Mesudiye’yi Canlı İzle
19 Kasım 2010
Eski Köy Düğün Geleneklerimiz – Kadir AKSU
5 Temmuz 2020
Kuru Ekmek (Golit)
2 Ocak 2019
Öyle Bir Geçer Zaman ki…
3 Haziran 2020
Yeşilce – Yeşilyurt Kültür ve Dayanışma Derneği › Forumlar › Sevgi & Aşk › A$k ve Sévgi Şiirleri
ÇÜNKÜ; BEN iLK DEFA SEViYORUM…
Ben seni bir okyanusun derinliğinde buldum da sevdim.Parlak bir
inciydin benim için.Paha biçilmez bir inci… Ben seni soguk ve yagmurlu
bir günde Seni düsünürken gülüsündeki sicakligin içime dolup da
Beni sardigi bir anda sevdim
Seni sadece selvi boyun,siyah saçlarin yada kara gözlerin
Güzel bir yüzün var diye degil
Fikirlerinle,konusmandaki güzelligin ve benim o kor halde yanan yüregimle
sevdim Ben seni derinden ve hissederek sevdim
Her kalp atisimda vücudumun dört bir kösesine yayildigini
Beni sardigini her nefes alisimda cigerlerime isledigini bilerek sevdim
Seni kis gecelerinin o soguk yataginda birlikte uyuyup beni isittigin Yaz
sicaginda uyuyamayip sikintilarim oldugun
Ve rüyalarimda bulustugumuz gecelerde sevdim
Seni ellerinden tutup kanimin kaynadigi
Kalbimin yerinden firlayacagini hissettigim anlarda
O islak dudaklarinla beni sevdigini söyleyecegin anlari düsünerek sevdim
Ben seni o sensiz anlardaki bos ve degersiz geçen dakikalarda
Kayip zamanlarimizda,seni arayip bulamadigim
Çaresizlik içinde oldugum,içki sofralarini dost bildigim anlarda sevdim
Sen ne kadar uzak olsan da,
Aramizdaki kilometreler nasil çoksa
Bende seni o kadar yogun ve o denli çok sevdim
Seni kalbimde yanan atesin ile
Zihnimde olusan hayallerin o ay parçasi çehrenle
Bana derinden bakan o gözlerindeki isiltiyi görecegim anlari beklerken
Kalbimin yanip tutustugu anlarda
Gelip o bu atesi alevlendirerek
Bana sarilarak beni sevdigini söyleyecegin anlari düsünerek sevdim
Korkuyorum!
Hakkettigin mutlulugu sana verememekten korkuyorum.
Seni beni sevdiginden fazla sevememekten korkuyorum.
Senin sevgine layik olduktan sonra baskalari tarafindan o sevgiyi
kaybetmekten korkuyorum.
Seni kazandim derken kaybetmekten korkuyorum.
Aramizdaki maneviyat haricindeki uçurumlardan korkuyorum.
Senin kalbini daha fazla kirmaktan korkuyorum.
O temiz ve masum göz yaslarini daha fazla akitmaktan korkuyorum.
Evet korkuyorum;
seni kaybetmekten, seni daha fazla üzmekten …
Sana kendimi ifade edememekten korkuyorum.
Yada yanlis anlasilmaktan korkuyorum.
Uçurumun kenarinda yalniz kalmaktan korkuyorum.
Dostluguna doyamadan uluorta yalniz kalmaktan korkuyorum.
Yüregimdeki o ince sizinin bir gün çogalmasindan ve beni sarmasindan
korkuyorum. Sevgi denen güzelliginin bir gün beni terk etmesinden
korkuyorum. Dostlugun ölüp yerine nefretin yesermesinden korkuyorum.
Korkuyorum evet;
seni kaybetmekten ve seni daha fazla üzmekten…
Bir çiçek misali ne ellemeye nede koparmaya kiyamiyorum uzaktan
seyrediyorum çünkü; Seni daha fazla incitmekten korkuyorum.
Ömründe yasadigin mutlulugu huzuru sana yasatamamaktan korkuyorum. Sana
kalbimden fazlasini verememekten korkuyorum.
Sonunda sana gözyasindan baska bir sey birakamamaktan korkuyorum. Seni
sevmekten degil;
dostlugunu suiistimal etmekten,
Seni kaybetmekten ve degerini bilememekten ve Yüce Rabbime hesap
verememekten korkuyorum.
Belki de çok fazla korkuyorum …
ÇÜNKÜ; BEN iLK DEFA SEViYORUM…
Atilla İLHAN
Sen Vurdunda Ben Ölmedim Mi?
Rüzgarda hasretinle ne ateşleri yaktım da
Bir seni yakamadım,beni yaktığın gibi
Mahpusta gün,çölde su,oruçta ekmek gibi bekledim seni
Sense araya korkular koydun,yasaklar koydun
Bitmez tükenmez engeller koydun
Şimdi nerdesin,diye sakın sorma bana
SEN ÇAĞIRDIN DA BEN GELMEDİM Mİ?
Sen varken darılmazdım çiçeksiz baharlara
Bu kasvetli akşamlara
Ağlamazdım gidenlerin ardından
Üzülmezdim ayrılanlara
Bakıp içlenmezdim tren istasyonlarına,otobüs duraklarına
Usluydum masum çocuklar gibi
Delirmezdim,savrulmazdım,küfretmezdim
Hele ölmeyi,hele ölmeyi hiç düşünmezdim
Şimdi soruyorum sana
Adı sevda ise bu cehennemin,
SEN YAKTIN DA BEN YANMADIM MI?
Biliyorsun,bütün korkularına arka çıktım olmadı
Haziranda kar oldum yağdım avuçlarına,olmadı
Dağlara merdiven dayadım olmadı
Sevdim olmadı,yandım olmadı,taptım olmadı
Artık benden pes
Bu aşkın biletini istediğin gibi kes
Nasılsa gidiyorsun
Arkanda ağlayan bir çift göz,
Yıkılmış bir dağ,
Paramparça bir yürek görmek istemiyorsan
Çek silahı,daya alnıma
Titrersem namerdim
SEN VURDUN DA BEN ÖLMEDİM Mİ?
Şimdi Sırf Sana Üşüyorum
mevsimler değişti, şimdi güz
yaprak yaprak düşüyorum
mesut günler artık bana küs
şimdi sırf sana üşüyorum…
eylülünü bulur her iklim
yüreğime esirdir aklım
kalmadı artık gizlim saklım
şimdi sırf sana üşüyorum…
Ne Vardı Diyorum Benim Olsan Sonunda
Yine akşam olur
Sensizlikler içinde
Bu şehrin ışıkları yanar birer, birer
Yüreğim çarpar, en delisinden
Gölgeler düşer odamın dört bir köşesine
Mumlar yakarım sensizliğime
Kırmızı mumlarım; aşk’ a sevgiye,
Beyaz mumlarım; aydınlık bir geleceğe diyerek
Yalnızlığımın akşamlarındayım
Elimde yine kağıt, kalem seni yazıyorum
Okuduğum satırlarda hep sen
Rüzgarın sesi geceyi yırtıyor
Yine akşam
yine sensiz
Bu şehrin ışıkları yanıyor birer, birer
Yalnızlık ve karanlık üzerimde
Yokluğun da , yok olurken bir ben
Varlığında yaşam bulurdum
Sokaklar ıslak
Rıhtımda gemiler
Gecede elimi uzatsam tutacaksın
Baksan belki göreceksin
Görsen geleceksin
Gel diyorum geceme ,gündüzüm olsun
Gözlerim camda, gözlerim yolda
Aydınlanır yine bu şehir
Işıkları birer, birer söner
Suskunluğum
Suskunuz… hem de çığlık çığlığa bir suskunluk
Evet ama bu konuşacak bir şey olmadığından değil..
Konuşmaya çalıştığımız şeylerin bizi alıştığımız yalnızlığımızdan uzaklaştırması aslında korktuğumuz…
İkimizde cesaret edemiyoruz…
Öylesine alışmışız ki içimizde büyüttüğümüz yalnızlığımıza…
Seviyoruz onu…
Bekli de…
Yaşandığında yok olacağı korkusu,Bizi tereddütte düşüren
Kaybetmekten korkacağımız bize ait bir şey oluşturma kaygısı…
Sen…
Yapamadığın hamlenin,Hayatın boyu inanmak istediğin değerlere sahip gibi gördüğün düzeni yok etme girişiminden Başka bir şey olmayacağını düşündün hep…
Ben ise yılların verdiği bir alışkanlık çerçevesi içinde var ettiğim varlığa daha fazla acı vermemek için tek yıkım çalışmasından sonra, susmayı tercih ettim…
İçimden çığlık atarak susuyorum…
Susuyorum…
İçimde o kadar güzelsin ki…
Sana susuyorum …
Demiştim ya yüreğim susmayı öğreniyor..
Aslı yok ..
Sevdiğini anladığında içinde duyduğun çığlığın yankısı hiç bitmiyor… O hiç susmayacak…
Her gün, her saat bana haykıracak, bağıracak , parçalayacak içimi,benimse yüzümde o gülümsemem yer edinecek tekrar…
ona her şey yolundaymış gülücüğü atmaya devam edeceğim…
“Sadece bundan sonra kimse onun sesini duymayacak ve bundan sonra kimse, onun tarafından sevildiğini öğrenemeyecek…”
Her soğuk üşütemediği gibi ,her ateş de ısıtamazmış insanı…üşüyorum…alev alev üşüyorum…
hani saatlerce sessiz,tek kelime etmeden sana bakışlarım var ya..
Gözlerinde beni ısıtacak olan anlamları yakalamaya çalışma çabamdan başka bir şey değil…
Ve her yakaladığımda kaybettiğimi hissetmemden öteye gitmeyen bekleyişler…
Ve her kaybettiğimde yeniden yakalama çabam…
Susmak ?
Belki de en doğrusu bu.
Ardından en yakışanı susmak bana.ne bir damla yaş…
Ne de bir mahsun iç çekiş…
Sus derdin ya her kavgamızda bana.Sustum ben yar.
Yüreğimi de susturdum bak.Artık sen demiyor.
Sus demiştin ya bana,içimdeki sana susuyorum işte…
Susuyorum teslim oluyorum yanlızlığıma.
Sensizliğe,anılara hatta sevdalara sustum ardından.
Ne dünü var içimdeki aşkların ne de yarını artık.
Sus dedin ya gör bak işte pes etti bu yorgun yürek.
Aşka sustu,sevdaya sustu…
Susamışken delice yağmurlara ruhumdaki filizler,bıraktığın ateşle yandı kül oldu.
Sustu sevdamın tüm yeşilleri.
Umutları solgun bir suskunluğa teslim ettim biraz önce.
Özlemler sustu,çığlıklar,isyanlar sustu.
Kimbilir belki de yürek yangını için için devam eder.
Ama öyle suskundur ki içimde anılar..
Yanıp kül olurken bile kıpırtısızlar,sessizler,suskunlar…
Susamıştım sana yar…
Delice çağlamaktaydı yüreğimde gürül gürül şelaleler.
Sus dedin,Sustu içimdeki tüm sesler.
Çağlayanlarım sustu…
Ben sustum.
Sustum sana sonsuza kadar….
Yıllar geçer o sevdanın üstünden.
Kaldırılır anıların arasına.
Yüreğin tavan arasına yerleşir boz bulanık anılar.
Tozlu,sisli kalır, çıkarır bakarsın bazen.
Masal olur hiç anlatılamayan.
Bir masal olur sadece derinlerimde saklanan…
Gitmek istedin madem,kal demez yüreğim sana.
Getirdiklerini toparlayıp verir yanına.
Yolcu yolunda gerek der.Soğuk bir hoşçakal.
Belki de mutlu ol der bir fısıltıyla dilim.O kadar…
Sonra…
Sonrası bir camın aksinde yanan sigaram.
Sonrası dışarıda yağan yağmurlara eşlik eden hüzünler.
Bitmeliydi diye kendinden yana teselliler sunan bir iç ses.
Sevdaya sitemler…
Aşka inkarlar sarar geceyi…
Hayat bu.
Yüreğim öyle büyük sever ki sevince.
Korkar gerçek sevgiyi bilmeyen.
Korkarsın sevgimin büyüklüğünden.
Sevdam bedenlerce büyük gelir yüreğine.
Yalanlarla avunursun.
Çekip gidersin böyle.
Açık kalır ardında kapım.
Giden ayak seslerin çınlar dünyamda.
Ellere karışırsın sebepsizce.
Yüreğim sormaz sebebini.
Bilir çünkü.
Bilir de sana belli etmez isyanlarla dolu fırtınalarını.
Çekilir kabuğuna sevdam.
Uyuturum sensizliği yorgun bir gecede.
Sevginin üzerine bir perde çekerim yavaşça.
Kulak kesilirsin bir kaç gece.
Tek bir fısıltı bile ulaşmaz rüyalarımdan sana.
Sitemim kendimedir.Sitemim aşka olan aşkıma…
Sitemim yüreğimdeki gizli aynama yansıyan sahte görünedir.
Ardından kırıp parçaladığım o aynada bin bir kırık hayal yerlere saçılır…
Ağla aşkımıza vedalar yazgılı kadınım…
Ağla.
Ağla ki ben de kırayım zincirlerimi.
Gün bugündür.
Vedamıza hediye edelim gözyaşlarımızı.
Denedim, olmadı.
Güçlü erkek elbisesi bedenime uymadı.
Ki ne zor zamanları atlatmıştım ben bu elbiseyle.
Bu ayrılığa o bile dayanmadı….
Yazgının çizgisine uzat adımlarını.
Kadınım, zaman ayrılık zamanı…
biliyorum sana giden yollar kapalı
Biliyorum sana giden yollar kapali
Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni
Ne kadar yakindan ve arada uçurum;
Insanlar,evler,aramizda duvarlar gibi
Uyandim uyandim, hep seni düsündüm
Yanliz seni, yanliz senin gözlerini
Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalimim
Ben artik adam olmam bu derde düseli
Simdilerde bir köpek gibi kosuyorum ordan oraya
Yoksa gururlu bir kisiyim aslinda, inan ki
Animsamiyorum yari dolu bir bardaktan su içtigimi
Ve içim götürmez kenarindan kesilmis ekmegi
Kaç kez sana uzaktan baktim 5.45 vapurunda;
Hangi sarkiyi duysam, bizimçin söylenmis sanki
Tek yanli ask kisiyi nasil aptallastiriyor
Nasil unutmusum senin bir baskasini sevdigini
Çocukça ve seni üzen girisimlerim oldu;
Bagisla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri
Raslasmamak için elimden geleni yaparim
Bu böyle pek de kolay degil gerçi…
Alisirim seni yalniz düslerde oksamaya;
Bunun verdigi mutluluk da az degil ki
Çikar giderim bu kentten daha olmazsa,
Sensizligin bir adi olur, bir anlami olur belki
Inan belli etmem, seni hiç rahatsiz etmem,
Son istegimi de söyleyebilirim simdi:
Bir geceyarisi yaziyorum bu mektubu
Yalvaririm onu okuma çarsamba günleri
Can Yücel
Cesaretin Var Mı Sevmeye
seni seviyorum diyorsun,
şiirler yazıyorsun beni ağlatan.
yine de iyi düşün,
dinle yüreğini,çok iyi dinle…..
gücüme gidiyor
bu iki kelimeyi bu kadar çabuk tüketmen.
aşk bu, şakaya gelmez.
onu bir kurşun atımı zamana sığdıramazsın.
“seviyorum,ölüyorum” diyorsun yana yakıla,
anlasana,böylesine çabuk seversen,
unutman da zor olmaz,öyle değil mi?
bence sevmek;bu kadar kolay değil,
sevdiğini bir kitap gibi okuyup,
yine satır aralarına geri dönmektir sevmek.
aşkını bir şiir gibi yazıp,
bir türlü son dizeyi bulamamaktır.
“sensiz günler geçmek nedir bilmiyor
ve beklemelerdeyken seni,
yalnız günler değil,ben tükenmekteyim”
diyorsun….
sakın böyle sözler söyleme.
ben bu sözleri daha önce de duydum,
söyle;çamurlu bir nehir gibi akıp giderken zaman,
sen benimle çoğalabilecek misin?
seninle olmamı değil,
sende olmamı isteyebilecek misin?
sevgiye,kutsal aşka inancımı yitirmişim ben..
paramparça olmuş yüreğimi onarabilecek misin?
sor kendine;
her şeyin acımasızca tüketildiği yaşamda,
ölümsüz sevgilere inancın var mı?
yıllar boyu nadasa bırakılmış gönlümün çorak tarlalarına ,
sevgi tohumları ekip;
sabırla, inançla bekleyebilecek misin hasadı?
taşıyabilecek misin yılların yükünü?
açabilecek misin yıllarca kapalı kalmış paslı demir kapıları,
ellerin kanayacaktır,belki de yüreğin…
dahası,kırabilecek misin beni tutsak eden,
elimi kolumu bağlayan zincirleri.
buz tutan duygularımı ısıtabilecek mi sevgin?
kirpiklerimin gölgelediği hüznü,
bir bakışta silebilecek mi gözlerin?
kapkara olmuş umutlarımı,
yeniden aydınlatabilecek mi gülüşün?
Günbatımlarının hüzünlü yalnızlığında
ellerimi tutup,
hiç bırakmamacasına,
hep yanımda olabilecek misin?
Ağaran saçlarıma rağmen,
sevebilecek misin beni?
Yalnız tenime değil,ruhuma da dokunabilecek misin?
“Evet” diyorsan;varsa böyle sevmelere cesaretin,
belki ben de sevebilirim..
her şeye rağmen beceremezsem sevmeyi,
“sen mutlu ol yeter bana” diyebilecek misin?
Senden Öncesi
Düsünüyorum da; bir bakima senden öncesi yok gibi bir sey
Cünkü senden önceki yillar, sana hazirladi beni
Senden önce tandigim kisiler, seni buldugum zaman degerini daha iyi
anlayabilmem icin birer sebepten baska bir sey degillerdi
Sensiz anilarim seninle geçen bir günün anisi yaninda o kadar kuru ve ciliz ki!
Uzun yillar amansiz bir olusun icinde calkalanip durdum
Bir trendim; kücücük istasyonlardan gectim, sonunda sana varmak icin
Bir gemiydim; irili ufakli limanlara ugradim, bir gün senin limanina gelmek icin
Bir yoldum; nice insanlar cignedi beni Simdi ayaklarinin temasindaki hazzi
daha iyi anliyorum.
Bir kitaptim; beni okudular, fakat anlayan cikmadi
Yillarca seni bekledi sayfalarim, okuyasin diye
Yoklugunda bir kadehtim ben,
Türlü ickilerle doldurup agizlarina bosalttilar beni
Yere carptilar kirilmadim, duvara vurdular parcalanmadim
Bir gün icime senin güzelliginin dolacagini bildigim icin
Dudaklarinin degdigi her yerde bir ölümsüzlük atesinin yanacagina inandigim icin
Gör, bir kadehin nasil sarhos oldugunu. Simdi sarhosum ben
Kursun askerler, bebekler, oyuncaklar vardi senden önce
Durup durup aldanmalar vardi, aldigini geri vermeyen aynalar vardi
Hep karanliga acilan pencereler, ardinda igrenc yaratiklarin yasadigi büyük kapilar vardi
Sehirler gördüm; sokaklarinda bir toz bulutuydu yasamak
Carsilarinda fazilet kiloyla satilir, namus metreyle alinirdi
Evlerinde yanyana yasardi insanlarla hayvanlar
Sabahlari yalan girerdi pencerelerinden isik yerine
Aksamlar pis bir koku gibi gelir, geceler bir hisim gibi cökerdi o sehirlerin üstüne
Her evde bir cocuk aglardive her gün bir cocuk ölürdü sitmadan.
Gündüzleri erkekler kahvelerinde domino oynar, kadinlar bakracla su tasirdi
Gece olunca yataklar utanirdi yatakligindan, duvarlarin yüzü kizarirdi
Eller ve ayaklar bütün gece kirli bulasiklar gibi yikanmayi beklerdi
Sehirler gördüm ben..
Sefaletin utanc olmadigi sehirler gördüm
Bencilliklerin birer apartman gibi yükseldigi ve sereflerin camurlara düstügü sehirler gördüm
yaptigini anlamiyordu
Balolarda, sölenlerde kötü bir oyundu yasamak
Kadinlar elmaslariyla ölcüyorlardi güzelliklerini
Erkekler banka cüzdanlariyla degerliydiler
Ne sehirler gördüm ben..
Tiyatrolarinda, sinemalarinda aldanislarimiz, utanclarimiz oynanirdi
Meyhanelerinde kirli ve renkli sulardi icilen.
Mayilesmis bir köhne zamandi
Cesitli tuzaklarla doluydu her sokagi. Büyük arenalara benzeyen
sokaklarinda kan ve zulüm kokardi.
Bir semtinde parfüm kokulariydi havaya karisan.
Bir semti amonyak kokardi.
Ve nice insanlar gördüm ben Mihriban.
Aliskin elleri kötülük etmeden duramazdi.
Yalan söylemeden edemezdi dudaklari. Gurur kötü dikilmis bir elbiseydi üzerlerinde.
Bos kovalar gibi ses verirlerdi dokunuldugu zaman.
Nice insanlar gördüm ben Mihriban.
Bir yoksula en kücük bir iyiligi yapmaktan cekinen,
fakat bir gecenin cömert bir saatinde onbinleri,
yüzbinleri vahsi bir zevkle kaybeden insanlar gördüm.
Din adamlari aldatilacak bir kadin, irzina gecilecek bir cocuk ariyordu mabetlerinde.
Zenginlerine daha sömürülecek insanlar gerekti.
Ben yüzü jiletle kesilmis kötü adamlar gördüm ve ben her sabah yüzünü tras
ettigi jilet kadar para etmeyen daha kötü adamlar gördüm Mihriban.
En adi kiskancliklar gördüm, kavgalar, zulümler, iskenceler,
en ucuzundan kirli camasirlar, pacavralar, camurlar, irinler, cirkefler gördüm.
Seni taniyincaya kadar dinledigim catlak sesli bir plakti, berbat bir filmdi seyrettigim.
Seni görünceye kadar kötülükten yana ne varsa tanidim,cirkinlikten yana ne varsa gördüm.
Tut ki bir kum cölündeydim, kizgin bir günesin altinda susuzluktan catladi dudaklarim.
Simdi senin dupduru kaynagina egilip su icerken varliginin paha bicilmez
degerini daha iyi anliyorum.
Yoklugunu bu kadar derinden tatmasaydim, varliginin essiz anlamina varamazdim.
Tut ki yillarca süren bir geceydi senden öncesi.
Günessiz aysiz, yildizsiz bir gökyüzüydü.
Kupkuru bir eski deniz kalintisiydi. Cekilmis bir nehir yatagiydi.
Senden önce bir gün seni bulmak ümidiydi beni yasatan.
Tohumun yesermek icin yagmuru, cicegin acmak icin günesi bekledigi gibi bekledim seni.
Nasil bir nehir denize kavusmak icin uzak mesafelerden caglaya caglaya
gelirse; iste ben de öyle geldim senin denizlerine.
Senden öncesi uzun, ugultulu bir arayisti, kudurmus bir calkantiydi.
Yoklugun öyle bir ucurumdu ki; yeryüzündeki bütün ucurumlari uc uca
eklesek, yoklugunun yaninda bir nokta gibi kalirdi.
Bütün girdaplar bir araya gelse; varliginin derinligine yaklasamaz simdi.
Senden önceki yillardan sana kendimi getiriyorum.
Yoklugunu tatmis, her yerde seni bir rüzgarcasina aramis ve vahsi,
büyük bir nehircesine sana kosmus bir ben var simdi karsinda.
Arindim bütün kötülüklerden sana geldim.
Seni yarinlara götürecegim, gel;yasanmamis zamanlara,
erisilmemis hazlara götürecegim seni.
Inan ki ne senden öncesi vardi, ne de benden öncesi.
Sonbahar
Her şey bir sonbahar mevsiminde başladı…
Aslında sonbahar ayrılıkların, bitişlerin mevsimiydi çoğuna göre,
Ama benim için yepyeni bir başlangıcın sembolüydü…
Seni bana bağlayan gözbebeklerinde saklı duran masumiyetin di,
Bir bakışta patlak vermişti herşey…
Dizlerim tutmaz, kalbim atmaz, beynime kan gitmez olmuştu…
Bedenim masum güzelliğin karşısında tutukluydu.
O gün sanki yeniden doğmuştum..
Bütün benliğim tek bir noktaya odaklanmıştı.
Ve o nokta SENDİN…
Seni kazanabilmek içindi bütün savaşlarım
Ve sonunda zafere varmıştım, kazanmıştım seni..
Artık benim de hayatıma anlam veren biri vardı,
Ve o anlam SENDİN…
Sen benim apayrı bir dünyam olmuştun.
