sevginin üç türü…
Sevginin Üç Türü
Dünyada sevilmek istemeyen kişi yok gibidir” diye
başlıyor, Masumi Toyotome.
“Ama sevgi nedir, nerede bulunur, biliyor muyuz?” diye
soruyor..
Sonra anlatmaya basliyor…
“Sevgi üç türlüdür!..”
Birincisinin adı'Eğer” türü sevgi!..
Belli beklentileri karşılarsak bize verilecek sevgiye
bu adı takmış yazar…
Örnekler veriyor:
Eğer iyi olursan baban, annen seni sever.
Eğer başarılı ve önemli bir kişi olursan, seni
severim.
Eğer ek olarak benim beklentilerimi karşılarsan seni
severim.
Toyotome “En çok rastlanan sevgi türü budur” diyor.
Bir şarta bağlı sevgi… Karşılık bekleyen sevgi…
“Sevenin, istediği birşeyin sağlanması karşılığı
olarak vaad
edilen bir sevgi türüdür bu” diyor yazar…
“Nedeni ve şekli bakımından bencildir. Amacı sevgi
karşılığı birşey kazanmaktır.”
Yazara göre evliliklerin pek çoğu “Eğer” türü sevgi
üzerine kurulduğu için çabuk yıkılıyor. Gençler
birbirlerinin o anki gerçek hallerine değil,
hayallerindeki abartılmış romantik görüntüsüne aşık
oluyor ve beklentilere giriyorlar.
Beklentiler gerçekleşmediğinde, düş kırıklıklarıda
başlıyor.
Sevgi giderek nefrete dönüşüyor.
Ve maalesef en saf olmasi gereken anne baba sevgisinde
bile “Eğer” türüne rastlanıyor. Fakat aslında insanlar
“Eğer” türü sevginin üstünde bir sevgi arayışı
içindeler…
…..
İkinci türe geçiyoruz. “Çünkü türü sevgi…
Toyotome bu tür sevgiyi şöyle tarif ediyor:
“Bu tür sevgide kişi, bir şey olduğu, birşeye sahip
olduğu ya da birşey başardığı için sevilir. Başka
birinin onu sevmesi, sahip olduğu bir niteliğe ya da
koşula bağlıdır.
Örnek mi?..
“Seni seviyorum. Çünkü çok güzelsin/yakışıklısın!”
“Seni seviyorum. Çünkü o kadar popüler, o kadar
zengin, o kadar ünlüsün ki..”
“Seni seviyorum. Çünkü bana o kadar güven veriyorsun
ki..”
Yazar, Çünkü türü sevginin, Eğer türü sevgiye tercih
edileceğini anlatıyor. Eğer türü sevgi, bir beklenti
koşuluna bağlı oldugundan büyük ve ağır bir yük haline
gelebilir. Oysa zaten sahip olduğumuz bir nitelik
yüzünden sevilmemiz, hoş birşeydir, egomuzu okşar.
Bu tür, olduğumuz gibi sevilmektir.
İnsanlar oldukları gibi sevilmeyi tercih ederler. Bu
tür sevgi onlara yük getirmediği için rahatlatıcıdır.
Ama derin düşünürseniz, bu türün, “Eğer” türünden
temelde pek farklı olmadığını görürsünüz.
Kaldı ki, bu tür sevgi de, yükler getirir insana…
İnsanlar hep daha çok insan tarafından sevilmek
isterler.
Hayranlarına yenilerini eklemek için çabalarlar.
Sevilecek niteliklere onlardan biraz daha fazla sahip
biri ortaya çıktığı zaman, sevenlerinin, artık ötekini
sevmeye başlayacağından korkarlar.
Böylece yaşama, sonsuz sevgi kazanma gayretkeşliği ve
rekabet girer.
Ailenin en küçük kızı yeni doğan bebeğe içerler.
Sınıfın en güzel kızı yeni gelen güzel kıza içerler.
Üstü açık BMW'si ile hava atan delikanlı Ferrari
ilegelene içerler.
Evli kadın kocasının genç ve güzel sekreterine
içerler.
