devam edebilirsin yoluna. Aşk kırmızıdır, ummadığın bir anda frene basmakla, gaza basmak arasındaki çelişkidir. Karar verebilme gücüdür. Karar verebilmekse korkusuzluğu gerektirir. İşte tam bu virajda kaybettin beni sevgili…Korkularına yenildin bekleme beni…

    • #50122
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Seni Sana Yazdım

      Gözyaşlarımla. Sütten yeni kesilmiş dağ ceylanlarını sabah ezanında uyandıracaktım. Uyumalıydım aslında. Kirpiklerim, uykuya hazırdı oysa. Ama ben seni düşündüm yıldızların siyahı giyindiği gecenin dar vakitlerde. Uykusuzluğumu taş dibeklerde dövüp ben seni ” sana ” yazdım dün gece. Yüreğimi kalem bilip sevdamı bıraktım mürekkebin sıcak koynuna. Yürek luğatindeki tüm kelimelerimle bir bir seni anlatmaya çalıştım. Seni ” sana ” yazdıkça , gözlerin parmak uçlarımı okşuyordu sanki. Dur durak bilmiyordum. Kalemin ucundan mürekkep değil bembeyaz yüreğinin mavi denizlerine ” ben ” akıyordum sanki…

      Hatırlar mısın gülüm, seni sevdiğim zamanları. Gözlerini ilk gördüğümde; güneş, nadasa bırakılmış toprağa ekiliyordu. Yıldızlar, gecelere bir gelin edasıyla birer birer seriliyordu ” seni” yüreğime ördüğümde. Güneş, toprağa; gece, karanlığa; kelebekler, bahara ve ben sana sevdalıydım. Utangaç yanaklarına uzanıp gözlerimi pamuksu düşlere kapatmıştım. Sesin, hoyrat meltemlerin sarıldığı deniz kadar ılıktı. Dokunmaya bile kıyamadığım bir yürektin sen. Her gece uyurken gözlerine cicekleri taşırken gözbebeklerini inciteyeceğim diye korkardım. Gözlerinin içine bakmaktan çekinirdim. Her baktığımda buz dağının güneşin karşısındaki erimesi gibi gözlerindeki umut tanelerinin de erimesinden korkardım.

      Bilirsin, ellerim küçüktür benim. Küçük ellerime düşleri giydirip yüreğinin resmini çizdim gökyüzüne. Alnındaki ince cizgileri işledim bulutların narin gözlerine.. Oysa irin toplamış acıları soğuk kaldırımlarda dövmekte usta olan ellerim, yüreğinin resimini gökyüzü tuvaline yapamayacak kadar acemiydi. Oysa alnındaki ince çizgileri bulutların gözlerine işlemekten aciz ve bir o kadar kabaydı…Gözlerini, suya; yüreğini semaya yazdım.Küçük ellerimle nasıl çizdim bilmiyorum ama dün gece seni ” sana ” yazdım.

      Seni ” sana ” yazdığımda sen uyuyordun. Ay ışığı saçlarına beyazları giydirmişti..Kangren gece, kirpiklerine yaslanıp delicesine umudu soluyordu.. Avuç içlerinde, rüzgarla olan kavgalarını bir türlü bitiremeyen hayırsız fırtınalar sabahın geceden ayrılışını bekliyordu . Oysa senin olan bitenden haberin yoktu. Sen, gül kokulu Melek'lerin omuzlarına göğsünü dayayıp sanki Cenneti soluyordun yatağında. Mavi denizler, karakışlara gelin gitmiş baharların tozlu dudaklarını yıkıyorlardı o masum gözlerinde. Önünde eğilip yüreğinin soluk alışını izledim.. Öyle duruydu ki gözlerin, öyle ılıktı ki nefesin; senden habersiz her nefes alışında nice yetim kırlangıçlar sıcak iklimlere kanatlanıyordu. Yağmurun toprağa düşerken nabzı atmıyordu..Çünkü sen uyuyordun .Sen hulyalarda Cenneti soluyor ve huzur şehirlerini bulutların üzerinde izliyordun..Hiçbir sey bu güzelliği bozmamalıydı..Ve karanlık sırf sen uyanmayasın diye cığlıklarını yüreğine gömüp dudaklarını kanatarak yeni günün doğumuna sessizce tanıklık ediyordu…

      Birazdan zaman; yeni doğacak sabahın, arsız karanlığın esaretinden kurtulup özgürlüğüne kavuşma çığlıklarına gebe kalacaktı. Güneş, perdelerine eğilip baharın umutlarını fısıldayacak. Saçların, bir karanfil kadar güzel kokacak. Ve ben bir nefes kadar yakında seni izliyor olacağım. Zannetme ki, yanındayım. Ben, senin tarafından sevilmenin verdiği güçle, yeni filizlenmiş ciceklerin dallarını kıran fırtınalara kafa tutacağım. Uykusunu almış ceylanları uyandırıp senin gül desenli yanaklarına salacağım. Ve avuç içlerinin terine kıyamadığım için rüzgarın peşine düşüp yüreğine ılık meltemleri yollayacağım. Ve akşam olup sen uyuduğunda ben senin yüreğine geleceğim. Dün gece kaldığım yerden seni ” sana ” yazmaya devam edeceğim..

    • #50123
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Yokluğun Buz Gibi Soğuk

      Uzaklardan bir ses olmanı isterdim, bir selam, bir nefes… “Üşüme” diye seslenmeni isterdim… Bir el olmanı isterdim, bir kol… “Özledim” deyip sarılmanı… En karanlık yerinde düşlerimin çıkıp gelmeni isterdim. Kınalı bir bahar gibi, umut ışığı olmanı isterdim hayatıma… Gelseydin ve yaslasaydım başımı omuzuna, ağlasaydım doya doya … Geçerdi üşümesi yüreğimin, geçerdi üşümesi içimin, kirpiklerimde yağmurlar dumanlanmazdı biliyorum…

      Seninle suları yeşil bir ırmağın kıyısında buluşmak, saçlarının kokusundan öpmek, içime çekmek ve serin soluğundan içmek, sana sarılmak, kucaklamak, uçmak isterdim…

      Ama nafile, aramızdaki bütün yollar kapalı… Bütün dallar kesik… Yokluğun buz gibi soğuk… Üşüyorum… Yüreğim de donmuş sanki. Gözlerimde…
      Ateşler içinde bedenim… Öyle bir üşüme ki, hiç bir şey ısıtmıyor artık. Bütün uzuvlarım uyuşmuş. Ezip geçiyor ruhumu acılar…

      Yoksun işte, kalbimin kuyusu en hazin sesle inliyor şimdi. Kirpikleri kırılan bir zamanın teninde, ağrılı şiirler topluyorum gecelere şimdi…
      Bilirim, sevmek ve özlemek bir ateşe dokunmaktır; yakmaktır yüreğini yangınlarda. Ama ben üşüyorum. Yokluğun buz gibi soğuk. Yakacak bir şeyimde yok…
      Ağlıyorum, buza dönüşüyor gözyaşlarım… Ağlıyorum, akıp gidiyor gözyaşlarım çağlayanlara… Bakakalıyorum ardından çaresiz…

      Ah! bir el olsan dokunsan alnıma, okşasan saçlarımı bir anne şefkatiyle.. Geçerdi ağrısı başımın, geçerdi biliyorum… Bir gül olsaydın bahçemde, koklasaydım nefes nefes, çekseydim içime derin derin… Bir göz olup baksaydın gözlerime, çekip alsaydın içindeki hüznü… Ah! bir bilsen nasıl sevinirdi yüreğim, nasıl sevinirdi dudağımdaki gelincik, kapımdaki akasya…

      Susuyorum artık derin derin… Ve sessizce soluyorum bir hazan yaprağı gibi… Oysa ne kadar çok hasretim konuşmaya, anlatmaya anlaşılmaya… Oysa ne çok istiyorum, tüm bedenimden söküp almanı yalnızlığımı, hicranımı bir tılsımla…
      Yüreğim kanrevan, dikenler acımasız, ayaklarım kırık koşamıyorum artık doruklara, menzil uzak…

      Gel. Yüreğim ol seher gülüm, her ölümümde bana yeniden hayat ver. Elim ol, ayağım ol, canım ol… Gecem – gündüzüm ol… Ağlayan gözlerim ol her damlada yeniden doğur beni, yeniden doğur umudumu. Her öldüğümde yeniden yarat ki, seni ne kadar özlediğimi anlatayım yeryüzündeki bütün canlı cansız varlıklara, ne kadar çok sevdiğimi …

      Önce sen gel sevgilim solmadan resimler, şiirler sislenmeden… İslenmeden geceler … Sonra ölüm gelsin…

      Yoksun işte, kalbimin kuyusu en hazin sesle inliyor şimdi.

    • #50124
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Vazgeçemediğim Masum Yanımsın

      İçimde garip bir telaş, yüreğimde tuhaf bir hüzün var bugün… Ellerimi buldum diyeyim, gözlerim kayboluyor; gözlerimi anladım diyeyim sözlerim karışıyor… Kime kızıyorum, kime kırılıyorum, bilmiyorum!!!
      Sus pus bilgisayarın başına oturdum, yazıyorum yine… Düşünüyorum niye yanımda değil, niye, niye, niye… Bazen de düşünüyorum herşeyi, bir kişiye bağlayıp sevdadan deli divane olmak değil ki benimkisi, güzeli özlemek iyiyi sevmek aslında kimsenin bilmediği… Beni anlayacak mı bir gün, hiç bilmiyorum… Anlamayanları da bilmiyordu ki anlasın, o sadece küçük bir zaman diliminde kuşandığım sevdaydı, ben bilemedim bunu, belki de o biliyor, olmayacağını, olamayacakları, inadımın sonunun hayıra alamet olmadığını… Öfkem belki de ona değil, onsuz hayatın bana sunduğu sahnelere… O yok mu??? Yok!!! Zaten öyle biri de yok, demi??? Cevabım yok!!! Cevabım yok, yok, yok!!! Gelecekte olacak mı, olmayacak biliyorum!!!

      Ama sevdanı öyle bir kuşanmışım ki üzerime, hayata karşı zırhım, insanlara karşı inadım, kötü ve çirkin olan herşeye karşı mücadelemi içimde sevdan dediğim kuşanmışlığımla sağlıyorum!…

      Sen bunu nerden bileceksin ki, zaten bilseydin de bilemezdin, anlayamazdın beni…

      Sen benim vazgeçemediğim MASUM yanımsın!!!…

      Belki de iki dünya bir araya gelse, beni dar ağacına götürseler vazgeçemediğim masum yanım… Bazen hayatın karanlığı ve zorlukları öyle yoruyor ki sana kaçıyorum ben de, yani masum yanıma… Kimi sevda diyor, kimi aşk, kimi özlem, kimi iyi olmuş, kimi güzel yazı… AMA BİLMİYORLAR Kİ BEN MASUM YANIMLA KONUŞUYOR, ONU ÖZLÜYORUM!…

      Belki de konuştuğum kendimim, bunu bile bilmiyorum…

      Sen bilirsin, kimi sevsem yanlıştı… “AŞK YANLIŞ SEVER ” demiştim ya tıpkı öyle…

      Yokluğuna alıştım, en çok korktuğum da buydu, yokluğuna alışmak… Ama yokluğunda yaşadıklarıma hala alışamadım… Bir yokluk ancak bu kadar yokluk olabilirdi… SEN BİLMİYORSUN AMA O YOKLUKLA GELEN KİMSELERDE YOK ARTIK HAYATIMDA, KİMSEYİ İSTEMİYORUM ÇÜNKÜ…

      Seni özlüyor muyum, özlüyorum, tıpkı çocukluğumda oynadığım sokakları özler gibi, tıpkı ağlayarak annemden pamuk şeker ister gibi…. MASUMCA VE HALA BU YAŞA RAĞMEN ÇOCUKCA!…

    • #50125
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Gecenin Bir Vakti

      Bunca zaman kaçtım senden.. Ve inan hiç ummadığım yerde yakalandım tekrar sana.. Gülüşüne.. Gecenin bir vakti.. Gecenin bir saati… Ağzımdan artık kelimeler çıkmaz derken, sel oldu aktı kelimeler..

      Forumda en son ne zaman ağladınız diye bir yazı vardı.. Ben çok uzun zamandır ağlamamıştım.. Ağlamakta neymiş.. İnsanlar neden ağlar yazacaktım oraya.. Ona bile cesaret edemedim.. Ama biliyor musun? Bana bu gece ağlamayı hatırlattın.. Hiç ummadığım bir anda.. Hiç ummadığım bir zamanda..

      Nasıl başarmışım senden kaçmayı? Nasıl başarmışım senden uzak kalmayı? Gözler görmeyince gönül katlanıyormuş sahiden.. Kaçtıklarıma yakalandım bu gece.. Gülüşüne yakalandım.. Unuttuğum ya da unuttuğumu sandığım gülüşüne yakalandım..

      Neden kaçtım senden bilmiyorum.. Belki de korktum.. Kabullenemedim bazı şeyleri.. Herkesin bildiği şeyleri bile inkar ettim.. Ve en büyük yalanımın arkasına gizledim..

      “Seni Artık Sevmediğim”

      Biliyorum bu gece de bitecek.. Ve biliyorum ben yine seni arayacak, sesini duyacak gücü bulamayacağım kendimde.. Kendimi işime vereceğim.. Yorgunluktan bayılana kadar çalışacağım.. Yine kaçmaya çalışacağım senden.. Bir gün o eşsiz gülüşünle tekrar karşılaşmamak için dua edeceğim.. Bu kadar acıyı bir daha hissetmemek için dua edeceğim..

      Kaçtım senden uzaklara.. Görmemek, adını duymamak istedim.. Ama dedim ya hiç ummadığım anda yakalandım o eşsiz gülüşüne.. Gecenin bir vakti.. Gecenin bu saati..

    • #50126
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Kabul Et Kalbim

      Bakışlarım öyle boş ki, artık hissetmiyorum hiçbir şeyi…
      Sanki tüm duygularım, gözlerimdeki tüm ışık yok olmuş ve bir daha hiç çıkarılamayacak kadar derinlere gömülmüş gibi. Nerede hata yaptım bilmiyorum. Zaten kurumuş olan hangi dala nasıl da bastım?
      Daha önce beni mutlu ettiğini düşündüğüm her şey yok oldu sanki. Neydiler ya da kimdiler bilmiyorum ama artık yoklar…

      Ümitlenme her telefon çalışında
      Koşma kapılara her adım sesinde
      Senin sandığın yıldız artık yok yerinde
      Kabul et kalbim, kabul et kalbim
      Ah kalbim biz ayrıldık

      “Aşk”… Tarifini bile yapamazken öyle olabildiğimizi ya da olabileceğimizi iddia ediyoruz, ne garip değil mi? Kocaman bir soru işaretinden ibaret olan hayatımızı bu ne idüğü belirsiz şeyin ardından koşmakla geçiriyoruz hep. Yakalayınca ne oluyor peki? Bir anlık bir huzura kavuşuyoruz ve yine bir anda o huzuru kaybediyoruz…
      Kovalamaca; o basit ve bizi hayatın ne kadar kötü yanı olursa olsun yinede yaşamaya değer olduğunu düşündüren yakalamaca oyunu en baştan ve yine yeniden başlıyor…
      İçimde bir şeyler kopuyor, paramparça oluyorum. Aynı parçalar yeniden kopup bir daha parçalanıyor, sonu yokmuş gibi, garip bir yap-boz oyunu bu…

      Gitti giden dönmeyecek,
      Kabul et kalbim
      Asla seni sevmeyecek,
      Hayat ne zalim…

      Bağırmak istiyorum, haykırmak istiyorum ama kelimeler boğazıma düğümleniyor ve susuyorum… Susup sabrediyorum ve üstelik korkum daha da büyüyor… Aslında ummadığım bir yerde, ummadığım bir anda patlamaktan korkuyorum… Düşünüyorum da; sayılarını hatırlamadığım kadar çok olan “keşke”lerime bir yenisini daha eklemekten ve geri dönüşü olmayan bir yola girmekten korkuyorum aslında…

      O yanmadı senin kadar
      Feryat etsen neye yarar
      Ya sen dur sonsuza kadar ya kabul et…
      Kabul et kalbim, kabul et kalbim…
      Ah kalbim biz ayrıldık…

      Diğer yandan da; hayat kısa, bağır çağır, boşalt içini diyorum kendi kendime. Sonra da bu kısacık hayatı daha da çekilmez hale getirebileceğimi düşünüyorum. Çelişkiye düşüp yine susuyorum. Kendi içime haykırmaya devam ediyorum kimsenin duymadığından emin bir halde.

      Gözyaşlarımı içime akıtıyorum ve biliyorum ki kimse görmüyor, göremiyor… Ve “Sessiz Çığlığıma” ses vereceğin “o” günü bekliyorum…

    • #50127
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Senden Uzaktayken

      Karanlık bir odadayım. Yüreğime senin nefesini çekiyorum. Aynalar yüzüme gülüyor alaylı alaylı. Aynalarda sensizliğimi ve bakamadığım yüzünü görüyorum. Ne kadar uzaksın bana? Başımı çevirdiğimde göremiyorum gözlerini, oysa kalbimde hissediyorum kalbinin kıpırtılarını. Bir yaz yağmuruydu seni alıp götüren. Söz vermiştin oysa bir sonbahar akşamı döneceğim diye… kalbime sonbahar geldi… sen yine gelmedin.

      Sığındım; biçare sensizliğime, senin yerini tutmasa bile… Yinede bir umut besliyorum ölümle yoğrulmuş ve sen gittin gideli dallarını köküne salmış ay ışığı ile beslenen yüreğimde. Artık ne güneşin doğmasına izin veriyor nede yağmurun yağmasına yüreğim. Sen gittin diye… Çocuksu duygularımla besliyorum gitmesin, terk etmesin diye beni yüreğim. Masal kahramanlarımda terk etti beni, suçlu benmişim gibi. Bembeyaz aşklarda kaldı doyasıya kullanamadığım gülümsemelerim.

      Sen gittin gideli yıldızlara takılır gönlüm, inadıma resmini çizer, ölüm kokan yıldızlar; ben bayılırım. Çok uzakta bir sen görürüm hayalimde, koşarım kavuşmak, koklamak, sarılmak için sana; her adım uçurum olur… ölürüm. Her adım sen olur. Uyanırım; gözlerimden bir damla sen düşer, ağlamaklı olurum. Gecenin karanlığı korkutur, göz yaşlarım boğar beni. Bulut bulut sen gelirsin “kurtuldum” derim… alır beni sensizliğe atarsın. Ben ağlarım. “Biraz eskitilmişte olsa senin bu sevda” gel gel de al diye çığlık atarım yıldızlar sağır olurcasına.

      Sana dokunmak istediğimde uzaktaydın, uyuduğumda gecede, beklerken kayıptın. Yalan kadar doğru, gerçek kadar acı, dokunacak kadar yakın, göremediğim kadar uzaktın.

      Sen uzaktın…

      Sen uzaklardayken
      Ben yıldızları seyrettim
      Tutam tutam ışıklarını çekip içime.

      Sen uzaklardayken
      Ben gidişini cizdim,
      Yıldızlardan aldığım beyazlarla.
      Karanlığı tuval yapıp ayrılığı yok ettim.

      Sen uzaklardayken
      Ben yıldızları boyadım, ölümle.
      Ayrılığı soktum aralarına, anlasınlar aşk acısını diye.
      Ay’ı öldürdüm, sensizliğimi hatırlatmasın diye.

      Sen uzaklardayken
      Ben şiirlerini okudum çatlamış fısıltılarla.
      Bin kez dokundum yazamadıklarına
      Anlamaya çalıştım anlatamadıklarını.

      Sen uzaklardayken
      Ben senli hayaller kurdum,
      Kimsesiz çocuklardan çaldığım hayal tozları ile.
      Yüzüne bakamadım ağlatırsın diye.

      Sen uzaklardayken
      Ben kaderimi parçaladım.
      Yazgımızın değişmesini istedim.
      Yaşanmış tüm günahları üstlenip ateşinle kavruldum.

      Sen uzaklardayken
      Ben göz yaşlarıma sevgimi gömdüm.
      Dudaklarımdan çıkan her sözcükte hayat bulsun,
      Yüreğime serpilsin diye.

      Sen uzaklardayken
      Ben mum ışığına resmini çizdim.
      Mum gibi bu ayrılık erisin diye.

      Sen uzaklardayken
      Ben, beni bırakıp gittiğin yoldan hiç ayrılmadım.
      Her giden otobüsün arkasından el sallayıp,
      Her gelen otobüste inmeni bekledim…

      Sen uzaklardayken
      Ben…
      Hep dönmeni bekledim…

    • #50128
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Çelme Taktın Yüreğime

      Aylar oldu görmeli yüzünü,beklesemde nafile varmadı hala haberin.Biliyorum çoktan sildin beyninden,belki sorsalarda gelmem aklına,gece olup girince yatağına benim gibi üşümez bedenin.Bir bilsen bıraktıgın gunden beri yaz gelmedi buralara.ne kelebeğim var ağaçlarımda ne yeşil yapraklar.Güllerimde açmaz oldu.uğur böceklerımde yok artık seni dileyeceğim…işte ben böleyim,dermanım kalmadı ellerı mutlu görmeye..sen başkasının ben başkasının olduk bı.. tanem..bılırım sana zor gelmez benı ellerle gormek..ama bana zor gelıor senden baskasını sevebılme ıhtımalleri…ben sadece seni sevmeyi sevmiştim.bir tek seni hissetmeyi.bi aşkı başka bi aşk söndürür dediler sevgilim başaramadım.söndüremedim..içimde senin için yanan ateşi küle çeviremedim.uzaklarda oldugunu biliorum şimdi.kımbılır kımın yanı başında kapattın yine gözlerini,hangı bedende kokun kaldı yada hangı dıllerde aşkımların var.hangi gönülde can oldunda bu cananı unuttun…dön demeye dilim varmıyor artık ..dönsen ne fayda baska kollarda olduktan sonra.baska kokularla baska asklarla.yalan sevıslerle dönsen ne fayda..yakın oldugunu bılsem yetmezmı sandın var oldugunu bılerek yetınmelerı bılmezmısn hıc.ben var oldugunu bıldıgım ıcın rahatım bu kadar.bak aglamıorumda eskısı gıbı sadece dua edıyorum.çalmasın sahte asklar kapını.koskoca bır yılı pısmanlıklar içerisinde geçırme dıye dualar edıorum.şiirler yazamıorum adına.cümleler kuramıyorum senle ılgılı.ben degılsın ya artık elın oldun.sahıplenemıorum…yabancısın sımdı belkıde hıc tanımadım seni..çelme taktın yüreğime sensizlıge düşürdün beni bak dinmez oldu yaram eserinle övün mutlu ol..

    • #50129
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Bu Kaçıncı Günü Gidişinin ?

      Bu kaçıncı günü gidişinin?Ya da kaç mevsim geçti üzerinden karlı hüzünlerin?Bir kar tanesi gibi toprağa düştüğün günün üzerinden geçen kaçıncı yağmur?
      Çocukluğumun gözlerimi bağladığı,karlı bir ocak sabahıydı senin gidişin…Yalancı tesellilerin beşiğinde ağlayarak uyandığım sabahın üzerinden geçen bu kaçıncı sabah,bilmiyorum..Hiçbir ay üşütmedi beni bu kadar..Hiçbir mevsim bu kadar ağır hissettirmedi yokluğunu bu şehirde..
      Yıllandıkça yakar oldun içimi.Gidişinin üzerinden geçen yıllar kadar çok oldu gözyaşlarım.Yokluğunu hissetmek bu kadar acıyken,seni hatırlamak ne denli yakıcı olur yüreğim için,bilmiyorsun..
      Giderken ardında bıraktığın küçük kız büyüdü artık.İstemese de büyüdü..'Neden?'le başlayan sorular sormuyor artık.Bir şeyi kabullenmek çok da zor olmuyor onun için.Tıpkı gidişini kabullnenmenin verdiği acı gibi acıtmıyor yüreğini birisini uğurlamak..'Vardır her şeyin bir nedeni..'deyip devam ediyor yürümeye.ama senin nedenini hala soramıyor kendine bile.yürürken ayağı takılıyor belki,sendeliyor,düşüyor,canı acıyor..'O olsaydı elimden tutar,kaldırırdı beni..'diye soruyor kendineama cevabını bulamıyor..soru cümlelerini düz cümlelerde kullanmasının üzerinden 14 yıl geçti..ne çok şeyi öğrettin ona ve ne çok şeyi unutturdun ona giderken..Keşke çocukluğuna sığınarak seni de hatırlamamayı öğrenebilseydi.Bir tek bunu öğretmeyi unuttun giderken…
      Dedim ya,yılandıkça yakar oldun içimi.Yıllar geçtikçe daha çok hissedilir oldu yokluğun..Canım daha çok yanıyor artık aklıma düştüğünde..seni kaybedişimin üzerinde geçen 14.kış bu.Neden kışı hiç sevmediğimi sordun mu kendine bana?..Gidişinle kışı yüreğimde yaşadım ben.Yüreğime çığlar düştü her sessiz çığlığımda..Kardan adamlarım hep ağladı benim..Yüreğimin kaygan,buzlu yollarında ne yaralar aldım ben,beni burada bir başıma bıraktığında..
      Çok fazla anımız olmadı,beş yıla çok şey sığdıramadık belki de..Oysa bir çikolata kağıdında saklıydı özlemlerim,gülüşlerim..Şimdi görünce yüreğimi ağlatan bir çikolata kağıdında saklıydı her şey.Yaşadıklarımız ve yaşayamadıklarımız…Değişen sadece zaman..
      15.kışım nasıl geçecek,bilmiyorum..Bildiğim önümde baharların olduğu.Ama yüreğimdeki karlar erimedi daha..Saçaklarımdaki buzlar çözülmedi..Geç kalmış bir soru şimdi dudaklarımda: 'Gitme!'deseydim,elinden tutsaydım ya da,gider miydin yine?…
      Biliyorum,her şeye rağmen yine giderdin.Gittin de..Vedasız,apansız gidişin şimdi çocukluğumdan hatıra..Kızgınlığım sana değil,kendime..Sensizlikte seni yaşamaya dayanamıyor çocuk yüreğim..Yüreğim isyanlarda..Ama ne sen dönebilirsin gittiğin yerden,ne de ben iklim sürebilirim senin topraklarında..Sonu olmayan bir özlem ve bir parça hüzün şimdi payımıza düşen..
      Seni çok özledim…

    • #50130
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Sensizliğe…

      Sensiz gelecek sabahlara “merhaba” derken aslında hüzün sesi işitiyorum.Güneş doğuyor “merhaba hüzün” diyorum. Kuşlar geliyor gök yüzünden yüreğime; kırıntıları veriyorum seviniyorlar, hiç pahasına doyuyorlar senden arta kalanla.

      Sonra gidiyor işte,..gidiyorlar. İçimde zamansız göç mevsimlerin başlıyor aniden. Senden yana ayrılık fısıldıyor rüzgarlar kulağıma gidişini hatırlatarak; bitmiyorlar çaresizliğim gibi vuslatının içinde. Omuzum da gençliğimden arta kalansa; yorgun ihtiyarın tebessümünde bir o kadar ağırlaşıyor bilsen? yoruluyorum.

      Ansızın yağmur yağıyor güneş açıyor tepelerde, çiçekler içimde buza dönüyor;Bir saat daha uzaklaşıyorum kalan baharlardan bilsen. Akşam oluyor güneş çekiliyor içimde ; yüreğim çekiliyor tepelerin ardındaki yaralı kızıllığına. Gözlerimi arıyorum sonra bir duvar adımı, bir kapı arkası karanlığında.

      Eski bir mumun titrek ışığında buluyorum sonra sen olan gözümü.Ağır ağır bir parça çalıyor Eric Clapton dan “Wonderful tonight” diyor yüreğim heyecanlanarak “ben gece diyorum” sonra üzülüyor üzülüyor seni hatırlayarak…Titrek ışığında bir mumun ömrü kadar dans ediyor seninle yiten özlemlerim eriyor bilsen; bu gece, yani şu yüreğimin yıkık duvarında.

      Salata yapıyorum sana unutarak; kek yapıyorum çay demliyorum yüreğimi avutarak, buharıyla cama adını yazıyorum ismimin yanına. Kapıyı açık bırakıyorum sonra; kış geliyor,.kar geliyor, soğuk geliyor ve sen gelmiyorsun…

      Bir sabah geliyorlar birini götürüyorlar bu evden görmüyorsun ki gözüm… “Benden başka kimse yok ki” diyorum bu evde!.. anlamıyorlar. “Kapı açıkmış donmuş” diyorlar… “Salata” diyorlar,.. “kek” diyorlar. Lanet olsun “çay buz tutmuş” diyorlar… Ve!… camda kalan isminin yanındaki “çoktan ölmüş” diyorlar…

    • #50131
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Ayrılık Mektubu

      Sen gittin.. Bir zifiri karanlık, bir zından yalnızlığı, ağır bir boşluk bıraktın geride. Gittin ve dönmeyeceksin bir daha. Haklısın gidişinde, bu aşkı bitirmekte haklısın. Tek söz söyleyemedim. Yüzüne bakamadım. Karşında ağlamadım. Eridim, tükendim, bittim. Sonsuzlukta bir insan nasıl olur.. sesi soluğu nasıl duyulur?

      Elveda aşkım.. Elveda sevgilim. Sen kendini hiç böyle gereksiz, böyle değersiz, böyle yapayalnız hissettin mi? Ayrılık ölüm kadar acı ve soğuk.Aynalara bakıyorum. Aynada gördüğüm ben değilim. Gözlerim cehennem ateşi.. dudaklarım mühürlenmiş. Ellerim titriyor. Yüreğim kızgın demirlerle dağlandı. Yokluğunun bedeli çok ağır sevgilim.

      Sevinçlerim, hayallerim, umutlarım, renkli dünyam elveda.. Elveda yaşamak.. Yaşamın anlamı elveda. Kimse farkında değil yokluğunun. Sensiz ne hallerde olduğumu kimse bilmiyor. Anlamıyor yitip giden bir aşkın kederini.

      Düne kadar en yücesini yaşadım mutluluğun, ayaklarımın altından kayıp gidiyordu toprak, denizlerin ovaların üstünde uçuyordum. Güneş kadar yakındı bana aşk. Güneş kadar sıcak ve parlak. Bıraktın birdenbire, kanatlarım kesildi. Hızla çakıldım yere, boşluğun içindeyim, şimdi hiçbir şeyim.Oysa dünyanın en zenginiydim. Bütün çiçekler bizim için açardı, bizim için ballanırdı meyveler, ekinler bizim için bereketli, sular bizim için çağlardı. Şimdi toz duman içinde kızgın bir çöldeyim. Yönümü yolumu şaşırdım. Sam rüzgarlarına bıraktım gövdemi, sürüklenmekteyim.

      Sen bensiz nasılsın, bilmiyorum. Rahat mısın, mutlu musun, bu kadar çabuk beni unutur musun?.. Nasıl birden mazi olursun?

      Düne kadar gözlerinden aşkı içtiğim, dudaklarında yüreğimi erittiğim, uğruna bıçaklar çekip dünyaya meydan okuduğum ey sevgili nerdesin? Kimlesin?.. kimlerlesin?.. Kimlerle oynaşır gönül eğlersin? Ben burada, terk edip gittiğin yerdeyim.

      Elveda aşkım.. Elveda birtanem.. Elveda sevgilim! Elveda sana..

    • #50132
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Sana Nasıl Anlatmalıyım ?

      Sana nasıl anlatsam bilmiyorum. Ama bildiğim tek ama tek şey seni delicesine çok sevdiğim. Seninle öyle bütünleştim ki ayrılmak değil kopamıyorum senden. Ne seni bırakabiliyorum; ne de kendimi hiçe sayıyorum. Bunların ikisini de yapamıyorum. Çünkü artık düşünemiyorum. Kafama, benliğime o kadar yerleşmişsin ki; seni oradan çıkartmak olanaksız. Belki kendimi küçük düşürüyorum ama sevgide küçük düşme söz konusu olsa bile seve seve senin için her adımı atarım. Seni o kadar çok sevdim ki artık aşkım senden bile öte. Seni sevdiğimi dağlara, taşlara kısacası her yere; bütün kainata haykırmak istiyorum Seni Seviyorum!!

      Bu kelime topluluklarını defalarca senin için ama yalnız senin için tekrarlayabilirim. Biliyor musun; seni sevdiğimden beri artık çevremdeki her şey gözüme daha güzel daha hoş ve de daha ümit verici gelmeye başladı çünkü onlar bana seni hatırlatıyor…

      Dağlar gibi sende içimde çok büyük tutunulması zor bir yerdesin. Tepeler gibi sende içimde ulaşılması zorsun. Zirveye sadece bir kişi çıkar senin yaşamında; işte o da ben olmak istiyorum zirvede tek ben; BEN VE SEN…

      Su gibi berraksın ama içimdekileri de alıp götürüyorsun,yol gibi senin de sonun yok; yani seni sevmenin sonu yok… Bu böyle nereye kadar sürer bilemem tabi. Bunu ben belirleyemem; ama şunu bil ki seninle ölüme bile varım..!

      Sensiz geçen bir gün değil bir salise bile düşünemez oldum. Sen benim; benliğim, varlığım, hayatım, geleceğim, çılgınlığım, sevincim, mükemmelim, sevdiceğim kısacası her şeyim her şeyimsin…

      Sensiz bir hayatın oksijensiz yaşamdan farkı yoktur. Aldığım nefes içtiğim su yürüdüğüm yol her şeyde sen ve senden izler var.

      Seni seviyorum ,Seni seviyorum,Seni seviyorum, Seni seviyorum,Seni seviyorum…

    • #50133
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Aslında…

      Nereye gitsem yanımda götürüyorum sevgimi ve nefretimi…

      Her sabah yeniden sayıyorum kaç gündür görüşmediğimizi. Rüyalarımda görüyorum karşılaştığımız anı, başımı çeviriyorum, bulamıyorum söyleyeceğim kelimeyi…

      Nefretimle uykuya dalıp ve sevgimle kalkıyorum. Her sabah yeni bir güne başlasam da, sensiz yeni bir hayata başlayamıyorum…

      Sabahları cebime koyup “iyi ki”lerimi, “keşke”lerimi, pişmanlıklarımı, çıkıyorum yola, günün bir saatinde “keşke”lerimi alıyorum, başka bir saatinde “iyi ki”lerimi yanıma…

      Bir cebimde ise hasretin hala duruyor, yapacak hiçbir şey bulamayınca kalbim bu yorgun kelimelerden medet umuyor…

      Senden gittiğimde sadece yaralandım sandım, aslında ruhum bedenimden ayrılmış, geriye kalan bir et parçasıymış anladım…

      Artık kiminle konuşsam ruhum sendeki gibi havalanmıyor, bugün kiminle tanışsam kalbim sendeki gibi atmıyor…

      Yanımdan geçen herkese sen misin diye bakıyorum, seni gördüğüm anda başımı çevirip kaçıyorum. Senden uzaklaşmak için sana doğru koşuyorum…

      Bir gün ararsan, açmayacağım diye kendime sözler veriyorum, her telefon çaldığında sen misin diye heyecanlanıyorum. Seni aramamayı cesaret sanıyorum, aramak mı zor aramamak mı bilmiyorum…

      Hiçbir gelen senin yerini doldurmuyormuş, hiçbir giden senin kadar acıtmıyormuş…

      Sensiz bir hayatta da mutluluk yokmuş aslında, yokluğunun acısı sevgimden büyükmüş aslında….

    • #50134
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Gitme Ki, Üşümesin Baharlarım

      Gitme, koca şehirde yapayalnızlık kalmak istemiyorum. Gidersen, sensizliğin içinde hangi duvar avutabilir beni ?..Bırakma beni karanlıklara…Alışkın değilim sabahları sensiz uyanmaya….Gitme umudum…Uçurumlardan esen rüzgarlarda tek başıma bırakma beni…..Acıya kanattığım umutlarımı toprakta ezip gitme…Düş yorgunu gecelerde her sokakta seni aramak acıtır yüreğimi.Her köşede sensizliğe ağıtlar yakmak sonum olur ömrümün. Dur gitme…İçimdeki çocuğun ağlayacak hali kalmadı…Gidersen, uykulara dalıp unutacağım mı sanıyorsun o gözlerini ?…Sorarım sana ; kolay mı tahta beşiklerde hasretini uyutmak ?….

      Yıllarca cebimde biriktirdiğim gözyaşlarımı sende kurutmuşken gitme…Simsiyah bulutlar çöreklenmesin üzerime. Baharın koynunda uyanırken gözlerimi karanlıklara kapatmayayım…Gitme ince sızım…Uzak dağlarına yüreğimi sürüp sana koşmak isterdim ama sırtım kanlı ve yüreğim yaralı…Buğulu camlarda bıraktığım düş mavisi umutlarımı yetim bırakma…Sürgün misali yalnızlığında soğuk prangaları sırdaş bilmek istemiyorum…Yitik bir yüreğin baharlarında açmış dikenleri serme ellerime..Batarsa kanar, kanarsa yaşayamaz yüreğim….Gitme ..Ardından bakakalmasın gözlerim tozlu yollara…İsyanlara bürünmesin gülen yüzüm….Ne olur gitme alınyazım.

      Acılarımı tütünle sarıp bir sigara dumanında çekerken içime, gitme..Dayanamaz bu can gidişine…Rıhtımlara her gece gözyaşımı boşalttırma beni…Ezik yüreğimi karların üzerine serme…Sana koşan ayaklarımda hüznün kirli denizlerine sokma beni…Mavilerin arasında kaybolur giderim….Umutlarımı alıp gitme gül yüreklim…

      Hangi denize sığdırabilirim ki sensizliğin acılarını…Hangi ilaç dindirir sensizliğin sancılarını…Bu dert içimde kabuk bağlar..Solmak istemiyorum kırık aynaların suretinde…Hazanlar girer gelinciklerin gülümsediği bahçelere…Göğümden tüm göçmen kuşlar kanatlanır ucsuz bucaksız diyarlara…Dur gitme….Yalınayak sahillerde gezinmeyeyim….Ellerim dikenlerde avunmasın…Gidişinle yüreğimi yaralarda bırakma ne olur…

      Şiirlerim kederimle, yüreğim gidişinle ağlamasın…Gülen gözlerime hicranlar inmesin…Bereketin ıslattığı toprağıma siyah bulutlar çöreklenmesin…Uçurumlar büyümesin duvarlarda…Pencerelerde kalmasın ıslak gözlerim….Yorgun düşmesin ayaklarım…Gitme iki gözüm…Bırakma beni tek başıma firkatinde…Düş fakiri olarak gezinmek istemiyorum şehrin ölüm kokan sessizliğinde…Ne olur gitme sevdiğim.

      Uyandırma beni ayrılıklarınla..Gitme diyen dudaklarım senden sonra kanamasın….Üşümesin senin sevginle gülümseyen gönül bahçem….Acılarımı unutmuşken sancının kavrulduğu ateşlerde ısıtma beni…Benek benek açan çiçeklerim mevsimsiz solmasın…Saçlarına düşen yıldızlar göğsüme ayrılığının hançerini sokmasın..Gitme canımdaki son can…

      Senin gözlerinden, senin yüreğinden başka bir sığınağım yok sevdiğim..
      Gitme ne olur…Yetim kalmasın yüreğim….

    • #50135
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Seni Seviyorum Sensizken Bile

      Yine sensiz sessiz bir gecede yağmur var bu şehirde. Gözlerinin içine bakarken gülen gözlerim gecenin bu kör vaktinde boşluğu seyrediyor. Balkon demirleri arasına sıkışmış caddeyi seyrediyor. Gözlerim hala gidişini seyrederken takındığı tavrı sürdürüyor. Hala buğulu, hala telaşlı, hala çaresiz, hala başıboş… Hayat ışığının yandığı gözlerim bugünlerde oldukça sönük. Yanıyorlar sevgili, ağrıyorlar, ağlıyorlar… Yanaklarımdan yine damlalar süzülüyor. Yüzümde garip bir hüzün, karşımda gülümseyen resmin… Yanaklarım ıslak, gözlerim dolu dolu… Hani sen nasıl derdin: “doli doli”… Gözyaşlarımı yine özgür bıraktım sevgili, yağmurun yıkadığı bu şehirde, evimin balkonunda.

      Sensizliği düşündüm bir an, sensiz geçen iki haftayı. Ne de acımasızmış meğer hayat. Ne kadar da çile meraklısıymış aşk. Ne çok hüzünbazmış sevenler, sevdalılar. Hiç mi özlemedin beni, hiç mi merak etmiyorsun, hiç mi düşünmüyorsun, hiç mi, hiç mi?… Sonsuzluğa uçup gitmek isterdim sevgili. Sadece seninle olacağım sonsuzluğa. Senin ve benim olmadığı sadece ve sadece bizim olduğumuz bir yere…

      Yağmurun bu şehri ıslattığı gibi gözyaşlarım yanaklarımı ıslatıyor. Yavaş yavaş, incitmeden indiriyor damlalarını. Gözlerim yanıyor sevgili, içim kanıyor…Eskiden canım sıkıldığı zaman, kafamı dinlemek istediğimde, yalnız kalmaya ihtiyacım olduğunda yürüyüşe çıkardım. Yürürdüm yürürdüm yürürdüm… Saatlerce yürürdüm. Dinlenmeden, soluklanmadan yürürdüm ve düşünürdüm. Attığım her adım içimdeki sıkıntıdan bir parça koparır gibi gelirdi bana. Artık öyle uzun yürüyüşlere çıkmıyorum. Artık insanlar arasında fazla dolaşmıyorum. Artık bu şehrin sokaklarını arşınlamıyorum. Bana bakan meraklı gözlerle göz göze gelmiyorum. Artık dışarıda bir yerlerde oturup arkadaş sohbetlerine katılmak beni sıkıyor, eskisi kadar haz vermiyor. Artık işimi de sevmiyorum, mesleğimi de… Lanet ediyorum bu şehre, bu şehrin caddelerine, sokaklarına, parklarına. Lanet ediyorum bu şehrin kokuşmuş aşklarına, aşıklarına. Lanet ediyorum bu şehrin karanlığına… Sana son kez sarıldığım, seni son kez doya doya öptüğüm, sana son kez baktığım karanlığa…

      Şimdilerde hayat sıradan, monoton… İş, ev, para, faturalar, ağlayan gözler, hüzünlü bir yüz ve yalnız bir kalp. Bugünlerde kendimi ölmüş hissediyorum. Ölmüşüm ya da ağır hastayım veya bir kaza geçirmişim ağır yaralıyım. Sevenlerim, ailem başımda toplanmış çaresiz gözlerle bana bakıyorlar. Ellerinden bir şey gelmemesinin hüznüyle bakıyorlar bana. Dudaklarımdan güçlükle bir iki kelime dökülüyor. Dökülen her kelimede sen varsın sevgili. Gözlerimi zorlukla aralıyorum. Yanıbaşımdasın, ellerimi tutuyorsun. Sevgili, gelmek için ölümümü mü bekliyorsun? Eğer onu bekliyorsan biliyorsun ki o çok yakın…

      Bu şehre yağmur yağıyor. Biz yürüyemiyoruz. Seninle yağmurda yürümeyi özledim sevgili. Islanmayı, başımdan aşağıya doğru hızla inen yağmur damlalarını, gömleğimin vücuduma yapışmasını özledim. Seni özledim sevgili…

      Yıldızsız ıssız bir gecede
      Yağmur var bu şehirde
      Seni seviyorum sensizken bile…

    • #50136
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Yine de Gözlerimi Gözlerine Teslim Ettim

      Şehrimin ışıkları aydınlanıyor sessizce ve ben yüzüne sığındığım akşamların hayaliyle yeniden tutunuyorum gözlerine, gizleyerek hala içimde taşıdığım ilk günkü korkularımı. Seni sevmeye kaldığım yerden başlamaya korkuyorum. Birbirimize anlattığımız, birbirimizi hiç ilgilendirmeyen aşk bozgunlarımızdan kaçarak yaşamak zorunda kaldıktan sonra, hangi eş yüreğin herşeyi unutturabilceğine inanabilirdim ki. Hayat bana hep yalan söylemişti. Hayat yaşadıklarımı sahte sonuçlarla bitirmişti hiç farkına varamadan.

      Yine de gözlerimi gözlerine teslim ettim…

      Eski aşklarımın kapılarının yüzüme kapandığı gecelerden birinde karşıma çıkışından sonra, içimde ki şeytanın paramparça oluşuyla sarsılmaya başlamıştı, kafesinin içinde çaresizce bekleyen ruhum. Hiçbirşeyi önceden kestirmeden yaşamaya başlayan ben, yeniden acılarımın geri döneceğini hiç hissetmedim. Kollarının sıcağında dinlerken anlattığın gözyaşı masallarını. Yaşananların yanlış sonuçlarını kabullenmeyen ben, tekrar hüsran denizine açılmış, geri dönmeye yine geç kalmıştım.

      Yine de gözlerimi gözlerine teslim ettim..

      Sığınacak bir liman arayan yorgun bir gemi gibi, çaresiz arayışlarımın sonunda, yanlış seçimlerden biri olduğunu bile bile. İçimde ki boşluğu açarak hatalarla dolu hayatımın en büyük hatasını yapmıştım hiç farkına varmadan. Sevgi dolu dokunuşlarının büyüsüyle unutup tükenişimi, görmemezlikten gelmeye başlamıştım.

      Yine de gözlerimi gözlerine teslim ettim…

      Yaşanılan onca şeyin ardından, yokluğunun iflah olmaz acısıyla arkanda bıraktığın yapayalnız gözlerden damlayan yakıcı yaşlarla. Ölümün eşiğinde ellerimden tutmanı bekliyorum gece gündüz. Bundan sonra hiçbir yürekte varolmayacağımı bile bile. Suskunluğumun sonsuzluğa uzanacağına emin olan, Kırık dökük bir yıkıntı halinde bekliyorum.

      Yine de gözlerimi gözlerine teslim ettim…
      Sonsuza dek umudu görememek pahasına…

    • #50137
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Öylesine Bir Mektup

      Öyle içimdesin ki. Yanağımda dolaşan rüzgardan daha gerçek dokunuşların. Küçük, ürkek, kesik dokunuşlarınla, belki de her zamankinden daha yanımdasın. Yani öylesine, o kadar bensin ki. Ah nasıl anlatsam. Boşuna bu çabalarım, doğru kelimeleri aramalarım. Ne kitaplar yazıyor, ne de sözlüklerde karşılığı var. Yalnızca hissediyor insan, yaşıyor. Kelimeler eksik, kelimeler yaralı. Kelimeler cılız.

      Taşımıyor, anlatmıyor, tanımlamıyor bu duyguyu. Ben de. Çok başka bir şey. Sevginin ortasında, derin acılar hisseder mi insan? Aydınlık gülümsemelerin içine, hüznü yerleştirir mi durup dururken? Gözlerine buğu,diline sitem, yüreğine burukluk, çöreklenir kalır mı asırlarca?

      Gelmeyeceğini bildiği mektup için, posta kutusunu hep aynı heyecanla açar mı? Dedim ya, başka bir şey bu. Ne kadar yalnızsam, o kadar seninleyim şu günlerde. Belki de en başta, tutup seni en derinlere koydum diye oldu bunlar. Kimseler ulaşmasın diye, kimselerin bilmediği, bulamayacağı yollara götürdüm seni. En derinlerde tuttum. Bana sakladım. Derine, hep daha derine.

      Seni yapayalnız, bir tek bana bıraktım. Paylaşamadım yanlış yaptım. Sana ulaşan yolları kaybettim diye bütün bu şaşkınlıklar. Kendimi oradan oraya vurmam. Sağımda, solumda, ne zaman dikildiğini bilmediğim duvarlara çarpmam, hiç görmediğim çukurlarla boğuşmam. Denizlerin, gürültüyle gelip vurduğu dehlizlerin, acılı duvarları gibiyim.

      Duvarlarım yosunlu, duvarlarım kaygan, duvarlarımdan hiç tükenmeyen sular sızıyor. Tutunamıyorum. Renklerim, gün içinde değişiyor. Soluyorum, soğuyorum. Güneş ulaşmıyor içerilerime. Küfleniyorum, yaşlanıyorum. Yalnızlıklar peşimde. Dokunduğum her ıslak duvardan, pis kokulu bir yalnızlık bulaşıyor üstüme. Yapış yapış, vıcık vıcık bir yalnızlık bu. Biliyorum, bütün bunlar, hep benim suçum.

      Seni sakladığım yere ulaşamaz oldum. Yollar, gitgide uzadı ve karıştı. Ümidimi ısıtacak, parlatacak, kımıldatacak bir şeylere ihtiyacım var. Ah onun ne olduğunu biliyorum. Sonu sana geliyor her cümlenin. Her şeyin başı içinde ve sonundasın. Bu değişmiyor. Öyle içimdesin ki. Birden aklıma geldi, tuttum sana bir mektup yazdım dün.

      Çok mutluydum. Gün içinde neler yaptığımı, nelere kızıp, nelerle mutlu olduğumu, tek tek anlattım. Mevsimlerin ve insanların nasıl karışık ve beklenmedik olduklarını yazdım.

      “Yine zamansız yağmurlar” dedim, “Daha önce, hiç bu kadar zayıf değildi güneş ışınları” dedim, “Gerçekten buradaki şarkıları hiç öğrenmeyecek, bilmeyecek, söylemeyecek misin?” dedim. Çok uzun bir mektup oldu. Başından sonuna kadar okudum da.

      Neler yazmışım diye merakımdan.

      Sonra çekmecemden bir zarf çıkarıp, adını yazdım. Büyük harflerle, yalnızca adını. Adresini bilsem gönderir miydim, bilmiyorum. Mektup cebimde. Cebim yüreğime yakın. Yüreğim sende. Sen yüreğime yakın. Öyleyse mektup sende.

    • #50138
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Kaldıramadım Yokluğunu

      Yokluğun içimde ateşten bir gömlek. Her gün yenisiyle değiştiriyorum. Her gün bir öncekinden daha çok yanıyor canım. her gün bir öncekinden daha çok ölüyor ruhum. Senin sevginle hayat bulurken diğer yandan yokluğunla biraz daha yok oluyorum.

      Yokluğun içimde fırtına önceki bir sessizlik. Her zamankinden daha çok durgunum, her zamankinden daha çok yaralı. Rüzgarda yolunu şaşırmış bir kelebek misali salınıyor cansız bedenim sensizliğin girdabında..

      Sana deli gibi aşıkken kollarımın hep boşluğu sarması acı veriyor. Sözler dokunuşların yerini almıyor. Bu yüzden ne söylesem hep yarım ne yazsam hep eksik kalıyor.

      Seni sensiz yaşamaya alıştım demiştim ya.. Yalan söyledim sana. Kendimle birlikte kandırdım seni de.. Bir avuntuydu imkansızlığına karşı.. Bir teselliydi çaresizliğimize nispet.. Hani sensiz yaşayamam ben ölürüm demiştim ya sevgili.. Şimdilerde nefessiz kalışım bu yüzden.. Ben sensizim yokluğunda.. ben nefes alamıyorum.. ben ölüyorum sevgili.. ben ölüyorum.. yokluğun ölümün diğer adı..

      Bugünlerde garip bir hal var üzerimde.. Alıştım sandığım yokluğun yüreğimi eziyor. Şarkımızı dinleyemiyorum artık.. İmkansızlığın ruhumu yakıyor. Şarkımızdan akan her ezgiyle, gözümden akamayan kristal gözyaşlarım kalbimi acıtıyor.. ben güçlü değilim.
      Kalbim kalbine emanet yar..

      Hani derler ya, “gitmek mi zor kalmak mı”… ben bu sorunun cevabını veriyorum şimdilerde gece gözlüm. Benim için en zoruydu aşkını sensiz yaşamak, seninle sensizliğinde kalmak.
      Herşeyi ardında bırakıp da gitmek.. ruhunu emanet aldığın yere teslim etmek..

      Adını kurutulmuş bir gül gibi yüreğimde saklıyorum
      bu sevgiyi senden uzakta sensiz yaşıyorum
      ne sesin var ne kokun
      hangi günahın bedeli senin yokluğun!”

    • #50139
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Acıya TutsaK SensizLiğim

      Aylar olmuştu birbirimizden ayrılalı.Bu gece gözlerin geldi önce aklıma.En gizli, en örtülü yerin…Hep cömert, cefakar,hep nemli,hep arzulu teninden bile gizli.Haklıydım bir başıma evimde.Haklı olduğum kadar yalnızdım da.Onca zaman sonra nasıl isyan ettimse hayatıma, öyle isyan ettim hep nemli, hep arzulu ve cömert olan teninden bile gizli ve örtük olan o gözlerine.Neydi gözlerinin arkasındaki gerçek? Neyeydi susuzluğun? En çok nerde olmayı özlüyordun? Ne desem açılırdı gözlerinde ki örtü? Sonra,çok sonra duydum.Birisi vardı hayatında.Bu ayrılık boyunca kimi görsem bunu söylüyordu bana .Bilirsin, insanlar acıtmayı, kanatmayı severler.Korur gibi, acır gibi, okşar gibi incitirler.Öç alır gibi severler.Farkında değilmiş gibi yaralamak isterler.İşte o an, sensiz kaldığım günler boyunca aslında ne kadar acı çektiğimi anlar anlamaz, aradım seni.Çünkü insan kendi çektiği acıya saygı duymuyorsa hayata da saygı duymuyordur.Kendi çektiği acıya saygı duymuyorsa, kurtuluş sandığı insanlar ve mekanlar onun en büyük tutsaklığıdır.
      İyilik peşinde koşan bir kötü olduğumu ve hayatın bütün kurallarını unutarak aradım seni.Birlikte olduğun adam çıktı telefona.Düşleri solduran, insanın kendisini kandırmasına bir an dahi izin vermeyen hayatın kuralları gibi çıktı.Hiç hazır değildim buna.Çünkü yıllardır iyilik peşinde koşan bir kötü olmak zayıflatmıştı ruhumu.Kapattım telefonu.Hemen o an…Sesini duyar duymaz…Ve başladım kendimi seyretmeye .Merak ediyordum kendimi.Şimdi ne yapacaktım ben ?Merak ediyordum,ne kadar sahteydim, ne kadar kendimdim?En önemlisi seni ne kadar içten, ne kadar sahici sevmiştim?
      Deli cesaretimi bilerek ve isteyerek içimden kuruyorum!Kapınıza geliyorum.Ve sanki buna çok hakkım varmış gibi, seni herkesten çok sevmişim gibi, kaldığınız apartmanın bütün zillerine sahte olduğunu kendimden bile gizleyemediğim çocuksu bir başkaldırıyla basıyorum.Kabus dolu bir rüyadan uyanmak istercesine adını bağırıyorum yukarıya.Ve aynı anda ikiniz pencereye çıkıyorsunuz.
      Sen ona yalvarıyorsun içeri girmesi için.Geliyorum bekle diyorsun ve içeri giriyorsun.Koşarak iniyorsun merdivenlerden.En gizli, en örtülü yerine bakıyorum, gözlerine…Hüzünle, umutsuzlukla koyulaşmış gözlerine…
      Bir özürle kurtulmayacak kadar büyük bir suçluyum.Gövdeni ruhundan ayıran benim yanlış sevgimdi çünkü.Sana, beni affet, bile diyemiyordum.Karanlıktaki o bakışın yetiyor yanlış sevgim aydınlatmaya.İlk kez bu denli utanıyorum varlığımdan ve koşmaya başlıyorum evime doğru.İçeri giremiyorum.Dışarıdan,ışığı yanan balkonuma bakıyorum.Ve en çok kendi cesedimi arıyorum balkonumun altında…

    • #50140
      taner_karakaya
      Katılımcı

      İlk Kez Elveda

      Ben; bu gece inadına seni düşündüm,ellerini düşündüm, gözlerini düşündüm taparcasına, bana verdiğin mutluluğu düşündüm.

      Sonra; istemeden seni bir başkasıyla düşündüm kıskançlık damarlarımda dolaştı sabaha dek. bir görmeliydin nasıl perişandım.

      Ben; bu gece sana geldim. Yokluğun öyle koydu ki yüreğime; dayanamazdım. Ne karanlık nede korku dinledim. Sadece sendin bu gece gözlerimde büyüyen.

      Sonra; bir türlü utanç duvarını aşamadım. Bilirsin ben kendimden de utanırım. Paramparça geri döndüm kapından.

      Ben; bu gece bütün benliğimi sana verdim. Dualar yağdırdım gökten üzerine,nin-niler söyledim sevi sözcükleriyle, yıldızlardan evler yaptım ikimze küme küme, şafaklardan ağ ördüm sevgimizin ölümsüzlüğüne senden habersiz!

      Ve ilk kez yalnızlığıma ağladım bu gece!