Yalandan, sahtelikten ve en önemlisi yalnızlıktan yoksun bir dünya,
Ve ben senin dünyanda öyle mutluydum ki
Kendi dünyamda düştüğüm bataklıktan habersizdim
Ama mücadele etmeliydim
Ne kendi dünyamdan kopabilirdim,
Ne de senin dünyanı terk edebilirdim
Öyle bir dünya kurmalıydık ki seninle
Bu dünya da sadece ikimiz olmalıydı
Her şeyle, her iyiyle, her kötüyle beraber ilgilenmeliydik,
Tek vücutta iki can olmalıydık seninle
Bunun için mücadele etmeliydim
Mücadelemin tek bir amacı olmalıydı,
Ve o amaç SENDİN…
Sen Benim;
Son noktamsın, hayatımın anlamı, yaşama amacımsın…
Sen benim her şeyimsin ve son nefese kadar da öyle kalacaksın,
Senden kopmam imkansız…
Çünkü;
Seni her görüşümde sana yeniden aşık oluyorum,
Her güneş doğuşunda sana olan sevgim yeniden tomurcuklanıyor,
Öten her bir kuşla sana seslenmek,
Sana olan sevgimi tüm dünyaya haykırmak istiyorum,
Herkes bilsin ki küçücüğüm,
Ben SENİ SEVİYORUM….
Bensizliği Hissedeceksin
Seni kıskanmam,sana değer vermem,seni sevmem hatta seni sıkmam….
Biliyor musun?
Bunların hepsini özleyecek, kendinde bir eksiklik hissedeceksin.
Çünkü artık ben yokum,
Duygularım, seni sıkan yanım,sınır tanımaz sevgim yok,
Seni kazanabilmek uğruna hayata kendini satan ben yokum…
Benim eksikliğimi hissetmen için,
Beni sevmiş olmana ya da hala seviyor olmana hiç gerek yok.
Zaten sen beni değil de, benim sana olan ilgimi sevmedin mi?
Bir de senin canını sıkan, seni üzen yanım olmasaydı diyorum,
Belki de hala senin yanında olurdum
Ve sen hala benim sevgilim olurdun…
Kim bilir?
Ama bazen hepimiz mutluluk oyunu oynamalıyız Pollyana gibi…
Bende bunu yapıyorum.
Senden ayrı kalmanın güzel yanlarını yaşatıyorum kendimce…
Mesela, sen hayatımda olsaydın,
Beni sevdiğini düşünecektim,
Hatta kurduğum hayallerin (evlilik gibi..) tam ortasında olacaktın.
Geçte olsa hepsinin hayalden öteye gitmediğini anladım…
İşte sensizliğin güzel yanı bu…
Benim sevgimi hak etmediğinin farkına varmış olmam…
Bensizliği hissedeceksin!
Benim gibi sana değer veren birini bulana
Ya da taş kalbinin önüne geçip,
bir başkasını, gerçekten sevene kadar…
Kapama Gözlerini
Çocukken geceleri yıldızlara bakardım… Başımı gökyüzüne kaldırır heyecanla
yıldızları sayardım; kaçında aşk vardı, kaçından böyle görünürdü gökyüzü,
kaçında denizler bu kadar güzel ve kaçında aşk maviydi.
Yıllar sonra senin gözlerinde gördüm yıldızları. Gözlerinde o çocukluk
heyecanımı yaşadım yeniden. Mavi denizleri, mavi gökyüzünü, mavi aşkı gördüm.
Belki de onun için sen gözlerini kapattığında sönüyor yıldızlarım.
Gözlerinden bir yol çizdim kendime, yıldızlara tutunarak ulaştım aşka. Aşk
maviydi; gözlerinde aşka bulandım.Şimdi belki de bu yüzden; gözlerini
kapadığında yolumu kaybedişim.
Şiirler okurdum gökyüzüne bakarak; nefesimden cam buğulanırdı. Adımı yazardım
o şiirli buğuya, yanında bir boşluk bırakarak. Sonra yanına eklenecek mavi
aşkımı hayal ederdim saatlerce. Şöyle olmalı, böyle bakmalı, böyle
konuşmalı.
Şimdilerde gözlerine bakarak şiirler okuyorum içimden, sen duymuyorsun.
Gözlerinin buğusuna adımı yazıyorum, yanına da mavi aşkımı; yani seni.
Kapasan gözlerini, buğusu silinecek, adım silinecek gözlerinden, aşk silinecek.
Bir şiir okuyorum soğuk cama yaslanıp;
Yokluğun cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum kapama gözlerini diye biten
Şimdi gözlerini kaparsan; gözlerindeki yıldızlar sönecek.
Şimdi gözlerini kaparsan; maviler çok üşüyecek.
yan yana yana yana
Ayrılık saati sessiz sedasız gelir çatar…
Aşk bittiği için değildir belki de.
Mantığını bir kenara koyan insanların akıllarını tekrar başlarına topladıkları zaman gelmiştir sadece.
Yan yana geçmeyen zamanlara hayıflanırken
Yana yana geçmeye başlar zaman.
Sönerken daha mı çok yakar aşk ateşi?
Yoksa sönmemesi midir bu yangınların sırrı?
Yakar ha yakar.
Yakar ha!
Yakar…
Beraber yanmadıkça sönmez bazı aşkların ateşi.
Birbiri için yaratılmış aşıklardan oluşmuştur güneş.
Beraber yanınca yakmaz…
Yan yana…
Yana yana…
Alıntıdır. Beğendiğim için paylaşmak istedim
Ay ışığı sende, sen yüreğimde
Sadece ay şahitti,sensizlik yansımış suretime
Yıldızlar ağladı halime tüm gece…gel diye!!!
Hayat karabulutlarını üzerimden ne zaman çekerde kendime gelirim…bunca umudumu nasıl yokederim…bu berbat,bu yıkıcı,bu kahrolası sensizlikle nasıl başederim…bilmiyorum!
Ve korkuyorum!
Sensiz hayata tutunamamaktan korkuyorum,
Tüm varlığımla sana bağlanmaktan korkuyorum,
Bu kabusun son bulmayacak olmasından bir çocuk gibi,yüreğim ağzımdaymış gibi korkuyorum…
Ya dönmezsen…? Ne olurum,bilmiyorum…
Ey yar;
Tüm bu bilinmezlikler,tüm bu korkular senin uğruna…
Sen duymazsan,sen umursamazsan…yazık olacak umutlarıma
Eğer şimdi geri dönmezsen,eğer şimdi gelmezsen;
Bir bilinmezliğe sürükleneceğim çıkmamacasına,dönüşü olmayan girdaplar önümde,anlasana…
Girersem çıkamam bir daha,kaldığımız yerden devam edemem yarınlarımıza…
Onca tükenmişliğin üstüne,razı olamam sensizlik kokan bu aşka…
Eğer şimdi geri dönmezsen,eğer şimdi gelmezsen;
Çok geç olacak,bizli masallar burda son bulacak
Yakamozlar düşecek yüreğimin kuytusuna…
Ay ışığı sende,sense yüreğimde saklı kalacaksın
Soğuk gecelerin koynunda bir başıma,hergece sensizlikle savaşmak,acılarımı ayışığına saklamak;kaderimin bu aşka isyanı olacak!!!
Sensizim… Üşüyorum !
Bu sana yazdığım son satırlar…
Bu dinlediğim son şarkı bizim üstümüze söylenmiş. Kilit vurdum kalbime,
umutlarıma. Ne bundan böyle sevdaya dair bir şeyler beklenebilir yüreğimden ne
de nefret edebilirim birinden. Ben hamal değilim ki; hep kahrını taşıyım ömrün;
Alın atık üzerimden hayata dair ne varsa. Alın sevdaya dair acıları, paylaşın
aranızda…
Sen sanıyorsun ki, kolay geliyor gidişin bana.. Arkanı döndüğün ilk andan
gözlerim gülecek mi yeniden sanıyorsun? Söylesene! Sen ne sanıyorsun aşkı,
sevgiyi, söylesene! Kolay olan, kaçmaksa, yalansa, vazgeçişse; ben zor olanı
seçiyorum ve Seni Hala Seviyorum.
Sen öyle san, farzet ki her şey çok kolay… Gittiğini sandığın sen, giderken
bende kalanlarını, yani seni, yani aşkı, yani bizi alamayacaksın benden…. Geri
vermeyeceğim onları, benim onlar, bana ait.
Biliyor musun, acı olan asla gidişin değil.. Belki bir gün sevmeyi öğrendiğin de
yanında ben olmayacağım.. Bir sabah gözlerini yeni doğan güne açtığında başkası
olacak yatağında.. Benim içinse sadece “sen” var olacak baktığım her yerde… Ve
işte ilk defa o gün sebepsiz ağlayacağım, o gün yaan yağmur gizlemeyecek
gözyaşlarımı. Kim bilir belki de aynadaki hayalin ilk kez asacak suratını bana
ve o sabah sensiz ve üşümüş uyanacağım!
Her şeyin bir bedeli var biliyorum ve bende bu bedeli ödüyorum. Ödediğim bedel
sensizlik, yalnızlık, aşksızlık Oysa yüreğim her şeye rağmen mutlu olmanı
diliyor….
Seni bulduğum yerden başlıyorum yürümeye.. Seni düşünüyor ve gecenin ayazında
üşüyorum.. Veda bile etmeden gidişin geliyor aklıma, sadece susuyorum..
Hoşgeldin Yalnızlığım
Merhaba dost yalnızlığım;
Hoşgeldin, sefalar getirdin gönül evime.
Buyur geç her zamanki yerine, sana yüreğimin sıcaklığını almış
bir fincan kahve ikram edeyim. İçine şeker yerine dostluğumu, süt yerine sohbetimi koyayım .
Neler gördük seninle, neler yaşadık yalnızlığım!
İhanet hırkasını sırtına geçirmiş ne “dost” yüzleri tanıdık.
Bilmedik, bilemedik yalnızlığım, bunu bize öğretmediler.
Duygu simsarlarının elinde, saf duygularımızın,
üç-beş kuruşa satıldığına şahit olmadık mı?
Yüreğimizden her vuruluşumuzda, her kanayışımızda,
insana duyduğumuz sevgiye sarılmadık mı?
Dönüp dönüpte yaramızı kendimiz sarmadık mı?
İnsanların ikinci yüzlerini sonradan öğrenedik mi, acıyla, hüzünle..
Ahh yalnızlığım!
Bilmedik bilemedik bize bunu öğretmediler.
Yüzümüze vuran yalancı bir güneşe açmadık mı
gönlümüzün tüm çiçeklerini.
Oysa bilemedik yalnızlığım, her yalancı baharın ardından,
zemheri bir ayazın geleceğini. Kaç kere vurulduk,
kaç kere ayaza vurduk, üşüdük, titredik, ne boralara ne fırtınalara
verdik yüreğimizi. Kanadık, incindik bin acı sözle,.
Bilmedik, bilemedik..
Bunları bize öğretmediler yalnızlığım
Bunca şeye rağmen gönlümüzdeki filizleri hep canlı tuttuk,
saldık köklerini filizlerimizin toprak anaya,.
belki şu an zayıf ve cılız ama direniyor.
Biliyorum bir gün o da güçlenecek.. Tıpkı yüreğimizdeki küçük,
masum kız gibi, gözleri ufukta, hep ileriye ve umuda yürüyecek.
şiir gibi bişi
ŞİİR GİBİ BİRŞEY
soyadımın bütün harflerini atıyorum…
bu albüm en güzel yerinde bitirilmişse eğer,
kaybedilmeye değer AŞKlara adanmıştır.
ve bu albüm;
güneşin yavaş yavaş kuzeye çekilirken,
akdenizde bıraktığı iki şeye:
AŞKa ve ŞİİRe ithaf olunmuştur.
ve de bu albüm;
üzerinde isimlerini okuduğunuz,
ya da kalbimizde durup,
yazmayı unuttuğumuz…
yürek mangallarımızın kömürlerinde kıvılcımlar saçan
tüm dostlarım ve
dostlarımıza teşekkür ederken,
iki omuzumda var olan melek sayısını
dörde çıkaran TANRIM,
yukardan seyreden BABAM,
iyiki de doğurmuş ANAM,
vazgeçemediğim tek kadın: EDA'm,
koskocaman ailem.
dev gibi şair Cemal Süreya ve
tüm şairlere…..
yaşadığım çocuksu,platonik,
eksik,erken,gençken,zamansız,
“evet” derken hayır AŞKlara,
“geldin değiştirdin tüm anılarımı”
diyebileceğim AŞKlara,
ayrılmanın vahşi tadına,
ezgiler tarafından satın alınmış yüreğim,
çıkan her güzeş,yaktığım her mum!
kaybettiğim herşey,
emeğin her türlüsü,sevdanın en acısı.
ve sen canım..
hepsinden önemlisi..
sana..
sırf sana!
sırf varlığınla bu zalim dünyaya
kattığın güzellik için sana adanmıştır..
Ahhhhh ne çok sevmişim seni……..
SEN desem SEN'i bilir misiniz?
SEN diye bir desen çizebilir misiniz?
Bir mesken bulamadım kalbime..
Büyük AŞKlar vardır bilir misiniz??
Akıl ve Duygunun savaşı
Buyuk bir savas alanidir insanoglu
Iki buyuk ordunun
Iki buyuk imparatorlugun,
Insanlik tarihi boyunca savastigi bir alan
Insanlik tarihi boyunca insanin kendisi ile yaptigi en buyuk savastir bu
Hep sorulan ve cevaplanamayan sorulardir savas alaninda carpisan
Cevabi aranan:
Savasi kazanan ne kazanacaktir
Ve kimin kazanmasi gerektigidir
Bir yanda akil imparatorlugu
Diger yanda duygu imparatorlugu vardir
Duygu imparatoru savasi kazanmak lazim der.
Insan duygulari ile sever duygu ile guzellik katar yasama
Sevgi ise amactir insan hayatinda
O zaman biz kazanmaliyiz der duygular imparatoru
Atilir hemen akil imparatoru
Insan sevebilmek icin yasamak zorundadir,
Beslenmek, kendini korumak zorundadir
Yasam yoksa nasil olur sevgi,
Nerde olusur sevgi yasam yoksa
Bizim varligimizdir insana nasil beslenecegini
Ve nasil yasami surdurmesi gerektigini ogreten
Biz her zaman daha oncelikliyiz bu yuzden der akil imparatoru
Itiraz hemen yukselir duygu imparatorundan
Ama bizim varligimizla ogrenir insanoglu paylasmanin erdemini
Duygulardir insana yardimlasmanin guzelligini gosteren
Cevabi hazirdir akil imparatorunun
Ama akil olmazsa paylasilacak ne olusabilir ki
Ve akil olmayinca ne icin yardimlasma olacaktir
Ama der duygu imparatoru
Ben ruhun varligiyim onun sozcusuyum bensiz ne olabilirki
Akil imparatoru gulumser ve
Bende ruhun farkindaligiyim benle insan gorur varligini
Benle farkina varir dunyanin isleyisinin muhtesemligine
Algilamak benle olur der duygu gorup algilamamak neye yararki
Ama gormeden neyi algilayabilirsin ki der akil
Bu savas surer gider
Iki tarafta bir galibin olmayacagini gorur
Zeka bilgesine danismaya karar verirler kazanan orda belirlenecektir
Gulumseyerek karsilar onlari zeka bilgesi
Bu savasin yenileni yoktur olmayacaktir der
Olmamasi lazimdir zaten
Ne yapalim diye sorarlar iki ordunun imparatoru
Akil imparatorunun guclu oglu ile
Duygu imparatorunun zarif kizini evlendirmektir tek care der zeka bilgesi
Onlarin cocugu ikinizinde birlesimi olacaktir
Ve insanoglunu yonetmeye en iyi aday o dogacak cocuk olacaktir
Insanoglu ne zaman kararlarini duygu ile aklin kesistigi noktada verir
O zaman dogruyu bulur
O zaman dunya da dogruya yonelir
Ve insanoglunun savasi der zeka bilgesi
Ancak insanin icindeki bu savasi kazanmakla biter
Ve bu savasin kaybedeni asla olmaz….
sevginin üç türü…
Sevginin Üç Türü
Dünyada sevilmek istemeyen kişi yok gibidir” diye
başlıyor, Masumi Toyotome.
“Ama sevgi nedir, nerede bulunur, biliyor muyuz?” diye
soruyor..
Sonra anlatmaya basliyor…
“Sevgi üç türlüdür!..”
Birincisinin adı'Eğer” türü sevgi!..
Belli beklentileri karşılarsak bize verilecek sevgiye
bu adı takmış yazar…
Örnekler veriyor:
Eğer iyi olursan baban, annen seni sever.
Eğer başarılı ve önemli bir kişi olursan, seni
severim.
Eğer ek olarak benim beklentilerimi karşılarsan seni
severim.
Toyotome “En çok rastlanan sevgi türü budur” diyor.
Bir şarta bağlı sevgi… Karşılık bekleyen sevgi…
“Sevenin, istediği birşeyin sağlanması karşılığı
olarak vaad
edilen bir sevgi türüdür bu” diyor yazar…
“Nedeni ve şekli bakımından bencildir. Amacı sevgi
karşılığı birşey kazanmaktır.”
Yazara göre evliliklerin pek çoğu “Eğer” türü sevgi
üzerine kurulduğu için çabuk yıkılıyor. Gençler
birbirlerinin o anki gerçek hallerine değil,
hayallerindeki abartılmış romantik görüntüsüne aşık
oluyor ve beklentilere giriyorlar.
Beklentiler gerçekleşmediğinde, düş kırıklıklarıda
başlıyor.
Sevgi giderek nefrete dönüşüyor.
Ve maalesef en saf olmasi gereken anne baba sevgisinde
bile “Eğer” türüne rastlanıyor. Fakat aslında insanlar
“Eğer” türü sevginin üstünde bir sevgi arayışı
içindeler…
…..
İkinci türe geçiyoruz. “Çünkü türü sevgi…
Toyotome bu tür sevgiyi şöyle tarif ediyor:
“Bu tür sevgide kişi, bir şey olduğu, birşeye sahip
olduğu ya da birşey başardığı için sevilir. Başka
birinin onu sevmesi, sahip olduğu bir niteliğe ya da
koşula bağlıdır.
Örnek mi?..
“Seni seviyorum. Çünkü çok güzelsin/yakışıklısın!”
“Seni seviyorum. Çünkü o kadar popüler, o kadar
zengin, o kadar ünlüsün ki..”
“Seni seviyorum. Çünkü bana o kadar güven veriyorsun
ki..”
Yazar, Çünkü türü sevginin, Eğer türü sevgiye tercih
edileceğini anlatıyor. Eğer türü sevgi, bir beklenti
koşuluna bağlı oldugundan büyük ve ağır bir yük haline
gelebilir. Oysa zaten sahip olduğumuz bir nitelik
yüzünden sevilmemiz, hoş birşeydir, egomuzu okşar.
Bu tür, olduğumuz gibi sevilmektir.
İnsanlar oldukları gibi sevilmeyi tercih ederler. Bu
tür sevgi onlara yük getirmediği için rahatlatıcıdır.
Ama derin düşünürseniz, bu türün, “Eğer” türünden
temelde pek farklı olmadığını görürsünüz.
Kaldı ki, bu tür sevgi de, yükler getirir insana…
İnsanlar hep daha çok insan tarafından sevilmek
isterler.
Hayranlarına yenilerini eklemek için çabalarlar.
Sevilecek niteliklere onlardan biraz daha fazla sahip
biri ortaya çıktığı zaman, sevenlerinin, artık ötekini
sevmeye başlayacağından korkarlar.
Böylece yaşama, sonsuz sevgi kazanma gayretkeşliği ve
rekabet girer.
Ailenin en küçük kızı yeni doğan bebeğe içerler.
Sınıfın en güzel kızı yeni gelen güzel kıza içerler.
Üstü açık BMW'si ile hava atan delikanlı Ferrari
ilegelene içerler.
Evli kadın kocasının genç ve güzel sekreterine
içerler.
“O halde bu tür sevgide güven duygusu bulunabilir mi?”
diye soruyor, yazar. “'Çünkü türü sevgi de, gerçek ve
sağlam sevgi olamaz” diyor.
Bu tür sevginin güven duygusu vermeyişinin iki ayrı
nedeni daha var…
Birincisi; “Acaba bizi seven kişinin düşündüğü kişi
miyiz?” korkusu…
Tüm insanların en az iki yönü vardır.
Biri dışa gösterdikleri..
Öteki yalnızca kendilerinin bildiği…
“İnsanlar sandıkları kişi olmadığımızı anlar ve bizi
terkederlerse” korkusu buradan doğar.
Ikincisi de; “Ya günün birinde değişirsem ve insanlar
beni sevmez olurlarsa..” endişesidir.
Japonya'da bir kuru temizleyicide çalışan dünya güzeli
bir kızın yüzü patlayan kazan yüzünden parçalanmış.
Kız fena halde çirkinleşince, nişanlısı nişanı bozup
onu terketmiş Daha acısı aynı kentte oturan anne ve
babası onu artık ziyarete bile gitmemişler… Sahip
olduğu sevgi, sahip olduğu güzellik temeli üstüne bina
edilmiş olduğundan bir günde yok olmuş
Güzellik kalmayınca sevgi de kalmamış.
Ve kız birkaç ay sonra kahrından ölmüş…
Japon yazar “Toplumlardaki sevgilerin çoğu “Çünkü
türündendir ve bu tür sevgi, kalıcılığı konusunda
insani hep kuşkuya düşürür” diyor.
Peki o zaman, gerçek sevgi, güvenilecek sevgi ne?
Ve işte sevgilerin en gerçegi!..
Nedir peki, gerçek sevgi..
Asıl sevgi..
En güzel sevgi?.. “Üçüncü tür sevgi, 'Rağmen' diye
adlandırdığım türdür” diyor yazar. Bir koşula bağlı
olmadığı
için ve karşılığında birşey beklenmediği
için, “Eğer” türü sevgiden farklıdır bu… Sevilen
kişinin çekici bir niteliğine dayanıp, böyle bir şeyin
varlığını temel olarak almadığından, 'Çünkü türü sevgi
de
değildir bu.
Bu üçüncü tür sevgide, insan “birşey olduğu için”
değil, “birşey olmasına rağmen” sevilir.
Güzelliğe bakar mısınız?..
'Rağmen' türü sevgi!..
Esmeralda, Qusimodo'yu dünyanin en çirkin, en korkunç
kamburu
olmasına “rağmen” sever. Yakışıklı ve zengin
delikanli da Esmeralda'ya çingene olmasına “rağmen”
tapar!..
Kişi dünyanın en çirkin, en zavallı en sefil insanı
olabilir.
Bunlara 'rağmen' sevilebilir.
Tabii bu sevgiyle karsılaşması şartı ile..
“Burada insanin, iyi, çekici, başarılı ya da zengin
bir konum edinerek sevgiyi kazanması gerekmiyor.
Kusurlarına, cahilliğine, kötü huylarına ya da kötü
geçmişine “rağmen”, olduğu gibi, o haliyle
sevilebiliyor kişi. Bütünüyle çok değersiz biri gibi
görünebiliyor ama en değerli gibi sevilebiliyor.
Japon yazar “Yüreklerin en çok susadığı sevgi budur”
diyor.
“Farkinda olsaniz da, olmasanız da, bu tür sevgi sizin
için yiyecek, içecek, giysi, ev, aile, zenginlik,
başarı ya da ünden daha önemlidir.”
“Bugün yaşamınızı sürdürebilmenizin nedeni 'Rağmen'
türü sevgiyi şu anda yaşıyor olmanız ya da birgün bu
sevgiyi bulacağınıza inancınızdır.”
Son sözlerinde biraz umutsuz, Toyotome:
“Bugün yaşadığımız toplumda herkesi doyuracak ve mutlu
edecek bu sevgiyi bulmak çok zor. Çünkü herkesin
sevgiye ihtiyaci var ve başkalarına verecek kadar
fazlası kimsede yok!
Seyret,Sus ve Dinle
Bir gün bir dağ güneşle birlikte güne uyandı. Rüzgarın esintisiyle
ağaçlarının dallarını sallaya sallaya esneyerek gerindi. Güneş pırıl pırıl
ufukta tam karşısından doğuyor, onunla arasında masmavi bir deniz çarşaf
gibi günü karşılıyordu.
Dedi ki, “Ben ne güzel bir yerdeyim, önüm masmavi bir deniz ve her gün güneş
bana gülümseyerek gün başlıyor.”
Gökyüzünde küme küme bulutlar pamuk yığınlarını andırıyordu.
Martılar çoktan uyanmış gökyüzünde dans ediyorlardı. O sırada dağ bir de
baktı ki, eteklerinde bir minicik fare denize doğru yürüyor.
“iiiiiiihhhh , bu da ne? Bu küçük fare benim manzaramı şimdi neden
bozuyor?”
Onun oradan bir an önce gitmesini istedi ve şöyle bir titredi.
Tepeden aşağıya doğru bir kaç taş hızla yuvarlanmaya başladı. Fare sesi
duyunca hemen bir yüksek kayanın üstüne sıçradı ve oraya yerleşti. Düşen
taşlarda ona hiç bir zarar vermedi. Farecik de başladı denizin güzelliğini
seyre…
Ara ara atlayan zıplayan balıklar denizin duruluğunda küçük halkalar
oluşturuyordu.
Deniz dağın sıkıntısını anladı ve dağa seslendi:
“Neden böyle bir günde bir küçük fare için mutsuzluk oyununa başlıyorsun ki?