“O halde bu tür sevgide güven duygusu bulunabilir mi?”
diye soruyor, yazar. “'Çünkü türü sevgi de, gerçek ve
sağlam sevgi olamaz” diyor.
Bu tür sevginin güven duygusu vermeyişinin iki ayrı
nedeni daha var…
Birincisi; “Acaba bizi seven kişinin düşündüğü kişi
miyiz?” korkusu…
Tüm insanların en az iki yönü vardır.
Biri dışa gösterdikleri..
Öteki yalnızca kendilerinin bildiği…
“İnsanlar sandıkları kişi olmadığımızı anlar ve bizi
terkederlerse” korkusu buradan doğar.
Ikincisi de; “Ya günün birinde değişirsem ve insanlar
beni sevmez olurlarsa..” endişesidir.
Japonya'da bir kuru temizleyicide çalışan dünya güzeli
bir kızın yüzü patlayan kazan yüzünden parçalanmış.
Kız fena halde çirkinleşince, nişanlısı nişanı bozup
onu terketmiş Daha acısı aynı kentte oturan anne ve
babası onu artık ziyarete bile gitmemişler… Sahip
olduğu sevgi, sahip olduğu güzellik temeli üstüne bina
edilmiş olduğundan bir günde yok olmuş
Güzellik kalmayınca sevgi de kalmamış.
Ve kız birkaç ay sonra kahrından ölmüş…
Japon yazar “Toplumlardaki sevgilerin çoğu “Çünkü
türündendir ve bu tür sevgi, kalıcılığı konusunda
insani hep kuşkuya düşürür” diyor.
Peki o zaman, gerçek sevgi, güvenilecek sevgi ne?
Ve işte sevgilerin en gerçegi!..
Nedir peki, gerçek sevgi..
Asıl sevgi..
En güzel sevgi?.. “Üçüncü tür sevgi, 'Rağmen' diye
adlandırdığım türdür” diyor yazar. Bir koşula bağlı
olmadığı
için ve karşılığında birşey beklenmediği
için, “Eğer” türü sevgiden farklıdır bu… Sevilen
kişinin çekici bir niteliğine dayanıp, böyle bir şeyin
varlığını temel olarak almadığından, 'Çünkü türü sevgi
de
değildir bu.
Bu üçüncü tür sevgide, insan “birşey olduğu için”
değil, “birşey olmasına rağmen” sevilir.
Güzelliğe bakar mısınız?..
'Rağmen' türü sevgi!..
Esmeralda, Qusimodo'yu dünyanin en çirkin, en korkunç
kamburu
olmasına “rağmen” sever. Yakışıklı ve zengin
delikanli da Esmeralda'ya çingene olmasına “rağmen”
tapar!..
Kişi dünyanın en çirkin, en zavallı en sefil insanı
olabilir.
Bunlara 'rağmen' sevilebilir.
Tabii bu sevgiyle karsılaşması şartı ile..
“Burada insanin, iyi, çekici, başarılı ya da zengin
bir konum edinerek sevgiyi kazanması gerekmiyor.
Kusurlarına, cahilliğine, kötü huylarına ya da kötü
geçmişine “rağmen”, olduğu gibi, o haliyle
sevilebiliyor kişi. Bütünüyle çok değersiz biri gibi
görünebiliyor ama en değerli gibi sevilebiliyor.
Japon yazar “Yüreklerin en çok susadığı sevgi budur”
diyor.
“Farkinda olsaniz da, olmasanız da, bu tür sevgi sizin
için yiyecek, içecek, giysi, ev, aile, zenginlik,
başarı ya da ünden daha önemlidir.”
“Bugün yaşamınızı sürdürebilmenizin nedeni 'Rağmen'
türü sevgiyi şu anda yaşıyor olmanız ya da birgün bu
sevgiyi bulacağınıza inancınızdır.”
Son sözlerinde biraz umutsuz, Toyotome:
“Bugün yaşadığımız toplumda herkesi doyuracak ve mutlu
edecek bu sevgiyi bulmak çok zor. Çünkü herkesin
sevgiye ihtiyaci var ve başkalarına verecek kadar
fazlası kimsede yok!