      Kasvetli, iç sıkıcı bir sonbahar günüydü gidişim sana elveda deyişimi hatırla buğulu gözlerimle sana bakışımı ve hiç unutma ömrünün sonuna kadar. Çünkü beni yıllar sonra görürsen o buğulu gözlerimden tanıyacaksın.İnanmamıştın yıllar önce gidişime yarın görücem seni demiştin ne kadar çok yarınlar geçti benim olmadığım. Ellerimi tutup, sarılıp deli kızım benim dediğin ben yoktum. Ama sen öğrendin biliyorum bensiz yaşamayı bensiz bir hayatta mutlu olmayı bende aksini dileyemezdim zaten senin için tek dileğim mutlu olmandı.Ve yıllar sonra da olsa aradın beni sesini duymak güzeldi ben bununla yetinebilirdim yıllar sonra bir dost gibi görebilmek seni konuşabilmek güzeldi. Sözlerin kulağa çok hoş gelsede içten içe ürkütmüştü beni duygularım düşüncelerim, mantığım birbirine karışmaya başlamıştı sen konuştukça! Unutmadım sana ulaşabilmeyi, seni bulmayı kendimi affettirmeyi çok istedim diyordun. Evet bulmuştun beni ve şimdi görmek istiyordun küllenmiş bir ateşi alevlendirmek bütün hayatımı altüst etmek istiyordun. Evliydim ilk aşkın acısını icimde taşıyorda olsam evliydim eşime saygı duyuyor değer veriyordum senin veremediklerin vardı onda güven, mutluluk, huzur hepsi ondaydı vazgeçemezdim ona bu ihaneti bu nankörlüğü yapamazdım ve yapmadımda. Yapamam seninle karşılaşamam dediğim zaman nasılda değişti sesisin tonu beklemiyordun belki, koşarak sana geleceğimi ümit etmiştin sanırım seni büyük bir hayal kırıklığına uğrattım yıllar önce senin bana yaptığın gibi, farkında olmadan acılarımın içimdeki burukluğun intikamını almıştım senden.Ve sana son sözlerimdi “denizi terk eden ilk balık sen değilsin belki ama balığı terk eden ilk deniz benim”elveda sonsuza kadar elveda!

    • #50141
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Zaten Yoktun

      Zaten olmuyordu;Ya benden az önce geçmişti, ya o geç geliyordu nefes arası sokaklara.

      Şimdi hangi hesapların tutmadığı defterleri yeniden karıştırmanın ne anlamı vardı.

      Ardından baktığım saatlerde değimliydi, radyolu kan arayışlarım? Yusuf ağlıyordu gece yarılarında, biz içiyorduk, nikotin yüklü arabalarda sesine benzer sesleri kovalıyorduk. Karakuş tesisleri ilçenin başıydı kimilerine, kimilerine sonu…Yüksekçe bir yer tutup önümüze gelen ağaçlara çelme takıp gözetliyorduk halı sahada ışıklara koşuşarak ölen gece böceklerini.

      Yahut yıldızlardaydı gözlerimiz, kimin kaçıncı dakikada attığı golle çınlayan sese aldırmadan. Zaten olmuyordu ya biz zorluyorduk.

      Cevapsız sorular sormakta üstümüze yoktu. Onun kaşı karaydı, öteki ezelden sabıkalı söylemde, hele iki türkü duymayıversin beriki, iki gözü iki lal susmak ki, dağlar yıkılır sanırdınız üstüne… Derken kar yağardı pencerelerinize, buz tutardı aşklar ağlayamazdınız. Her solukta eskimiş şiirler düşerdi yollarımıza. Düşlerdeki umutları saklardık dağlara. O dağlar ki bin yıllık eşkıyalığımıza sığınaktı her dar zamanda, biz bunu bildik. Bunu söyleyemedik ve fakat biz buyduk. Herkes kadar kahraman, herkes kadar korkak, herkes gibi cahil ve cesur.

      Zaten olmuyordu, herkes gibi yaşayarak herkesten farklı olunmuyordu.
      Bütün saatleri keşkelerle doldurup yeni bir başlangıç yapmak mümkün mü hayata dair?
      Zaten olmuyordu da biz olduruyorduk yarı aydınlık sabahları , yarı karanlık duraklarda. Oysa o vardı apaçıktı, çıplaktı ay gibiydi, ay gibi çırılçıplak, ay gibi uzak benden. Saatler geçiyordu habire. Terliyorduk, tekliyordu kelimeler dudaklarımda. Hücreme girip en ayıp sözcüklerimi yazıyordum herkesten gizli. Ben bu ayıp sözcükleri seviyordum işte. Kime neydi, kim bileydi?

      Tenhaları seviyordum en çok. Tenhalar soru sormuyordu, yargılamıyordu. Levhalar sokmuyordu gözüme, sesimi kesmiyordu. Sessizliği bu yüzden seviyordum, sensizlikle yıkıyordum sessizliği. Sessizlik sana bakıyordu, ben akıyordum dilsizliğe.
      Zaten yoktu benimki delilikti. Ben deliliğimi seviyordum, delilik sınıyordu sabrımı. Ben her akşam bir kez daha öldürerek kendimi dağlara bakıyordum. Dağlar kızıla dönüyordu, donuyordu içimdeki ateşle. Ben dağa bakıyordum, dağ orda hiç usturubunu bozmadan öylece duruyordu.

      De ki ölmek kolay değil, sulara dönmek toprak olmak, ama işte ölümü özleten gözlerin vardı, vakit dardı. Zaten yoktu ya ben var diyordum sorgucularıma .

      Kirli tutanaklara geçiyordu adımız. Mürekkebi dağılmış sözcükleriydik vakitsiz aşkların. Sahipsiz dosyalara kilitlenecek unutulmaya mahkum edilecektik.

      Kaç bin yıldır susuyorum olmuyor hep susmak. Değimli ki aç kalkıyoruz bütün sofralardan , değimli ki hep sonradan haklı buluyorlar sözlerimizi, bağırasım geliyor avaz avaz .

      Zaten yoktu… sararmış bir fotoğraf bile bırakmadan ardına gidenlerin sesleri ne kadar kalırsa o kadar vardı…

      Gizil haberlerin ortasında küskün bir selamla anıyorum kucaklaşma saatlerini. Küskünlük sırası bende diyorum, susuyorum adamakıllı. Bu suskunluk beni öldürür biliyorum.

    • #50142
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Gözlerinedir Bu Satırlar

      Sol göğsümün altında ki karanlığı aydınlatan gözlerine bu satırlarım…

      Gözlerin anlatırdı yüreğini… Sen konuşmayı sevmezdin… Bende susmayı isterdim ama, olmadı sevdiğim.. Araya yasaklar ve ayrılıklar girdi. Bunu ne sen istedin, ne de ben. Ağlayışlarım terk edip gidişine değil, ben sensizken senden diye sensizliği de sevdim… Sense; seni de, sensizliğini de alıp gittin…

      Sen gideli düşünüyorum da, aşkın tarifini buldum sonunda… Alışmakla vazgeçmek arasında bir şey… Sevdiğin bir şeye alışıveriyorsun… Bu çok kolay oluyor tabi… Gün geliyor, alıştığın şeylerden vazgeçmen gerekiyor, zor olanı da bu ya, vazgeçmeye alışmak…

      Yokluğuna alışmaya çalışıyorum günlerdir…
      Bir zamanlar gözlerin, gözlerimle buluştuğunda, mutluluktan uçacağımı sanırdım… Aşk vardı bakışlarında. Boğulurdum da gözlerinin derinliklerinde, yine de şikayetim olmazdı kadere… Ne garip değil mi? Hiçbir şeyim gibiydin, ama her şeyimdin..
      Ya da her şeyimdin, ama hiçbir şeyim değildin…

      Hatırlıyor musun? Komşunun ziline basıp kaçan çocuklar gibi yaramazdık… Onlar kadar masumuyduk bilemiyorum… Değildik gibi geliyor bana… Sen ne dersin?
      Bütün lekeleri saflığa mı kattık sence de?

      Artık sana (ve gözlerine) yazmak istemiyorum… Yazdıklarımı okuduğumda daha bir seviyorum seni… Siyahla beyaz, geceyle gündüz gibi, beni seviyor olma, ya da sevmiyor olma ihtimalin…

      Bu gün gözlerine baktım… Artık yabancınmışım gibi bakıyorsun yüzüme… Gözlerinde aşk yoktu.. Dahası sevdiğini sanıyormuş gibi bile değildin.. (buna bile razıydım aslında) O günlerden bu günlere değişmeyen iki şey kalmıştı… Benimle yalnız kalmaya korkuyorsun… Ve hala, gözlerine her bakışımda boğuluyorum…

      Her şey başlayıp bitiyor bu dünyada… Sevmediğimiz şeylerinde bir sonu oluyor, sevdiğimiz şeylerinde… (ve tabi seviyorum zannettiğimiz şeylerinde ).

      Seni alıp götüren bir şarkı beklemediğin bir anda bitiveriyor sözgelimi…
      Sevdiğin insanlar bir gün kaybolup gidiyor kalabalık arasında…

      Gerçekten sevdiğini biliyor olsaydım, yokluğun alışmak daha mı kolay olurdu, yoksa daha mı zor.. Kestiremiyorum…

      Senin haklı olduğunu biliyorum, ayrılık vakti gelmişti ve sen gitmeliydin…
      Ama her şeyin bir yalan olduğunu düşünmek acıtıyor işte içimi….
      Bu kaderi sen yazdın, unutma sen seçtin ayrılığı…
      Bir düşün bu aşkta nankör olan hangimizin sevgisi?
      Neden öfke var gözlerinde?…

    • #50143
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Mavi Yalanlar

      Mavi yalanlarla hayatımızı, kiralık günlere gebe bırakmanın hazin sancısıyla, hayatın bürokrasisi içerisinde yüreğimizi ters bir akıntıdan, başka bir akıntıya salarak, boğulmadan daha nereye kadar savaşırız bilemiyorum ..
      Hayat her şeye rağmen devam ediyor, bak yine doğdu güneş, ama sancılı ama hicran yaralı, şafaklar atmaya devam ediyor edecekte, hatta biz bu fani dünyadan göçtüğümüzde bile … esasen artık kendimizi, fazla üzmenin de bir anlamı yok, şu da bir gerçek ne kadar hayırlar üretip üzüntüyü ertelesek de gökkuşağı rengindeki sözlerle kendimizi teselli etmeye çalışsak ta, bir adım avuntudan öteye gidemiyoruz, çünkü?.. bizler “İNSAN” ız .. hep bu yüzden yaralı hep bu yüzden bir yanımız kırık ..
      “Şimdi en acı zamanların yalan kuytularındaki gerçekleriyle karşılaşıyorum, nefesim daralıyor, kelimeler boğazımda, ölüme davet gibi düğüm, düğüm korkuyorum” Zor bir zaman, bozgun ruhumuzda, her şey kül rengi, yaşam denilen süreç mavi yalanlarla, kiralık günlerle, aşkı, sevgiyi, ayrılığı, tek kişilik acıları yüreğimize yüklemekte … onuru hiçe saydırmadan nereye kadar aşk yaşar belli değil .
      Güneş tüm bedenlerimizi aşk sancısı gibi kavurmakta, esen rüzgarlar ağlamaklı hallerimize bir parça daha ateş atar gibi, savulun kederler, dağılın inatçı acı bulutlar, yıkılın yalan maviler, kaçın gökkuşağı sözler, bağ bozumu yüreğimizi daha fazla incitmenize müsaade etmeyeceğiz …

    • #50144
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Seni İstiyorum

      Hiçbir düşümü ertelemedim ben. Yaşayacağım hiçbir şeyi sonraya bırakmadım. Sonra diye bir şeyin olmadığını biliyorum çünkü. Hep yarına dair hayaller kurmak, gelmesi mümkün olmayacak zamanları beklemek benim işim değil.

      Aşk zamana meydan okur ama sen karşı koyamazsın ona. Orada durup öylece bekleyemezsin geleceği. Bir adım atmalısın, bir el uzatmalısın aşka doğru.

      Aşkın anahtarı cesaret değimli yar? Cesur olmak gerekmez mi bir sevdayı yaşamak, büyütmek için…

      Bu kentin sokaklarında el ele dolaşabilirdik. Girmediğimiz sokak kalmazdı. Bakışlara aldırmadan sokağın ortasında sarılıp öpebilirdim seni.

      Bir şarkıyı sözlerini bilmesek bile bağıra çağıra söyleyebilirdik. Sonra bir filme gider, bir kitap okur, bir martının bir lokma simit kapabilmek için vapurların peşinden bıkmadan uçuşunu izleyebilirdik.

      Paylaştığımız her an beynimize bir daha çıkmamak üzere kazınırdı. Özlerdik birbirimizi delicesine. Bir saati yalnız geçirsek, bir sonraki saati iki saatlik yaşardık.

      Peki biz ne yaptık? Aşkı bir bekleyiş sırtına yükleyip ona sadece uzaktan bakmak ile yetindik. Her an aşkı yaşamak varken, her gün birbirimizi keşfetmek varken, bu yolda birer kaşif olmak varken sürgünleri yaşamaya mahkum ettik birbirimizi. Bu sürgünlüğe son vermenin zamanı geldi artık. Sana huzur vaat etmiyorum. Aşkta huzur arayan yanılır.

      Gözlerinin içine bakıp “Seni Seviyorum” demek istiyorum. Aşkın akışına kapılıp hiçbir kaygı duymadan gidebildiğim yere kadar gitmek istiyorum. Kokunu içime çekmek, teninin sıcaklığıyla irkilmek istiyorum. Yaşama senin adınla anlam katmak için, ruhumun yalnızlığına, yüreğimin acısına son vermek için, daha mavi bir deniz, daha mavi bir gökyüzü, daha mavi bir sevda için.

      Seni istiyorum, yarın öbür gün, öbür hafta, öbür ay, öbür yıl değil….Şimdi!

    • #50145
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Kızamıyorum Artık Sana

      Seni neden bu kadar çok sevmişim diye soruyorum yüreğime?Düşünmeden,sonunun ayrılık olduğunu bilerek hem de.Susuyor yüreğim,cevap yok…İmkansızlığını görerek sonuna dek kapılarını neden açmış bu yürek?Belki de cevap senin imkansızlığında gizli…
      Belki de imkansız olduğundan bu kadar değerliydin.Yüreğim bir rüya görüyormuş seninle.Her mutlu uyandığı sabahta yanında seni bulduğunu sanıyordu ya.Aslında her gün başka bir rüyaya uyanıyormuş,içinde sen olan.Zaten gerçeğe hiç açmadı ki gözlerini…Gönül gözüyle sevmek bu işte..Gözlerinle uyurken gerçekleri göremezsin.Gönül gözün açıktır onu kapatman imkansız olduğundan sevdikçe seversin işte.Ne seni dinler,ne gerçek dediklerini..Ve bir gün sen zamansız uyandırınca…Yanımda ve elimde sadece yüreğimdeki gerçek sevgiyle kalakaldım işte.Başka da gerçek olan birşey yokmuş ki…Ortada sana olan duygularıyla dolu kırık bir kalp ve yokluğundan kalan koskoca bir boşluk…Benim gerçeğim bu oldu işte..
      Bitti.. Gördüğüm senli rüyalar,mutluluklar,seninle ilgili tüm umutlar bitti…İstediğin buydu bitti…
      Sevgim gerçek olduğu kadar çaresiz ve yanlızdı bitti…Rüyalar bitince yürek acılarla karşılaştı ve bitti…Kızamıyorum artık sana.Sen başka yüreklerde yaşamak istedin sadece,başka baharları özledin belki de.Bunu gören yüreğim kendini korumak zorundaydı bitti…Ağlayıp çırpınmanın da çözüm olmadığını biliyor şimdi.O yüzden hiç sesi çıkmıyor.Çıkmayacak ta çünkü hatasını biliyor.Karşılıksızlığını ,imkansızlığını bile bile sevdiği için suçlu olduğunu biliyor…

    • #50146
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Kaç Yaz Kavruldum Sensiz

      Kaç bahar geçti sensiz yada kaç yaz geçti sıcaklarda kavrulurken sensiz, Hüznün kollarına bıraktığın günden beri yüreğim yanıyor.Acının tadını alıyorum artık ve acıyla mutlu olmayı öğrettin bana.Sevdayı delice yaşatıp sevinci denizlere atıp fırtınalarda yaşamayı ,yağmurda çorak toprak gibi suyu tadar oldum.Yağmuru göz yaşım gibi görmeyi öğrettin bana.Biliyorsun yağmuru ne çok severdik. Yağmur yağdığını görünce çocuklar gibi sevinir,çılgınca dışarı atardık kendimizi .Üstelik şemsiyeyi de almayıp ıslanmayı tercih ederdik.Koşarak, Deniz kenarına gelip yağmur damlacıklarının dalgalarla dans edişini sonrada kayboluşunu seyre dalardık.Ha birde şakacıktan sen Arap kızı olurdun küçükken duyduğumuz şarkıya benzemek için!… İşte sen buydun tıpkı bebek gibi,şımarık ve o kadarda güzel yakışırdı ki sana.Ya saçların yağmurda ıslandığında aldığı şekle gülüp,benim yüzüme vurmak için bukle olmuş saçlarını sağa sola sallardın.Ama,sen ne şimşek çakmasını ne de gök gürlemesini severdin.Bunları gördüğünde bir telaş içinde gözlerini kapar kulaklarını sıkıca kapayıp başını göğsüme yaslardın.Ben senin titremeni ve çocuklar gibi korktuğunu hissederdim.Ah sevdiğim ,duman bakışlım kirpikleri ıslak yüreği yanık sevdiğim itiraf ediyorum;Biliyor musun, işte o korkulu dakikaların geçmemesini ne çok isterdim . Islak saçlarınla yasladığın göğsüm deliler gibi inip kalkarken,dağılmış bukle bukle saçlarını toplar gizlice öperdim.İşte o an saçlarından süzülen yağmur damlacıkları gözlerinden akan göz yaşı gibi içimde sızı bırakırdı..Ah duman bakışlım ben seni yağmur gibi sevdim.Şimşek gibi yüreğimin atışıyla bağlandım.Gök gürültüsü gibi içim içime sığmayarak sevdim.Ben seni gökkuşağı rengiyle yaşadım.Duman bakışlım,şunu bil ben hala yağmurun yağışını seviyorum…

    • #50147
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Gözlerinin Seyrindeyim

      Sana bakarken nedense hep gözlerim buğulanıyor.Öyle bir dalıyorum ki o gözlerinde…Dupduru bir su gibi gözlerin , katışıksız , saf berrak bir su gibi.

      Öyle kayboluyorum ki gözlerinde bulunmayı hiç istememecesine.Öyle bir yol var ki gözlerinin kuytularında her adımda bambaşka bir ışık demetine giriyorum. İlerledikçe gözlerinin derinliklerine kayıp yaşantılarımı buluyorum.

      Çocukluğum ,gençliğim ,anılarım ,yarım kalanlarım gizlenmiş gözlerine.. Yürüdükçe gözlerinin daha derinlerine eşsiz bir melodi çınlıyor kulaklarımda ve seni görüyorum uzaklarda ,çok uzaklarda ,sanki bir sis bulutu içindesin kolların açık bana bakıyorsun..Adımlarım hızlanıyor ,kalp atışlarım adımlarımı kovalıyor , koşmak istiyorum sana ,koşamıyorum . Sen sadece bakıyorsun ve gelmiyorsun!!!Birde gözlerinden okuyorum ; aslında sende seviyorsun….

      Ben hergün gözlerinin seyrindeyim sevdiğim. Zaman zaman dalıp gidiyorum uzaklara ufuk noktasında bir çift göz beliriyor … Rengi; hazan mevsimi gibi ılık bir bahar yeli esiyor yüreğime gözlerin ne kadar yakın bana …Sen gençliğim kadar uzak olsan da! Bense kaybolmayı seviyorum hazan rengi gözlerinde.Seni bende bulduğum tek nokta gözbebeklerin ve ben sende kayboluyorum.

      Bir gün ararsan beni ; ya gözlerinin derinliklerine bak ya da kalbinde ıssız , kuytu bir köşeye…Ben kendimi sende bulmuşum bir gün kaybolursam eğer sakın başka yerlerde arama beni. Bil ki sende bir yerlerdeyim , bil ki senden kaçarken sana gizlenmişim…

      Tanımsız bir duygu yaşarken gözlerinde , ifade edecek bir sözcük bulamazken sözcük hanemde,ve kısaca özetlemem gerekirse ;

      Ben Seni Seviyorum….

    • #50148
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Sen Mutlu Ol

      Seni ne çok sevdim ben. Ne çok gözyaşı döktüm senin için. Geceleri sen yatağında meleklerin kanatlarıyla uçarken ben penceremin önünde senin rüyana girmek için dua ederdim. Bir bakışına, bir dudak kıvrımında titreşen gülüşüne ulaşmak için dünyanın bütün çiçeklerini önüne sererdim.

      Şiirler, şarkılar, sevgiler içimde tutuşan bir ateş, onun yangınında senin için kül kesildim. Ağır hastalar geceyi zor geçirir. Sabahı bekler kırgın yürekler, hasta umutlar, yalnız ruhlar. Yalnızdı gecelerim. Hastaydı gecelerim. Kan kaybından giden bir yaralı gibi umarsızdı gecelerim. Bir uçurumun kenarına beni taşıyan karabasandı gecelerim. Adına yalnızlık dedim. Sensizlik dedim.. Sen beni bilmedin, beni tanımadın, beni sevmedin.. Bu bir ölümdü, bu bir fermandı .. Bıçak kesmez artık beni, ip asmaz, çeküller yüreğimi taşımaz. Yaşamak mümkün değil, yalnızlık karanlık kapılarıyla üstüme kapandı. Amansız acılar içindeyim.

      Ey Sevdiğim.. Ben seni ne çok sevdim. Dünya bildi, bir sen bilmedin. Yalnızlığın diğer adı aşka karşılık almamaktır. Kaçılamayacak kadar yakın, tutulamayacak kadar uzak bir yerdesin.. Benim aşkıma yalnızlık kucak açtı. Senin yokluğuna dokundum, içim yandı. Odamın çıldırtan sessizliğinde sana seslendim. Yankısı döndü dolaştı, senin kapıların bana kapalı. Kendi sesim yine bana ulaştı. Anladım ki beni hiç duymayacaksın.

      Sana sitem edemem. Sana kırılamam. Bir tek dileğim var senden, son bir tek isteğim. O da MUTLU OLMAN.

      MUTLU OL SEVDİĞİM.. BİRİCİĞİM.. AŞKIM. NEREYE, KİME GİDERSEN GİT YETER Kİ SEN MUTLU OL.

    • #50149
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Yalnızlığıma Ağladım Bu Gece

      Ben; bu gece inadına seni düşündüm,ellerini düşündüm, gözlerini düşündüm taparcasına, bana verdiğin mutluluğu düşündüm.
      Sonra; istemeden seni bir başkasıyla düşündüm kıskançlık damarlarımda dolaştı sabaha dek. bir görmeliydin nasıl perişandım.
      Ben; bu gece sana geldim. Yokluğun öyle koydu ki yüreğime; dayanamazdım. Ne karanlık nede korku dinledim. Sadece sendin bu gece gözlerimde büyüyen.
      Sonra; bir türlü utanç duvarını aşamadım. Bilirsin ben kendimden de utanırım. Paramparça geri döndüm kapından.
      Ben; bu gece bütün benliğimi sana verdim. Dualar yağdırdım gökten üzerine,ninniler söyledim sevgi sözcükleriyle, yıldızlardan evler yaptım ikimze küme küme, şafaklardan ağ ördüm sevgimizin ölümsüzlüğüne senden habersiz!

      Ve ilk kez yalnızlığıma ağladım bu gece!

    • #50150
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Sen Bensiz Yaşayamazsın

      Sen bensiz yikilamazsin bile, gözyaslarin durmaz, akar her nefesinde ya. Ya bir damla, ya da bin damla bazen. Zaman öyle ben yapti ki seni, sen bensiz aci nedir bilemezsin. Uyuyamazsin bensiz, aci dolu sabahlari zor edersin, soguk yataginin benim tarafimda dönerek defalarca, belki de islatarak her damlayla ben kokan yastigini, unutma ama benim tarafimdaki yastigi.

      Sen bensiz merdivenlerden bile inemezsin, beni düsünmeden. Her sabah kahvalti yaparken aklina gelirim yine, yasadigin yerdeki yasadiklarimla, ardindan bir bardak keyif çayinla keyfini kaçiririm, aklina gelirim. Sen beni unutamazsin.

      Sen bensiz gülemezsin de, gülümseyemezsin de sana gülenlere. Ansizin dudaklardan dökülen aci bir söz gibi beliriverir. En son benimleyken yasadigin kahkahalar aklina gelir. Unutmamissindir tadini o mutluluklarin. Sen ben siz yasayamazsin. Ama ben sensiz nefes alirim.

      Sen bensiz uyuyamazsin. Aci dolu sabahlari zor edersin, soguk yataginin benim tarafimda dönerek defalarca, belki de hala ben kokan yastigini islatarak gözyaslarinla. Sen bensiz hiçbir sey yapamazsin. Sen beni unutamazsin. Sen bensiz yasayamazsin.

    • #50151
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Yıldızlar Sevişmeli Gözlerinde

      Karanlıklardan yıldızları sağdığım geceden yazıyorum bu satırları. Hasretini azık diye fakir soframa sunduğum ve su diye kana kana avuçlarından umudu soluduğum yüreğine bırakıyorum tüm kelimelerimi.. Gecenin ihtiyar yüzüne akan bir nehir gibi akıyorum avuçlarına.Ne olur kızma bana. Saçlarından tokaları çözüp nadasa bırakılmış toprağım için yıldızları topluyorum saçlarından. Ve yetim çocukların düşlerine bir yudum sevgini ödünç alıyorum Melek’lerin gülleri tutuşturduğu kırmızı yanaklarından..

      Bulutların gecenin karanlığa inat toprağı dudağından öptüğü zamanlarda hayal ediyorum seni. Gözlerimi kapatıp varlığına uzanıyorum. Çam kokularının soluğuma karıştığı yerlerde geziniyorum..Yitik kelimelerimi yıldızlara mandalsız asıp gülüşlerinde kurutuyorum acılarımı.. Rüzgarla seni arıyorum karanlığı ezerek. Aşıyorum uçurumları, yıkıyorum aramızdaki örülü hasret duvarlarını.. Yüreğine usulca eğilip yüreğine dokunmayı istiyorum..Gözlerine dalıp dalıp nefesinde yitip yitmek. Ve sabaha kadar dizlerinde bir cocuk gibi ağlayıp sevdamı solumak. Senin dudaklarından havaya kanatlanan her cümlede kendimi bulmalıyım. Bana dair, sevdaya dair sözcükler eklemeliyim her cümlenin sonuna.. Biten her sevda kelimesine kendimi ekleyip vuslata kanatlandırmalıyım ıslak heceleri.. Sessizliği giyinmiş ayak izlerimi gizleyip sana geliyorum. Gögsüne yaslanıp güneşi senin gözlerinde izlemeliyim. Ay’ın karanlıkla olan kavgasını görmeliyim kirpiklerinde.. Üşüyen yetim kuşların avuçlarından kana kana rızklarını alıp senin omuzlarından kurak bozkırlara salışını izlemeliyim varlığında.. Seni gördügümde zamanı vuslatta durmalıyım.. Soluğunda ısıtmalıyım üşümüş hecelerimi. Duraksız yolculuğumu yüreğinde sonlandırıp sonsuzluğu içmeliyim avuç içlerinden. Bedenimi bedenine yaslanıp yüreğine dokunmalıyım. Dokunduğumda titremeli sesim, içimde sebebini bile bilmediği yangınlar başlamalı.. Sönecekse senin ıslak dudaklarında sönmeli yokluğunun kelimeleri…Atacaksa nabzım, senin ellerinde atmalı…Senin varlığındayken yağmurlarla dans etmeliyim. Güneşi yanaklarına bırakıp kirpiklerinde yakmalıyım gökkuşaklarını.. Seninle başlayan her cümleye umudun gülümseyen kelimelerini yapıştırmalıyım.

      Yüreğimi yüreğine yaslayıp yıldızlarla süslüyorum suskun geceyi.. Gözlerimi kapatıp karanlığa , gözlerinin şavkında umudu soluyorum. Seni düşlüyorum yeni salkım veren üzüm bağlarında..Alnımın kurak cayırlarında bir an seni düşünüp her çeşmenin dudaklarında ılık nefesini soluyorum. Bir an yüreğimi nefesine bırakıp gözlerimle yüreğine dokunmayı istiyorum. Rüzgar olup saçlarına dağıtmayı iç geçiriyorum. Dalıp dalıp diliyorum varlığının suskun denizlerinde.. Bir an içinde Cenneti saklayan gözlerine baksam, iplik iplik güller yağıyor avuçlarıma. Ne zaman sesini duysam rüzgarın koynunda gözlerimde nice nilüferler tutuşuyor. Ne zaman gözlerinden baharlara kanatlansa düşlerim, semaya yükseliyor ezanlar..Dalıp dalıp senin gözlerinde sayıklıyorum yasaklı kelimelerimi.. Acılarımı yüreğinde öldürüp yine senin nefesinden havalanıyorum mavi bulutlara. İki dudağından akan soluğuna tutunup memleketimin sazlıklarına kanatlanıyorum…Ve usulca yüreğine dokunup varlığında ölmeyi diliyorum Yaradanım’ dan. Senin bir yudum sevdanda yıkanmalı tüm düşlerim.. Ilık nefesinde soluklanmalı dağlarımdan göçen yaralı kuşlar….

      Her soluğunda yıldızlar sevişmeli gözlerinde. Her gözyaşında yetim ceylanlar boyun büküp umutlar vuslata bürünmeli ılık nefesinde. Gözlerindeki sevda ırmakları isyan edip aksa gözbebeklerinden, bentler kurmalıyım bedenimden kirpiklerine. Akışına engel olamasam da , toprağın elbisesini giyinip kana kana içmeliyim zemzem kokulu gözyaşlarını.. Çünkü , sen umuda gülümsemelisin. Kıyamasam da yüreğine dokunmaya; her nabız atışında yüreğine dokunuyorum sıcak nefesimle.. Çünkü, her dokunuşumda hayata tutunuyor ve sevdaya gülümsüyorum…

    • #50152
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Boşluklar Ve Ben

      Geçecek bi tanem geçecek. Her şeyin geçtiği gibi. Kıyılarına vurup duran bir deniz var içinde. Durulacaksın.”

      Ne anlatmalıyım sana. Yüreğim acıyor. Ellerim sıyrık içinde… Yenildim. Yine bilmem kaçıncı kez yenildim.
      Yeminlerim, asık yüzlü kararlarım, asla olmazlarım……. hiç biri kar etmedi. O, gelişi hep bilinen ama çaresiz teslim olunan kasırga gibi. Direnmeyeceğim. Bir idam mahkumu gibi teslim olacağım.

      Kimse yok, ellerimi bırakma, düşeceğim…”

      Gece kanıyor sessiz ve derinden. Yüreğim iki parça, ay gibi. Ellerim kanıyor, sar onları.
      Ellerim sana kanıyor, tut onları…….tutabilirsen. Sorularına cevap alamamayı sevmezsin ya,
      aslında hep cevaplarını bilmediğim sorular var hayatta. Durmadan onları soruyorsun.
      Oysa konuşacak ne çok şey var. Şu huzursuz insan kalbinin sukun bulduğu cennet bahçelerinden
      söz etmek isterdim mesela. Kalbim sakinleşirdi belki.Sonra masallardaki peri kızlarından bahsetmedik.
      Hani hep bir sırları vardır da ifşa ederlerse bir güvercin olup uçup giderler.
      Gülüyorsun içinden, “Peri kızı mı sanıyor bu kendini?”, diyorsun. Biliyorum. Ama sen bilmiyorsun…

      Hayat; benim için boşlukları doldurabilme becerisi

      Geceyi kanatıyor bakışların. Sessizce iniyor üstümüze rahmet. Taa derinlerde kimsesizlik. Ben mi?
      Ben boşlukları dolduruyorum; boş sandalyeleri, boş saatleri, fill in the blanks'le belirtilen kelime arası boşlukları,
      avare boş gönülleri… Eyvallah etmiyorum ne sana, ne neon ışıklı hayatlara ya, yine de bir parçam kalıyor orada.
      Çekilmiyor hayat ya da çekemiyorlar bizi, bilmiyorum. Boş ver. Saçlarını okşayıp, dudağındaki tebessüm oluyorum,
      usulca kalbine dokunuyorum sonra.

      Ey aşk! Son hamleni yap şimdi. Hazırım…

      Yoruldum. Dipsiz bir kuyuya düşüyor gibiyim. Çırpındıkça daha hızlı, daha hızlı düşüyorum.
      Tutunmaya çalıştıkça parçalanıyor ellerim. Ey aşk, hadi gel! Buradayım. Yeter uykusuz gecelerim,
      yürek çarpıntılarım, kor gibi yakan hasretlerle geçen günlerim.
      Ne mümkün sevgili ve ne mümkün toprak.

      Ey aşk! Hazırım. Son hamleni yap şimdi….

    • #50153
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Sadece ölüp son bir kez gideceğim…

      Gözbebeklerinde kendim yerine başkasını gördüğüm insan…yalan söylerken bile nasıl bu kadar masum durabiliyordun? sarılırken bile başka bir tenin soğuk kokusunu duyuyordum..

      içten içe ağladığım kaç gecenin hesabını verebilirsin ki en fazla söyle? en fazla kaç intiharıma sebep olabilirsin? yüreğimin sancılarını nasıl yok edebilirsin?

      bu gece başka bir ölüm gecesi daha? bu kez gem vurmadan geldim acılarıma…uçurum yüreğin ve ben hiç korkmadan cesurca ölmeye razıyım kollarında..

      kahretsin..kollarına son bir defa daha sarılmak o soğuk kokuyu duymaya bile razı olmak…ne kadar acı..

      korkularımı ve heyecanlarımı başka bir yere koyup,yanıma sadece her zaman hasret olduğum yüzünü alıp,gidiyorum bu gece ölüme..

      Peki bir geceliğine müsait mi yüreğin?
      Sadece ölüp son bir kez gideceğim…

    • #50154
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Yıldızlara Kapat Gözlerini

      Yine güneşin üzerine zifiri karanlıklara örtüldüğü gecelerden sesleniyorum sana…Yıldızların geceye, sevdanın yüreğime vurduğu saatlerdeyim yine..Üç duvar ve duvarlara sinmiş yalnızlık..İçimde sensizlik yalpalıyor sessizliği…Ürperiyorum sokağımı işgal eden ayazlardan.Acılarının bağdaş kurup oturmuş yalnızlıklarda dayanma sebebin olan gamzelerimden seni mahrum etmekten korkuyorum…Sana sığınıyorum..Göz çukurlarının altındaki ince cizgilere sığınıyorum…

      Yüreğimi sana bırakıyorum…Gece değil gözlerinde yaşanan…Sanki sıcak bir deniz gibi gözlerindeki nem….Bırak ne olur yüreğinden nefes alayım kurak topraklarıma…Bir dem cekeyim hücrelerinin ateşe vurulduğu saatlerde..Ve karanlıklar üzerime cullanmadan gözlerindeki güneşi sereyim karanlıklarıma.Yağmurların fırtınalara sarılmadan ben yüreğindeki Cennete gireyim..Hadi ellerini uzat…Yıldızlarin icinde yeniden doğalim ….Ummanların derinliklerini korkutmasin seni…Yıldızlara kapat o gülen gözlerini.

      Bu sabah perdeleri açmayacağım gül yüreklim..Yüreğimde” güneşim” olmuşken yüreğin, karanlıklara gülümsüyorum bir cocuk misali…Gamzelerimde acan gülüşlerin varken baharlara küskünlügümü ilan ediyorum….Bırak acıların ecel tarlam olsun…Gözyaşların ise son nefesim..Kücücük ellerimle gecelerin koynunda ıslattığın gözbebeklerini silemesem de bırak yüregindeki tüm umutları bir nefes diye içime cekeyim…Aslında bir özür borcluyum sana….Gözyaşlarından düşen her damlayı yüreğimle öpemediğim icin…

      Yüreğine düşen sızıları ve sancıları söküyorum ellerimle…Gözlerini ıslatan yağmurlarla kavgalardayım..Aldırma gömleğimin kan revan icinde olduğuna…Bırak aksın canımdaki nefesim yollarına…Aksın ki gönül bahcendeki kuru toprakları kanımla ıslansın…Sen uyurken geceleri, ben sana gelmekteyim…Saclarını çözüyorum kırmızı tokalarından, her teline yıldızları giydirmek için…Ben nefesini geceye bıraktığın dudaklarindan bir dem sıcaklık alıyorum..Ne olur kızma , seni öpmek icin değil ; kuruyan dudaklarına Cennetin mis kokan nehirlerini bırakmak icin…

      Ve bir gün karanlıklarda kalırsam, gözlerindeki güneşi giydirecegim gözlerime…Bir gün ayazlarin icinde uykusuzluğa isyan edersem, yüreğindeki Cennetin en güzel bahcelerine uzanıp huzuru doldurucağım gecelerime…Sen ” hasretini ve umudunu ” ektiğin ciceğe ben her gün yüreğimin denizlerinden sevdamı bosaltacağım…Ektigin cicege dokunduğun her an ben uzaklardan senin icin bir beyaz güvercin kanatlandıracağım..Kanatlarında yüreğim, gözlerinde ise gülen gamzelerimin olduğu..

      Hadi, uyu ne olur birazdan sabah olacak…Gözlerini kapat..Sanma ki ben seninle uyuyacağım..Sen uyudugun zaman kirpiklerine gökkusagın en güzel renklerini dikmekle uğraşmalıyı..Ve ki sen güneşe gözlerini açtığında ben karanlıklarda sana ve yüreğindeki günahlarına yanıyor olacağım..Ve sen baharlara gülümserken, acılarla yaralanmış bedenine yüreğimin sevda elbiselerini giydirecegim….Korkma, sancılarından…Gözlerini kapat sen…Gözlerini güneşe açtığında ben olmayacağım yanında..Ama ben senin ruhunun en derinlerinde sana yaşıyor olacağım….

      ” Sen ki gül yüreklim;
      Karanlıklarıma gülümseyen güneşim,
      Acılarımda sığındığım nefesim,
      Gülümsediğimde gamzelerimsin…
      Hadi gözlerini kapat yıldızlara.
      Ve gözlerindeki Cennetin icinde nefes alıyor olacağım..”

    • #50155
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Baharın Son Akşamları

      Bugün tüm miskinliğini üstüme sermiş bahar. Bu sıcakta yataktan beni kaldıracak tek güç denizden gelen serin bir dalga olabilir.Şöyle beyaz beyaz köpükleriyle beni kavrayacak, tuzu hüznüme merhem olacak. Hele biraz da güneş düştüyse içine… deniz, huzur olacak. Evvelden tek huzurum gece gözlerin olurdu. Şimdi istediğim tek şey, hatırlamamak seni, gece olmamalı,yirmidört saat güneş kalmalı gökyüzünde ama nerdeeee? Belki de yazı bu nedenle seviyorum. Geç akşam oluyor ya, kış gibi zifiri karanlıkta olmuyor yıldızlar altında sokaklar…Penceremde dalıp gidiyorum lacivert temmuza. Bir de tenini unutabilsem, gün sıcaklığında ki esmer sevdanı.

      Ömrümün kaçıncı yalnızlığına kucak açtığını bilmiyorum ilkbaharın. Kayan yıldızlarla tuttuğum dileklerin kaçının olduğunu. Belki de bir başkasının yıldızıdır hep ucuna takıldığım.Bu yüzdendir arzularımın tükenişi. Kendime bile sıralayamadığım özlemler kaç gecedir tutuşturmuştur kızıl şafakları. Bir kadeh şarap, slow bir şarkı ve tabloyu tamamlayan gözyaşı. Yine yatağımdayım anlayacağın. Güçsüzlüğüme şahit dört duvar. Yaşlarıma avuç açan yastığım ve beni koynuna alan sensizliğim. Susuyorum güneş ve kuşlar gibi, gün gibi uyuyorum.

      Gözümü açıyorum ter içinde yatağım. Sabah güneşi mi, sensizlik kabusu mu sebebini bilmiyorum. Sabahımda, akşamımda,dört mevsim senin adın. Aşk senle bütünleşir gibi geliyordu ama biliyorum ki sensizlikmiş sevdanın güzeli. Ne kadar yakınsam da sensiz daha mutluyum inan gece gözlüm. Kızgınlığımın sınırları yok artık. Özlemlerimin çatısı çoktan çatladı. Gözpınarlarım da kurumak üzere. Hayırsız ismini anmamak için mühürledim dudaklarımı.

      Sana ait bir tek ben varım. Böyle giderse onu da tüketir bu kara sevda Temmuz serilince üzerine. Yaza teslim olmak için çırpınıyor hüzünlerim. Yeni sevdalara yelken açacağım, yüreğime söz verdim. Yakamozlar düşüreceğim karanlık sulara, denizi boyayacağım lacivertlere dolunay altında. Asla siyah olmayacak hayatımda. Seni ve gece gözlerini serptim bulutlara.. Gün gelir yağarsın belki başka kurak sevdalara.

    • #50156
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Yoksun İşte

      Yoksun iste, öLümüne özlemini çekiyorum simdi. Gittin, hayatimdan düsLerimi, aniLarımi sarsarak ve tekmeLeyerek kaLbimin kapiLarini ardina kadar… BiLki yagan yagmura, açan günese aLdirmiıyorum artik. GünLerin tadi yok, suLar da akmiyor. Göçüp gitti uzak diyarLara sevgi kusLarim… YagmurLa da konusmuyorum artik, derdimi de anLatmiyorum nehirLere. AyriLik denizine düsmüs, tersine kürek çeken saskin bir denizci gibi kaLakaLmisim yorgun daLgaLar arasinda… Rüzgar da esmiyor…

      Yoksun iste gecenin zifiri saçlari akiyor uzaktaki dagLara usuL usuL, yokLugun öLüm gibi, buza dönüyor hayat , eLLerim, bedenim, ayakLarim üsüyor… Çekip uzakLara giden hayaLLerimin pesinde uçup gidiyor kirLangiçLar, kirLangiçLar gidiyor ben kaLiyorum…

      OmuzLari düsmüs basamakLardan inerek hiç bir sevgi kitasina variLamiyacagini anLadim. AnLadim ki, herkes kendi yarasini kanatir ve her aci bir baska aciya açiLan kapidir…

      Bir zamanLar gözLerin gönüL bahçemin çiçekLeriydi; gözgöze, geLdikce kokulu güLLer açardi yüzünde. Bakmaya, dokunmaya kiyamazdim… ELLerini her tuttugumda bir sonsuz sevinç kapLardi yeryüzünü, gökyüzünün bütün yiLdizLarini tutup basina taç yapmak geçerdi içimden.
      Ne zaman seninLe buLussam, zamani durdurmak ve zincire vurmak isterdim saatLeri.
      Sonra ayriLirdik, , gözyaslarin gücüme giderdi. Oturup agLardim senin yerine…

      Ne zaman buLustugumuz yerden geçsem içim burkuLur, gözLerim durup durup doLar. Her esen yeLde, yagan yagmurda, çagLayan irmakta, uguLdayan ormanda hep senin kokunu duyarim.

      Yoksun iste, yitirdim içimde güLen o sevdaLi çocugun gözLerini. AnLadim ki, kayip çocuk gözLeridir hüznün diger bir adi, bu karanLik soguk geceLerde. AnLadim ki, bütün yiLdizLarin karardigi gece sevinçLerin tükendigi yerdir.
      Iç çekmenin baska bir anLami var mi baska diLLerde biLmiyorum..?. Ben sustum, öpüLmemis zaman girdapLari kemiriyor dudakLarimi. AnLadim ki, bütün iççekisLer sevgiLiLerine kavusmayan sevdaLiLarin hüzünLü gözLerine benzer, yasamin kiyisinda kiriLmis tomurcukLara…

      Yoksun iste, uzandigimiz her nehirde bir mutsuz yasamin tortusu kaLdi. Sen ki, benim yaz yagmurum, güz günesimdin. AnLadim ki, sensiz hayat çekiLmiyor, terkediLmisLigin hüznü vurur simdi suLara… AnLadim ki, her gidis bir dönüsü anLatmaz…

      ÖzLem tek yönLü uzun bir yoL iste gidipte dönmeyen… AkLima düstükçe bakisLarin, bir hüzün sarkisi kiriLir kaLbimde. Ki, canima batiyor kirikLari her defasinda…

    • #50157
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Böyle Uzak Kalma Bana

      Ayın karanlığına sakladım düşlerimi.Bir sevdanın yollarında berduşça geziyorum şimdi ve sen beni sevmeme ihtimalinle buz gibi duruyorsun karşımda.Gerçeği duymaktan, ilk kez bu kadar çok korkuyorum.Söylediğin her söz diken gibi batıyor yüreğime.Tanrım, içim acıyor içim acıyor…
      “Güneşin donuk sarı gölgelerinin altından”bakıyorsun bana.Gözlerine baktıkça terk edilmiş bir ülkenin uçsuz bucaksız, insansız topraklarını görüyorum.Bir çiçek
      olmalı, açmaya yüz tutmuş.Bir çiçek, bin umuda yeter ama yok.Umutsuzluk ne sana
      ne bana yakışıyor.Yakışmayanı taşıyoruz üzerimizde, ne garip…
      Ne kadar yakınsan o kadar uzaksın bana.”Kıyısız bir denizin uzaklığı”bu…
      Dalgalarının kayalara vurup parça parça olmasını istemediğin için mi küstün sahillere¿ Hangi gemi barınacak o denizde söylesene¿ Hangi gemi batmadan kalacak su yüzünde¿Bütün fırtınaları göze almışken ben, şimdi neden yelken basamıyorum sendeki o sonsuz maviliğe¿Senin görmediğin o sahilde demir atmış bekliyorum öylece…Ne zaman”İskele alabanda”diyeceksin¿
      Böyle donuk baktıkça sen, yapraklarını dökmüş asırlık bir çınarın kovuğuna yerleştirdiğim hüzünler bir bir çıkıyor ortaya.Derinden soluyorum acıları…Hep kal
      istiyorum, benimle kal…Hüzünler de o asırlık çınarın kovuğunda kalsın, böyle yaşayıp gidelim birlikte…Sonra yine gözlerin dikiliyor karşıma, donuyorum…
      Zamanda kaybolmuş iki yüreği yeniden bir araya getirmenin çabası benimkisi.
      Küllenmediğine inandığım bir alevi, yüreğimle yeniden canlandırmaya çalışmak…
      Yorgunsan en az senin yorgunum bende…Her şeye rağmen bir güne bakan doğuyor
      içimde ayın karanlığına sakladığım düşlere inat.
      Şimdi sen aşk çiçeğim, bana en yakın haline bürün, yüreğine koy ellerini ve sadece
      Yüreğinin söylediği sözleri dinle.Bir kez yakından bak bana, en yakından, gözlerimde
      Kendini gör.Değiştir çirkin anıları en güzelleriyle.Aşk savaş değildir, bu yüzden yenilmedin hiç.Hoyrat eller yok karşında seni incitecek.Ben yaşatacağım seni, ölmene izin veremem bundan böyle.Sende kapılma ölümün soğukluğuna…

    • #50158
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Gözlerindeki Cennette Görüşmek Üzere…

      Yağmurun sesiyle uyandığım bir sabahtan yazıyorum bu satırları. Dün, zamanı durdurup mevsimlerin koynunda seni andık gül kokulu Melek`lerle. Yüreğinin güzelliğini kazıdık bakır renkli bulutların gözlerine…Geceyi mumla aydınlattığımız vakitlerde gül yüzünü işledik yeni filizlenecek tomurcukların göğsüne..Karanlık gökyüzüne ince ince motifledik yüreğindeki sevda kelimelerini.. Yağmurların avuçlarında yıkadık güneşli sabahlarını.Ve sabah olmadan kangren geceyi ve yıldızları deniz kenarında bırakıp usulca gözlerindeki birikmiş yaşlarını içmek için kirpiklerine uzandım. Gizlice geçeceğin yolları senden önce gözyaşlarımla silip üşüyen parmak uçlarına tenimin sıcaklığını serdim…

      Gözlerini ilk kez uzaklardan gördüğümde yıldızlar dargındı geceye. Yüreğine usulca dokunduğumda güneş küskündü bulutlara. Hatırlar mısın kalbimizde büyüyen kelimelerin vuslatla öpüştüğünde umuda gülümsemişti yetim çocuklar ? Ay, yaralı dudaklarıyla karanlığı emerken, imkânsız sevdamız gecenin ardındaki şebnem şafağına serildi boylu boyuna. Gözlerimiz gözlerimize değmeden çiğ tanelerinde yıkandı güneşimiz. Güllerin kokularıyla bezendi ıslak tenimiz. Sınır boylarına çekili dikenli tellerin gölge boylarında imkansızlığa inat büyüdü sevgimiz..Büyüdükçe adımız yazıldı bir yaralı ceylanın gözbebeğine. Bu imkânsız sevdaya gökyüzünde yıldızlar, toprakta çiçekler ve satırlarda ıslak cümleler şahit…

      Ne vakit seni düşünsem, sıvası dökülmüş odama düşüyordu ılık nefesin. Ayazların ortasında tenim üşüse yüreğinin sıcaklığına sığınıyordum.. Ne vakit gülüşlerini çizsem gökyüzüne, gelincikler raks ediyordu yakamozlarda. Ne zaman gözlerimi kapatsam geceye, düşlerinin peçesini kaldırıp dudaklarından yüreğine yuvarlanıyordum. Yağmurlar düşerken avuçlarına, ılık nefesimle gözlerindeki saklı Cenneti soluyordum. Her soluğunda ben Ay`sız geceye sevda yıldızlarını diziyordum. Çünkü sevdanın huzurunda yaşıyordum.

      Her şeyi unutup varlığını soluyorum kuytu köşelerde. Vakitli vakitsiz seni özlüyorum.. Sıcak yüreğin diye güneşe sarılıyor, senin gözyaşların diye yağmuru öpüyorum. Zamanı durdurup yağmur misali sana yağmak istiyorum.. Hasret cümlelerini gözlerimdeki ateşle küllendirip saçlarına bir cemre ıslaklığında düşmeyi istiyorum. Saçlarından yuvarlanıp yanaklarında soluklanmak..Varlığımın son nefesini senin gamzelerinde yitirmek. Senin yüreğinde hayata son kez bakıp sonsuzluğa senin avuçlarından kanatlanmak. Ruhumu yüreğine yaslayıp ılık nefesinde baharları solumak. Sevdalı iki serçenin birbirlerinin omuzlarına dayandığı gibi senin varlığına dayanıp yokluğunu alevlendirmek. Anlatılacak o kadar çok cümle var ki içinden “ Varlığın en büyük mutluluğum “ cümlesini alıp imkansızlığın içinde bile gözlerinle bahar sabahlarına uyanmak. Bir ırmağın başında ayaklarımı suya değdirip gökkuşağından yağan umut taneciklerinde seni aramak . Ve her an yanımdaymışsın gibi ılık nefesinde üşüyen tenimi ısıtmak.

      Şehrimin ıslak toprak kokusunda sevdanı solurken satırlara düşüyor yavan kelimelerim. Hasretinin terli sırtını siliyor soğuk rüzgarlar. Duvarlarda asılı duran yoksul kelimelerim sevdanla bereketleniyor. Yüreğine anlamsızca dalıp dalıp giderken bilinmezliklerde susuyor gözlerim. Her şey susuyor sen konuşurken..Rüzgar bile senin kelimelerinde suskunluğa bürünüyor. Dilim sussa da, yüreğimin nabzı, nefesimin sıcaklığı konuşuyordur belki de … Sustuğumda aldırma sen. Delicesine soluduğum ve avuçlarıma umutları doldurduğum sendin cünkü… Ve satırlarda son bulurken yüreğim, şiire ve yüregine bırakıyorum sıcak sevgimi..Gözlerindeki Cennette görüşmek üzere..

    • #50159
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Kalanların Ardından

      Kalanların ardından umutlar, sevgiler, aşklar da kalıverir bazen. Gözyaşlarıyla sulanır gidenin yolları ; toz toprak olmasın diye giden sevgili…Giden alıp götürürken hayata dair ne varsa , kalanın avuçlarında gizlenir bir garip veda ,bir o kadarda ılık bir sevda . Giden de kalan da aslında torbalarına yolluk yapmıştır aşklarının son kırıntılarını. Yolun ilerisinde bir yerde nasıl olsa acıkacaklar ya !!!
      Giden yol alırken kendince yeni umutlara, yolluğuyla doymayıp, karnını doyurur yol üstü lokantalarında…Ya kalana ne demeli? Çıkını elinde beklemektedir kırıntılarını paylaşacağı bir yol arkadaşını…
      İşte bende seni kırıntıların elinde beklerken bulmuştum bir yol kenarında. Hüzün bulutları sarsa da gözlerini hala sevgi dolu bakmayı başarabiliyordun. Bağlıydın hayata ; aynı benim sana hayat diye bağlandığım gibi.
      Oysa ben ne kalandım, ne de giden. Paylaşabileceğim bir aşk kırıntımda yoktu elimde. Elinde kalan son kırıntılarını bir yudum suyla paylaşmaya da razıydım. Senin olduğun yerde nefes alacak bir atmosfer olduğunu biliyordum , senin gözlerinin içinde yaşanacak bir hayat olduğunu görüyordum , senin görmediğini bile bile…
      Sen o tozu dumana katıp gidenin ardında bıraktığı son ayak izlerine kenetlemiştin gözlerini, kim bilir olurda dönerse diye…
      Seninle birlikte yol kenarına oturup onu bile beklemeye razıydım. Güneşine gölge , gecene perde olmaya hazırdım . Yıldız istiyorsan yıldız toplamaya , ay ışığını yorganın yapmaya razıydım ;
      Sense karanlığa aşıktın , olurda gecene ışık gibi doğarsa diye!
      Ben yinede sevgimi çiçek diye toplayıp kırlardan, sundum sana demet demet. İster al vazoya koy yaşatabildiğin kadar yaşat, istersen bırak yanıbaşında kurusun. Sadece yanında olsun yeter…
      Beni sevemeyeceğini , sende kalan kırıntının sadece sana yeteceğini bile bile serdim önüne sevdamı. Senden ne aşk ne sevgi dilenmiyorum. Ardımda bıraktığım kalanım olmayacaksın sen; Ama senin ardında kalan bir ben hep olacak… Ve sen kurumuş aşk kırıntılarınla boğazını parçalarken , ben yudum yudum su vereceğim sana … sen farkına bile varmayacaksın…Sevgimin bir damla gözyaşı ile başlayıp dere olduğunu , sonra ırmaklara nehirlere dönüştüğünü çağlayanlarla coşup nasıl bir sevgi denizi oluşturduğunu bilmeden serinleyeceksin sularımda… Ama asla boğulmayacaksın ben yaşadıkça sende yaşayacaksın sevgimin enginlerinde…
      Bir sana bir de aşkıma eğdim başımı.
      Sevgim ışık olsun sana ve sevmeyi bilenlere..

    • #50160
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Yine Sensiz..Çaresizliğimle Tükenircesine

      Seni yazmak istedim her defasında. Ne aklım seni anlatacak bir kelime buldu ne de kalemim seni yazacak rengi. Bir düş olduğunu düşündüm sonrasında. Güzelliklerle dolu bir hayatın anlamıydın çogu zaman. Sensizliği bile içinde yine sen olduğun için sevdim.
      Bilmiyorum hayat nedir sevgiler aşklar ölümler gerçek midir? Sensizliğin yükünü papatyalara yüklemeye cesaret edemedim. Sormadım o bir kaç yapraga sevip sevmediğini.
      Senden habersiz seninle yaşadım aşkımı. Bazen kızdım sana yakın görmediğim anlarda. Bazen de delicesine sevdim yüzüne bakmaya korkarak. Çok saftı çok temizdi sevgim. Sana bakamayacak kadar ürkekti.

      Delicesine aşıktı dudaklarım,
      seninle konuşmayı unutacak kadar!

      Yeni doğmus bir bebeğe hayatı anlatmak kadar zordu seni anlatmak. Kelimeler düğüm düğüm saklandı hep damarlarımda. Birini çıkarabilsem çorap söküğü gibi hepsi art arda dökülecekti ellerine. Ben ne o kelimeyi ne de onu kullanabilecek doğru zamanı bulamadım!
      Yeni koparılmış bir gül gibi masumdu sevgim. Ruhumu yeşertip o güle bir kaç yaprak yaptım ve sonrasında ufak bir dal! Hayatımdaki bütün renkleri bir bir sürdüm yapraklarına yalnız siyahla beyazı ayırdım kendime. Kırmızıyı da kendi kanımdan çaldım ve öylece bir hayatı o gülle birlikte ellerine sundum. Yine de umursamadın!