Bak ben dümdüzken balıklar da benim duruluğumu bozuyorlar. Ben onlara
kızıyor muyum? Biliyorum ki onlar bensiz ben onlarsız olamayız. Sen de
seninle birlikte yaşamak zorunda olanlara kollarını açmalısın. Güneş hiç
bulutlara bozuluyor mu? Benim ışınlarımı engelliyorlar diye kızıyor mu?
Kabul et gerçeği, herşey bir şeylerle bütün aslında. Fark ve güzellik de
burada. Bu sayede hergün ayrı bir şey öğretiyor bize; her gün ayrı bir ders
veriyor. Sen iyisi mi sadece SEYRET, SUS ve DİNLE.”
Dağ denize sordu:
“SEYRET, SUS ve DİNLE? O da ne demek?”
Deniz, “Bak… Seyrettiğinde güzellikleri göreceksin… Sustuğunda kendinden
başkalarının söylediklerini duyabileceksin…
Dinlediğindeyse onlardan öğrendiklerini uygulama fırsatı bulabileceksin…”
<===koşar Adim Aşk===>
KOŞAR ADIM AŞK
Karanlıkta koşar adım,
Yarama merhem aradım,
Yıllar geçti bulamadım,
Diner sandım dinmedi yâr.
Kabuk için yakma özü,
Unuttum ben bir çok sözü,
Yüreğimi yakan közü,
Söner sandım, sönmedi yâr.
Estim bahar yeli gibi,
Döndüm durdum deli gibi,
Ağrı’dan kar seli gibi,
İner sandım inmedi yâr.
Sevmeseydim seni keşke,
Bu bendeki hâl bir başka,
Deli gönlüm bir gün aşka,
Kanar sandım kanmadı yâr.
Ararken ben, sende beni,
Unutmuşum canda teni,
Bir gün olur gönlüm seni,
Anar sandım anmadı yâr.
Kalmadı başka durağım,
Başka bir gayem, ereğim,
Düşer aşka şu yüreğim,
Yanar sandım yanmadı yâr.
Yemin ettim kaç bin kere,
Uçup gittim yükseklere,
Gönül kuşum bir gün yere,
Konar sandım konmadı yâr.
Şu gönlüme kurdun pusu,
Ne ekmek verdin, ne de su,
Yüreğime yâr kokusu
Siner sandım sinmedi yâr.
Yeşermez otlar bağında,
Çiçekler açmaz dağında,
Temmuzda çöl sıcağında
Donar sandım donmadı yâr.
Çekildim artık yolundan,
Zehir akıyor dilinden,
O zehri kendi elinden,
Sunar sandım sunmadı yâr.
Boş duruyor gönül tahtım,
Sevmem artık, buda ahtım,
Bir gün olur kara bahtım,
Döner sandım dönmedi yâr.
VE SONRA
Yalan imiş her şey yalan,
Bir sen varsın bende kalan,
Aşk mı arar seni bulan,
Şu kalbimi aç ta bir bak,
Hakk yazıyor sadece, Hakk!
ALİ ÇAM
Vurgunum Sana…
Her sözün kurşun sitem olsa da,
Satır araların ahla dolsa da,
Bahçemdeki güller susuz kalsa da,
Biricik sevgilim tutkunum sana..
Hatamı anladım inan pişmanım,
Hırsıma,kendime feci düşmanım,
Şunu bil ki geçmedi sensiz hiç anım,
Biricik sevgilim hasretim sana..
Beş harfli adını yazdım uzaya,
Haykırdım aşkımı sonsuz fezaya,
Bu defa dönüşüm kalmaz kazaya,
Biricik sevgilim yangınım sana..
Geçilir her şeyden,geçilmez yardan,
Bir yar ki daha saf,bembeyaz kardan,
Uğrunda vazgeçtim nice diyardan,
Kar tanem,nur tanem,vurgunum sana..
Dr. Turhan KARADAĞ
1 Kasım 2004
Ne Senİnle,ne Sensİz…
Bak gülüm, söylemistim sana
Ne seninle, ne sensiz olmuyor iste
Duymadan gözlerimden anlasana
Sevginin atesi sönmüyor iste
Yanimda olsan yakiyor tenin
Uzaga gitsem, dinmiyor hasretin
Her an kulagimda, gitmiyor sesin
Anlatmaya dilim varmiyor iste
Kimi zaman alevlenir küçük yüregim
Bazen de tutup nehirleri serperim
Bu kararsizlik da, bu umut da benim
Gözlerim baskasini görmüyor iste
Sende baslayanlar, sende bitecek
Ruhum hep seninle, bedenim ölecek
Bu cosku sonsuzlukta sürüp gidecek
Senin sevgin olmadan ölünmüyor iste.
Irem ÖZYURT
Akıl ve Duygunun savaşı
Buyuk bir savas alanidir insanoglu
Iki buyuk ordunun
Iki buyuk imparatorlugun,
Insanlik tarihi boyunca savastigi bir alan
Insanlik tarihi boyunca insanin kendisi ile yaptigi en buyuk savastir bu
Hep sorulan ve cevaplanamayan sorulardir savas alaninda carpisan
Cevabi aranan:
Savasi kazanan ne kazanacaktir
Ve kimin kazanmasi gerektigidir
Bir yanda akil imparatorlugu
Diger yanda duygu imparatorlugu vardir
Duygu imparatoru savasi kazanmak lazim der.
Insan duygulari ile sever duygu ile guzellik katar yasama
Sevgi ise amactir insan hayatinda
O zaman biz kazanmaliyiz der duygular imparatoru
Atilir hemen akil imparatoru
Insan sevebilmek icin yasamak zorundadir,
Beslenmek, kendini korumak zorundadir
Yasam yoksa nasil olur sevgi,
Nerde olusur sevgi yasam yoksa
Bizim varligimizdir insana nasil beslenecegini
Ve nasil yasami surdurmesi gerektigini ogreten
Biz her zaman daha oncelikliyiz bu yuzden der akil imparatoru
Itiraz hemen yukselir duygu imparatorundan
Ama bizim varligimizla ogrenir insanoglu paylasmanin erdemini
Duygulardir insana yardimlasmanin guzelligini gosteren
Cevabi hazirdir akil imparatorunun
Ama akil olmazsa paylasilacak ne olusabilir ki
Ve akil olmayinca ne icin yardimlasma olacaktir
Ama der duygu imparatoru
Ben ruhun varligiyim onun sozcusuyum bensiz ne olabilirki
Akil imparatoru gulumser ve
Bende ruhun farkindaligiyim benle insan gorur varligini
Benle farkina varir dunyanin isleyisinin muhtesemligine
Algilamak benle olur der duygu gorup algilamamak neye yararki
Ama gormeden neyi algilayabilirsin ki der akil
Bu savas surer gider
Iki tarafta bir galibin olmayacagini gorur
Zeka bilgesine danismaya karar verirler kazanan orda belirlenecektir
Gulumseyerek karsilar onlari zeka bilgesi
Bu savasin yenileni yoktur olmayacaktir der
Olmamasi lazimdir zaten
Ne yapalim diye sorarlar iki ordunun imparatoru
Akil imparatorunun guclu oglu ile
Duygu imparatorunun zarif kizini evlendirmektir tek care der zeka bilgesi
Onlarin cocugu ikinizinde birlesimi olacaktir
Ve insanoglunu yonetmeye en iyi aday o dogacak cocuk olacaktir
Insanoglu ne zaman kararlarini duygu ile aklin kesistigi noktada verir
O zaman dogruyu bulur
O zaman dunya da dogruya yonelir
Ve insanoglunun savasi der zeka bilgesi
Ancak insanin icindeki bu savasi kazanmakla biter
Ve bu savasin kaybedeni asla olmaz….
Bilinmeyenlik üçgenidir aşk…
insan bir bilinmeyenlik üçgenidir aslında…
çoğu zaman ne kendini ne de başakasını anlayabilirsin…
beynin durur…
sadece O vardır aklında!
çoğu zaman konuşmakta istemezsin kimseyle..
ama eğer oysa seninle konuşmak isteyen kapılarını açarsın ardına kadar,tıpkı;siyahın sonsuzluğa açıldığı gibi…
hep istersin ki o konuşsun sen dinle!
bakmak istersin yüzüne saatlerce..yorulmadan,sıkılmadan,bıkmadan ona onu
ne kadar çok sevdiğini haykırmak istersin!!
stersin ki; seni anlasın seni olduğundan daha çok sevsin…
o olmaz çoğu zaman yanında…hayaliyle avutursun kendini
duyabilirsen sesiyle…
aşk budur işte!!!
o olmadığı zaman bile yanında olmasa bile sevginden 1 gr bile azalmadan onu
delice sevmek!!!
aşk budur işte!!!
onun hasretiyle özlemiyle yanmak tutuşmak!!!
aşk budur işte!!!!
onu sevdiğin için gurur duymaktır!
o sana acı verse bile hiç durmadan son hız sevmeye devam edersin!!GERÇEK AŞK BUDUR İŞTE!!!
Aşki Inkar Edenler
Uzun zaman önce belki boyle insanlar yoktu.. herkes aşkın akıllı bir iş olduğuna
inanır, herkese aşık olur ve mutlu mesut yaşardı. acı yoktu, ayrılık yoktu. ama
zaman geçtikce insanlar gördü ki en büyük aşklar bile kirletilebiliyor. sağlam bir
zemine bile dayandırılan güven adı verilen kurulması çok zor olan kuleler bile
ihanet ve yalan depremleriyle tuzla buz olabiliyor. ve insanlar düşünmeye başladı.
ve sorular sordular;
hayatlarında kaç kez aşık olacaklardı? aşk bu kadar basit birşey miydi? aşk biter
miydi?
ve insanlar düşündüler. aşık insanların davranışlarını izlediler. dikkatlice
baktılar ve gördüler ki aşık olduklarını söyleyen insanlar bile sonunda yalnız
kalabiliyorlar, terkediyorlar ve terkediliyorlardı. daha sonra tekrar aşık(!)
oluyorlar ve aynı duyguları tamamen farklı birine karşı hissettiklerini
söylüyorlardı. burunlarının ucundaki gerçekleri görmüyorlar ve belli ki kendilerini
kandırıyorlardı. söyledikleri tamamen lafta kalıyordu.
ve karar verdiler.
aşk kutsal birşeydi ve bulunması çok zor birşey olmalıydı. aşk öyle birşeydi ki
bulunduğunda hiç bitmeyen, gittikçe güçlenen bir duygu, bir mucizeydi belki de..
kısacası akıllı insan işi değildi. akıl varken aşk olmamalıydı çünkü aşk varken akıl
yoktu. aşık insan herşeyden vazgeçerdi hatta ölüme bile giderdi. akıllı insan işi
değildi.
dünya değişti.. artık insanların bazıları akıllarını kullanmaya ve yaşadıkları her
ilişkiyi aşk olarak adlandırmamaya başladılar. aşık olduklarını iddia eden insanlar
bunları ne kadar kınasa da onlar vazgeçmediler ve akla ikna olup aşkı inkar
edenlerden biri oldular..
Farkında Değilim
Bu gece yine yalnız dolaşıyorum
Bir ben birde uzanıp giden ıslak yollar
Önümde öyle bir kıvrılıyor ki
Beni götürdüğü yerin farkında değilim
Dalgalar bu gece ne kadar hırçın
Sanki onu da sevdiği terk etmiş
Kayalara öyle bir vuruyor ki
Beni ıslattığının farkında değilim
Bulutlar bu gece kapkara
Yağmur damlalarına kızmış gibi
Zemine öyle bir vuruyor ki
Kurtarmaya çalışıyorum farkında değilim
Bulutların arasından bakan tek bir yıldız
Sanki oda sevdiğini söyleyemiyor
Öyle bir derleştik ki
Şafak sökmüş farkında değilim
Ahh! Birde sen varsın
Derdini bilemediğim, çare bulşamadığım
Öyle bir çekip gittin ki
Seni unutmuşum farkında değilim
Tazedir AşK
Biliyormusun, anılar hiç bozulmamış yüreğimde
Hatıralar nereye gitsem seni yaşatıyor
Ruhum bedenime sımıyor
ve sen gittin gideli yüreğime kar yağıyor
Ellerim sana üşüyor
Ayaklarım soğuktan buz tutuyor
Bedenim sevgi ateşi içinde
ama sen gittin gideli yüreğime kar yağıyor
Dağlar yol vermiyor bana
Gitme, ne için gideceksin
O seni hiç anlamadı diyor
ve sen gittin gideli yüreğime kar yağıyor
Gene kabuslar görüyorum
Kan, ter içinde uyanıyorum gecenin bir yarısı
Hiç yalnız olmuyorum, yanımda annem oluyor
ama sen gittin gideli yüreğime kar yağıyor
Denizle arkadaşım hala
Hep ona bakınca gözlerini hatırlıyorum
Hayatıma SON ver, diye ona sarılıyorum
Ben arkadaş katili olmam diyor
ve sen gittin gideli yüreğime kar yağıyor
İşte böyle geçiyor benim hayatım
Yıldızlara sevdalı, doruklara aşık
Unutmadan, istedin zaman gelebilirsin
Anıların hala taptaze içimde duruyor
Çünkü sen gittin gideli yüreğime kar yağıyor
O Gemi
Yıllar önce bu limandan kalktı o gemi
İçinde kalbimi taşıyordu sanki
Dalgalarla yarış ediyordu giderken
Biraz daha gidiyor hep biraz daha
Kalbim kopmuş gidiyordu sanki
Geçen her dakika yerinde bir sızı
Sanki göğsümden çıkıp gitmişti
Biraz daha acıyordu hep biraz daha
Yıllar geçti o acı dinmedi içimde
Nasıl dinsin ki, kalbim uçuvermişti yerinden
Bir gün döner diye arıyordu gözlerim
Biraz daha acıyordu hep biraz daha
Derken bir sabah uyandığımda yoktu
Evet o acı gitmişti, ne oldu, neden
Yoksa geri mi geldi, bir mutluluk muydu bu
Biraz daha sordum hep biraz daha
Gelmişti yıllar önce giden o gemi
Limanda öylece harap duruyordu
Çok sevdiği dalgalar yormuştu onu
Biraz daha bakındım hep biraz daha
İçinde yoktu yıllar önce benden götürdüğü
Ama gözlerimde bir sevinç vardı
O çok sevdiği dalgalar yıpratmıştı onu
Biraz daha eskimişti hep biraz daha…
İntiharın öyküsü
Ne kadar da soğudu hava
Demek kar yağıyor bahara
Şu uçup gidenler umutlar mı?
Yoksa bacaklarımı ısıtan
Bileklerimden akan kan mı?
Ya sen sevgili…
Acaba düşünüyor musun beni?
Bak ne hale geldi sevgi
Damarlarıma sığmadı
Dışarı taştı aşk-ı ilahi
Hani ağlayamıyorum demiştim ya
Gözlerimdeki yaşlara kanma
Yine ağlamıyorum aslında
Sadece özlemine dayanamayan
Göz yaşlarım koşuyor sana
Sen de ağlama sakın
Hem gördün mü hiç
Ağladığını
Güneşin
Ağlarsan kızarır gözlerin
Boşver bozulmasın güzelliğin
Kanım kaynıyor sana demiştim de inanmamıştın…
Bak ne kadar sıcak kanım işte sonunda kanıtladım
Gördün mü?..
Ne kadar da hızlı çarpıyor kalbim
Dikkat et yüzüne sıçramasın
Seni de yakar sonra alevlerim
Bak gülümsüyorum yine
Sırf sen yanımdasın diye
Gözlerinden damlayan inci taneleri de ne?
Yoksa ağlıyor musun?
Sulu göz sen de
Ağlayacak ne var ki
Sanma bileklerimdeki jilet kesiği
Onlar aşkımızın bedeli
Onlar zalimlerin diş izleri
Havada iyice soğudu Kış bu sene erkenci
Üşüyorum ısıt beni
Son kez olsun sarıl hadi
Yoksa korkuyor musun??
O kanlardan korkma
Darılırım sonra
O kan tertemiz içilesi
Onlar ölümün bahanesi
Artık ben sabredemeyeceğim
Kızma tamam mı? şimdi sende sabır sırası
Merak etme hem
Kulaklarımda ikimizin şarkısı
Biliyorum yapmazsın ama
Ben yine de söylüyorum
Seni sevdiğimi unutmayasın…
Gurbet Denen Sinsi DüSMaN
Ac,acikta birakmayan,
Insanlari strese bogduran,
Kurdu köpege güldüren,
Gurbet denen sinsi düsman,
Ana,babayi ezdiren,
Kardesi,kardese küstüren,
Ocaklari bir cirpida söndüren,
Gurbet denen sinsi düsman,
Sirtimizdan inmeyen,
Emegimizle büyüdükce büyüyen,
Yüzümüzü bir gün bile güldürmeyen,
Gurbet denen sinsi düsman,
Nesilleri yozlastiran,
Vatanlarini unutturan,
Dinlerinden saptiran,
Gurbet denen sinsi düsman,
Cazibenle insanlari cezbeden,
Yapistimi,yakadan cikmayan,
Silkindikce icimize isleyen,
Gurbet denen sinsi düsman,
Elbet bir gün devran dönecek,
Önümüzde diz cökecek,
Ettigin yanina kar mi kalacak,
Gurbet denen sinsi DÜSMAN…!!!
Karanlık Deniz…
Şimdi seni düşünüyorum, biliyorsun
Aklıma ellerin geliyor önce
Yağmurlu birgün hatırlıyorum
Islanmış bir serçe kuşu hatırlıyorum
Durup durup ölümü hatırlıyorum
Alnıma bir ışık vuruyor karanlıkta
Sonra alabildiğine bir sessizlik başlıyor
Alabildiğine bir deniz
Alabildiğine kum
İçim ürpertilerle dolu
Karanlık denizlerin ortasında
Seni düşünüyorum
Hani denizin insanı deli eden maviliği
Nerde o güneş parıltıları nerde
Göremiyorum ama duyuyorum
Yaklaşan fırtına sen olmalısın
Bu rüzgar senin hayallerin olmalı
Senin ümitlerin
Senin arzuların olmalı
Bütün karanlıklara razıyım
Yalnız uzaklarda, çok uzaklarda
Bir gemici feneri yanmalı
Bu korkunç ağırlıkları kim koydu başıma
Bu marşandiz trenleri nereye gidiyor
Ben bir katran deniziyim artık
Dalgalarım iri kayaları döver durur
Bütün yaratıklar derinliklerimde kapkara
Ne bir seven var beni
Ne bir anlayan bulunur
İçimde çalkalanan bir dünya
Kulaklarımda karanlığın uğultusu
Ve gözbebeklerimde korkuların en büyüğü
Bir büyük dünyada yalnız kalmak korkusu
Ölürsem korkudan öleceğim
Düşen yıldızlar gibi
Batan gemiler gibi yalnızlığım
Sisli şafaklar doğar ufkumdan
Kör bıçaklar bilenir düşlerimde her gece
Kirli bir güneş kahreder dalgalarımı
Bir çamur yığını sıvanır yüzüme
Gitgide artar yalnızlığım
Sonra duyarım iliklerimde sabahın olduğunu
Bir yosun parçası kımıldanır, gerinir
Bittiği yerde başlar yalnızlığım
Pusulalar işlemiyor artık
Yıldızlar yol göstermiyor
Rüzgar bile ihanet etti bize
Bir saçların vardı deli divane olduğumuz
Bir saçların vardı
Bir saçların vardı
Alnına düşerdi akşamları
Hiç değilse yaşadığımızı bilirdik hayal meyal
Nefes aldığımızı
İnsan olduğumuzu bilirdik
Saçların bizi kurtarırdı düştüğümüz girdaplardan
Bizi bir derinlerden yeryüzüne çıkarırdı
Her telinde mevsimleri seyrettiğimiz
Varlığını en büyük mutluluk bildiğimiz
Bir saçların vardı
Bir saçların vardı deli divane olduğumuz
Şimdi bütün gün üstüme yağmur yağıyor
Bütün gece kar
Yalnızlığın tam ortasındayım artık
Yalnızlık kadar
Bilsen nasıl üşüyorum
Al şu ellerimi ısıt biraz
Ya da al götür bu soğukları
Bu yağmurları
Görmüyor musun beni öldürecekler artık
Beni öldürecekler diyorum sana
Geçmiş gelecek bütün yıllarım
Bütün umutlarım senin olsun al
Beni bu karanlık denizlerde bırakma
Ümit Yaşar OĞUZCAN
benim öteki yarımsın
düşünüyorum da bitanem,
sen yokken de yaşıyordum.
küçük şeylerden bile,
kolayca mutlu oluyordum.
sen geldikten sonra,
iki kişilik yaşıyorum.
ve yaşamaktan,
iki kat keyif alıyorum.
anladım ki sen,
benim öteki yarımsın.
beni tamamlayan
biricik aşkımsın.
düşünmek bile istemem,
eğer bir gün gidersen,
ben kendime gelemem,
ve yeniden sevemem.
onun için bitanem,
sımsıkı sarıl bana.
ve sakın beni bu hayatta,
birbaşına yarım bırakma.
Gecenin Ayak izLeri
kalınca gecenin bir yarısı yalnız başıma,
yine sen geliyorun aklıma,
sesin, gülüşün, kırılışın…
huzur değil hüzün doluyor odaya.
o kadar uzak ve ulaşılmazsın ki,
teslim oluyorum çaresiz boynubüküklüğüme.
ve gece boğuyor beni,sensizlik büyüyor içimde.
bir sözün geliyor aklıma gülümsüyorum;
gece ve yine gece, sabahım olmuyor.
ben yasak duyguların girdabında çırpınıren,
sen masum uykulardasın biliyorum.
gece üstüme geliyor iyice;bunalıyorum,
bilmiyorum kaçıncı sigaradır üstüste yaktığım.
yine de sabahtan umudum var ama,
belki de bir iki güzel sözünü duyacağım telefonda.
GiTTiN
Ben o bakışa aldandım
O bakışa yanıldım
Ben o gülüşe inandım
O gülüşe kandım
Tenin tenime değdiğindeysede
Dünya benim sandım
Ben bu sevdaya
Bu ömrü adadım
Ben aldandım
Ben kandım
Ben yanıldım
Ben hiç bitmeyecek sandım
Ben o bakışla doğdum
O dokunuşla yaşadım
Sen gittin
Bittim,tükendim,yaşlandım
Ben bu sevdaya
Bu ömrü adadım
Seninle doğdum,
Seninle yaşadım,
Sensiz yaşlandım..
Öyle bir sevdaydıki,
Ben hiç bitmeyecek sandım
Yoksun tadımda yok
Yoksun adımda yok
Yoksun aklımda yok
Sen canım
Sen diğer yarım
Sen umutlarım
Sen haykırışlarım
Sen korkularımdın gittin.
Geçmişi bir güne sığdırıp
Anıları bir torbaya doldurup gittin
Gittin
Gündüzüm geceye döndü
Gittin yeşilim gazele döndü
Gittin neşem hüzne döndü
Ben o bakışa aldandım
O gülüşe kandım
Unutmadım,Unutamadım,Unutmayacağım..
Ben bu sevdayı öylesine büyüttümki
Ne yaparsan yap kurutmayacağım
:::ilk Aşkimdi:::
Bu benim ilk aşkımdı
İlk aşık oluşum
Başımı yatırıp uzaklara
İlk yalnız kalışım
Yollarına çiçek serdim
Gelir de sever diye
Kim canını vermez gülüm
Böyle içten sevgime
Beni böyle sensiz
Beni böyle yarsız
Beni böyle yarınsız koyma
Yar
Ne demek ayrılalım
Ne demek inanmıyorum
Benim sevgim
Dağlardan da yüce
Denizlerden engin
Tek sen mi acı çektin
Bu ayrılıktan
Tek sen mi hasret çektin
Sabret diyorum kendi kendime
Sen de sabret sen de
Bir tanem
Beni böyle sensiz
Beni böyle yarsız
Beni böyle yarınsız koyma
Yar
Şiir Yaşamdır… Şiir Duygudur…..
Derdim baska
sanmaki derdim günesten ötürü
ne cıkar bahar geldiyse
bademler cicek actıysa
ucunda ölüm yok ya…
hoş, olsada korkacakmıyım
günesle gelecek ölümden
benki
her nisan bir yas daha genc
her bahar biraz daha asıgım
korkarmıyım?
ah dostum derdim baska
ORHAN VELİ
Yolumuzun Adi Sevda…
bir yolun iki yolcusuyduk seninle
menzilimiz yoktu
bir deli ırmak gibi bulduğumuz her koldan akar giderdik
ve aslında birbirimize akardık biz
sözcüklerimiz rehberi oldu yolculuklarımızın
“aşk” derdik, yemyeşil bir ovanın ortasında bulurduk kendimizi
“yürek” derdik, bir dağın tepesinde kayadan kayaya atlardık çocukça
“ahhh, ayrılık” derdik, sığınacak bir kulube arardık uçsuz bucaksız bozkırda
kendimizce özgürdük
bizi kısıtlayan ne varsa soyunup arkamızda bırakmıştık
utanmadık bu çıplaklıktan
sırrımız yoktu birbirimizden saklayacak
bazen bir masal kahramanı olduk, kaf dağını aştık
anka kuşunun kanadına oturup yeryüzüne baktık
söylenmemiş ne varsa, yüreğimizde sakladığımız ne varsa hepsini söyledik birbirimize
en gülünmeyecek şeye bile güldük delice
kahkalara yükledik sevdamızı
her gülüş aşkımızın ilanıydı aslında
biz yalnızdık ama binlerce tanığımız vardı
kim görse bizi, kim baksa yüzümüze anlıyordu içimizden dışarıya taşan sevda coşkusunu
bazen başka hayatların bize yüklediği nefretleri kustuk birbirimize
isyanımızı haykırdık
sonra durulduk
sarılıp saatlerce öylece kaldık
gözyaşlarımızı özgür bıraktık
geceyi de sevdik, gündüzü de
yağmurda ıslandık, hayıflanmadık
karda üşüdük, şikayet etmedik
bir yudum sıcak kahve olup aktık içimize
bir dokunuşla ısıttık birbirimizi
ama en çok güneşe tutkunduk biz
her hücremizde ışığı hissettik
her sabah aynı güne uyanmanın
her akşam aynı uykuya dalmanın o müthiş bahtiyarlığını tattık
yolculuk sürüyor hala, aynı yol üzerinde olmasak da
sen bir yolda, ben bir yolda yürümeye devam ediyoruz hala
biliyoruz ki tek başına da olsak bizi taşıyan yollar kesişecek bir yerde
karşılaştığımızda ne sen ne de ben yorgun olacağız
aynı enerjiyle tutuşup el ele, yine vuracağız kendimizi yola
çünkü bitmez bizim yolculuğumuz
çünkü yolumuzun adı sevda…
Hayati Iskalama Lüksün Yok Senin!
Hayatı ıskalama lüksüm yok benim…..
Düşünürken niye diye, çıkıverdi karşıma…. böyle işte!….
HAYATI ISKALAMA LÜKSÜN YOK SENIN!
Bir aşk için yapabileceğin herşeyi yaptığına inanıyorsan ve
buna rağmen hala yalnızsan için rahat olsun.
Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur!!!
Ve bütün çabaların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan
başka hiçbir işe yaramayacaktır. Sen kendini paralarken o her zaman
bahaneler bulmaya hazırdır… Çünkü o zaten ayrılığa hazırdır…
Hani ağzınla kuş tutsan “Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?”
gibi bir soruyla bile karşılaşabilirsin.
Yeter kendinde suç arama….
İki ucu keskin bıçaktır bu işin… Yaptıklarınla değil de
yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman…
Dürüst davranmış olman bile yanlış gelir karşındakine…
Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi halin cezanda
indirim sağlamaz. Sen “Ama senin için bunu yaptım” derken;
o “şunu yapmadın” diye ceza verecektir. Ve ne söylesen
karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır.
Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın…
Özledin, içtin, ağladın, bekledin, güldün, şarkılar söyledin,
düşündün, şiirler yazdın… “Peki o ne yaptı?” deme…
Herkes kendinden sorumludur aşkta.
Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa
bu onun sorunu. Bir insan eksik yaşıyorsa aşkı ve bu eksikliği
bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa, sen ne yapabilirsin ki onun için? Senin hayatı ıskalama lüksün yok. Onun varsa, bırak
o lüksü sonuna kadar yaşasın… Sen bu dünyaya bir kere gelenlerdensin…
Her zamanki gibi yaşayacaksın sen…
“Acılara tutunarak” yaşamayı
öğreneli çok oldu…
Hem ne olmuş yani,
yalnızlık o kadar da kötü birşey değil.
Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki…
İşte dostların, epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor…
Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu?
Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip
yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana…
Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin
ve biliyorsun aslolan YÜREKTİR…
Yürek sesi nedir bilmeyenler
ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini Unutma!!!
Yaşadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte…
Sen yeter ki koru yüreğini
ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu…
Elbet bitecek güneşe hasret günler…
ve o zaman kutuplarda yetişen
cılız ve korkak bitkiler değil!!!
GÜNEŞİN ÇİÇEKLERİ DOLDURACAK YÜREĞİNİ…
Ölürsem seni unutur muyum !
Nedir bende seni böyle yücelten ?
Ölümüne sevmem mi , ellerin olup gitmen mi ?
Nedir beni küçük düşüren ?
Karşılıksız sevgim mi , bensiz olmayı bilmen mi ?
Mutluluk derler aşka sevgiye
En güzel duyguymuş sevmek bir şairin mısralarında
Seni sevmek acı çekmek benim duygularımda
Aşkım acıya dönüştüyse , tek kurtuluş ölmem mi ?
Anladım ki kurtuluş yok seninle olan anılarımdan
Çalıp götürmüşsün kendini sensiz yaşadığım zamanlarımdan
Çivi çiviyi söker , hangi çivi dolduracak kalbimdeki boşluğunu ?
En doğrusu ne sence ?
Duygular kalpte birleştiyse ; kalbimi yerinden sökmem mi ?
Kadir TOK
Bir Demet Hüzün Biraktin Bende!..
Bana her bakışın aşk bulaştırdı üzerime,
senin için umutlar büyüttüm çocuksu düşlerimde,
sana gelirken yüreğimde umut vardı.
şimdi bir demet hüzün bıraktın bende…
ilk yıkılışım değil bu,ilk hayal kırıklığı,ilk kaybediş değil.
mavi bir göğü olmadı hayallerimin,
sen yüreğimi çaldın hırsız gözlerinle.
bana kaldı hayat denilen intihar,
bir demet hüzün bıraktın yüreğimde…
oysa ben avuç avuç sevgi topladım yürüdüğün yollardan.
görmedin sana titreyen dalı,
yollarına serdiğim gençliğimin üzerine basıp geçtin…
sen mahrem düşlerimi çaldın benim.
dar günlere saklanmış umutlarımı,el gün için biriktirilmiş tebessümlerimi,
biliyorsun,herkesin saklanmış bir yarası vardır hayatta..
sen bütün yaralarımı sattın çarşı-pazar,
zaten yaralıydı yüreğimde,bir de sen…
bir demet hüzün bıraktın bende…
söyle neden?neden beni katladın üçe dörde?
yüze beşyüze neden böldün beni?
bir han gibi kilit vurdun yüreğime,
neden bir demet hüzün bıraktın bende…?
belki de ucuz kahramanlar gerek sana,
ben yüreğimi bir kartvizit gibi yakamda taşımam ki…
cebimde bozuk para değildir ki aşk…
bir yanım çocuk masumluğudur bu yüzden,
bir yanım baba merhameti…
ben seni gerekçesiz ve neticesiz sevdim.
ve nasıl sevmişsem seni,böyle dolu dizgin,
ulu orta,öylece hüzne belenmişim işte!
bir demet hüzün oldun bende…
sen çocuksu düşlerimin katili,
başı sonu belli bir cinayetin meçhul maktülü.
üşüttün beni ateşlerde,yağmurlarda yaktın.
hüzün oldun…
bundan sonra ihlal ediyorum yürek yasalarını
ve ilan ediyorum.
gülüm!sen bir demet hüzünsün yüreğimde büyüttüğüm…
bak senin için şiir doldu gözlerim,şairce ağlayacağım.
madem ki;söndürdün lanbaları,
o zaman yakma!karanlığına alışacağım…
kapandı kapılar
Yollarında esiyor rüzgar
Dönülmez ayrılığı anlatıyor
Ardımda bıraktığım izler
Benden ah birşeyler taşıyor
Gülgelerime sığınan
Yalnızlık kanıyor
Hüznüm bir söğüdün dalında ağlıyor
Yanına çağırma gelemem
Kapandı kapılar birbir ardıma
Yanıyor gemilerim ah geri dönemem
Gülüşü yiten anılarda
Acıyı resimler ah anlatıyor
Bahara ne kaldı ki şimdi
Her mevsiminde kar yağıyor
Gülbahar Uluer
Ben Yalniz Seni Sevdim
BEN YALNIZ SENİ SEVDİM
Kapıyı anahtarla açmayı sevmiyorum
Zili çalmalıyım ve sen açmalısın kapıyı
‘’Hoş geldin canımmm..’’ deyip boynuma sarılmalısın
Uzun uzun öpüşmeliyiz kapı aralığında,
Elelele tutuşup içeri yürümeliyiz
Sen biçırpıda sıralamısın;
Belki de üçü önemli otuzbeş kırk haberi birden
’’Sular yoktu bütün gün biliyormusun’’
Demelisin mesela.
’’Yemeği ocakta unutup yakmamışmıyım pilavın dibini
Sonra da tüpgaz bitti alay eder gibi’’ demelisin mesela.
Adları da saçları gibi hep birbirine benzeyen ortaokul arkadaşların
Çatkapı yapmış olmalı aniden ve öğlen.
Annen aramış yakında geleceklermiş
Bana da selam söylemişmiş olmalı mesela.
O kadar işinin arasında,
Camları da silmiş serinmiş olmalısın.
Eskilerini eskiciye verdim,o eski mintanlarını filan demelisin
Pilastik leğen, mandal bi de faraş almış olmalısın karşılığında
Bi gündüz yayınında faydalı en az on şey öğrenmiş olmalısın
Çıkmayan lekeleri kolayca çıkarmaya
Şarap şişelerini kolayca açıp,
Boş şişelere mumlar damlatıp dekor yapmaya
Bi ton faydalı şeyler
Ben mutlaka; ’’yaaaa öylemi olmuş’’
Diyeceğin haberler varmeliyim sana
Süratle beni kızdıracak bişeyler yapmalısın
Ben zaten seni kızdıracak bisürü şey yapmış olmalıyım dışarda
Gözüme bakıp anlamalısın yediğim herzeleleri
Sen anlamazlıktan gelmelisin hepsini
Yüzlememelisin yine de
Usulca utanmalıyım
Anladığını anlamazdan gelmeliyim
Anladığını anladığımı anlamamalısın
Bu böylece sürüp gitmeli bi vakit
Ben yine herzamanki gibi, yarın rejim yapmaya
Spora başlamaya, sigarayı artık bırakmaya karar vermeliyim.
Sen bikaçgüne kadar bi iş bulup artık çalışmaya,
Bi ev bulup oraya geçmeye
Hayatına bi çeki düzen vermeye, karar vermelisin
’’Çay koyyyy’’ yapmalı, yine ben hatırlatmalıyım
Radyo yine tuhaf şarkılar çalan bi gavur kanalına ayarlı olmalı
Televizyon yine senin kanallarına kilitli
Ve kül tablaları, çay tabakları yani
Firar etmiş olmalı ortalıktan yine
Gözlerinde güzellikten başka
Güzellikten başka bişey yokmuş gibi
Sıkıntı yüklü, soru yüklü bakışları görememeliyim
Sevgimin büyüklüğü herşeye yeter sanmalı
Hiçbi bunaltını anlamayacak kadar dangalaşmalıyım
İkide bi sözlerini kesip,çocuksuluğunu
Saflığını, yalınlığının sularını kurutup
Ciddi, akarlı, kerametli konulara davet etmeliyim seni.
Ve bigün….
Bigün çekip gitmelisin evden
Gitmenle anlamalıyım;
Bu ev sevdasız olana bol gelir,
Yürü yürü bitmez koridorlar
Evin manzarası karanlığa göz kırpar,
Bu evde tek başına yaşayanlara, köpekler bile havlamaz bahçede
Çay pişmez, yemek yenmez
Sigaranın bile tadı kaçar
Dışarda itiş kakış kalabalıklarda yiter gider evin sahibi
Kendini arayıp arayıp bulamaz
Merhabaların da anlamı kalmadığından;
Kimselere selam verip alamaz
Denizde,karada,yatakta;
Hiçlik solukları alıp verir
Bi şiirin dizeleri okunur kitaptan
Şair sankimde bilmiş gibi;
’’Düşmesin bizimle yola
evinde ağlayanların gözyaşlarını
boynunda ağır bi zincir gibi taşıyanlar,
çekilsin yolumuzdan kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar’’
yazmıştır.
Şiire de, şaire de, yaşama da kızılır
Kapının önüne gelinir
Alışkanlık icabı kapı çalınır
Yalnızlık pusuya yatmıştır içerde
Duyar, ama açmaz kapıyı
Neden sonra hatırlarsın
Anahtarını çıkarırsın
Kapıyı anahtarla açmayı sevmiyorum be…
Yalnızlığımı sevmiyorum
Ben yalnız, ben yalnız seni, yalnız seni
ÇOK… VE ÇOK….VE ÇOKKKKK…
SEVİYORUM!…
Biten Bir Aşkın Can Damarını Kestim Ben
“Zaman içindeki acıyı yıkayacak”
“Acı zamanla yıkılacak…….”
Sonunu bildiğim hayat oyunlarına tutanak yazdım yine….
Payıma düşen ihanetleri aklamak,yazgımı teselli etmek düştü yine bana..
Ben gittim,ben çizdim isminin üstünü….
Yalnızlık durağının istasyon şefi,kalbime,
Ben verdim emiri,ben istedim sonu görmeyi…
Bitecek bir şeydi biliyorduk,,,,,
Korkuyorduk biçilmiş sonları giyinmeyi,
Umursamıyorduk,mutluyduk….
Güçlüydük,sözüm ona cesurduk her ikimizde…
N e çok sözler veriyorduk,gideceğimizi hesaba katmadan günün birinde…
Yalanlar söylüyorduk,pembe yalanlar….
Düşler kuruyorduk,gelecek adına…
Kucağımıza alacaktık kızımızı dört yıl sonra ….
Sen öyle çok kaptırmıştın ki kendini….
İnanıyordun anlattığın masallara,benim gibi…
Bir gün –gideceksin—dedim,
–Asla,gidecek biri varsa o ben değil sen olacaksın—dedin,
diğerleri gibi…..
Her güzel şey bitmeye mahkumdu aslında,
Kavuşamayacaktık,yazdığımız mutlu masalda….
Gerçek günün birinde dikilince karşımıza,
Sert bir yumrukla,dağıldık…
Anladık ki,
Bitmeye Mahkum bir aşkın can damarının kesilme vakti…
Sen suçu bana yıkmaya,kendini haklı çıkarmaya çalıştıkça…
Anladım ki,
Hayatımda ki tüm hikayelerin sonu aynı bitiyor..
Biten bir aşkın can damarını kestim ben…
Sense, susarak uğurladın beni senden..
Sen beni sevmedin
Ben sevgimi rüzgarlara verdim,
Sen nefesinle kalbine gömdün.
Ben bir düş gördüm,
Sen düşlere düşmedin.
Ben aşkın sarhoşluğunda,hüzünleri gül gördüm
Sen gördüğüm gülleri,hüzünlerde öğüttün.
Ben karanlıklarda,aydınlığın yolunu beklemeyi bildim,
Sen karanlıklarıma aydınlığını çok gördün.
Ben seni sevmeyi sevdim,
Sen beni sevmedin,sevilmeyi sevdin.
kırmızı…….
Neden ağlarsın sevdiğim,
Neden susarsınız hey siz,ben daha ölmedim ki..
Ben daha ölmedim ki,
Daha şafak yuzbeşte meşke daldi cilekeş
uyku gec gelir nobette uyuma yok!..
..
Ben daha sigaramı bitirmedim ki..
Yak tertip şu sigarayı,dostum
sen niye susuyorsun
ben daha gitmedim ki,
saçmalamayın bir soğuk metal,
bir kahpe düşman mı öldürecek bu Türk’ü
beni ağlarsanız siz öldürürsünüz…
benim yanımda hep güçlüydün anne ben o kadar acın arasında seni hiç ağlarken görmedim güçlü kadın
bak anne bana hep kırmızıyı yakıştırırdın.şimdi neden konuşmuyorsun..
ben bu bayrak için öldüm anne hiç pişman değilim…
ölüm korkutmuyor beni
sana kavuşamamak yakar bu kalbi
şimdi göklerdeyim leyli,son ayrılıktan önce ağlıyorum…bulutların üzerine..
ve ilk yağmurda düşecek ellerine ….
maviyi gökyüzüne bağışla
sarı güneşin olsun,
beyaz bırak yeni gelnime
yeşil,gözlerine yakışır sevdiğim
kırmızı bayrağıma,
şehitlik de bize…………
Ne Olur Bir Sabah
Ne olur bir sabah kapım çalınsa,
Açınca gülüşün içime doğsa,
Belki bir meyhane birazda rakı,
Sen türkü söylesen ben eşlik etsem…
Bakmayın çekilen perdelerin aydınlık oluşuna bu şehirde,
Renk renk desenlerine kanmayın,
Saklısında kimbilir kaç yüreğin bu ayrılıkları var,
Kimbilir ardına kadar susmuş bu ömürleri,
Paslanmış ne çok kapı bekler,
Hasretin gibi çarpıyorum kapıları,
Soluk soluğa kendimi atıyorum sokağa,
Taşlarında izmaritlerini ezdiğim kaldırımlar,
Sicin bir yağmur altında,
Bir yanıtım yoktu seni soran açelyalara,
Bir meyhane bulur beni,
Beyaz keteni kirlenmiş masalar,
Yorulmuş bir rakı alır beni,
Kalbime seni sorar,
O an duracak zannederim bu gevezeyi,
Sol kolumda bu aşkın uyuşmuş ağrısı,
35 lik ne ki,
Meyhaneci 70 getir,
Tek başına gitmiyor bu zıkkım,
Kavunun tadı zehir,
Sen yoksun boynu bükük saatlerde,
Bu akşam dürüyenim kalaylı gitmiyor be abla değiştir şu bandı,
Bu ne sevgi bu ne ızdırap,
Zavallı kalbim ne kadar harap,
Çalmıyor artık,
Öyle ya çoktan göçmüş Abdullah Yücel,
Geceye su gibi dökülse sesim,
Bizimle hüzünlü şarkılar gülse,
Ellerim elimi bulsan sızım,
Kalbimden kalbine çiçekler koşsa,
Geceye su gibi dökülse sesim,
Bizimle hüzünlü türküler gülse,
Ellerim elimi bulsan sızım,
Kalbimden kalbine çiçekler koşsa,
Ne olur bir sabah kapım çalınsa,
Açınca gülüşün içime doğsa,
Belki bir meyhane birazda rakı,
Sen türkü söylesen ben eşlik etsem.
gece yarısı ve öylesine yazıyorum…..
sadece hayalini bırak bana
yıldızlar kadar uzak,şarkılar kadar yakın olsun……
melekler kadar saf ve senin kadar güzel olsun…
aşkı gözlerinden satın aldım ben..
iadesi yasak,garantisi yok…
bildiğin her acıyı öğret bana
gelen senden acı olsa da
yaşat beni…
sensiz hiç bir şeyin tadı yok…
ben sana hüküm giymişim…
firar yasak,idam yok..
sonsuza kadar sana mahkum…
toprağım sen ol….
seni atsınlar naaşımın üstüne avuç avuç,
sen sar beni mahşere kadar…
“sen de vefasız çıktın sen de hayırsız çıktın.sen de vicdansız çıktın
adın batsın…”
hani nerde ellerin!!!
sıcaklığın nerde…
Artık gözyaşım ıslatıyor yanaklarımı,
kapatamıyor karanlık gözlerimi,
hissetmiyor yüreğim acıyı…
gülmüyor bu çehre…
Hani Bir An Gelir…
Hani bir ân gelir… Ve söylenmez sözler söylenir olur!
…..
Hani bir ân gelir…
Mutluluk pembe bir ipek mendil gibi savrulur loş odada!
…..
Hani bir ân gelir…
Bir ân gelir…
Hani bir göz bir göze gelir.
Hani, öyle bir ân gelir ki;
En “gelinmez” yollarla en “varılmaz” yolların, senle ben arasındaki yarda boyun büktüğünü görürsün…
Bu yar; iki yâr arasıdır! ..
Her yar iki yâr arasıdır! ..
Ve üstelik;
Yaralar yara benzer,
Her yar yaraya benzer!
Yar başında duruşum;
Yâre nâraya benzer! …
Halbuki gök yerin…
Halbuki gök yarın…
Halbuki gök yârin içindedir bu mesafelerde! ..
…..
Veya gök, mavi bir hançer gibi dalıvermiştir de toprağın içine; şimdi toprak, kendi içindeki kocca bir yarayı yâr bilmiş… Kendini parçalayan kooskoca bir yar başına türbedar olmuştur! ! !
Halbuki hep…
Hep iki yârdır;
Bir yar başında duran…
…..
Her yar, yâri gördüğüm rüyadır! ..
Yolun biri gözlerinden başlaar senden içeri gider; diğeri gözlerimden, benden içeri…
Bir yar oluşur her yârin arasında kalan boşlukta! ..
Ben, yarın bir duvarı olup sana bakarım bu yandan… Sen yarın bir duvarı olur, o yandan bana bakarsın! ..
Ve en derinimden gelip en derinine gidebilecek olan yol ile, en derininden çıkıp en derinime inebilecek olan gökkuşağı “bakışlarımızda” kopar! ..
Biz, sarılmadıkça…
…..
Yarlar kaldıkça yârlar arasında! ..
Hani bir ân gelir…
Ve söylenmez sözler söylenir olur!
…..
Hani bir ân gelir…
Mutluluk pembe bir ipek mendil gibi savrulur loş odada!
…..
Hani bir ân gelir…
Bir ân gelir…
Hani bir göz bir göze gelir…
Hani bir ân gelir…
Bir ân…
Bakışlar düğümlenir;
Bütün yarlar silinir,
Sıra söylenmezlere gelir…
duygu gemisi
Gökyüzü üzerindeki karabulutları dağıtmıştı,
Gece boyunca yağan yağmurdan eser kalmamıştı.
Etraf muhteşem toprak kokusuyla doluydu.
Çiçekler bir başka güzeldi bugün
Kaldırımlar bir başka bakıyordu insanlara
Simitçi çocuklar da neşeliydi bugün
Hergün ağlarken gördüğümüz,
Küçük yaşta hayatın acısını yaşamış,
Üzerlerine giyecek birşey bulamayan,
Akranları okula giderken,
Sokakları arkadaş edinmiş çocuklarda neşeliydi.
Ağaçtaki kuş enfesti.
Belki de hayatının en tatlı nağmelerini mırıldanıyordu.
Güneş tüm bu güzelliklere önderlik yapıyordu.
Kent de bayram havası vardı bugün.
Dalgalar coşmuştu denizde,
Martılar özgürlüğe uçuyorlardı.
Liman eşsiz günlerinden birini yaşıyordu.
Bir gemi vardı limanda
Deryaya açılmak için sabırsızlıkla bekleyen .
Bu limandan daha önce de gemiler yol almıştı
Lakin hiçbirininin gidişi böyle olmamıştı
Kimbilir belki de ilk defa böylesi görülüyordu.
Acı,hüzün ve sevinc biraradaydı
İnsanlar vardı birbirini selamlayan,
İnsanlar vardı sevinçten ağlayan,
İnsanlar vardı duygularını paylaşan.
Hepsinin bir amacı vardı.
Bu gemiyle yol almak,
Uçsuz bucaksız okyanuslarda.
Hayır bayram değildi bugün
Veda şarkıları da söylenmiyordu
Tufan hiç değildi
Bu gemiye binmek için,
Neşeli olmak gerekmiyordu.
Yufka yürekli olmak da…
Öfkeli insanllarda vardı sırada
Her türlü duyguyu paylaşan digerleri gibi
Rotayı duygular belirleyecek
Gittiği yerlere duygu sağanağı götürecekti
Hep duygu olacaktı taşıdığı
Gittiği yerler…..
Hedef…duyguydu!
Sonsuz yaşamak güzellikleri,
Sevinci ve kederi
Sınırsız yaşamak hayatı
Böyleydi amaç…
Böyleydi yaşam…
Artık zaman gelmişti
Gemi yavaş yavaş yol alıyordu
Geride kalan yok gibiydi
Boşluğa el sallanıyordu
Gemide biri vardı..
Gözlerini ufuktan ayırmayan.
Hayır!
Geriye el sallamamıştı
Arkasına dönüp bakmazdı.
O, hep ileriye bakmıştı
Ufkun arka yüzünü görmeyi çabalamıştı.
1 erkeğin 1 bayandan beklediği
Kız dediğin yıLdız gibi oLacak gibi olucak..
Çok yakın gibi dursada çok uzak oLacak
Yere öle sağlam basıcak ki, her adımında herkes dönüp bakıcak..
Bakımlı we kibar olucak, gülümsemeyi de bilicek süzüLmeyi de;
yeri geldi mi öle bi gürliycek ki yer gök inliycek..
Ama durulduğu zaman en derin denizlerin sakinliği gözlerinden okunucak,
herkesi kendine hayran bırakıcak..
kelimeleri tane tane seçicek, konuşurken herkes susup onu dinliycek..
En uçuk mekanlara da girebilicek öz güweni olucak; yeri geldiğinde sokakta da içecek içkiyi yeri gelince barda ..
Sana ilgisini hiç eksik etmiycek; onun için dünyada bi tek sen olduğunu göstericek..
Sana bakarken gözleri parliycak.. Korkmiycak hiçbişeyden, istedi mi
koparıp almasını bilicek..
Sewdi mi tam tamına sewicek seni, kanının son damlası bile senin için akıcak..
Sewdiğini söledii zaman, o söz ağzından diil kalbinden dökülücek..
Öle bi güwen wericek ki sana; dünya çökse onun kanatları altında
rahat olucanı hisediceksin..