      Ve ben kaybettim! Ne acıları düşünür oldum ne de dipsiz uçurumlara yuvarlanan hayatımı. Ömrümde bir kez olsun anlam kazanmıştı oysa hayatım. İlk kez sevmiştim kuşları ağaçları denizleri. Yaşamın kıyısından izlerdim hep hayatı ve insanları. Hiç
      tatmamıştım kalabalığın arasındaki deniz kokusunu ve böylesine kalabalık bir aşkı!
      Her kelimemde bir küfür her hareketimde bir isyan olacak belki hayat.. Belki de karanlığa saklanmış bir tek aydınlık…
      Belki açık belki kapalı… Belki siyah Belki beyaz..Ve belki…
      Her sey olacak iyi, kötü, güzel veya çirkin ama öncesinde hep belki olacak…
      Her ne olursa olsun, yerin dibinde ya da gökyüzünde ben yine sensiz, yine sahipsizim…!!!
      Lanet olsun…Lanet olsun…

    • #50161
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Son Vedam Sevdiğime

      Güzel bir film tadındaydı yaşadıklarımız. Ve bu film üç bölümden oluşuyordu.
      Birinci ve ikinci bölümün ardından üçüncü yani son bölümü oynuyoruz
      birlikte. Başrol oyuncuları ise sen ve ben.

      Defalarca bulup kaybettim seni. Ve artık yorgunum. Seninle bu oyunu daha
      fazla sürdüremeyeceğim. Her yaşadığımız anda ben bu anı yaşadım demek
      istemiyorum. Çünkü hep aynı şeyleri yaşatıyorsun bana. Önce geliyorsun
      hiçbir şey olmamış gibi hayatımın tam ortasında duruyor sonra yine hiçbir
      şey olmamış gibi kenara çekiliyorsun. Olan yine bana oluyor. Tam unutmuşken
      yada alışmışken yalnızlığına, küllenirken yüreğimde sevdam birden kor haline
      geliyor. Ve inan bu acı terk edişinden daha çok acıtıyor canımı.

      Hayatımda üç kez aşkla karşılaştım. Birincisi çocukluktu, ikincisi gençlik,
      üçüncüsü ve son olanı ise sendin. Neydi beni sana bu denli bağlayan
      bilmiyorum. Yokluğunda hayatıma girmek isteyen, hayatım, geleceğim olmak
      isteyen insanlar çıktı. Hiç birisine karşı bir şeyler hissetmedim. Çünkü tüm
      ruhumla seni seviyordum. Çünkü damarlarımda kan yerine sen dolaşıyordun.
      Yokluğunda neler yaşamış neler umut etmiştim. Umudumu hiç kaybetmeden
      bekledim seni, olurda bir gün dönersin diye. Ama senin dönüşlerin hep
      hayatın bana sunduğu oyunmuş. Ve ben artık bu oyundan çekiliyorum.

      Sen fırtınalı günler yaşarken beni sığınılacak bir liman olarak gördün.
      Fırtına dinene kadar sığınıp sonra yine yoluna devam edecektin. Ve öyle de
      oldu. Neden bilmiyorum senin hakkında ne düşünürsem hep haklı çıkıyorum.
      Keşke haklı çıkmasam diyorum ama sen beni hiç yanıltmıyorsun. Kurulmuş bir
      zamanımız var bizim. O süreyi aşınca tüm sihir bozuluyor ve her şey eski
      halini almaya başlıyor. Sen bir tarafa ben bir tarafa.

      Bir gün yine kendini yalnız ve mutsuz hissedersen ve kendi kendine neden ben
      diye sorma. Çünkü Allah hiç kimseye hak etmediği acıları yaşatmaz. Dilerim
      ki o duyguları hissetmezsin. O duygular ki insanı yaşamdan koparan,
      soğutan, soyutlayan. Zamanla alışılıyor elbet herşeye. Ben farklı bir insan
      olduğum için ve her türlü acıyı yaşadığım için çok uzun sürüyor unutmam. Ama
      alışıyorum.

      Uçurumun kenarında gibiyim. Bir adım ileri atsam dipsiz boşlukta yok olup
      gideceğim. Bir adım geri atarsam önümde iki yol; birinci yol yaşam, ikinci
      yol ise ileri adım atmam ile aynı. Ve ben şimdi geri adım atarak iki seçenek
      sunuyorum sana tercih senin. Ya gel yaşat beni ya da bırak yalnızlığının
      boşluğuna.

      Seni kaybetmekten öyle çok korkuyorum ki bu korkular işkenceye dönüşüyor.
      Gecelerde daha bir artıyor bu can yakmalar. Uykularım kaçıyor uyuyamıyorum.
      Nasıl bu hale geldiğime inanamıyorum. Oysa hiç pişman değilim seni
      sevdiğim için.

      Ne çok yaş aktı bu gözlerden uğruna. Ne hıçkırıklara şahit oldu evimin
      duvarları. Karanlıkta ağladım hep. Çünkü kendimden bile saklamaya
      çalışıyordum gözyaşlarımı.

      Şimdi hayatın bana sunduğu bu sınavı da bitirdim. Belki geçtim belki de
      kaldım ama her şeyi yaşadım ve yaşattın. Her şey için, küçük de olsa bu
      mutluluğu yaşattığın için teşekkür ederim
      Ben seni hep sevdim ve hep bekleyeceğim olurda sende beni seversin diye…

    • #50162
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Bir Düşün Gölgesinde Suskunluklarım…

      Suskunluk artarak devam ediyor… Yazılmayan kelimeleri düşlüyorum, kimse için hiçbir anlam ifade etmeyen şeyler. Gözlerimin önünde fışkıran aydınlığın içinde hayal meyal seni görüyorum. Yüzünde yüzyıllardan arınıp gelmiş olgun bir meyva tadında bir tebessüm. Gülümsüyorsun…

      Ben uzun süredir uykulara kapılmadan yaşıyorum hayatı. Bir sürü yalnızlığın içinde birde senin yalnızlığının ağırlığıyla çıkıyorum karanlıklara. Sahte ışıkların içinde ruhunu sarhoşluğun kollarına bırakan binlerce vücudun arasında savunuyorum aşkı korkularımdan kurtulmak için. Gözlerimi her kapatışımda dipsiz bir karanlığa açıyorum aslında büyük bir korkuyla… Düşlerden artık korkuyorum.

      Bana bıraktığın bir ucu ızdırap yanığı sözcüklerle yeni cümleler oluşturuyorum geleceğin güne dair. Uyuyamadığım uykularda sana akıtıyorum düşlerin en sıcağını her karanlık gecede. Belki dönersin diye penceremin buğusuna yazıyorum her gece yeniden adını, nefesimin nedenini anlaman için. Yokluğunun karanlığından korunmak için yakıyorum ışıklarımı karanlık saatler boyunca. Seni çok özlüyorum..

      Acıların arkasına saklanarak kaçışınla tükenen ışığımı geleceğin güne kadar söndürmemek için çabalıyorum şimdi. Çoğu gün hasretten saçmalıyorum. Sarılacak birşeyler arıyorum en sonunda yine seni istiyor aklımı yakıp kavuran dokunuşlarım. Bekliyorum ne zaman biteceğini bilmeden. Sessizce birikiyorum. Suskunluklar artarak devam ediyor…

    • #50163
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Anlatsan da anlayamıyorum ki…

      Seni düşünüyorum şu anda ve belki de sana söyleyemediklerimi burda anlatabilirim… Diyorum ya hep kelimenin insafı diye bu defa kelimelerin tamamı insafsız. İzin vermiyorlar hiç anlatmak istiyorum yetiremiyorum. Kalbimden geçenler dilime hele parmaklarıma ulaşmıyor.
      İnsafsız olan diğer bir şeyde şu an boğazımdaki düğüm. Ne öldürüyor beni ne de nefes aldırıyor. Hani olur ya bazen kocaman bir yumruk gibi orada bekler seni,ağlasan geçecekmiş gibidir. Ama geçmez… Ama geçmiyor ki… Canım acıyor ama anlatamıyorum bile ve biliyorum ki ilk akan yaş hep çok güzeldir… Ya sonrakiler? Onlarsa biraz özentili ve biraz daha ıslak…
      Sana kırgınım bambaşka bu defa geçmiyor bir türlü… Anlatsan da anlamıyorum ya hepsi kırgınlığımdan…
      Artık gözyaşlarımdan ekranı göremiyorum. anlatsan da anlamıyorum ya , hepsinde kalbimi yeniden toplamaya çalışıyordum da ondandır…

    • #50164
      taner_karakaya
      Katılımcı

      İsimsiz Sevgiler

      Bize sevmesini öğretmediler sevgili,bize hep sevgiyi saklamasını öğrettiler Hep bekletmeyi..hep ertelemeyi…bu yüzden biz kiminle birlikteysek bir diğerini ama hep uzakta olanı özledik,hiç dinmedi doyumsuzluğumuz,biz hep uzaktakini sevdik sevgili…yanımızdakini değil,odamızın duvarının arkasındakini değil,birşeyler paylaştığımızı değil,uzaklardakini ulaşamadığımız kadar uzaklardakini sevdik… Yanımızdakileri kırıp geçirdik incitip üzdük de, hep ulaşamadıklarımıza sakladık söyleyemediğimiz o güzel sözleri… Özlediğimiz sevgiden delice korktuk biz sevgili. Sevmek bizim için sınırlarımızdan hiç çıkmamaktı. Kendi sınırlarımızda sevmek hep kapana kısılmaktı.Bu korku yüzünden hep karşımızdaki insanların sevgisini eksik bulduk,küçümsedik onların sevgisini,yeni heyecanlar arama isteği vardı.Bir kişide takılı kalmak ne kadar basit diyorduk. Gözümüz hep uçan kuşlardaydı Yüksek dağların en tepesinden bakıyorduk insanlara biz. Sorun bizdeydi sevgili. Sevgiye inançsız olan bizdik…Bir insan bizi sevmeye başladığında yenildiğinde sevgimize;ondan uzaklaşır, nasıl da tiksinirdik sevgilerinden biz. Ama bizden biraz uzaklaşmaya görsünler onları yana yakıla nasıl da arardık. Çünkü biz sevilmeye alışmıştık, hatırlasana nasıl da ihtiyaç duyardık seslerine, kokularına. Kaybolmuştuk dağıttığımız sevgilerde. Kim bizi seviyordu, biz kimi seviyorduk. Sınırlar erir, karışırdı herşey. Öksüz sahipsiz bir sevgimiz vardı ama onu kime vereceğimizi şaşırdık. İnanırlardı bize,inanırlardı o öksüz, sahipsiz, başıboş sevgimize. Çünkü çevremizdeki herkes o kadar hasretti ki sevgiye.. Çünkü onlar da bizim gibi sınırlar içinde büyümüşlerdi. açılamıyorlardı kendilerini tanıyamadan çıkamazlardı, sınırdan izinsiz çıkış yoktu bize sevgiye geçit yoktu.Kaç zamandır kendimizi kandırdık sevgili. Kimi sevenler şarkılarda yaşatır sevdiğini,kimi eski cüzdanındaki eski, soluk bir resimde, kimi ise hayallerle süslediği sınırlı dünyasında anlatacak çok şeyleri yoktur.Çok olan sadece çektikleri acılardır sınırlı dünyalarında. Bunu bilirler sevgili,ama kıramazlar zincirleri. Aşkı,sevmeyi,sevilmeyi kendimizi adamayı o kadar çok özlemişken,aynı zamanda ikiyüzlülükte içimize işlemişti.Kendimden biliyorum,gözümüzde hayatımızın zerre kadar önemi yoktu.Gerektiğinde hayatımızı hiçe sayacak kadar kahraman ama bir o kadar da yalancı ve riyakardık sevgili. Patlayıcı bir madde gibi taşırdık sevgileri.Kaygı dolu,ürküntü dolu bir sır gibi taşırdık sevgileri.Okuduğumuz yoksulluk romanlarında,gözyaşlarıyla seyrettiğimiz filmlerde anlatılan kahramanların hayatlarından daha berbattı hayatımız aslında.Ama kendimize duymadığımız şefkati onlara duyardık.. Birbirimize ne kadar ne kadar üzüldüğümüzü gösteremediğimizden, birbirimizin derdine yeterince eğilemediğimiz için bu filmlerdeki kahramanların hayatlarına ağlardık doyasıya…Aslında birbirimizi çok sevmek istiyorduk,ama nedense çok utanıyorduk bundan ve hep erteliyorduk. Yürürken sokakta karanlıklar eşlik ederdi yalnızlığımıza Sokağın sonunda o gökyüzünün yalancılığı bizi de vururdu kaybolan o sahipsiz aşklarıda… Biliyormusun bugüne kadar hep seviyormuşum gibi yaptım ben.Aslında onları tanımıyordum ben,ama yinede ihtiyacım vardı sevgilerine . Bağışlasınlar beni ve unutmasınlar, onlar adına onlardan daha çok acı çektim ben… Bir tek seni tanıyorum aslında ben… Bir tek seni… Dinliyorum anlat hadi… Demek sonsuza dek kaçıyormuş insan kendisinden..

    • #50165
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Hoşçakal

      Sözlerin artık ikna etmediği bu yaşımda, ağlamak da artık zor geliyor, zoruma gidiyor.

      Benden sana, söylemesi zor, yazması kolay bir kelime; Hoşçakal.

      Aldatıldığımı bildiğim bu geceden sana son bir yazı, son bir hatıra.

      Seni her çağırdığımda, artık yüreğime yumruk atamayacaksın. Ben de bir başkasının yasak bahçesine uğramayacağım. Artık ne gelmeni isteyeceğim, ne de kalmanı….

      Bu akşam masamdaki tek bir mumu kendim için yaktım. Senin oturduğun iskemle boş, ev boş… İhanetin resmi boşlukta çizili…

      Şimdi sen bir başka masada başka gözlerlesin. Yüreğindeki pembe yalanlar büyüdükçe büyüyor. Karaya çalan pembeler…

      Kim, kimi kandırıyor bu alemde? Kumdan kalelerimiz her dalgada yıkılıyor.

      Kimseyi yolundan döndürecek gücüm yok artık. Dayanıksızım, dayanaksızım…

      Olduğun yerde kal…

      Hoşçakal…

    • #50166
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Ah Yar Susuyorum

      Ne keyifle okuduğum şiirler ezberimde, ne de bağıra çağıra söylediğim şarkıların sözleri. Dalgın gözlerle yürüdüğüm caddelerde kayboluyorum.

      Sonsuz bir inatla sarıldığım radyodan gelen o harika melodilerin de tadı yok? Peki ya o yağmurda iliklerime kadar ıslanmalarımı kim çaldı benden? Bilmiyorum!

      Susuyorum artık… Sustukça susuyorum. Sustukça, üzerime gelen insanlardan kurtarmak için ruhumu, suskunluğuma sarılıyorum. Ama yine de saplanıyor yüreğime bazı kelimeler. Bazıları da acıtıyor üstelik…

      Sessiz geceler benim için sığınılan bir liman sanki. Kendimi bulup bulup kaybettiğim karanlıkta, şöyle bir uğradığım kelime hazinem de bir anlam ifade etmiyor. Düşünüyorum da bu güne kadar hep; gibi yazmışım, gibi okumuşum, gibi söylemişim ve en önemlisi; gibi sevmişim…

      Elbette hiçbir şey, ben ol deyince olmaz. Bunu biliyorum ama zaman da geçiyor hızla. Tükenmez sandığım bütün sözler bitiyor ve ben de yavaş yavaş tükeniyorum… Onca yıldan sonra; hayata dair ne kaldı ki elimde? Kocaman bir hiç! Öyleyse neden bunca çaba, neye bunca isyan…

      Öyle anlamsızki yaşadığım hayat. Her şey az sonra gerçekleşecekmiş gibi duruyor, elimi uzatıyorum tutmak için, kayboluyor. Benim dışımda kopuyor bütün kıyametler ve ben kendime uyan bir kıyamet beğenmiyorum…

      Kalbime bir kurşun sıkacak gönüllü katilimi arıyorum ya da yüreğime su serpecek elin sahibini… Toprağa ateşi düşürecek, denizi yakamozlarla süsleyecek sesin sahibini… Artık basit şeyler bekliyorum yaşamdan. Örneğin, kimselerin bilmediği sırlarım olmalı ölürken… Kimselerin gitmediği sokaklarım olmalı… İçimi kanatan özlemlerle yaşlanıp, sonra da sessizce gitmeliyim bu dünyadan.

      İşte yine susuyorum; siyah bir geceye dönüyor her anım ve okuduğum her şiir kanatıyor yaralarımı. İçimdeki çocuk ölüyor… Yalancı gülümseyişlerle beni ciddiyete çağıran insanları da önemsemiyorum. Elimden kayıp gidenlerden
      korkmadığımı bilmiyor ki hiç biri…

    • #50167
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Yüreğime Yağmurlar Yağıyor…

      Kocaman bir sessizlikti yaşamlarımız, çoğu zaman kimse birbirinin sesini duymadı, aslında duyuyor dediklerimiz bile çok uzaktaydı…

      Ben, bir tek sana sesleniyorum tüm gücümle ve şimdi duymanı istiyorum ne olur dur dinle…

      Kaç mevsim sığar bir ömre yada bir ömür kaç mevsimliktir.?
      Sen, yaşadığım en güzel dört mevsim, yüreğime ekip, göz yaşlarımla beslediğim en büyük sevdasın.

      Bazen kilometrelerce uzak, bazen aldığım nefes kadar yakınsın…

      Uzak diyarlardan gelen sesinin merhabasıyla gelir konar yüreğime yaz mevsimi…

      Engin denizlerin ortasında, yunuslarla yarışır, deniz kızlarıyla dertleşir bulurum kendimi.
      Korkutmaz suların rengi ve derinliği, tıpkı sana duyduğum sevgi gibi..
      Nice bir zaman sonra, dans ettiğim beyaz köpüklü dalgalar, bilmediğim bir çölün kızgın kumlarına bırakır beni.. Kervanlarla yolculuk ederken bulurum kendimi.. Sen uçsuz bucaksız çöllerin ateş’ den prensi ben gölgene ve sana muhtaç bir kum tanesi….
      Bir an, bir Dua sesi getirir kendime beni… Kurduğum hayal sona erer, gerçeğe dönüşür duygular, sen yoksun , yaşadığım hayal kırıklığıyla, hüzün yine kapımı çalar… Gözlerimde dolu misali birikir yaşlar ve sen bilmezsin,
      Yüreğime yağmurlar yağar…

      Yağan yağmurlarla gelen sonbaharda , daracık bir patika yolunda yürür bulurum kendimi.. Ağaçlar yapraksız kalmış yine, sensiz ben gibi.. Üzerine basmaya kıyamadığım sarı, kırmızı yaprakların sesleri, alır götürür geçmiş zamanlara beni… Yeşile bürünmüş dallar, Alnina kondurduğum buseler, heyecanla elime tutuşturduğum gül goncaları gelir aklıma… Düşen bir dal parçasıyla boğazımda düğümlenir tarifsiz duygular ve gözlerimde birikir yaşlar , Yüreğime yeniden yağmurlar yağar…

      Eteklerine kardelenler serpilmiş beyaz gelinliğiyle, dört başı mağrur gelinlere benzeyen bir dağın zirvesindeyim şimdi..
      Bir dağ başı yalnızlığı yaşıyor yüreğim… Dağ başı yalnızlığı ölümden beter…Yumruklarımı sıkıyor, avazım çıktığı kadar bağırıyorum.. “SENİ ÇOK SEVİYORUM”
      Sesimin yankısıyla çığlar düşüyor eteklerime… Yollarımda karlar, yollarımda kara yazım var.
      Gel desem, gelemezsin…. Gel desen ayaklarımda buzdan prangalar….
      Gözlerime hapsettiğim yaşlar,
      Ve yüreğime yeniden yağmurlar yağar…

      Tüm cömertliğiyle gelen bahar.. çağıldayan dereler, el ele dolaşan sevgililer, bir yanda uçurtma kuyruğuna asılı kalmış çocuk sesleri, Taze bahar çiçekleri, çiğ taneleri, başımda eser kavak yelleri ve dilimde uzak diyarların sevda türküleri…

      Mevsimler geliyor ve geçiyor hayatımdan…
      Bir yarım hep eksik..Bir yanım hep sensiz kalıyor…
      Görmüyorsun..!
      Duymuyorsun..!
      Yüreğime yağmurlar yağıyor…
      Yağmurlar yüreğime ağlıyor,

      SEN, BİLMİYORSUN……………

    • #50168
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Olsaydı Mektupların “Keşke”

      Gene seninle doldurdum içimi efkar dağıtmak için eski kağıtları karıştırıyorum..
      Belki sana ait bir şeyi bulurum diye….
      Üzerinde pul olan aşk mektuplarımız olmadı ama kağıtlara sığmayacak kadar büyük bir sevdamız oldu.
      Bitmesin istedim, mutlu olmak istedim
      Her şeyden Vazgeçtim,
      Nerdesin?”

      Haklıydın. Bizim hiç mektuplarımız olmadı,

      Çünkü biz sevdamızı mektuplara dökmedik.
      Dudaklarımızdan döküldü her şey. Gözlerimiz,kulaklarımız şahit oldu.

      Keşke olsaydı mektupların.Ama yok işte Senin mektupların hep büyülü bir ayna oldu.

      Benim mektuplarım var artık. ”Sana Mektuplar” sana!

      Bir gün senden haber alacağım,ümidini hala yitirmedim.
      Yazdığım mektupları okuduğunda ki büyük ihtimalle ben olmayacağım sakın ağlama.
      Kokumdan bir koku,sesimden bir ses,yüzümden bir parça bulmaya çalış.
      Sadece gül. Doyasıya,katıla katıla. Bekliyor olacağım çünkü o gülücükleri.

      Evet! Olsaydı mektupların keşke.
      Ama Benim var artık. Belki asla okumayacaksın. Belki varlığından bile haberin olmayacak.

      Olsun…

    • #50169
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Bazı Aşklar Unutulmayı Hak Etmez

      Bir gün sana aşık olacağımı seni ilk gördüğümde anlamıştım o mağrur bakışların ardındaki seni görmek hiçte zor olamadı. Sevdim seni adam gibi….Yok oluşumuzun nedeni olarak beni görüyorsun biliyorum ben değilim güzel gözlüm yok oluşumuzun nedeni bizi tanıştıran bir birimize aşık eden kader. Hiç kimseye kızma emi hiç hata bulma.

      Çünkü kızmak hele de sevdiğin için ayrı da olsa şükür etmeyi bil. Ben her zaman böyle yapıyorum bir çok insanın rastlayamayacağı isteyip de başaramayacağı kadar çok sevdik birbirimizi. Giderken söylemek istediklerim vardı. Tıpkı ellerini tutmak boynuna sarılmak istediğim gibi son sözlerimde yüreğimin derinlerinde kaldı gitti. Ama bana öyle bir şans verilseydi sana şunları söylemek isterdim: Sen benim gözümde aşkımı sevgimi hak edecek kadar yücesin. Bu kalp seni sevmeyi hak ediyor sen de bu kalpte olmayı. Hiç üzülme emi boncuk gözlüğüm küçüğün bu kalbi hep senin için taşıyacak. Gittiğin yerlerde mutlu ol.

      Ben istedim gitmeni.
      Umutlarını yok etme sakın. Bensizliğe alışacaksın bir gün. Ben
      alışamadım ama yanında olmak adına başkalarını mutsuz etmek sevgimize yakışmaz değil mi ? Üzülmek nafile bu yürek bunu da kaldırır boncuğum….
      Git demek çok zordu ama biliyorum gitmek daha da zordu.
      Sevgimizin değerini bileceğiz. Onu hiç kaybetmeyeceğiz. İleride aşık da olacağız belki ama bu kadar uyum bu kadar mutluluk bu kadar şiddetli kavga edebileceğimiz gerçek bir eş ruh bulamayacağız güzel gözlüm.
      Küçüğün büyümekte artık kimse bana küçüğüm demiyor.
      Kimse senin gibi dokunmuyor. Kimse bana çikolata almıyor.
      Unutmak mümkün değil güzel gözlüm seni. Sende unutma emi.
      Bu aşk unutulmayı hak etmeyecek kadar özel…..

    • #50170
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Sen en çok gitmeyi sevdin..

      Yokluğuna çarpıyor tüm zamanlar. Sensizlik ağlıyor duygular şehre bakıp. Hayaller düşmüş sokakların arasında. Şarkılar ya eksik kalıyor ya da yokluğunun farkında. Ellerinin dokunduğu yerde hala izler saklı. Sözlerinin geçtiği sokaklarda çaresiz bir yankı. Seslerden bu yüzden kaçtım. Oysa mesafelere yenik yüreğin beklide halklı. Gidişinle beraber gelen avareliğim dolaştırıyor beni seninle tüm başlangıçları yaşadığımız yerlere. Kaçmak istediğimde ellerinin dokunduğu yerlerde bıraktığın izlere gömülüyorum. Sözlerinin yankısı sarıp sarmalıyor tüm bedenenimi. Ve ben yokluğunun ardındaki çığlığının bedeniyle boş özlemini yüreğimde tutuşturarak. O ateşte yakmaya çalıştığım tüm anıların bir yangın gibi büyüyüp, beni yakmak isteyişindeki o arzu karşısında çaresiz kalarak? Hala sokaklar o küllerin kokusuyla dolu. Üzerinde bir önceki günden kalma ayak izlerim. Beklide bu yerlerin senide çağırdığını zannederek, gözlerimin seni ayak izlerini arayışındaki aldanış? Hiçbir şey yok oysa. Sadece bir önceki günden kalma ayak izlerimin üzerindeki tozu temizleyeceğim. Çünkü seni kaybettiğim gibi bir avuntu bile olsa bu yerleri ve hiçbir zamanın istemediği o saatleri kaybetmek istemiyorum. Seni asla bana vaat etmeseler bile? Orada harcadığım tüm zamanlarla o küçük hatıraları beslemek istiyorum. Her ne kadar yüreğimin orada incindiğini hissetsem bile, içimdeki o asi arzuların bu acıya alıştığını ve vazgeçemeyeceğini anlıyorum. Sen bu kente döner misin bilmiyorum; fakat buraya bıraktığın bu kutsal mekanı her an tapılan bir put gibi ziyaret ediyorum. Senin başka hiçbir yerde böyle kutsal bir mekan bırakamayacağını bilerek? Çünkü seni en çok ben sevdim. En çok ben hakkettim. Seni en çok sevenin, seni en çok hak eden kişi olmadığını bilerek? Hatta o kutsal mekana o kadar alıştım ki seni artık tanıyamaz oldum. Kim bilir gözlerimin hatırladığı yüz senin yüzün değildir beklide. Ve sen tüm senlerden vazgeçerek geriye dönsen bile sen bu mekana yabancı kalırsın. Duyguların ağladığı, hayallerin düştüğü sokaklar artık ikimize ait değil. Çünkü sen her yeri, her anıyı, her acıyı ve dokunulmaya kıyılmaz çocuk saflığındaki aşkı bana bir miras olarak bırakıp gittin. Beraberinde gittikçe koyulaşan gölgenden başka hiçbir şey olmayarak. Ve zaman seni bana unutturmadı; fakat sen tüm yüceltilmişliklerden indirildin. Seni yücelttiğim her yere yaşadığımız bir anının hayalini astım. Senin yüzünü hayallerimin seni anımsadığı anıların arasından çıkararak ve asla buraları terk edemeyecek bu kutsal mekâna senin yüzünün şeklini vererek…

    • #50171
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Anlar Gibiydin

      Anlar Gibiydin
      Oysa sen, onlar gibi değildin… Anlar gibiydin.

      Zaman aktı, geldikleri gibi gitmesini bilen cinslerden. İnsanlar konuştu, uzun uzun ve sık sık. Gözlerim uzun süre gittiğin noktada bakakaldı, ayak izlerine. Kaybolmayan sevgin gibiydi gözlerim, yokluğunun aksine.

      Uzun zaman geçti.
      Sen biteli…
      Ve ansızın çekip gideli…

      Uzun zaman geçti. Bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar dakikalar. Yavaş aktı yokluğunu düşündüğüm anlardaki cümlelerim. Ve hiçbir şey diyemeyişim. Yavaştı zamanın akışı…

      Hiç kimseye benzetemediğim yanların içindi sende kalan suskunluğum. Ve en çok seni söylemekti, seni sana anlatmaktı doyasıya. Ve her iki cümle arasında hiç kimse olmayışının ifadesini anlatabilmekti her düşüm. Düşlerimi gerçekleştirdiğim kadar düştüm, giderken gözlerinin içinden…

      Dakikalar içinde, çok fazla öldüm.
      Her damla da tekrar tekrar öldüm…
      Ve sen beni anlayan gözlerinin aksine,
      beni tane tane terk ettin kendi içinde…

      Ve gittin. Ansızın bittin. Gidişinin ayak izlerinde seni izlerken, beni düşürdüğün son umudum geldi gözlerimin önüne…

      Anladım. Ben senin için. Hiçbir şey değildim. Hiç kimse de değildim. Son terk eden hep bendim, ayaklar altında kalan göz yaşlarımın ıslaklığında serinleyen her bir kum tanesiydim…

      Ölen bendim… Giden sen…

      Oysa sen, onlar gibi değildin…
      Anlar gibiydin.

    • #50172
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Sevgim Sana Emanetimdir

      Gidiyorum, kaç gitme kararı alışımdan sonra.. kaç kere gitmek için koyuldum yola. Yol hep döndü yeniden sana, sanki bir çemberin üstüne kurulmuş gibi. Başlangıç nasıl sendeyse sonda hep sendeydi. Son hep sendin,.
      Başlangıcım olmanı istemiştim, son sen olmamalıydın. Eğer sen son isen tükenirdim, tükenmek istemiyordum. Tüketmek değildi amacım. Başlangıcı sende olan sevgimin sonu senden ırak olmalıydı. Ben sende yaşadığım her şeyi sende bırakıp koyulmalıydım yola, ben sendeki beni alıp çıkmalıydım ışığın rehberliğindeki yoluma.

      Sen kaçışlarımın değil yaşanmışlığımızın meyvesi olmalıydın, şeftali gibi… şefkate dayalı, bir şef önderliğinde…
      Ben sevmenin değil şefkatin varolduğu ilişkilere dayamıştım sırtımı. Başımın göğse dayandığı, saçlarımın okşandığı, uyumaya başladığımda tokalarımın çıkarıldığı şefkate yönelik paylaşımı yaşamaya alışmıştım.
      Sevmenin acısı altında yaşamaktansa şefkatin kollarında huzuru bulmanın fanatiğiydim. kolaydı bu tür ilişkiler, kolaydı sevişirken beyinsel değil bedensel doygunluğa ulaşmak.

      Sonra, işte kaç yoldan sonra sen çıktın karşıma… Biri çıktı “sev” dedi, sonuna ekler ekledi(n) (m). Sevmenin ve sevilmenin hırçınlığını kattın ruhuma. Hüznü tattırdığın damak tadıma, acıyı buladın. Işıldayan bakışlarım seni izledi. Sesim sesinden, bedenim bedeninden, ruhum ruhundan, aklım aklından haz alır oldu. Çırpındıkça sana saplandım çamurunda. Dalgalarda sana sarıldım sahil diye. Çakıla attığım her adımda canımın acımasına aldırmaksızın sana koşturdum, merhemim olursun diye. Kaldırılan kadehlerde seni içtim, tüttürülen sigarada seni içime çektim. Gün geldi nefretim, gün geldi sevdam oldun. Bir gün geldi, sen ben oldun…

      İşte o zaman gösterdi kendini kaçma içgüdüm…
      Adına “gitmek” dedim… kesinlikle gidiyorum , dedim. Ve yola koyuldum, nefes alabilmek için. Beni sende bırakamazdım bu sefer. Yolum sana dönemezdi. Rotayı çizdim karakalemimle, saman kağıda. Yolum engebeli ama dönüşü olmayacak şekilde uzandı önümde.
      Beni senden teslim aldım… seni seninle bıraktım,
      Okunmuş sularda arındım, tütsünün dumanını soluklandım. Çıplaklığımızı kazandım, kazandırdım sana.
      Baktım ki aramızda hırsla, inatla duran sevgi hiçbir şekilde kıpırdamıyor. Kıpırdamamanın ötesinde ne senden nede benden elini çekmiyor. Beni senden alırken sevgiyi çırçıplak salmışız aramıza, gördüm. Başkalarından derlediğim şefkatin kollarında tuttuğum sevgi(n)(m)in gücünü unutmaya çalışırken, ırmağın sesi getirdi kendime beni. Sevgiyi taşıyamazdı bu yürek kaç yol sonraya kadar. Bırak diyordu, ırmak, Sevgin senden uzakta değere kavuşacağı yerde kalsın.
      Sevgiyi yanımda taşımanın beni sorumluluk altına alacağını, düşünmüştüm, anbean. Giderken sana bir hediye verdim, yüreğim kanat çırparken. Sevginin benden uzak olacağı yeni yollara attım kendimi…
      Sonra ilk ve son olarak aradım yolumun üstünde ki telefondan seni…
      Senden aldığım beni, bende unuttuğun seni anlattım kısılmış sesimle…
      Ve sana veda ederken, sığındığım bencillikte seni sorumlulukla baş başa bıraktım…

      “SEVGİM SANA EMANETİMDİR…”

    • #50173
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Aşkım Yadigar Kalacak Sana

      Yüreğim ne dediyse onu dinledim ben. Kimi işaret ettiyse ona yöneldim. Şimdi sen diyor da başka bir şey demiyor. Ansızın bastıran bir yağmura hazırlıksız yakalanır ya insan, işte öyle ıslattı beni aşkın. Seni bekledim ben. Yüreğimdeki heyecanı, gözlerimdeki yeşili, dudaklarımdaki ateşi, ellerimdeki titremeyi, küçük dokunuşları sana sakladım.
      Ne sen beni bilirdin ne ben seni ama, bir yerlerdeydin ve mutlaka gelecektin. Ve bir gün çıktın karşıma. İşte o gün sevdaya dair nekadar tortu varsa içimde eridi gitti. Çocuk oldum yeniden. Hani bıraksan yemyeşil bir kırda bağıra çağıra şarkı söyleyip koşarım. Seni bulmanın coskusunu hiç bitmeyecek bir enerjiyle yaşarım. Seninle yep yeni bir hayatın başladığını biliyorum. O hayatın içinde vazgeçilmez kıldığım tek şey sensin.

      Bilirim, bu şarkı korkutur bazen insanı. Neler oluyor diye sormadan bir duygu selinin içinde bulursun kendini. Ama zaten aşk öyle bir şey değilmidir? Sorarsan planlarsan onun adına aşk denir mi? Bırak kendini bırak ki aşkınbüyüsü sarsın seni. Kendini o eşsiz duyguların ferahlığına bırak. Tut elimi birlikte çıkalım bu yolculuğa. Yarınsız zamanların iki yolcusu olalım. Kaygısızca yaşayalım aşkı, eriyelim birbirimizde. Yüreklerimiz birbirimiz için atsın, soluklarımız birbirine karışsın. Tutkunun alevleri dalga dalga sararken bedenlerimizi.

      Gidersen… Gözümdeki son parıltıyı da alır götürürsün. Bir zemherenin ortasında titrerken bırakırsın beni. Ama merak etme ayakta kalırım ben. Tıpkı fırtınaların boynunu eğip yıkamadığı kavak ağacları gibi. Senden bana yadigar kalan her anıyı bir kez daha bir kez daha yaşarım. Aşkım da benden yadigar kalır sana..

    • #50174
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Şimdi Git

      En sonunda bitti.. Bittiğine üzülmüyorum ve seni özlemiyorum..

      İlk defa ayrılığı seviyorum.. Senin söylediğin gibi.. En azından içindeki ben kirlenmeyecek.. İşte bu yüzden bu ayrılığı seviyorum.. Bu yüzden akşamları yastığıma sarılıp ağlamıyorum.. Bu yüzden sabahları uyanınca gözlerim gözlerini aramıyor!!!! Bu yüzden senden vazgeçmek daha kolay.. İçindeki yani hayalindeki ben gerçek ben ile kirlenmeyecek….

      Bazen kendime nasıl bu hale geldik diye soruyorum; ilişkide neden nasıl gibi soruların sorulmaması gerektiğini bilmeme rağmen.. İlişkinin muhasebesi yapılır mı? Ben ilk defa yaptım.. Ne verdim ne aldım diye düşündüm.. Çok şey almışım ama hiçbirşey verememişim.. Bu da benim eksikliğim.. Gerçek benin eksikliği.. Senin hayal ettiğin olduğunu düşündüğün insanın değil.. Benim eksikliğim..

      Gece ilerliyor.. Diğer eksikliklerim aklıma geliyor.. Sevdiğimin hayatındaki sorunlara ortak dahi olamayan beni düşünüyorum.. Bak gördün mü bu bile sendeki benden farklı.. Ama diyorum ya ben buyum, ben böyleyim.. Beni tanı..

      Neredeyse sabah oluyor.. Bu seferde en büyük eksikliğim aklıma geliyor.. Seni düşünüyorum..

      Şimdi git.. İçindeki ben daha fazla kirlenmesin..

    • #50175
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Seninle Olmak…

      Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun?Elin elime değmeden
      avuçlarımı terleten sıcaklığını taa içimde hissetmek.Seninle olmanın en
      kötü yanı ne biliyor musun?''Seni seviyorum'' sözcüğü dilimin ucunu
      ısırırken her konuşmamızda boş yere saatlerce havadan sudan söz
      etmek.Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun?Aynı şeyleri
      seninle aynı anda düşünmek birlikte ağlamak gülmek.Ve buradayken bile seni
      çılgınca özlemek…Seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun?Seni hiç
      tanımadığım bir sürü insanlarla paylaşmak.Senin yanında olan, seninle
      konuşan herkesi çocukça kıskanmak.Seninle olmanın en mutlu yanı ne biliyor
      musun?Tanıdık birileriyle karşılaşma tedirginliği ile yollarda yürümek yan
      yana…Elimdeki şemsiyeye inat yağmurda ıslanmak birlikte. Elimde kır
      çiçeğiyle seni beklemek… Aynı mekanlarda aynı yiyecekleri yemek.Seninle
      olmanın en romantik yanı ne biliyor musun?Sensiz gecelerde sana
      söyleyemediklerimi yıldızlara ay'a anlatmak… Okuduğum kitabın sayfalarında
      dinlediğim şarkıların türkülerin şiirlerin her mısrasında seni
      bulmak.Seninle olmanın en zor yanı ne biliyor musun?Seni kaybetme korkusuyla hayatta ilk kez tattığım o tarifsiz duygularımı umut denizinin ortasında küreksiz bir sandala hapsetmek… Sevgili yerine yıllarca dost kalmayı başarmak. Yalın
      ayak yürümek bıçağın en keskin yerinde. Kanadıkça tuz yerine gözyaşlarımı
      basmak yüreğime.Seninle olmanın tek yan etkisi ne biliyor musun?Nereden
      bileceksin?Sen benimle hiç olmadın ki.Olsaydın avuçlarım
      terlemezdi…Isırmazdım dilimin ucunu…Özlemezdim seni
      yanımdayken…Kıskanmazdım.Korkmazdım yollarda yürümekten.Islanmazdım
      yağmurlarda…Yıldızlara ay'a dert yanmaz,böyle her şarkıda sarhoş
      olmazdım.Korkmazdım seni kaybetmekten ayaklarım kan revan atlardım
      sandaldan denize…Ve her kulaçta haykırırdım seni..Ama sen hiç benimle
      olmadın ki…YA AKLIN BAŞKA YERLERDEYDİ YA YÜREĞİN…

      CAN YÜCEL

    • #50176
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Gözlerinle Yaşıyorum

      Sen gözlerinle hayatıma girmeden önce neler yaşamadım ki…Attığım her adım, gözlerimdeki ışığa sıkılan bir kurşundu sanki.Her kaldırımda yüzüme vurulan isyanlarım… Acılarımı derleyip , ağıtlar yakıp mutsuzluğun bestesini yaptım her akşam üstü…Kanadı kırılmış bir serçe gibi bir sıcak yürek aradım durdum kalabalıklardan… Annesini kaybetmiş bir ceylanın çöllerde kendisini aradığı gibi sevgiyi aradım durdum seher vakitlerinde… Deniz yoktu yaşadığım kentte… Ama ben hep denizden esecek bir rüzgarla geleceğini umut ediyordum sevginin… Saatlere takıldıkça özlemlerim , yankılandı duvarlara aynı isyanlarım… Sevmeliydim… Ömrümü gözlerine feda edecek kadar sevecek bir yürekti aradığım… Yalancı baharlara kanıp güllerin dikenleri kanattı yüreğimi… Hep umutsuzluk hep acı sarmıştı benliğimi… Gözlerini aradım , her bir kaldırımında acılarımı bilen bu şehrin… Gelecektin baharda , nice çiçeklerde teninin kokusu , her yağmurda dudaklarının ıslaklığının olduğunu bildim.Karanlıklarda tükenir gibi oldu nefesim…
      Acılarıma yenilmek üzereyken her şeyi bırakıp hoyrat rüzgarlara sırtımı çevirmişken gözlerini buldum… Öyle güzeldi ki acılarımı içimdeki yaşama sevinçlerimide unuttum.Evet aradığım buydu… Ölümüne sevebileceğim ve gözyaşlarımı gülüşlerinde kurutabileceğim sevdiğim gelmişti yüreğimin kıyılarına… Artık yaşamayı seviyordum.Ağıt yakan dillerimde, mutluluk güfteleri vardı.Dilimden dökülen her kelimede adın vardı… Senin adının olmadığı cümlem yetim kalırdı ve senin gözlerinin olmadığı gece kurak olurdu.Seni seviyorum.Yaşamayı yeniden sevdirdin.Acılarımı senin mutluluklarınla unutuyorum ve yaşamayı gözlerinde öğreniyorum.Yaşamayı gülüşlerinde seviyorum.Her nefesin gözlerimin içine sevdanın ateşini bırakıyor.
      GöZLeRiNDe YaŞIYoRuM BeN!!!….

    • #50177
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Bir Tek Seni Unutamam

      Bir başıma bu kentin sokaklarında yürüyorum. Üşüyorum. Ne kadar uzaksan bana o kadar soğuyor hava. Sen yoksa, sıcaklık hep mevsim normallerinin altında. Bu yüzden meteoroloji raporları umurumda bile değil. Kar mı yağıyor yoksa yağmur mu bana ne? Ben senin hasretinle sırılsıklamım zaten,daha ne kadar ıslanabilirim ki?

      Burada mısın değil misin belli değil. Bazen gidişlerin kahramanı oluyorsun, bazen sonsuz kalışların. Doyumsuz gecelerdesin kimi zaman, bazen de yalnız karanlıklardasın. Bitmek bilmez bir şarkısın ama ben mi notaları yanlış basıyorum da sen bu şarkıyı söyleyemiyorsun? Neden susuyorsun?

      Aşkın sessizliği ne kadar korkunç olur bilir misin? Bir tek kelimeye hasret geçen gecelerin hesabını soracağın kimse de yoktur üstelik. Kendi kendiyle konuşana deli derler ya, beni çoktan akıl hastanesine kapatmaları gerekirdi. Hem de iflah olmaz hastalar bölümüne…

      Yokluğuna alışmaktan korkuyorum,ne kadar kötü… Yokluğunu yürüyorum sokaklarda. Yokluğunu içiyorum kadeh kadeh. Hiç gelmeme ihtimalin bir idam mahkumuna dönüştürüyor beni. Hiçbir şey yapmadan beklerler ya hücrelerinde, ölümün soğuk nefesini hissederek… Anlamlı olan bir şey yoktur onlar için.Belki de bir an önce ölmektir akıllarından geçen ,bu bekleme işkencesi bitsin diye…Bu yokluk hissi öldürecek beni…

      Gelebilme ihtimalinse yüreğimdeki kuşları havalandırıyor,kanat seslerini duy. Gelmek iste bana. Bir görsem yüzünü,ah bir dokunsam sana…

      Göreceksin,sevdanın çiçek çiçek açtığını umudun bir yangın gibi alev alev ikimizi birden sardığını. Anladım ki mümkün değil seni sensiz yaşamak. Ben o gönlü genişlerden değilim. Madem içimdesin, yüreğimde taşıyorum seni,o zaman yanımda da olmalısın. Sensiz yaşanmayacak bu aşk ötesi yok..

      Şimdi yalnız geceleri seviyorum. Seni yıldızlarda buluyorum. Daha bir dayanılır oluyor sensizlik sancısı. Mümkünü yok çıkmayacaksın aklımdan, bu yüzden gece, el ayak çekilmişken, hiçbir ses yokken sen ve gece.. Zaman geçer,her şey unutulur, bir örtüyle kaplanır acılar ama… BİR TEK SENİ UNUTAMAM..

    • #50178
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Gittin…

      Gittin…Ben arkandan sadece baktım,oysa;söyleyecek o kadar çok şeyim vardı ki gidersen iyiye dahil ne varsa içimde yitireceğim hepsini gidersen sönecek içimdeki ateş ve bir daha kimse yakamayacak gidersen karanlığa mahkum edeceksin günlerimi o karanlıkta yolumu kaybedeceğim diyecektim sana ama konuşamadım…

      Gittin…Bir yıkım gibiydi gidişin sen adım adım uzaklaşırken benden çöküp kaldı bedenim olduğu yere nice terk edişlere dayanan yürek bu kez yenilmişti bu kadar zayıf değildim ben kalkmalıydım ama…

      Gittin…Bir okyanusun ortasında tek küreği kaybolmuş sandalda dev dalgalarla boğuşan denizciyim şimdi
      Bilki; sevmekten vazgeçmedim seni
      Bilki; seninle birlikte taşıyacağım sevdanı
      Bilki; unutmadım seni…

    • #50179
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Biliyor musun?

      Biliyor musun, yine bu kentin sokaklari ıslak. Bulutlar ağlıyor, bense onlara eşlik ediyorum.

      Ağladığımı kimseler fark etmiyor. Sırılsıklamım ve en çocuk halimle üşüyorum…

      Böyle bir yağmurlu gecede çıkıp gelmiştin. O andan sonra yüreğime sakladım, her solukta duyabilmek için seni.

      Başımız yoktu bizim, sonumuz da olmayacak. Bir anda başladık. Dokunan kadar dokunulanın da sarsıldığı o an boyunca yaşadık seninle aşkın tüm evrelerini; tüm umudunu, şefkatini ve fırtınalarını. Tek bir dokunuşta bir büyük sırrı paylaşarak yaşadik o muhteşem kavuşmayı ve hemen ardından kahreden o ayrılığı.

      Ben sana yenik düştüm…

      Sensizlik çok kalabalık geliyor yüreğime; taşıyamıyorum.

      Öyle birşey ki bu; yağmurlarla birlikte ağlıyorum sana, bana… Yüreğime katıyorum seni katabildiğim kadar. Ruhum bembeyaz perdenin arasından sıyrılıp senin karmakarışık hayalinle dolaşiyor sensiz gecelerimde. O zifiri karanlıkta dualar ediyorum. Kendime bile dilemediğim dileklerle sürüyorum seni aydınlığa.

      Tükenmeyecektik…
      Tükenmeyecektim…

      Boğazım düğüm düğüm. Bu öyle birşey ki; acılarin en kahırlısı. Ve ben kahroluyorum..

      Söylesene. Sen benden Vazgeçebildin mi?

      Oysa derdim ki; benim kırılgandır umutlarım… Biliyorum ki uzağa atarım yakınıma düşersin… Bu kadar yakınıma düşeceğini nerden bilirdim.

      Ve bil ki çok sevdim seni kisa bir zamanda; bu lanet olasi mesafelere inat…

    • #50180
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Sensizlik…

      En acı yalnızlık, senin verdiğin yalnızlık oluyor.sen yokken birşey düğümleniyor boğazıma,yutkunamıyorum.nefes alamıyorum,sıkışıyor kalbim.bulunduğum yerde yığılıp kalacakmışım ve birdaha hiç kalkamayacakmışım gibi geliyor bana.

      Oysa senden öncede yalnız kaldı bu yürek.gidenlerin bıraktığı tortuyu taşımayı bildi.bir tek sen böyle çaresiz bırakıyorsun beni.bir tek sen yokluğunla beni ölüme taşıyorsun.

      Ama elini uzattığında değişiyor herşey. Yokluğunun dilimde bıraktığı acı tat, kalbimdeki o ağrı,yüzümdeki o üzgün tavır kayboluyor. yüreğim deli bir ırmak gibi çağlamaya başlıyor.hiç bitmeyen bir çoşkunun içinde buluyorum kendimi. bakşa hiçbir duygu sana yakın olmanın,seninle olmanın verdiği hazzı vermiyor bana.

      Gördüğümde seni titriyorum.bir yaprak gibi sallanmaya başlıyorum.saklayamıyorum gülüşlerimi.sevinç duygusu yüzümden bütün hücrelerime yayılıyor.”ne güzel” diyorum..”yaşamak ne güzel”…

      Gerçektende öyle… seninleyken hiçbirşeyden korkmuyorum.her zorluğu yenebilecek gücü sen veriyorsun bana…yetersiz kalıyorum,bu aşkı anlatacak kelime bulamıyorum. Yaptığım herşeyde,gittiğim heryerde sen de oluyorsun…. yinede seni sana şikayet etmekten başka çarem yok. zamansız gidişlerin felç ediyor beni,yapma… böylesine severken seni,yokluğunun acısına dayanmak kolay olmuyor.hani sen varken tıkır tıkır işleyen zaman, yokluğunda duruyor.ne geceler geçiyor, ne gündüz…. ne içtiğim suyun tadı var,ne yediğim yemeğin.

      Sitemimdir,doğru. Yokluğunun bu kadar dayanılmaz olduğunu söylemeyip de saklasam kime faydası olacak? Bunu anlatabilirmiyim ki sana ?

      Gitme yar, sensizliğin o korkunç girdabında tek başıma bırakma beni.seni yaşamak istiyorum seni ve senden başka kimse kandırmayacak beni…

    • #50181
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Senin İçin Senden Habersiz

      Nesini çalmissan veya neyini almissan bir insanin, iade etmenin yolunu bulabilirsin. Peki, ya o insanin sana verdigi zamaniysa?

      Ha zamanin bir bölümü, ha yüreginin bir dilimi!
      Bir mektubun güzelligini düsünebiliyormunuz?
      Düsünebiliyormusunuz; sizin olmadiginiz “uzak”ta, “sizin için” vaktini tüketmis oldugunu, birisinin…
      Sizin için; sizden habersiz…
      Bir mektubun kanatlarindaki yükü düsünsenize. Nasil çirpinabiliyor bu kanatlar ve nasil asabiliyor bunca mesafeleri; böylesine doluyken.
      Duygular degil mi bizi gönüllere tasiyan?
      Duygular degil mi bizi yarinlara tasiyan?
      Ha duygularin ulasmadigi yürekler, ha yolcularin unuttugu han kapilari!
      Mektup geçmemis sokaklara girmese yolum..
      Çünkü mektup geçmemis sokaklar karanlik. Mektup yazilmayan geceler yildizsiz. Selamsiz kapilar nefessiz gibi. Iadesiz ne var, verilebilen? Vermek istiyorsan; yüreginden bir dilim ver, zamanindan bir bölüm.
      Onun için, ondan habersiz.
      Benim için, benden habersiz.
      Aynen bu yaziyi yazarken, senin haberin olmadigi kadar haberim olmasin yazdiklarindan. Her harf bir ilmek ve satirlar yüreginin çevresindeki dantel olsun,göreyim.
      Sulamazsan çiçekler gülmez.
      Yollamazsan selamlar gelmez.
      Bir mektubun güzelligini düsünebiliyormusunuz geçekten.
      Düsünebiliyormusunuz sizin olmadiginizi “uzak”larda vaktini tüketmis oldugunu, birisinin sizin için hem de sizden habersiz…

    • #50182
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Sana Akıyorum Kaygısızca

      Sana akıyorum, hiçbir şey bu akışı geri çeviremiyor. Çünkü sen her taraftasın. Sağımda, solumda, arkamda, karşımda. Ne yana dönsem, ne yana yol almaya kalksam ulaşılacak her noktada sen duruyorsun.

      Sana akıyorum, çünkü senin yolunda yürüyorum. Önüme çıkan hiçbir sapak, hiçbir kavşak ilgilendirmiyor beni. Yürümenin en zor olduğu yol bu belki de. Ama tozundan, toprağından, çakılından, çalısından şikayetçi değilim ben bu yolun. Sana ulaşmak için attığım her adımla mutlu oluyorum

      Sana akıyorum, çünkü hayatın akışı kadar doğal sana akışım. Doğa, her cinsin yaşayabilmesi için nasıl kurallar koymuşsa, benim yaşamamın da var olmamın da kuralı sensin.

      Sana akıyorum, çünkü sesin de cismin de kuşatmış durumda beni. Senin kuşatmana karşı savunma yapmıyorum. Kalemin bütün kapıları açık. Yıkıcı bir kuşatma olmadığını biliyorum. Böyle bir teslimiyet rahatsız etmiyor beni.

      Sana akıyorum, çünkü yüzüne, gözlerine, ellerine baktıkça kendimi görüyorum. Sesine yüklediğin gizli anlamları çözerken hep kendimden bir şey buluyorum.

      Sana akıyorum, çünkü paylaşacak daha çok şeyimiz var. Bugüne kadar paylaştığımız her şey, daha sonra paylaşacaklarımızın da habercisi. Hayatın herhangi bir yerinde bir çiçeği birlikte tutup, birlikte koklamak, sonra o kokunun bize verdiği hazla sıkı sıkı sarılmak istiyorum sana.

      Sana akıyorum, çünkü bir insanı tutkuyla, beklentisiz, delice sevmenin ne anlama geldiğini biliyorum. Birini böyle seveceksem, bu sadece sen olmalısın.

      Sana akıyorum, çünkü seninle yaşamak sonu hiç gelmeyecek bir şölene benziyor. Bu şölenin tadını çıkarıyorum. Böylesine keyifli, böylesine eğlenceli bir şöleni yarıda bırakıp gitmek istemiyorum.

      Sana akıyorum, çünkü 'hayatın uslanmaz ruhusun' sen. İşte ben bu ruha aşığım aslında. Seninle yenileniyorum, seninle yüreğime çöreklenmiş ne kadar kötülük varsa arınıyorum.

      Sana akıyorum. Bütün coşkumla… Aşka dair ne varsa benimle birlikte onlar da akıyor sana. Benim gibi coşkun bir denizi aktığı yolu çok iyi bilen bir ırmağa çevirebilecek tek güç sendin. Orada kal. Ayrılma yolumun üzerinden. Sana ulaşamasam da bu yolda olmak bile yeterli bana.

    • #50183
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Ve Maviydin…

      Ben seni kocaman bir yürekle sevdim.Gözlerim degil, yüregimdi seni gören. Sen damarlarımdaki kana karışıp, geldin oturdun yüregime. Bir baska yerde olamazdın zaten. Sen, benim en degerli yerimde, yüregimde olmalıydın, orada kalmalıydın.çok aşka ev sahipligi yapan bu yürek, ilk kez bu kadar kolay kabullendi seni. Her hangi bir konuk degildin artık.Bu yüzden ne agırlama faslı vardı, ne de ugurlama.O yüregin gerçek sahibiydin. Simdi sonbahar, kışa giriyoruz ya.Ben dört mevsim baharı yaşadım seninle.çicek çiçek açtın yüregimde.Gökkuşagı zayıf kaldı,senin renklerin karsısında.Taze bir yaprak gibi yeşildin.Açelyaydın pembeliginle.Üzerine çig taneleri düşmüş sarı güldün.Kırmızıydın bir ateş gibi Ve maviydin… En cok bu renkle anmayı sevdim seni.Denize tutkundum, denizi sensiz, seni de denizsiz düşünemedim.Seni severken dünyayı da sevdim ben, insanları da.Kendime bile dar gelirken, içinde herkese yer olan bir hayatın sahibiydim artık.En kızgın,en tahammülsüz oldugum anlarda bile, seni düşünmek yetti bana.Içimdeki sevinç yüzüme yansıdı,güldüm.Beni öylesine güldüren senin sevgindi ve ben kaygısız, içten gülüşün ne demek oldugunu, nasıl güzel bir şey oldugunu anladım seninle..Her seye ragmen sevdim seni. Güçlüydüm ve aşamayacagım hiçbir zorluk yoktu.Koca bir kente, koca bir ülkeye kafa tutabilirdim.Sen elimden tuttugunda, patlamaya hazır bir volkan gibi hissederdim kendimi.Menzil sendin ve ben o menzile ulaşmak için önüme çıkan her şeyi yok edebilirdim.Sana ulaşmamı engelleyecek her şeyi eritirdim,kul ederdim.Sana ulaştıgımdaysa sakin bir göle dönüşürdüm.Ve o göle bir tek sen girebilirdin…Sevdim ve hayrandım da.Her halin çekti beni.Duruşunu,uyumanı,gülmenı,kızmanı,şaşkınlıgını , saflıgını,kurnazlıgını,çocuklugunu,olgunlugunu sevdim.Sesini de sevdim suskunlugunu da.Küçük oyunlarını,kaprislerini, sitemlerini,korkularını sevdim.Seni ve o doyumsuz sevdanı,uçarı sevdanı anlatacak kelime bulamadım çogu zaman.Sıgmadın cümlelere ve hiç bir cümle seni yeterince tarif edecek kadar derin olmadı.Seni severken yorulmadım.çünkü sen yasam kaynagıydın.Her gün yenilendim.Seninle çogaldım,büyüdüm. Eksik kalan neyim varsa tamamladın.Ölmeyecektim çünkü sen ölmezligin ta kendisiydin…

    • #50184
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Kanadı Kırık Melek

      Sisli geceler de arayacaksin beni.