Gözlerin bi tek onu görücek, gözleri bi tek sana bakıcak,
sonsuza kadar seni sewiceini biliceksin, anlatabilicek sana..
Ona çiçek deil çiçek bahçeleri alıcaksın, onunla olman öle mutlu edicek ki seni,
sana sarıldığında kalbinin sesini duyucaksın..
Çok iyi bi eş we anne olacak; ailesi herşeyden önce gelicek..
We sen biliceksin ki, ewde “O”nu varlığının olması, we kapıyı açtıında “O”nu görmenin
zewkini hiçbişey tattıramayacak sana..
aLışma bana
Alışma bana,ne yapacagım belli olmaz, bugün varım, yarın birden yok olurum…
Dokunma bana, kapanmamış yaralarla doluyum, canımı acıtma bi yara da
sen açma…
Sevme beni, yogun duygularımda kaybolursun, tutuştururum…
İsteme beni, yasaklarla bogusursun, engellerle doluyum…
Çözmeye çalışma sakın, seninle karışır iyice kördüğüm olurum…
Anlama beni, ben kendimi anlarım, ben böyle mutluyum…
Aşkı yaşatmamı isteme asla, ben aşka yıllardır inanmıyorum…
Güveniyosan kendine inandır beni aşkın varlıgına,sonucunda öyle bi aşk
yaşatırım ki, vazgeçemezsin, tutkun olurum…
Yıkabilirsen duvarlarımı, sakın bırakma beni, tüm tutkularım ve
gücümün arkasında, hala minik bir çocugum, büyütemezsen kaybolurum..
Sana Dokunmak Mücizeydi
Sana dokunmak bir mucizeydi, seninle olmaksa bir mucizeyle yaşamak..
Gün geceye döndüğünde seninle olmak öyle güzel ki. Bütün bir gece seninle aynı
havayı solumak, dinlediğim şarkılarda seni bulmak. Gündüzümde insanlar,
mücadele, kavgalar, çirkinlikler var belki ama gecemde sadece sen ve ben… Belki
bu yüzden geceyi sevişim. Sadece sana ait gecelerim, tıpkı kalbim gibi…
Dün gece yine uzandı elim telefondaki tuşlara. “Aradığınız numara
kullanılmamaktadır” Gülümsedim ve iletilemeyeceğini bile bile defalarca mesaj
gönderdim. Her “iletilemedi” raporunda sanki “Buda geçecek. Geçecek değil mi
Can'ım?” cevabını okudum…
Aradım seni. “Ulaşılmaz” olduğunu bile bile aradım seni. “Ulaşılır” olsaydın
keşke. Keşke biraz daha çok gülebilseydik yaşamın bize yaptıklarına.
Keşke “Sen”
yine yanımda olabilseydin. Keşke şu iç çekmeler olmasaydı. Acı olmasaydı keşke…
Keşke… Keşke… “Keşke” kelimesini bilmese, ögrenmeseydik.
Hayata tek bagimdı askin… Gelirdim yanina sokulurdum… Tüm dertlerden ,
kederlerden uzaklasirdim gözbebeklerinde kendimi gördügümde… Nerden
bilebilirdim
ki bir gün o gözlerde kaybolacagimi… Umutlarımın, hayallerimin, sevgimin,
beklentilerimin, inançlarımın yok olacağını… Nerden bilebilirdim ki; o
seyretmeye doyamadığım gözlerinde ölümün beni beklediğini…
Oysa ben ayrılığı hiç düşünmezdim. Aklıma gelmezdi sensiz sabahlamak.
Sen varken
fark etmezdim mevsimlerin döndüğünü. Meğer ellerime kar yağabilir, gözlerime
bulutlar değebilirmiş. Sen benim mucizemdin. İşte o mucizeye dokunmak, aslında
seni sonsuza dek kaybetmekmiş. Bunu da öğrendim…
Aradım seni Can'ım. Ulaşılmaz olduğunu bile bile aradım. Seni henüz özlemiş de
değilim, yanlış anlama beni. Ne zaman özlerim bilmiyorum. Hâlâ benimlesin ve
hâlâ gecelerim senin; tıpkı kalbim gibi…
Canım Sevdiğim Yüreğim
> CANIM, SEVDİĞİM, YÜREĞİM.
..
> Bu duvarlar yetmiyor bizi ayırmaya bilesin…
> Bu parmaklıklar, bu demir kapılar, bu hava, inan…
> Bazen bir yumrukta yıkacak kadar güçlü,
> Bazen bir serçe kadar güçsüzsem, bir nedeni vardır…
> Hangi zorluğu yenmemiş insanoğlu.
> Hele taşıyorsa içinde bu insanca sevgiyi.
> Güzel günler zorlu duraklardan geçer sevdiğim.
> Damla damla birikiyor insan. Damla damla sevgili…
> Bir gün akıp gideceğiz hayata…
> Duvarlar yıkılacak, açılacak bütün kapılar bilesin.
> Benim yüreğim sensin şimdi, seni vurur durur…
> Ve yine damla damla çoğalıyorsun içimde.
> Yılmaz GÜNEY
Platonik
Birtanem,
seni güneş ve ay gibi
gökyüzüne asmışım.
Sabahları sen,
öğlenleri sen,
akşamları yine sen.
Gözlerim hapsolmuş,
çiğ düşen zamanlarda gözlerine.
Her köşe sen, her yön yine sen.
Bir ağ gibi örülmüşsün beynime
başı boş kalmış odamın sessizliğinde.
Geçmiş sen, gelecek yine sen.
Şu anda sen gökteki tuttuğum yıldızımsın.
O kadar yakın, bir o kadarda uzaksın ki..
Uzanan elimin rüzgarından,
sanki hemen kaybolacaksın serap gibi.
Sanki hemen kavuşacak dalgalar gibi elime
karanfil kokan saçların,
dudakların, yanakların ve
anlayamadığım o gözlerin.
Seni güneş ve ay gibi
gökyüzüne asmışım birtanem.
Sabahları sen,
öğlenleri sen,
akşamları yine sen.
Beni bana geri ver
Hiç tutmadığın tutamadığın
Ellerimi
Sana baktıkça eriyen
Gözlerimi
Sevmediğin nedenini bilmediğim
Bir nedenden dolayı
Hiç sevemediğin
Yüreğimi…
Beni bana geri ver
Yoktum zaten hayatında
Hiç olmadım
Uzaklaştın
Dar ağacına astın bedenimi
Uçurum kenarında
Ölmekle yaşamak arasındaki
O ince çizgi gibiydi
Beni sevmekle sevmemek…
Ne sevdiğin belliydi ne sevmediğin
Beni bana geri ver
Kim bilir belki severim yine
Alırım sendeki beni
İbret olsun diye cümle aleme
Öylesine acı böylesine karşılıksız bir sevdanın
Uçurum kenarında
Ölmekle yaşamak arasındaki
O ince çizgi gibi nasıl bir yanılgı olduğunu
Anlatırım duysunlar bilsinler diye
Ya da seni umutlarıma eker
Başka bir zamanda
Başka duygularla
Yeniden biçerim…
O yüzden beni bana geri ver
Zamanın koyununa bıraktım her şeyi ve seni
Zaman her derde deva olduğu söylenen
O zaman her şeyi unutturur belki bana
Haberin olsun
Seviyorsam
Nasılsa öyle yaşanacaktı
Söylenecek bir bahane hep vardır
Ha bugün yalnız
Ha günün ötesi
Seni sevmek
Beni harcamak olmayacaktı
Sana yüklediğim anlamları
Senmişsin gibi düşünme
Aldanırsın.
Sen o anlamlarla
Sadece bende varsın
Ben seviyorsam
Sen bahanesin
pınar gözlüm
ah pınar gozlum
tasiyamam
sen olmazsan
yasayamam
çaya karanfil katardım kattım
zarif yürüyüşünü
inceden telaşını
çaktırmadan göz yaşını katardım kattım
sen benim o canımsın
bu gidiş hangi gidiş
bir daha döner misin
hayatın tuzağına düştük
sevginin uzağına
al ger beni bin yıllık çarmığına
yorgun bedenimi taşla
toprağına götür beni
hüznünle birlikte göm beni
bağışla
şimdi bir aşka ağlıyorum
azrail den koparıp getirdiğim
acılı bir aşka
gideli ilk defa çay demliyorum
içine karanfil katıyordum
içemiyorum
usulca ağlıyorum
al götür beni
gittin ya gittin işte
hiç aklımdan geçmeyen şeyler geliyor aklıma
çalışıp o kurduğumuz sırça saray
yıkıldı işte
gittin ya gittin işte
bir ormancı türküsü kaldı benliğimde
birde birde acıyı ikiye katladığımız
denizine küsmüş bir martı gibi
dalgalar üstüme üstüme geliyor
ahh pınar gözlüm
suç ortağım
bu yarayı taşıyamam
sen gidersen yaşayamam
bu senin yaptığın korsan bir eylem
her şeyi dağınık bırakıp aniden çekip gitmek
bu sabah cebimdeki bütün paraları
mendil satan çocuklara dağıttım
ah pınar gözlüm her şey ters duruyor bu evde
yerdeki kilim
odadaki halı
pencereler kapalı
hiçbir şeye dokunamıyorum
dön dön sevgilim
sensiz yapamıyor
ŞiMDi SeN GiDiYoRSuN Y@ HeRKeZ S@N@ BeNZeYeCeK
Tüm kalabalığını al, gel şimdi,
şu anda.
En çocuk bakışını,
en içten sevmelerini al, gel,
yoksa ağlayacağım.
Gecenin bu kör saatinde,
çıkıp sokaklara,
seni nasıl özlediğimi haykıracağım.
Gördüğüm, baktığım
tüm pencerelerin
ışıkları yanacak birer-ikişer….
ASK İKİ KİŞİLİKTİR
Değişir yönü rüzgârın
Solar ansızın yapraklar.
Şaşırır yolunu denizde gemi
Boşuna bir liman arar.
Gülüşü bir yabancının
Çalmıştır senden sevdiğini,
İçinde biriken zehir
Sadece kendini öldürecektir.
Ölümdür yaşanan tek başına
Aşk, iki kişiliktir.
Bir anı bile kalmamıştır
Geceler boyu sevişmelerden
Binlerce yıl uzaklardadır
Binlerce kez dokunduğun ten.
Yazabileceğin şiirler
Çoktan yazılıp bitmiştir.
Ölümdür yaşanan tek başına
Aşk, iki kişiliktir.
Avutamaz olur artık
Seni bildiğin şarkılar.
Boşanır keder zincirlerinden
Sular, tersin tersin akar.
Bir hançer gibi çeksen de sevgini
Onu ancak öldürmeye yarar.
Uçarı kuşu sevdanın
Alıp başını gitmiştir
Ölümdür yaşanan tek başına
Aşk, iki kişiliktir.
Yitik bir ezgisin sadece,
Tüketilmiş ve düşmüş gözden.
Düşlerinde bir çocuk hıçkırır
Gece camlara sürtünürken.
Çünkü, hiç bir kelebek
Tek başına yaşamaz sevdasını.
Severken hiçbir böcek,
Hiç bir kuş yalnız değildir.
Ölümdür yaşanan tek başına
Aşk, iki kişiliktir.
Vazgeçmemeliyim Senden
Sana anlamlar yüklemeliyim
Tadılmamış, bilinmemiş
Tomurcuklar getirmeliyim dallarına.
Sen öldürsen de beni kışları
Baharları başkasına versen de
Vazgeçmemeliyim senden.
Sana ışıklar getirmeliyim
Bozulmamış, koklanmamış
Masallar anlatmalıyım saçlarına.
Sen incitsen de beni sözlerinle
Şefkatimi küçümsesen de
Bırakmamalıyım seni.
Sana ırmaklar getirmeliyim
Yüzülmemiş, kirletilmemiş
Denizlere ulaştırmalıyım ellerini.
Sen görmezlikten gelsen de
Sevgimin karşılığı var zannetsen de
Düşündürmemeliyim seni.
Sana sağlıklar bulmalıyım
Söylenmemiş, yazılmamış
Tazelikler açtırmalıyım yollarına.
Sen bilmezlikten gelsen de
Günahlarını bana yüklesen de
Vurmamalıyım seni.
Sana oyuncaklar almalıyım
Yapılmamış, oynanmamış
Düşler bulmalıyım geleceğine.
Sen hazırlıksız yakalansan da
Gözyaşlarını savunmasız bıraksan da
“Ben artık büyüdüm” desende
Ne bırakmalı, ne düşündürmeli seni
Vurmalarına izin vermemeli.
Ben kimim biliyorsun yavrucuğum
Saçlarını düşünmeliyim.
Düşlerinin yollarını hazırlamalı
Tüm kapıları açık tutmalıyım.
Sana imgeler yüklemeliyim
Ve seni sevmeliyim bu halinle
Vazgeçmemeliyim yüreğinden.
Bu bölüme uygunmu bilmiyorum ama bu şiir bir öğretmenin öğrencisine yazdığı şiir hoşuma gitti ve paylaşmak istedim
Ömer Hayyam – Aşk
merso gönderdi: “
Ezeli sırları ne sen bilirsin ne de ben
Bu muammayı ne sen okuyabilirsin ne de ben
Perde ardında sen ben dedikodusu var amma…
Perde kalktı mı ne sen kalırsın ne de ben
Ey dünyanın işinden haberi olmayan sen yoksun
Dünya esen yel üstüne kuruldu..
Varlığımız iki yokluk arasındadır
Çevrendekilerde hiçdir sen de bir hiçsin
Medresede söz vardır tekkede de hal
Fakat bu aşk sözden de dışarıdır halden de
İster şeriat müftüsü ol ister şehir vaizi
Aşk mahkemesine gelindi mi dilsiz kesilir
Bugün zevk etmek elindeyken zevkine bak
Yarını düşünmen beyhude bir heves
Bir çok kişiden arda kalanlar
Sana da kalmayacak sen de göçüp gideceksin…
Ömer Hayyam”
Sen Geldin,Sensiz Kahrolurum
Birazdan akşam olacak bir tanem,
Yalnızlık aç kurtlar misali,
Üstüme çullanacak.
Ve ben çaresizlik içinde,
Kör sağır gecelere tutsak,
Adına şiirler döşeyeceğim.
Özlemim daha bir büyüyecek içimde,
Gözlerime selli yağmurlar yağacak.
Dudaklarımdan hüzün şarkıları dökülecek,
Yarım yamalak,
Ve bir kez daha,
Seni sensiz yaşayacağım…
Gittin
Zindan olan bu sehir kaldi,
Gittin,
Bana yanlizlik kaldi,
Tuttugum ellerinin sicakligi,
Ellerimde hala parmak izlerin kaldi,
Kalbimde özlemin,
Bana yine soguklar kaldi,
Üsüyorum birtanem,
Bana gecmek bilmeyen riya dolu günler kaldi,
Gittin,
Bana yine hasret kaldi,
Sensizlik beni zincirlere vurdu,
Bana prangalar kaldi,
Çok özledim, çok çok çok,
Bana seninle dolastigim,
Sensiz yollar kaldi,
Kalbimde askin,
Senin için hizli hizli,
Atan kalbim kaldi,
Bu beklentilere isyanlarim,
Bana yine karanliklar kaldi,
“Seni Seviyorum” demenin,
Verdigi mutlulukla birlikte,
Kalbimde hissettigim,
Senin kalp atislerin kaldi,
Sevgilim,
Gözlerimde gözlerin,
Senmissin gibi sarildigim yastikla,
Bana yine seni isteyen bir ben,
Bana yine seni isteyen bedenim kaldi…
Sunay Akın – Çukur
Bilerek mi yanina
almadin giderken
basinin yastikta
biraktigi
çukuru
Güveniyordum
oysa ben sevgimize
vapur iskelesi
ya da tren istasyonundaki
saatin dogrulugu kadar
Beni senin gibi
bir de annem terketmisti
ki göbegimde durur
onun yoklugundan
bana kalan
çukur
Sunay Akin
Sen Gel
belki anlatılır,belki anlatılmaz,
bu karamsarlığın nedeni.
unutmaya yüz tutmuşken,
neden tekrar aklımdasın
gecelerimde,gündüzümdesin,
özlemek değil bu
güzel olan bir kaç anı anımsamak
ama gözleri yaşlı ama kalbi buz kesmiş,
şimdi sensizliğe yelken açmışken,
neden haber getiriyor kuşlar?
neden ağaçlar tatlı tatlı fısıldıyor adını,
dün ilk kez uyuyamadım
sensizliğin ardından,
gözlerim karanlığın içinde,aydınlığını aradı,
birde akşam rüzgarı eşlik etti yalnızlığıma.
belki o an sesini duysam
kendimi uykunun derinliğine bırakabilirdim..
herşey,herkes,tüm dünya girdi aramıza,
boş kollarda aradın paha biçilmez mutluluğunu.
bendeki aşkı hiçe saydın,
senin gibi bir dünya servetine kanmadım,
gidipte beş para etmez insanlarla,aramızdaki aşkı öldürmedim..
sen şimdi rahatmısın??
eğlenebiliyormusun sahte gülüşler etrafında,
ya da eğlandirebiliyormusun yalanlarınla.
hala eskisi gibimisin?
hiç mi değişmedin?
biliyorum seni değiştirmeye hiç hakkım olmadı,
günlerce yazabilirim seni,
ya da bir anda silip atabilirim.
ya gelir tekrar koynuna girerim,
ya da sensizliği dost bilir
sarılırım boş bir hayaline
savrula savrula uzaklara göçerim.
sensiz değeri yok geçen zamanın,
içimde senden kalan bir hüzün,
dilimde sessiz adın
kimseler duymuyor artık sen ve beni,
onlarda benimle birlikte alıştılar bu terkedişe.
ne güzel bir resminin olamaması,
kendimi bu şekilde alıştırabilmek herşeye.
aynı şehirde kocaman bir yalan olarak yaşamak,
ve dönüp dönüp karlı kaldırımlara bakmak,
ulaşabileceğim bir numaran varken,arayamamak
ne bileyim
unutmadım mı acaba seni
neden yazıyorum sanıyorsun
sevmesem niye karalayım kağıdı kalemi..
özlediğim bişeyler var,
senden de benden de öte
bir sıcaklık bölsün rüyalarımı
bir nefes ver
birde kokunu bırak ellerime,
sen gitsende kokun kalıyor yastığımda,
itiraf etmeliyim ki özlüyorum seni,
bende bilmek isterdim senin tarafından özlendiğimi,
vede beklerdim kapımı çalışını,
sensizlik vurmadan zamana,
sen gel,
sen gel…..
Victor Hugo – Bakışların
Bir bakışın kudreti bin lisanda yoktur
Bir bakış bazen şifa bazen zehirli oktur…
Bir bakış bir aşığa neler neler anlatır
Bir bakış bir aşığı saatlerce ağlatır.
Bir bakış bir aşığı aşkından emin eder
Sevişenler daima gözlerle yemin eder…
VICTOR HUGO
Murathan Mungan – Gece Nöbeti
Daha az seviyorum seni..
Giderek daha az..
Unutur gibi seviyorum..
Azala azala..
Aramızdaki uzaklığın karanlığında..
Geceler kısalıp..gündüzler uzuyor öyle olunca..
Daha az seviyorum seni..
Kendini iyileştiren bir yara gibi..
Daha az..
Ve zamanla..
Sen geceyi tutuyorsun..ben nöbetini..
Uzak dağ kışlalarında..
Görmüyoruz birbirimizi..
Usul usul sis iniyor..
Kopmuş yollara..
Işığı hafif..uykusu ağır koğuşlarda üzerini örtüyorum senin..
Bir çığ gibi büyüyorsun rüyalarımda..
Sevgilim sevgilim
Yıldızları daha büyüktür bazı gecelerin
Nöbet kadar yalnızken öğreneceksin bunu da..
Artık daha az seviyorum seni..
Unutur gibi..ölür gibi daha az..
Yeniden ödetiyorum kendime
Onca aşkın öğretemediğini..
Kolay değildi..
Yalnızca sevgilimi değil..evladımı da kaybettim ben..
Kaç acı birden imtihan etti beni..
Bir tek gece vardır insanın hayatında..
Ömür boyu sürer nöbeti..
Bu da öyleydi..
İyi ol..
Sağ ol..
Uzak ol..
Ama bir daha görme beni..
Murathan Mungan
İclal Aydın – Oysa
Büyük bir kelimedir. Oysa… İçinde açıklama, kırgınlık, pişmanlık, hayret, küskünlük ve daha bir dolu duygu barındırır.Bazen tek başına koca bir paragrafı açıklamaya bile yeter…
“Oysa” dersiniz…
Oysa;
“böyle değildi başlangıçta,”
“beni sevdiğini söylüyordu,”
“başaracağından emindi,”
“çok güveniyordu kendine,”
“yağmur yağmayacak, bir değişiklik olmayacak, verilen sözler tutulacak demişlerdi,”
“burada olacağını söylemişti;”
“yapabilirim, yetişebilirim, toparlayabilirim sanıyordum,”
“çok uzak değil diye düşünüyordum,”
“başka türlü hayal ediyordum,”
Başına getireceğiniz her “oysa” anlaşılır bir burukluk taşımaktadır okuduğunuz şu cümlelerde…
***
Geçen hafta içi, bir sabah vaktiydi. Ansızın, daha gün doğmamışken açıldı gözlerim yatakta. İçimde nasıl başımdan atacağımı kestiremediğim bir sıkıntı vardı.
Oysa gece rahat yatmıştım yatağa. Yorgundum, uykumu almamıştım tam olarak.
Gözlerim açık, yatakta havanın aydınlanmasını bekledim. Dışarıda yağmur vardı. Evin içindeki yan karanlık daha da sıkıştırdı yüreğimi. Hiçbir sebep yoktu böylesi bir iç daralması için.
Kalktım…
Gün başladı.
Yine herkesin bir derdi vardı işte, her günkü gibi…
Bir şekilde ucundan tutmam gereken, içinde durduğum, kıyısına vurduğum…
Telefonlar, notlar, haberler, yorumlar, gelenler, gidenler.
Hesap isteyenler, hesap kesenler, daha çok isteyenler…
Üst üste, usandıran, tam da günün sıkıntısına uygun dünyevi sökükler…
Derken..
Kafamı dağıtayım diye kütüphanemi yerleştirirken telefon etti bir arkadaşım ve “Attilâ İlhan'ı kaybettik” dedi…
***
Ölüm oracıkta duruyor, kapının kıyısında.
Kimine 80 yıllık bir renkli ömür veriyor, kimini yirmisinde alıyor.
Oysa…
Oysa herkes hiç ölmeyeceğini düşünerek yaşıyor.
Bu yüzden hiçbir yere götüremeyecekleri “taşınmazlar” için diş biliyor, tırnak bileyliyorlar.
Bu yüzden hiç sakınmadan nefret ve öfke kusuyorlar.
Bu yüzden sadece kendilerine bakıyorlar, “iç” lerine hiç göz atmadan…
***
Oysa kısacık hayat.
Kendisine verilenin nasıl alındığını anlamıyor bile insan…
Bugün bir düşünsenize; üç ay önce, beş yıl önce, yirmi yıl önce ne düşlemiştiniz?..
Neler kurmuştunuz, ne çiçekler sipariş etmiştiniz ömrünüzün en güzel bahçesi için…
Görüyor musunuz “oysa” ne yaptınız kendinize?
Hüzün işgalinde yüregim, çünkü sen yoksun,seni düşünmek var. yoklugun canımı öyle acıtıyorki,
parça parça oluyor yüreğim. kalbimin parçalarını
toplamaya çalışıyorum yerden. içimde kopan fırtınaları söyleyemiyorum. sessizleşiyorum. saatlerce bakıyorum seni götüren yollara… kimseye belli etmiyorum savaşımı. yokluğunla savaşmak görünmeyen bir düşmana kılıç sallamak gibi… yoruluyorum, düşüyorum, tekrar kalkıyorum ama sensizliği yenmeyi bşaramıyorum.
enbüyük korkum bu sensizlik, korkularıyla
yüzleşen insanalardan olamıyorum. çünkü sensiz olmayı
yediremiyorum kendime. birkez kabullensem sanki o an
çıkıp gidecekmişsin gibi gelir yüreğimden. oysa
yanımda, hep yüreğimde taşıyorum seni. orada olduğunu
bilmek yaşama, hayata tutunma gücü veriyor.
korkularımla yüzleştimim anda o gücü kaybetmekten
çekiniyorum.
gece uykularım kaçıyor. yanlızlığa isyan
ederek dört duvar odayı sabaha kadar adımlıyorum.
bakamdığım aynalar kırılıyor. binlerce parçası
bedenime saplanıyor. bir sigara, bir sigara daha…
dudaklarımda küfür lezzeti… dumanı savuştururken
tavana sensizlik üzerime çığ gibi yıkılıyor. sonra
hayaller gelip çörekleniyor üzerime. sen, sen ve yine
sen
gözlerimi kapatıp dalıyorum sonsuz senli
günlere, seni öperken soluğum kesiliyor. nefes
alamıyorum sanki. sonra şiddetli bir yağmu başlıyor.
sanki gökyüzü her damlasıyla sana olan sevgimi
haykırıyor. seni seviyorum seni seviyorum, seni çok
seviyorum diye.
bir hayalden bir hayale geçerken sabahı
karşılıyorum. güneş penceremden içeri girerek gecenin
kasvetini getiriyor. hayaller bir sonraki geceye kadar
çekiliyor odamdan, gözlerimden. hayaller gözlerimden
çekiliyor diye kızma sakın!!! çünkü benim günüm hep
seninle başlayıp seninle bitiyor…
Sana Seni Anlattım
Hiçbir hedefin olmadı senin … Öyle çok inanırdın ki kendine …
Hayata aldanmak kutsal bir şölendi senin için … Yaşanmış her şeyi unutarak yani bütün hedeflerini yakarak, gözünün içindeki meleklere bakardın, insanların kederli göğüne. Tarifsiz biriydin yakından bakıldığında … Öyle iyiydin ki bütün oyunlar bozuluyordu sende …
Senin saflığın bütün tarifleri bozuyordu.