      Karanlık çökünce bir parıltı göreceksin o benim işte… Bir zamanlar senin için gökyüzünde gökkuşağı olan ben, beni nasıl yorgun düşürdüğünü anlayacaksın.

      Meleğindim ben senin şimdi karanlıklar da üzerimde ki sevginle yaşıyorum bu bana cesaret veriyor… O zaman gökyüzüne uçuyorum; seni oradan izliyorum, neler yaptığını görüyorum, ama ben sana dokunmak ve seninle olmak istiyorum.

      Bu lanet çok kötü birşey görüyorum ama dokunamıyorum sana, bazen karabasanlarla savaşıyorum daha rahat uyuyabilesin diye; ama bunlar yetmiyor bana…

      Son nefesini yada sonkez beni sevdiğini duymak istiyorum… Anla ki o zaman huzuru bulacağım, yalnız zaman değil bütün asır sensiz olacak bunun farkındayım.

      Her nefes alışında içine çekeceksin beni, rüzgar vurduğunda ise küllerim havada uçuşacak; sen farkında olmayacaksın ama seni izliyor olacağım.

      Birden rüzgar kesildiğinde bakakalacağım ardından…

      Son kez bana el sallarmısın çok acı çekiyorum

      Melekler bile acı çekermiş bunu öğrettin bana

      Gözlerini kapattığın da yanında ben olacağım beni hayal et,beni düşün ellerini tutuyorum hisset beni… Hisset ki rüyalarında ben olayım…

      Son bi kez kulağına fısıldıyorum hisset beni ebediyete göçtüm sebebi sensin… Sen ki uçsuz bucaksız bir dünya; ben ki üzerimde ki olumsuz sevgini yaşayan bir melek…

      Kanadım kırıldı artık uçamıyorum artık… Huzuru bulmak istiyorum ama dur son bir kez bakayım sana, sanırım sürem doldu, sanırım sen hiçbir zaman benim değildin…

      Bir kez olsun son bir kez bütün ömrüm için, seni seviyorum de…
      Söyle ki huzuru bulayım…

    • #50185
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Öğrendim Ki…

      Öğrendim ki…Güveni geliştirmek yıllar alıyor, yıkmak bir dakika.
      Öğrendim ki…Hayatında nelere sahip olduğun değil kiminle olduğun önemli. Öğrendim ki…Sevimlilik yaparak 15 dakika kazanmak mümkün, ama sonrası için bir şeyler bilmek gerek.
      Öğrendim ki…Kendini en iyilerle kıyaslamak değil, kendi en iyinle kıyaslamak sonuç getirir.
      Öğrendim ki…İnsanların basına ne geldiği değil, o durumda ne yaptıkları önemli.
      Öğrendim ki…Ne kadar küçük dilimlersen dilimle her işin iki yüzü var.
      Öğrendim ki…Olmak istediğim insan olabilmem çok vakit alıyor.
      Öğrendim ki…Karşılık vermek, düşünmekten çok daha basit.
      Öğrendim ki…Bütün sevdiklerinle iyi ayrılman gerek, hangisi son görüşme olacak bilemiyorsun.
      Öğrendim ki…”Bittim” dediğin andan itibaren pilinin bitmesine daha çok var.
      Öğrendim ki…Sen tepkilerini kontrol edemezsen, tepkilerin hayatını kontrol eder.
      Öğrendim ki…Kahraman dediğimiz insanlar bir şey yapılması gerektiğinde, yapılması gerekeni şartlar ne olursa olsun yapanlar.
      Öğrendim ki…Affetmeyi öğrenmek deneyerek oluyor.
      Öğrendim ki…Bazı insanlar sizi çok seviyor ama, bunu nasıl göstereceğini bilemiyor.
      Öğrendim ki…Ne kadar ilgi ve ihtimam gösterseniz, bazıları hiç karşılık vermiyor.
      Öğrendim ki…Para ucuz bir başarı.
      Öğrendim ki…Düştüğün anda seni tekmeleyeceğini düşündüklerinden bazıları kaldırmak için elini uzatır.
      Öğrendim ki…İki insan aynı şeye bakıp tamamen farklı şeyler görebilir.
      Öğrendim ki… Aşık olmanın ve aşkı yasamanın çok çeşidi vardır.
      Öğrendim ki… Her şartta kendisiyle dürüst kalanlar daha uzun yol yürüyor.
      Öğrendim ki… Hiç tanımadığın insanlar, iki saat içinde, senin hayatını değiştirebilir.
      Öğrendim ki…..Duvarda asılı diplomalar insanı insan yapmaya yetmez.
      Öğrendim ki… Karşındakini kırmamak ve inançlarını savunmak arasında çizginin nereden geçtiğini bulmak zor.
      Öğrendim ki… Gerçek arkadaşlar arasına mesafe girmez. Gerçek aşkların da!
      Öğrendim ki…Tecrübenin kaç yaş günü partisi yasadığınızla ilgisi yok, Ne tur deneyimler yaşadığınızla var.
      Öğrendim ki… Aile hep insanın yanında olmuyor. Akrabanız olmayan insanlardan ilgi, sevgi ve güven öğrenebiliyorsunuz. Aile her zaman biyolojik değil.
      Öğrendim ki…Ne kadar yakın olursa olsunlar en iyi arkadaşlar da ara sıra üzebilir. Onları affetmek gerekir.
      Öğrendim ki… Bazen başkalarını affetmek yetmiyor. Bazen insanın
      kendisini affedebilmesi gerekiyor.
      Öğrendim ki… Yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın dünya sizin için dönmesini durdurmuyor.
      Öğrendim ki… Şartlar ve olaylar, kim olduğumuzu etkilemiş olabilir. Ama ne olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz.
      Öğrendim ki… İki kişi münakasa ediyorsa, bu birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmez. Etmemeleri de sevdikleri anlamına gelmez.
      Öğrendim ki… Her problem kendi içinde bir fırsat saklar. Ve problem, fırsatın yanında cüce kalır.
      Öğrendim ki… Sevgiyi çabuk kaybediyorsun, pişmanlığın uzun yıllar
      sürüyor.
      Öğrendim ki… Bir insanı kazanmak çok zor, ama kaybetmek çok kolay.

    • #50186
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Bu Benim Tek Gerçeğim

      Hep aynı görüntüler uçuşuyor etrafımda, hep aynı görüntüler….

      Gece hep aynı gece aslında, değişen benim gözlerim. Gece hep güzel, hep giz dolu. Ama karanlığa açılan penceremin suskun camları hep bir başka gösteriyor onu bana; kimi zaman delicesine huzurlu, kimi zaman sessiz bir çaresizlik içinde, kimi zamansa korkunç, virane evler gibi.

      Hep aynı soruları soruyorum kendime, aynı soruları farklı kelimelerle. Gece yarısı kimsesiz yatağımdan kalkıp, gün doğana kadar havada asılı kalmış, duvarlara kazınmış anıları seyrederken hep o bildik soruları farklı kelimelerle soruyorum kendime. Görüntülerden, yapaylıktan sıyrılan acım yeni bir yüz giyiyor ve imgelere hapsolmuş beynim vücuduma hükmedemiyor. Zaman zaman bir şarkının notalarında bulduğum huzur bir anda dağılıveriyor ve ben yine yapayalnız kalıyorum.

      Bazen bir ağrı saplanıyor gözlerime, düşlerim geçiyor aklımdan. Eskiden ağlardım ben. Oysa şimdi yalnızca buruk bir gülümseyişle yetiniyorum. Hele gökyüzünün lacivert gözlerini seyrederken elele tutuşmuş iki yıldız görürsem, içimdeki deli rüzgar birden kesiliveriyor ve ben geceye donuk gözlerimle bir selam verip, buz gibi kollarıyla beni sarmaya hazır duran yatağıma dönüyorum.
      Gündüzleri aç bir koşuşturmacanın içine düşünce, istemesemde takılıveriyor gülümseyen maskem yüzüme ve ben sırıtıyorum yalnızca. Şarkı söylüyorum bazen, bazen yazı yazıyorum, ara sıra okuyorum da. Binlerce düşünceyle bastırdığım duygularım ancak gece olunca bir kaç değerli düşüncemle birleşiyor ve bu yalnızlığımın sebebini soruyorlar bana. Cevap veremiyorum. Odamın artık bomboş olan duvarlarında saklanacak bir fotoğraf bulamıyorum ve soğuk camlarda kendi ellerime dokunuyorum. Eskiden ağlardım ben, şiirler yazardım eskiden. Şimdi sokak lambasının solgun ışığında saatlerce boş kağıtları seyrediyorum. İçim acıyor, kalbimdekileri oraya hapseden duvarları yıkmak istiyorum, bütün gücümle yükleniyorum bu kapkara duvarlara; fakat düş gücüm yetmiyor onları yıkmaya, duvarları aşıp kendimle buluşamıyorum.

      Biliyorum, bir gün yıkılacak bu duvarlar, bir gün farklı soruları aynı kelimelerle bile sorabileceğim kendime. Bir gün etrafımda uçuşan görüntüler siliniverecek ve acılar üzerimden çıkıp dağılacaklar.Çünkü bir zamanlar umutlarımı alıp götüren nehir, bir gün onları bana geri getirecek. Bütün bunlar hayal olabilir farkındayım, boş bir umut parçası… Ama son umudum koca bir yalan da olsa ona inanmalıyım.
      Bu, benim tek gerçeğim…

    • #50187
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Kıskançlık üzerine aşk mektubu

      Sana baktığım zaman gözlerim kamaşıyor. İnce bir rüzgar esiyor saçlarının arasından, bütün denizler deviniyor .. binlerce güneş parlıyor gözbebeklerinde.. senin ışığın öyle parlak ki gökyüzündeki utancından eriyor

      Sana dokunduğum zaman sudan geçer gibi ellerim, senin beyazlığınla arınıyor. Yüreğimin içinden ırmaklar akıyor. Sana dokunduğum zaman nefes alamıyorum, soluğum kesiliyor.Sana dokunduğum zaman boyut değiştiriyorum.. bütün renkler yenileniyor.

      Bir masanın başında oturuyorsun, elinde çay bardağı… Diyelim ki çay içiyorsun. Senin oturduğun masa birden anlam kazanıyor. Çay daha lezzetli, masa daha sevimli, bulunduğun oda huzur veriyor.

      Sen yürüdüğün zaman bastığın kuru toprakta çimen bitiyor, çevrende güller açıyor. Kuşlar havalanıyor sevinçle mavi gökyüzüne. Senin el sürdüğün yerden bereket fışkırıyor.

      Ah sevgilim.. yüreğimin ateşi, başımın dumanlı yüce dağı, dinim kadar imanım kadar güvendiğim ey güzel insan.. seni kimse benim gözlerimle görmüyor. Sana sıradan biriymişsin gibi, yüzüne bile bakmadan bir söz söylüyor, cevabındaki gizemi fark etmiyor. Seninle kurulan cennet umurlarında değil.. Ama senin yüzüne bakıyorlar, onlara gülümsüyorsun, sana uzanıyorlar ses etmiyorsun. Verdiğin nimetin farkında değiller. Ben sana niçin onlarla berabersin diye hesap sormuyorum. Ama onlar senin değerini bilmiyorlar.

      Bunun adı kıskançlıksa evet.. Seni kıskanıyorum.. Ama bu, sana layık olmayanların vurdumduymazlığından kaynaklanıyor. Kimse seni bulunduğun yerden bir santim aşağıda göremez, görmemeli.. İşte o zaman çıldırıyorum. Sana uzanan elleri kırmak, sana bakan gözlere mil çekmek istiyorum.

      Sen burada, benim dünyamda, teksin, ulaşılmazsın. Sana ulaştığını sanan herkese lanet ediyorum. Çünkü onlar seni benim gözümle seni görmüyorlar.

    • #50188
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Bir Deli Yağmurdun Sen

      Yağışını, tepeden tırnağa beni sırılsıklam yapmanı severdim. Her damlan içime işlerdi, her damlan yüreğime akan bir nehre dönüşürdü. O ıslak halimle tir tir titrerken, bir tek damlanı bile kaçırmamak için kapanmazdım hiçbir yere. Yağmurdan sonra üşümeyi kim sever ki? Ben severdim işte. Bir yağmur bağımlısına dönüştürmüştün beni. Sen yağdığın zaman elinde şemsiyesiyle gezen, kaçışan insanları gördükçe öfkelenirdim.

      Seni hissetmeyen insan neden yaşardı ki dünyada?

      Sonra dağılırdı öfkem ve gururlu bir gülüş kaplardı yüzümü. Hiç kimsenin fark etmediği o güzel ıslaklığın tek sahibi bendim. Bu beni hepsinden ayrıcalıklı kılıyordu. Onlar sıradandı, ben farklı. Uçurumun dibindeki yalnız çiçektim ben. Tek besinim yağmurdu. Yağışını beklerdim. Kurak günlere, ayaz gecelere inat hiç bitmeyen bir umutla beklerdim. Kapardım yapraklarımı, bükerdim boynumu direnmek için. Umudun yitip gittiği günler de oldu elbette. Bekleyişin işkenceye dönüştüğü zamanlar da oldu. Yağmama ihtimalin yoktu ama ya ben sabırsızdım, ya da sen yağacağın zamanı çok iyi bilirdin. Ben bunun rahatlığıyla hiç solmayacağımı düşünürdüm. Yağacağını bilerek özlemenin tadını da sevdim ben. Benimle birlikte bekleyen diğer yalnız çiçekler; artık yağmayacak; diye kendi yağmurlarından ümidi kesmişken, ben; durun; derdim onlara.; benim yağmurum hepinizi hayata döndürmeye yeter; Öyle kıvamında yağardın ki, ne sel olup yıkardın duvarları ne birkaç damlayla kandırırdın dünyayı. Hep yettin, hep; şükür; dedirttin. Seni taşıyan bulutlar da hiç siyah olmadı. Yakışmazdı sana kara bulutlardan düşmek dünyaya. Aydınlığını verdin, beyaza boyadın onları. Bu yüzden hiçbir zaman yıkım olmadı yağışın;

      Yağışından sonra gökkuşağına dönüşmeni de sevdim.

      Her damlan başka bir renkti. Gözlerimi alamazdım o renk cümbüşünden. Çabuk kaybolacağını bildiğim için bir saniye ayırmazdım gözlerimi senden. Sonra güneş yükselir, sen çekilirdin. Ama her gidişin, yeniden döneceğinin müjdesiydi, bilirdim. Bu aralar yine kurak gidiyor günler. Ne bir bulut var, ne de yere düşen bir damla. Ben yine direniyorum ama geciktin ey yağmur. Sitemdir sanma, vardır bir bildiğin ama düşün ki sen olmasan solup gideceğim bu çorak dünyada.
      Ben tutkulu, böyle bir yağmur delisiyim işte…..

    • #50189
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Özlediysen Gelirdin

      Bahardı mevsimi gözlerinin. Yapraklarını henüz dökmenin ertesinde ellerin. Mavi takılarını tabiata bağışlamış giderken bile, nerde ne yapacağını bilirdin. Bir rüzgarmışsın gibi başımda, saçlarım dalgalarda, çağlar akar durulmaz tenin. Derken bir gün kandırıp gittin. Özleseydin gelirdin…

      Sütliman halimin sütbeyaz sahibesi. Mantığımın paydosunda sobelendim sana. Önüm arkam sağım solum her şeyim senin. Kördüğüm olmuş körebenin bağında, seslenmezsin duyulmaz sesin.

      Kalbim kırık, yapıştırsam da inanmam kendime. Yalanların da yanında, uzakların harlana, sessiz sedasız bir yalnızlık var bana. En acı gerçek benim sana. İstersen bunu da anlama!..

      Seni de beni de en derini de ellerini de götürdü, bitirmeden getirdi zaman. Benim sövdüğümü sen severdin. Benim sevdiğime sen söverdin. Özleseydin gelirdin… Sessizliğin yamacında, sensizliğin amacında, soğuk karanlıkta bekliyorum, özledim seni.

      Özleseydin gelirdin… Duyduğum ağıt, beklediğim yanıt, ruhumun sarkıtlarında tutunmuş üşüyorum. Elimde bir kalem, önümde bit kağıt, hayatıma koyacağım son nokta kanıtım olur mu ki diyorum. Acı hüznümle yaşıt, elbet bir kasıt var yaptıklarında.

    • #50190
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Sensizliğe Son Şarkı

      Hiç inanmamıştım aşkım, hem de hiçbir zaman inanmamıştım. Beni kendime düşman edip kalbimin bir yarsını söküp alıp gideceğine… Benden başka herkes biliyordu oysa, senin günün birinde beni yarı yolda bırakıp gideceğini. Şu kahrolası dünyada bir ben vardım zaten sana inanan, güvenen, seven ve her zaman her şartta destek olan. Ama sen sana inanmayanları haklı çıkardın ve beni terk ettin.

      Seninle birlikte kurduğum dünyayı yerle bir edip gitmene ne sebep oldu bilmiyorum. Ben yalnızca sana aşık değildim sen benim en iyi dostumdun. Neler yapacaksam danışırdık birbirimize, hayatımızı paylaşırdık. Ağlamaktan korkmazdım. Biliyordum ki ağladığımda sen yanımda olup göz yaşlarımı silerdin. Artık ağlamıyorum bile. Seninle ilgili her hatıra acıtıyor yüreğimi. Gecen gün markette senin o çok sevdiğin acı biberlerden alacaktım . birden aklıma geldin ve ben boğulacağımı sandım. Tıkandım. Nefes alamadım. Ağlayamadım. Patates böreği yemiyorum. Ebru Gündeş’i dinlemiyorum. Bütün resimlerimizi kaldırdım. Kimsenin senin hakkında konuşmasına izin vermiyorum. Ve günde bir paket sigara içiyorum. Hayatta en nefret ettiğin şeyi yapıyorum yani. Artık uzun yıllar yaşamanın pek anlamı yok öyle değil mi?Ne için yaşayacağım ki!

      Seninle birlikte hayallerimi de kaybettim ben.Tek katlı bahçeli ve bahçesinde köpekleri olan bir evim olmayacak artık. Domates, biber, sebze yetiştirmeyi de öğrenemeyeceğim. salonumuzun tavanını balıkçı ağıyla süsleyemeyeceğiz.Sana sürpriz yapacaktım,yatak odamızın duvarlarını sana yazdığım aşk mektuplarıyla ve en güzel fotoğraflarımızla süsleyecektim. Bütün hayallerime evime çocuklarımıza, mutlu geleceğimize emin olduğum geleceğimize veda etmek kolay mı olacak sanıyorsun. Seni aramıyorum diye, bu kez peşinden gelmedim diye unuttuğumu zannetme. Her zamankinden daha çok seviyorum seni. Şu an şu saniye uğrunda ölebilecek kadar çok seviyorum. Öfkem de aşkımda dinmek bilmiyor.

      Senden sonra ben nasıl yaşarım bilmiyorum, ama senin hep mutlu olmanı isterim. Birlikte geçirdiğimiz yıllar içinde seninle yaşadığım her an özeldi, her anı doyasıya yaşadım. Beni çok mutlu ettin. Zaman içinde kızgınlığım geçince seni hep o güzel günlerimizdeki hatıralarla anacağım. Yıllar sonra ben eğer aklına gelirsem bil ki pencerenin önünde en sevdiğin şarkıyı mırıldanıyorumdur yıldızlara “Dün akşam yine benim yollarıma bakmışsın…”

    • #50191
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Seni Buldum

      Kendimden yoruldum…
      Sürekli maske takmaktan, içim kan ağlarken insanlara gülmekten yoruldum…! Çok sinirliyken bile sakin olma zorunluluğundan yoruldum… Hıçkırarak ağlamak isterken, gözyaşlarımı içime akıtmaktan…! Delice severken; içimden dağlara, denizlere, hoyratça esen rüzgara, toprağa, kuşlara, “Seviyorum” diye haykırmak isterken, susmaktan yoruldum…! Mavinin her tonunda kaybolmak isterken, siyaha esir olmaktan yoruldum…!

      Kendimden yoruldum…
      Hep güçlü olmak ne zordur… Hep sorumluluk sahibi olmak… Her zaman haklı olmak… Herşeyi bilmek zorunda olmak… Ruhum yoruldu…! Çocukken genç olmak… Gençken olgun olmak… Çok zor, yoruldum…! Çabuk tükettim ömrümü…

      Yarınlarımı…!

      Umutlarımı…!

      Duygularımı…!

      Geri dönüşü olmayan bir tüneldeyim…

      Oyunun adı: Hayat!

      Başrolde: Ben!

      Yardımcı oyuncular: Sevgi, aşk, acı, geçmiş!

      Senaryo konusu: Herseye rağmen, mutlu olma sanatı…!!!

      Ve oyun bitti…! ……..perdeler indi, ışıklar söndü…

      Kendimden yoruldum..
      Artık tutunduğum, güvendiğim, yanındayken kendim olduğum, maske takma ihtiyacı hissetmediğim, ağlamak istediğimde; özgürce ağladığım, haykırmak istediğimde sevgimi; sınır tanımadan haykırdığım, sen varsın…!!! Artık oyunun ikici perdesini açtım… Her yer ışıl ışıl… İpek saçların, çimen gözlerin umudum… Senin sevgin yarınlarım…

      KENDİMDEN YORULDUĞUM YERDE, SENİ BULDUM…!!!

    • #50192
      taner_karakaya
      Katılımcı

      3 hece 7 harf = Ayrılık

      Aslında yazması söylemekten çok daha kolaydır herzaman.
      Çoğu zaman telaffuz etmeye dahi çekinirsin ama birgün gelir kullanmak zorunda kalırsın.

      Aslında ne kadar da istesen dilin varmaz söyleyemezsin, kırmaktan mı korkarsın
      karşındakini yoksa suçluluk duygusumu sarar içini bilinmez ama nedense hep
      imalarla gereksiz kelimelerle kamufle edersin, konuyu uzattıkça uzatır
      paragraflar yaratırsın yüzlerce kelimelik ama o 3 hece 7 harfi yine de söyleyemezsin.

      Sen konuştukça, karşındaki anlar senin ne demek istediğini, gözlerinin içine bakmak
      ister yakalayabilmek için gerçeği oysa sen kaçırırsın gözlerini suçluymuş gibi.
      Sebeplerin bahanelerin arkası kesilmez sıraladıkça sıralanırlar ama
      sen yine de toplayıp da cesaretini söyleyemezsin o 3 hece 7 harfi.

      Nihayet tükenince kelimeler araya korkunç bir sessizlik girer.
      Ne sen konuşabilirsin ne de o.Kaçınılmaza doğru sürüklenirsiniz birlikte.

      Dakikalarca süren o sessizliği bozar nihayet karşındaki
      'Ayrılmak istiyorsun yani?' der sessizce gözlerine bakarak
      ve sen derin bir nefes alarak evet diyebilirsin sadece.

      Üstünden kalkan yükün hafiflettiği bedeninle koşar adım karışırsın hayata,
      'O' ise kalmıştır bir başına 'Ayrılık' la

      3 hece 7 harfti hepsi oysa…

    • #50193
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Yâre Mektup

      Bu satırları sana, hasretinin uykuları haram ettigi bir geceden yazıyorum. Sesine, sözüne hasret, yüzüne hasret gönlümle başlıyorum mektubuma…

      Seni o ilk gördügümde bir ateş düşmüştü gönlüme sanki, sol yanımda başlayan sevda yangını çok kısa zamanda sarmıştı bütün bedenimi. Önce söyleyemedim sevdamı anlatamadım çekindim utandım. Aşkının ateşi dilime vurunca dayanamadım ve kalbimin en derin yerinden SENİ SEVİYORUM dedim..İçim rahatlamıştı ama sen bir türlü umut vermeyince canım sızlıyordu, keşke bende saklı kalsaydı sevdam, keşke söylemeseydim.

      Aslında sen haklıydın, ben düşüncesiz davranıyordum. Aramızda engeller aramızda daglar vardı bende bu dagları aşacak güç yoktu sendede beni bekleyecek sabır, yine imkansızdı aşk, yine beni bulmuştu kahır. Kaç kere senden vazgeçmeyi seni unutmayı denedim..Ama unutmak sevmek kadar kolay degilmiş bilemedim ne senden vazgeçebildim ne seni unutabildim..

      Her gün seni bir kere görebilmek sesin duyabilmek için yollarını bekliyorum.Ama sen benden kaçıyorsun ben seni sevdim diye sitem ediyorsun farkındayım.Ama kalbimde sana karşı olan duyguları bir an hissetsen bana hak verirdin. Ben sensiz yapamıyorum.

      Yine çenem düştü, sıktım canını biliyorum. Sende şunu bilki, benim çenemin düşmesinin, benim içimin yanmasının, benim gözlerimin yaş degil kan aglamasının, bir tek sebebi var oda sana olan sevdam…SENİ SEVİYORUM.

    • #50194
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Kırıntıları Kaldı Hazan Mevsimin

      Kırıkları kaldı hazan mevsiminin bende.Senin mevsimindi hazan.Kırıklar benim kalbimden sıçramıştı sere serpe yollara,sahillere,bulutlara,çatılara.Senden kalanlar öyle dağılmış ki her yere seninle kalanlardan çok belki de.Bir kuşun gagasının renginde de varsın,niyet çeken şirin tavşanın şirin kulaklarında da.Bir ağacın gövdesinde oluyorsun bazen umarsızca sapasağlam.Rüzgara atıvermek istiyorum içimdekileri,geri geliyorlar.Dünya yuvarlak da ondan mı acaba diyorum kendi kendime.Esintiler duyuyorum yanaklarımda ılık yaz akşamlarında kimin estirdiğini bilemeden.Beni esir almış olsan bende kalabilir miydim?Sana esir olmuş olabilirim en iyi ihtimalle.Esareti kabul görmemiş bir esirim bir yerlerde.

      Siyah-beyaz fotoğraf tadında sana duyduklarım.Uzun,dalgalı saçlı bir kadın oluyorum fotoğraf karelerinde.Başımda bir eşarp var,gözlerimde yüzüme hafif büyük gelen kemik bir gözlük.Habersiz çekilmiş bir fotoğraf bu.Deniz kıyısındayım,uzaklara bakıyorum yakınları çoktan geçmişim gibi.Biraz dalgın gibiyim ama güzel,gururlu.

      Uykularımdan uyanışlarım can yakıcı bazen.Güne başlarken seninle yaşayacağımı bildiğim yalnızlıklarım başucumda.Saçlara konan bir öpücüğe hasret gidiyorum terliklerime yataktan kalktığımda.Oysa hiç öpmemiştin beni.Oysa yaşanmış bir ortak anımız yoktu üzerinde hayaller kurmaya değer.Her an anıydı bana ve her an geçiciydi sana.Sana bedeller ödemeye hazır hale çoktan gelmiştim karşılıklar almadan.Hiç okumadan altına imzamı atmaya hevesli olduğum sözleşmeler gibiydin.Kazanma,karlı çıkma umudu olmadan.Kalemimin ucu bitmiş olmalıydı bu imzayı atmamam için.Mantığımla vedalaşalı uzun zaman olmuştu.

      Kalbimin yerini keşfettim.Çarptığını hissedebildim.Karnımda o bildik burkulma,boğazımda o aşina hıçkırıkla kalakaldım.Bu yazı hüzün koksun istedim hazanlar gibi.Oysa bir yaz akşamındayım pencerem aralı,cırcır böcekleri faaliyette.Aşkın tarifini yazamayacak kadar ortada bir yerlerdeyim.Bir daha dönme olur mu?Ne yaz,ne güz.Sakın gelme.Alışmışken gelmeyişine beni yine mecbur etme gözyaşlı yazılar döktürmeye.

      Ağladığım hiç sen olmadın,sensizliğime ağladım ben.Yokluğuna değil,senden yoksunluğuma.Gelsen de artık sevinemem.Alıştı kalbim siyah-beyaz melankoline.Senden ayrı bir sen yarattım beni üzmeyecek,git deyince gitmeyecek.Selam söylemek istersen ona ben ileteceğim.Onunla da vedalaşmak vaktidir.Çok emek ettim,sonunda tam istediğim gibi oldu.İstediğim gibi olunca rengi soldu.Görmek istememeye başlayıverdim.Şimdi kaçmak sırası benim senden öğrendiklerimle beraber.

      Teşekkürlerim var hislerime,duyarlılığıma.Sensizliği yendim.Hiçbir başka şehre gitmiyorum.Adresim aynı.Nereye gitsem geleceklerdi.Kaldım ve yol verdim.Sana da güle güle.Ben yeni fotoğraf karelerinde poz vereceğim bundan böyle…

    • #50195
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Hiç Gitmeseydin…

      Keşke hiç gitmeseydin…

      Gözlerimi kapadım adını anıyorum.. Şimdi gülüşün var gözlerimde.. Nasıl seviyorum seni.. Nasıl dudaklarımda bir tebessüm, gözlerimden yaşlar akıyor.. Adın.. Yüreğimi kanatıyor..

      Durdum sana bakıyorum.. Gidişini seyrediyorum çaresiz.. Son sözlerin var aklımda.. Gitme diyorum, nolur gitme.. Umudum, sevincim, herşeyimsin.. İçimde çığlıklar patlıyor.. Gidişin nasıl bir isyan çıkartıyor..

      Yalnızım.. Dönmeni bekliyorum.. Yokluğunun mümkünü yok.. Saçlarının kokusu var ellerimde.. Gel diyorum, bir gün mutlaka gel.. Gel.. Nefesim, canım gelsin.. Ah nasıl yanıyor bedenim.. Yokluğun nasıl canımı alıyor..

      Çok zaman geçti dönmedin.. Artık gücü yok, tadi yok gönlümün.. Suskunum, sözüm yok, gecem yok, günüm yok.. Şimdi aahh bi gelsen demiyorum.. Çoktan soldu gönlümün gülleri.. Gel demiyorum, gel diyemem.. Gelsen seni oturtacak yerim yok..

      Ama.. Keşke..

      Hiç Gitmeseydin..

    • #50196
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Son Sevgiliye Ilk Mektup

      ARKADAŞLAR BU MEKTUBU Bİ HAYIRSIZA YAZMIŞTIM , YAZDIĞIM İLK VE SON MEKTUBUM OLDU

      Aşkım benim, hayatımın anlamı…

      Karanlığın soğuk ve dilsiz duvarlarına senin mutluluklarının figürlerini çiziyorum..Islak kaldırımları senin tatlı sesinle aşındırıyorum..Güneşe kapalı tüm bedenimin sevgi perdelerini araladım senin güneşi andıran gül yüzüne Sevdiğim.. Seninle açtım güneşe ve umuda gözlerimi…Yitirdiğim güneşi senin yüzünde buldum.Susamıştım sevgiye…Kana kana içtim sevgini..Nefesim daralırken senin mutluluklarında huzur buluyorum…Azgın dalgaların hırçınlığında senin huzurlu kalbine sığınıyorum..Kuruyan kalbimin çorak çöllerine göz bebeklerimden süzülen nazenin gözyaşlarını bıraktım.Umudu tohum, sevgini güneş bilip dünyanın en güzel çiçeğini ektim kalbimin çorak topraklarına…Rüzgarla gittiği her diyara senin gibi güzel kadını anlatsın diye… Adını yazmaktan korkuyorum tüm geceye.. Karanlığın içinde sokak aralarında kaybederim diye sakladım sevgini ciğerlerime…Seni ” sen ” diye sevdim..Uçsuz bucaksız olsa da mesafeler ve aramızda koca dağlar bulunsa da bil ki Canım ……… senin gözlerine doğan her güneşe ” seni seviyorum ” diyeceğim.Gece olunca karanlığına inat senin gözlerinde aydınlığı bulacağım.. Canımdaki yasayan can..Her an seninle yaşayacağım..karanlık gecemde gözlerin düşüyor bir yıldız gibi..Üşüyen günüme sevgin, sıcaklığıyla süzülüyor yüreğime..her seni sevmek için kalbimdeki umut kırıntılarını senin yüzündeki tebessümlere yüklüyorum..Dilimde söylenen her şarkıda sana bir kez daha ” seni seviyorum ” diye sesleniyorum..Ateşe atılmış bir kalbim varken sen kabul ettin ..Kısın ortasında kalmış bedenimi sevginle ısıttın. Hayatımdaki en büyük aşksın..ve son sevdamsın yarınlara dair..Seni seviyorum.. Öylesine seviyorum ki bu dünyada kavuşamasa da kollarımız ; seni Cennetin güllere acılan bahçesinde seni bekliyor olacağım..Ve sen yaşadıkca bu nefes seninle atacak..her gece sana dua ederek sarılacağım uykulara..Esen her rüzgarda senin kokunu arayacağım..Ve seni kalbimin en derin yerinde yasayacağım..Seni sen diye canımdan bir can diye seveceğim.
      .Sen benim ” hayatımın anlamısın ” ..
      Kanatlanıp uçsam kanatlarımda senden öğrendiğim tüm sevgilerini mutsuz insanlara taşıyacağım…Şair olup yazabilsem kalemimle yerle gök arasına sevdamı satır satır aktaracağım..Bir tomurcuk olup baharlarda açsam sevgini ve seni anlatacağım sevdaya hasret gönüllere …seni seviyorum göz bebeğim…
      Seni canımdan öte seviyorum. Beni sensiz bırakma aşkım…

      Seni Canından Çok Seven ………

    • #50197
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Ask Hic Biter Mi..!!!!!!!!!!!!!!!!!

      ASK HIC BITER MI..!!!!!!!!!!!!!!!!!
      –Aşk bittiii elimden sanki minik bir balık kayıp gitti
      —Aşk bittiiii içimden sanki bişeyler kopup gitti


      Aşşşşk Hiç Biteeer mi?


      Hiç Bişey olmamış gibi boşlukta kaybolup gider mi?


      Aşşşşk Hiç Biteeeeer mi???!!!!!!


      Aşşşk Hiç Biteeeer mi?!!!!


      Kalır adımızla bi sokak duvarında


      Bi ağaç kabuğunda bi takvim kenarında


      Kalır bi çiçekte bi defter arasında


      Bi tırnak yarasında bi dolmuş sırasında


      Kalır bi odada bi yastık oyasında


      Bir mum ışığında bi yer yatağında


      Aşşşşşk Hiç biteeeeer mi?!!!!!!


      Aşşşşk Hiç Biteeeeeeeer mi?!!!!
      —Kalır dilimizde yinelenen bi şarkıda
      -Bi okul çıkışında bi çocuk bakışında
      -Kalır bi kitapta bi masal perisinde
      —-Bi hasta odasında bi gece yarısında


      Kalır bi durakta yırtık bi afişte


      Buruk bi gülüşte dağılmış yürüyüşte


      Aşşşk Hiç biteeeeer mi??!!!!


      Aşşşkk Hiç biteeeer mi?!!!!!


      Kalır bi sokakta bi genel telefonda


      Bi soru yanıtında bi komşu suratında


      Kalır bi pazarda bi kahve kokusunda


      Bi tavşan niyetinde bi çorap fiyatında


      Kalır bi yosunda bi deniz kıyısında


      Bi martı kanadında bi vapur bacasında


      Aşşşşşşk Hiç Biteeeeer mi??!!!!!


      Aşşşşşşşşk Hiç Biteeeeermi?!!!!!!!!!!


      Aşşşşşşşşşşk Hiç Biteeeee mi?!!!!!!!!!!!!!!


      Aşşşşşşşşşşşşşşşşşşk Hiç Biter mi?!!!!!!!!!


      Aşşşşşşşşşşşşk Hiç Biter mi?!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!


      Aşşşşşşşşşk Hiç Biter mi?!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!


      Aşşşşşşşşşk hİÇ bİTER Mİ?!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!


      Aşşşşşşşşşşşşk Hiç Biter mi?!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!


      AŞŞŞŞŞŞŞŞŞK HİÇ BİTMEZ!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
      —AŞŞŞŞŞŞŞK HİÇ BİTMEZ!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
      -AŞK HİÇ BİTMEZ!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

    • #50198
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Bir geceliğine müsait mi yüreğin?

      Gözbebeklerinde kendim yerine başkasını gördüğüm insan…yalan söylerken bile nasıl bu kadar masum durabiliyordun?sarılırken bile başka bir tenin soğuk kokusunu duyuyordum..

      içten içe ağladığım kaç gecenin hesabını verebilirsin ki en fazla söyle? en fazla kaç intiharıma sebep olabilirsin?yüreğimin sancılarını nasıl yok edebilirsin?

      bu gece başka bir ölüm gecesi daha?bu kez gem vurmadan geldim acılarıma…uçurum yüreğin ve ben hiç korkmadan cesurca ölmeye razıyım kollarında..

      kahretsin..kollarına son bir defa daha sarılmak o soğuk kokuyu duymaya bile razı olmak…ne kadar acı..

      korkularımı ve heyecanlarımı başka bir yere koyup,yanıma sadece her zaman hasret olduğum yüzünü alıp,gidiyorum bu gece ölüme..

      peki bir geceliğine müsait mi yüreğin?
      sadece ölüp son bir kez gideceğim…

    • #50199
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Ayrılık neden üşütür insanı

      Geceler uzar, yollar uzar, gözyaşları uzar, gökyüzünün mavisi griye uzar… Hiçbirşey bitmek bilmez artık ayrılınca…

      Dalgalar hırçınlaşır, yağmurlar hep üstümüze yağar, bütün renkler değişir…

      Gözler hep dolu doludur artık, herşey dokunur insana, düştü düşecek yaşlar uzar… Nefesin kesilir, yüreğin sıkılır, aklın karışır… Gönlün karışır…

      Bütün dünyaya kapatıp kapılarını öylece donup kalmak istersin, öylece dondurup kalmak herşeyi, soğuklar uzar…

      Canınız acır, içinize bir bıçak saplamışlar sanki, yanar da yanar insan… Göğüste bitmek bilmez bir ağrı başlar… Ağızlarda akşamdan kalan acı bir tat, midenize bir taş oturup kalır… Acılar uzar…

      Artık ne evlere sığabilirsiniz, ne yollara, ne de yüreğinize.. Uykular haram, sanki bütün şarkılar size söylenmiş gibi olur… Can acıtan şarkılar…

      En güzel, en sevecen parçamızı alıp götürür bizden… Bir parça koparıp 'neremizden bilmem' alıp götürür…

      Soğuk sopsoğuktur her yer, Ağustos'ta bile üşürsün…
      Ayrılık neden üşütür insanı?

    • #50200
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Mavi Düş Bitti..

      Geldin biliyorum… Ensemde hissediyorum ılık nefesini… Yine sol yanımda bir ağrı var, engelleyemiyorum… Yaşadıkça benliğimi kemirecek bir sızı besliyorum senin bilmediğin… Hep bu yüzden sana gelemeyişlerim.. Hep bu yüzden zamansızlığım, imkansızlığım, sancılarım… Artık bomboş cümleler kurduğumun farkındayım… Ama dedim ya seni yazdıkça çoğalıyorum… İçimi seninle doldurup huzur buluyorum… Kıyamam sana biliyorsun… Biliyorsun dayanamam gözlerinden akacak bir damla yaşa… Ne olur mutlu ol…
      Hep daha önce kullanılmamış kelimeler aradım ya senin için, bulamadım… Şimdi milyonlarca kez kullanılmış kelimeleri eskitiyorum defalarca, biraz daha yanımda kalman için…

      Geldin biliyorum… Ama gelmemiş gibi davrandığını da biliyorum… Olsun… Ben seni sensizlikte sevdim, alışırım buna da…

      Sanırım bitti… Her güzel düş gibi

    • #50201
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Önce Dost Olun Sevgilinizle

      Sormuşlar bir bilgine:
      -“HAYAT ne? ” diye
      Demiş bilgin;
      -“iki yönlü bir yol, devam eder bilinmeze. Sen görmemezlikten gelsen de vardır bir yoldaş her köşesinde bazen çıkarsın zorlukla dar bir yokuştan bazen de aşarsın dertleri sanki uçuyormuş gibi inerek buradan…”
      Peki,
      -“SEVGİ nedir? ” demiş biri
      -”Kalbine sıgmayacak kadar geniş dedikodusunu yapamayacagın kadar temiz, kokusunu alamayacagın kadar uzak hayal edemeyecegin kadar yakın…”
      -“Ya KORKU nedir? ” diye atılmış digeri
      -”Bir yagmur damlasındaki barut kokusu. Belki de saklanılan bir hayal yontusu ya bir minigin haykırışı, ya da yüregi yaralı bir kuşun feryadı….”
      -”Peki ya UMUT nerededir? ” diye atılmış bir umut avcısı.
      ”Bilinmezde degildir bilirim”, demiş kaygılı ve tasalı. “Aradın boşuna her yeri ama unuttun en kolay yeri besbelli.”
      Bunu derken işaret etti insanın en derinden yaralanan yerini…
      -”Peki, DOST kimdir? ” diye sormuş biri.
      Demiş;
      -“paylaştın mı sevgini, korkunu, ümidini ve yenilgini, verdin mi destegini, sordun mu halini, yolladın mı yüregini, agladın mı onun gibi…”
      -“Hissettin mi DOSTLUĞU? ” demiş digeri.
      Bilgin demiş:
      ”Karşılıgı olmadan verilir mi hiç yürekteki sevgi? Dostluk dedigin; tek bir ruhun, iki ayrı bedende dirilmesi…”

    • #50202
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Veda…

      Bu veda artık sana…Bu terk ediş artık seni bu satırlarda…Ben bana düşen yazgısını yaşadım bu aşkın…Deli mutluluğun bedelini ödedim her saniyemde…Kapıyı kapatırken arkamdan bilmiyordum bir daha giremeyeceğimi iki kişilik yalnızlığıma…

      Artık veda vakti geldi çoktan bu deli aşka…

      Bedelini ödedim her kahkahanın, söylediğin gibi
      Diyetini ödedim her sarılmanın umduğun gibi
      Ve gözyaşını döktüm her öpüşün beklediğin gibi
      Çok fazla yaşadım duyguları uçarken ve çok diğlerde süründüm acısını çekerken…

      Ama…Ama bitti…Bitti artık aşkım….
      Bugün sana bu artık benden en özel veda…Asla söze dökemediğim yazılarımda…

      Veda vakti artık iyice yaklaştı…Ama…Ne yalan…Bu aşk bana aşkı öğretti tekrar…

      Hiç bir söz olmadan tutulduğunu gördüm sadakat yeminlerinin içimde. Sadece sevgiden başka hiç bir şeyi içinde barındıramayacağını . Ağızdan çıkan bir çok şeyin boş, kalbe dolmuş bir çok şeyin esas olduğunu. Sevmenin sadece kendin için yapılmış bir ibadet olduğunu… Ve herkese, sevgiliye bile, söylenmiş herşeyin yaşanan sevginin yanında boş olduğunu.
      Sevmek için sevgilinin yanında olması gerekmediğini belki. Başka kollarda bile olsa, mutluysa eğer haberleri, swevgiliye mutlu olduğunu. Sevginin içinde sadece sevgiyi barındırdığını ve onun gözündeki tek mutluluk parıltısıyla görmesen bile onu, paylaşmasan bile o pırıltıyı, içindeki mutluluğu bastıramadığını… Yaşananlar sevgiyse çokça, kayıtsız şartsız sevmenin huzuruyla, her acıtan anın silindiğini, afedildiğini, mutlu anların özü olduğunu yaşananların… Ya da her anın aslında mutlu olduğunu sevdiğinin yanında… Alınan tüm kararların onun mutluluğunun temeli üzerine atıldığını ve bir o kadarda düşünüldüğünü bilmenin huzuruyla…

      Sevmek her halini sevmekmiş…Sevmek sahip olduğu her anını, aldığı tüm kararları, yaptığı tüm tavırları, yaşadığı her mekanı, baktığı her gözü, sevdiği herşeyi sevmekmiş meğer… Şartsız sevmekmiş… Olduğu gibi… Kaybedilmemiş özüne saygısıyla… Kaybetse bile zaman zaman kendini boşlukta… Her zaman sevmekmiş… Dün, bugün, yarın… Her anında… Sevmek zamana yayılmakmış bir kere sevdim dedikten sonra… Her ne olursa olsun dünde ve olacaksa gelecekte sevmekmiş kalbine en ufak bir şüphe düşürmeden bütün ömrünce…
      Şimdi… Ben artık giderken kendi geleceğime, yine bir sıcaklık hissedeceksin dudaklarında…
      O benim vedam sana sevgili…
      Tüm iyi dileklerimle…..
      Hoşçakal……

    • #50203
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Çengelli bir iğne taşıyorum bugün kalbimde…

      Hani ucu, girdiği kilit yerinden biraz kısa olur da, ikide bir de acılır ve hiç kapanmaz ya? işte ondan…

      Sivri ve kımıldadıkça kalbe batan,benliği hareket ettiren cinsten…

      Hiçbir yere atamıyor, yok sayamıyorum. Çengelli bir iğne gibi iğnelendi kalbime ve ben bu delik kalple yaşıyorum sanki…

      Delik kalbimin, yüreğimin en ücra köşelerine kadar hissediyorum boşluğu, yokluğu…

      Aynı uykuyu uyumak istiyorum aslında onunla…
      Aynı anda aynı yatakta beraber uyumak değil kastettiğim. Ayrı coğrafyalarda da olsak, ayrı mekanlarda da bulunsak aynı uykuyu uyumak, aynı rüyayı görmek…Göz bebekleriyle, beynin arasında gidip gelmek, kalbindeki uykuya dalmak istiyorum.

      Ve uyandığımda keşke gerçek olsa diyorum…

      Bana bıraktığı aşk gibi yarım yaşıyorum şu günlerde herşeyi…

      Başlayıp da bitiremediğim yazılarım, sonuna kadar gelip de okuyamadığım kitaplarım, dalgın dalgın yürüdügüm yollarım, son kelimesini bir türlü söylemediğim cümlelerim var.

      Her şeyi aşkımız gibi paramparça yaşıyorum. Sanki bütün dünyam, dudağımdaki yarım bir öpücüğün tadında artık…

      Saçmalıyorum, saçma sapan cevaplar veriyorum. Acı veren o gerçeği, kimselerle paylaşmadıkça da sevdiklerim korkuyor benden.

      Duvar oluyorum bir anda…
      Aşamadığım, kimselerin aşmasına izin vermediğim bir duvar!

      Ne onu yaşabiliyorum, ne de sevdiklerimle mutlu olabiliyorum.

      Hiçbir çözümü olmayan matematik problemi gibi, cevabı olmayan bir soru gibi beynimi kemiren acıtıcı bir duygu bu…

      Acı çektikçe mi yazı yazıyorum, yazdıkça mı acı çekiyorum bilmiyorum.

      Bunca acıya rağmen hala niye mi seviyorum?

      O gidince yalnız kalmayacağımı biliyorum, ama onsuz kalabalıklardan daha büyük bir yalnızlık olamayacağının da farkındayım…

    • #50204
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Sana Seni Yazıyorum

      Güneşin başka iklimleri aydınlatmaya,başka gönülleri ısıtmaya gittiği şu saatlerde kağıdı,kalemi elime alıp,seninle dertleşmek,yalnızca sana yazmak ve yalnızca seni özlemek geliyor içimden.Sana yazmak.''Sana seni Yazmak''
      Seni ve yüreğimde anlam bulan duyguları…Sana ait yüreğimin derinliklerinden kopup gelen artçı şokları anlatmak ve toprağı alnından öperken yağmur taneleri,tüm banliğimle sana yağmak istiyorum…

      Bu gece dudaklarımdan dökülen her kelimede sen varsın ve yine sen varsın yarım kalan sevdamın eksik taraflarında.Bomboş ve sessiz kaldırımlarda yürürken seni haykırıyorum sensizliğin inadına! Bu sensizlik gecesinde sevdamın en ücra köşelerine seni yazıyorum.

      Bu gece gene yağmur yağıyor.Yağmur yağıyor gönlümün sensizlikle yanan her yerine.Yağsın,yağsın ki saklasın sensizliğimde döktüğüm gözyaşlarımı!Ve yine saklasın sensiz geçen bomboş hayatı…

      İşte seni haykırıyorum sensizliğe alışamamış yüreğime,işte seni yazıyorum!!!
      Bu gece gene yağmur yağıyor.Senyoksun oysa biliyorum ve üşüyorum sensiz kaldığım saatlerde. Gözyaşlarımı efkarıma kattım bu gece. Sevdamı,umudumu ve seni kızgın bir sel gibi kalbime akıttım.

      Bu gece yağmurla beraber gözyaşlarım yağıyor ve ismini yazıyor sensizliğin acısı ile kıvranan kaldırımlara.Süzülen her damlada sen vardın ve yine sen vardın gecenin en karanlık anında. o,doya doya bakamadığım gözlerin,gözlerimin içine bir kez daha değseydi ve tebessümünden bir gül açsaydı yanaklarında,yetmez miydi? Bir bakışın bir ömüre değmez miydi?
      İsmini kazıdığım kaldırımlara sanki sen yağıyorsun yağmurla birlikte ve sevgin yağıyor yüreğime…Yalnız ve bomboş odamda sen varsın hala.Hala sensizliğim duruyor yanı başımda…

      Bu gece gözyaşlarım yağıyor sensizliğimle birlikte kaldırımlara.Seni arıyorum,erimekteyim…Karanlık geceye inat ay gökyüzünde…

      Ve gökyüzü yüreğimde…….

    • #50205
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Orta Okulludan Aşk Mektubu

      Orta Okulludan Aşk Mektubu

      Sevgili Sevgilim ;

      nerden Baslıyacaqımı Bilmiyorum daha dogru baslamaya sunacak kanıtım yok… Bu mektubu okuduqunda Ben cok uzaklardada olmıcam ama utancımdan bir süre görünmemeyi düşünüyorum. .. özür dilerim Ben edebiyat dersini sekerleme saati olarak gören biri olduqumdan mektubuda beceremem… ama Napim senin karsına cıkmadan yapabilceqim tek cıkar yol buydu… arastırmadım sanma günlerce yalvardım o senin sarısın arkadasın varya bi e – mail icin az tostumu gazoz umu icmedi haniii… Ama sonuc kullanılmayan bir e mail… neyse konu dagıldı.. Ben seni ilk gördüqüm günden beri hep seni düşünüyorum herseyinle seni yanlıs anlama Kişiliqini… Zamansız yerlerde aklıma takılıosun… Kalbim yerinden fırlıcak gibi …. kalp ti işte hassdiya Sayfa eksik…. anlıcan seni Cok seviyorum sabahları o yüzdendir saatte 60 km le giden servisinle yarısmam o yüzdendir dakka bası yanındakine bişiler sormam o yüzdendir hic sevmediqim almanca sınıfına yazılmam ve o yüzdendir sana günaydın demek icin Okul kapısının biblosu olmam…

      Nedendir bilmiyorum beni ne cekti bilmiyorum Gözlerin yüzün gülüsün… Gecen pazartesi giydiqin dekolte aman …. konusman yürümen hersey olabilir

      ama Sunu sölim cok ama cok Ho$afıma gidiyosun..Sana cıkma teklif edicim ama nasıl yapılır bilmiyorum… ehiii benle cıkarmısın desem komik diye cıkarmısın yada O cok sevdiqin Justin gibi sacımı 5 numara yaptırsam aa güzel olmus dermisin ?

      Kafayı yedi diyosun biliyorum ama yemedim matematik dersinden beri benden cok soquksun ama gercekden ben o Yavrumu mehmete sölemistim…

      Seni köpek gibi seviyorum eger bu yazdıqımı okuduysan gayet ciddi olduqumu anlamıssındır.. Gerci yazdıklarımı Buraya kadar mektubu ucak yapmip okumussan bu bile bana yeter…

      Benimle cık ne olur… Sensiz olmaz bak sınıfta kalırım benle cıkmassan… bak eger cıkmassan Cantanı tenefuste karıstırıp bulduklarımı anlatırım ya shey yani yere düşmüş… Kopya cekiyo diye adını cıkartırım bak en sevdiqin kazaqını askıdayken vişne suyu dökerim bak….

      Benle cıkkk ben seni cok ama cok seviyorum.. Sen yoksan ben Ölürüm ölürüm ölürüm…. walla bunu mehmet yazdı ….

      Senden Cok ama Cok ho$la$ıyorum
      Cevabını bekliyorum Güzel kız
      Ama ne olur cevabın Olumlu Olsun

    • #50206
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Kaldırımlar ezdim çok…

      Dün yine attım sokağa kendimi, saate aldırmadan, donduran soğuğa inat ezdim tüm kaldırımları… Ölesine boş boş dolaştım, dar sokaklardan birine daldım sonra bir diğerine, ne bir tanıdık sima görmek istedim, ne de kendimden başka bir gölge. Gecenin tadını çıkardım yine kendimce, bir iki ışık damlası süzüldü yüzümden, yansıyan sokaktaki bir kaç lambadan… Sonra yine daldım karanlıklara, yıkık duvarlardan geçtim, her kapının zilini çaldım sessizce, sizde çıkıp yaşayın dedim içimden bu ihtişamlı gecenin güzelliğini… Sonra sadece kendim çıkarmak istedim tek başıma, başabaşa yanlızlığımla, yürüdüm bitene kadar her yol, dolaştım tutup çekene kadar bir kol, alıp götürdü beni yine attı bir sahile sonra, dalgaların sesi şarkılar söyledi yine gönlünce, bazen bir iki araba kornası bozmaya çalışsada ahengini, o yılmadı devam etti tıpkı benim gibi… Sonra aldım başımı, düştüm yine sokakların arasına, kimi zaman bir iki kimsesizle dertleştim uzaktan sadece bakışlarımla, kimi zamanda bir o kadar uzak hissettim kendimi yaşananlara… Nedendir bilmem bu şehir kadar aptalını da tanımadım, herkes kaparken gözlerini, tıkarken kulaklarını, o açıyor her kimsesize sokaklarını. Gece ve şehir bir araya geldimi, en sevdiğim şey şu kaldırımları ezmek, düşünmeden gezmek, sadece o anı sevmek, köşe başında bekleşen fahişelerle pazarlığa girenleri seyretmek, sonra satılık bedenlerin ardındaki çaresizliği sezmek, yapışıp kalmış geceye bir türlü bırakmayan şu yıldızları seyretmek, yoldan geçen bir iki ayyaşın umursamaz gülüşlerini dinlemek, keşke her şey kafan ayıkken de bu kadar eğlenceli olsa demek… İşte bu gecelerde sevdim her taşa basmayı yollardaki, her kaldırımı ezmeyi sokaklardaki, her boşluğu farketmeyi…

    • #50207
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Kaç dostunuz var?

      Baba ve oğul konuşuyorlarmış. Babası oğluna sormuş, “Senin kaç tane dostun var?”

      Oğlan cevap vermiş: “Ohooo yüzlerce…”

      Babası oğluna açıklamış.

      “Bak oğlum” demiş insanın bir sürü arkadaşı olabilir ama yüzlerce dostu olamaz. Dost dediğin diğer arkadaşlara benzemez. İnsanın hayatı boyunca ancak 1 ya da 2 tane dostu olabilir.

      Oğlan saçma demiş. Benim bir sürü dostum var ve hepsi beni sever ve her zaman bana yardıma koşacaklarına eminim.

      Öyle mi demiş babası? O zaman gel seninle bir test yapalım.

      Adam birkac tane tavuk kesmis ve başka birkaç ıvır zıvır'la birlikte bir çuvala doldurmuş. Çuval'dan kanlar akıyormuş. Şimdi git demiş bu çuvalı arkadaşlarına götür ve onlardan yardm iste. Çuvalı birlikte bir yerlere gömün.

      Çocuk çıkmış yola, bir arkadaşının kapısını çalmış, arkadaşı elindeki kanlı çuvalı görünce çocuğun yüzüne kapıyı kapatmış, başka arkadaşları bir daha onlarla konuşmamalarını görüşmemelerini rica etmişler, çünkü hepsi çuvalın içinde bir ceset olduğunu sanmış.

      Oğlan yüzü allak bullak babasına dönmüş olanları anlatmış. Babası demiş; “İşte senin arkadaşlarının dostluğu bu kadar. Şimdi al bu çuvalı
      benim dostuma götür.”

      Oğlan tekrar sırtlamış çuvalı düşmüş yola. Babasının dostu kapıyı açıp, oğlanı ter içinde, elinde kanlı bir çuvalla görür görmez etrafa şöyle bir bakmış ve hemen almış içeriye. Sen Ahmet'in oğlusun değil mi demiş? Evet demiş çocuk. Ver elindekini diyerek çuvalı almış. Arka bahçeye çıkarmış, arka bahçede bir çukur kazıp çuvalı gömmüş. Çocuğa su ikram etmiş. Bu arada yetmemiş, gömdüğü yer belli olmasın diye sarımsak ekmiş oraya.

      Çocuk ben artık gideyim demiş. Adam da babana söyle sarımsak tarlasına gözüm gibi bakıyorum demiş.

      Çocuk gitmiş babasına durumu anlatmış, gerçekten senin dostun varmış benim ise sadece sıradan arkadaşlarım demiş. Yooo bitmedi demiş babası, şimdi tekrar git dostumun kapısını çal ve açar açmaz yüzüne okkalı bir tokat yapıştır. Çocuk olur mu hiç öyle şey demiş. Olur olur, ancak o zaman anlayacaksın dostluğun ne demek olduğunu.

      Çocuk çaresiz utana sıkıla tekrar düşmüş yola. Kapıyı çalmış. Babasının dostu kapıya çıkar çıkmaz da babamın size iletmek istediği bir şey var demiş. Nedir o demeye kalmadan çocuk okkalı bir tokat yapıştırmış babasının dostunun suratına. Üzülmüş bir yandan da nasıl vurdum diye.

      Babasının dostu demiş ki, benim de babana iletmek istediğim bir şey var… Söyle o babana “biz bir tokata satmayız koskoca sarımsak tarlasını” demiş!

      İşte böyle. Çocuk o zaman anlamış dostluğun değerini ve babasının yüzlerce arkadaşın olacağına bir dostun olsun yeter derken ne demek istediğini…

      Sen Gülerken yanındakiler de güler,
      Ama ağlarken yalnız ağlarsın,
      Onun için öyle bir ağaca yaslan ki,
      Asla yıkılmasın.
      Öyle bir dost edin ki,
      Asla bırakmasın.

    • #50208
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Beklentisiz Sevmek

      Hiç beklentisiz sevdiniz mi?Yani bugün telefon etmedi demeden, şu an nerede acaba diye kendi kendinizi yemeden, yaş günümü hatırlayacak mı acaba diye bir beklenti içine girmeden…sevdiniz mi hiç? Onun, size ait bir mal olmadığını kabul edip , onu özgür yaşamı ile sevmeyi denediniz mi? Yanında ki kız arkadaşına aldırmamayı öğrenip, ama aldırmıyormuş gibi yapmadan, gerçekten aldırmadan, bitecekse biter , bunu ben değiştiremem , beni sevmeyi bırakmasını değiştiremeyeceğim gibi diye düşünüp. Onu yersiz kıskançlıklara boğmaktan ve kendinizi yıpratmaktan vazgeçe bildiniz mi hiç? Hiç beklemeden çalan bir kapıda Onu karşınız da görmek ne güzeldir bilirmisiniz?Beklemediğiniz bir anda hediye almak en sevdiğinizden.. Ve beklemeden gelen bir 'seni seviyorum 'mesajının tadına varabildiniz mi hiç? Siz istediğiniz için değil,O istiyor diye yapıldı mı tüm bunlar? Ve beklentisiz sevmemin tadına bakabildiniz mi hiç? Bugün beni hatırlamadı yerine.. hiç beklemiyordum , senin geleceğini diyebilmek ne güzeldir oysa.. Onu boğmadan, kendinizi boğmadan , sevebilmek ne güzeldir.. Sahiplenme duygusundan uzak, sevmemim ,sevilmemim tadına varabildiniz mi hiç? Yapılmamış davranışlar, söylenmemiş sevgi sözcükleri ile kendi kendimizi aşk çıkmazında kaybedeceğinize, Hiç beklenmeyen bir demet çiçekle mutlu oldunuz mu? Beklentisiz sevin..Ben beklentisiz seviyorum.. Niye aranmadım diye düşünüp kendini kendinizi yiyeceğinize hiç beklenmedik bir 'seni özledim 'mesaji ile aşk ı yakalayın.. Beklentisiz sevin.. Ben beklentisiz seviyorum.. O sizin sevgiliniz oldu için değil.. Ona tapulu malınız gibi. Cantanız, arabanız gibi davranma hakkınız olduğunu düsünmeden. .Onu sevdiğiniz,onun da sizi sevdiği için ,sevin.. Sevgi ye karışan beklenti denen illeti hemen silin aşkın ak sayfalarından.. Göreceksiniz ki O zaman aşk başka bir güzel.. Göreceksiniz ki , O zaman sevgili daha bir romantik.. Göreceksiniz ki O zaman sevmek ve sevilmenin damaklarda bıraktığı tat, Yıllanmış şarap gibi, Beklenti zehrine karışmadan bir başka döndürüyor insanın başını.. Ben beklentisiz seviyorum..Onun nerede olduğunu merak etmiyorum.. Beni bugün neden aramadı diye geçirmiyorum içimden, aramadığı zamanlar da.. Geleceğe dair hayallerimde yok zaten.. Ben sevgiyi yaşıyorum.. Onun yanımda olduğu anlar o kadar değerli ,o kadar kıymetli ki.. Gerçekleşmemiş ve gerçekleşmeyecek beklentilerle mahvetmiyoruz o anları.. Beklentisiz seviyoruz.. Sevdiğimiz için seviyoruz.. Hayalsiz,geleceksiz,beklentisiz.. Anlık seviyoruz…

    • #50209
      taner_karakaya
      Katılımcı

      İnce Düşünmek…

      Evin minik faresi, duvardaki çatlaktan bakarken çiftçi ve eşinin mutfakta bir paketi açtıklarını gördü.
      Kendi kendine:
      – “İçinde hangi yiyecek var acaba ?” diye düşündü.
      Bir süre sonra gördüğü paketin bir fare kapanı olduğunu anladığında yıkılmıştı.
      – “Evde bir fare kapanı var!, evde bir fare kapanı var!” diye bağırarak telaşla bahçeye fırladı.
      Minik fareyi telaş içinde gören tavuk, umursamaz ve bilgiç bir tavırla başını kaldırdı ve gıdakladı:
      – “Zavallı farecik…Bu senin sorunun benim değil. Bana bir zararı olamaz küçücük kapanın” dedi.
      Tavuktan destek bulamayan farecik bu sefer telaşla koyunun yanına koştu ve,
      – “Evde bir fare kapanı var!, evde bir fare kapanı var!” diye adeta çırpındı.
      Koyun anlayışla karşıladı ama,
      – “Çok üzgünüm fare kardeş ama dua etmekten başka yapacağım bir şey yok. Dualarımda olacağından emin ol” dedi.
      Minik fare çaresizlik içinde ineğe döndü ve ,
      – “Evde bir fare kapanı var, evde bir fare kapanı var!” dedi.
      İnek ;
      -“Bak fare kardeş, senin için üzgünüm ama beni ilgilendirmiyor.” dedi.
      Sonunda farecik, başı önde umutsuz şekilde eve döndü. Çiftçinin fare tuzağı ile bir gün tek başına karşılaşmak zorunda olduğunu anladı.
      O gece evin içinde sanki ölüm sessizliği vardı. Minik farecik aç ve susuzdu. Tam yorgunluktan gözleri kapanacaktı ki birden bir ses duyuldu. Gecenin sessizliğini bölen gürültü, fare kapanından geliyordu.
      Çiftçinin karısı, ne yakalandığını görmek için yatağından fırladı ve mutfağa koştu.
      Karanlıkta kapana, zehirli bir yılanın kuyruğunun kısıldığını fark edememişti.
      Kuyruğu kapana kısılan yılanın canı yanıyordu ve aniden çiftçinin karısını ısırdı.
      Çiftçi, karısını apar topar doktora götürdü. Doktor, zehiri temizledi sardı. Çiftçi karısını eve getirdi, yatırdı. Karısının ateşi yükseldi ve bir türlü düşmüyordu. Kadıncağız ateş ve ter içinde kıvranıp duruyordu.
      Böyle durumlarda taze tavuk suyunun gerekli olduğunu herkes bilir, çiftçi de bıçağını alıp bahçeye koştu.
      Karısı taze tavuk suyu çorbasını içti, biraz kendine geldi. Karısının hastalığını duyan komşular ziyarete geldiler.
      Onlara ikram etmek için çiftçi koyunu kesti.
      Çiftçinin karısı gittikçe kötüye gidiyordu. Yılan, belli ki çok zehirliydi. Birkaç gün sonra çiftçinin karısı iyileşemedi ve öldü.
      Cenazesine çok sayıda kişi gelince hepsine yeterli et sağlamak için çiftçi ineği mezbahaya yolladı.
      Fare tüm bu olanları büyük üzüntü ile duvardaki deliğinden izledi.
      Birisi, sizi ilgilendirmediğini düşündüğünüz bir tehlike ile karşı karşıya ise hepimizin aynı tehlikede olabileceğini hatırlayalım.
      Hepimiz yaşam denilen bu yolculukta yer alıyoruz.
      Diğerimiz için bir gözümüzü açık tutmalı ve diğerlerini cesaretlendirmek için çaba harcamalıyız.

    • #50210
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Dönerim Demiştin…

      Soğuk bir sonbahar akşamıydı. Hava kararmış, yağmur başlamıştı. Düşlerimize yağmur yağıyordu ellerimizi. Gözlerin donuk bedenin halsizdi.

      Gizli bir el kalkış hazırlanan otobüse binmek için seni sürükler gibiydi. Sanki kalmak istiyordun. “baharda dönerim” demiştin hatırlıyor musun ?” Sakin beni unutma bekle.”

      Ben seni unutmadım sevgili, ben seni unutmadım. Bütün kış baharda döneceğin günün hayaliyle ısındım. Minik öpücüklerle uyandırıp güneşin doğuşunu gösterecektim sana. Çiçeklerin, denizin, kumasalın, güneşin tadına birlikte varacak , gün batımlarında denizle birleşen ufuk çizgisini birlikte seyredecek, ay ışığında mutluluk şarkımızı söyleyecektik.

      Yalan değil kaçamak sevdalara takıldım yokluğunda bir süre. Sana benzeyen her şeyi sevdim ben. Sevdiği her şeyde senden izler vardı. Aradığımı buldum sandım ama yanıldım , bulduğum sen değildin. Olmadık zamanlarda aklıma düştün, zamansız yaralandım. Her sabah seni bulmak için yolara düşmek geldi içimden ama gidemedim .

      Yalnızlığın acısıyla gurur satın alır oldum her gece. “Gelir” dedim kendi kendime, “Söz verdi gelmesi gerek.” Bekledim.Kendimi param parça hissetim ama yine de sana kızamadım.Unuttum kötü sözlerini Unuttum kapında bekletildiğimi.Unuttum telefonlarıma cevap vermediğini, kavgalarımızı unuttum.

      Bir tek seni unutmadım sevgili, bir tek seni unutamadım. Hep dönmeni bekledim. Zamanla alıştım acılara, ölüm ilanlarında kendiliğinden siline adreslere. Alıştım sevdiklerimin yokluğuna. Ama yalnızlığa alışamadım, hasrete alışamadım, sensizliğe alışamadım. Hep dönmeni bekledim.

      Olamadı gülüm bir araya gelemedik. Oysa daha yolun başındaydık, tomurcuktuk daha çatlamaya hazır. Bahar gelmeden ayrıldık. Şimdi artan yalnızlığım , büyüyen yokluğu var . duvarlarda gözlerinin izi , kapı kollarında parmak izlerin saklı. Sen neredesin sevgili, varlığın nerede ?. bir mevsim döndü , sen dönmedin .

      Düşlerim böyle dağınık değildi eskiden. Kara bulutlar gibi kümelenip bir yere, acılarım yüreğimde çöreklenmişti gece yarılarında. Özlemlerim hiç bu kadar olmamıştı gün ışığına. Hasret bu kadar büyümemişti. Şimdi göçebe olmuş yüreğimle her sabah yeni yolculuklara çıkıyorum. Umudun türküsünü söylüyorum öksüz bakışlarımla…

    • #50211
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Dünyanın 7 harikası

      Bir grup ögrenciden Günümüz Dünyanin Yedi Harikasi'nin neler oldugunu düsündüklerine dair bir liste yapmalari istenir.

      Aralarinda Anlasmazliklar çikmasina ragmen
      Asagidakiler en fazla oyu alanlardir:

      1) Misir'in Büyük Piramitleri
      2) Tac Mahal (Taj Mahal)
      3) Büyük Kanyon (Grand Canyon)
      4) Panama Kanali
      5) Empire State Binasi
      6) St. Peter Bazilikasi (St. Peter's Basilica)
      7) Çin Seddi (China's Great Wall)
      Ögretmen oylari toplarken, sessizce duran bir kiz Örgencisinin henüz kagidini vermemis oldugunu farkeder. Sonra örgencisine kendi hazirladigi liste ile ilgili bir problem olup olmadigini sorar.
      Kiz Ögrenci ise “Evet, biraz. O kadar çok sey var ki, bir türlü karar veremiyorum” der.
      Ögretmen de ögrencisine “Peki, söyle bakalim senin Listende neler var, belki biz sana yardimci olabiliriz” der.
      Kiz ögrenci önce duraksar ve sonra okumaya baslar:
      “Bence Dünyanin Yedi Harikasi :
      1) görmek
      2) duymak
      3) dokunmak
      4) tatmak
      5) koklamak
      6) gülmek
      7) ve sevmek…

      Odada sinek uçsa sesi duyulacak sekilde bir sessizlik olur.Basit, siradan ve normal olarak düsündügümüz ve gözden kaçirdigimiz seyler gerçekte ne kadar da mükemmeldirler.Samimi bir hatirlatma: Hayattaki en degerli seyler satin alinamayanlardir!Görmekten, duymaktan, dokunmaktan, tatmaktan,hissetmekten, gülmekten ve sevmekten mahrum olmayacaginiz bir yasam dilerim…

    • #50212
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Beni Unutma…

      Ürpertiyor gece çıkan rüzgarın sesi… Bir çığlığı hatırlatıyor sessizlikteki sesler… Sonra anlıyorum, duyduğum kendi çığlığım… Ta içimde yankılanan haykırışım, kendimden başka kimseye duyuramadığım… Oyun bitti, bu son perde… Alkış sesleri çok uzaktı bana, bugün de öyle… Habersizce, tüm incinmişliğimi kucaklayarak, iz bırakmadan gitmeliydim, yapamadım… Vazgeçtim, yeni kırılganlıklar edinmeyeceğim artık… Yeni hüzünlere yer kalmadı çıkmazımda… Yeni hüsranları yazabilecek kadar kalıcı değilim…

      Sadece senden bana kalan dudağımdaki minicik gülümsemeyi alıyorum giderken… Geri kalan her şey senin olsun… Bu sevda, bu düş ve yüreğim sen de kalsın Canımcım… Taşıyamıyorum artık onları, çok yoruldum… Anılar çok ağır geliyor güçsüz omuzlarıma, onları da sana bırakıyorum… İster at bir köşeye tozlansınlar, ister çerçevelettir solsunlar… İstersen hiç yaşamadıklarımıza ekle hiçliğe karışıp yok olsunlar… Hayallerim ve beslemeyi bi türlü beceremediğim ümitlerim de senin olsun… Büyüt onları benim yerime… Sarıl onlara, yoğur onları beyaz ellerinle, yeni şekiller ver… Yeni hayallere, umutsuzluktan hiç söz edilmeyen bir dünyaya kapılar açsın benim olmazlarım… Onları olunur kıl Canımcım… Ben yapamadım, sen güçlüsün başarırsın.. Senin kocaman yüreğin var ya hani, daha nice sevdalara yer var o yürek de, biliyorum… Bencilim ben biliyorsun, “Beni unut” diyemiyorum… Beni sevmesen de unutma olur mu? Sezen’in dediği gibi “ Sen de kendi payından bir hatıra seç…
      ve o ben olayım, beni unutma…”

    • #50213
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Sevgi seni istedi mi bulur…

      Asla değiştiremiyeceğin şeyler için üzülme..
      Değiştirebileceğin ama istediğin halde değiştiremediğin seyler için mutsuz ol veya ağla..

      Asla bir daha sevmiyeceğim deme.. Mahçup olursun..Asla sevgiyi arama çünkü
      sen aradıkça o saklanır kapı arkalarına..

      Sevgi seni istedi mi bulur.. Zamanı vardır..
      Tıpkı baharı ,kışın arasan da bulamıyacağın gibi…yada bulsan da asla onun gerçek
      bir bahar olmadığını kabul etmek zorunda olacağın gibi …

      O bulduğun sadece bir aldanmışlıktır.. Aldanırsan, tıpkı kış ortasında çiçek açan
      erik agaçlarına dönersin.. Kışın ortasında sevinçten çiçek açarsın..
      Kış gerçek yüzünü gösterince de donarsın; anlarsın ki sandığın bahar kış ortasında
      yaşanan yalancı bir baharmış…. Erik ağacı gibi donarsın o zaman ve o yaz boşa geçer..
      Meyvesiz, kimsesiz..Sevgi aranmaz..

      Sevgi istedi mi seni bulur… Hiç ummadığın bir anda arkanda beliren bir dost olur bu bazen..
      Otobüs durağında ensende hissettiğin bir nefes alır götürür seni sevgiye..
      Bir tesadüf sana sevgiyi taşır..Sen sevgiyi aramamışsındır..
      Tıpkı gecikse de gelen ve geleceğinden emin olduğun bahar gibi…….
      Tıpkı bir sabah kalktığında baharın pürüzsüz yüzü ile karşılaşman gibi bulmuştur seni sevgi………

      Sevgiyi kaybederken de cesur olmalısın.. Yüreğin dolu olmalı sabır ve güçle..
      Her kaybedilen kazanılan bir derstir zaten.. Sevgi çok şey öğretir severken ve kaybederken..
      Sevgiyi kaybederken aslında onu hiç kaybetmek istemediğini ögrenirsin.. Sevgiyi kaybederken,
      onu kaybetmenin, bulmak kadar güç olmadığını ama acısına katlanmanın ne güç oldugunu ögrenirsin..

      Sahipken sevgiye hep yanında olacakmış gibi onu hoyratça harcamışsındır..
      Kaybettiğinde ise her an yanında olacağına inanmakla ne büyük yanlış yaptığını anlarsın..
      Ve bir dahaki sevginde daha temkinlisindir..

      Hem severken,hem kaybederken.. Bir önceki sevgi ögretmiştir bunu sana…

    • #50214
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Sarsıntılardan Geçtim

      Karamsarlığında kaldım hislerimin, bir gece konakladım, biraz nefretle soluklandım, üstüme düşeni yaptım, kirlenen ne varsa çıkartıp çıplaklığın tadına vardım… Bildiğim ne varsa bir bir karaladım, çekilmiş bir fotoğrafın negatiflerinde saklanmış bir yaşamın, pozitif yanlarını aradım… Bulmakta zorlandım, imkansızlığı yaşadım, ben yine de yılmadım, birkaç tutam kendimden birkaç metre ip yaptım tuttum kendimi hayata bağladım… Oturup ağladım, sıkılıp bunaldım, gözlerim kapalıyken de görebilmenin acısını yaşadım, kırdım attım hayalleri, inandığım gerçeğin peşinde silahı odundan, kanı mürekkebinden bir savaşçı yarattım… Üstüne biraz da içimin desibelsiz seslerini kattım, sessizliğimle sesimi duyurmaya çalıştım… Karanlığın ardında kalanları satırlara boşalttım, gözümün damarlarında dolaşanı sayfalara yansıttım, aklımın raylarından geçen binlerce sorunun yanıtını aradım… Bulmakta zorlandım, imkansızlığı yaşadım, ben yine de ayakta kaldım, bilemediğim ne varsa bir kenara yazdım, bilmediğimden değil, bilgisizlerden kaçtım… Sokakları kağıtlara sıraladım, şehri ise kapak yaptım, sahillerle altını çizdim, kaldırımlarla hikayelerimi besledim… Çizdiğim karakterlerin her birini içimden biri yaptım, onlara kalbimde yatak yorgan açtım, hepsinin yüzünü kendime sakladım… Sarsıntılardan geçtim, bildiklerimi sarstım, tanıklıklarımla sarsıldım, benliğimi tutup kökünden salladım, dökülenleri çürüğe ayırdım kalanların üstüne yenilerini aşıladım… Ben yaşamanın anlamını aradım, hala da bulamadım, aradıkça yaşananlardan uzaklaştım, kendi nehirlerimden taşıp, okyanuslara daldım, her boğuluşumda nefes almanın değerini anladım.

    • #50215
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Seni Anlıyorum

      Bu başlayıp da sonunu getiremediğim, yanlış yazıp da yeniden başladığım, düşünüp
      de ifade edemediğim başlangıçlardan sadece bir tanesi. Bir iki satır yazarak,
      bunun onu kısacık bir süre için aklımdan çıkarmama yardımcı olup olmayacağını
      görmekle başladı her şey. Elbette bu dünyada acı çeken tek kişi ben değildim
      kuşkusuz. Ama sonra fark ettim ki yazmak, bu acıyı zevke dönüştürmenin ve
      yaşadıklarımı anlatmanın en kolay yoluydu. Böyle düşününce, kalemi eline
      alanları daha iyi anlayabiliyor insan ve karşısındakini gözünün önünde
      canlanırabiliyor…

      Ne zaman şiir okusan, mısralarında o beliriyorsa, şarkılar yakıyorsa içini,
      güneşten çok yıldızlar çağırıyorsa seni, kalp atışlarına arkadaşsan geceler
      boyu, gözlerini anılara dikip düşünüyorsan bütün gece ve bütün birgün belki
      gelir ümidiyle bekleyebiliyorsan uyumadan, usanmadan, korkmadan…

      Onu düşünüyorsan, o yoksa yanında ve kendini daha yalnız hissediyorsan şimdi,
      her şeyi unuttuysan, birtek o sımsıcak gülümseyiş çıkmıyorsa aklından, “Yarım
      yaşandı ama bitti” derken içinde bir şeyler acıyorsa…

      Bütün eksikler ve yanlışlar geçmişinle birlikte yok olurken, “O” yaşantına anlam
      katan tek şeyse, her hareketinde, her düşüncende onunlaysan, her şeyinde o
      varsa, anılar uykunu bölüyorsa bir gece yarısında…

      Yaşadığın güzel anlar geliyorsa aklına, karışıyorsa kafan hissettiklerinden,
      canın sıkılıyorsa ve sen nedenini anlamıyorsan, gözlerini kapaman gerkmiyorsa
      gülüşünü görmek için ve onu diğerlerinden ayırıp eşsiz yapan şeyin ne olduğunu
      bulamadıysan hala…

      Sevdiğini kalbinde saklayabiliyorsan sıcacık, adını duyduğunda bir burukluk
      kaplıyorsa içini, gözlerin doluyorsa ansızın, “Keşke şimdi yanımda olsaydı”
      diyorsan, onun birgün geri döneceği fikri bile seni mutlu edebiliyorsa…

      Duygularımı, yaşadıklarımı ve beni anlıyorsan, kaybettiklerimi paylaşıyorsan,
      aşkı acıyla severek yaşıyorsan, sana seni hatırlatıyorsa yazdıklarım…

      Hayır, şu anda sadece bu satırları okumuyorsun, yanındayım, seni görüyorum, seni
      duyuyorum ve seni anlıyorum…

    • #50216
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Ayrılın Ayrılabilirseniz

      İlk önce kalbiniz duracak o ayrılma kararını verdiğiniz andan itibaren yaşamak istemeyeceksiniz. Fakat onu düşündüğünüz için istemeyerekte olsa vazgeçeksiniz. Daha sonra onunla ilgili düşler görüp rüyada onun adını sayıklayarak kan ter içinde uyanacaksınız. Sonra onunla gittiğiniz yerlere gidip gökyüzü yağmurları gibi ağlayacaksınız. Ve daha sonra her hafta sonu buluştuğunuz yere gidip belki gelir ümidi ile bekleyeceksiniz.

      Ve gelmeyeceğini bile bile ordan ayrılmak istemeyeceksiniz. Sonra yolda yürüken sanki yanınızda o varmış gibi yoldaki insanlar size bakarken ona bakıyormuşlar gibi hissedeceksiniz. Ama öyle olmadığını anlayınca da halinize isyan edeceksiniz. Sonra evde onu düşünürken (ki hiç aklınızdan gitmeyecek) bir kulağınız telefonda bir gözünüz de ekranda olacak hani belki arar ümidi ile zerre pişmanlık duymadan bekleyeceksiniz. Her telefon çalışında afizeyi onun adını söyleyerek açıp o olmayınca pişmanlık dolu bır ses tonu ile kapatacaksınız. Ve her akşam onun adından oluşan binlerce şiir yazıp şarkı söyleyeceksiniz. Ve sonra onu her gece ay'a anlatıp barışmanız için dua edeceksiniz. Çok daha sonra onunla beraber dinlediğiniz parçayı nerde duyarsanız duyun o anda herşeyi erteleyişleriniz olacak. Ama herşeyi erteleyeceksiniz. Her şarkınız çaldığında onu düşünmeden edemeyip size geri gelmesi için saatlerce yalvaracaksınız. Ve sonra siz siz olmaktan çıkıp hiç bir şey olamayacaksınız.

      Onsuz hiç bir işe yaramadığınızın farkına varacaksınız. Daha sonra benliğinizi kaybedeceksiniz yürümeye başlayacaksınız ayaklarınız nereye götürürse götürsün hiç bir şey umrunuzda olmayacak. Size tuhaf tuhaf bakan insanlara sizde bakacaksınız. Ve sonunda ÖLÜMÜ isteyeceksiniz ama ONSUZ olmadığını anlayacaksınız……

      İşte böyle…..

      Bunlara rağmen ayrılma kararınızdan vazgeçmediyseniz katlanın bunca acıya katlanabilirseniz tabiii…

    • #50217
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Kibrit Çöpü

      Ben kibrit çöplerini insanların
      Yaşantılarına benzetirim.
      Kibrit kutusu insanın yaşadığı toplumu ifade eder bir bakıma.
      Bazı kibrit çöpleri vardır bir amaç için yanarlar,
      Kimi bir sigara yakar,
      Kimi bir ocak,
      Kimi boş yere yanıp tükenir
      Hiçbir işe yaramadan.
      Kimi ise bir ormanı, bir evi,
      Büyük bir alanı yakar kül eder, kendisiyle birlikte.
      Kibrit kutusunu açıp baktığınızda hepsi aynı gibi gözükse de birbirinden farklı kibrit çöpleri vardır.
      Bazıları yanamayacak kadar incedir.
      Yakarken kırılır zannedersiniz ama bilircisiniz en iyi onlar yanar.
      Bazıları da epeyce kalın, zannedersiniz ki yanınca yeri göğü yakacak ama yakınca bir bakarsınız fıs diye bir ses çıkarır kendisini bile yakamaz, sadece ucundaki kimyasal madde alev bile almadan kararır gider.
      Kimileri eğri büğrüdür ama yine de bir kibrit çöpünden beklenen fonksiyonları eksiksiz yerine getirirler.
      Her zaman en üstteki kibrit çöpleri ilk önce yanar.

      Bir büyüğümüzün çok sevdiğim bir lafı vardır.
      Bir ağaçtan binlerce kibrit çöpü çıkar, bir kibrit çöpü bir ormanı yakar.

      Yanıp bitme hayatin bitmesi gibidir, ucundan başlar yavaş yavaş dibine doğru sonunda kapkara bir şey kalır.
      İşte insan yaşamı da bu kibrit çöplerine benzer, kimi insanlar vardır kötü işler yaparlar, orman yakma misali, kimi insanlar vardır, kendinden beklenileni asla yerine getiremezler, kalın kibrit çöpü gibi kendi kendilerini yok eder giderler, kimi insanlar vardır bir lambanın fitilini yakarlar kendileri yok olup gitse de ışığı kalır.
      Yanıp bitme hayatin bitmesi gibidir, ucundan başlar yavaş yavaş dibine doğru sonunda kapkara bir şey kalır.
      İşte insan yaşamı da bu kibrit çöplerine benzer, kimi insanlar vardır kötü işler yaparlar, orman yakma misali, kimi insanlar vardır kendinden beklenileni asla yerine getiremezler, kalın kibrit çöpü gibi kendi kendilerini yok eder giderler, kimi insanlar vardır bir lambanın fitilini yakarlar kendileri yok olup gitse de ışığı kalır.
      Bazı kibrit çöpleri de aykırı insanları ifade eder tüm kibrit çöpleri Ayni yöne bakarken onlar tam tersine bakar kutuda. Kutu açıldığında ilk önce onlar göze çarpar ve herkesten önce yanarlar.
      Bazı kibrit çöpleri de aykırı insanları ifade eder tüm kibrit çöpleri Ayni yöne bakarken onlar tam tersine bakar kutuda. Kutu açıldığında ilk önce onlar göze çarpar ve herkesten önce yanarlar.

      Aykırılık başa beladır. Bazı kibrit çöpleri birbirine yapışmıştır. Dikkat ederseniz onlar da kafadar insanlar gibidirler. Kanka misali biri yanınca diğeri de yanar. Ama en tehlikelisi kendiyle birlikte kutuyu da yakan kibrit çöpleridir. İçinde bulundukları toplumu çökertirler.
      Bazı kibrit çöplerinin ucunda kimyasal maddesi yoktur. Ne yaparsa yapsınlar yanamazlar. Toplumun içerisinde ot gibi yaşar giderler. Toplum nereye, Onlar oraya.
      Acaba!…
      Siz hangi tür
      “kibrit çöpüsünüz hiç merak ettiniz mi?

    • #50218
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Eylül

      Hüznün mutluluğunun yaşandığı, yaprağın topraga kavuştuğu, yağmurun denizle seviştiği, Hasretin bittiği Ay!…
      Yine bir Eylül ve ben yine oturmuş sahilde rüzgarın sessiz türküsünü dinliyorum!… Rüzgarın sessiz çığlığı kulaklarını çınlatıyormudur şimdi seninde?… Duymuyorsan da üzülme; Üşüyen ellerimi denize doğru açtım ve sana rüzgar biriktiriyorum yine !…
      Daha nice Eylüller geçecek sensiz, Daha nice rüzgarlar esecek yüreğime, nice yağmurlar yağacak belkide!… Her yağmurda hatırlayacağım seni. Yağmurundum ya senin yeşertiyordum ya yüreğini, Hayallerine yağıyordum, Serinletiyordum tenini!… Seviyordun ya beni! Hepsi Bitti…
      Hüznün mutluluğuyla yaşıyorum şimdi… Ya Sen kendi yüreğinle başbaşamısın? Yalnızlığı da seviyor musun beni sevdiğin gibi?…
      Biz Eylül'ü yaşayamadık seninle Belkide hiç yaşayamayacağız artık!…
      HASRETİN BİTTİĞİ AYDA BİRBİRİMİZE HASRET KALDIK!…

    • #50219
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Yıldızlı karanlık…

      Bazen sadece yazmak istiyorum. Cevap beklediğimden değil, kendime söz geçiremiyorum. Ne gök ne yer, tam ortasından tutuyorum hayatı, başımı kaldırsam sana değmek, yere bassam tenimi acıtmak, bunlar korkutuyor beni… Her ne varsa sakladığım, ikisinin arasında kalsın istiyorum bu yüzden. Kırdığım bizler uyku aralarında uzaklaşıyor da, bir el verip tutmuyorum onları. Gerisi zaten boş geliyor, suskunluğum, susuşun, hatta gidişin bile. Elimde kalanlarsa anılarım, senli anılarım… çok…
      Gözümden kaçan umutların hemen yanında umutlarım beliriyor, anlıyorum; en güzel karanlıkta uyunuyor. Kim bilir, yerine koymaya çalışırken hayatında kendimi, dikenlerine takılmışım sanki, kanıyorum hala… Biliyorum, mavin de olmasa yoluma yön veren, kaybolup giderdim içinde, yine de sustum sana.
      Çekmecelerimi karıştırıp da bulduğum o eski yıldızı anlattım sadece, kendime ama.
      Sönmüş bir yıldızı
      İlk nefesimi… Gözlerimi… Gözlerini

      Tut elimden tek tek çıkaralım senleri oralardan, tut, özlemine giden bütün sokaklarımı içimden çek çıkar, bütün yollar sana çıksın hadi, tut, en katıksız düşler kuralım seninle, camın sana bakan tarafını temizle hadi, buğusunu sil göğümün, uykularımı diz gecene, sabah seninle güneş, öğle seninle gün, ikindi seninle loş kalsın tenimde. De ki, “bir an gelsin fısıltıyla karışık şarkılar mırıldan bana. Öyle kalsın zaman, içime düştüğün gibi hep.” Geçmişe ibret olsun diye yıkıyorum karanlığımı, geldiğinde yağacağın yarınlara inat bugünden sarılıyorum, bugünden asıyorum düşleri koynuna…

    • #50220
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Aşkın Noktalama İşaretleri

      Her aşkın uygun bir noktalama işareti mutlaka vardır.Yazım doğruluğu çoğunlukla şüpheli de olsa ,ne hikmetse noktalama işaretleri hep on ikiden savrulur aşklara!..
      Acıların tadında sonsuz hazlar yakalamaya çalışarak şiirlerine malzeme arayanlar,cümlelerinin sonuna hep ünlem işareti koyarlar. Bitmeyen ah!lar, tükenmeyen vah!ların tutkunudurlar.
      Aşkın sürekliliğinin bin bir çiçek tazeliğinde gizlendiğine inananlar,sıralı cümlelerinin bitmez tükenmez yüklemlerini virgülle ayırırlar birbirlerinden- ki yüklemleri birbirleriyle karşılaştırmadan -idare eder,giderler.
      Hayatının en gerçek aşkını bulup bulamadığından hiçbir zaman emin olamayan,durmadan kendi yüreğini sorgulayan, şüpheci,kuruntulu aşklar vardır bir de.Sorup sorgularken genelde terk edilirler.Onların cümleleri soru işaretleriyle nihayetlenir çoğunlukla.”Neden terk etti şimdi?” gibi.
      Başkalarının aşk değerleriyle kendi aşklarını çarpıp bölüp karşılaştıranlar ve bir türlü yaşadıklarını sandıkları sevdanın ruhunu yakalayamayan memnuniyetsizler vardır bir de.Örnekleri sonsuza uzar giderken kendi aşklarını heder ederler ve üç noktadır cümle bitimleri…
      Ne yardan,ne serden geçenlerin kararsızlığı noktalı virgüllerle donatılabilir;”Gitsem bir türlü,kalsam bir türlü.” nidalarıyla.
      Yaşadığı aşkın bilimsel, biçimsel, atomsal bilumum açıklamalarını bıkıp usanmadan başkalarına yaparak kendisi aslında benimsememiş olduğu halde etrafına kabul ettirip alacağı onaylarla,beğenilerle başını göğe erdirenlerse iki nokta üst üste işaretini kullanırlar:doğal olarak.
      Aşklarını başkalarının engin tecrübeleri ve fikirleri çerçevesinde yönlendirmeye çalışırken fikirsizlik ettiğini bir türlü fark edemeyenlerin cümle aralarında pek çok tırnak işareti serpilidir. ”Ben sana söylemiştim tabii” gibisinden.
      Oysa bir de gerçekten buldukları anda aşklarına özlerini, ruhlarını adayanlar;acısıyla,hüznüyle,hasretleriyle bile yaşamayı göze alanlar vardır ki onlar ,olmazların meydanlarında aşkları için savaşarak yenik bile düşseler,bir tek nokta yazılır cümlelerinin sonuna;binlerce yıldızın ışığında gizlenmiş tek bir nokta.İşte o aşklar,masallara,şarkılara,şiirlere,öykülere dizilen ender aşklardır ve kahramanları gerçek aşkın sonsuz tadında dilden dile kavrulur gider yüzyıllara.Bülbülün edebiyatımızda göğsünü dikeniyle yırtan,kanatan ama aşkını azaltamayan güle yaralı sevdası gibi…
      Sizin aşkınızın noktalama işareti hangisi peki?

    • #50221
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Bir Gün Okurmusun Bu Yazıyı?

      Bir gün hayatımdan ördürürcesine çıkacaksın ve ben seni hep son günkü halinle hatırlayacağım.seni en güzel halin neydi diye düşünüyorum. Ve içimden bir ses yıllar öncesine götürüyor beni …
      Seni her halükarda içimde hissedebiliyorum. İşte olayımın en güzel yanı bu. Sen ne kadar anlayabilirsin bilemiyorum. Ama benim gibi her şeyden ve herkesten uzak bir hayatın olmasaydı bunun ne demek olduğunu anlardın. Seni anlıya biliyorum sevdiklerin ve sana destek veren herkesin yanında ağlamak bile senin doğal. Benim için lüks olan her şey sana doğal geliyor.
      Şimdi yatıyorsundur. Bir sigara yakmış yatağının ucunda yaşadıklarını ve benim sana söylediklerimi ve hatta yaşadıklarının bir hata olduğunu düşünüyorsundur. Kanayan yarayım senin için biliyorum. Bir hata. Bir yanlış. Oysa sadece sevmiştim seni. Hala aklımın bir ucundan çıkmıyorsun. Son kez çıkmayan olacaksın. Seni asla unutmayacağım. Yerlerde sürünüp yok olsam, evlenip çocuk sahibi olsan ve adım bir yana, dünyada olduğumu unutsan ben yine bıraktığın yerde olacağım.
      Parktaki çocuklara bakıp seni yaşayacağım. Söküp atmam gerek içimden seni. Hayatımın kalanını sensiz yaşamayı öğrenmeliyim. Ve öyle ki hiç sızlamamalı içim seni gördüğümde. Sen utanmalı, sen başını eğmelisin. Yaptıklarından utanmalı, iliklerine kadar üşümelisin yazın kavurucu sıcaklığında…
      Ama olmaz bunu sana yakıştıramam. Sen bunları yaşamamalı, görmemelisin. Korkma yavrucuğum ben gizli bir köşeden seyreder sonra usulca kaybolurum. Sen hiç görmezsin beni. Belki bir gün ortak bir tanıdığımızdan haberlerimi alırsın. Olur da hakkımda kötü bir şeyler duyarsan ne olur kulak asma yalandır mutlak. Senin üzülmen için söylenmiştir.
      İçim yanıyor kimseye anlatamıyorum. Hoş sen bile anlayamadıktan sonra kim anlasın. Bana güldüklerini biliyorum bunu iliklerime kadar biliyorum. Varsın olsun, gülsünler, ben biliyorum içimdekileri. Yorgun bedenimi yıldızlara taşıyacaklar bu benim en mutlu günüm olacak. Sevdiklerimi oradan görebileceğim. Bir kahve telvesi, bir sigara dumanı kadar yakın olacağım sana. Sana ve sevdiğim tüm insanlara.
      Son bir sevgi son bir mutluluk yakaladım seninle, belki de çok kısaydı kimileri için. Nereden bilsinler benim için bir ömre bedel olduğunu. Ben gözlerimde yaşadım bu aşkı ve yine gözlerimde bıraktım umutlarımı. Bunları bir gün okuyacak mısın? Okurken ağlayacak mısın bilemiyorum. Ama beni anlayabilmen için çok zaman geçmesi gerekiyor belki yüzyıllar. Yalnızları oynuyorum sen bile farkında olmadan. İşte ben buyum, kimsenin istemediği, kimsenin anlamadığı. Anlamak istemediği. Uykuların en tatlısı senin için olsun canımın içi…

    • #50222
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Sevgilisinden Ayrılanlara…

      gel otur yanıma görüyorum ki oda terketti seni… bırak giden gider. aslında bu dünyada gidenin ardından el bile sallamıcaksın…giden kafasına koymuştur gitmeyi..hem hayat ondan ibaret değil ki…sen o olmadan öncede yaşıyordun o olmadan da yaşaya bilirsin…unutma yarınlar bizim için..unuttun mu sen kitap okurkende mutlu oluyordun. sahilde gezerken güneşin batışını izlerken…sen mutlu olmayı bilen bi insansın bırak artık surat asmayı…hem bu iş iki yanı keskin bıcak gibidir…yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın…hafifletici sebepler yok..

      yarınlar için hayal kurarken bugünüde yaşa..yas tutma dünü düşün ondan önce yaşadığın günleri o yokken geçirdiğin zamanı nasıl güldüğünü düşün…hayat herzaman istedikleeirni vermiyor…artık yalnışlar dahada tutulur oldu…artık insanlar yalnış yapmak için yarış yapıyorlar birbirleriyle…anla artık yalnışlar ve doğrular yer değiştirdi….sil gözünün yaşını…bak gitti… ama hala dünya senin için dönmesini durdurmadı durdurmayacak…unutma ders olsun sana…birini severken şunu hatırla sevgini hak edene ver umudunu yarınlarla paylaş….bırak kutuplarda yaşamayı…bak burda güneşin meyveleri var….

      ne demiştik seninle ne olursa olsun gülmek var ….sen inatcı insansındır…gel acılarımıza inat hayata inat ucurumun kenarında büyüyen körpe çiçeğe inat gülmeye devam edelim….dünü düşünürken yarını hayal ederken bugünüde yaşayalım..bak hala onu düşünüyorsun ona veremediklerini düşünüyosun ya verdiğin bunlar bi hiçmiydi. sen en değerli şeyini verdin sevgini verdin dağları delen ferhadın aşkını verdin leylası için deliren mecnun sevdasını verdin…ne aldın karşılığında koca bir hiç haydi kalk…sokalarda dolaş yeni yüzler tanı …isimsiz sokaklarda yarınlarını ara….tarifi olmayan adreslere git ve onu unutmadan dönme yasını bırakmadan dönme…unutma yarınlar senin için hep var olucak dünü unutursan tabiki…

    • #50223
      taner_karakaya
      Katılımcı

      bir öğüt….

      Çin'de bir adam, her gün boynuna dayadığı kalın sopanın iki ucuna asılı testilerle dereden su taşırmış evine. Bu testilerden birinin yan kısmında çatlak varmış. Diğeri ise hiç kusursuz ve çatlaksızmış ve her seferinde bu kusursuz testi adamın doldurduğu suyun tümünü taşır, ulaştırırmış eve. Ama her zaman boynunda taşıdığı testilerden çatlak olanı eve yarı dolu olarak varırmış.

      İki sene her gün bu şekilde geçmiş. Adam her iki testiyi suyla doldurmuş ama evine vardığında sadece 1,5 testi su kalırmış. Tabi ki kusursuz, çatlaksız testi vazifesini mükemmel yaptığı için çok gururlanıyormuş. Fakat zavallı çatlağı olan kusurlu testi, çok utanıyormuş. Doldurulan suyun sadece yarısını eve ulaştırabildiği için de çok üzülüyormuş.

      İki yılın sonunda bir gün, görevini yapamadığını düşünen çatlak testi, ırmak kenarında adama şöyle demiş:

      “Kendimden utanıyorum. Şu yanımdaki çatlak nedeniyle, sular eve gidene kadar akıp gidiyor.”

      Adam gülümseyerek dönmüş testiye:

      “Göremedin mi? Yolun senin tarafında olan kısmı çiçeklerle dolu. Fakat kusursuz testinin tarafında hiç yok. Çünkü ben başından beri senin kusurunu, çatlağını biliyordum. Senin tarafına çiçek tohumları ektim. Ve her gün o yolda ben su taşırken, sen onları suladın. 2 senedir o güzel çiçekleri toplayıp, masamı süslüyorum. Sen kusursuz olsaydın, o çatlağın olmasaydı, evime böyle güzellik ve zarafet veremeyecektim” diye cevap vermiş.

      Öyküden alacağımız ders:

      Her birimizin kendine has kusurları vardır. Hepimiz birer çatlak testiyiz. Fakat sahip olduğumuz bu kusurlar ve çatlaklardır hayatlarımızı ilginç yapan, mükâfatlandıran, renklendiren. Etrafınızdaki her kişiyi, oldukları gibi kabullenin. Dışlarındaki kusurları değil, içlerindeki güzellikleri görün.

    • #50224
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Sakin Elimi Birakma…

      Ilık rüzgarla gelen bir müzik sesiyle dalıverdim uzaklara; “Aşık olmak günahsa ben bir günahkarım, pişman değilim tanrım…” diyordu yumuşak bir ses… bir sızı saplandı ilk önce kalbime… sensizlik yüreğimi yakıyordu, sana hasrettim… sarı kurumuş yapraklar arasında yürürken rüzgarın yüzüme vurmasıyla kokunu duydum sanki… yalnızdım… mutsuzdum, sen yoktun… ebediyen gitmiştin… Şimdi yanımda olsaydın kollarınla beni sarar, yüzüme dağılan saçlarımı parmaklarınla düzeltirdin.. iki taraftan kulaklarımın arkasına sıkıştırır, “Böyle daha güzel aşkım”derdin… yüzüme düşen saçlarıma tuzlu gözyaşlarım karışıyor şimdi. “Sakın ha ağlama, seni birgün bile ağlarken görmek istemiyorum” derdin bana… şimdi bir yerlerden bakıyorsa gözlerin üzülüyorsundur… ama gözyaşlarıma söz geçiremiyorum sevgilim… Hani biz sonsuza kadar mutlu olacaktık? Hani birbirimizi terketmiyecektik? Neden beni tek başıma bırakıp gittin aşkım.? Kaza haberin geldiğinde inanamadım… evimizden nasıl çıktığımı bile hatırlamıyorum… hastanede seni öyle kanların içinde baygın bir şekilde görünce dünya başıma yıkıldı… elini tuttum ve sen gözlerini açtın “Sakın ha! Sakın elimi bırakma” dediğin zaman bile “Gözlerindeki ormanda yağmur yağmasın” dedin… yanaklarımdan süzülen sicim gibi yaşlar yüzüne döküldüğünün farkında bile değildim.. ameliyathanenin kapısına kadar elini hiç bırakmadım ve mecburen elini ayırdılar benden… saatlerce o odada kaldın… çıktığın zaman komadaydın… doktorlar ümitsizce gözlerime bakıyordu… seni odana götürdüler.. neydi, neden o makinaları vücuduna bağlamışlardı.? Sen yaşayacaktın.. beni bırakmayacaktın yemin etmiştin..yavaşça elimi elinin üzerine koydum.. hiç kıpırdamıyordun… günlerce başucunda bekledim… farkında bile değildin… hep uyuyordun… yanında seni beklerken; geçirdiğimiz günler bir film şeridi gibi gözlerimden geçti… beni kızdırmaların, sinirletmelerin ve ondan sonra gönlümü almak için bütün evi ben yokken çiçek bahçesine çevirmen… doğumgünlerimizde birbirimize aldığımız müzik kutuları… hani son doğumgününde sana mavi bir kazak almıştım da hemen giyip mankenlik yapmıştın ya ve ben seninle dalga geçmiştim sen de pastayı alıp yüzüme yapıştırmıştın ve sonra da bütün evi pastayla alt üst etmiştik… ne kadar deliymişiz, ne kadar aşıkmışız… mavi kazağını son gördüğümde kanlar içindeydi.. kaza günü onu giyiyormuşsun meğer… çok sinirlettin beni, nasıl çıkacak şimdi kazaktaki kan lekeleri? Olmadı şimdi, iyileşir iyileşmez kazağını sen yıkayacaksın.. onu sana ben aldım atmak olmaz ki… Hala uyanmadın… bir hafta geçti hiç bir kıpırtı yok…doktorların biri gidiyor biri geliyor.. söyledikleri hiçbirşeyi artık anlamıyorum.. bu arada o yağmurlu gün geldi aklıma.. bisikletlerle yarış yaptığımız o gün.. hani ani bir yağmur başlamıştı da eve zor yetişmiştik.. balkonda durup yağmuru izlerken bir gün bebeğimiz olursa ismini Yağmur koyalım demiştik… bizim yağmurumuz yaz yağmuru olsun demiştik… Ve bir gün daha geçti işte, yanında sen o yatakta hareketsiz yatarken bir gün daha geçti… elim elinde.. ve başım yatağın yanında, kendimden geçmişim.. ve aniden elin elimde kıpırdadı.. aniden kırmızı, şiş gözlerimi sana çevirdim… ve gözlerini açtın… o halinle bile gülümsüyordun bana… dudaklarına küçücük bir öpücük kondururken sessizce gözlerimden yine bilinçsizce tuzlu gözyaşlarım dudaklarına düştü… kızar gibi yine baktın bana… “Tamam” dedim “Ağlamıyacağım…” Gözlerime baktın buğulu… hiç beklemediğim bir anda dudakların kıpırdamaya başladı “Affet beni” dedin, “Birbirimizi terketmiyecektik, hala daha da seni terketmedim ama….” dedin ve gerisini duymak bile istemiyordum, parmaklarımla dudaklarını kapattım, “Konuşma, yorulma, sonra konuşuruz” dedim ama başınla “Şimdi” dercesine işaret ettin… “Şehre inmiştim, yıldönümümüz için beğendiğin tek taşlı pırlanta yüzüğü alacaktım, aldım da… yanında 25 tane gül vardı, arabanın torpido gözünde yüzüğün, koltukta da güllerin vardı” dedin… ve devam ettin “Hayatımda geçirdiğim en güzel yılları seninle paylaştım, gözlerim, kalbim hep yanında olacak, arabadan emanetlerini almayı unutma” dedin bana… gözlerimdeki yaşları artık durduramıyordum… “Bir dahaki sonbahara yürüdüğümüz yolda yanlız yürüyeceksin ve çok güçlü olacaksın, beni affet aşkım seni bensiz bırakıyorum, seni canımdan çok seviyorum, son bir öpücük ver bana” dedin ve bir elim elinde bir elimle alnını okşarken istediğini yaptım dudakların sıcaktı ve aniden makineden ince bir ses geldi, elin elimden kopuverdi…. Gözlerin yavaşca kapandı…. Doktorlar koşup geldiler… öylece orda kalıverdim hareketsiz kaldım, donmuştum, sen yoktun artık… doktorlar seni götürdüler… artık sen yoktun, yanlızdım.. Ve şimdi sensiz geçen ilk sonbahardayım… yürüdüğümüz yolda kurumuş yaprakların arasında tek başınayım. Arabadan bana getirdikleri emanetlerimin biri evde diğeri parmağımda… yüzüğünü yaşadığımı sürece parmağımdan, güllerini yatağımın yanından hiç ayırmayacağım… mavi kazağını yıkadım, temizledim… yastığının üzerinde duruyor.. Hazan mevisimi, hüzün mevsimi… aşk mevisimi.. ayrılık mevsimi… Kulağımda bana söylediğin şarkıyla yürüyorum tek başıma söz verdiğimiz gibi sarı yapraklı yolda….

      “SANA RÜYA DIYEMEM, SENDEN UYANAMAM KI
      NEREDE OLURSAN OL, SENINLEYIM BEN SANKI
      BULUTLU GÜNEŞIMSIN, SEVGILIMSIN BENIMSIN
      YAZ YAĞMURUM, KIŞ GÜLÜM, NEŞEMSIN KEDERIMSIN
      SENINLE DOLU DÜNYAM, GÜNDÜZÜM GECEM SENSIN
      ÖLSEMDE AYRILAMAM, BENLIĞIM RUHUM SENSIN…”

      Biliyorum her an her saniye benimlesin, beni izliyorsun. Iyi ki şarkılar var ve şiirler. Sen sözünü tutmadın, beni bırakıp gittin. Belki birgün aşkım… Bu yağmurlar diner ve biz yine birlikte oluruz hiç ayrılmamacasına.

      “HER YERDE HATIRAN VAR, HERŞEY SENINLE DOLU
      HERŞEYDE SENIN IZIN, BU YOL AŞKININ YOLU
      ALAMAZ BIN SEVGILI KALBIMDEKI YERINI
      SANKI IÇIMDE AÇAR BU SARMAŞIK GÜLLERI…. ”

    • #50225
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Hoş bir yazı…

      Mutluluklar
      Önce evlendiğimizde hayatın daha iyi olacağına inandırırız kendimizi. Evlendikten sonra, bir çocuğumuz doğduktan hatta ardından bir tane daha olduktan sonra hayatın daha iyi olacağına inandırırız kendimizi. Sonra çocuklar yeterince büyük olmadıkları için kızar, onlar büyüyünce daha mutlu olacağımıza inanırız. Bundan sonra, ergenlik dönemlerinde çocuklarla uğraşmamız gerektiği için öfkeleniriz. Kendimize, çocuklarımız bu dönemden çıkınca daha mutlu olacağımızı, yeni bir araba alınca, güzel bir tatile çıkınca, emekli olunca, yaşantımızın dört dörtlük olacağını söyleriz. Gerçek ise şu andan daha iyi bir zaman olmadığıdır.
      Eger şimdi değil ise ne zaman?…Hayatınız her zaman mücadelelerle dolu olacaktır. En iyisi bunu kabul edip her ne olursa olsun mutlu olmaya karar vermektir.

      En sevdiğim sözlerden biri Alfred D. Souza` ya aittir.

      Der ki;

      “Uzun zamandan beridir hayatın gerçek hayatın başlamak üzere olduğu izlenimine kapılmıştım. Fakat her zaman yolumun üzerinde bir engel, öncelikle erişilmesi gereken bir şey, bitmemiş bir iş, halâ hizmet edilecek zaman, ödenecek bir borç oldu.

      Sonra hayat başlayacaktı. Sonunda anladım ki bu engeller benim hayatımdı.” Bu görüş açısı, mutluluğa giden bir yol olmadığını gösterdi. Mutluluk yoldur, öyleyse sahip olduğunuz her anın kıymetini bilin ve mutluluğu, vaktinizi harcayacak kadar özel biriyle paylaştığınız için, ona daha fazla değer verin.

      Unutmayın, zaman hiç kimse için beklemez.
      Öyleyse;
      Okulu bitirene kadar,
      10 milyar kazanana kadar,
      Çocuklarınız olana kadar,
      Çocuklarınız evden ayrılana kadar, işe başlayana kadar,
      Evlenene kadar,
      Cuma gecesine kadar,
      Pazar sabahına kadar,
      Yeni bir araba, ya da ev alana kadar,
      Borçları ödeyene kadar,
      İlkbahara kadar,
      Yaza kadar,
      Sonbahara kadar,
      Kışa kadar,
      Maaş gününe kadar,
      Sarkınız söylenene kadar,
      Emekli olana kadar,
      Ölene kadar…..
      MUTLU OLMAK İÇİN İÇİNDE BULUNDUĞUNUZ AN` DAN DAHA İYİ BİR ZAMAN OLDUĞUNA KARAR VERMEK İÇİN BEKLEMEKTEN VAZGEÇİN. MUTLULUK BİR VARIŞ DEĞİL,
      BİR YOLCULUKTUR. ” PEK ÇOKLARI MUTLULUĞU İNSANDAN DAHA YÜKSEKTE ARARLAR, BAZILARI DA DAHA ALÇAKTA.
      OYSA MUTLULUK İNSANIN BOYU HİZASINDADIR. ”

      –KONFIÇYÜS–

      ………………………………………….. ………………………………………….. ..
      ne garp degil mi mutluluk insana çok yakınken bizler onu bir etiyopya sanıp kaf dagının ardındaki anka kuşunun gagasında bir şey sanıyoruz.oysa ne kadar yakın….
      bazen bir çocugun kücük bir tebessümünde,bazen ilk baharda uçan sesinde,bazen soguk bir kış günü sobanın üstündeki kestanenin çıkarmış oldugu “çıt“ “çıt“ seslerde bazense evimizin önündeki kavak agacında gizlidir….
      her zaman mutlu kalmanız dilegiyle….

      __________________

      GÜN BATAR HASRETİN ÇÖKER İÇİME.
      BİR GARİP OLURUM SENDEN UZAKTA…
      GÖZÜMDE BÜYÜR MESAFELER
      BİR ŞEYLER DÜĞÜMLENİR BOĞAZIMA.
      DAR GELİR O ZAMAN BOMBOŞ SOKAKLAR
      SIĞDIRAMAM YÜREĞİMİ KOCA ŞEHRE!
      HİÇ BİRŞEY İSTEMEM YALNIZLIĞIMA SENDEN BAŞKA
      BİR TEK HAYALİN YETER ISLAK GÖZLERİME…

    • #50226
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Uykunda Ağlıyorsun…

      Uykunda ağlıyorsun…Uykunda öpüyorum seni… Korkmadan ağlıyorum seninle…Senin için bir şey yapamayışıma, seni bu dünyada yapayalnız, kimsesiz bırakışıma ağlıyorum…Senin için gerçeklik yok, bu hayat, bu hayatın kuralları yok… Kendine nasıl derinden ve katıksız inanıyorsan, bu hayata, bu insanlara da öyle inanıyorsun… Bunu sana ben anlatamam.