Oysa sen kendine güveni
olmayan, kararsız, dakikası dakikasına uymayan bir varlıktın. Bence
hayatın dokusundaki o silinmez laneti görüp de sustuğun için böyle
tutarsızdın.
Bütün felaketlerden kendini sorumlu tutup varlığını siper ettiğin
için o başı ve sonu belli olmayan kötülüğe …
Üstelik alabildiğine güzel ve sevimliydin …! ve sevgi gündelik
yaşam biçimindi senin. Çünkü hiçbir zaman sevgiyi planlamıyordun sen
… Sevgiye karar veremiyordun bir türlü … Elinde değildi, sevgiye
gene de, farkında olmadan maruz kalıyordun sen. Sevgi hiç
beklemediğin yerde, hiç düşünmediğin bir zaman gelip seni buluyordu.
Mahcup olmaktan çok çekinirdin. Çünkü bilirdin ki mahcubiyet
yorgunluktur. Bana gülümseyen, umutlu bir maske taktın. Bana sevecen
sözler öğrettin. Kimsenin kalbi kırılmasın diye bu dünyadan o kabına
sığmayan ümitsizliğe vakitsiz bahar giysileri giydirdin. Eksik
yaşanmış ve hep eksik yaşanacak bahar giysileri … Kendin için
değil, aşkların için değil, sana güvenen, sana dayanan insanlar için
gizledin ümitsizliğini …
Sanki yazgı değişecekmiş gibi hiç durmadan seviştin bu ümitsizlikle.
Zehirlenmesin diye bu incelik, küçük düşmesin diye bu şiir,
üzülmesin diye sana güvenenler hep acıyla seviştin … Kimseye
bulaşmasın diye gördüğün ve yaşadığın cinnet, kimseye onulmaz kötü
yapmasın diye bu dünyanın dokusuna kazınmış lanet … Oysa maske ve
bir hedefin olmadığı için asıl dengeleri bozan sendin. Herkese ait
gibi görünüyordun, ama hiçbir yere, hiçbir kimseye ait değildin ve
olamazdın da.
Onca kalabalığın içindeyken bile birden kayboluyordun. Her şey
kendinden olsun diyordun, aşk gibi, isyan gibi, sevişmek gibi,
hüznün o güzel yüzlü perisi gibi …
İçinden geldiği gibi hareket ettiğin için istikrarı bozuyordun.
Kimse seni anlamıyor ve bu yüzden deli damgasını yiyordun hep. Kimse
seni elde var bir, diye düşünemiyordu. Sen kendini cesur bile
bulamazdın. İçindeki derin merhamet seni gövdene düşman kılan öfkeyi
bile durmaksızın küçük düşürdü. Omuzlarında bunca yük varken
unutulmak istedin, unutturulmak istedin. Zaten doğuştan kanayan
içini, bir kez daha kanattın, bir kez daha, bir kez daha.
SENİN HAYATIN
Sana Seni Anlattım …
Evet Mi?
Nasıl geçirdin, bu bahar müjdecisi güneşli salı gününü?..
Mutfak ve balkon arasında mekik mi dokudun yine, yoksa
kalabalıklardan uzaklaşıp, alıp başını gittin mi bir yerlere?..
Uzaklaşabildin mi, şehirden, caddelerden, yalanlardan dolanlardan?..
Kaldırdın mı başını gökyüzüne, mahzun mahzun baktın mı bulut
tarlalarına?..
Aradı mı gözlerin birisini, ikindi güneşinin indiği ufuklarda?..
“Keşke yanımda olsaydı” dedin mi kahkahalarla güldüğün anda?..
Mangalda pişirdiğin etleri yerken, “o şimdi ne yapıyor kim bilir”
diye düşündün mü?..
Senin ondan daha narin olduğun, o küçücük, beli dar cam bardağına 2
şeker attığın çayını yudumlamak üzere dudaklarına götürdüğün an,
“her an beni düşünen biri var” diye mutlu hissettin mi kendini?..
Yürüdün mü çiçek açmaya hazırlanan meyve ağaçlarının altından?..
Düşündün mü insanların da bitkiler gibi mevsimlere göre hareket
ettiğini?..
Anlayabildin mi hayatın, acılarla-mutluluklarla,
hüzünlerle-sevinçlerle, vuslatlarla-ayrılıklarla güzel olduğunu?..
Eğdin mi önüne, her zaman dik tuttuğun başını, topraktaki
kıpırdanmayı görebilmek için?..
Ellerin cebinde, ayak uçlarını seyrederek yürüdün mü kırlarda?..
Var olmanın ve yaşama azminin resmini gördün mü, onlarca çeşit
börtü-böcek ve karıncalarda?..
Attın mı üzerinden kışın rehavetini?..
Sende nasibini aldın mı, baharın bereket serpiştiren yağmurundan?..
Bir kez daha geçmişi yad edip, yaşadıklarından ve başardıklarından
dolayı, gurur duydun mu kendinle?..
Ve yavaş yavaş bir düzene girdi mi nabız atışların?..
Derin derin nefes alarak, temiz havayla doldurdun mu ciğerlerini?..
Tazelendi mi ümidin, yüreğin coşmaya başladı mı?.
Yeni bilinmeyenlere doğru yelken açmaya, hazır hissettin mi
kendini?..
Evet mi?..
Hepsine evet mi?..
Öyleyse sen; huzuru bulur, mutlu olur, başarırsın her şeyi…
Ama her şeyi!..
Hayat
Silgi kullanmadan resim çizme sanatına hayat deniyor,
Öylesine güçlü olun ki, hiç bir şey huzurunuzu bozmasın.
Sağlık, mutluluk ve zenginlikler hakkında konuşun.
Dostlarınıza değerli oldukları hissini verin.
Herşeyin iyi yanını görmeye çalışın.
Başkalarının başarılarına kendi başarınız kadar sevinin.
Geçmişin hatalarını unutun ve onlardan yararlanın.
Neşeli davranın ve herkese gülümseyin.
Kuşkular karşısında çok düzeyli,
Öfke karşısında çok olgun,
Korkular karşısında çok güçlü ve
Sorunlar karşısında çok mutlu olun ki, silgiye ihtiyaciniz
kalmasın…
Ve unutmayın;
hayat duygularımızı bastırmamıza izin vermeyecek kadar kısa…
Christian Larson
Zamanin Degeri
Hayat çok hizli geçiyor çooook…Lütfen zamanin degerini
bilin….!!!!
1000 yilin degerini anlamak için
Sene degerini iki hane olarak programlamis olan bir programciya
sorun.
100 yilin degerini anlamak için
El degistirmeye (Handover) tanik olmus bir Hong Kong vatandasina
sorun.
70 yilin degerini anlamak için
Ölmekte olan bir insana sorun.
40 yilin degerini anlamak için
Çölde dolasmis (traveled in the wilderness) bir yahudiye sorun.
7 yilin degerini anlamak için
7 yillik iznini (sabbatical leave) alamamis bir profesöre sorun.
5 yilin degerini anlamak için
Bir daha seçilememit bir milletvekiline sorun.
1 yilin degerini anlamak için
Sinifta kalmis bir ögrenciye sorun.
1 ayin degerini anlamak için
Erken dogum yapmis bir anneye sorun.
1 haftanin degerini anlamak için
Haftalik bir derginin editörüne sorun.
1 günün degerini anlamak için
Yevmiyeyle çalisan bir itçiye sorun.
1 saatin degerini anlamak için
Trafikte sikisip kalmis bir soföre sorun
Yarim saatin degerini anlamak için
Bulusmak için bekleyen asiklara sorun.
1 dakikanin degerini anlamak için
Uçagini kaçiran adama sorun.
1 saniyenin degerini anlamak için
Bir kazadan sag çikan kisiye sorun.
Saniyenin 10 da 1 inin degerini anlamak için
Olimpiyatlarda gümüt madalya kazanan kitiye sorun.
1 milisaniyenin degerini anlamak için
Sehri karanliga gömen bir elektrik (power) mühendisine sorun.
1 mikrosaniyenin degerini anlamak için
Pentium makine almis olan birine sorun.
1 nanosaniyenin degerini anlamak için
Yeni terfi etmis bir dijital devreler designerina sorun.
1 pikosaniyenin degerini anlamak için
Birçok patentin sahibi olan analog devreler designerina sorun.
1 femtosaniyenin degerini anlamak için
Nobel Ödülü kazanmis fizikçiye sorun.
“SENSİZLİK”
GECELER BANA SENİ HATIRLATIRDI
SENSİZ YALNIZ ODAMDA
MUTLULUĞU HAYAL EDERKEN,
ASLINDA YALNIZLIK BİLE BANA SENİ ANLATIRDI
YÜREĞİM SENİ İSTERDİ,
ELLERİM SENİ ARARDI
AMA BULAMAZDIM
SEN OLMAYINCA NE ELLERİNİ
NEDE MUTLULUĞUMU…
SEVGİM
Anlattıkça kış vuruyor satırlarıma
Anlattıkça üşüyor, anlattıkça ısınıyor yüreğim.
Bugün sardunyalarım da açmadı
Belki de küskün renklere
Ellerimde günah gibi yaşayamadıklarım
Sensiz soluyorum anlayacağın
Mavi mavi ölüyorum
Duyuyor musun, orada mısın,
Var mısın, yok musun?
Bir tek şeyi unutma!
Seni sevdim ben.
Yanarak, yıkılarak
Aklıma her geldiğinde ağlayarak….
Aşk benim hiç Senim olmamış
Varlığınla yokluğun arasında kalmayacağım artık, sadece olmayacaksın. Sensiz kalma ihtimali olmayacak aleyhine kurulmuş cümlelerimin sonunda. Belki birkaç satır arasında unutulacaksın bir müddet sonra. İçimden olmayacak, boş bir kağıdın gölgesine sığınmayacak sana sitemlerim. Hani hep kızardın ya “Konuş konuş konuş” derdin, haykırabilir miyim şimdi korkaklığını. Bıraktığın bu mavi düşleriyle avunan yalnızlığı, artık sahiplenilmeyecek olmanın burukluğunu yaşarken, haykırabilir miyim dersin, susar mıyım, gülüp geçer miyim yoksa …?
Aslında alıştırmalıyım kendimi hiç dönmeyecekmişsin, dönülmeyecek bir yerdeymişsin gibi farzetmeli, unutmalı. Seni hiç tanımamış gibi yaşamımı sürdürmeliyim. Var olduğum her yer aşk(ın) şehri olmalı artık, yeniden sevmenin, sevilebilmenin yeri her yer, zamanı yaşanan ve gelecek tüm zamanlar olmalı benim için. Evet, sayfalardan koparıp bir bir savurmalıyım seni yaşanmış tüm zamanlara, uzaklaşan her adımımla hapsetmeliyim bu anılar sokağına. Kopan takvim yaprakları sensiz geçen günleri saymamalı, bende yokluğunun güncesini tutmayı artık bırakmalıyım. Her yeni güne seni getirmedi diye isyan etmemeliyim. Kabullenebilmeli, hazmedebilmeli, aldırmamalı hatta sana hak verebilmeliyim. Bu satırlarla büyümeye başlamalıyım, sırf seni ve çocuklaşan bir aşkı kolayca unutabilmek için. Zira yoksun. Sanki benim hiç senim olmamış, sanki bizi hiç yaşamamışız, sanki aşk denen o hoyrat şarkıyı mırıldanmış ve sonra yarım bırakmışız gibi. Artık yeni bir şarkı söylemenin vakti, Yaşanmışlığına, yitikliğime hiç aldırmadan,
Sanki benim hiç senim olmamış gibi…
günahsız aşk
Zamansız gözlerini ufka dikişin var ya
Beni benden edişin
Hesap vermeden
Sormadan
Söylemeden sevişin
Buğulu gözlerinde
Bakışların beni bırakır gider ya
Sadece
Sadece sen yokken kendime gelişim
Umulmadık bir yerinde hayatın
Ciğerlerini söküp atarcasına
Kalbindekileri haykıracakmış gibi
Karşımda duruşun
Ve bir kelime bile etmeden
Çekip gidişin
Ve susuşun var ya…
Şakağıma dayanmış bir namlunun
Tetiğini çekmeyişin
Oluk oluk cana hayat veren kanı
Şahdamarda kesişin
Ve beni benden edişin
En yaşanacak zamanında
yaşanmamışlıkların
Çekip gidişin
Ve aşktan ölürken dahi
Sevmiyorum deyişin
Ve günahsız gidişin
Beni günaha sokar ya…
gözlerin
Ve gözlerin aklıma gelir
Ve sözlerin
Gidişin gitmiyor gözümün önünden
Ve izleri derin
İlk değilsin bu senin bildiğin
Ve yine biliyorsun sen en son sevdiğim
Şimdi uzaklardasın
Ben çamlar arasında bir hastane odasında
Ciğerimde bir ince hastalık
İçimde kapanmak bilmeyen bir yara
Ve elimde sanki inadına bir sigara
Biliyorum dönmeyeceksin
Hatta arkana bile bakmaksızın
Gün gelir belki bir yuva kurarsın
Oğlun olursa benim adımı koyar mısın?
Gittin
Dağ gibi sevdamı devirip ardında
Gittin
Allahaısmarladık bile demedin
Sazlar çalınır Çamlıca' nın bahçelerinde
O şarkıyı bir daha hiç söyleyemedim
Şimdi elimde bir bardak çay
Ve dudağımda buruk tebessüm
Kendi kendimi üzmemeye söz verdim
Ve ben seni hayatımın bir musalla taşının
en yakın yerinde sevdim
Bugün
Dün;
Gitti biliyorsun
…Ve aslâ geri dönmeyecek.
Yârın;
Kimler için gelecek
Belli değil…
Söyle !
Bizim için bu gün gibi
Gün varmı ki başka?
Kıymetini bilip, bu günün;
Yarısını ayırsak diyorum aşka!
Rotasız Yürek
Başlıyorum sözlerime,
Gözlerine sitem ile…
Bakışlarından gördüğüm bu kadar mı?
Daha fazlası yalan mı?
Hani o titreyen dakikalar…
Nerde kaldı saniyelerin sessizliği…
Söz verdiğin sahneler,
Vizyonda değilmi şimdi.
İtip kakıştırdığın bu aslan yürek,
İzini kaybetmeyi asla düşünmeyecek.
Senin belirlediğin rotaya doğru
Edebiyen ilerleyecek…
Yanık Kokusu
Yanık kokusu sardı yine içimi dışımı
Yanan sevdam değil
Yanan yüreğimin ta kendisi
Gözlerimde kördüğüm olmuş bir sevda masalı
Hayat süresi dolan
Yaşlı
Yorgun
Ahmak
Sebepsiz bir ömrü çürütmüş
Ve yüzünde hiçbir şey yapmamış,
Olmasına rağmen hayatın tüm kırışıklarını taşıyan
Mahmur bir kadın gibiyim şimdi
Ellerimde başkasına adanmış bir hayatın yükü
Kalbimde başkasına gitmiş bir adamın hiç bitmesin;
gitmesin diye taşıdığım kokusu var şimdi..
Toprak ve güneşin oynadığı oyuna geldim
Elimde kalan;
Elimde kalmayana eşit geliyor şimdi..
Ne acı…
Hayat süresi dolan bir kadının ruhunda
Kaderine mahkum bir rolü tüketiyorum şimdi…
Suyu Tükenmiş Sevdalar
Suyu tükenmiş sevdalar şafağın ayazında
Göz yaşları sele dönmüş efkârın…
Can kafeste kuru bir nefes
Gülün hüznünden perişan bülbül
Yelkovan kuşlarına özgü bir inat
Dökülen kanlara yakılan ağıt…
Bir yudumda içilen rom ateşleri
Otağında kızılca kıyamet kopan aşiret…
Olmadık bir zamanda tükendi gitti
Dar geçitlerde süren yolculuk…
Kim bilir bir sonun başlangıçını
Bir düğün alayının orta yerinde
Bütün fesatlıkları yüzlerinde
Sevmeleri inkâr edilmiş hasret
Ki sabır taşı çatlamış orta yerinden…
Sevgiye adanmış şiirlerde suç
El ele tutuşmuş yüreklerde acı…
Kokulu sandıklarda gül oyaları
Yârin endamında naz süzülüşleri
Siz olmadık hayalleri yıkan güzeller
Bütün kabahat sizde…
Gönül şehrinin yollarında
Baharlara müjde yastıkları dizildi
Begonya kokularında kayboldu nisan
Aramayan kalmadı…
Gün doğmadan karardı asuman
Çeker gider sandılar sevmeleri
Hicran türküleri bile sarmadı yaraları
Ve meyhane çıkışında vurdular sabahı…
Ol gözleri ahu güzel
Vurdu da vurdu…
Adimla nasil berabersem
hacet yok hatirlatmasina seni hatiralarin
bir dakika bile cikmiyorsun aklimdan
kosar gibi yuruyusun
karanlikta bir isik gibi aydinlik gulusun
hacet yok hatirlatmasina seni hatiralarin
uzak uzak yildizlarla cevrilmis kainatin
karanlik bosluklarinda akip giderken zaman
adimla nasil berabersem oylece beraberiz
seninle her saat seninle her dakika seninle her saniye
gonlumuz mutluluga inanmis olmanin gururuyla rahat
koltugumuzun altinda birer dinamit gibi kellemiz
ve sonra her zaman her olumuyle
ayni sartlar altinda kismet olmiyan
gercekleri gormenin aydinligi alinlarimizda
hacet yok hatirlatmasina seni hatiralarin
sen bana kalbim kadar elim kadar yakinsin.
Ne Sanıyorsun
Hangi gönül sana dayanabilir?
Yalnızlığı kolay mı sanıyorsun?
Böyle derdi ancak düşenler bilir
Gurbeti, hasreti ne sanıyorsun?
Bir tek dostun yüzü dünyaya bedel
Hele gülücüğü, bir ömre bedel
Ölüm kaçınılmaz, ayrılık kader
Gurbeti, hasreti ne sanıyorsun?
Engin der, özledim ana-babayı
Gözlerim görmüyor aşkı, sevdayı
Hasretlerim hep burada sılayı
Gurbeti, hasreti ne sanıyorsun?
Bir Hatıra Bırak
giderken bir hatıra
bırak be sevgilim
içinde eski günlerimiz olsun
ikimizin hatırası olsun
baktıkça seni hatırlayım
hatırlayım ki
bu ölümsüz aşkımızı unutmayım
zaten unutmam ama
baktıkça hayalin gelsin
gözlerimin önüne
sessizliği dinledikçe
''seni seviyorum'' deyişin
gelsin kulaklarıma
bana öyle bir hatıra bırak ki
kimse böyle bir şey hayal edemesin
bana öyle birşey bırak ki
onu kimse yaşamamış olsun
bana kalbini bırak
bana sevgini bırak
ölümsüz aşkımızı bırak ki
ben bu dünyada yok olmayım
sevgiyi ve seni unutmayım
bana kendini bırak ki
yalnız kalmayım birtanem
Yemin
Görmeseydi keşke seni gözlerim
Yalan nedir onu bilmez yüreğim
Aşk ateşiyle yanan yalnız bedenim
Seni sevmeye eyledi yemin
Yıkıldı hayalim ümitler yitti
Tertemiz kalbimde sevgiler bitti
Yaşlanan bedeni darbeler yıktı
Sahte sevgi sunan sevgilim gitti
Kokuşmuş dünyada hayale daldım
Kaybolan sevgimi bulurum sandım
Ben nasıl inandım nasılda kandım
Sevgiyi onunla yaşarım sandım
Meğer satılmışım haberim yokmuş
Kokuşmuş dünyanın ipler kopmuş
Yalan sözler bana demek umutmuş
Kahpe sevgililer ne kadar çokmuş
Söyleyecek sözüm kalmadı sana
Görürsen bir daha gelme masama
Osman’ı sevipte sarmazsın ama
Senide sevenler satarlar sonra.
Abarttık
tamam sus artık,
anladık,
abarttık,
anlamadık,
anlaşılmadık,
sus artık,
bu son anlarımızda,
sus artık,
yılandan dilin,
akrepten elin,
sus artık,
bizde insanız,
yeter artık,
sus artık,
en azından,
ben giderken,
saygılı ol biraz,
sus artık,
susmak nedir ,
bilmezmisin sen,
sus artık,
tamam anladık,
sen hiçbir şeye değmezmişsin,
abarttık,
sus artık,
ben gidiyorum,
allah'ını seversen
sus artık…
Aç perdelerini gökyüzüme
Efsunlu saatlerde sıcaklığı vardı ellerinin,
Ben seni seçtim sevgilim,
Matemi olmayan bir bedenden,
Aşkına aşkımı katarak geçtim,
Gördüm ellerinde hüzün,
Bir tutam sevda ile gülen yüzün vardı,
Çocukluğun vardı,çocukluğum gibi,
O masumluğun bana hep yüreğini anlatırdı,
Ve ben özledim seni durmadan sevgilim,
Yokluğuna yağan her yağmurda kendimi,
Aşkına karışan sensizlik bildim,
Durduğum yerde ıslanıyor şimdi gözlerim,
Ben seni seçtim sevgilim,ki sen,
Hasret çeken gecelerimde yüreğime bir büyüsün,
Aç perdelerini aşk'ın,kaldır gökyüzünü,
Seni sevdiğimi koskoca bir şehir görsün,
Ve duy ama inanma,
Ne dostunu dost,ne düşmanını düşman bilir bu dünya,
Aşkla başlar hayat,aşkla biter her düşen gibi sevdaya,
Ben seni sevdim sevgilim,seni seçtim,
Ve yazacak aşkı olmayan bir şair gibi değil,
Yüreğim bilerek başladım şiirlerce seni anlatmaya,
Suskunluğu tanımazsın sen benim bildiğim,bu yüzden,
Sen kalacaksın hayatım boyunca değer verdiğim…..
Acep Nerdedir
Yalan dolan ile geçen ömrümde
Arıyor gözlerim, acep nerdedir?
Bir tatlı kelâmdır tüten gözümde
Arıyor gözlerim, acep nerdedir?
Bilirim, garibin kimsesi olmaz
Evvel dost diyenler, arayıp sormaz
Hatırın sormaya kapıyı çalmaz
Arıyor gözlerim, acep nerdedir?
Yürekte kanayan derttir, hasrettir
Gönlü bir virane, Engin gariptir
Bir gelse, bir gülse, ol ki cennettir
Arıyor gözlerim, acep nerdedir?
Acemi Aşık
ikimiz de acemi birer aşıktık o zamanlar
sen yollarda eski bir aşka ağlıyordun
bense kendimi usta zannediyordum bu işlerde
yağmur gibi akıp giden yıllardan geriye ne kaldığını bilmiyordum seni tanıyana dek
ama farkındaydım yinede
ne zaman seninle olsam
tanıdık bir kus cıvıltısıyla uyanıyordum her sabah
şimdi ise kırılgan mektuplar yazıyorum
hangi adrese göndereceğimi bile bilmeden
namımın olsun
ben sende ülkemi sevdim hüzün dolu yağmurlarla tasan boynu bükük nehirleri
ben sende yolları sevdim dallarına hiç bir kusun kopmaya bile yanaşmadığı ağaçlarla kaplı yolları
ikimizde acemi birer asıktık o zamanlar
ve çoğu zaman ne yapacağımızı bile bilmeden serseri dolaşırdık sokaklarda!!!…
Acemi Aşık
ikimiz de acemi birer aşıktık o zamanlar
sen yollarda eski bir aşka ağlıyordun
bense kendimi usta zannediyordum bu işlerde
yağmur gibi akıp giden yıllardan geriye ne kaldığını bilmiyordum seni tanıyana dek
ama farkındaydım yinede
ne zaman seninle olsam
tanıdık bir kus cıvıltısıyla uyanıyordum her sabah
şimdi ise kırılgan mektuplar yazıyorum
hangi adrese göndereceğimi bile bilmeden
namımın olsun
ben sende ülkemi sevdim hüzün dolu yağmurlarla tasan boynu bükük nehirleri
ben sende yolları sevdim dallarına hiç bir kusun kopmaya bile yanaşmadığı ağaçlarla kaplı yolları
ikimizde acemi birer asıktık o zamanlar
ve çoğu zaman ne yapacağımızı bile bilmeden serseri dolaşırdık sokaklarda!!!…
Acı benimle gelir
Birçok kelime,
Kitap kandırır,
Kapağı tavana bakar,
Rakamların sayfa çığlığı,
Işınlanıp gelmiş sevda,
Oturmuş yanıbaşına,
Bilemezsin,
Bir göz,
Gözlerine nasıl da saldırır,
Kaçamazsın,
Gönlü toprak kokan,
Karıncanın hikayesi,
Bana birgün,
Sana sonsuzluk kalır,
Duvarda salınan zaman,
Ağlar gözleri yaşlı anam,
Derdim ya hani,
Gözleri gökyüzümde dolaşan,
Gideceksen temelli,
Akşam vakti toparlan,
Islanıp gelmiş,
Bilemezsin,
Bir temmuz gecesinde,
Adı yadigar kalan….