      Bak bu sensin, bak bu da hayat, bak bu da kuralları;
      bak, insanlar aslında seni nasıl görüyor, yok bu hayatta duygularının karşılığı,
      diyemem. Seni sevginden uyandıramam… Yıllar önce senin olduğun yerdeydim ben
      de. Tam orta yerde. Benim de saçlarım sevecen bir kardeşlik kokardı.
      Herkese koşarken açıkta kalırdı öldürmeye en açık, en savunmasız yanlarım.
      Nereme bıçak saplanırdı bilmezdim, ama hep yersiz kanayan saçlarıma dostluklara
      gölge düşürüyor diye kızardım… Umudu ürkütüyor diye yaralarıma kızardım… Ben
      en çok beni yaralayanlara koşar; bir suç, bir yanılgı varsa, çoğunu omuzlamak
      için kendimden vazgeçerdim…
      Sırf sevgiler bitmesin, sırf hayatın sevinci gölgelenmesin, dostlukların son
      günü gelmesin diye üstüme alırdım bütün günahları, bütün yanılgıları, geçmiş ve
      gelecek bütün kötülükleri… Sevginin umutları sürsün diye, göze alırdım kalbime
      akıtılacak zehirleri… Göze alırdım eksik yaşanmış bütün sevgilerin tanığı ve
      sürgünü olmayı…
      Sonra baktım kimsesiz ve tesellisiz ölüyorum… Gördüm kendimi nasılsa. Gördüm
      anısız ve habersiz öldüğümü… Son kez baktım etrafıma, bir yakın, bir içten
      ses, bir kardeş kokusu aradım kendime. Bağlanmak istedikçe öylesine koptum ki
      insanlardan, öylesine çok sevmiş, öylesine çok inanmıştım ki, nasıl oldu
      bilmiyorum, içimden bir kötülük, bir acımasızlık; içimden zavallı bir intikam
      duygusu çıkartıp, o yaralı kendimi, beni ben yapan o kimsesiz sevgimi o
      boşluktan çekip aldım… Aldım onu ve korumaya başladım… O yaralı, o
      parçalanmış, o kimsesiz sevgimi, kötülükle, acımasızlıkla, hırsla, kıskançlıkla
      korumaya başladım… O da yetmedi, yazmaya başladım sevgili. Yazmaya… Ne
      hissedersem, ne hissedeceksem, hayatımda ne varsa, herşeyi yazmaya başladım…
      Yazmak, acılardan, aşklardan, yitirişlerden, itilip kakılmalardan kurtulmanın en
      geçerli yolu oldu benim için…
      Kimse elimden söküp almasın diye o yaralı, o kimsesiz sevgimi ve bir daha o
      karanlık boşluğa düşmemek için yazmaya başladım…
      Yıllar sonra şimdi sen o boşluktasın. O yaralı, o kimsesiz sevginle bir zamanlar
      benim olduğum yerdesin. Saçlarındaki kan kokusunu buradan duyabiliyorum. Bu
      kokuyu iyi bilirim. Çünkü yıllarca, sevginin peşinden koşulsuzca koştuğum o
      yıllar boyunca hep kendi kanımı, hep bu kokuyu koklamak zorunda kalmıştım…
      Arzuladığım ne varsa herşey karşılıksız kaldı bu hayatta. Saçlarımda kan kokusu
      şimdi sahipsiz bir nefrete dönüştü…
      Kin öyle birşeydir ki sevgili, her şeyi; yaşanmış ve yaşanan bütün sevgileri,
      gerçek adına ne varsa herşeyi çamurunda gizler… Gün gelir, artık hiçbir şey
      anlaşılmaz olur. Haklılar haksızlara, kurbanlar cellatlara, sevgiler nefretlere
      karışır… Ve bir bakarsın, sen de bu acımasız hayatın hakemliğini kabul
      etmişsin. O kanlı nehrin kenarına gider ve günlerce, hatta yıllarca oradan
      düşmanının cesedinin geçmesini beklersin… Bu bekleyişin sonu yoktur. Çünkü
      düşmanlarının sonu yoktur… Biri bietr, diğeri gelir ardından. Ve sen
      düşmanlarınla uğraşmaktan bezgin ve kimsesiz sevginle uğraşmaya dayanamaz,
      öylece kalırsın…
      Yalnızlığınla birlikte düşersiniz boşluğa. O çok korktuğun boşluğa… Öyle
      kirletirsin ki yalnızlığını, o kirlettiğin yalnızlığını sevsinler diye, dünyanın
      en samimiyetsiz insanlarına, kardeşim diye sarılırsın…
      Biliyor musun, sen benim o çok eski halimsin… Sana bakıyorum yazılarımı
      yazdığım o soğuk, bu uzak odadan. Bana umutsuzca bağlanmanı seyrediyorum. Bende
      hiç umut yokken, beni vazgeçilmezin yapmanı seyrediyorum… Seni seyrediyorum
      sevgili,seni… Saçlarındaki kan kokusunu içime çekiyorum. Yıllar önceki kendi
      kokumu içime çekiyorum… Hayır, acımıyorum sana, sendeki kendimi özlüyorum en
      çok. Sendeki o çocuk cesaretini, o çıplak sevgiyi özlüyorum. Sendeki o kanayan,
      o kimsesiz, ama saf, o tepeden tırnağa sevgiye inanan kendimi özlüyorum…
      Bedelsiz, acıtmayan, hesap sormayan ve çok savunmasız bir güzelliğin vardı
      senin… Duygusuzlara göre çok kolaydın. Kurbanın o doyumsuz şehveti vardı
      sende. En kırgın, en yaralı insanları bile cellat yapardı o saf, o gerçeküstü
      sevgin…
      Seyrederdim seni o uzak odamda, bir şey yapamadan seyrederdim seni yazarken…
      Buruk bir sevinçle izlerdim cellatların sevişirken aldığı hazzı. Nasıl da
      kıskanırlardı seni, kendilerine duyduğun sevgiyi bile kıskanırlardı… Seninle
      sevişirken aldığın o inanılmaz hazzı bile kıskandıkları gibi… Sen o çıplak, o
      bedelsiz sevginle bütün dengelerini bozardın onların. Aldığın o hazla
      kendilerine duydukları o bütün sahte güvenlerini derinden sarsardın… Senin bu
      sınırsız hazzı, bu çıplak sevgiyi, bu derin ve çılgın bağlanışı onca yitirişler,
      onca göze alışların sınucunda kazandığını anlamazlıktan gelirlerdi… Ne kadar
      zevk alsalar da bu kimsesiz sevginden, her yakınlığa hazır oluşundan, çabucak
      bağışlamandan, yine de seni kendilerine benzetmek, dahası yorulmanı, güce ve
      gerçeğe teslim olmanı, onları bütün o kayboluşlarında, tükenişlerinde, yani her
      durumda, her şekilde kabullenmeni isterlerdi…
      Onları her hallleriyle kabul etiğinde ise senden korkmaya başlardı… Çünkü
      öylesine korunaklı, öylseine derinlerde saklıydı ki sevgileri, seni anlaşılmaz,
      tuhaf, hatta bulaşıcı bir hastalığa yakalanmış, tehlikeli biri gibi görmeye
      başlarlardı… O çıplak, o sahipsiz sevgin yıllar önce terkettikleri kalplerini,
      düşlerini, inançlarını hatırlatırdı onlara. Çekiciliğine kapılıp yanına
      geldikleri anda seni anlar anlamaz ölümcül bir ürküntüye kapılmaları bu
      yüzdendi…
      Çünkü bugünün insanı kimden korkuyorsa, kim ona yokettiği kendisini
      hatırlatıyorsa onu öldürmek ister sevgili.
      Safı, çıplağı, koşulsuz seveni, kendisine yitirdiği insanlığı hatırlatanı
      öldürmek ister…
      Kabul et artık, kimi sevsen, kimin özgürlüğünü istesen ölümünü istemedi mi
      senden. İstemedi mi… Kabul et artık…
      Ben onlardan hiç olmadım. Ben gözümü senden hiç ayırmadım. Çünkü sen benim saf
      çocukluğumdun. Sen benim o yaralı, o kimsesiz gençliğimdin…
      Hayatı bitirdiğim yerde sen yeniden başlıyorsun… Dokunurken içimi acıtan
      başında benim kanım var…
      Anla artık, seni değil, en çok kendimi yalnız bırakıyorum o rutubetli evde…
      Senin o affedemediğin kalbine yatıyor benim tek ve gerçek sevgim…
      Tek umudum senin bu savunmasız halin. Senin bu kimsesizliğin… Uyumsuzluğun.
      Tek çıkışım senin bu deli, çıplak sevdan…
      Kötülüklerin yok muydu, yok muydu hırsların… Vardı elbet. Ama öylseine
      acemiydi ki hırsların; kötülüklerin bu hayat karşısında öylseine çaresiz ve
      öylseine masum kalırdı ki, sonunda yine sana dokunurdu zararı; karşısındakileri
      değil seni engellerdi o kimsesiz öfken… Kötülüklerinin zararı sonunda sana
      dokunmasaydı, yenseydin karşına çıkanları, yenseydin kalbini, hayat senin için
      hiçbir zaman böyle olmayacaktı… O kutsal, o hiç sönmeyen ışık nereye gitsen
      ardından gelmeyecekti… O sevinçli ıstırap kalbini hiçbir zaman böylseine
      içtenlikle ısıtmayacaktı.
      Bu şehri ebediyyen terkedip giderken, bana söylediğin o son sözde saklı
      olmayacaktı hayatımızın gerçeği: “Hayatın kuralları derdin hep, biliyor musun,
      bu hayatta hiçbir şeyi başaramadım ben…”

    • #50227
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Kendine İyi Bak

      “Kendine iyi bak” bir “veda” değil “elveda” cümlesidir çoğu zaman. O üç kelimeden çok daha fazlasını gizler içinde…

      “Kendine iyi bak. Çünkü bundan sonra ben yanında olmayacağım. Olamayacağım. İstesem de istemesem de. Sevdim bir zamanlar seni, hala seviyorum ve benden sonra da mutlu olmanı istiyorum. Olur da bir gün dönersem seni iyi bulmak istiyorum.“

      “Kendine iyi bak. Çünkü bundan sonra kendinden başkası olmayacak yanında sana bakacak. Ben olmayacağım. Kendine iyi bak ve beni düşünme. Çünkü ben de seni düşünmeyeceğim artık. Arama sakın beni, yazma, çünkü ben yazmayacağım. Sil beni yüreğinden, çünkü ben sileceğim. Fakat, yaşanılan, paylaşılan güzel şeyler hatırına sana yürekten mutluluklar diliyorum. Ve ben bir daha dönmemek üzere gidiyorum.”

      “Kendine iyi bak. Aramızda geçen herşeye rağmen benden sonra iyi olduğunu bilmeyi tercih ederim. Aslında bilmem çok önemli değil, iyi olduğunu varsayacağım ben. Seni bir daha asla görmemek üzere gidiyorum ben, seni kendinle başbaşa, yapayalnız bırakıyorum ben. Biliyorum kendini bırakacaksın benden sonra, o yüzden iyi bak diyorum. Aslına bakarsan, çok da fazla umursamıyorum.”

      “Kendine iyi bak” derler ve giderler. Tutkuyla sevenler, bazen birden fazla söylerler bunu. Çünkü onları ayırmak, eti tırnaktan ayırmak gibidir. Kolay kolay kopamaz onlar, süreç çok acı vericidir, yürek parçalıyıcıdır. Her seferinde azalan umutlarla geri döner ve yine “Kendine İyi Bak” gözleriyle ayrılırlar. Ta ki umut da, sevgi de tükeninceye kadar…Ta ki son elveda mezar sessizliğine bürününceye kadar…

      Tutkunun ötesinde sevenler, bir kez “Kendine İyi Bak “ derler ve giderler. Onlar eti tırnaktan ayırmak yerine ölümü yeğlerler. Onlar bu acıyı bir kezden fazla kaldıramayacaklarını bilirler.

      “Kendine iyi bak” derler ve giderler. Bu sözlerin içinde ihanet yok, hiç bir zaman olamaz derler ve giderler. En büyük ihanet değil midir aslında seni seveni, ihtiyacı olanı yüzüstü bırakıp gitmek. “Kendine iyi bak” derler ve giderler. Seni suskunluğa mahkum edip giderler. Seni parçalara ayırıp, en büyük parçayı yanlarına alıp giderler. Seni senden alıp giderler.

      Daha kötüsü suçlayamazsın onları tüm bunlar için. Kendine iyi bak deyip gidenin geçerli bir nedeni vardır elbet. Suçlatmaz kendini. Savaşmadıkları için kızarsın ama suçlayamazsın. Savaşmışlarsa, yenildikleri için kızarsın ama suçlayamazsın. Yenildiğin için kızarsın ama suçlayamazsın… Ayrılığın kaçınılmazlığına inandırır seni, “kendine iyi bak” derler ve giderler. Elinden umutlarını, düşlerini, sevgilerini alıp giderler. Bir tek anıları bırakırlar geride, bir de hatırladıkça gözyaşlarına boğulasın diye
      unutulmayan nağmeler.

      Arkalarına bakmadan çekip giderler eğer yalnız kalmışsan, çünkü insafsızlıklarını görmek istemezler. Herşey o saniye orada bitsin, kapansın bu sayfa isterler. “Bitti” diyemedikleri için, “kendine iyi bak” derler. “Kırıldım ve affedemiyorum” diyemedikleri için “kendine iyi bak” derler. “Seni istemiyorum artık, hayatımdan çıkaracağım ama bil ki hiç unutmayacağım” diyemedikleri için kendine iyi bak derler. “Biliyorum çok kanayacaksın ama daha iyisini yapamıyorum” diyemedikleri için “kendine iyi bak” derler. Vicdanlarını rahatlatmak için kendine iyi bak derler, çünkü o kan uzun süre akacaktır ve o yara asla kapanmayacaktır, bilirler.

      “Kendine iyi bak” bir noktadır çoğu zaman. Kendine iyi bak deme bana, sadece kötülükler noktalansın isterim ben. Oysa sen iyisin… Sen gözümdeki ışık, dudağımdaki tebessüm, sen içimdeki sevinçssin. Sen hayatıma renk katan, sen yüreğimdeki çarpıntı, sen hayatımdaki neşesin. Sen yolumu aydınlatan, sen dert ortağım, sen gönül yoldaşım, sen bir tanesin. “Kendine iyi bak” deme bana. Nokta koyma.

      Keşke böyle yaşanmasaydı bazı şeyler, keşke affedebilsen beni, keşke ben de affedebilsem… Keşke döndürebilsek zamanı geriye. Keşke bugünkü aklımızla yaşasak herşeyi baştan. Nafile… Ama yine de, gitmesen olmaz mı? Bitmesek olmaz mı? Sen eksikken, ben nasıl tam olurum? Senden kalan boşluğu kimlerle doldururum? Savaşsak, aramıza giren şeytanla olmaz mı? Hani büyük aşklar her türlü engeli aşardı, hani gerçek dostluklar her sınavı geçerdi, hani sevgi eninde sonunda kazanırdı? Hani hayatta hiç kirlenmeyecek değerler vardı? Hani en büyük zaferler, en kanlı savaşların ardından kazanılırdı? Bunların hepsi yalan mı? Sahiden…, gitmesen olmaz mı? Bitmesek olmaz mı?……….

      Peki o zaman… Senin istediğin gibi olsun… Öyleyse…Sen de “Kendine İyi Bak.”

      “Kendine Iyi Bak” derler, kurşunu kafana sıkıp giderler.

    • #50228
      taner_karakaya
      Katılımcı

      GelİŞİnle DoĞdum Ben…

      Gözlerimi uzağa dikmiş bekliyordum öylece..Yanımda olan biten hiç birşey ilgilendirmiyordu beni..
      Nereden çıkıp geleceğini bilmiyordum..
      Ve umudumda yoktu..Hiç gelmeme ihtimalinde vardı ve ben asıl bundan korkuyordum..
      Her gün birbirinin aynıydı ve bir süprizle karşılaşmayalı
      kaç bin yıl olmuştu hatırlamıyordum..
      Kendimle sonsuz bir savaşın içindeydim aslında.Bir yanım ”BEKLE” diyordu, bir yanım ”HAYATINI YAŞA….”.
      Her hücrem bu savaşın askeriydi ve her gün binlerce hücrem ölüyordu. Kilitlenen bu savaşın ne galibi vardı ne de mağlubu…
      Yaşadığım her şey eksikti. En içli filmi,en komik filmi de aynı gözlerle ifadesizce izliyordum.
      Kitabımdaki her sözcüğün anlamı aynıydı çünkü okuduğum şey aslında yalnızlığımdı.
      Ben ki maviye tutkundum,mavi bile bir matem rengi gibi geliyordu.Diğer renkleri ise algılayamıyordum.
      Sonra bir ses duydum ki o tutkunun sesiydi ve bir anda maviye boyandı ortalık. Yanımdaydın ve tükenmişti bekleyişim .
      Sana da dünyamdaki değişime de şaşkınlıkla bakıyordum.Binlerce yıllık bir uykudan uyanmış gibiydim ,her şeyi yeniden ve hayretle keşif ediyordum.
      Bir filmde bu kadar kahkaha atılabilir miydi ?
      Bu deniz böylesine mavi miydi?
      Güneş parlar mıydı senden önce de ?
      Korkmuyorum artık yeni gelecek günden.Umutsuz değilim. Senden önce yaşadığım ve sana yakışmayan bütün günlerimi değiştirdim senin verdiklerinle .
      O büyük karanlığımı senin estirdiğin rüzgar alıp götürdü. Seninle bağdaşmayan ne varsa çıkarıp attım hayatımdan.
      Bildiğim her şeyi yeniden tanımladım senin gelişinle. Yeniden ad verdim her güzelliğe. Çirkin olan,kötü olan ne varsa seninle birlikte kaybolup gitti.
      Beni de hayatımı da bağladın kendine.
      En ulaşılmaz noktalara ,en çıkılmaz doruklara vardırdın benliğimi .
      Terk edilmiş bir limanda kendi halinde bekleyen köhne gemilerime en gizli denizleri açtın.Ben o maviliğin yolcusuyum şimdi ,en sıkılmaz yolcusu..
      Adın bir dönülmezliğin simgesi artık . Sen sözcükleri ölümsüz kılansın.Sen umudun,sen dostluğun,sen özlemin ,sen hayatın adısın..
      Ve senin adını anmak bile
      tarif edilmez bir
      sevinç yayıyor içime.
      Şimdi yaşamayı seviyorum işte…

      __________________

      GÜN BATAR HASRETİN ÇÖKER İÇİME.
      BİR GARİP OLURUM SENDEN UZAKTA…
      GÖZÜMDE BÜYÜR MESAFELER
      BİR ŞEYLER DÜĞÜMLENİR BOĞAZIMA.
      DAR GELİR O ZAMAN BOMBOŞ SOKAKLAR
      SIĞDIRAMAM YÜREĞİMİ KOCA ŞEHRE!
      HİÇ BİRŞEY İSTEMEM YALNIZLIĞIMA SENDEN BAŞKA
      BİR TEK HAYALİN YETER ISLAK GÖZLERİME…

    • #50229
      taner_karakaya
      Katılımcı

      bir köyde çoook güzel bir kız varmış…

      bir köyde çoook güzel bir kız varmışş

      o köye misafir gelen bir delikanlı kıza aşık olmuş

      çokda yakışıklı hali vakti yerinde bir delikanlı

      kıza evlenme teklifi ediyro.. ben size aşık oldum ve hayatımı sizile geçirmek stiyorum evlen benimle demiş

      kızda çoook güzel alımlı tam bir hatun …

      kız hayır evlenmeyi düşünmüyorum demiş.. kabul etmemiş

      gel zaman git zaman yıllar geçmişşş

      bir gün o delikanlı yine o köye misafirliye gelmişş.. kahvenin önünde oturken kızı görmüş.. arkadaşına demişki bu o kız değilmi ? evet o demiş

      evlendimi diye sormuş evet evlendi köyde yaşayan bir topal vardı fakir onunla evlendi demiş

      adam inanamamışş

      kızım arkasından koşmuş tam kız evine girerken yakalamış. beni tanıdın mı demiş kıza.. kızda evet demiş

      ya çok merak ettim benimle evlenmedinde fakir topal biriyle nasıl evlendin demiş..

      kızda demişki anlatayım… gelll

      bahçeye almış onu. bak burda bir sürü güller var şimdi senden istediğim şu bu güllerin içinden en güzelini bulup bana getireceksin ama geriye dönmek yok

      tamam demiş çocuk

      girmiş gül bahçesine.. işte bu demiş kırmızı bir gül tam koparacakken gözü ilerdekine beyaz güle takılmış.. tam onu koparacakken gözü bir ilerdekine sarı güle takılmış… tam onu koparacakken gözü bir ilerdeki pembe güle takılmış tam onu koparacakken ya dur sonuna geldim zaten en dipteki daha güzelldir ona gideyim demiş

      bir gitmişki solmuş buruşuk bir gül var

      geride dönemiyor..

      mecburen onu kopartmak zorunda kalmış

      kıza getirmiş vermiş.

      anladın mı şimdi… neden fakir ve topal biriyle evlendiğimi…

      bu yüzden sen sen ol daha iyisi daha güzeli arama. bulduğuna inandığın ve hayatının tamamını gecirebileğin birini bulduğunda düşünmeden evlenn.

    • #50230
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Pardon sizi sevebilirmiyim?

      Pardon! Acaba sizi sevebilir miyim?
      Neden?
      Neden olacak, korkuyorum!
      Korkuyor musun?
      Evet ya, korkuyorum.
      Çünkü seni seversem hemen huyun suyun değişecek.
      Sende sevdiğim şeyler farklılaşacak. Şımaracaksın.
      Beğenmez olacaksın artık beni.
      Çünkü ben artık muhtaç olmuş olacağım sana, senin gözünde. Çünkü bilinç altı atacaksın beni önceden programladığın bir yere. Sesine, görüntüne, ellerine, gülümseyişine hatta nefesine bile mahkum edilmiş olacağım…ve adına “Aşk” diyeceksin hemen, daha ben ne olduğumu bile bilemeden. Öyle değil mi? Bilmez misin? Muhtaç olmak acizliktir.
      Simdi seni sevdiğim için cezalandıracaksın beni biliyorum!
      Hor göreceksin. Bekleteceksin. Aramayacaksın.
      Menfaatlerin ön plana çıkacak.
      Şayet menfaatlerini de sevmezsem beni sileceksin.
      Yalan mi? Sileceksin iste!

      Sonra her gün benden azar azar uzaklaşacağını seyredip kahrolacağım.
      Yahu ben bir seven'im. Yani seni sevgimle onurlandırmış bir insan.
      Dünyayı ayakta tutacak insan kudretinin adidir Sevgi… Simdi ben sevdim diye, bu kudrete ve cesarete sahip oldum diye sen beni nasıl ve ne hakla cezalandırabilirsin? Aklim almıyor. Zeka seviyemde. İnsanlığımda. Yüreğimde.

    • #50231
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Her veda çıktığı kapıyı açık bırakır

      Ayrılık, yarımların acısını bırakır ömrümüzün herhangi bir vaktine. Yaşanılan acı sadece bir sözcüğün sıradanlığına sığdırılmıştır. Oysa o, soluk alıp verilen her dakikada saklıdır. Gecenin karanlığı ile gelen sızı, göçmen kuşların kanadına takılan sevinç, kuzeyden esen rüzgarın kokusu, sonsuz dokunuştur ayrılık.
      Giden biraz yaşanmışlık biraz da yaşanacak şeyler götürmüştür. Biraz kendi ömründen biraz da onun ömründendir götürdüğü. Oysa gözlerdeki ıssızlıkta bulunmuştur aranılan. Hiç bir bencillik kıyılarına uğramadan yanaşılan bir limandır yaşanılan. Onca kalabalığın içinde çırılçıplak bulunulan yalnızlıktır paylaştıkları. Uzun zamanlardan topladıklarıdır birbirlerine sundukları. Giden götürmüştür bir ömür biriktirdiği acıları da.
      Bir kuş kanadının çırpınışı kadar kısadır. Her şey bir anda bitiverir. Bulunduğu gibi, yüreğe kabul edildiği gibi, anlaşıldığı gibi değildir bu. Zamanın hızı daha acımasızca işler terk edişin durağında. Başlarken duyulan kaygıların dizildiği, kuşkuların yer edindiği kadar uzun değildir ömrü. İki kirpiğin buluşma anından daha hızlıdır bazen ayrılık. O ilmek ilmek işlenen, günlerce diller dökülen ve bin türlü acının içinden süzülerek getirilen sözcüklerin sihrinden yoksundur. Çünkü hiçbir yıkımın hassaslığa ihtiyacı yoktur. Onda ayrıntı da yoktur. O sadece yıkar giderken… ve yıkım zaman ile bir bağ kurmaz. Çünkü zamanın yeri yoktur gidenin bıraktığı yerde. Giden zamanı da almıştır yanında, gelecek geçmişin gölgesindedir artık.
      Mısralara sığmaz olur acının derinliği. Uçurumlar ile kıyaslanır yalnızlık. Uçurum kenarında gezer güzel ve acı anılar. Her seferinde kalandır bu uçuruma devrilen.Ve hep kalandır anıların cenderesinde boğulan. Fırtınalarda kaybolan, girdaplara takılan. Bilir ki kurtulduğu her fırtınadan, çıktığı her kuytuluktan yokluğu duyacaktır. Bundandır ki hep kalan, ayrılığın nedenlerini düşünür uzun uzun. Bir kuyunun derinliklerinde bulacağı ışığın onu getireceğini sanarcasına. Çaresiz kalınca, sanık sandalyesini kurar. Bir kendini oturtur bir de gideni. Ama bulamaz suçu tespit eden bir delil. Hep pişmanlıktır gelip dilinin ucuna dolanan. Ve güzele dair anlara kızmaya başlar. Güzel anlardan pişmanlıklar gelip oturur içine. İşte o zaman gerçekten bitmiştir aşk. Yaşadığın güzellikten duyulan pişmanlık bitirir her şeyi. Oysa kızılan ayrılıktır. Ayrılanın acımasızlığıdır. Belki de tanınamayandır kızılan.
      Giden hep bir kapı aralamıştır kendine. Bir perde çekemez yaşadıklarına ama daha bir güvenle bakar hayatına. Oysa hep bir kırık ayna taşır yanında ve her düşündüğünde aşkı o aynadan bakar kendine. Belki de kalandan beklediği itaattir, kabulleniştir, sesindeki çaresizliği hissediştir. Bilmez ki ne büyük bir yalnızlıktır içine düştüğü. Çünkü her veda kötü bir alışkanlık bırakır insanın hayatına. Veda ettiğin gibi edilen olmanın da korkusunu salar yüreğine. O, acımasızlığın nasıl olduğunu bilir. Bunun içindir ki, aşkı bir önceki gibi yaşayamaz. Çünkü aşkta acıma olmadığı gibi acımasızlığa da yer yoktur. Bu nedenle her yeni aşka bu korkunun gölgesinde başlar giden. Artık giden değil kalan olmanın korkusu taşıyandır.
      Her ayrılık, bir filmin sahnelerini bir romanın sayfalarını andırır. Bu yara bir daha asla kapanmaz ve hiçbir ilaç iyileştirmez sanılır. Artık ne kuşların kanatlarına takılan sevinci duyumsar, ne bir çocuğun tebessümünü fark eder ne de ağlamak onu teselli eder. O sadece, yalnızlığının girdabında nasıl boğulduğunu düşünür. Her ayrılık, bitmişliğin veya zor ile kazanılanın kolay kaybedilmesinin kabullenilmemesidir; kendisine sorulmadan alınan bu kararın incittiği onur, sevgi sözlerinin ardında gizlenmiş olan terk edişin bir anda bilinmesidir ayrılık acısı.
      Her veda çıktığı kapıyı açık bırakır. Arkasından kapatmaz, kapatamaz. Çünkü o arkasına bakmadan gidendir. Arkaya bakmanın, bıraktığı yıkıntıyı görmenin anılarında silinmeyen bir acının resmini çizeceğini bilir. Bu nedenle hiçbir veda arkasına bakmaz ve bu nedenledir ki, çıktığı kapıyı kapatmaz.

      Oysa her veda şunu hep unutur;her aşk bir veda kapısından girer…

    • #50232
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Has Kadinn………..

      Her gun kim bilir kaç kadin görüyorum… Sokakta, vapurda,
      okulda, kuaförde, orda, burda…

      Ama olmuyor hanımlar, olmuyor!
      Kadınlar kadınligi unutalı kaç on yıl oldu ki?
      Solaryuma girmeye, ciplak gezmeye, kariyer hırsıyla yüzlerini buruşturmaya başlayalı daha kaç on yıl oldu?

      Çevremde gördüğüm kadınlardan bazılarının birtakım özelliklerini seçtim. Bunlara, dizilerdeki, filmlerdeki, romanlardaki kadınların hoşuma giden özelliklerini ekledim. Gözlerimi kapadım, Osmanlı zamanından kalma, hani şu afet-i devran denen kadınları düşündüm.
      O nasıl bir cazibedir ki, peçelerin ardından bile erkekleri aşık eder.

      Bir Fransız kadınının zarafetini düşündüm sonra, bir İspanyol kadınının ateşini ve bir Türk köylü kızının tazeliğini.

      Kadının güle benzemesi gerektiğine karar verdim sonunda.
      Kadının hası güle benzer.
      Rengiyle, kokusuyla, dikeniyle.
      Açın televizyonu, bir tane gül görüyor musunuz?

      Kadının hası…
      Kadının hası yumuşak başlı olmaz, ama ağırbaşlı ve sıcak olur.
      Ağırbaşlılıktan kastım, sıkıcılık değil elbet. Şımarıklığın da hakkını verir.

      Ağırbaşlı tebessümleri olur bir de. Kadın yüzü dediğin mahkeme duvarına benzemeyecek. Bu tebessümler sevgidir. Yumuşacık bir sevgi
      olur kadın yüreğinde. Kim olursa olsun, ne yaşamış olursa olsun.
      Erkeğini dizine yatırıp saçlarını okşamayı bilir gerçek bir kadın.

      Kadının hası nerede, nasıl davranacağını bilir. . İnsanların içinde kapris yapmaz, hır cikarmaz; ama gerçek bir Osmanlı kadını
      gibi, adabıyla, raconuyla istediğini alır.
      Dırdır etmez. Çok konuşup, baskı yapıp erkeği bezdirmez.
      Yüz göz olmaz kadının hası. Bazen öyle bir bakar ki, hele bir de bazen öyle bir susar ki, bin tümceye bedeldir bu bakmalarla susmalar. Bu kadın üzülmeyi de bilir, ağlamayı da,
      kızmayıda. Ama üzmemek lazım, ayrıca kızdırmaya da gelmez.

      Gerçek bir kadın ezik durmaz. Kambur yürümez, dimdik durur.
      Kendine saygısı, güveni vardır. Erkeğine can yoldaşı olur, destek olur, onu dinlemeyi bilir.

      Bazen utangaç olur, bazen ürkek. Soğuktan ya da yalnızlıktan korkabilir. Aptal olmaz gerçek bir kadın. Bön bön bakmaz adamların suratına. Hülyalı bakışları da olsa, zihni uyanık olur.
      Hüznü, gökten deli deli yağan yağmur gibi olur, saçlarından akar.
      Neşesi ise öyle renkli, öyle dağınık; saçları savrulur.
      Kahkahaları vardır bu kadının, çın çın eder odaların duvarlarında.

      Sesi güzel olur kadının, biraz buğulu… Arada bir pencereye yaslar başını, sokağa dalıp gider, bir şarkı söyler. Olgunluğuyla
      şaşırtır erkeği. Bazen de öyle çocuk olur, öyle sağlam saçmalar ki,yine şaşırtır onu.
      Sıkmaz kadının hası, bunaltmaz, yaşa yaşa bitmez.
      Huzur verir varlığıyla.

      İçmesini de bilir kadının hası. Bazı akşamlar anason kokulu tüter sofrasının sıcağı. İçli bir türkü dinler bazen, üşür, sırtına
      hırkasını alır. Konuşurken insanın yüzüne bakar kadın. Kibirli olmaz.

      Kültürsüz olmaz. Bomboş olmaz kafası. Dünyanın, ülkenin olaylarını bilir, anlar, söyleyecek sözü vardır. kişiliklidir. BeceriklidirTırnağı kırılınca üzülür, üzülür işte, profesör de olsa, sultan da olsa,boksör de olsa üzülür.

      Gerçek bir kadın hiçbir zaman reklam panolarındaki kızlara benzemez. Etini teşhir etmez. Fosforlu bir taş gibiliği yoktur
      onun, loş bir cazibesi vard ır. Albenisi metrelerce öteden çarpar adamı.

      Ne kadar örtüneceğini, ne kadar açılacağını, yerine ve zamanına göre bilir.

      Gerçek bir kadın Paris podyumlarında yürüyen, 17. yüzyılın vebalı kadınları gibi mankenlere benzemez. Uzun saçları vardır
      kadının. Yumuşak olur, güzel kokar. Kadının hası saçlarını ne zaman toplayacağını, ne zaman salacağını bilir. Kadına yaraşmaz soğukluk.

      Gerçek bir kadın göbek atmayı, gerdan kırmayı iyi becerir; ama öyle her yerde masaların üstüne çıkıp oynamaz. Havasında oldu mu,
      bir oynadı mı, herkes onu izler.

      Kadının hası korunmayı sever, ama korunmaya muhtaç olmaz. Erkekler korumayı severler, ama yine de güçsüz, zavallı kadınlardan
      hoşlanmazlar.
      Güçlü kadından ise çekinirler, ona yanaşamazlar.
      Kadının hası bu dengeyi kurmayı bilir; gücünü erkeğin gözüne gözüne sokmaz.

      Has kadına naz da yakışır, kapris de. Öyle tatlı, öyle kıvamlı naz eder ki erkek onun nazını zevkle çeker.

      Gerçek bir kadın şiir gibi olur, mey gibi olur, ömür gibi olur.

    • #50233
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Son Kez ELVEDA…

      Seni Herkese anlattim. Daglara, Taslara, Ucan Kuslara, Tanidik tanimadik herkese…

      Hic birsey umrumda degildi senden baska. Agladim sabaha kadar agladim. Hic usanmadan senin ismini sayikladim.

      Sana bir türlü duyuramadigim sessiz cigliklar arasinda bende kayboldum.

      Pisman olmadim seninle yaptigim hicbir seyden pismanlik duymadim. Sen benim keskem degil, hayal dünyamdin.

      Senden de askindan da vazgecemedim. Kac kere uzandi ellerim Telefona, kac kez köse basinda nöbetlerden vazgectim.

      Bir kez seni hissetmek, senin kokunu duymak, deniz mavisi gözlerine bakmak icin…

      Tek istegim senin yarin olmak, seninle bir ömür gecirmekti…

      Gel desende gelemem artik. Uzaktayim sanma uzanirsan dokunursun bana… Son kez ELVEDA, deli etsede beni askin unutacagim seni…

    • #50234
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Özlemin Gölgesinde

      Bu defa ki yolculuğun adresi net!
      Her ne kadar mektupların geç kaldığında içimde büyüyen çığlıkların sesi dışa yansısa da senin yokluğunun adı da rengi de farklı kaldı!..
      Özlediğim, uzaklardan her seher yeli esintisinde beklediğimsin.Sana ırak kalan sadece bedenimdi, bilirsin. Seni özlemek ayrı, sevmek bir başka güzel!…
      Bir dokunuşunun bile titreyen hesapları var gecelerimde. Yokluğun kor alevken ben hala Zemheri ayazında kalan yüreğimle baş başayım. Kaç sabah oldu; ayı uğurlarken semalara, kaç yağmura yakalandım ıssız gecelerde ama senin varlığınla hep kol kola gezdiğimi nerededen bileceksin?
      Gözümün önüne gelen her renk siyaha akıyor. Sokak aralarında büyüttüğüm kocaman bir sokak çocuğu oldu bu sevda. Ne çocukluğunu bildi, ne yetişkinliğini. Ellerime bırakıp gittiğin kokun, uçuk maviyle evlendi, haberin var mı?
      Yağmur yağar yine Yine griye bürünür caddeler Alnıma vuran yorgun damlalarda Seni anarım. Sen, sevdiğim, yoksun…
      Yokluğunu bu kadar derinden tatmasaydım, varlığının eşsiz anlamına varamaz uykun kaçmasın diye dilime kilitler vurmazdım. Yastıkları gözyaşlarını gizlesin diye hiç düşünmemiştim çocukken!
      Yorgunluğum gidişinle başladı.Yoğurup eline veremedim sevdamı, anlatamadım hasretimi.Yağmur damlasıydı bu aşkın evveli, sellerde akıp gidişine dur diyemedim.
      Şimdi senin dupduru kaynağına eğilip su içerken varlığının paha biçilmez
      değerini daha iyi anlıyorum.Göğe direk, denize kapak, bana can oldun da haberin yok.
      “Yokluğun öyle bir uçurum ki; yeryüzündeki bütün uçurumları uç uca
      eklesek, yokluğunun yanında bir zerrecik nokta kalırdı.Bütün girdaplar bir araya gelse; varlığının derinliğine yaklaşamaz şimdi.” ben gene de hep sendeyim.
      Senden önceki yıllardan sana kendimi getirmiş zamana çelme takmış saatlerin hepsini bozmuştum.Zamanı durdurmuş adı yoktu şimdi gecenin, şafağın ,hatta gün ortasının bir özel anlamı yoktu.
      Bilirsin ki yokluğunda varlığının bekçisiyim!…
      Hiç bir varlığın, hiç bir şeyin sevdamın verdiği sıcaklığı veremediğini senden ayrılıp yalnız kaldığımda anladım.Şimdi yalnız yağmur öncesinin sessizliği gibi durgun, ayrılık anı gibi ağır odamdaki hava. Yorgunum.
      Zamansız yağan yağmurlar eşlik eder bana.şimdi yağmur ağlar. Sûretin gelir gözümün önüne. Ne çoksun, yokluğunda bile ne çoksun! Oysa artık, hiç bilemeyeceksin yağmur ormanlarımın ağıtlarımla buluştuğu törenleri artık unutmuş olabilirsin!
      Yokluğunda iç denizi oturttum İskenderun'un göbeğine!

    • #50235
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Aşk Bir Merdivenli Sokak

      Yorgunluklar çöküyor gözlerine ve sağanaklara gebe kalıyor . Biliyor musun en fazla samimi olduğun anlar kendine ağladığın zamanlardır.

      Bir düşün kendine ne kadar sağanak verdin.

      Hayatın neresi doğru ki dediğin gün, aslında son doğrusunu da bıraktığın gündür.

      Neler aradığını biliyor musun? Ya da hayattan neler istediğini?

      Karşılaşacağın bilinmezliklere doğru yol alırken geçmişle hesaplaşmalarını.

      Sevgide yine ayrılık olur dediğin aslında kendine güvensizliğindir.

      Duygu arıyorsun, ilgi ve şefkat, yaşın büyüyor gecikmiş olduğunu görüyorsun.

      Mana veremiyorsun tutarsızlıklara, ardından koca bir boşluk oluyor ve dünya büyüdükçe büyüyor göz ucunda. Aşk bir basamaktır çıkmak zorunda kalmazsan.

      Eğer ki çıkmak zorunda kalırsan muhtemelen şunlarla karşılaşıyorsun.

      Bir merdiven atlıyorsun; burası korkularının olduğu basamak. Neler verdin neler aldın aşktan sorusu soruluyor bu merdivende. Sen düşünüyorsun verdiklerini topluyorsun bir çizelgede sonra o bana ne verdi çizelgesine geliyor. Eğer bu çizelge eşit olsaydı mutlaka bu basamağa gelmezdim diyorsun. Haklısın ya sen verdin karşındaki az verdi, ya da karşında ki insan çok verdi, sen bunu anlamadın.

      Bir merdiven daha çıkıyorsun burası devam eder misin sorusunun sorulduğu yer.

      Eğer karşındaki insan duymak istediğin hatalarını söylüyorsa devam etmek iyi olacaktır çünkü hatalarını çabuk gören aşkına sahip çıkandır. Eğer sen onun duymak istediklerini söylersen ve hatalarını görebildiysen sorun yok. Göremediysen bekleme köşesinde bekle çünkü ani kararlar kavuşmaları etkiler işte bu merdiven sabır merdiveni.

      Burası süreçtir eğer bu sürenin sonunda az veren az verdiğini yada hiç vermemiş olduğunu gördüyse bir sonraki basamakta onu göreceksin eğer sen az vermiş olduğunu göremediysen bir sonraki merdiven mahşer merdivenidir.

      Bu merdivendeki reyonlarda; bunalım iksiri, bırakmamak iksiri, ömür boyu acı iksiri, tutarsızlık iksiri, bir gün karşılaşmak iksiri gibi çeşitler mevcuttur ama şimdiden söyleyeyim bir alt merdivene iniş iksiri mevcut değildir.

      Bir şekilde her şeyi başarıp insen de, ikincisi mutlaka duygusuz kısaca aşksız devam edecektir.

      İşte o zaman kendini sorgulamak, bir hata olacaktır elbet, çünkü denenmiş denenmiyor.

      Bunun sonunda boşa geçen yıllar ve bir gün geliyor ki yolun sonundasın.

    • #50236
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Böyle Sevdim Seni

      Ben seni kocaman bir yürekle sevdim. Gözlerim değil, yüreğimdi seni gören. Sen damarlarımdaki kana karışıp, geldin oturdun yüreğime. Bir başka yerde olamazdın zaten. Sen, benim en değerli yerimde, yüreğimde olmalıydın, orada kalmalıydın.
      Çok aşka ev sahipliği yapan bu yürek, ilk kez bu kadar kolay kabullendi seni. Herhangi bir konuk değildin artık. Bu yüzden ne ağırlama faslı vardı, ne de uğurlama. O yüreğin gerçek sahibiydin.
      Şimdi sonbahar, kışa giriyoruz ya… Ben dört mevsim baharı yaşadım seninle. Çiçek çiçek açtın yüreğimde. Gökkuşağı zayıf kaldı, senin renklerin karşısında. Taze bir yaprak gibi yeşildin. Açelyaydın pembeliğinle. Üzerine çiğ taneleri düşmüş sarı güldün. Kırmızıydın bir ateş gibi. Ve maviydin… En çok bu renkle anmayı sevdim seni. Denize tutkundum, denizi sensiz, seni denizsiz düşünemedim.
      Seni severken dünyayı da sevdim ben, insanları da… Kendime bile dar gelirken, içinde herkese yer olan bir hayatın sahibiydim artık. En kızgın, en tahammülsüz olduğum anlarda bile, seni düşünmek yetti bana. İçimdeki sevinç yüzüme yansıdı, güldüm. Beni güldüren senin sevgindi ve ben kaygısız, içten gülüşün ne demek olduğunu, nasıl güzel bir şey olduğunu anladım seninle.
      Her şeye rağmen sevdim seni. Güçlüydüm ve aşamayacağım hiçbir zorluk yoktu. Koca bir kente, koca bir ülkeye kafa tutabilirdim. Sen elimden tuttuğunda patlamaya hazır bir volkan gibi hissederdim kendimi. Menzil sendin ve ben o menzile ulaşmak için önüme çıkan her şeyi yok edebilirdim. Sana ulaşmamı engelleyecek her şeyi eritirdim, kül ederdim. Sana ulaştığımdaysa sakin bir göle dönüşürdüm. Ve o göle bir tek sen girebilirdin.
      Sevdim ve hayrandım da… Her halin çekti beni. Duruşunu, uyumanı, gülmeni, kızmanı, şaşkınlığını, saflığını, kurnazlığını, çocukluğunu, olgunluğunu sevdim. Sesini de sevdim suskunluğunu da. Küçük oyunlarını, kaprislerini, sitemlerini, korkularını sevdim. Seni ve o doyumsuz sevdanı, uçarı sevdanı anlatacak kelime bulamadım çoğu zaman. Sığmadın cümlelere ve hiçbir cümle seni yeterince tarif edecek kadar derin olmadı.
      Seni severken yorulmadım. Çünkü sen yaşam kaynağıydın. Her gün yenilendim. Seninle çoğaldım, büyüdüm. Eksik kalan neyim varsa tamamladın. Ölmeyecektim çünkü sen ölmezliğin ta kendisiydin.
      Sevdim işte ötesi yok

    • #50237
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Elinden kurtulup uçan bir kuşa benzer aşk…

      Elinden kurtulup uçan bir kuşa benzer aşk, bazense elinde çok tutup
      öldürdüğün bir kuşa.En yorgun olduğun bazı sabahlar bile uyandırır belki seni. Ama ne hoştur onunla uyanmak, ne hoştur ona yakın olmak. Belki de uçup kaçırmaktan
      korkuyorsun ona aşkını söyleyince, o güzelliği biraz daha seyredeyim
      istiyorsun onu uçurmadan. Ama bir sabah olur ki uyanamamışsındır onun
      sesiyle, pencereye çıkıp puslu gözlerle aramışsındır. Biraz sonra gelirdi
      nasılsa önemli değil. Beklemeler devam eder pencere önünde, ama hava artık
      kararmıştır. Onu görmeden gelen bir gece ne kadar da hüzünlüymüş meğer.
      Ertesi sabah yine bir hüzünle uyanırsın, yoksa seni terk mi etmişti, hem de
      onca aşkına rağmen? Şimdi ondan ne bir haber kalmıştır ne de bir başka iz,
      kalakalmışsındır ondaki o büyük aşkla. Halbuki tam onun gittiği gün tüm
      cesaretini toplayıp onu sevdiğini söylemeyecek, Ona olan aşkını yüzüne
      haykırmayacak mıydın?

      Günlerden bir gün o kuşa yine denk gelirsin. Ama her zamanki cıvıl cıvıl
      öten kuş değildir artık O. Ağlamak istersin hani ağlayamaz, dokunmak
      istersin hani dokunamazsın. Tüm ateşini atarsın içine, onca sevgini
      hapsetmeye çalışırsın bedenine. Ama artık aşkını Ona anlatmanın da faydası
      yoktur, Ona delice yanmanın da. Çünkü o kuş artık başkalarının elinde,
      başkalarının kafesindedir, ve bir daha da senin olmayacaktır.

    • #50238
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Aşk, Uydurduğumuz En Güzel Yalan!

      Bir gün içimden gittin, anladım. Nereye gittiğin değildi önemli olan… Kiminle gittiğin, hangi havayı soluduğun, hangi şehrin, hangi sokağında yürüdüğün önemli değildi. Sen içimden gitmiştin… İçimde ne varsa bana ait, seninle gitmişti.

      Renklerim, ruhumdaki yaz, güneşim gitmişti.

      “Bana kalan,
      Beni kalansız bölen bu şehir.
      Ah! bu şehir, yalan şehir”

      demek isterdim; ama yalan olan sendin. Benim yarattığım, inanmak için yıllarımı harcadığım kocaman bir yalandın sen. Gerçek olduğunu gördüm. Sen gittin…

      Aslında içimden giden sevgili değildi. Ben sadece, yalanıma inanmıştım. O, gerçekti… Aşk bitmişti. Düşünüyorum da acaba aşk, ruhumuzun derinliklerinde yaratılan koca bir yalan mı? Şiirde, müzikte ya da sözde, nerede aşk varsa orada bir de yalan yok mu? Aşk ve yalan, güzel ile çirkin, iyi ile kötü gibi birbirini besleyen, değiştiren ve dönüştüren; biri olmadan diğeri varolamayan ya da anlamsız kalan evrimin temel dinamiklerinden ikisi olabilir mi? Ya da aşk, yalana sesdeş mi? “Seni seviyorum” derken, aslında içimizde yarattığımız en güzel yalana övgüler mi düzüyor, kendimize olan hayranlığımızı mı dile getiriyoruz?

      “Bir gün içimden gittin, anladım.”

      Aşk, uydurduğumuz en güzel yalan! Ve aşk, yalan varsa aşktı.

      İnsanın doğasında var. Doğrular ne kadar da az cezbeder bizi. Yasaklı ya da yanlış ne varsa, yaptıklarımız hanesine yazmak isteriz. Durduralamaz bir dürtüdür bu. Yalanı bazen istem dışı kullanırız. Söyleyen biz değilizdir ama, söyleten ta kendimizdir.

      İçimizdeki yasaklı kimliktir O:

      Mülkiyet duygusu ve egosu olağanüstü gelişmiş; ihtiraslı, doyumsuz ve aşka her zaman hazır. Pembedir, mavidir ve daha çok kırmızı. Cıvıl cıvıldır, yerinde duramaz. Yaz gibidir: Islak ve sıcak. Zaafları vardır, yasak ve güzel olan herşeye. O cennetteki en güzel meyveyi tadan, ilk ihaneti gerçekleştirendir. Kısacası O, yaşayan tarafımızdır. En güzel anılarımız, en heyecanlı anlarımızdır…

      Bir gün içimden gittin, anladım. Nereye ve neden gittiğin değildi önemli olan… Kiminle gittiğin, hangi havayı soluduğun, hangi şehrin, hangi sokağında yürüdüğün önemli değildi. Sen içimden gitmiştin… İçimde ne varsa bana ait, seninle gitmişti.

      Renklerim, ruhumdaki yaz, güneşim gitmişti.

    • #50239
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Aşk Masum Değil

      Sadece bir anlık konuşmadan sonra nedensiz buluşma bağladı yine
      birbirimizi bize.Hiç anlamadık sebeplerini.Nedenlerini soramadan ellerimiz
      birbirine çoktan kenetlenmişti.Sanki hiç kopmayacakmış gibi.Aklımdan
      çıkmayan o hasret günleri,çektiğim çileler,haykırdığım isyanlar hiç biri
      unutulmadı.O aylar boyunca ağladığım gecelerin hesabını kim verebilir
      ki?kim beni o eski deli dolu günlerime döndürebilir ki?Aşk mıydı beni böyle
      divane eden yoksa bu sadece onda mı gizli?Zaman sanki benimle birlikte o
      vazgeçilemez aşkımı da alıp götürdü.Sürüklendim bir uçtan bir uca.Gelip de
      elimden tutanım hiç olmadı.sevdim diye mi çektim bu acıları bunca
      zaman.Hani sevip sevilmek çok güzeldi.Mutlu ederdi insanı;yetmiyor işte
      mutlu olmak yetmiyor.Kimseler fark etmeden eriyip gidiyorsun ama nedenini
      ne sen ne de başkası bilmiyor.Zaten kimsede öğrenmek istemiyor yalan
      mı?Hayatımı mahvettiler,yaşarken öldürüldüm.sevdiğimin ardından en zayıf
      noktamdan yakalandım.Giden sevgili yüzünden bitip,tükenmek çok kolaymış
      meğersem,ölüm bir harekete bakarmış.Bunları anladın sevince.Her gün daha
      fazla tükenen bir beden gördüm o aynanın karşısında.Halbuki bakılmaya
      kıyılmayan kaç masum yüz verdik topraklara.Yine bilinmedi kıymet yine
      anlamadılar değerlerini.Bu kedere bu derde aşk mı diyorlar?Sevgimi bunları
      bize yaptıran.Kimler bu sözlerimden utanacak acaba?bunlara rağmen
      anlayan yok beni değil mi?Ben yine mutlu olabilirim geçici bir süre.Ya
      onlar acılarıda sevinçleride mezara gömülenler hiç anlamı yok.Aşkın azabı
      kör hançerle kalplere yazılmış çoktan.Sonu yok ne benim için ne çekenler
      için ne de aşk uğruna.Mezara Girenler İçin.

    • #50240
      taner_karakaya
      Katılımcı

      “Kal” Deseydin Kalırdım

      “Kal”deseydin kalırdım, demedin oysa… Kuru bir “bitmesin”den başka hiçbir şey demedin. Öyle kuru, Öyle soğuk, Öyle uzaktı ki ondaki anlam! Bu kadar kolay mıydı her şey? Bu kadar yakınmaydık uçuruma? Savunmayacak mıydık sevgimizi? “Kal” diye haykırmayacak mıydın ardımdan? Düşündüğüm bu değildi… Hayal ettiklerim, beklediklerim başkaydı senden… Mücadele beklemiştim oysa, yelkensiz olan gemimizi kıyıya ulaştırırız sanmıştım… Oysa o`nu denizin ortasında savunmasız bırakmama göz yumdun… Bu kadar yıpratıcı olamazsın… Oysa bir anlam olmalıydı yaşadıklarımızda! Paylaşılan duyguların bir anlamı olmalıydı. Yüreğimdeki martıların bir anlamı olmalıydı. Beynimizdeki melodilerin, aramızdaki çekimin, geçen akşam ki sohbetin bir anlamı olmalıydı. Duygularımızın bir anlamı olmalıydı. Yüreğimdeki tüm MARTILARDI uçurdun şimdi… Hangi yöne gittiler bilmiyorum, geri dönerler mi bilmiyorum. Dünya boşaldı mı ne! Neden bu kadar sessizleşti birden yaşam? neden artık parlamıyor yakamozlar? Neden
      artık gözlerimde rüzgar esmiyor? Her şey seninle mi kaldı yoksa…

      Mantığım, mantığımı bana bırak lütfen, ona ihtiyacım var. Bazı şeyleri anlamak için ona ihtiyacım var! Evet! Ben istedim ayrılığı, çıkmaz yollara yönelen bendim, kucağında bir yığın noktayla karşına çıkan bendim… Kahretsin! Bunu neden yaptığımı bilmiyorum ve senin buna nasıl göz yumduğunu… Tıpkı, balkondaki akasyaları sularken, fazla sudan dolayı sararacaklarını bilmediğim gibi… Su onun için hayat olmadı oysa… Ve… Sen de benim tutunacak dalım! Bazı şeyler vardı aramızda biliyorsun, olmaması gereken ama daima varolan. Farklı uçlardaydık seninle, farklı mevsimleri seviyorduk farklı zamanlarda… Sen büyük fırtınalara vardın, bende lodostan bile ürküyordum. Oysa başardığımız şeyler vardı her şeye rağmen, daha doğrusu öyle sanıyordum… Binlerce yıldız arasında, ayın güzelliğini gösterebilmekti tek amacım… Yıldızları söndürmekti… Sorunları yok etmekti… “BİTTİ” deyişim öylesine bir şeydi, öylesine sıradan, şakacıktan… “HAYIR” demeliydin! Hatta kıyametler koparmalıydın
      yüreğimde, hendekler açmalıydın yoluma gidemeyeyim diye. Sahip çıkmalıydın gözlerimdeki ay`a sevgimiz diye… Beni yolumdan alıkoymalıydın… “KAL” demeliydin… Defalarca “KAL” demeliydin… Oysa demedin… Belki de senin çiçeklerin çoktan solmuştu ve ben akasyaları kışın yaşatmaya çalışmakla hata etmişim… Belki böylesi daha iyi oldu… “KAL” deseydin kalırdım… Hem de seve seve kalırdım. Martılarla kalırdım, yakamozlarla kalırdım. Demedin oysa! Bilirmisin kaç çığlık olup yıkıldı yüreğim giderken… Bilirmisin nasıl bir cana hasretti yüreğim, yolumdan döndürecek… Bilirmisin nasıl zor oldu ardıma bakmadan çekip gitmek… “KAL” deseydin kalacaktım… DEMEDİN OYSA!

      CAN DÜNDAR

    • #50241
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Seni Sevmekten Vazgeçmeyeceğim

      Bedenimi teslim alan hüzün , ruhumu çepcevre saran kırık düşler ve icimde senden bana kalan cam kırıkları var…Hic kimse dindiremez ayrılıgın sessiz ama yürekten gelen isyanlarını.Bir gece yarısı odanın perdelerini arala ve kösebasında avarecesine bekleyen bir adamı göreceksin.O kisi benim.Seni unutmak o kadar zor ki , sen gitsen de kendi kalbine cekilsen de ruhunun karanlık köselerine benim kalbimde senin bana yasattıgın mutlulukların ayak izleri var …
      Sen, karanlık geceleri mi teslim alan yalnızlıga inat bütün geceyi sevdiginin düsleriyle gecirebilir misin? Gelmeyeceğini bile bile sanki her an hüzün denizinden kalbimin sevgi sahillerine ugrayacakmıs gibi gözlerini uykuya haram edip sabahlara kadar onu bekleyebilir misin ? Gözlerindeki mutlulukları sadece iki dakikalığına hissedebilmek icin ölmeyi göze alır mıydın? İste ey sevgili seni bu kadar içten seviyorum…

      Karanlık gecelerin puslu sabahlara merhaba dedigi, sahte gülüşlerin ilkbaharda hasret cicekleri actıgı , ayrılıkların cirit attıgı zamanlarda buldum seni. Ugrunda her seyi kaybetmeye degecek kadar degerli birisin sen..

      Gözlerinde kilitliyim ben…Sen ise ; yüregime mühürlenmis ask siirlerinin en mutlu satırlarısın.Sen yoksul mısralarımın en güzel kafiyesisin.. Sana açıyorum gönlümün senden önce gizli kalmıs kapılarını ve ayışıgını senin gözlerinde görüyorum ve de hep gözlerinle parlıyor gözbebeklerim..

      Sevgimi ve hasretimi senden bana kalan bu öksüz kentin yalnız sokaklarına bırakıyorum. Ayrılık ceken yüreğimi corak topraga veriyorum.Ve sana olan özlemlerimi umutsuz yarınlarıma sevda tohumu olsun diye ekiyorum .

      Sırtımı dayadıgım nemli bir duvar ve boş şişeyle bardakta titremekte mum alevi,ve karanlık bir gece. Dısarıda kır ciceklerinin üzerlerine hasret yagmurların hüzünlü damlacıkları düsmekte..Yine sabahlar olacak yorgun gecelerden sonra.Ama ben seni ıhlamur kokan memleketimde her an bekleyecegim..

      Bilir misin ?

      Sonbaharda esen rüzgarla bir saga bir sola savrulan kuru yaprak tanesi , kaybolacagını bilse de ilkbaharda deliceesen rüzgara meydan okumazdı..Takvimden yaprak düserken , hücrelerim bir bir kururken hayatımın sonbaharının gelmesini bilsem de ölümü karsıma alsam da seni sevmekten vazgecmeyecegim…Ben seni utandığında kızaran yanaklarında sevdim..

    • #50242
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Kadin Dediğin… Erkeklerin Hepsinin Peşinde Olduğu Varlik

      KIZLAR BUNLARDAN YARISINI YAPIN İSTEDİĞİNİZ ERKEK KÖLENİZ OLUR 

      Kadın dediğin güzel olacak.

      Şöyle savurdu mu eteğini, ruhun rüzgarına kayacak.

      Bacakların, ayakların, bilekten bağlı ayakkabıya tutunan parmakların, seyrine doyamayacaksın.

      Bakımlı olacak kadın dediğin. Saçları ipek , topukları pembe, boynu ince, salındı mı kuğu gibi zarif olacak ve zarifliğinin ortasında bir hanımefendi barındıracak.

      Güzel olacak ama kaşı, gözü, bacağı, iki meme ucundan önce, sözü doğru, ruhu aydınlık olacak, güzelliği komple olacak.

      Korkmayacaksın gecenin bir vakti sol cenapta yüzünü gördüğünde.
      Yeni bir kabus gibi yaşamayacaksın gerçeği de.

      Güzel olacak ama, aklını evde tutacak kadar da akıllı….
      Seni elinin tersiyle değil, avucunun içiyle kavrayacak…

      Bileceksin ki emin ellerdeyim, başkası tutamaz beni böyle.

      Rahat olacaksın yanında, çok konuşmayacak, beynini didiklemeyecek küçük kurtçuklarla.

      Sıradan ve kabullenir yaşamanın ne demek olduğunu sindirmiş olacak içine.

      Asla şatafat düşkünü olmayacak. Doğum günlerinde bir sıcacık öpücüğün yerini, tek taş bir De Beears'ın alamayacağını algılayacak kadar doygun olacak.
      Hatırlaman yetecek özel günleri, pahalı bir hediyeyle savuşturmadan.
      Sadeliğin içinde farkedilir olabilmeyi, gösterişli kıyafetle bir tutmayacak.

      Duruşu, oturuşu, yürüyüşü abartılı değil, basit hiç değil, sadelikten oluşacak.

      Kendini süs bebeği gibi ortaya atıp, fingirdeşmeyecek başkalarıyla.

      Ekonomiden, politikadan, milli maçlardan ve kültürel olaylardan haberi olacak. Bizi kim yönetir, nasıl yönetir, demokrasi, monarşi, oligarşi nedir bilecek, saf hatun numarasıyla cahilliğini güzelliğiyle örtmeye yeltenmeyecek.

      Gezip, eğlenmesini bildiği kadar, pazar parasını kozmetiğe yatırmaması gerektiğini, domatesin, ekmeğin, soğanın, kıymanın kaç para olduğunu bilecek. Cak cak telefonda konuşup, niye böyle fatura geldi hayret tribine girmeyecek. Eşini dostunu kollayacak ama içi vıcık vıcık dedikodu yumağının içinde kaybolmayacak.

      Marka düşkünü, moda düşkünü olmayacak kesinlikle…

      Takip edecek ancak yakışanı seçecek. Sökük, paça boyu, fermuar dikmeyi bilecek, her seferinde terzi aranmayacak pırnık pırnık.
      Elinden her iş gelecek.

      Marifetlerini sadece seni elde ederken değil, seni elde tutarken de gösterecek ve tüm bunlar içinden gelecek içinden, göstermelik olmayacak.

      Adamın siniri bozmayacak, tepesini attırmayacak, cinleri başına toplamayacak,
      o kör olası dilini gerektiğinde yutacak…

      Çarşı pazar görmesini, sana don külot almasını, gömlek ayakkabı numaranı bilecek… ve zevki seni giydirecek kadar yerinde olacak, kendisini giydirmeyi bildiği gibi.

      Orada burada dedikodu yapmayacak, laf taşımayacak, ayıkla pirincin taşını
      durumlarına sokmayacak.

      Ortalık yerde kahkahalarıyla sebepsiz çınlamayacak.

      Dekoltenin dozunu kaçırmayacak
      ama sıkı sıkıya da kendini ambalajlamayacak.

      Açık saçık olan elbisesi değil,
      sana olan ilgisi olacak ve bunu gösterebilecek medeniyeti…

      Onu bir kediyi sever gibi seveceksin yanı başında ve huzurla…

      Öyle 'çağırdım, gelmedin, geç kaldın, aramadın, sormadın, kiminleydin, hesap ver' yapmayacak.

      Sana yüreğiyle güvenecek, inançlarıyla sokulacak.

      Bilmem kimin sözüne aldırmayacak, asla arkadaşlarının arkasından konuşmayacak, hele küfür hiç etmeyecek. Sınırını zorlamayacak , salya sümük ağlamayacak, kıytırık nedenlerden hır gür çıkarmayacak.
      Sözü dinlenir, anlaşılır olacak.
      Bir hatayı allayıp pullayıp abartmayacak.

      Gömleklerini o ütüleyecek ve o gömleğe hangi pantolon yakışır bilecek. Ama hayatı giyim kuşam üstüne kurulmayacak.
      Uyum ve uyumsuzluk nedir bilecek.

      Bir kere, topuklu ayakkabıyla spor ayakkabının ayrımını yapabilecek.

      Dağa çıkarken rugan ayakkabı giymeyecek.
      'Of yoruldum, beni ara, beni al, beni bul, bunu isterim'

      değil,

      'sence de uygunsa, yanındayım, ben gelirim, merak etme' olacak lügatinde.

      Tereciye tere satmayacak yani.

      Hissettiğiyle yaptığı şey arasında uçurum olmayacak.
      Cesur olacak cesur.

      Seni seviyorum derken korkmayacak, başka şeylerin arkasına gizlenmeyecek ve arkandan laf söyletmeyecek….

      Kadın dediğin iyi sevişecek.

      Koyun gibi yatmayacak, kımıl kımıl olacak yatakta.

      Aklını başından alacak ama, aklını sadece bununla yormayacak.

      Delireceksin ama delirmen hastalıktan olmayacak. Uzanıverdi mi
      yanına boylu boyunca, göğsünde atan kalbinin yerine koyacaksın kendini,
      ruhunu, her şeyini.
      Aşksız yatmayacak yatağa ve sen bunu bileceksin.

      Kadın gibi kadın olacak kadın dediğin, çıtır çerez niyetine yemediğin.
      Bir gecelik değil, ömürlük olacak ömürlük.
      Yıllara rehaveti değil huzuru taşıyacak. En seksi leydi olmayı da bilecek, hanım sultan olup sözünü geçirmeyi de. Cıvık konulara takılıp zaman tüketmeyecek, küsmeyecek, süründürmeyecek.

      Kadın dediğin ayıp nedir bilecek.

      Sıkboğaz edip seni yalancı durumuna düşürmeyecek.
      Seni öyle bir tutacak ki arkadaş, sen bile şaşıracaksın öyle tutulduğuna. iki lafın başı, her tartışmada ayrılalım tehdidi savurmayacak.
      Sabırlı olacak ve asla gururuna dokunmayacak…

      Tuzu az, şekeri çok gibi limiti olmayan prosedürsüz yemeklerle işi
      olmayacak.
      Şöyle pastırmalı kurufasülyenin yanına tereyağlı pilavı konduracak şüphesiz. Salatasız oturmayacak yemeğe.
      Temiz olacak her şeyden önce mesela köfteyi mıncıklarken elleri . Yahut pahalı parfümlerin sindiği, süslü püslü boyacı küpü gibi, her öptüğünde bulaşık bir tadın kaldığı bir kadını öpmeyeceksin.
      Buram buram aşka sarılacaksın arkadaş. Buram buram kadın kokacak kadın dediğin.

      Kadın dediğin güzel olacak ama eli yüzü düzgünden çok öte birşey.
      Zeki olacak zeki, seni bir hamur gibi karmasını da bilecek, o hamura kendini katmasını da…

      Paranın gücünü bilecek ama ne parasızlığın ezikliğini ne de paranın kudurmuşluğunu yaşayacak.

      Değerlerini bir anlık hevesler uğruna terketmeyecek.

      Namussuzluğunu, ahlaksızlığını ancak ve ancak seni baştan çıkarırken kullanacak, yan gözle adam kesmeyecek ,üstüne sevgili edinmeyecek.

      Sarışın, renkli gözlü, uzun bacaklı, beyaz tenli, ince bilekli dilber filan
      fasarya…
      Kadın dediğin hatun olacak, sözüne güvenilir, olacak.

      Bileceksin ki konuşulanlar burada kalır, kapıdan çıkmaz bir daha.
      Ağzı sıkı olacak kadın dediğin. Sırrını tutacak ama gününü bekleyip kusmayacak…

      Para lazımcılardan,
      kürkçülerden,
      cep telefonu manyaklarından,
      dırdırcılardan,
      unutkanlıklarını senin üzerine atanlardan,
      kendi yetersizliğini seni suçlayarak rahatlayanlardan,
      raf süslerinden,
      tehtidkarlardan,
      kaçaklardan,
      kıkırdayanlardan, boş bakanlardan asla olmayacak !

      Saflığı, cahilliği, aptallığı oynamayacak, biraz ukala olabilir ancak sana
      rol yapmayacak. Komplekslerini güzelliğiyle örtmeye çalışmayacak.
      Bir şeyi çok isterse ve inançları doğrultusunda yapacak.

      En önemlisi kendini sevecek arkadaş, kendini sevmeyen kadından sana ne hayır gelir.
      Bir bakarsın ki yıllar sonra bu kadınla ne yatağa sığabiliyorsun, ne toprağa…
      Koluna takıp gezmesini de bileceksin gururla, koynuna çekip sevişmesini de şehvetle.

      Analığını da bilecek,
      çocuklarından saygı görmeyi de, anaya babaya hürmet etmeyi de…

      Hafif sosyal ama gerektiğinde seninle en asosyal anlarını seninle sıkılmadan paylaşabilecek.

      Kadın kadın olacak,
      seni sadece sen olduğun için, sensin diye sevecek.

      Parayla pulla,
      kariyerle,
      güçle,
      kimin ne dediğiyle, sınırlamayacak kendini !

      Hem sevgilin,
      hem arkadaşın,
      hem annen,
      hem çocuğun olacak, bağrına basacaksın huzurla…

      Sen de en basitinden evde ” O ” kadın tarafından beklenmenin zevkini, sana başka hiçbir zevkin yaşatamayacağını bileceksin…

      Ölene dek seveceğin,
      bu sevgiyi hep hak edecek kadın o olacak

      Vesaire olacak sonra, bilmemne olup seni bilmemneler ile mutlu edecek, birşeyler yapacak, bilmemkimin sevgilisi gibi olmayacak
      o senin sevgilin olacak !

    • #50243
      taner_karakaya
      Katılımcı

      ERKEKLERİN DİLİ

      Erkekler çevremizde sürekli varolan ama anlayamadığımız evrensel bir dil kullanıyor. Zaman zaman bizi zorlayan “Erkekçe”, sözcükler değil bakışlar, mimikler ve jestler üzerine kurulu. Peki, bu dili bilmek ne işimize yarayacak?

      Bir lisan bir insandır” derler. İnsanlık kapasitemizi genişletmek için hepimiz en azından bir yabancı dili konuşmaya gayret ediyor, birini biliyorsak hemen ikincisini öğrenmeye başlıyoruz. Kısacası, dil öğrenmek hepimiz için kendimizi geliştirmenin ilk koşullarından biri.

      Erkekçeyi kadıncaya tercüme edin
      Farklı milletlere ait bütün yabancı dillerden başka bir lisan daha var ki, biz kadınlara hem çok yakın, hem de çok uzak: Erkekçe. Bu dili hangi milletin konuştuğunu hemen anlamışsınızdır. Çevremizde sürekli varolan ama genelde anlayamadığımız evrensel bir dil bu. Sözcükler üzerine değil, bakışlar, mimikler ve jestler üzerine kurulu. Peki, bu dili bilmek ne işimize yarayacak dersiniz? Dil, iletişimin en önemli aracı olduğuna göre “Erkekçe”yi öğrenerek erkeklerle çok daha kolay iletişim kurmamız, hangi davranışlarının ne anlama geldiğini keşfederek onlara daha yakın olmamız mümkün.

      Ayrıca farklı karakterlerde erkeklerin kendilerine has jestleri olduğu da kesin. Onlarla ilgili belli hedeflerimiz varsa unutmayalım ki, amaca giden yol araçtan geçiyor, işte, belli başlı 10 erkek tipi ve verdikleri sinyallerle bize anlatmak istedikleri…

      Bay Sadık
      Sinyal: Basını hafif yana ve aşağıya eğerek bakıyor.
      Anlamı: Kahverengi gözleriyle attığı ceylan bakışıyla sizi kıvama getirmek niyetinde… Bu jesti aynada uzun süre çalıştığından emin olabilirsiniz. Duruşu kırılganlığını, teslim oluşunu ve size güvendiğini gösteriyor. Aynı güveni sizden de beklediğini ve sadık bir partner olacağını anlatmak istiyor. Duygularınızı ifade etmek için yanıp tutuşuyorsanız, buyrun ama ateşli geceler için gereken dayanıklılığı onda bulamayabilirsiniz.

      Bay Züppe
      Sinyal: Parmaklarını durmadan saçlarının arasından geçiriyor.
      Anlamı: Önceden planladığı ve sizi etkilemek için acımasızca uyguladığı bir taktik… Bir kadında dudaklarını yalama, göz süzme ya da kırıtma ne anlama geliyorsa Bay Züppe'de de saçlarıyla oynamak aynı anlama gelir. Ona bir iyilik yapın ve ne olursa olsun egosunu yüceltin yoksa bunu anında bir başka kadın yapar.

      Bay Koruyucu
      Sinyal: Omuzlarını kabadayı gibi kaldırıp hafifçe öne doğru eğilerek yürüyor.
      Anlamı: Onu nasıl böyle büyülediniz bilemem ama koruma içgüdüsünü harekete geçirdiğiniz kesin. Bu maço karakter, sizi kanatlarının altına almak ve seksi bir kadının tek sahibi olduğunu çevresine göstermek istiyor. Sizinle ilgilendiği belli ama çevrenize duvar ören tutumunu ne kadar ileri götüreceği ve bunun ne kadar hoşunuza gideceği tartışma konusu…

      Bay Kafası Dağınık
      Sinyal: Sürekli cep telefonuna ya da sigara paketine saldırıyor.
      Anlamı: Start verildi. Bakıştınız ve hatta birbirinize gülümsediniz ama bir türlü gerisi gelmiyor. Yanınıza gelmek yerine durmadan telefonla bir yerleri arıyor, sigara üstüne sigara içiyor. Paniğe kapılmayın. Bu, sizden etkilenmediği değil, sadece atacağı adımları planladığı anlamına geliyor. Kararlı olup ilk adımı siz atın. Hamleniz onu da harekete geçirecektir..

    • #50244
      taner_karakaya
      Katılımcı

      İyileşir mi Yüreğimdeki Yara?

      Bir güz akşamı başladı sevdamız.Anlam veremediğim bir duygu seline bırakıp kendimi, öylece yüreğimin sana doğru akmasına izin verdim. Ve sonra bunun verdiği sarhoşlukla bilinçsizce yüreğimi bıraktım avuçlarına. Sende bunun şaşkınlığıyla, belki de kolay kazanmanın cesaretiyle bir hamur misali yoğurmaya başladın sevgiyi. Yüreğime, sevgimize verdiğin şekil acı vermekten başka hiçbir şeye yaramadı. Şimdi soruyorum kendime; biz nerede hata yaptık diye. Ben sendeki acımasız , her yenilgide kaçmaya hazır haline körmüşüm. Sense bendeki hırçın, kırılgan, bir o kadar da deli halime kördün. Anlıyorum ve artık taşlar yerine oturmaya başlıyor.

      Ama inan sevgi, aşk hangi tarafta kaldı, bende bilmiyorum. Bir çelişkide kaldığım doğru. Senin gitme hesaplarından, her defasında sendeki yırtıcı kaplanla boğuşmaktan yoruldum artık. Gitmek – kalmak arası yaşadığın çelişki bir uçuruma sürükledi beni. Şimdi tutunacak bir dal arıyorum, çekip beni bu girdaptan alacak.

      Sen mi, sensizlik mi … Soruyorum kendime. Yüreğim hala sende kalmanın hesapları içinde. Aşkta mantık olmaz derler. Her aşığın acı çekmesinin nedeni de budur belki de. Kristal dağıldı, büyü bozuldu. Seninle mutsuz olmaktansa , sensiz mutsuz olmayı yeğlerim. Ki bu her geçen gün tükenişim olsa da.

      Söyle şimdi, iyileşir mi yüreğimdeki yara, çaresi var mı bu derdin ?

    • #50245
      taner_karakaya
      Katılımcı

      SeN BaNa FaZLaSıN BeN SaNa EkSiK…

      Ne oldu bana böyle. Neden direniyorum. Neden beni istemeyen senin karşısında aman dileniyorum. Neden başka elleri tutmuyorum. Göz yaşlarımı neden kurutamıyorum. Her gece yatağa yattığımda neden ıslanıyor yastığım. Neden çıkmıyorsun aklımdan. Neden uyuyamıyorum geceleri. Şarkıları dinlemek neden yakıyor yüreğimi. Herkes gülerken ben neden ağlıyorum.

      Küçücük bir yanılgıya düşüp sevgimin mantığımın önüne geçmesine izin versem belki de ölüm avuçlarının içine alacak beni. Ve aşkımın değil ölümün esiri olacağım. Neden bu hasret böylesine acımasızca yakıyor canımı. Neden susturamıyorum içimdeki çığlıkları. Neden kalbim, beynime hükmetmeye çalışıyor. Neden ben mantığımla kalbim arasında savaş veriyorum.

      Ve ben böylesine yıkım yıkım yıkılırken sen neden bir kez olsun görmüyorsun beni. Neden gitmeme izin veriyorsun hayatından. Yada neden gönderiyorsun göz göre göre. Sözlerin yetmediği yerde suskunluğa bürünüyorum. Suskunluğum yüreğimde çığlıklar atarken ben yinede aşka direniyorum.

      Ve sen git diyorsun. Küçücük bir umut bile vermiyorsun bana. Ve ben gidemiyorum. Neden beni istemeyen sana hayır bile diyemiyorum.

      Adını koyamıyorum bu sevginin. Belki hiç sevmedin beni. Belki senin için geçici bir hevestim. Belki de benim yerimi dolduracak başka bir aşk çıktı karşına. Oysa ben, senin benden bu denli uzaklaşmanı sağlayacak hiçbir şey yapmadım. Vaktim bile olmadı seni kendimden uzaklaştırmaya.

      Sen, veda etmeye bile zaman bırakmadan giderken şimdi böylece sessizden yine bana bakmalar kaldı ardın sıra. Adını koyamadım ama çok sonra anladım ki gidişin, bitişimmiş…

    • #50246
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Aşk Çiçeği

      Bir gün tutar bir caneriği çiçeğini sunar bahara. Bür tutam serinlik, bir yürekte buğulanan sıcaklık . Ve konar gözlere bir öpücük gibi kuşların bahar sevinci. Okşar bir annenin parmakları gibi usulca saçlarımızı seher yeli. Bir tutam gün ışığı dolar içimize, bir tutam sevinç çığlığı.

      Ne zaman bahar gelse sevinci yaşar kırlar, dağlar, ovalar, denizler, dağlı çocuklar umudu kucaklar bir yanımızda; bir yanımız da kuşlar, ağaçlar, çiçekler, kelebekler, cerenler sevinci yaşar. Aydınlık gelir dört bir tarafa, gürül gürül akar dereler. Bir dağ pınarı gibi hayat kaynar kanımızda, yüreğimizde tomurcuk tomurcuk aşk fışkırır. Alıp götürür duygularımızı dağların ötesine serin serin esen rüzgarlar…

      Bu dağların sevda türküsüsün sen, denizlerin mavisi, bulutların beyazı. Ne zaman bahar gelse, yağmur yağmur çiçek açar sesin gökyüzünde. Ben sonbaharın yorgun, yanık türküsüyüm oysa, sarıya çalar rengim, rüzgarlar estikçe savurur yapraklarımı uzak diyarlara. Sen gülüşünde baharın ilk sevincini, gözlerinde göğün uçuk mavisini taşıyorsun. Yaşamak bir su gibi berrak yüzünün aydınlığında, bir köy türküsü gibi hilesiz ve içli.

      Ben seni ozanca sevdim türkübakışlım, sular gibi temiz, bir rüzgar gülü gibi hilesiz. Mehtabın güzelliği, yıldızların ışıltısısın sen karlı dağlarda, rüzğarların soluğu, güneşin dostluğusun. Umut, aşk ve alın terisin akalınlarda. Toprağa ekilen tohum, bahara söylenen türküdür dilin. Ceylan gözlerin sevinci, dudakların ıslığısın türkülü ırmaklarda.

      Acılar içinde de olsa yaşamı çılgınca sevdim. Çılgınca sevdim dağları, denizleri, kuşları, ormanları, umudu, sevinci, güneşi, çocukları. En çok da seni sevdim aşkçiçeğim.

      Kar türküleri kederlidir gülüm, kar türküleri acılı. Gidersen kar yağar istasyonlara Bir gülü büyütmek kadar zor ve güzel, seni düşlemek dağların ötesinde. Seni dağlı bir çiçek gibi göğsümüm üstünde, namusumun akında taşıdım hep.
      Bu sevdayı alıp gitme benden, alıp gitme buralardan, gözleri türkülü kuşum . İçimdeki baharı öldürüp gitme. Kimsiz, kimsesiz kalır yüreğim. Körpe bir dal gibi koparma sevinçlerimi yüreğimden.
      Gitme
      figan düşer denizlere sular çekilir
      yağmur yağmaz vahalardan kirpiklerime
      bir rüzgar hıçkırır tenhada, bir dal kırılır
      boynunu büker sabah kervanları kelebekler ölür

      gitme
      bir yıldız küser göğüne, içini çeker bir çocuk
      şaşırır yönünü rüzgarlar
      bütün pınarların suyu çekilir
      solar nazlı çiçekleri kalbimin, üzülürüm

      gitme
      öksüz kalır içimdeki imge dağları
      saçlarını öpen seher yeli, çoban yıldızı
      bir daha turnalar geçmez, bülbüller ötmez
      çiçekler açmaz bahçemde ah be gülüm

      gitme
      içimdeki bütün vagonlar devrilir
      bir kar yağar istasyonlara, üşürüm

      gitme
      bütün ormanlar ateşe verilir
      kuşlarda gider bu kent de, ölürüm

      gitme kal
      menevşeler açsın dağlarda
      sevince dönüşsün gökyüzü
      iki çığlık arasında bırakma beni ah gülüm
      yokluğuna alışamam yokluğun ölüm

    • #50247
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Neden

      Kalplerimizi birleştirseydik belki istediklerimizi elde edebilirdik.Daha çok sevebilirdik sevilebilirdik. İçimizdekiler, içimizde kaldi.Disariya vurabilseydik belki anlaşılabilirdik, anlaşabilirdik. Birbirimize hissettiklerimiz insanların bize hissettiklerinden o kadar fazlaydı ki…Ah, bir düşünebilseydik.Eminim o zaman birbirimize bağırmak zorunda kalmazdık.
      Bir insani sevebilmek o kadar kolay ki..Onu anlayabilmek.Yalnızca iyi taraflarını görür ve diğer taraflarını boş verirsin.Ama bir o kadar da kolay bir insandan nefret etmek.Sevebildiğin kadar çok seversin sonra sevecek bir yönü kalmadığını görürsün.
      Biz de birbirimizi ilk önce sevebileceğimiz kadar çok sevdik.Birbirimize kucak dolusu sevgi sunduk.Ama yalın bir sevgi.Anlayıştan, düşünceden, mantıktan uzak bir sevgi.
      Düşünmeden sevdik biz birbirimiz.Ne dün önemliydi bizim için ne de yarin.Sadece bugünü yaşadık.Neler yapmadık ki ? Bazen ben bir çocuk oldum bazen de sen.Bazen ben çocuklar gibi ağladım bazen de sen.Ama ağlarken bile sessizdik.Aramızdaki sukuneti hiç bir şeyin bozmasına izin vermedik.Neden ? Neden konuşmadın benimle ? Neden ben seninle…?
      Birbirimize söyleyeceğimiz o kadar çok şey varmış ki, simdi anlıyorum.
      Son karşılaşmamızda bile sessizdik.Birbirimize istediğimiz kadar bağıramadık bile.Tıpkı istediğimiz kadar yaşayamayacağımız gibi.Aslında ne kadar da masumdun ölümü kucaklamaya hazırlanırken.”Severek ölüyorum, seni severek..” demiştin.Ama ben bir şey söylememiştim.Simdi söylüyorum : “Sen severek ve sevilerek öldün.”
      Elimde olsaydı seni kurtarırdım ama yapabileceğim hiçbir şey yoktu.Seni unutmayacağım…

    • #50248
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Bekliyorum…

      Bir söğüt ağacının koyu gölgesinde oturuyorum..Elimde sigaram,gözüm ufka takılmış..Dalgın ama ürkek bakışlarım dümdüz bir çizgi..Aklımdan o çok eski şarkının nağmeleri geçiyor..

      İçimden sessizce mırıldanıyorum sözlerini..Kapatıyorum gözlerimi..Bir süre sonra,buz mavisi dumanlar arasından belirginleşmeye başlıyor vücudu..Sonra,yüzü çıkıyor ortaya, dudaklarında gözlerim..

      Hiç kıpırdamıyor dudakları..Ama onu anlıyorum..Ve kıpırdatmadan dudaklarımı,konuşuyorum hayaliyle..Sönmek üzere sigaram,küllere karışmış..Atıyor elimden,bir başkasını yakıyorum..

      “Hoşgeldin hayallerimdeki buz mavisi bakışlı..Hoşgeldin ümidimin aynası..Hoşgeldin..
      Demek özledin beni..Ah,bilemezsin,o yalnız ve uğursuz geceleri aydınlatan tek şeydi düşüncen..Ben de özledim seni..Bazen sımsıkı sarıldım yastığıma kapatıp gözlerimi..Bazen birkaç damla gözyaşı oldun yanaklarımda..Bazen öfkeli rüzgara acıp bağrımı,öyle hissettim
      seni..Sesimi duymak heyecanlandırdı mı seni?Ne diyorsun,ya ben nasıl ulaştım telefonun tuşlarına?Ellerim titrerken nasıl tek tek buldum sana ait numaraları..İçim nasıl titredi heyecandan,kalbim yerinden çıkarcasına nasıl attı,bilemezsin..Bir de duyunca sesini
      uzaklardan,nasıl kayboldum gözlerinde,farkında mısın?Yaptığımız ayıp mı,delilik mi,diyorsun..

      Mutluluk ayıpsa varım en büyüğüne ayıpların..Sevmek delilikse,çılgınlıksa umutları taşımak
      içimizde,ben deliyim,en az senin kadar..Hatta öylesine kaybetmişim ki kendimi,yüreğimdeki tüm anıları yakar atarım bir tarafa..Ne kendimden korkarım,ne de geçmişimden..Gelecek mi?Seninle olduktan sonra,daha ne isterim..Demek gizemli prensinim düşlerinde..Demek yanına gelmemi istiyorsun güneşli bir günde..Iyi de sen nasıl emin olabiliyorsun bozulmayacağına bu gizemin?Ya sen atılmazsan kollarıma,sarılırken sana titremezsen heyecandan,bir buse alırken utangaç dudaklarından eriyip gitmezsen dudaklarımda..Ya sen düşlerimdeki gibi ateş değil,korkularımdaki gibi buz olup yağarsan gönlüme.. Korkuyorum hayallerimdeki buz mavisi umudum..Seni yaşayamamaktan,seni tadamamaktan yüreğimle, seni alamamaktan geçmişinin dikenli yollarından,seninle umutları paylaşamamaktan öylesine korkuyorum ki..Gün geceye dönüyor,ışık gibisin..Aydınlığına kavuşamamaktan korkuyorum..
      Bir gün,evet bir gün geleceğim yanına..Ellerimin sıcaklığını bırakıp sana,eğer istersen bir ömür kalacak yanında,istemezsen sevgimi emanet edip rüyalarına,arkama bile bakmadan,
      göstermeden hüznü gözlerimde,ansızın eskime döneceğim.Kalbimin çok özel bir köşesinde
      anıtlaşmış aşklara dair sen,ve ben seni hep seveceğim..”

      Açıyorum gözlerimi,hayali yok şimdi..Beklemeye başlıyorum,beklemeye değecek her duyguyu beklediğim gibi..

    • #50249
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Aşkimizi Ihmal Etmeyelim..

      Geçen gün işten eve dönerken,genellikle kitap okuduğum halde o gün canım kitap okumak istemedi ve bende camdan dışarı bakmaya başladım, aslında gördüklerim hep aynıydı,tanıdık evler,tanıdık ağaçlar ve dükkanlar…sonra birden yoldan gecen araçların içine bakmaya başladım.Aslında onlarda tanıdıktı aracın içindeki insanlar genellikle yola bakıyorlardı ve birden bir şey fark ettim. Yanımdan geçen araçların içindeki insanların çoğu sadece dışarıya bakıyordu, şoför koltuğunda oturan adam sola bakarken yanındaki kadın da sağa bakıyordu, arka koltukta da, ya çocuk ya da eşyalar oluyordu ve bu insanların yaşları orta yaş civarıydı yani evliydiler ya da uzun süredir birlikteydiler, diğer taraftan birbirlerine bakarak ve konuşarak seyahat edenlerin ise ya flört eden ya da nişanlı belki de yeni evli çiftler olduğu anlaşılıyordu. İşte o an kafamda bir şimşek çaktı ve o günden sonra kitap okumayı bırakıp hep yolda yanımdan geçenlere bakarak tahmin etmeye çalıştım, kimler evli ya da uzun süreli beraberlik yaşıyor, kimler daha işin başında. Lütfen sizde yoldayken bir bakın, seyahat ederken önüne ya da camdan dışarı bakarak gidenlerin çoğu evli, ama konuşarak ve birbirlerine bakarak gidenlerin çoğu bekar ve işin daha çok başında. O zaman anladım ki, aşkı evlilik öldürmüyor aşkı uzun süreli beraberlikler ve yaşanan monoton heyecansız birliktelikler öldürüyor, işte o zaman kendi beraberliğime dışarıdan bakmaya çalıştım ve ne gördüm dersiniz. Hayatın akışına kapılmış, evden işe, işten eve koşuşturan, hayatında yeni hiç bir heyecanı olmayan ve çok uzun süredir gerçekten dolu dolu sohbet etmeyen, sadece çocuktan, işten ve sıkıntılardan konuşan, akşam yemekten sonra televizyon karşısına geçen ve kanepede (ayrı ayrı kanepelerde) uzanan bir çift gördüm. O gün kapıldığım dehşeti anlatmam oldukça güç, bize ne olmuştu, her şeyi unuttuğumuz, beraber olabilmek için bütün zorluklarına katlandığımız beraberliğimize ne olmuştu? Yaşadığımız heyecan nereye gitmişti? Nasıl bitmişti ve biz farkına varamamıştık? Sonra çevreme baktım ve diğer çiftlerinde bizim gibi olduğunu gördüm.İşin komik yanı insanlar bu hale gelirken, fark etmiyorlardı ve başkasının hayatının bu hale geldiğini anlattığınızda “vah vah” diyorlardı, oysa onlarda aynı durumdaydılar, sadece öyle bir şey yokmuş gibi davranıyorlardı. Herkes bir başkasının hayatına imrenir, İnternet te chatleşerek kaybettiği bu heyecanı bulmaya çalışır bir hale gelmişti. Birden eşimin de evdeyken çoğu zaman nete girdiğini fark ettim,ve gördüm ki ben onu ve aynı şekilde o beni sadece eşi olarak görmeye başlamıştı, işte o gün bu gidişe bir dur demeye karar verdim. Ama ne yapabilirdim, bununla ilgili dergilerde pek çok yazı olduğunu fark ettim, itiraf etmeliyim yapılan önerilerin pek çoğu uygulamada problem olan maddelerdi, ayrıca onları yaparsam başkasının elbisesini giymiş gibi olacaktım,ben kendi çözümlerimi bulmak istiyordum. Onlarında verdiği öğütleri baz alarak,oturdum ve kendimce bir acil durum planı çıkardım ve uygulamaya başladım. Öncelikle eşimle birlikte çocuğumuz olmadan baş başa yemeğe çıktık, itiraf ediyorum ilk denememiz biraz zor oldu, çünkü eskisi gibi konuşacak konu bolluğu yoktu, işten güçten ve çocuktan bahsetmemeye karar vermiştik, evde daha az tv seyretmeye onun yerine müzik eşliğinde sohbetler yapmaya başladık ve en önemlisi birbirimize karşı çok açık olduk, sohbetten sıkılan bunu diğerini kırmadan söylüyordu, aramızda zorlama olmamasına dikkat ettik. Baş başa sinemaya gittik ve bunu yıllar sonra yaptığımızı fark ettik, birbirimize telefondan mesajlar çektik, içimizden geldiği an ve geldiği gibi olmasına özen gösterdik ve birbirimiz için kendimize özen gösterdik, hafta sonları ben eşofmanlarımı üzerimden çıkardım, daha özenli giyindim, tıpkı flört ederken eşimin beni ziyarete geldiği günlerdeki gibi, eşimde hafta sonları tıraş oldu, daha özenli giyindi, deniz kıyısında hafta sonu yürüyüşleri yaptık,pamuk helva yedik ve sohbet ettik. Kısacası, eşimi sadece eşim olarak değil, sevdiğimiz insan olarak görmeyi ve onu yeniden sevmeyi öğrendim, bu gün ondan bir gün ayrı kalsam, eşimi yeniden özlüyorum, onunla küçük kaçamaklar yapmayı dört gözle bekliyorum ve artık eşim internette chat yapacaksa benimde yanında olmamı istiyor ve nete çok daha az giriyor .Bunları niye yazdığıma gelince, hiç bir şey için geç olmadığını düşünüyorum, birlikte olduğumuz kişinin değerini onu kaybetmeden fark etmeliyiz diye düşünüyorum ve kendimizi hayatın akışına kaptırıp sevdiklerimizi ihmal etmeyelim.

    • #50250
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Kısa ama heyecan verici bi hikaye

      Ve sonunda heyecanla beklediğim gün gelmişti..
      Chatten tanışarak 3 aydır beraber olduğum, telefonlarda,maillerde ve fotoğraflarla yani sadece sanal olarak iletişim kurduğum sevgilimle ilk kez yüz yüze gelecektik..
      Tam bir hafta uğraşmıştım telefon numarasını almak için..O ise mail adresini bile vermemişti..Hep işimiz şansa kalıyordu…

      Ama artık sadece 5 dakika kalmıştı onu görmeme…
      Hayatımda hiç yaşamadığım duyguları yaşıyordum onu beklerken..
      Heyecan.. heyecan.. heyecan…
      Hep bi aksilik mi olacak acaba korkusu delirtiyordu beni..

      İzmir den İstanbul a gelmişti benim için..
      İkimizin yanında da birer arkadaşımız vardı..

      Ve gözlerim onu görmüştü..kalbim sanki yerinden çıkacak gibiydi..
      O beni daha görmemişti..buluşma yerimizin az ötesinde bekliyordum çünkü..
      Arkasından yürümeye başladım..o sürekli sağa sola bakınıp duruyordu..
      Sonunda beni aradı..telefonum çalarken onun kulağına tuttum..
      Ve bana doğru döndü..
      O an sanki zaman durmuş , ayaklarım yerden kesilmiş gibiydi..
      Onun gözlerinden başka hiç bi şey görmüyordum…
      Sarıldığımı hatırlıyorum..inanılmaz bi şekilde titriyordu…
      İkimiz de ağlıyorduk…benim de sol ayağım öne doğru titriyordu..
      Ama aylardır kalbimdeki o sızı dinmiş gibiydi..
      Çünkü sevgilim artık yanımdaydı..iki gün de kalacak olsa kollarımdaydı..
      Bıraksalar herhalde o halde saatlerce duracaktık orda…

      Herkes bize bakıyormuş biz tabii farkında değildik…arkadaşlarımız oturmamızı söyledi..
      Onları yolladık ve yalnız kaldık..ellerimiz kenetlenmiş birbirimizin gözlerine bakıyorduk..
      Titriyorduk,ağlıyorduk…
      Sürekli “ bu sen misin aşkım “ diyordu…Hala inanamıyorduk

    • #50251
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Aşk Çürümez Toprakta Bile

      Aşk bir bimbecenin püf noktasıdır.Onu yakalıyamadığın zaman harcadığın tüm emeklerin heba olur.Söylenen sözün zamanı,gösterilecek ilginin dozu ve mekanı çok önemli.
      Ya umutla denize açılmış kayığı su alan bir denizci gibi bir mucize beklersin.Ya da herşeyi zamnında ve kararınca yapar sonrada keyfini çıkarırsın ilişkinin.
      Oysa ben hiç birini yapamadan umudumu toprağa gömdüm.Sakın siz de aynı hataya düşüp de sonradan vicdan azabı çekmeyin.
      Sevmek Umuda açılan sihirli kapı,sevmek yalnız kalmış bir çocuğun kulağında çınlayan anne sesi kadar güzel ve önemli
      Ama sevdiğiniz yaşıyorsa,yaşarken ona yeteri kadar zaman ayırmışsanız…

    • #50252
      taner_karakaya
      Katılımcı

      sevgiyi öğrenmek

      Yaşamımda ilk önce sevmeyi öğrendim. Çünkü sevdikçe kendimi hissettim.

      Bağışlamanın ne olduğunu anladım ve bağışlamanın aslında yeni insanlar kazandırdığını gördüm.

      Bana değer veren insanların çok yakınımda olduğunu fakat gözlerimin hep uzaklarda olduğunu fark ettim.

      Birisini anımsamanın aslında küçük bir telefon görüşmesi kadar basit olduğunu anladım.

      Birisini kırdıktan sonra özür dilemenin aslında beni yücelttiğini anladım.

      Kıyıya vuran dalgalara bakıp, düşünürken birinin de beni düşünüyor olabileceği düşüncesinden mutluluk duydum.

      Mutlu olmanın aslında bir kedinin güzel bir anını izlemek kadar basit olduğunu gördüm.

      Kaçırdığım fırsatların aslında yeni fırsatlara gebe olduğunu anladım.

      Aşkın da bir gün bitebileceğini fakat aşkı yaşarken aldığım hazları hatırlayarak mutlu olacağımı biliyorum.

      Yıldızların benim için parladığını görmeyen gözlerimin, gün gelip yaşamımdan kayan yıldızların gömüldüğü geçmişi unutması gerektiğini anladım.

      Gözlerin sözcüklerden daha önemli olduğunu ve yalan söyleyemediklerini biliyorum.

      Yaşamın yaşamaya değer olduğunu ve istersem mutlu olacağımı öğrendim.

      Benim ondan beklediğim şeyler olabileceği gibi, onun da benden beklediği şeyler olduğunu biliyorum.

      Bir parça özveriden ne büyük sevgiler doğabileceğini öğrendim.

    • #50253
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Aşk İyi ki Var!

      Bir kere bile aşık olmayan var mı? Böyle bir şey mümkün mü? Tabii ki değil… İnsan hayatta hiç olmazsa bir kez, deliler gibi aşık olabilme hissini yaşamalı…

      İLK AŞK: Ne yaparsanız yapın, ilk aşkınızı unutmanız mümkün değildir. Yıllar sonra dönüp, “Ben ona nasıl aşık olmuştum acaba” diye pişmanlıkla karışık garip bir duygu da yaşayabilirsiniz… Olsun. O, size ilk aşkı tattırmış. En önemli yaşam tecrübelerinizden birini yaşatmıştır. Aranızda geçenler acı bile olsa, dönüp minnetle anacağınız biri hep var olacak…

      YILDIRIM AŞKI: Var mı, yok mu tartışmasının içinde değiliz. Diyelim ki var. Demek ki bazılarının duyguları yağmur olup yağabiliyormuş. Yıldırım aşkla başlayıp, yıllar süren beraberlikler de var üstelik. Dikkat edilmesi gereken, sürekli yıldırım aşkına tutulanların kendi yarattıkları hayalin peşinde koşmalarıdır…

      OLANAKSIZ AŞK: Bazen yolda yürürken rastlarız, bazen en yakınımızda bulunabilirler. “Bu ikisi bir araya nasıl gelmiş?” diye düşünürüz. Kendi başımıza geldiği de olmuştur. Çoraplarını sağa sola bırakan bir kadın ya da televizyondaki futbol maçını seyrederken daha önce hiç duymadığınız küfürler eden bir adam. Her aşkın olanaksız bir tarafı vardır gerçi… Genelde bunları görmemeyi yeğleriz.

      YASAK AŞK: Men edilmiş, engellenmiş ve çoğu zaman da yasadışıdır. Ama aşığın gözü görmez ki…

      PLATONİK AŞK: Onu görmek bile sizi heyecanlandırırken, o sizin yanınızdan, geçip gider. Siz heyecandan sapır sapır titrerken, o işiyle meşgul olur. O sizin için hayatınızdaki en önemli kişiyken, siz onun için sıradan birisinizdir. Hem aşık, hem de salak hissedersiniz kendinizi… Davranışlarından, konuşmalarından isaretler alıp, umutlanır, bozulur, küsersiniz.

    • #50254
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Öyle bir yolculuktur ki hayat…

      Öyle bir yolculuk ki hayat, bi yerlerde tıkanıp, soluk alman güçleşebilir, Yüreğin susup ta mantığın ayaklarını sürüklemeye başlayabilir. İşte böyle bi noktaya geldiğinde Dağlara dönmelisin yüzünü. Yeni patikalar, yeni yollar seçmelisin, yüreğini ferahlatacak; Yeni insanlarla tanışmalısın, yeni keşifler yapabileceğin, oturup dertleşebileceğin…. Hep isteyip de, bir gün yaparım diye ertelediğin ne varsa, gerçekleştirmeyi denemelisin! Ve bundan sonra asla ertelememelisin!

      Her geçen gece, ölüme bi gün daha yaklaştığını düşünmelisin ve yarına garantin olmadığını. Zamanın bir nehir, seninse bir sal olduğunu unutmamalısın ve unutmamalısın ki o nehir dursa bile yolculuğun devam ettiğini. Elbet bi gün bi şeyler son bulacak ama önemli olan doğru şeyleri doğru zamanda eksiksizce tamamlayabilmek, yarım kalmamalı hayatında bişeyler!

      Günlerin başını döndürecek kadar hızlı ve birbirinin aynı geçiyorsa, Her aksam ayni can sıkıntısıyla eve giriyorsan dur ve düşün, değiştirmeye çalışmalısın bi şeyleri; Küçük şeylerle başlamalı belki ilk başta, örneğin; bir kaç durak önce inmelisin otobüsten ve yürümelisin eve kadar, Sürekli bi yerlerde unuttuğun ve ne tesadüftür ki bi şekilde gelip yeniden seni bulan güneş gözlüğünü yüreğine takmalısın belki de; Gördüklerini hissedebilmek için!
      Sağlığını kaybedip, ölümle yüz yüze gelmeden önce değerli olmalı hayat senin için!

      İlla büyük acılar çekmemelisin, küçük mutluluklar yaşabilmen için, küçük mutlulukların farkına varabilmen için!Başkasının yerine koyabilmelisin kendini; Ağlayan birine ne ağlıyosun hadi “gül”, inleyen birine “sus” dememelisin! Ağlayana omuz, inleyene çare olabilmelisin! Bu dünya adaletsiz, merhametsiz diye sende sevgisiz, soysuz kalarak onlara ayak uydurmamalısın. Gül gülse şayet ve dikeni de varsa üstelik Dikenin var diye hesap sormamalısın güle, Derin bir soluk alıp, hapsetmelisin kokusunu içine… Mesela güneşin doğuşunu seyretmelisin, ara sıra da olsa seher yeli okşamalı saçlarını… Karda, yağmurda; sevincine, coşkusuna; Fırtınada, borada; öfkesine, isyanına ortak olabilmelisin doğanın!

      Bir çocuğun ilk adımlarında umudu; bir gencin düşlerinde geleceği; Bir yaşlının hatıralarında geçmişi görebilmeli! Çalışmadan başarmayı, sevmeden sevilmeyi, mutlu etmeden mutlu olmayı beklememelisin! Ama küçük, ama büyük; her hayal kırıklığı, her acı; Bir fırsat yaşamdan yeni bir şeyler öğrenebilmek için;
      Kaçırmamalısın!Çünkü hiç düşmemişsen, el uzatmazsın kimseye kalkması için, Hiç çaresiz kalmamışsan, dermanı olamazsın dertlerin; ağlamayı bilmiyorsan, Neşesizdir kahkahaların; Merhaba dememişsen hayatında hiç, anlamsızdır elvedaların… Ne, herkesi düşünmekten kendini; ne, kendini düşünmekten herkesi unutmamalısın! Bilmelisin; hayatin, hep vermek ya da hep almak için çok kısa olduğunu… Sadece, anlatacakların bittiğinde değil, söyleyeceklerin olduğunda da susup dinleyebilmelisin.

      Aklın ve kalbin ile katılmalısın sohbetlere… Hafızan yeterli olmalı; hiç değilse, ayni hataları, ayni bahanelerle tekrarlamaman için! Soruların olmalı, yanıtları bulmak için bir omur harcayacak! Dostların olmalı, ruhunun ve zihninin sınırlarını zorlayacak!

      Herkese yetecek kadar büyük olmalı sevgin; Ama kapasitesi sinirli olmalı yüreğinin ki, hakkini verebilsin sevdiklerinin; Zaman bulabilsin; Bir teşekkür, bir elveda için…

      Yasam dedikleri bir sınavsa eğer; Asla vazgeçmemelisin sevmek ve öğrenmekten; Ama herkesi sevemeyeceğini de her şeyi bilemeyeceğini de fark edebilmelisin!

      Tıpkı, her şeye sahip olamayacağın gibi…

    • #50255
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Biten Aşklar

      Birbirini çılgınca seven iki insanı sıfır noktasına getiren, çözümsüzlüğe ve dolayısıyla ayrılığa sürükleyen bir sürü neden var. Belki de bu nedenleri yeterince iyi tanımıyor ve onlarla nasıl başa çıkacağımızı bilmiyoruz.

      Ne ile ve nasıl mücadele etmemiz gerektiğini öğrenirsek belki her şey çok farklı hale gelecek. O halde olmayan umudumuzu yoktan var edelim ve ilişkilerimizi katletmek için pusuya yatmış bekleyen 5 düşmanı mercek altına alalım.

      • Boşvermişlik ilişkiyi sıradanlığa sürüklüyor
      Zaman her acının ilacı ama aynı zamanda da her aşkın birinci dereceden katil zanlısı… Yeni bir ilişkiye başladığınız anda şunu bilin ki saatli bomba da geri sayıma başladı. Cicim aylarının bitmesinden sonra gelen boşvermişlik, o tuhaf “Nasıl olsa benimle!” duygusu, ilişkiye ve birbirine alışmanın getirdiği umursamazlık ve özensizlik her ilişkiyi sıradanlığa sürüklüyor ve bu sıradanlık, taraflardan biri “Beraberliğimizin bir anlamı kalmadı,” diyene kadar sürüyor. ilişkiyi bir bebek gibi düşünün. Bebeğinize birkaç yıl bakıp sonra “Nasıl olsa kendi kendine büyüyor,” deyip bir kenara mı atacaksınız? Aşkınıza sahip çıkın ve her aşamasında ona emek vermeye hazır olun. Birbirinizle ilgilenin, birbirinizi özleyin, konuşun, fikirlerinizi paylasın ve sorunları, büyüyüp çözümsüz hale gelmeden oturup tartışın. Kısacası, ikiniz de gayret gösterin, yorulun, terleyin.

      • Cinselliği rutine dönüştürmeyin
      Tabii söner, körüklenmeyen her ateş gibi… Seksin seyrekleşmesi uzun ilişkiler için oldukça normal ama bu seyrekliğin rutine dönüşmesi değil. Hele cinsel ilişkiden zevk almamanın, yalnızlık ve katlanma duygusunun cinsel tatmin ve birlikte bir bütün olma hissinin yerini alması arzu ateşini söndüren ve mutlu aşkı mutsuz sona sürükleyen en önemli etkenlerden biri. Sorunun temeli belki de şu; erkekler sekse ulaşmak için aşık oluyor, kadınlarsa aşka ulaşmak için seks yapıyorlar. Ancak sonuçta iki taraf da mahremiyet ve yakınlığa ihtiyaç duyuyor. Cinsel isteği körüklemek için bu ihtiyaçtan yola çıkılabilir: Birbirinize yakınlık gösterin ama “iş” icabı sadece yatakta değil yatak dışında da… Hissettiklerinizi, sıkıntılarınızı, özlemlerinizi paylaşın. Yatakta tek başınıza fantezi kurmak yerine birlikte fanteziler geliştirin. Böylece cinsel yaşamınız sıcaklığım “9,5 hafta”dan daha uzun süre koruyabilir. Ama sakın seksi “Kim daha iyi sevişiyor?” gibi bir güç mücadelesi ve baskı aracı haline getirmeyin çünkü henüz seks olimpiyatları düzenlenmiyor!

      • Bırakın sorumluluk alsın
      Kızgınsınız, hem de çok… Sevdiğiniz erkek birlikte oturmaya başladığınızdan beri nedense alışveriş, yemek pişirme, çamaşır yıkama, evi toplama gibi işleri sizin yapacağınızı varsayıyor, üstelik sizin mesleğiniz de onunki kadar zorken… Peki, ne oldu? Ne olacak, toplumsal rollere teslim oldunuz. Anne babalarımız ve toplum aracılığıyla bilinçsizce aldığımız “doğru kadın” ve “doğru erkek” rolleri, bir anlamda beynimize işler ve duygusal ilişkilerimizde ortaya çıkar. Siz içgüdüsel bir biçimde üzerinize düşen her işi yaparsınız ama onlar aslında ikinizin de üzerine düşen işlerdir. Ona evle ilgili çeşitli görevler verin ve bu görevleri gerçekten üstlenmesini sağlayın. Markete uğramayı unutup eve mi geldi? Sakın siz kalkıp markete gitmeyin, bırakın o gitsin. Mutfağı temizlemekte başarısız mı? Bırakın temizlesin. Gerekirse siz sonra gidip bir daha yaparsınız. Önemli olan onun da birtakım sorumlulukları olduğunu hissetmesi. Yoksa yaptığınız her iyilik, bir süre sonra kaçınılmaz bir biçimde göreviniz haline gelir ve bu da sizi ilişkinizden soğutmaya başlar.

      • Eski sevgilinin gölgesini yok edin
      Bazen geçmişteki bir ilişkinin gölgesi bugünün mutlu aşkının üzerine düşebilir. “Yeni sevgilim doğru insan mı? Yoksa benim için hala mücadele eden eskisine mi dönmeliyim?” gibi kuşkular güzel giden bir ilişkiyi bir süre sonra zehirlemeye başlar. Büyük bir ihtimalle yeni büyük aşkın diğer kahramanı bu kararsızlıktan, bu gidip gelmeden sıkılır, hevesi kaçar ve ilişkiyi bitirir. Eğer eski sevgilisiyle ilgili tereddütleri olan sizseniz tavsiyemiz; onu unutun! Çünkü aynı suda iki kere yıkanılmaz. Kendinize ve yeni aşkınıza gerçek bir şans tanıyın. Eskisiyle kıyaslamak gibi bir hataya düşmeyin, onun yerine yeni sevgilinizin olumlu özelliklerini keşfedin, bu daha heyecan verici… Bu arada eski erkek arkadaşınız askıntı olmaya devam ediyorsa onunla görüşmeyi tamamen kesin. Demek ki, henüz arkadaş kalmaya hazır değil, üstelik bu durum yeni erkek arkadaşınızı da fazlasıyla rahatsız edebilir.

      • Ya olduğu gibi kabul edin ya da çekip gidin
      Farklı ilgi alanları, geleceğe dair bambaşka beklentiler, hayaller ve birbirine ters bakış açılan çoğunlukla ayrılığa sebep oluyor. Yani “Zıtlar birbirini çeker,” sözü tam bir palavra! Tabii ki, karakterleriniz aynı olmak zorunda değil. Mesela siz daha neşeli ve dışa dönüksünüzdür, o ise daha sakin ve çekingen, bu durum bir problem yaratmaz. Fakat hayata ve dünyaya bakışınız, beklentileriniz, zevkleriniz ve planlarınız uyuşmuyorsa işiniz bayağı zor.

      Beraberliğinizi sürdürmeyi gerçekten istiyorsanız ve bu şekilde de aşkta mutlu sona ulaşabileceğinize inanıyorsanız, o zaman önce sevgilinizi değiştirme fikrini unutun. Onu şu anki haliyle, hiçbir şekilde başka bir insan yapmaya çalışmadan ve size ters gelen davranışlarından şikayet etmeden kabul etmelisiniz, tabii o da sizi… Eğer ikiniz de bunu başarırsanız belki ilişkinizi uyum içinde sürdürebilirsiniz.

    • #50256
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Deniz Fenerinin Aşkı

      Bir Denizfeneri.. Okyanusla sonsuza dek komşu. Okyanusun mu ona daha çok ihtiyacı var yoksa, denizfeneri mi okyanus için vazgeçilmez bir sevgili?

      Gündüzleri, denizfeneri isyanlarda… Çünkü yanıbaşındaki biricik sevgilisi gözlerinin önünde güneşle ihtirasla sevişmekte. Hep gece olsun ister, sevgilisi ona kalsın, yalnız onda bulsun gecedeki renginin güzelliğini… Denizfeneri, küçücüktür okyanusa göre ama güneşin aşkından daha büyüktür aşkı okyanusa…

      Geceleri ise denizfeneri, mutluluklar peşindedir, gecenin esrarengiz sessizliğinde. Her ışık turunda çıldırır denizfeneri zevkten, adeta danseder okyanusun en uzak noktalarına uzanarak. Daha gerçektir denizfeneri, gece sadece o ve okyanus vardır sınırlı görüş gizliliğinde.

      Gündüzleri denizfeneri bir hiçtir bütün aldatmalara şahit olarak. Güneş ise gece olunca bu hissi göremez.. Gece, denizfeneri ile okyanusun aşkının dansedişine güneş şahitlik yapmaz..

      Gün bitiminde ve başlangıcında teslim ederler sevgili okyanuslarını birbirlerine güneş ve denizfeneri.

      Güneşin okyanusla arasına giren bir engel vardır kimi zaman, bu işkencedir güneşi küçülten. Bulutlardır, bu hain, gündüz aşkında güneşe okyanusu göstermeyen. Güneş ise tüm gücüyle savaşır okyanusa ulaşmak için. O kadar yaklaşır ki, bulutlara bulutlar, yoğunlaşır, yoğunlaşır ve gökyüzü ağlamaya başlar okyanus hasretinden hesapsızca titrer.