Adam Olmak
çevrende herkes şaşırsa bunu da senden bilse
sen aklı başında kalabilirsen eğer
herkes senden kuşku duyarken hem kuşkuya
yer bırakır
hem kendine güvenebilirsen eğer
bekleyebilirsen usanmadan
yalanla karşılık vermezsen yalana
kendini evliya sanmadan
kin tutmayabilirsen kin tutana
düşlere kapılmadan düş kurabilir
yolunu saptırmadan düşünebilirsen eğer
ne kazandım diye sevinir,ne yıkıldım diye yerinir
ikisine de vermeyebilirsen eğer
söylediğin gerçeği büken düzenbaz
kandırabilir diye safları dert edinmezsen
ömür verdiğin işler bozulsada yılmaz
koyulabilirsen işe yeniden
döküp ortaya varını yoğunu
bir yazı turada yitirsen bile
yitirdiklerini dolamaksızın dile
baştan tutabilirsen yolunu
yüreğine sinirine dayan diyecek
direncinden başka şeyinkalmasa da herkesin
bırakıp gittiği noktaya
sen dayanabilirsen tek
herkesle düşüp kalkar erdemli kalabilirsen
unutmayabilirsen halkı krallarla gezerken
dostta düşman da incitmezse seni
ne küçümser ne de büyültürsen çevreni
her saatin her dakikasına
emeğini katarsan hakçasına
her şeyiyle dünya önüne serilir.
üstelik oğlum adam oldun demektir.
Adımı Koyamadım
Bardağını taşırmak mümkün değil yalnızlığın
Perhizde kalabalıklarım
Orucunu tutmaya o kadarda hevesli değilim aslında
Aklımın şadırvanında susuz kalmış umutların.
Erleri aç, eli oltalı düşlerimin.
Faytonları rast makamında ayaklanmaz,
Hımbıl hünerli heveslerimin.
Çimen yürekli olsam ne vardı sanki!
Envayi çeşit çiçeklerim olsa ne olurdu!
Ah! ben, kıblesini yitirmişim sergüzeştliğin!
Gülüşlerimin boyları beysiz.
Anonim yaslarda kayboldum,
Bakiliğimin sazları hem mızrapsız hem de telsiz.
İsa gibi içimde ölenleri diriltsem
Musa gibi mimiklerimi yutan denizleri ikiye bölsem
Muhammed gibi başıma taş yağdıkça
Vaziyetimin hikmetine gülsem, sabretsem
Üstünde Adi Adımlar
—Kaldığım o bakışına…
En fahişe yalnızlıklara
En bıçak yarası karalar biçtiğin
Ah hangi ayıbı aralar son kadeh
İçtiğin – bu piçler acısı intiharlar
Adı üstünde adımın
Adi adımları üstüne
Tiner ve sarı çocuklar ve uvertür
Hayatları
Üstüne geceyi hiç affetmeyecek
Kaderleri biz keder durmayacak
Onlar
Üzerlerini örtmeyecek yıldızlarla
Anneleri çok da üşüyecek sırları
Şimdi sorsa sana kalbim sorsak
Karış karış karışmasına kanında
Aşka
Hangi cinayetle sarıldın bir ölsek
Seni çok sevdim mi köşe başları
Bana gerçekten koştu mu hayal
Figan kaldırımlar
Ve kaç pusu düştü bu yüreğimle
Şarkı bir bilsen tenhalığını bizim
Fenalığın tutar – mezeler olursun
Haykırışlara yakarışlar kıvırırsın
Masa masa
Çok damar puştu olursun salaş
Özetle
Göğsüne çizersin kördüğümleri
Jiletle
Sonra ardına bile bakmayan bir
Ben bir melissa gözlerinde oluk
Oluk yaşları aşınır yaz ayazlarla
Kalırız baş başa ya
Bir çakı geçer seni sevmiyorum
Bir rakı geçer boğazdan naralar
Ha sahi şiir gibi değil mi savaşın
Çok yaşa kendim
Soğuk ve boğuk bir kandırılmayı
Kucaklıyorum itler havlıyor gene
Ben terliklerimi ters çeviriyorum
En sessiz uçurumları
Yüzgöz seçtiğim aç göz sevdiğim
Ah hangi yolu yarılar son nakarat
Sezdiğim – bu içler acısı sanrılar
Adi adımları üstüne
Adı üstünde adımın
Adı Barış Olacak
Yakında bir oğlum olacak
adını “Barış” koyacağım
Savaşın ortasındayken bile
yüzü hep gülecek yavrumun
Gülen fotoğraflarına bakacağım
Hasbelkader cephedeysem
Yaşama umudum olacak
benim gül yüzlü ciğerparem
Ya kızım mı olursa?
Ne fark eder ki?
Öğütledim hayat arkadaşıma
Adı yine “Barış” olacak
Adım Adım Aşk
bir gizemdi bakışların
soru işaretleri yüklenmiş
kırılmış köprünün ayağı
yol kapanmış belki
iyot kokusu takıldı
soru işareti çengeline
düştü suya
bir rüzgar öpüşü
bir dalga teninde
kanatlandı sözcüklerim
deniz feneri ışığı ayaklandı
kıpırdadı süt limanlığı
dinginliğimin,ağırdan
elin eridi elimde
uyuştum soluk alışlarında
gözlerinde şiirsellik
mutlu gemiler yanaştı limana
anlamlı imgeler aktı
dudaklarının kıvrımından bana
kahve gözlerin kısıldı
bir köz düştü bahtiyarlığıma
pembelere büründü ağaçlar
köpük köpüktü
bir hırka,bir çatal çaldı beni
art arda vuruldum
çoğaldın tümcelerimde
sarmalandım an be an
hırsızlar çaldı uykularımı
ben yıldızları sayarken
en parlağı sendin
kayboldum sende
yok oldum
tükendim
şafakla
yavaş
ya
va
ş
.
Adı Yalnızlık
Gölgen gibidir yalnızlık
Gecenin ıssızlığı, karanlığı gibi boş ve soğuk.
Sarılırsın ararsın tutamazsın
yoktur çaresi.
Adı Yalnızlık
Yazılmıştır bir kere
Yiğit olsan da büker bileği,
Cesur olsan da sızlatır yüreği.
İçindedir sevgi, insanın tek dileği
Ateşten gömlek misali
SEVGİ… SEVGİ… SEVGİ…
Sevdaymış
Benim hiç canım yanmadı anne,
Hep sen sardın beni
Hep sen sakındın…
İşte büyüdüm ,acı çekiyorum
Adı sevdaymış bu acının
Hep bendim kandırılan
Bana kandırmayı öğretmedin ki….
Gözlerime bak şimdi söndü artık feri…
İnsanlar hep beni yok etti anne
Sen hiç bana yok etmeyi öğretmedin ki….
Hak etmedim be anne hak etmedim..
Sevgi bu mu?
Tutku bu mu?
Ömür bu mu?
Neden sen yoksun
Neden sarmıyor ,sakınmıyorsun beni?
Hep çocuk olmayı istedim
Ama herseferin de acımasızca büyüdüm…
Sonbahar
Nasıl iş bu
her yanına çiçek yağmış
erik ağacının
ışık içinde yüzüyor
neresinden baksan
gözlerin kamaşır.
Oysa ben aksam olmuşum
yapraklarım dökülüyor
usul usul
adım sonbahar.
Deli
Bir geldi bir gitti
Bir var bir yoktu masal gibi
Doldururdu gündüzümü gecemi
Anlattım inanmadılar
Doğruya onlar hiç görmedi ki seni
O gün bu gün adım deli
Varsın desinler
O günden beri
Mutluyum deliler gibi.
Güz akar gözlerinden
“İçine çökerken uzaklar
Tan örsün yüreğini sevdayla…”
Yalnızlık ağladı tanın doğumunda
Üç beş pare top atışıyla.
Nedensiz yandı yürek
Yakamoz pırıltılarında…
Yalnızlık ağladı gün batımında
Uçuverdi saçları bahara doğru
Döküldü saçlarına
Karbeyaz bir aydınlık.
Görünce aşkın silüetini
Önündeki durgun suda,
Güz aktı gözlerinden
Damla damla …
Birden
Hiç aşina olmadığı
Sesler duyumsamaya başladı.
Gözlerinden akan Güz
Karıştığı suyla konuşuyordu.
“Her an yüzünü sürdüğün
Ve sonsuz kere öptüğün
Bu toprağa beni de kat.
Sürükle içinde aktığın
Son noktaya…”
Durdu ve
Gözündeki son Güz damlasının
Suya düşmesine izin vermeden kalktı.
Başını papatya gibi
Doluşmuş bulutlara çevirdi.
Aralarından süzülen bir ışın
Son güz damlasıyla buluştuğunda
Yansımayla efsunladı sevdayı.
Duygular candan öte
Yürek sızıltılarıyla kaynamada
Güz akıyordu gözlerinden
Özlenen Kadınlığa….
Bir Devrimcinin Armonikası
Binlerce, binlerce çocuk
koşarak dokumuş benim kumaşımı
hançeremde bu şehrin
o geçimsiz mushafı
vardım dayandım parmaklığına o büyük hesapların.
Hazırım ey kalaycı çırakları ve güğümcüler
ey rakı sürülmüş yaralarım.
Ey rakı sürülmüş yaralarım gövdeleşin
kırçıl acılarım benim
gök de bir takınsın boynuna
benim kağşayan umutlarım gövdeleşin
kırçıl acılarım benim
gök de bir mendil takınsın boynuna
benim kağşayan umutlarım gövdeleşin
çünkü ben oraya gidiyorum: boğulmaya.
Nasıl birer suç çağrışımıyız dünyada
adamlar, kadınlar şehre indirdikleri bakraçları
ne kadar uydurma
ne kolay öpüşüyorlar yıllar süren intiharla.
Oysa
insan zemheriyi
ve kadının doğurma vaktini bilir
her gün kalkıp öpüşülebilir sabahın üniformasıyla
yeni şeyler, yeni şeyler yaratmak için tabi.
İşte potin bağlıyor çocuk
bütün uykularında sürülmüş kurşunlar
tütün gibi bakıyor insanlara
ve ben sahici kılmak için öpüşlerimi
oraya gidiyorum: boğulmaya
Ben ki gövdemi bütünüyle ne yapmalıyım
tahta bir bavul
gibi duruyorum insanın kıyısında
makina
çok acemi buluyor beni sanırım
seyrek bir ölü vurdular alnıma, ekşi
1300 tarihli şehbenderlere dair talimata
ve anamın kanserine alıştım
ve de bir simsar gibi asfalta ve otobüslere
bir vitrin gibi
bir bıçak, bir
setre.
Tutuşan bir bıçak.
İçerimde tozuyan bağırtılar vardır.
Ondan işte gidiyorum oraya: boğulmaya.
Oraya gidiyorum boğulmaya
BOĞULMAYA
bir partizanın armonikasında.
Artık mazgallardan fırlamak
büyük kamalar saplamak
böğrüne coşarlığın
büyük bir çatırdının ayaklarını ovmak
armonikamla.
Ey çatlayan tohumun hengamesi!
İnsan, gülümsemeyi
ve ürün kaldırmasını bilir
çünkü derbeder bir okul çantasından
serin ve sevişli bir ırmağa girilir
ve benim o boğulduğum armonika
halklarla seğirtir ; coşar
o, korkunç bir yekinmedir buralarda
Hanoy'da bir uçaksavar.
Aşkım Dal Parçası
Yaşam pervasızca,
Akıp giderken
Bir sel gibi
Önüne katıp
Bizi nasıl vurdu
Dalgalara….
Sen kıyıda.
Sel sularıyla boğuşurken
Elimi uzattım
Tutan olmadı
Sonra sevgiyle
Yapıştım son bir hamleyle
Koca bir ağaç dalına
Bastı beni bağrına
Aşk Nedir
Sen yanımda olmadığın zamanlarda ,
Eğer seni düşünmüyorsam,
Resmini çizip hayalimde
Artık canlandırmıyorsam,
Pes arkadaş bu aşk değil.
Yaşadığım hayalini,
Alıp,
Göğsümün,
Sol üst köşesine koymuşsam,
Atışında her kalbimin ,
Rast gele değil de….
Sadece ben değil sen de hissetmişsen
İşte aşk budur.
Her nerede olursan ol………
Her kar yağdığında lapa lapa……..
Dudaklarıma düşen her kar tanesi,
Öpücük olup, sen olacaksın hayalimde
Ve ateşimle,
dudağıma değdiğin an eriyeceksin
Her kar tanesi
Kartopu,
Ve zamanla çığ olup yüreğinde
Seni gömüyorsa
Sevgisizliğe,
Aşksızlığa
Sen aşkı inan ki hiç yaşayamayacaksın
Çilingir Bile Açamadı
Seni düşündüm yine
Gözlerin geldi gözlerime
yok oldum
Gözlerinin ışığında
Sarmaş dolaş şarkılar söyledik
Aynı notalardan
Önce gözlerimiz
Sonra dudaklarımız
Sonra da
Bedenlerimiz kilitlendi
Birbirine
Çilingirler açmaya çalıştı
Açamadılar birbirimizi
Masalsı Şiir
Bir varmış, bir yokmuş
Diye başlar masallar
Sene milattan önce (M.Ö.)
Bilmem kaç yılı.
Sevginin güzelliği
Aşkın gücü gibi masalsı ifadelerin
Kullanıldığı dönemler
Birbirini daha önce tanımayan
Bir er kişi ile
Bir hatun kişinin yolları
Kesişir…
Birbirlerini daha yakın tanımak isterler
Yakınlaşırlarda……
Hani insan bazen rüyasında
Bir şeye uzanır tam yakalayacakken
O şey uzaklaşır ya!
Bu kişilerde her
Yakınlaştıklarını zannettiklerinde
Bir de ne görsünler
Kötü olan itici güç nedeniyle
Her seferinde birbirlerinden
Uzaklaşıyorlar….
Bu “itici gücün” iyilik timsali bi de kardeşi
Varmış
Buna rastladın mı
O zaman değme keyfine
Bu da tersine yakınlaştırırmış
Hem de ne yakınlaşma
Saatler, geceler hatta aylar süren
Ama meyvesini
İlk yakınlaşmadan 9 ay sonra veren
“O çağlarda sürtünme katsayısı
Yerçekimi ve suyun kaldırma kuvveti
Henüz icat edilmemiş”
Bu nedenle aşıkların kalplerine
Fiziklerine, kimyalarına
amortisman ayrılmıyormuş
Herkes aşkı , sevgiyi, arkadaşlığı
içinden geldiği
Gibi doya doya
Yıpranma payı olmadan yaşıyormuş.
“aklın havada geziyosun” lafı da bu
Çağlardan kalmış…
Şiirim Sende
Seviyor, sevmiyor,
Seviyor, sevmiyor
Diye az mı papatya falı açtım
Sana….
Hep seviyor çıktı
Kalbinde aynı şeyleri söylüyordu
İinkar ettin, korktun
“Masal Kahramanım” ,
“Savaşçı”
diyordun bana
masal kahramanın olarak kaldım.
ama savaşçı değilim artık
yenik düştüm aşkına
bil ki savaşlarda
asla kazanan olmaz…..
kırılmış, yenilmiş biri olarak .
şiirler saklamıştım koynumda sana
ama yollamadım, yollayamadım…..
Ne demiş Can Dündar usta;
…….mektup cebimde.
Cebim yüreğime yakın.
Yüreğim sende.
Öyleyse…..
Şiirim sende…..
Sonsuz
Sen karagözlüm,
Bal dudaklım,
Gülüm, canım, bebeğim
Sen içimde estirdiğin
Fırtınaların
Farkında mısın bilmem…..
Seni gökyüzüne çiziyorum
En güzel renklerde
Denizlere yazıyorum
Düşlerime, beynime kazıyorum.
Seni çekiyorum içime
Doya doya……
Gökyüzü sen oluyorsun,
Toprak, deniz yine sen
Yaşamın tadı ve
Vazgeçilmezi oluyorsun
Sanki hava sen kokuyor……
Sanki ellerin her an ellerimde
Gözlerin gözlerimde
Öpüyorsun beni irkiliyorum
Korkma yaşamın güzelliklerinden
Ne demiş şair “akışına bırak”
Bırak gitsin …
Çünkü sen…..
Yeryüzünde yaşanmış ve
Yaşanacak en güzel şeylere layıksın bir tanem……
Ve elbetteki ben……..
Seni seviyorum………
Ne kadar diye sorduğunu duyar gibiyim.
Tabii ki + sonsuz
Sonsuzluğun Gülü
Aylardan Kasım…….
Dökmüş ağaçlarını yapraklar
Şehvetle sevişemeye hazırlanan
Kavuşmayı bekleyen
Aşıklar gibi…..
Tüm giysilerinden arınarak
Tüm çıplaklığıyla
İnsanoğluna ders verir gibi……
Seni tanıdığım aydı bu.
Ağaç gövdelerinde yetiştirdim
Gübresi sevgi ve aşk olan
En nadide gülleri, çiçekleri
Bu çiçekler şiir oldu sana aktı
Yazdığım sayfalarda,
Söylediğim sözcüklerde
Sana okuduğum şiirlerde
Sonra kar yağmaya başladı
Hava soğuktu
Ama senin sıcaklığın
Yanımdaydı
Isıttı beni.
Karlı yollar engelleyemedi
Senin sevginle aştım her engeli.
Bu sefer de kar altında yetiştirdim
Hasret çiçeklerini
Sensiz geçen en küçük anımda
Hasret çiçeklerini okşadım, öptüm
Sana hasret kaldıkça…….
Ne kadar hasretsem o kadar
Yanımdaydın artık.
Ama, bir o kadar da uzak
Sonra sonra sonra………..
Güller, çiçekler
Genelde bahar ayında yeşerir
Ama…
iş bu gülleri
çetin koşullarda yetiştirebilmekte
kimisi bu söylediklerime bakıp
toprağa ekmiştir tohumu
ama bir sonraki mevsimde
ne gül vardır ortada
ne de çiçek
ama ben sana,
özlemimi dile getirdim
özlem gülü oldum
sevgimi dile getirdim
sevgi gülü oldum
artı sonsuz dedim
sonsuzluğun gülü oldum.
Şair;
bana beyaz gül yolla,
Ben anlarım demiş.
Ey Şair!…
Sonsuzluğun gülünü yolladım aşkıma
Tatlı Su Balığı
Doyunca tatlım,
Bir tanem diyemedim sana
Gülüm…
Söyleyemediğim sözcükler
Şimdi şiirlerimde
Hasretle sana kavuşmayı bekliyor
“Tatlı Su balığım” benim……
Su üstünde ahenkle dans eden
yakamozlar misali
Yürüyüşünü,
Sıcaklığını,
Bakışını, gülüşünü, sevecenliğini
Özledim….
“Tatlı su balığım benim”….
Acı
Ateş gibi vücudum,
Elim, ayağım, içim titriyor hasretinle,
Canım acıyor,
Ağlamak istiyorum,
Avazım çıktığı kadar bağırarak saatlerce,
Bu nasıl bir şey böyle,
Bu nasıl duygu böyle,
Kendime hakim olamıyorum,
Deprem oluyor tüm bedenimde, beynimde sanki,
Alev alev yanıyor her yerim,
Ama titriyorum hala
Yanında olmak İstiyorum,
Hiç ayrılmamacasına,
Koynunda uyumak istiyorum her gece,
Üşüyorum,
Sanki sadece sen sarılınca ,
Kollarına alınca ısınacak gibiyim, ısınamıyorum bir türlü
ne yapacağımı bilmiyorum,
Çıldırmak üzereyim,
Sevgini istiyorum, yanımda olmanı istiyorum,
Sadece benim olmanı istiyorum.
Beklenen Sevgili
Herkesin vardır ya beklediği bir sevgili
Hayalinde çizersin şeklini şemalini sevgilinin.
Kimi esmer olsun der, kimi sarışın
Kimi de der ki hiç önemli değil insan olsun, dürüst olsun
Çarpsın şu yüreğim yeter ki,
Sevsin, okşasın unuttursun bana herşeyi.
Hep onu beklersin
O hayalini kuruduğun kişiyi.
Hayalini kurduğun zaman bile mutlu olursun çoğu zaman,
herkeste onu arar,
Tek sevdiğim olacak dersin, tek sevdiği olucam.
Sonra çıkar bir gün karşına
Ne yapacağını şaşırırsın, hayatın tümüyle O na odaklanır bir anda.
Ne esmerdir belki, ne sarışın ama çarpıyordur kalbin,
Titretiyordur heyecenıyla dizlerini, yüreğini.
Olsun dersin önemli olan bu ya,
Sokuldunmu o sıcacık boynuna
Unutursun dünyadaki herşeyi, güçlü hissedersin kendini,
Güvende hissedersin.
Hissetmeye başladınmı o sevgiyi
Umrunda olmaz hiçbirşey
Evliymiş, bekarmış, doğruymuş, yalanmış
Düşünemezsin hiçbir şeyi Sadece O dur herşey,
O'na gider güler, O'na gider ağlarsın
Onunla eğlenir, onunla gezersin sadece
İple çekersin buluşacağın günü,
Onsuz tat vermez hiç bir şey
Hiç sonu olmayacakmış, son nefesine dek o olacakmış gibi gelir insana
Sanki o gökyüzünün derinliklerindeki mutluluğa ulaşan bir kule,
Sende o kulenin en tepesinde…
Sonra bir anda çekiliverir hayatından habersizce, nedensizce
yada saçma sapan bir neden ile…
Dengenin kaybedersin bir anda.
Ama olsun der avutursun kendini
Devam edicem hayatıma eskisi gibi,coşkulu, heyecanlı .
Yeni kararlar alır sarılmaya çalışırsın hayata
Unuttum dersin soranlara!
Taki üst üste yanlışlar yapmaya başlayınca işinde, hayatında,
Yürürken farkında bile olmadan katedince yolları gideceğin yeri şaşırarak,
Unutunca beş dakika önce yaptığın işi
Ve uyuyamayınca geceleri,
Uyuduğunda titreyerek uyanınca uykundan,
İstesende gülemeyince, eğlenemeyince
Tadını alamayınca hiçbirşeyin
Anlarsın unutmanın kolay olmadığını
Hıçkırıklara boğulursun ozaman işte
Keşke dersin, keşke beklenen sevgili olmasaydı o
keşke sırdan bir Ali, Ahmet, Mehmet olsaydı da
Beklenen sevgili olmasaydı,
Ben beklenen sevgilinin hayaliyle mutlu olsaydım yine…
Cesaretin Var mı
Ben gönlüme aldım seni,
Hiç tereddüt etmeden bir dakika bile 'gider mi' diye düşünmeden
Canımı, ömrümü kaybetmeyi göze alıyorum,
'acaba değer mi ? ' diye düşünmeden.
Her günümü, her anımı seninle geçiriyorum
Sessizce, delice
Herkesten habersiz,
Kimi zaman senden bile…
Gecelerim de senin, rüyalarımda,
Hayallerim, ümitlerim de.
Kalp atışlarım sevginle her dakika her saniye
Bekliyor gelir mi, ararmı diye.
Ben gönlüme aldım seni,
Hiç tereddüt etmeden bir dakika bile 'gider mi' diye düşünmeden
Canımı, ömrümü kaybetmeyi göze alıyorum,
'acaba değer mi ? ' diye düşünmeden.
Meydan okuyorum şimdi sana,
Cesaretin var mı?
Yaşadığın bu aşkı haykırmaya,
Yada en azından Seni Seviyorum diye bağırmaya…
Cesaretin var mı unutmaya.
Son noktayı koymaya.
Bu kadar yalandan sonra
Cesaretin varmı aynaya bakmaya…
Elveda Aşkım
Seni sana bırakıyorum,
Seni sana, sevdiklerine bırakarak gidiyorum gönlünden,
Hayallerimi, ümitlerimi, sevgimi, ve gönlümdeki baharı bırakıyorum sana bir de giderken,
neden mi bırakıyorum?
Hayallerim, senin hayalin olsun ve gerçek olsun diye
Ümitlerim, senin ümitlerin olsun sana yaşama gücü versin diye,
Sevgim, senin ışığın olsun yolunu aydınlatsın karanlığa düşme diye,
Gönlümdeki bahar gibi ömrün hep baharda geçsin, hiç kış görmeyesin diye,
Ben mi?
Bende yaşadıklarımızı anılarımızı, gözyaşlarımı götürüyorum,
Acıları götürüyorum giderken
sana zarar vermesin,
sevdiklerine zarar vermesin diye
Gittiğim yerde ihtiyacım olmayacak sana bıraktıklarıma
Gönül
Bu gönül, öyle bir gönül ki,
Sahiplenemez kolay kolay kimseyi,
Sahiplendimi de bir kere
Kovamaz bir türlü mekanından,
Umursamasa da onu,
yada görmezden gelsede hissettiklerini
delice, sınırsızca yaşamak ister sevgisini.