      Okyanus bütün damlaları özlemle kucaklar, her damla onu güneşine daha çok yaklaştırmaktadır. Gökyüzü ağlar, ağlar ta ki son damlası bitene kadar. Okyanus damlalarla büyür büyür büyüklüğüne daha hacim katarak aşkının sevgi damlalarıyla. Bilmezdi okyanus, her yağmurla sevgisini ona iletmek isteyen bir güneşinin olduğunu. Her yağmur yağdığında okyanus kızar güneşine gündüz onu terkettiğini düşünür, hırçınlaşır, dalgalanır öfkesinden bilemez güneşinin ona ulaşmak için savaştığını.

      İntikamını denizfenerinden alır okyanus, onun neden gündüz sevgilisi olmadığını defalarca kamçılayarak sorar denizfenerine. Dalgalarını büyütür, cevap alamayınca denizfenerinden.. Denizfeneri onu teselli edemez, çünkü o sadece gece vardır gerçek gecededir onun için. Ağlayamaz denizfeneri, ağlamayı deliler gibi istesede, gözyaşları yoktur, ulaşmak istesede ulaşamaz gündüz sevgilisine. Çaresizdir denizfeneri, sadece bir dilek geçirir içinden rüzgarâ yalvarır “bulutları kaçır buradan” diye, güneşin çıkması sevgilisine sevgi dolu ışıklarını göndermesini diler.

      Okyanusunun mutluluğunu ister hesapsızca… Çünkü tek mutluluğu budur denizfenerinin. Ağlayamaz, gündüz ona ulaşamaz, konuşamaz hislerini okyanusuna. Her okyanusun sahilinde bir denizfeneri vardır. Her gece denizfenerleri gemilere okyanusa olan

    • #50257
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Ardından….

      Nefes alamaz oldum artık bu şehirde..Tutuyor boğazımdan o ölümün korkunç elleri.Boğmaya çalışıyor beni.Direniyorum ona ama o benden daha güçlü.Kalmamıştı gücüm.Çünkü kalbimle birlikte onu da alıp gitmişti…
      Ynalızdım..O en sessiz gecelerde sadece rüzgarın hırçın ve isyankar sesi eşlik ediyordu yanlızlığıma..Dalıyordum en derinlere koca bir okyanusta kaybolmuştum. Asi dalgalar bilinmeyenlere doğru sürüklüyordu beni.Nereye kadardı peki? sonu varmıydı?yoktu biliyordum..ne okyanusların nede sevgilerin sonu yoktu…
      Unutmak istiyordum..O güzel günleri unutmak istiyordum. Ama yapamadım,yapamıyorum..Çünkü o kadar içimde ki..çıkarıp atamıyorum ordan..Şimdi bu kadar cok severken seni nasıl alışabilirdim ki yokluğuna..Gözlerimi kapıyorum seni görüyorum,kulaklarımı tıkıyorum sesini duyuyorum.Seni unutmama imkan yok biliyorum.. Ne yapacağım bilmiyorum.Bir insan kalbi olmadan nasıl yaşayabilirki?Giderken kalbimi de alıpgitmişti…
      Artık yaşayamıyorum.Hergün bir kez daha ölüyorum.bir sayfa daha eksilip gidiyordu hayatımdan.Gün güne eriyorum.Acıya alışamıyordum.Akan o gözyaşlarım belki okyanuslar kadar büyük ve derin.Belki de o gözyaslarımda boğulacağım..

      Ne kadar cok sevmişim meğerse seni

    • #50258
      taner_karakaya
      Katılımcı

      hayal bu ya

      Bu kentin sokakları sensizken öyle yabancı ki bana, bazen nerede olduğumu unutuyorum, kayboluyorum. Aslında ben, sensizken kim olduğumu bile hatırlamıyorum. Bir korku içimde, öylece dolaşıyorum, yersiz ve kimliksiz. İçimdeki yangını söndürmek için su değil, seni arıyorum. Gece bir ateş gibi, körüklüyor sensizlik yangınını. Sana dair bir iz bulsam düşeceğim peşine. Nerede olursan ol bulacağım seni ama yok… En küçük bir izini bile bırakmamışsın giderken.

      'Çok sevmek' bu olsa gerek. Yokluğunda bile seni böylesine yaşıyorsam ve tüm hücrelerimde sadece seni taşıyorsam başka açıklaması olabilir mi bunun? Öyle ya, ben çok sevdim seni çok… Bir insan bir başka insanı bu kadar sevebilir mi, bilmiyorum. Ah, bilsen nasıl özlüyorum seni… Şimdi burada olsan ve sadece havadan sudan konuşsak bile yeter bana. Bir kez daha gözlerine bakmak, bir kez daha gülüşünü duymak için neler vermezdim ki….

      Sadece hayal kuruyorum şimdi… Kapı çalıyor, açıyorum ve seni görüyorum karşımda. Sanki dün birlikteymişiz gibi, rahatça giriyorsun içeri. Elinde bir şişe şarap, “Haydi aç da içelim” diyorsun bana. “Bu evin en çok nesini seviyorum biliyor musun?” diye soruyorsun. Yüzüne bakıyorum merakla ve veriyorsun cevabını; “İçinde aşkı ve seni barındırmasını…”

      Bilmiyorsun ki, sen gittiğinden beri aşk adımını atmadı bu eve. Bir tek ben varım artık evin içinde, hiçbir şey eskisi gibi değil. Epeydir kapağını açmadığım kitaplarım, her birine kokun sinmiş eşyalarım küskünler bana biliyorum. Seni düşünmekten hiçbirine zaman ayıramıyorum.

      Hayal devam ediyor, seni alıp o çok sevdiğin yeşil kanepeye oturtuyorum. “Nerelerdeydin?” diye sormak istiyorum ama sorularımla seni sıkmaktan korkuyorum. Oysa çıldırtan bir merak bu. Bensiz mutlu olup olmadığını öğrenmek istiyorum mesela… Sahi mutlu musun? Gittiğin herde huzurlu musun? Yoksa benim gibi yarım ve kırık mısın?

      Şarap kadehlerimizi tokuşturuyoruz “Neyin şerefine?” diye soruyorsun, bilmezmiş gibi. Ben hep kadeh kaldırırken “Sana ve bana” demedim mi? Öyleyse, hayal de olsan yine “Sana ve bana” kalkacak kadehlerimiz. Madem en güzel zamanlarımızı birlikte yaşadık, madem aşka dair paylaşmadık hiçbir şey bırakmadık, bu gece de öyle olacak. Yan yana uzanacağız kanepede. Tenin tenime, dudakların dudaklarıma değecek. Bir ürperti gelip yerleşecek bedenlerimize. Gece maviye dönüşecek, tenine yakamozlar düşecek. Zamanlar silinecek, mekanlar yok olacak. Bir biz kalacağız, bir de bizi yakan aşk ateşi….

      Hayal dedim ya, sonu yok bunun. Sensizlikle baş edebilmenin tek yolu bu. Kimbilir, belki bir yerlerde sen de beni hayal ediyorsundur. Ve kimbilir biz kavuşamadık ama belki hayallerimiz kavuşur…

    • #50259
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Hüzünlü Bir Aşk Hikayesi…

      Bir kız ve bir delikanlı, bir motosikletin üzerinde 180 Km hızla gidiyorlar ve aralarında şöyle bir konuşma geçiyor;

      Kız : Lütfen yavaşla, ben korkuyorum
      Delikanlı : Hayır, bak ne kadar eğlenceli
      Kız : Lütfen, lütfen, çok korkuyorum
      Delikanlı : Peki, beni sevdiğini söyle
      Kız : Seni çok seviyorum, lütfen yavaşla
      Delikanlı : Şimdi de bana sıkıca sarıl
      Kız delikanlıya sıkıca sarılır
      Delikanlı : Şapkamı alıp, kendine takar mısın? Başımı çok sıktı..

      Ertesi gün gazetelerde şöyle bir haber çıktı: Motorsiklet Kazası; Motorsiklet, fren arızası nedeniyle, bir binaya çarptı. Üzerindeki 2 kişiden sadece biri kurtuldu.

      Gerçek ise şöyleydi; Yolun yarısında, delikanlı frenlerin bozulduğunu anlamış ama bunu kıza belli etmek istememişti.
      Bunun yerine, kızdan kendisini sevdiğini söylemesini istemiş ve kendisine son defa sarılmasını istemişti. Sonra da kendi ölümü pahasına, kızın başlığı takmasını ve hayatta kalmasını sağlamıştı. İşte gerçek aşkın anlamı da buydu..

      eee…Siz Olsanız O durumda Ne Yapardınız???
      Ben olsam bende çok sevdiğim biri için aynı şeyi yapardım…Can ne kadar tatlı olsa da aşk bunu yaptırıyor işte…

    • #50260
      taner_karakaya
      Katılımcı

      Bitmeyen Sevgii!!…

      Genc adam ellerinde bir buket cicek, sahile kosarak geldi… Gözleri söyle bir sahilde gezindi, aradigini göremeyince ilk gördugu banka oturup sevdigini beklemeye basladi. Ellerinde yine her zamanki ciceklerden vardi.
      Sevgilisinin en sevdigi cicekler bunlardi. Kirmizi, kipkirmizi, kan kirmizisi guller… Sanki dalindan yeni koparilmis gibi tazeydiler, buram buram kokuyorlardi, sevgi kokuyor, ask kokuyor en önemliside özlem ve hasret kokuyordu guller… Hepsinin uzerinde damlalar vardi. Sanki agliyor gibiydiler. Genc adam gullere bakti, sanki onlarla konusuyormus gibi, ” Neden agliyorsunuz, bakin ben ne kadar mutluyum ” dedi. Az sonra sevdigini görecegi icin kalbi yine deli gibi atmaya baslamisti. Ne zaman onu dusunse, onunla bulusacagini hayal etse kalbi yine böyle yerinden cikacakmis gibi oluyordu. Senelerdir birbirlerini sevmelerine ragmen ikiside sevgisinden hic birsey kaybetmemisti..
      Onlari hic birsey ayiramazdi… Ne hasret, ne ayrilik, nede ölum… Genc adam telasla saatine bakti. Sevdigi yine gec kalmisti, 1 dakika gec kalmisti. Ustelik o, sevdigini bekletmemek icin dakikalarca önce kosarak geliyor, onu beklemeyi bile seviyordu. Oysa o her zaman bunu yapiyordu. Devamli kendisini bekletiyordu. Herkesin bir kusuru olurmus diye dusundu… Ve gözlerini önundeki ucsuz bucaksiz denize dikti.. Denizin sonu yok gibiydi, tipki sevdigi kiza olan aski gibi denizinde sonu yoktu. Sonsuzluga uzaniyordu…Aslinda bugun onlar icin cok özel bir gundu. Kendi aralarinda sözleneceklerdi. Delikanli önce bunu sevdigine acmis, sonrada gidip 2 tane yuzuk almisti. Bu kadar önemli bir gunde bari, onu bekletmemeliydi.. Ama alismisti artik beklemeye, zarari yok biraz daha beklerim diye dusundu. Gullerin yapraklari nedense hala yasli idi. Bir turlu anlamiyordu onlari. Hersey bu kadar guzelken neden agliyorlardi ki ? İste az sonra sevdigi gelecek, ona sarilacak, kucaklasacaklardi…Sonra söz yuzuklerini takip, evliige ilk adimlarini atacaklardi. Genc adam öyle heyecanliydi ki sevdigine kavusmak icin can atiyordu…
      Martilara bakti,birbirleriyle oynasip, ucusan martilara… Ne kadar guzel dansediyorlardi Tekrar saatine bakti genc adam.Endiselenmeye baslamisti. Sevgilisi yine gec kalmisti, hemde cok… Bu kadar gec kalmamasi gerekiyordu. İste hergun burada bulusmak icin sözlesmiyorlar miydi? Her gun sahilde, martilara bakarak, denizin onlara anlattigi masallari dinleyerek birbirlerine sarilip hasret gidereceklerine söz vermiyorlar miydi ? O zaman neden gelmemisti yine ??… Aklina kötu dusunceler gelmeye basladi. Hayir.. hayir..olamazdi. Sevdigine birsey olamazdi. Onsuz hayat yasanmazdi ki… O ölse bile devamli benimle yasar diye dusundu genc adam. Bunun dusuncesi bile hos degildi. Gözlerini yere indirdi. Gözyaslarini kimsenin görmesini istemiyordu. Zaten nedense etrafindaki insanlar ona sanki kacik gibi bakiyorlardi. Rahatsiz olmaya basladi bakislardan. Artik bikmisti… Yine sevgilisi geldi aklina.. Neden gelmedi acaba diye dusunmeye basladi. Gözlerini kapatti. 7 sene oldu dedi. 7 senedir hergun bu sahildeydi, sevdigini bekliyordu. Daha fazla dayanamadi. Kalbi parcalanacak gibi oluyordu. Gözlerinden 1 damla daha yas gullerin uzerine damladi…
      Yine gelmeyecek galiba, en iyisi ben onun evine gidiyim diye mirildandi…Hic olmazsa gulleri her zamanki gibi yanina koyar, ona vermis olurdu… Genc adam ayaga kalkti.
      Sevdigiyle bulusmak uzere, yesil tepenin ardindaki kabristana dogru yurumeye basladi…

    • #50261
      serkan_aydoğan
      Katılımcı

      Sana Dokunacağım

      BIR GUN BASARIRSAM GELIP SANA DOKUNACAGIM.ANCAK ZAMANA IHITYACIM VAR BILIYORUM VE BELKI DE SENIN KARSINA GEÇTIGIMDE ,KENDIME DAHI HAYRET EDECEGIM ÇÜNKÜ; KONUSACAGIM GÜN İÇIMDEKI “KADIN”,YAZILARININ DISINDA OLACAK! DAYANABILECEK MISIN? KIM KIMI NE KADAR YARALAYACAK BILMIYORUM FAKAT BEN BU YOLA ÇIKTIM.SENI SENDEN KAÇ YIL GEÇSEDE GERI ALACAGIM.

      AÇILMAMASI GEREKE KAPIYI ZORLADIYSAM ,SEN DE O KAPIYI ARALIK BIRAKMAKLA
      SUÇLUSUN GEÇMISTEKI AYAGIM GELECEGIMDE YÜRÜYECEGIM YOLDA DOKUNDUGU ATESLE YANACAK.
      BEYNIMDEKI EN RAHATLATICI BAZEN ISE EN YORUCU DÜSÜNCELER YUMAGINDA
      KILITLENDIGIMDE SANA,TATMINSIZCE INSANLARI HISSETME ISTEGIMI DUYUMSADIM.
      IÇINDE SEFKATI,IÇINDE KINI BARINDIRAN DÜSÜNCELER YETMELIYDI BANA,BELKI DE
      SADECE AYNALAR ARASINDAKI AKISLERDE YASAMAK YETMELIYDI.
      NE GARIP BIR DUYGU HALINDEYIM KI;BIT YANIM SAFLIK BIR YANIM KURNAZLIK
      DÜSÜNÜR.BEN PEK ALISKIN DEGILIM ANLASILAN BÖYLE BIR DUYGUYA.GERÇEGI NE ASK
      MI TUTKU MU? SONUÇTA BIRSEYLER YASANIYOR IÇIMDE,IÇTEN TARTMA ÇABASINDAYIM
      YINE.SIKAYETÇIMIYIM? OLSAM NE DEGISIR KI;RUHUM SASKIN VAZIYETDE ZOR BIR TEBESSÜM YERLESIYOR
      ÇEHREME,YASAMIN KISACIK ANLARINDA,CESUR VE OYUNLAR OYNAMADAN RUHUMU
      BIRAKIYORUM GERIDE SANA SAKINLIKTE KÜKREYIS GIBI GIZLI KALMIS,IÇ SAVASIMI HAYKIRIYORUM SANA DAIR.
      MASUMIYETIN ARDINDAKI YÜZ,DÖRT BIR YANIMDA IKI AYRI YÖNE AKAN NEFRET VE
      SEVGI,OLGUNLASMAMIS BASAKLARI ÇAGIRIRKEN BEN SENI YASAMAYI ÖGRENMEYE BASLADIM.UMUTLARIM
      YARIN DOGACAK GÜNDE SANA DAIR GÖMÜLÜ.HAYALLERIM YASANAN YARINLARDA SAKLI
      SANA DAIR SENSIZLIGIM KALIN BIR ÖRTÜ GIBI SIRTIMDA.YÜREGIM DINLEDIGI
      TÜRKÜLERIN MISRALARINDA SANA DAIR BAKARKEN,YASANASI GÜNÜN ORTASINDA
      GERÇEKLERIM VAR.ASKIM BELKI DE ONCA DERINLIKTE SIG KALIYOR.SANA DAIR TUTKUM ISE
      SEN “DAG ADAM”A ZIRVEYE UZANIYOR.HEPSINDEN ÖTE BEN,YASAMDA TAN VAKTINI BEKLEYEN BIR VURGUN
      MISALI HAYATA DIRENEN,SANDAL SEFALARINA KARNI TOK AMA YINE DE SENIN OMUZLARININ
      ARDINDA SÜZÜLEN YAKAMOZU GÖRMEYE KARARLIYIM.HAYAL DÜNYAMIN GERÇEK VE TEK KAHRAMANI
      ILAN ETTIGIM GÜN SENI,SEVGIMIN DÜSLERINDE
      MEÇHULLERIN IZLERINDE YIPRANMAYI GÖRDÜM BEN.GEBE OLSA DA IÇIM
      YALNIZ YOLLARA,YASAM SEVINÇLER ARDINDAKI PARAVANDA BEKLEYECEKTIR.
      BIR VARMIS BIR YOKMUS DIYE BASLAYAN AMA SONU HIÇ BELLI OLMAYAN,HA BUGÜN HA
      YARIN DERKEN GEÇMISI YASANMAYAN GELECEGI GÖRÜNMEYEN,SEVDAMA TUTSAK
      SANA DAIR BAKACAGIM HEP…PAYLASILABILIR BIR AN ADINA,CEHALETIN ÇIRKIN YÜZÜNE RADAR MISALI
      DOLANAN ÇIPLAKLIKTA DUR NOKTASINDA,SANA DAIR SONSUZ SÜKUNETDE BEKLEYECEGIM
      KAYAR GIBI GIDIYOR RUHUM,YALNIZLIGIN BULANTISI SARIYOR IÇIMI.
      ILGISIZ YÜZLERIN,SAMIMIYETDEN YOKSUN IFADELERINDEN KAÇMAK ANINDA DURDUGUMDA
      YASAMAK MECBURIYETIMIN IÇINDE SANA DAIRIM.
      SIRA DISI BIR YASAM SENI SEVMEKLE BASLADI.HEM AYDINLIK HEM KARANLIK,HEM
      SICAK HEM SOGUK,TÜKENMEKTE OLANA MASUM HAYATLARIN PAHA BIÇILEMEYEN DEGERIYLE
      ÖZDESLESTIRDIGIM SEN
      “KOCAMAN AMA ÇOCUK ADAM”

    • #50262
      serkan_aydoğan
      Katılımcı

      Sevgi üzerine

      Sevgi üzerine

      Genç kiz nihayet uyanmisti. Tüm gece boyunca uyumustu. Gözlerini ovusturdu. Elbiselerini düzeltti. Saskindi.
      – Neredeyim ben? Siz kimsiniz?
      * Demek dün gece neler oldugunu hatirlamiyorsun?
      – Çok içtigimi hatirliyorum o kadar…

      * Evet, kapiyi sana açtigimda çok sarhostun gerçekten.Kapiyi açar açmaz bana ilk söyledigin söz suydu: “Ben Tanri'nin hediyesiyim”

      Genç kiz bu söz karsisinda utancini gizleyemiyordu. Bir seyler söylemek istiyor ama nereden baslayacagini da bilemiyordu. Saskinligini biraz olsun gizlemek için:

      – Peki ya sonra ? dedi.

      * Isin dogrusu ben Tanri'dan böyle bir hediye beklemiyordum. Sasirdim bir an. Gerçegi arayan birisine senin gibi bir serabin gösterilmesi dogal gelmedi bana. Ben bunlari düsünürken sen de su anda yattigin yerde sizip kaldin zaten.

      – Dün geceden beri yerde mi yatiyordum? Diye sordu saskinlikla.

      * Evet, düsüp sizdigin yerden kaldirmadim. Biliyorsun seraba dokunulmaz. Bütün gece Tanri'nin seni almasini bekledim. Ama görüyorsun ki hala gelmedi. Sahi söyler misin sen hangi Tanri'nin hediyesisin böyle?

      Ferda sitem dolu bir utangaçlikla:

      – Lütfen benimle alay etmeyin, dedi.

      * Alay etmiyorum. Sadece seni anlamaya çalisiyorum. Istersen önce sana bir kahve yapayim da kendine gel. Kemal kahveleri getirdiginde Ferda biraz olsun kendine gelmisti. Üzerindeki yabanciligi atmaya, dogal olmaya çalisiyordu.

      – Benim adim Ferda. Iki sokak ilerideki sitelerde oturuyorum. Dün geçe için özür dilerim. Arkadaslarla yasadigim bir çilginlikti o kadar. Çok utaniyorum.

      – Ben de Kemal. Bu evde tek basima yasiyorum. (bir an duraksadi Kemal).

      Senin hakkinda ne düsündügümü merak ediyorsun degil mi?

      – Biraz öyle…

      * Hiç… Hiçbir sey düsünmedim.

      – Neden?

      · Özel olarak hiçbir insan üzerinde düsünmem pek.

      · -Gecenin yarisinda kapini çalip evinde yatan bir kiz hakkinda bile mi? * Evet…

      – Çok garip bir insansin. Kemal sustu… ve sonra

      * Söylesene maskeli bir baloda insanlarin gerçek yüzlerini tanimak mümkün müdür sence?

      – Tabii ki degil.

      * Iste su toplumda gördügün bir çok insan ve sen…Hepiniz maskelerinizle yasiyorsunuz. Su toplum maskeli bir balodan farksizdir bence. Hem de zamana, kisilere ve olaylara göre her an degisen maskelerin kullanildigi bir balo… Bu yüzden pek anlamli gelmiyor bana insanlar üzerinde düsünmek.

      – Kendini soyutluyorsun insanlardan.

      * Öyle de denebilir. Zaten toplum ferdin en büyük düsmanidir bence. Bu yüzden insanlardan hiçbir sey almamayi yegliyorum. Buna ragmen her seyimi vermeye de hazirim onlara.

      – Insanlarin sevgisini de reddeder misin, örnegin?

      * En basta onu. Bugünün sahte sevgileri bir insanin kalbini yaralamak için seçilen en tehlikeli yoldur.

      – Ama insan hiç sevilmeden yasayamaz ki…

      * Bunda yaniliyorsun. Insan sanildiginin aksine sevilerek degil severek yasar. Insan sevilmek ihtiyacinda olan zayif bir varlik degildir. Kisacasi sorun bence sevilmek degil sevmektir.

      – Sevdigin halde sevilmiyorsan?

      * Sevilmek senin sorunun degil onun sorunu. Bence sevmek bir insani kendi içinde hissetmendir. Sevilmek ise kendini bir insanin içinde hissetmen. Anlayabiliyor musun? Sevmek seni zenginlestirir,sevilmek degil. Bunu evreni kapsayacak sekilde de düsünebilirsin.

      – Nasil yani?

      · Evrensel anlamda sevmek kainati kendinde seyretmek, sevilmek ise kendini kainatta seyretmektir.Ferda'nin kafasi karismisti. Hiç bu kadar derinlemesine düsünmemisti sevgi üzerine.

      Bunu fark eden Kemal:
      · * Bunlari bir anda anlamak sana güç gelebilir. Ama biraz düsünürsen umarim anlayabilirsin. Sunu unutma ki insanlik bugün ikinci tas devrini yasiyor. Birinci tas devrinde insanlar yumusacikti.Sevgi sayesinde her sey yumusacikti. Sadece evleri ve aletleri tastandi. Simdi ise her seyimiz yumusacik,yüreklerimiz tas gibi. Hatta tastan da kati. Çünkü öyle taslar vardir, üzerlerinde otlar yetisir ve öyleleri de vardir ki…Kemal'in gözleri nemlendi bunlari söylerken. Yillarin acilarini, ihanetlerini, burukluklarin, kelimelere döküyordu aslinda. Aglamakli bir hale dönüsüyordu sesikesik kesik…

      Uzun bir sessizlik oldu. Bütün bir hayat seridi geçti Ferda'nin gözleri önünden. Eger Kemal'in anlattiklari dogruysa sevgi hiç olmamisti hayatinda.

      Bir anda gözleri duvarda bir çerçevee olan misralara takildi:

      “Donuk sevgiler çagindayiz Sicak sevgiler cehennemde yaniyor Sevgi…
      Yasanmayacak kadar güzel,
      Fark edilmeyecek kadar sade,
      Duyulmayacak kadar dogaldir.”

      Kemal duvarda aglayan bir çocuk portesi gösterdi Ferda'ya:* Biliyor musun bir çocuga verilecek en degerli besin sefkattir. Ve de cesaret. Bunlar öyle hassas bir dengeye sahiptir ki, denge bozuldu mu iste su insanlari görürsün karsinda… Sefkat ve cesaret kurbanlari… Kimileri asiri sefkatin yaninda cesaretsiz büyütülürler. Bun insanlar küçücük bir dünya kurmak isterler kendilerine. Güçsüzdür bu insanlar, kolayca kirilirlar. Dünya çok acimasizdir böylelerine göre… Kendilerini sevecek birilerini ararlar hep. O kadar yogunlasirlar ki bazen siddetli bir arzuyla birine dogru akmak isterler. Cesurca sevemezler. Cesareti ögrenememistir bu insanlar. Öte yandan da cesur insanlar… Dünyayi bile devirebilirler. Ama basit bir sevgi oyunuyla kolayca yikiliverirler. Dünyayi titretecek cesareti tasiyan bu insanlar kalplerine dokunan bir parmakla diz üstü çöküverirler yere. Ve su sözleri duyar gibi olursun onlardan:

      Dag düstü üstümüze Yikilmadik ama Insan degdi tenimize Acisi yikti bizi…!

      Cesaret onlari o kadar sertlestirmistir ki sevdiklri insani kollari ile kalpleri arasinda neredeyse öldürür. Kemal sustu birden. Ferda bir seylerin oldugunu hissetmisti. Çözmek istiyordu Kemal'i.

      – Niye sustun?

      * Bana ne sefkati ögrettiler nede cesareti.

      – Ama tüm bunlari biliyorsun sen

      * Nasil oldugunu merak ediyorsun degil mi, anlatayim.

      Bir an durdu sonra: * Insanlarin nefretinden sevgiyi, ihanetlerinden sadakati, korkakliklarindan cesareti ögrendim.

      – Insanlar bu kadar acimasiz mi? Gerçekten seven insanlar yok mu hiç?

      * Birak sevgilerini gülmeleri bile dogal degil onlarin. Seni senin için degil kendileri için severler. O kadar iyi o kadar güzel ve o kadar haince severler ki hayran olmamak elde degil biliyor musun? Sevgi ve ihaneti sanatsal bir uyarlamayla o kadar güzel sahneye koyarlar ki son sahnede ölecegini bile bile seyredersin oyunu. Mükemmel bir katildir onlar.Seve seve öldürürler seni. Dudaklarindan sevgi sözcükleri yükselir. Yapacagin tek sey gözlerini kapatip sevgi atmosferi içinde sevgi sözcüklerinin saganak yagmuru altinda ölümü beklemendir. Anliyor musun?

      – Sen sevilmekten korkuyorsun

      * Belki…

      – Neden?

      * Neden mi? Ben her insani kalbime misafir edebilirim,sevebilirim yani.

      Kalbimden eminim çünkü. Sevdigim insani rahatsiz edecek hiçbir sey yok kalbimde. Ama kimsenin kalbine girmek istemem. Çünkü bilmiyorum nelerle karsilasacagimi. Bilmiyorum hangi tuzaklar bekliyor beni. Ve bilmiyorum o insan bunlardan haberdar mi?

      – Fikirlerimi alt üst ettin. Her sey karisti. Sevmek sevilmek, nefret sevgi… Hatta su ana kadar gerçekten yasayip yasamadigimi düsünüyorum

      * Aslinda sana anlattigim her seyi kendinde bulabilirsin.

      – Nasil?

      * Kendini taniyarak… Yalniz kaldigin anlarda…

      – Yalnizliktan kaçmisimdir hep…

      * Yalnizliktan kaçmak kendinden kaçmaktir. Bir düsünsene, dogarken de yalnizsin, ölürken de. O halde yasarken yalnizliktan kaçmak anlamsiz degil mi?

      – Yalnizlikta insan ne bulabilir ki sikinti ve bosluktan baska?

      * Kendini gerçekten taniyabilseydin uzaydaki derinlikten daha derin bir iç uzayin oldugunu görebilirdin. Bizler ruhumuzu öldürüyor sonra basina geçip agit yakiyoruz… Benligindeki zenginligi fark etseydin dünyada ikinci bir insan aramazdin biliyor musun?

      – Anlamadim!

      * Dünyada bir tek kisi vardin aslinda. O bir tek kisinin içinde bes milyar insan.

      – Benligim bu kadar kalabalik mi?

      * Evet. Benligin tüm varligin merkezidir. Tüm acilar ve sevinçler yüreginde gizlidir senin. Ölenleri yüregine gömdügün gibi dogacak çocugun kalbi de senin içinde atar. Hem aciyi hem sevinci yasarsin iç içe,yan yana… Hatta o kadar aci çekersin ki aci, aci olmaktan çikar…

      – Sözlerin çok karisik.

      * Belki haklisin bu konuda. Bazi insanlar basli basina paradokstur. Düsünceleri de öyle. Insanlar paradoksal düsünmeye alisik degiller. Bu yüzden anlasilmiyoruz.Zaman bir hayli ilerlemisti. Ferda izin istedi. Zihni o kadar dagilmisti ki hiçbir sey söylemeden çikti evden. Bütün gece boyunca Kemal''n sözleri ile ugrasti Ferda. Bazen onu anladigini düsünüyor, bazen saçmaladigina karar veriyordu. Her seye ragmen hayranlik duyuyordu ona. Ara sira arkadaslarina anlatmak istiyordu onu. Ama kimsenin anlamayacagindan emindi. Günler geçiyor, üreginde Kemal'e, karsi konulmaz bir sevgi tasidigini hissediyordu Ferda. Her geçen gün biraz daha büyüyordu sevgisi. Aylar geçmis ama bir türlü ona gitmeye karar verememisti. Çekiniyordu. Insanlardan bu kadar uzak biri onun gibi deli dolu bir kizi ciddiye alir miydi?” Hiç kimse sevgiyle dirilmeyecek kadar ölmüs degildir hiçbir zaman”. Evet, bu söz de onun degil miydi? Nihayet karar verdi Ferda. Gitmeli ve ona sevdigini söylemeliydi. Ferda Kemal'in evine gittiginde büyük bir saskinlik geçirdi. Evde kimse yoktu, tasinmisti… Evin bekçisi yaklasti Ferda'ya:* Kizim, adinizi ögrenebilir miyim?

      – Adim Ferda, Kemal Bey tasindi mi?

      * Evet kizim, tasindi. Ve kimseye söylemedi nereye gittigini, bana bile. Bir mektup birakti sana. Gelirse verirsin dedi. Ferda mektubu aldi. Tereddütlü adimlarla evine gitti.Yikilmisti. Derin bir bosluk hissetti yüreginde. Birden ümitle doldu yüregi. Belki de onu yanina çagiriyordu. Sabirsizlikla mektubu açti.

      “Ey sevgili,

      Seni sevip sevmedigimi söylemeyecegim. Ama sevgiyi ögretebildim sana sanirim (ne kadar ögretilebiliyorsa). Dilerim kalbine kalbimden verdigim sey yüreginde yeserip meyve verir. Böylece ne sen bende kaybolacaksin, ne de ben sende. Sen beni kendinde, ben seni kendimde bulmus olacagim. O zaman hiç ayrilmayacagiz. Sakin sevgimle seni tuzaga düsürdügümü sanma. Sevgi hayatin hem çekirdegi hem de meyvesidir. Bir agaç, meyvesiyle seni kendine çagiriyorsa bu bir aldatma sayilmaz. Unutma ki agaç meyvesine çagirir, kendisine degil.

      Ey sevgili,

      Sen bir siginak ariyorsun ama ben durulmaz bir firtinayim. Sen kendinin sakini olmak istiyorsun ama ben evrenin sakini olmak istiyorum. Sen olmayacak bir barisi ariyorsun. Bense tüm kötülüklerle savasmak istiyorum. Sen küçücük bir çocuksun. Ama ben küçükken çok büyüdüm. Sen dünyadan kopup yildizlara siginmak istiyorsun. Bense kendimi yeryüzüne karsi sorumlu tutuyorum. Sen bir agacin gölgesine siginip yasamak istiyorsun. Bense ülkemi ariyorum. Yollari aydinlik,insanlari ümitli ve huzur dolu olan bir ülke. Sen bende kaybolmak istiyorsun ama ben seni kaybetmek istemiyorum. Sen susuyorsun, bense haykiriyorum.

      Sakin unutma:
      Kalbim paylasilamayacak kadar senindir. Seninle bile.

    • #50263
      serkan_aydoğan
      Katılımcı

      Gölgem Düşmüyor Artık Evinin Duvarlarına

      Hadi gir içeri. Ama gözlerindeki o kanayan suçluluk bırak kapıda kalsın. Ona ihtiyacımız yok artık. O hayatın içine birtürlü sığamayan ve telaşından durmadan sigaraya sarılan yorgun ellerini, nereye baksan hep karşında duran o kırgın çocukluğunu, uzak denizlerin sisli buğusuyla her daim ıslak dudaklarını, ruhumun tek sığınağı o tarifsiz kokunu kapıda bırak.

      Tutkunu olduğum neyin varsa hepsini bırak kapıda. Yoksa ne kadar istesem de konuşamam seninle. Konuşamam, yalnızca ağlarım.Ne olur gir içeri. Ama girerken tut elinden sevdanın. Yıllar sonra seni
      yeniden uzağıma düşüren, seni o geri dönüşü olmayan yollara düşüren,
      yüreğinden aşkımı, dudaklarından adımı, evinden gölgemi silip götüren, o
      adını kimselere söylemeden ölmek istediğin, o, hiç kimseyi bu kadar sevmedim
      ki, dediğin sevdanı al yanına ve gir içeri. İlk aşkının yüzünü yanına al.
      Utanma benden n'olur. Kalbindeki o sızının halinden en çok aşkınla kavrulmuş
      yüreğim anlar benim…
      Kapat kapıyı. Kapat, içeri hayat girmesin. İçeri yalanlar girmesin.
      İhanetler, ihtiraslar, oyunlar, maskeler girmesin içeri. Çünkü burada
      yalnızca sevdan oturuyor. Hayatın içinde soluk alamayan, kendine kalbinde
      bir yer bulamayan sevdan oturuyor bu evde. Bak, bu ev benim yüreğim. Ne
      zaman kalbinden kovulsam, ne zaman hayatın ortasında öyle hazırlıksız, öyle
      savunmasız, öyle yapayalnız kalakalsam gelip sığındığım bu dört duvar benim
      yüreğim. Burası aşkımın mabedi. Burası sensizliğimin kalesi. Burası
      deliliğim… Burası baştan ayağa sensin, sevgilim.
      Sana sevgilim diyorum hala, bağışla beni. Sen artık bir başkasının
      sevgilisisin. Yalnızca bu cümleyi kurmamak için bile ölmek isterdim. Seni
      sonsuza dek kaybettiğim bu günleri hiç yaşamadan ölmek isterdim. Adım
      dudaklarında yok olmadan, tenim teninde henüz solmadan, daha böylesi
      yabancın olmadan… Gözlerine baktığımda kendimin değil, bir başka aşkın
      aksini görmeden önce ölmek isterdim. Ama yapamadım. Nice kaybedişlerden,
      nice savruluşlardan sonra, artık bu aşkı hayatın pençesinden kurtardık, o
      dünyevi ihtiraslardan, oyunlardan sıyrıldık ve şimdi artık Tanrı'ya
      yaklaştık dediğim anda, hayatı, dünyayı ve kaderi yendik dediğim anda,
      kalbin kalbimin yanında atarken, çocukluğum çocukluğunun ellerinden
      tutarken, içinde o annemin rahmi kadar huzurlu kokunu soluyarak nefes
      aldığım yüreğini bırakıp gidemedim. Çünkü zaten hayattan kopmuştum ve
      cennetteydim. Aşkınla öylesine sarhoştum ki birgün cennetimden kovulacağıma
      hiç inanmak istemedim.
      Evimin, şu talan olmuş yüreğimin dağınıklığını bağışla. Sensizliğe benimle
      beraber ağladı bu duvarlar. Rutubetleri ondan, aldırma. Otur şöyle, bir
      sigara yak. Konuşalım. Sözcüklerle değil, sevdamızla konuşalım. Anlatalım
      herşeyi. Sonra söz bitsin. Ölüme kadar yalnızca susalım. Anlatalım ki bu
      sevda kanatlarından kırgınlıklarla bağlı kalmasın bu çirkef hayata.
      Kurtulsun yüklerinden, bağışlasın hayatı ve sonsuzluğa uçabilsin huzurla.
      Biliyorum. Seni böylesi sonsuz bir aşkla severek çok büyük bir günah işledim
      ben. Hayatın girdaplarında savrulup duran ruhuna o yarım ruhumun ağırlığını
      yükleyerek çok büyük günah işledim. Ne yaptıysan sevdim seni, ne yaşadıysan
      sevdim. Aşkın o bulup bulup kaybetme oyunlarından yaptığın zırhın içine
      sakladığın kalbini ne yaparsan yap yıkılmayarak, vazgeçmeyerek ve hep
      affederek savunmasız bıraktım. Hiç solmayan bir sevda çiçeği olup bozdum
      ezberini. Direncini kırdım, kalbine girdim. Seni bir kalbi fethetmenin, ona
      her an kaybedebilme ihtimaliyle bağlanmanın, bir aşk için çırpınmanın o
      karanlık hazzından mahrum bıraktım. Affet beni, seni aşkın o dünyevi
      oyunlarından mahrum bıraktım. Belki de bunun için gözyaşlarıyla kazandığın
      ve yitirmekten çok korktuğun bir sevgiliyi sever gibi değil, sesini birtürlü
      susturamadığın vicdanını ya da o kusursuz ve daimi sevgisinden bunaldığın ve
      bu yüzden incitmekten asla çekinmediğin anneni sever gibi sevdin beni. Ama
      hiç aşık olmadın. Bu yüzden suçlama kendini. Asıl suçlu, bu hayatta kendine
      yer bulamayan, nereye gitse ya eksik ya fazla kalan, hayatı bir oyun gibi
      görmeyi ve kurallarına göre oynamayı hep reddeden benim o isyankar, o yaralı
      ve yabancı ruhum… Sen değilsin sevgilim.
      Hayatında önce bir sığıntı gibi yaşamaya, sonra seni kaybetmeye, ardından
      seni paylaşmaya, sonunda tam da sana kavuştum sanırken aşkın değil vicdanın
      olmaya, senin için aklına ne gelirse ona dönüşmeye razı oldum hep,
      katlandım. Hiç pişman olmadım seni sevmekten. Sana hiç kırılmadım. Hep
      anladım seni. Hayatın içinde soluk alan ve hayat kadar acımasızlaşan o
      karanlık yanını, buralara ait olmayan, annenin kırgın ömrünün kıyılarında
      unutulmuş, o yaralı, o sevgiye hasret çocukluğunun, hayatla uzlaşamamış aşk
      kırgını, yitik ilk gençliğinin ve herşeyin farkında olmanın çaresizliğiyle
      derinleşen yüzündeki çizgilerin aşkına bağışladım.
      Sevdim seni sevgili, sevdim… Seni o birtürlü kucaklayamadığım, ama başımı
      kaldırıp bakmasam bile hep orada, yukarda olduğunu bildiğim gökyüzüne
      duyduğum hasret gibi… Seni o suyundan hiç içmediğim, toprağına hiç
      basmadığım, insanlarını hiç tanımadığım, ama herşeyden kaçıp sığınmak
      istediğim o uzak ülkelerin hayali gibi… Seni aşkın için gözümü hiç
      kırpmadan arkamda bıraktığım, gözyaşlarını ve o yaralı ömrünü vicdanım gibi
      hep içimde sakladığım annemin karşılığı bu hayatta mümkün olmayan duaları
      gibi… Seni o rahmimden kanaya kanaya söküp atmak zorunda kaldığım, ama
      kalbimde aşkınla besleyerek büyüttüğüm sevdamızın o masum çekirdeğini
      tarifsiz bir hasretle özler gibi… Seni öylece, seni çırılçıplak, seni
      kadere isyan eder gibi, seni Tanrı'ya eş koşar gibi… Sevdim seni sevgili,
      sevdim…
      Beni bir kez öldürüp sensizliğe gömdüğün o yıllarda, o yabancısı olduğum
      hayatın ıssızlığında soluk almadan ömrümü yalnızca Tanrı'dan gözyaşlarıyla
      dilediğim o mucize için bekletirken… Sonra Tanrı sesimi duyup o mucizeyi,
      yani seni, yani o hayatın içine birtürlü sığamayan ve telaşından durmadan
      sigaraya sarılan yorgun ellerini, nereye baksan hep karşında duran o kırgın
      çocukluğunu, uzak denizlerin sisli buğusuyla her daim ıslak dudaklarını ve
      ruhumun tek sığınağı o tarifsiz kokunu yeniden bana verdiğinde… Kalbim
      kalbinde atarken, çocukluğum çocukluğunun ellerinden tutarken… Mutluluğa
      dokunarak, mutluluğumun farkında olarak, mutluluktan ağlayarak… Ama bir
      yanım seni her an yeniden kaybedecek gibi hep tetikte… Sensizliğin o
      dipsiz uçurumunun kıyılarında korkusuzca dans ederek, seni benden çalan
      hayatın o acımasız pençesini her an arkamda hissederek… Her gece yüzümü
      masumiyetinin o benzersiz yurdu olan boynuna gömüp uykuya dalmadan önce bu
      huzuru bana bağışlayan Tanrı'ya minnetle gülümseyerek… Ve işte tam da o
      anda ölmeye, sonsuzluğa karışmaya hazır olduğumu ona sessizce
      fısıldayarak… Sevdim seni sevgili, hep sevdim…
      Otur karşıma hadi, bir sigara yak. Konuşalım. Anlat bana sevdanı… İlk
      aşkının yüzünü anlat… O, hiçkimseyi bu kadar sevmedim ki, dediğin, o adını
      kimselere söylemeden ölmek istediğin sevdanı anlat bana. Kalbindeki o
      sızının dilinden en çok aşkınla kavrulmuş bu yüreğim, sevdanın uğruna solup
      giden şu çocuk ömrüm anlar. Anlat hadi ne olur. Ama sakın bana hayattan söz
      etme. Sakın bana, hayat böyle bir yer, herşey bitip tükeniyor, her aşk
      hayata yenik düşüyor, deme… Hayatın içinde soluk alan ve hayat kadar
      acımasızlaşan o karanlık yanınla değil, buralara ait olmayan, annenin kırgın
      ömrünün kıyılarında unutulmuş, o yaralı, o sevgiye hasret çocukluğunla,
      hayatla birtürlü uzlaşamayan o aşk kırgını, yitik ilkgençliğinle ve herşeyin
      farkında olmanın çaresizliğiyle gün geçtikçe daha da derinleşen yüzündeki
      çizgilerle konuş benimle. Hayat dışarda kaldı, bak. Burada yalnızca sevdan
      oturuyor. Sevdanın dilinden konuş benimle. Ben hayatın dilinden anlayamam.
      Biz bu sevdayı hayatın içinde yaşamadık. Biz bu sevdayı hayatın diliyle
      yaşamadık. Biliyorum bu şizofren aşkım hep korkuttu seni. Bu uyumsuz
      varlığım, gerçekliğin içinde yaşayan ve en az hayat kadar acımasız olan o
      yanını çok korkuttu. Benimle hayata yabancılaşmaktan korktun. Bu yüzden
      yalnızca öykülerinde ağladın o uyumsuz varlığıma. Yalnızca öykülerinde
      eğildin bu sevdanın önünde. Sen beni yalnızca öykülerinde sevdin…
      Şimdi ilk aşkımın yüzü diye sarıldığın ve uğruna adımı dudaklarından,
      kalbimi kalbinden, gölgemi evinin duvarlarından söküp attığın o sevdanın,
      yaralı yüreğine rağmen hayatın ortasında dimdik ayakta duruyor olması bir
      tesadüf mü sence? Hayatla yaralanmış iki kırgın yürekten, onun içinde
      varolmayı reddederek yalnızca aşkı kendine vatan bileni ve bu yüzden
      çırılçıplak, savunmasız ve güçsüz kalarak yıkılmış olanı değil, hayatın tam
      da ortasında ona meydan okuyarak yaşayanı, sevgiye duyduğu güvensizliği
      yaralı yüreğine kalkan yaparak ayakta kalmayı başarmış olanı seçmen bir
      tesadüf mü? Hayattan kopmuş bir roman kahramanından sıkılıp, hayatın içinde
      mücadele eden bir gerçeklik kahramanını tercih etmen bir tesadüf mü?
      Anlat bana ne olur… Kaybedecek birşeyimiz yok artık. Birazdan şu kapıdan
      çıkıp gideceksin. Aramıza hayat girecek… Aramıza başka bir sevdayla
      anlamlanan sayısız anlar, sayısız mekanlar, geri dönüşü olmayan anılar,
      sözler ve koca bir yaşam girecek. Gittiğin o sonsuzluk yolculuğundan seni
      bir daha geri çağırmayacağım. Duvarları gözyaşlarımla rutubetlenen bu dört
      duvar yüreğimde geçireceğim karanlık gecelerde bana o mucizeyi yeniden
      göndermesi için Tanrı'ya yeniden yalvarmayacağım. O hayatın içine birtürlü
      sığamayan ve telaşından durmadan sigaraya sarılan yorgun ellerinin, nereye
      baksan hep karşında duran o kırgın çocukluğunun, uzak denizlerin sisli
      buğusuyla her daim ıslak dudaklarının ve ruhumun tek sığınağı o tarifsiz
      kokunun özlemiyle çıldırsam bile, merhametin için yalvarıp sana bir kez daha
      aynı acımasızlığı yapmayacağım. Kimi geceler başka bir sevdaya sarılıp
      uyuduğun yatağından ansızın uyanıp doğrulduğunda, o koyu sevdasıyla boşlukta
      kanayan gözlerimin hayali 'nereye gidiyorsun sevgilim' demeyecek sana…
      Korkma benden artık. Aşkına rakip değilim. Ömrüne rakip değilim. Seni kadere
      emanet ettim. Seni ilk aşkının yüzüne emanet ettim. Kırgın değilim ne sana,
      ne de seni elimden alan bu acımasız hayata… Beni onca kaybedişten ve
      gözyaşından sonra bu dünyadaki cennetine çağıran, sonra annemin rahmi gibi
      huzur kokan uykularımızı sonsuza kadar yeniden elimden alan Tanrı'ya bile
      kırgın değilim ben…
      Şimdi git artık sevgilim. Sana sevgilim diyorum hala, bağışla beni. Sen
      artık bir başkasının sevgilisisin. Yalnızca bu cümleyi kurmamak için bile
      ölmek isterdim. Seni sonsuza dek kaybettiğim bu günleri hiç yaşamadan ölmek
      isterdim. Adım dudaklarında yok olmadan, tenim teninde henüz solmadan, daha
      böylesi yabancın olmadan… Gözlerindeki o çocuksu suçluluğu giderken denize
      at. Ona ihtiyacın yok artık. Affet kendini… Beni affet… Affet bu yaralı
      sevdamı… O hayatın içine birtürlü sığamayan ve telaşından durmadan
      sigaraya sarılan yorgun ellerini, nereye baksan hep karşında duran o kırgın
      çocukluğunu, uzak denizlerin sisli buğusuyla her daim ıslak dudaklarını,
      ruhumun tek sığınağı o tarifsiz kokunu yanına al giderken… Tutkunu olduğum
      neyin varsa hepsini alıp git… Şizofren aşkının son mektubu bu sana…
      Şimdi söz bitti artık.
      Konuşamam artık seninle… Konuşamam, yalnızca ağlarım…
      Uçurumun dibinde nasıl göründüğümü
      Merak ederdim hep.
      Yüzümün aynadaki boşluğuna hep bakmak isterdim.
      İnançlarımın kırılıp döküldüğü yeri anlamak için
      kalabalıklar içindeki yalnızlığıma dokunmak isterdim…
      Aşktı adın uçurumda, yanı başımda
      aynadaki suretimdi yüzüm,
      aykırı kanardı bana.
      İnançlarımın çoğu yalanmış
      alay ederdi benimle.
      Çok geç anladım, kalabalıklar arasındaki
      senmişsin dokunamadığım…
      Yalnızlığım diye küçümsediğim senin sevginmiş,
      Geceleri ansızın uyanıp
      İncitip durduğum senin yokluğunmuş…
      Onca sevişmeden sonra değişmemişsem,
      sihirli bir aydınlıkta,
      içimde bir yer sana sonsuz hasret kaldığı içinmiş…
      İşte onca yalan geçen hayatımda
      buymuş tek gerçekliğim…

    • #50264
      serkan_aydoğan
      Katılımcı

      Mutluluk Yemini

      Bu gün olduğu gibi yarın dan sonra da , ondan sonra ki günlerde de
      gözlerimdeki yerinin değişmeyeceğine , seni bir ömür boyu seveceğime ,
      kelebeklerin renklerinin büyülemesi gibi bu günüm gibi , yarında da hep
      seninle yaşayacağıma , her bakışımda yumduğum o gözlerini her zaman yanımda
      göreceğime ; en yakın dostun , en yakın sırdaşın , en yakın arkadaşın , en
      yakın olacağıma sıkıntının sıkıntım , üzüntünün üzüntüm olacağına , her
      kızgın anını çiçeğe dönüştüreceğime , her üzgün anında yüzündeki tebessümün
      geri gelmesi için elimden geleni yapacağıma , astla ve astla soğutkanda olsa
      , yalnızlıktan da olsa üşümeyeceğime , seni bir ömür boyu seveceğime yanında
      olamadığım ve varlığıma ihtiyaç duyduğun her an da bir rüzgar olup seni
      saracağıma , gözümün gözüne değdiği her an sana yeniden aşık olup seni
      prensese dönüştüreceğime , yaşamım boyunca ve her sabah sana aşık olarak
      uyanacağıma sen uyurken sana bakıp sen ve ben için dualar edeceğime , seni
      ala üzmeyeceğime , seni kızdırırsam bunu bilmeden yapacağımdan hemen özür
      dileyeceğime , beni tanıdın ilk günde bende ne gördüysem ömrümce aynı beni
      göreceğine , sevgimin asla değişmeyeceğine , sevgimin asla bitmeyeceğine ,
      bilakis her gün büyüyen bir sevgiyi görüp seni mutluluk ormanlarına
      taşıyacağıma , seni her şeyin önünde olduğun gerçeğini asla unutmayacağıma
      ,seni sadece 14 ŞUBAT ‘ ta değil yılın 365 gününde 365 tane isminin
      olacağına , sana yalan söylemeyeceğime , başkalarının yanında olsam bile
      seni asla unutmayacağıma , elini usul usul , korka korka tutup ilk günde
      ki gibi hep aynı heyecanı yaşayacağıma ve bir ömür senin elini
      bırakmayacağıma , bir ömür CANIM olarak kalacağına , tüm balonları senin
      için gökyüzüne salacağıma , tüm çiçeklerde seni göreceğime , okyanuslar da
      seni dalga yapacağıma , yıldızlara kement atacağıma , gökkuşağına salıncak
      kurup yedi renge senin rengini karıştıracağıma , her satırda seni yazacağıma
      , çizeceğime , sana sesleneceğime , sadece 1 günün değil bütün günlerin
      senin olacağına , hiçbir şeyin hiçbir zaman senin önüne geçemeyeceğine ,
      her günün bir öncekinden daha güzel olacağına her anın unutulmazlık
      zincirine yeni bir halka ekleyeceğine , seni sonsuzluk kadar çok seveceğime
      , seni sen olduğun için seveceğime , seni bir ömürden de öte seveceğime

      YEMİN EDERİM

    • #50265
      serkan_aydoğan
      Katılımcı

      Can Yücel – Seninle Yaşlanmak İstiyorum

      Seninle yaşlanmak istiyorum. Seneler geçsin, sen beni bil, ben seni bileyım istiyorum. Benim olduğu kadar dostlarının, dostlarının olduğu kadar benim ol istiyorum. Nice sıkıntı ve zorluk yaşayıp anlatalım

      Yaşayalım kı, öğrenelim hayatı ve destek çıkmayı. Birbirimizin omuzlarında ağlamalıyız. Sen çok dertlenip, içip, arkadaşlarınla eve gelmelisin. Paylaşmalı ve beraber sıkılmalıyız. Öyle ki, yalnız sıkılmak sıkmalı bizi.

      Yaşayalım ki, paramız olunca sevinelim. Güzel günlerimizi, evimizde, bır şişe şarap ve pijamalarımızla kutlamalıyız. Ya da bazen dostlarla ucuz biralar içerek… Böylece yaşamalıyız işte.

      Sonra çocuğumuz olmalı, düşünsene, senin ve benim olan bir canlı. Geceleri ağladıkça sırayla susturmalıyız. Sen arada mızıkçılık yapmalısın. Ve ben söylenerek sıranı almalıyım. Yorgun olduğum için yemek yapmamalıyım, söylenerek yumurta kırmalısın. Hava soğukken birbirimize sıkıca sarılıp yatmalıyız.

      Zaman su gibi akıp giderken, herşey yaşanmış bir hayatımız olmalı. Herşeye rağmen hiç bıkmamalıyız birbirimizden. Mutlu da olsa, kötü de olsa, yaşadığımız günler bizim günlerimiz olmalı. Saçlara düşünce aklar ya da gidince aklar, çocukları güvence altına alıp gitmeli bu şehırden.

      Kavgasız, her sabah gürültüyle uyanılmayan, sessiz bir yere gitmeliyiz. Geceleri balkonda denizi seyredip, sandalyelerimizde sallanmalıyız. Eve gelip, benden kahve istemelisin. Çocuklar gelmeli zıyaretimize, geçmışteki hareketli günlerimizi anımsamalıyız…

      Öyle sevmelisin ki beni, bu yazdıklarım korkutmamalı seni. Tebessümler açtırmalı yüzünde. Bir gün bu hayatı bırakıp giderken, sadece mutluluk olmalı yüzümüzde, birbirimizi sevmenin gururu olmalı “herşeyde”.

      Can Yücel

    • #50266
      serkan_aydoğan
      Katılımcı

      Sevgi ve Düşünceli Olmak Üzerine

      Hayat çetele tutmak değildir.Seni kaç kişinin aradığı,kiminle çıktığın,çıkıyor olduğun ve ya çıkacağın demek de değildir.Kimi öptüğün,hangi sporu yaptığın ve ya kimlerin seni sevdiği de
      değildir.Aslında hayat notlar,para,giysiler,girmeği başardığın ya da başaramadığın okullar da değildir.

      Hayat çok arkadaş sahibi olmak ya da yalnız olmak,kabul görmek ya da görmemek de değildir.Hayat kimi sevdiğin ve kimi incittiğindir.Kendin için neler hissettiğindir.Güven,mutluluk ve şefkattir.Arkadaşlarına destek olmak ve nefretin yerine sevgiyi koymaktır.Hayat kıskançlığı yenmek,önemsemeyi
      öğrenmek ve güven geliştirmektir.Neler söylediğin ve ne demek
      istediğindir.İnsanların sahip olduklarını değil,kendilerini olduğu gibi
      görmektir.Her şeyden önemlisi hayatını,başkalarının hayatını olumlu yönde
      etkilemek için kullanmayı seçmektir.İşte hayat bu seçimlerden ibarettir…

    • #50267
      yasoş…
      Katılımcı

      ah ah bunların hepsi süperin süperi ;)

    • #50268
      civciv..
      Katılımcı

      ewt kanki sana %100 katılıyorum ……………..

    • #50269
      yasoş…
      Katılımcı

      efet knki zatn sen her zaman bana katılırsın kankilerin civcivi :D

    • #50270
      anilaksu
      Katılımcı

      arkadaşlar muhabbet etmek istiyorsanız sohbet yerimiz var bekleriz.adı üstünde bu bir forum güzel konularınızı bekleriz eminim çok güzel şirleriniz felan vardır paylaşırsanız seviniriz ;) ;) ;)

195 yanıt dizini görüntüleniyor
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.