Tüm engelleri aşmak ister,
Mutlu etmek ister sevdiğini,
Herşeyi ama herşeyi yapar mutlu etmek için,
Bir yandan da görmezden gelir yalanları, aldatmaları…
Mazeretler uydurur kendi kendine
yanlış anlamışımdır, yanlış görmüşlerdir der görmemek için,
ve bir tebessüme, bir sıcak dokunmaya yelkenleri suya indiriverir hemen,
Kin tutamaz bir türlü…
Ayrı bir odaya kapatır sanki yaşanan tüm kötü olayları sessizce,
Hiç görmediği, hiç karıştırmadığı karanlık bir odaya.
Taki o oda dolup taşmaya başlayana dek….
İşte o zaman
O zaman, o karanlık odayla birlikte herşeyi atar mekanından…
Canını, aşkını, umudunu, yaşam sevincini.
Yoo hayata küsmez, isyan etmez ozaman bile,
Çeksede acısını delice işe verir kendisini,
Yapar yine mutulukluk oyununu, gülme oyununu
Geçmişte çok zaman olduğu gibi bulur o yolunu,
Döner eski dostuna “yalnızlığına
Ne Mümkün
Sevdam azgın bir ırmak gibi
Delice akar gider durdurmak ne mümkün.
Hasretim gökyüzü ile buluşmuş koca bir dağ
Azgında olsa ırmağın dağ ile başetmesi ne mümkün.
Hayallerim gecenin karanlığında
Denize vuran yakamoz gibi
Geceden sonra
Yakamozları yakalamak ne mümkün.
Canım tek nefes
Verilmeye hazır, hevesli gibi.
Cananım gökyüzüne çıkarttığım parlayan yıldız
Tek nefesin gökyüzüne ulaşması ne mümkün.
Gönül can gibi, ömür gibi
Zaman gibi
Verdikten sonra
Alabilmek ne mümkün…
Rüya
Yine burdayım,
Yalnızlığımla başbaşa düşüncelerdeyim,
Etkisindeyim hala yaşadıklarımın, yaşadıklarımızın, geçmişimdeyim,
Kurtulamıyorum bir türlü,
Uğraştıkça unutmaya, daha çok hatırladığımı farkediyorum ,
Seni, sevgini, sevmeni, bakışlarını,
Hele hatırımdan çıkmayan bir manzara var ki
Çıldırtıyor kahrediyor,
Uyurken bile ağlatıyor beni,
En son işimiz var deyipte götürmüştün ya beni,
Uçsuz bucaksız yeşilin her renginin var olduğu
bu şehirde hiç bilmediğim bir yere
Uçurumda bir kayanın üzerine çıkıp
Eşsiz bir manzara seyretmiştik elele hani,
Kayanın üzerinde değilde bulutların üzerindeydik sanki,
Rüya gibi,
Yıllardır kurduğun gerçekleşmiş bir hayal gibi,
Evet evet rüya gibi,
rüyada sonunda biter çünkü,
tıpkı bizim sevgimiz gibi…
Dedimya düşüncelerdeyim geçmişimdeyim ,
O düşünceden o düşünceye atlıyorum yine,
Nedenler, niçinler, sorularla, anılarla dolu düşünceler,
Sanki hepsen varmışsın şimdiye kadar,
Sanki sadece sen bağlıyormuşsun hayata beni,
Sanki hiç dostum, arkadaşım, ailem yokmuşta
Hep sen dolduruyormuşsun hayatımı gibi,
Hayatım boşlukta kaldı büyük adam…
Küçüğüm, küçüksün derdin ya bana hep,
Bende iyice küçük sanmışım kendimi,
Şimdi babasını kaybetmiş küçük bir çocuk gibi
Hep ağlamak istiyorum
Herkesten kaçıyorum büyük adam…
Rüya
Yine burdayım,
Yalnızlığımla başbaşa düşüncelerdeyim,
Etkisindeyim hala yaşadıklarımın, yaşadıklarımızın, geçmişimdeyim,
Kurtulamıyorum bir türlü,
Uğraştıkça unutmaya, daha çok hatırladığımı farkediyorum ,
Seni, sevgini, sevmeni, bakışlarını,
Hele hatırımdan çıkmayan bir manzara var ki
Çıldırtıyor kahrediyor,
Uyurken bile ağlatıyor beni,
En son işimiz var deyipte götürmüştün ya beni,
Uçsuz bucaksız yeşilin her renginin var olduğu
bu şehirde hiç bilmediğim bir yere
Uçurumda bir kayanın üzerine çıkıp
Eşsiz bir manzara seyretmiştik elele hani,
Kayanın üzerinde değilde bulutların üzerindeydik sanki,
Rüya gibi,
Yıllardır kurduğun gerçekleşmiş bir hayal gibi,
Evet evet rüya gibi,
rüyada sonunda biter çünkü,
tıpkı bizim sevgimiz gibi…
Dedimya düşüncelerdeyim geçmişimdeyim ,
O düşünceden o düşünceye atlıyorum yine,
Nedenler, niçinler, sorularla, anılarla dolu düşünceler,
Sanki hepsen varmışsın şimdiye kadar,
Sanki sadece sen bağlıyormuşsun hayata beni,
Sanki hiç dostum, arkadaşım, ailem yokmuşta
Hep sen dolduruyormuşsun hayatımı gibi,
Hayatım boşlukta kaldı büyük adam…
Küçüğüm, küçüksün derdin ya bana hep,
Bende iyice küçük sanmışım kendimi,
Şimdi babasını kaybetmiş küçük bir çocuk gibi
Hep ağlamak istiyorum
Herkesten kaçıyorum büyük adam…
Ah Ayasofya’m
Bir hain hıçkırık boğazlara takılan,
İki damla gözyaşı yanaklardan dökülen,
ah Ayasofya,ateşsiz cayır cayır yakılan,
ah Ayasofyam.
Gittikçe sönüyor gözlerin feri,
şuursuz davranınca birkaç serseri,
ah Ayasofya oldun yangın yeri,
ah Ayasofya.
Bilmem ki ben,bu nasıl yara,
gelemez miyiz biz hiç zora?
Ah Ayasofya,attık seni yara,
ah Ayasofya.
Vurdular kilidi kapına nedensiz,
terk ettiler seni hayatta cansız,
ah Ayasofya,istiyorlar olasın dinsiz,
ah Ayasofya.
Uyan kardeş, aman olma yavaş,
ne mermi var atılan,ne er,ne çavuş,
ey ceddin nesli,bu nasıl savaş,
uyan.
Aşk Ve Üç S
Sır perdesinin arkasına gizlenmiş
Bir sürü ukala kelime.
En başta aşk
Sonra üç tane S
Sevgi sevda savaş.
Nedir Türkçesi aşkın,
Önce bir pamuk ipliği,
Sonra iki hayat,
Bağlan bağlanabilirsen.
Nedir izahı sevginin,
Bir avuç kan sunmak,
Altın tepside,
Feda olsun,
Ama yüreğin dayanır mı?
Dayan dayanabilirsen.
Nedir sevda,
Nedir savaş.
Sevdasız savaş mı olur?
Savaşsız sevda mı?
Kan sunduk ya
Gerekirse can serilir
Yoluna.
Bir tebessüm ay balam.
Bir tebessüm.
Bak nasıl ağlayacağım,
Bir tebessüm
Ondan sonra gör sen,
Nasıl oluyor sevda,
Nasıl yapılırmış savaş,
Güneşe çıkacağım,
Yeryüzünü seyredeceğim,
Hep uzak olacağım sana,
Ama göreceğim güneşten,
Gözlerinin rengini,
Dinleyeceğim ayak sesini,
Dokunacağım saçlarına.
Bir tebessüm
Sevda hepten savaş ,
Kazan kazanabilirsen.
Aşktan Kaçış
Güldüğünde sen,sen gibi,
Sanki ab-ı hayatı içtim.
Aşkı yaşadım,dün gibi,
yaşadıkça aşktan kaçtım.
Sırtımda abam,
Elimde asam,
Diyar diyar dolaştım,
Ne gözünden ırak
Bir yer bulabildim,
Ne gönlünden ırak,
Gözünde çini gördüm,
Gönlünde beni,
En çıkmaz bildiğim
Sokaklara girdim,
Hep sana çıktı.
Hayal kurmak mükemmel,
Mükemmelse kurduğun hayal
Hayal
Rüya
Kabus
Uyandım.
Boşa uğraşmış,
Aşktan kaçış.
Bir gül goncasında,
Kızartıyor yanağını,
Bitti dediğin anda,
Bir rüzgar eser,
Bir rüzgar,
Anlarsın yanıldığını.
Hayal
Rüya
Kabus
Uyandım.
Beni Sen Anla Yeter
Güle âşık olmuş bir kere bülbül,
Şarkılar söyler her seher,
Sözün söylenmeyeni makbul,
Beni sen anla yeter.
Mecnun âşık olmuşsa leyla'ya
sanma ki Leylayı ister.
Bilinmesin haykırmıyorum dünya ya,
beni sen anla yeter.
Uysal Hamit,bugün kızıl Hamit,
onun kızıl olmadığını göster,
istemiyorum,kimse olmasın şahit,
beni sen anla yeter.
Ben Yusuf, var çok hatam,
bilmemek, ölmekten beter,
açılmasın istiyorum, kapalı kutum,
beni sen anla yeter
Bu Dağlar
Bu dağlar muzafferdir,
Ne savaşlar gördü,
Yunus emre gezdi,
Eteklerinde,
Ondandır bu sessizliği,
Ne bebek katillerini bastı
Bağrına
İnsandır diye.
Ama heybetlidir yine de
Bu toprak kutsaldır,
Ne putları yıktı,
Ne ateşler söndü bu toprakta,
Bu toprak hiç unutmadı,
Tek hâkim Allah,
Tek hâkim,
Tek.
Bu sevda Anadolu’dur.
Ne bozguncular gördü.
Ama yılmadı.
Sağını soluna düşürdüler de,
Kardeşi kardeşe yıldırdılar da,
Yine bölünmedi.
Aslında biliyor herkes.
Anadolu,
Ana dolu.
Doğum Günün
Saatim on ikiyi gösterdiğinde,
Bir yağmurdur başladı burada.
Gecenin gizeminde,
Gizemli bir yağmur
Gündüzü kasvetli bir hava,
Yollar çamur.
Saat tekrar on ikiye geliyor,
Penceremin perdesini açtım,
Pamuk serpilmiş yerlere.
Sanki gök doğum gününü kutlamış,
Hediyesini sermiş her nesnenin üstüne.
Kimi sever yağmuru,
Bereket der,
Kimide sevmez.
Bugün doğum günündü.
Yağmurla karşıladı gökler seni.
Bulutla kolladı.
Karla uğurladı.
Sevmezdim hiçbirini.
Ama onlar seviyor ya seni,
Bende seviyorum gayri.
Artık doğdun sen.
Saatim sıfırlanmış,
Üşümeye başladım.
Şiir sebebim,
Ne iyi ettin de doğdum.
Nice yıllara
Dostlar
Çok dostum vardı,
her biri ayrı alem,
gurbet herkesi ayırdı,
benle kalan bir kalem.
Sanki kopmuşta bir fırtına,
herkesi bir yerlere savurmuş,
vurduğu ateşle milletin sırtına,
herkesi hasret ateşiyle kavurmuş
Gecenin Biri
Saat gecenin biriymiş.
Umurum da mı?
Ben acıyı bir eylemişim.
Saf bir tebessümde.
Gece bıçağını çekip
Saldırsın üstüme.
Ne kadar pisliği varsa
Yazdırsın üstüme.
Bir nebze olsun karanlığını
Serpiştirsin üstüme.
Bir nebze olsun
Dövüşsün benimle.
Son raddesinde gelsin,
Fark etmez
Haber vermesin.
Gelsin
Ne varsa
Silsin.
Gelsin
Ve
Bilsin,
Ona karşı liyakatsiz değilim.
Sadece bir nebze karanlık,
Elimde,
Yüzümde,
Hiç olmazsa
İzimde,
Beklerim bir ömür.
Bir ömür.
Gece bir gece uğrasın.
Ve beni,
Kör bir bıçakla
Doğrasın.
Gel
Yalnız kalamaz hiçbir adem,
gel sırdaşım ol!
Yarim olamıyorsun madem,
gel kardaşım ol!
Yolumu kaybettim güpe gündüz,
gel gözüm ol,
her şeyiyle saf ve yalansız,
gel sözüm ol.
Güneşte Su Var
Ateş söndürüyor,
Su yandırıyor,
cıvıdıkça cıvıdı yar,
bakın güneşte su var.
hurafeymiş yıllar yılı
inandıklarımız.
yada öyle geldi işimize,
en derinlerde bir yerlerde,
en sessiz harflerle,
en boğuk sesle,
bağırıp durmuşuz,
aşk insanı yakar
diye.
nasıl yaşar,
bilemem,
ama güneşte su var.
aslında sizde görebilirsiniz,
sadece kapatın gözlerinizi,
açın yüreğinizi.
ve bakın.
ancak,
yürek
ile görülür
gerçek.
yedi renk varmış zerresinde,
ne işe yarar,
siyahsa sirayet ettiği yer.
ben görüyorum
işte güneşte su var.
Hasta Adam
Çok pişmanmış bir o kadar da kederli,
umudunu kaybetmiş yasta adam,
sapasağlammış önce, bir o kadar da hünerli,
şimdi her uzvuyla hasta adam.
Önce beynini satmış birisine,
düşünemez olmuş zavallıcık,
kalan beş duyu büyük hazine,
hissedemezsin hiçbir şeyi akıllıcık.
Bir ruhun var beyninden bağımsız,
ona bari koyma etiket,
bugünü gailesiz, yarını gayesiz siz,
vücudunuzun yekûnu kemik et.
Kardeşler İçinde
Bir hain hıçkırıkla düğümlendi boğazım,
yanıyor her bir yanım ateşler içinde,
bağıra bağıra kesildi bak avazım,
bunca kavgalar niye kardeşler içinde.
Biri vurdumu birisine,dönüp bakmıyor bile,
gün geçtikçe artıyor yalan dolan ve hile,
yurdum tertemizken dönüyor kanlı bir güle,
bunca düzenbazlık niye kardeşler içinde.
Hınzırlar sırıtıyor,görmüyor musun tepende?
Susmuyor doğru yolda olanda,yanlışa sapanda,
insanlarım tutsak kalmış insafsız bir kapanda,
bunca art niyet niye kardeşler içinde.
Artık vakit tamamdır,
hepimizin kökü ademdir,
birbirini yiyen yamyamdır,
kucaklaşsın herkes kardeşler içinde.
Kim
Kim biliyor,
Kimi sevdiğimi,
Kimin bu sitem,
Kimde benim kalbim,
Kimden bu elem.
Kime ne?
Kimle benim kavgam.
Kimsesizim.
Seni Görmek Sensizlikte
Seni görmek sensizlikte,
Gecenin zifiri karanlığında,
Güneşle uyumak gibi,
Seni bulmak yokluğunda,
Tahttan feragat etmek,
Hayalimdeki.
Ne güzel oldu beni kırdığın,
Ne güzel doğdu güneş geceme,
Ya ben ne yapardım bir ömür,
Seni düşünerek,
Bana ait tahtta,
Kusursuz,
Bir başına,
Aferin sana,
Aferin bana.
Cemiyet sensiz yapamazdı zaten,
Ne işin var gecede,
Güneş sabaha lazım,
Sen güneşe,
Geceler benim
Veya sen yaşa ben öleyim,
Senin olsun her ne varsa,
Nasıl olsa ilişemezsin,
Hayallere
Nasıl olsa sende öleceksin,
Var mı bundan büyük sevda?
Tarifsiz Duygu
Tırnakları etine batmış bir ayak gibi,
duramıyor dimdik,sallanıyorum.
Masum bir çocuğa atılan dayak gibi,
üzülüyor,ağlıyor için için,kinleniyorum.
Sebebi yok tarifi de yok bu duygunun,-
belgi sağduyu göstergesi,yada sevgi ifadesi,
mükellefi yok bende vuku bulan soygunun,
belki benim yok olan,olmadan yarının müsaadesi.
Şimdi seni bulmak isterdim içimde,
ayaklarına kapanıp tarifsiz ağlamak,
sonra bir sızı…bir aklık saçımda,
gerisi susmak ve yaraları dağlamak.
Yağmur Ve Fidan
Su buharlaşır yerinden,
bir tepenin üstünde birikir.
Bir rüzgar gelince batıdan,
bir yağmur başlar,
güneşin doğduğu yandan,
ve samsun’dan.
Yağmur rahmettir.
Yağmur berekettir.
Önce çiseler yağmur,
yavaş yavaş hissettirir kendini,
hızlanır Amasya da,
Erzurumda her yer çamur,
Sivas ta fırtına kudurur,
ve bir yol bulur kendine,
afyon üzerinden İzmir e doğru,
fırtına Akdeniz de durulur.
Çok acımasızdı fırtına,
bir o kadar da şefkatli,
ne yük idi aldığı sırtına,
bu fırtına azimli,
bu fırtına bereketli.
Öyle bereketlenir ki toprak,
bir fidan yeşerir Ankara da,
sonbahar da,
nasıl fidan verir toprak,
sonbaharda…
Selamlar genç fidan,
ihtiyar çınarı,
nöbet bizim der,
ve uğurlar,
yaşlı çınarı.
Bir fidan yeşerir Ankara da,
sonbahar da…
Bir koku sarar dört bir yanı,
misten öte…
Denizler ötesine,
bir yolculuk başlar.
Umut gelir gözlere,
kuvvet gelir dizlere,
ayağa kalkar bir devir,
sömürge diyarlarında.
Bir bayram kutlanır ekimde,
emperyaliste zor gelir,
hatta korku gelir,
ama ar gelmez.
Bir bayram kutlanır ekimde,
ezilene hoş gelir,
himaliyalardan dost gelir,
ama toroslardan,
yar gelmez.
Yeni Yıl
Yeni bir yıla on günümüz kaldı,
bu gidişle bu işler ne olur bilmiyorum,
bu yıl benden çok şeyler aldı,
inadına susuyor,yaşıyor,ölmüyorum,
Yeni yıldan nefret ediyorum zorla mı?
eski yıllar daha güzel,en azından belli,
sen mi yakacaksın beni,hem de bu korla mı?
Ne yeni yılın tadı var ne eskinin, seni seveli,
aşığız besbelli.
Bekleyen Adam
İçtiğim sigaranın dumanı gibisin
Her içtiğimde vücudumu sarıyor,
Her nefes aldığımda ise içimi ısıtıyorsun.
Akarsuda duran kaya gibi
Üstüne su geldikçe yosun tutan
Aya hasret yıldızlar gibi…
İnsanı bekleyen toprak gibi…
Geleceğini bildiğim sürece
Beklemekten uslanmayan
Kişi olarak kalacağım.
Sabırlı Aşık
İçtiğim sigaranın dumanı gibisin
Her içtiğimde vücudumu sarıyor,
Her nefes aldığımda ise içimi ısıtıyorsun.
Akarsuda duran kaya gibi
Üstüne su geldikçe yosun tutan
Aya hasret yıldızlar gibi…
İnsanı bekleyen toprak gibi…
Geleceğini bildiğim sürece
Beklemekten uslanmayan
Kişi olarak kalacağım.
Aşkı Anlat Bana
İçimde bir sıkıntı var,
Derdini bilmediğim.
Çarpıyor gönlüm,
Sebebine anlam veremediğim.
Aşkı kokluyor şu yüreğim;
Tadını bilmediğim.
Beklide; zaten aşığım,
Farkında bile değilim…
Farkında Bile Değilim
İçimde bir sıkıntı var
Derdini bilmediğim.
Çarpıyor gönlüm, sebebine
Anlam veremediğim.
Aşkı kokluyor şu yüreğim
Tadını, bilmediğim.
Beklide, zaten aşığım,
Farkında bile değilim
Gittiğin An
Güneş gözüme yansıdığında
Yaş akmıştı gözümden üzülmüştün ,
Bir şey mi oldu diye ,oysa
Beni bir anda bırakıp
Gittiğinde ise ,arkana bile bakmadın.
Şimdi…
Ardından su döküyorum
Göz yaşlarım ile
Geri gelmeyeceğini
Bilsem bile…
Güneş Gözüme Yansıdığında
Yaş akmıştı gözümden üzülmüştün,
Bir şey mi oldu diye, oysa
Beni bir anda bırakıp
Gittiğinde ise, arkana bile bakmadın.
Şimdi…
Ardından su döküyorum
Gözyaşlarım ile
Geri gelmeyeceğini
Bilsem bile…
İçtiğim Sigaranın Dumanı Gibisin
Her içtiğimde vücudumu sarıyor,
Her nefes aldığımda ise içimi ısıtıyorsun.
Akarsuda duran kaya gibi
Üstüne su geldikçe yosun tutan
Aya hasret yıldızlar gibi…
İnsanı bekleyen toprak gibi…
Geleceğini bildiğim sürece
Beklemekten uslanmayan
Kişi olarak kalacağım.
Serkan selam,
Şiirler için teşekkürler.
Ancak her şiiri ayrı ayrı yazacağına bir mesajda 15-20 şiir yazsan bence daha iyi olur. Daha şimdiden 14 sayfa olmuş, takip etmek zorlaşıyor.. Bir de, biliyorsan eğer bu şiirleri yazan şairin ismini de öğrenmek isterim.
Ölüm Meleği
Uçurumun kenarından sesleniyorum sana
Her şeye inat yürümeye devam ediyorum.
Tutmaya geliyorlar bırakın diyorum, bırakın.
Beni çoktan attılar şimdi atlasam ne olacak!
Biliyorum söylemiştin gülleri sevmiyormuşsun.
Ama güllerde senin kadar güzel olsaydı açmazdı
Nazar değer diye…
Uçurumun kenarından atladığımda ,
Biriyle tanıştım.
Fazla sürmedi tanışmamız zaten tanıttı kendini bana
Hadi gidelim dedi,
Nereye dedim.
Gidelim dedi,
Sonra fark ettim o sandığım melek değilmiş
Ölüm Meleğiymiş.
Sana Harcadığım Göz Yaşlarım
Güneş gözüme yansıdığında
Yaş akmıştı gözümden! Üzülmüştün.
Bir şey mi oldu diye, oysa
Beni bir anda bırakıp
Gittiğinde ise, arkana bile bakmadın.
Şimdi…
Ardından su döküyorum
Gözyaşlarım ile
Geri gelmeyeceğini
Bilsem bile…
Senden Ayrıldığımda
Sensiz geçen günlerimi
bir kutuya hapsettim ve katabildiğim kadar
en derine gömdüm kimseler görmesin diye
olurda hani bir gün gelirsen eğer
sensiz bir günümün geçmediğini görürsün
Senden ayrıldığımda gözlerimi
kapatmıştım
Senden sonra
kimseyi görmeyeyim diye…
Seni Seviyorum
Bu karmaşık dünyada
bildiğim bir şey var artık içimde
Sol yanımın ağrıları
ismini duyduğumda başlıyor
bak şurası işte gömleğimin sol cebi…
Artık bu acıdan kurtulmak istiyorum ve
her şeyi göze alarak söylüyorum şimdi sana
belki çok söylenmiş cümle ama
olsun ne fark eder ki yolu yok ki
başka söyleyeyim
Birazda çekinerek söylüyorum
Seni seviyorum.
Sensiz Bir Gün
Sensiz geçen günlerimi
bir kutuya hapsettim ve
kazabildigim kadar
en derine gömdüm
kimseler gömmesin diye
olurda hani birgün
gelirsen eğer
sensiz bir günümün
geçmediğini görürsün
Senden ayrıldığımda gözlerimi
kapatmıştım senden sonra
kimseyi görmiyeyim diye…
Seven İnsan Böylemi Olur
Değer verdiğim kişiler
Şimdi yok oluyor gözümden
Dayanamadı bu acıya dizlerim
Tutmuyor; ne olur tut elimden.
Sevmenin, diğer adının da
Yalnızlık olduğunu bilseydim
Bu kadar üzülmezdim.
Seven insan;
Ayrı kaldığında özlermiş
Bende özlüyorum seni.
Seninde düşündüğünü biliyorum
Yâda aklından bile geçmiyorum…
Sevgi Bahçesi
Seni her
gördüğümde bir,
gonca ektim.
Şu şehrin
Orta yerine,
Her düşündüğümde
Papatya,
Her öptüğümde ise
Gül ektim.
Bir gün baktım
ektiğim yere,
çiçek bahçesi olmuş
Seninle beraber
gittikten sonra o yere
sevgi bahçesi
adını vermiştik
sevgimizin bir kanıtı olsun diye…
Yalnızlık
Değer verdiğim kişiler şimdi,
Yok, oluyor gözümden.
Dayanamadı bu acıya dizlerim
Tutmuyor, ne olur tut elimden.
Sevmenin diğer adının da
Yalnızlık olduğunu bilseydim
Bu kadar üzülmezdim.
Seven insan ayrı kaldığında özlermiş
Bende özlüyorum seni
Seninde düşündüğünü biliyorum
Yâda.
Aklından bile GEÇMİYORUM…